Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Sürekli olarak Kurânın mucizevi, insanları, edebi sanatçıları aciz bırakan bir üslubu olduğu anlatılagelir. Halbuki dikkatli inceleyen bir göz için bu propagandanın hiç aslı yoktur. Kuran son derece sıradan, herhangi bir okumamış köylü insanın daha iyisini söyleyebileceği metinlerle doludur. Örnek mi: Yusuf suresi kıssaların en güzeli olarak sunulur. Halbuki kıssaların en güzeli denilen bu surede çok bariz mantık hataları vardır. Örnek: Yusuf zindanda iken firavun rüyasında yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini görür. Bunu kahinlere sorar. Kahinler: -"Bunlar karmakarışık rüyalardır" deyip bir yorum getirmezler. İşte Yusuf zindandan çıkarılır, yorum getirir, vesaire... Bu kadar basit ve sıradan bir anlatım olabilir mi? Bu kadar yanlı, bu kadar kendi adamını kayıran ve haklı çıkaran basit bir bakış açısı olabilir mi? Firavunun kahinliğini yapmaya soyunmuş adamlar, hiç "bunlar karmaşık rüyalardır" deyip yorum yapmaz olurlar mı? Altından girer üstünden çıkar, firavuna türlü yorumlar sunarlar. Niye kahin olmuş bu adamlar yahu? Yatıp yeyip içip "Biz anlamayız böyle işlerden!" demek için ve zindandan çıkarılıp getirilen bir adama işlerini kaptırmak için mi? Köylü Ahmet ağaya sorsan "yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yemesi neye çıkar?" desen türlü türlü yorumlar getirir. Kurân son derece basit, yanlı ve karşıtlarını zekanın kırıntısından nasiplenmemiş bir konumda göstermeye çalışan, bağlılarını kömüre beyaz dese inanmaları, tasdik etme konumunda olmaları gerektiği konusunda zorlamaya çalışan bir metindir. Aynı şekilde karşıtlarını her türlü ahlaktan yoksun "necis" gösterme çabasındadır. Halbuki o necis denilen insanlar, müslümanların savaşlardan sonra gelip Kabe'yi tavaf etmelerine izin vermişler, silahsız tavaf eden müslümanlara onca savaş ve öldürüşmelerin kinine karşın ilişen olmamıştı. Müslümanlar ise Kabe'yi ele geçirdiklerinde Muhammed Tevbe suresini yayınlayarak müşriklerin necis olduğunu, Kabe'ye yaklaştırılmamalarını, görüldükleri yerde öldürülmelerini ilan etti. Yani bugün PKK terör yaptı, bebeleri kurşunladı diye "Bütün Kürtleri gördüğünüz yerde öldürün, hiç bir Kürdün Ankara'ya ayak basmasına, hele hele zinhar Anıtkabir'e yaklaşmalarına izin vermeyin!" demek gibi bir şey... Alıntı
Φ orkhun Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Kuranı Kerim müthiştir... İçinde gizem barındırır imgeler sırlar barındırır, bazen nettir, bazen şiir gibidir bazen tavsiye doludur, bazen şiddetli bazende hüzün doludur. Akıp giden çoşkun bir nehir gibidir.. Ikra bismi rabbikellezi halak Halakal insane min alak Ikra verrabbukel ekrem Ellezi alleme bil kalem Allemel insane malem yalem Oku Yaratan Rabbinin adıyla O, insanı bir alaktan yarattı Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir Kalemle yazmayı öğretendir İnsana bilmediklerini öğretendir - muhammed yazmıştır - Hindistandan aşırdı - sümerden yararlandı - eski iran inancının izlerini taşır bolca - aslında putperesttir - tevratın mota mot kopyasıdır çoğu bölümü - aslında kendide yazmadı başkasından telif hakkını gözetmeksizin yürüttü ... ... uzar gider, aslında insan inanmak istediğine inanır, temiz olanda kir arar doğru olanda yanlış, belki buldum sanır ikna da eder kendini.. Başlangıcından sonuna dek uzun yıllar geçmiştir, yirmi küsür senede inmiş, hadi oturun bakalım syn demirefe, bugünden itibaren sizde birşeyler yazın, uzun bir zamana yayarak yazın.. bakın o zaman ilk yazdığınız cümlenin stili ile son yazdığınız cümle birbirinin aynımı ? Ki siz okur yazar olan gerçekten zeka seviyesi çoğumuzdan oldukça ilerisiniz, Hz. Muhammed ummi idi... Bunu hiç aklınıza getirmedinizmi? Kendisi mi yazdı diyorsunuz, bir insan bunu nasıl yazsın ? Neden yazsın, kendi yalanına çoluğunu çocuğunu neden ortak etsin, neden acılar çeksin bir hiç uğruna? Yoksa delinin biriydimi diyorsunuz ? Delinin biri babası yok amcası yok kimsesi yok zavallı bir yetimken fakirken üstüne birde deliyken nasıl olurda etkisi altına aldı tüm Arabistanı, neden insanlar davetine çile çekmeyi göze alarak icabet ettiler, neden habeşe medineye hicret edip yollara düştüler? Neden üzerinden yüzlerce yıl gectiği halde bugün bunları tartışıyoruz, delinin biri kuyuya bir taş atsa 40 akıllı çıkaramasa 41. muhtemelen çıkarırdı değilmi? Deli de değil öyleyse, kimdir bu Hz.Muhammed?? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Ben yıllardır bu forumda yazıyorum, "Muhammed yalancıdır" iddiasında hiç bulunmadım. Bunu çekindiğim, "neme lazım, suçlamada çok da ileri gitmeyeyim" diye düşünerek değil, çok samimi olarak, içimdeki düşüncem olarak açığa vuruyorum. Söylediklerine kendisinin de inandığını düşünüyorum. Her insan içine doğanların göklerden fısıldandığına inanabilir, bunda bir sorun görmüyorum. Bunu günümüzde de bir çok insanda görebiliriz. "Rüyalar nübüvvetin yarısıdır" denir. Demek ki yarı rüya, yarı içine doğan düşünce ve duygularla insan bir çok şeye inanabilir. Ben öteden beri insanları dürüstler - sahtekarlar, yalancılar - doğrular, iyiler - kötüler, şeytanlar - melekler, cennetlikler - cehennemlikler diye ayıramayacağımızı söylüyorum... Alıntı
Φ arci Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Ben yıllardır bu forumda yazıyorum, iddiasında hiç bulun"Muhammed yalancıdır" madım. Bunu çekindiğim, "neme lazım, suçlamada çok da ileri gitmeyeyim" diye düşünerek değil, çok samimi olarak, içimdeki düşüncem olarak açığa vuruyorum. Söylediklerine kendisinin de inandığını düşünüyorum. Her insan içine doğanların göklerden fısıldandığına inanabilir, bunda bir sorun görmüyorum. Bunu günümüzde de bir çok insanda görebiliriz. "Rüyalar nübüvvetin yarısıdır" denir. Demek ki yarı rüya, yarı içine doğan düşünce ve duygularla insan bir çok şeye inanabilir. Ben öteden beri insanları dürüstler - sahtekarlar, yalancılar - doğrular, iyiler - kötüler, şeytanlar - melekler, cennetlikler - cehennemlikler diye ayıramayacağımızı söylüyorum... sayın demirefe,"Muhammed yalancıdır" demenize gerek kalmıyorki zaten, herşeyi söylüyorsunuz, Ayrıca bu sınıfları insanlar kendi tarafında olanlar ile dost oldukları için kendilerine taraf teşkil ediyorlar,şimdi siz eğer iyi bir hırsız iseniz gidip iyi insanlarla dost olmazsınız,iyilerin içerisinde canınız sıkılır yada iyileride kendi tarafınıza çekmek için mücadele edersiniz,işte size yeni bir grup bak işte orada oturuyorlar,bunların hepsi hırsız (ülkemizde çokca bulunur) diye tabir ederiz,bunda hiçbir sakınca yok,varmı?????????? ''''cennetlikler - cehennemlikler diye ayıramayacağımızı söylüyorum...''''bunuda biz değil ALLAH ayırır ,oda ahirette Alıntı
Φ orkhun Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Ali yalancıdır demek ile ali doğru söylemeyen biridir demek arasındaki fark sadece vurgudur. Birçok iletiniz bu son iletiyle çelişiyor. Örneğin, aklımda kaldığı haliyle, mirasla ilgili olarak "... ekleme yapıldı" şeklinde bir iletinizi hatırlıyorum.Ekleme yapmak bilinçli bir harekettir oysa.. Yanlış anlaşılmak istemem, forumu kişiselleştirip seviye düşürmek değil amacım, sizin neye inanmadığınızı tam olarak anlamak istiyorum. Iddianiz ise Hz. Muhammed'in hasta olduğu zihninin oyunlarını gerçek sandığı yönünde. Bakın bunu iddia olarak savunmanız için tutarlı olmanız gerekiyor, kastım şu : Eğer muhammed delidir, hayal görüyor ama gördüğü hayale de inanıyor diyorsanız, dinlerin evrimleşmesinden söz etmemeniz gerekir. Şu iki cümle aynı kişiye ait olmamalı - Muhammed delidir hastadır hayal gören biridir - Islamiyet zerdüştlük, sümer, hindu inancı, pagan yerel inançların vs evrimsel bir sonucudur Gördüğü hayale inanan hasta biri evrimsel süreci nasıl yönlendirsin? Konu başlığından saptık ama paralel olduğunu düşünüyorum, konuyu başlatan siz olduğunuz için bu iletiyi yoksayabilirsiniz syn demirefe. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Sürekli olarak Kurânın mucizevi, insanları, edebi sanatçıları aciz bırakan bir üslubu olduğu anlatılagelir. Halbuki dikkatli inceleyen bir göz için bu propagandanın hiç aslı yoktur. Kuran son derece sıradan, herhangi bir okumamış köylü insanın daha iyisini söyleyebileceği metinlerle doludur. Örnek mi: Yusuf suresi kıssaların en güzeli olarak sunulur. Halbuki kıssaların en güzeli denilen bu surede çok bariz mantık hataları vardır. Örnek: Yusuf zindanda iken firavun rüyasında yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini görür. Bunu kahinlere sorar. Kahinler: -"Bunlar karmakarışık rüyalardır" deyip bir yorum getirmezler. İşte Yusuf zindandan çıkarılır, yorum getirir, vesaire... Bu kadar basit ve sıradan bir anlatım olabilir mi? Bu kadar yanlı, bu kadar kendi adamını kayıran ve haklı çıkaran basit bir bakış açısı olabilir mi? Firavunun kahinliğini yapmaya soyunmuş adamlar, hiç "bunlar karmaşık rüyalardır" deyip yorum yapmaz olurlar mı? Altından girer üstünden çıkar, firavuna türlü yorumlar sunarlar. Niye kahin olmuş bu adamlar yahu? Yatıp yeyip içip "Biz anlamayız böyle işlerden!" demek için ve zindandan çıkarılıp getirilen bir adama işlerini kaptırmak için mi? Köylü Ahmet ağaya sorsan "yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yemesi neye çıkar?" desen türlü türlü yorumlar getirir. Kurân son derece basit, yanlı ve karşıtlarını zekanın kırıntısından nasiplenmemiş bir konumda göstermeye çalışan, bağlılarını kömüre beyaz dese inanmaları, tasdik etme konumunda olmaları gerektiği konusunda zorlamaya çalışan bir metindir. Aynı şekilde karşıtlarını her türlü ahlaktan yoksun "necis" gösterme çabasındadır. Halbuki o necis denilen insanlar, müslümanların savaşlardan sonra gelip Kabe'yi tavaf etmelerine izin vermişler, silahsız tavaf eden müslümanlara onca savaş ve öldürüşmelerin kinine karşın ilişen olmamıştı. Müslümanlar ise Kabe'yi ele geçirdiklerinde Muhammed Tevbe suresini yayınlayarak müşriklerin necis olduğunu, Kabe'ye yaklaştırılmamalarını, görüldükleri yerde öldürülmelerini ilan etti. Yani bugün PKK terör yaptı, bebeleri kurşunladı diye "Bütün Kürtleri gördüğünüz yerde öldürün, hiç bir Kürdün Ankara'ya ayak basmasına, hele hele zinhar Anıtkabir'e yaklaşmalarına izin vermeyin!" demek gibi bir şey... Dostum, İddianız kutsal kitabın çelişkisidir,ki bu da basit değil. Çelişki,doğruyu bitirir. Siz bu çelişkileri bize Türkçe ifade etmişsiniz,Kuran'ın yazım dilinden bizim dilimize aktarımda ki yorum farkına ihtimal vermiyor musunuz? Ya da yanlı denilse de doğruluk payına? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Kuran'ın yazım dilinden bizim dilimize aktarımda ki yorum farkına ihtimal vermiyor musunuz? Hayır vermiyorum, çünkü böyle bir ihtimal yok. Ne yani şimdi Kurânda kahinler firavuna şahane bir cevap verdiler yazıyor aslında da, meal bunu "bunlar karmaşık rüyalardır. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz." dediler diye yanlış mı tercüme edecek? Milletin işi gücü yok, diyaneti, ilahiyatçısı hepsi toplanıp Kurânı nasıl tahrif ederiz, nasıl değiştiririz diye kafa mı patlatıyorlar? Adamlar neyse anlamı yazıyor yani, Arapça da insan dili, Marsça değil Venüsçe değil. Bir olağanüstülüğü yok. Bazı ufak tefek anlam kaymalarını da farklı meaallerden kontrol edersin. Çok az Arapça bilmek de yeterli olur. Bir Arapça-Türkçe sözlükten yapılacak bir kaç kontrol, yeterli gelir. Sadece bu değil, anlamsız bir vudu (ölü canlandırma) ayini için bir sayfa gereksiz ayrıntı, yok "sor bakalım rabbine nasıl bir inek kurban edeceğiz" yok "bir daha sor bakalım rengi ne olsun" yok "bir daha sor bakalım" şurası nasıl olsun... Yani bunlar da mı yanlış tercüme? Böyle bir olasılık yok... Mealde öyle bir tahrif yapacak olsalar, üüü, ortalık ayağa kalkardı. Mümkünü yok, hiç bir tahrif yapamazlar... Neyi mesela, "necis" sözcüğünü mü yanlış tercüme etmişler, neyi, örnek verin hemen yanıtlayayım... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Sevgili arkadaşım, ben "tahrif" den değil,diller arasında birbirini karşılamayan kavramların aktarımında ki farklılığını kast etmiştim. Alıntı
Φ arci Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 [b]bakara suresi6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlarca aynıdır. İman etmezler. 7. Allah, kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş; gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı pek büyük bir azaptır. 23. Eğer kulumuza parça parça indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız, haydi onun gibisinden bir sure meydana getirin ve Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer iddianızda doğru iseniz. 24. Fakat yapamazsınız -ki hiç bir zaman yapamayacaksınız- o halde kafirler için hazırlanın -çırası insanlarla taşlar olan- o ateşten sakının! [/b] konuşmaya ne hacet,ALLAH cevabını veriyor zaten Alıntı
Φ jupi35 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Ben bu konuda çok farklı düşünüyorum. Genelde insanlar kurana karşı olmayı veya onu eleştirmeyi Allaha karşı olmak gibi algılıyorlar. önce bu ön yargıdan kurtulunması gerek. Bana göre; 1. Evrenin bir yaratıcısı olduğu muhakkak. Adına ne derseniz deyin, ister tanrı, ister Allah, ister Manitu. Her dini inanç merkezine Allahı ( ya da kendi dinindeki karşılığı neyse onu) oturtur. 2. Allahın bu evreni yarattığına kuşku yok. Ama gerçekten kitaplar gönderdi mi? Kitap göndermeye ihtiyacı var mıydı? Evreni düşünün.. Aklımızın alamayacağı kadar büyük ve uçsuz bucaksız. Daha biz dünyamızın büyüklüğünü bile algılayacak durumda değiliz, güneş sisteminde küçük kayalık bir gezegen olan dünyamızı.. Güneşimiz ise sıradan bir yıldız. Galaksimizde güneş gibi yüz milyarlarcası var. Galaksimiz ise sıradan bir galaksi, evrende onun gibi yüzmilyarlarcası var. Evrenin büyüklüğünü kavramamız olanaksız olduğu gibi, onu yaradanı da kavramamız olanaksızdır. ama çıkarsamalar yapabiliriz... Mesela, bu inanılmaz büyük evreni yaratan, sadece insan için mi yarattı? hiç sanmıyorum. eminim ki bu evrende bizim gibi milyonlarca zeki tür var. İşte benim kurana inanmayışım burada başlıyor.. Koca evrende okyanusta bir kum tanesinden ufak olan dünyamızın üzerindeki canlıların (bizlerin) yaşamına doğrudan karışacak bir yaradan düşünemiyorum, neden karışsın ki.. Ya da, zaten tüm evrene sahip olan yaradan, neden kendisine kurban verilmesini istesin? kimin malını kime kurban ediyoruz? Ya da, Neden bünde beş kez yatıp kalkıp kendine dua edilmesini istesin ki? böyle bir büyüklük kompleksi ancak insanda olur.. Zaten kurana baş itirazım burada. Evrenin sahibi yaradanın bizim duamıza veya kurbanımıza ihtiyacı yok, bizden öyle şeyler isteyeceğine de inanmıyorum. Tamamen insan aklının çıkardığı bir durum. Firavunların önünde secde edilirmiş ya, e yaradan firavundan büyük, onun karşısında tabii ki secde edeceksin mantığı. 3. İnanıyorum ki bugün yazılan gerçek kutsal kitaplar var, bilim kitapları. asıl kutsal kitaplar onlar. Çünkü evrenin kurallarını açıklıyorlar. Evreni kuralları ile yaratan Allah değil mi? Bu kuralları yazan kitaplar asıl kutsal kitaplardır. Mesela, evrensel çekim kuvvetini düşünün. Newtonun çekim kanunu diye bilinir, ama newtonun kanunu değil tabii. Allahın kanunu. Ama ilk newton farkına varıp formüle ettiğinden onun adı verilmiş. Dünyamız güneşin çevresinde o kanun sayesinde dönüyor. güneşimiz de galaksinin çevresinde. İşte Allahın kanunu böyle olur. Dünya bir gün olsun güneşin çevresinde dönmeyivereyim diyebiliyor mu? Allah kanun koyarsa buna evrendeki herşey uyar. Allahın kanunu böyledir. Yoksa, kadın başını örtsün müymüş örtmesin miymiş.. içki içsek mi içmesek mi.. namaz kılsak mı kılmasak mı... oruç tutalım mı tutmyalım mı.. Domuz yesek mi yemesek mi.. Böylesine yoruma dayalı şeyler Allahın kanunu olmaz, olamaz. Bu nedenle de kuranın Allahın gönderdiği bir kitap olduğuna da, Allahın insanlara herhangi bir kitap gönderdiğine de inanmıyorum. Kuşkusuz ki Allah, evreni kuralları ile yaratırken bir gün insanların bilimlerinin gelişeceğini, evrenin işleyişinin ana kanunlarını (yani kendi kanunlarını) bulacaklarını biliyordu. Elimizdeki "kutsal" kitaplar ise tarihi güzel metinler, ama Allahın metinleri değil. Benim düşüncem böyle. Herkese sevgiler, saygılar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Sayın arci; ben hiçbir ayrım yapılamayacağı şeklinde bir iddiada bulunmadım. Bu ayrımların satranç taşlarının siyah-beyaz olduğu gibi kesinleştirilemeyeceğini söyledim sadece. Yalancılık konusuna gelince, peşinen hemen söyleyeyim ki yaşamakta olan veya olmayan hiçbir kişiye küçük düşürücü bir hakarette bulunmamayı prensip sayarım. Eleştiri ayrı, eleştiriden muaf tutulacak hiç kimse de görmüyorum. Kendime ilke edindiğim prensip, budur. Sayın orkhun; yazımda söylediğiniz çelişkilerin bulunduğunu düşünmüyorum. “Ekleme yapılmış” iddiası yalancılık veya “doğru söylememek” anlamına gelmez. İnandığı yönde ekleme yapmış olabilir. Kurânda “rabbin seni yüzüstü bırakmadı” anlamında bir cümle vardır. Demek Muhammed bir ara yüzüstü bırakıldığını düşünmüş. Sonra yine vahiy aldığını düşünmüş. Zihninin algılamalarını gerçek olarak yorumlamak için illa hasta olmak gerekmez. Cinlere inanan herkes şizofren değildir. Ben inanmam ama inanan herkesin şizofren olduğunu düşünmüyorum. Hayatta olmayan bir insan hakkında bu tür verileri toplamak ve kesinleştirmek zordur. Hayatta olan bir insana bile uzman doktorlar inceleyerek teşhis koyabilir. Ama bu yönde tahmin yürüten insanlara da tepki duymam, görüştür, savunabilir. Haklı da bulabilirim. Açıkçası vahiy sırasında görüldüğü rivayet edilen belirtileri pek sağlıklı bulmuyorum. Ama bunu kesin bir iddia olarak ortaya atmayı tercih etmem. Atana ise karşı çıkmam. Nasıl bağlıları Muhammed’in kutsal bir kişi olduğunu savunuyorlarsa, karşıtlarının da hasta olduğunu savunma hakları vardır. Her şeyden önce Muhammed’e inanmama diye bir hak vardır. İnanmak hakkına eşit düzeyde bir haktır bu. Serbestçe ve hiçbir baskı altında kalmadan ifade edilebilmesi gereken bir insanlık hakkıdır. Ve Sayın gökyüzü, “yanlı yorumlama” gibi bir açıklaman olmuştu, ona dayanarak “tahrif” ten söz ettim. Maksatlı olmayan farklı yorumlamalar da sonucu değiştirmez. Söylediğim geçerli: Ne mesela, hangi cümle veya sözcük yanlış yorumlanmış olabilir? Bence yanlı yorum da yok, yanlış yorum da. Dediğim gibi Arapça da insan dili, anlaşılmayacak bir yanı yok… Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2009 Ben bu konuda çok farklı düşünüyorum. Düşüncelerinizin mantıklı olduğunu söyleyebilirim. Tanrının varlığı konusuna dini açıdan değil felsefi açıdan bakmalısınız. Bu felsefi bir sorundur. Eğer var olduğuna karar verirseniz din konusuna geçersiniz. Bu tanrının bizlerden bir talebi var mı, varsa nelerdir konusu bu kararı verdiğiniz anda gündeme gelir. Siz diyebilirsiniz ki "tanrının isteği olduğunu düşündüğüm bir veri belirleyemedim. Ama yine de bence tanrı var." Buna kimse olamaz diyemez. Ben de diyemem. Dünyanın önde gelen ateistleri bile "tanrı muhtemelen yok söylemini geliştiriyorlar bugün. Bunun "neme lazım, hadi bi de varsa" endişesi ile ilgisi yoktur. Bu da liberal ateizm oluyor. Marksizm gözden düşünce militan ateistlik de unutuldu. Fıkrayı yine anlatacaktım ama, yeter, iki kere anlattım... Linkini vereyim: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=759350 Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2009 ..... 2. Allahın bu evreni yarattığına kuşku yok. Ama gerçekten kitaplar gönderdi mi? Kitap göndermeye ihtiyacı var mıydı? ............... 3. İnanıyorum ki bugün yazılan gerçek kutsal kitaplar var, bilim kitapları. asıl kutsal kitaplar onlar. Çünkü evrenin kurallarını açıklıyorlar. Evreni kuralları ile yaratan Allah değil mi? Bu kuralları yazan kitaplar asıl kutsal kitaplardır. Sevgili forumdaşım,düşüncelerinizi çok güzel ve net ifade etmişsiniz;izninizle ben de bu konuda ki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Ben sonsuz bir varlığın kendisine inanıyorum.Yine o sonsuz gücün yarattığı varlıkları başıboş bırakmayacağına inanıyorum. Kutsal kitaplar,yada yaratıcının gönderdiği kitaplar,yaratıcının varlıklara kendisini hatırlatması olamaz mı, yarattığı varlığa sınırlarını belirtmesi yada kendi kanunları insana bildirilmesi...? Değerli arkadaşım, Hiçbir ressam çizdiği resmi,hiçbir şair yazdığı şiiri "kendisine " terkedemez. Siz,ders vermek için topladığınız öğrencileri sınıfa topladığınızda,onlara kendi kurallarınızı her daim hatırlatırsınız. Din disiplindir aynı zamanda.Kutsal kitaplar,her öğretisinde disiplini taşır. Sonsuz olan güce inannan herkes bu disiplini kabul etmek zorundadır. bu olması gereken midir? Bence evet,olmalı!İnsana dair yaşam alanını adaletli kılan disiplinlerdir.Devletler,yasalar bunun için vardır. Bilim demişsiniz,size katılıyorum bu noktada.Din,bilimi de kendi içerisinde barındırmalı.Eğer ki din bilimi saf dışı bırakacaksa,o din zaten evrenselliğini,geçerliliğini yitirir. Evrensel olan dinler arasında kıyaslama yaptığınızda,bireyin hayatına en çok yön veren din İslam'dır. Günün beş vakti kılınan namaz bile bunu anlatmaya yeter. İslam'ın tüm gerekliliklerini yerine getiremesem de beni bu dine bağlayan en büyük güç de,Allah'ın kendisini bu kadar hatırlatmasıdır. İnandıklarınız sadece inanmakla kalmamalı,gerekirse onun için bedel ödemelisiniz.Bu sadece bir din için değil;bir ideoloji bir yaşam tarzı için de geçerlidir. Yaratılan tüm insanlar iyi değil,herkes başıboşluk içinde aynı adaletin terzisiyle tartılamamlı.Bu adil değil! Varsa eğer adalet,varsa eğer adaletin cennet, cehennemi ...gönderilen kutsal kitaplar da olmalı.Saygılar! ............. Ve Sayın gökyüzü, “yanlı yorumlama” gibi bir açıklaman olmuştu, ona dayanarak “tahrif” ten söz ettim. Maksatlı olmayan farklı yorumlamalar da sonucu değiştirmez. Söylediğim geçerli: Ne mesela, hangi cümle veya sözcük yanlış yorumlanmış olabilir? Bence yanlı yorum da yok, yanlış yorum da. Dediğim gibi Arapça da insan dili, anlaşılmayacak bir yanı yok… Sadec fikrimi söylemiştim,Arapça bilmiyorum.Örnek veremeyeceğim,ama sevgili arkadaşım bazen gerçekten diller bazen aynı bakışları karşılayamıyor....teşekkür ederim,ne demek istediğinizi anladım...saygılar. Alıntı
Φ arci Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Ben bu konuda çok farklı düşünüyorum. Genelde insanlar kurana karşı olmayı veya onu eleştirmeyi Allaha karşı olmak gibi algılıyorlar. önce bu ön yargıdan kurtulunması gerek. Bana göre;. . . Herkese sevgiler, saygılar. sayın jupi 35,size tşk.ederim çünkü bazılari şeytani fikirler ile insanların beyinlerini kurcalıyorlar,ne dediklerini,ne amaçları olduklarını,neye hizmet ettiklerini bilmiyorlar,ama siz dobra dobra kitaplara,kurana inanmadığınızı beyan ediyorsunuz bunun için tşk.ederim size. Gelelim bu konulara ALLAHIN verdiği cevaplara,neden ALLAH BİR KİTAP göndermesi gerekir; enam suresi 119. O, size, çaresiz kaldığınız haller dışında, yasakladığı şeylerin tümünü ayrıntılı olarak bildirmişken, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan niye yemeyeceksiniz? Evet, birçokları bildiklerinden değil, yalnızca çarpık arzularıyla insanları sapıklığa düşürüyorlar. Şüphesiz o ölçüyü aşanları en iyi bilen Rabbindir maide suresi3. Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır. maide suresi87. Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı nimetlerin hoşlarını kendinize haram kılmayın, aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. maide suresi88. Hem Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal ve temiz olarak yiyin hem de kendisine inanmış olduğunuz Allah'tan korkun! maide suresi96. Deniz avı ve onu yemek, size ve yolculukta olanlarınıza yiyecek olmak üzere helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tan korkun! bakara suresi 173. O, size, yalnız hayvan ölüsü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni yasakladı. Ancak, kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zorunlu olan miktarı geçmemek şartıyla ona da günah yükletilmez. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir hac suresi30. Emir budur! Kim de Allah'ın hürmet edilmesini istediği şeylere saygı gösterirse bu, kendisi için Rabbi katında şüphesiz hayırlıdır. Size (Kur'an'da) okunup bildirilenlerin dışındaki bütün hayvanların etinden yemek helal kılınmıştır. O halde o putlardan, o pislikten kaçının; ve yalan sözden de kaçının. eğerki ALLAH kitaplarında bildirmese idi kendini İLAH,RAB,TAPILACAK YADA SÖZÜNE GÜVENİLECEK İNSAN OLARAK BEYAN EDECEK İNSANLAR VAR OLACIĞINDAN VE VAR OLDUĞUNDAN hemde bunların arasında müslümanlar bile varki mesela;altın,tavşan,midye,istakoz,ipek,kot vs.........gibi şeyleri dahi müslümanlara haram edecek güçleri kendilerinde buluyorlar,işte alttaki ayet buna kanıt; araf suresi 32. De ki: "Allah'ın kulları için yarattığı zineti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Onlar, kıyamet gününde sadece kendilerinin olmak üzere, dünya hayatında iman edenler içindir." İşte bu şekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrıntılarıyla açıklıyoruz. buda müşrikler yani ALLAHA ortak koşanlar için ayet; enam suresi 148. Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz, ne de babalarımız O'na ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Bunlardan öncekiler de Bizim azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanlamışlardı. Onlara de ki: "İlim denilecek birşeyiniz var mı ki, bize çıkara-sınız? Siz sadece bir zannın ardından gidiyorsunuz ve siz yalnızca atıp tutuyorsunuz eğerki ALLAH kitaplarında bildirmese idi teknolojinin ve tıp bilminin olmadığı zamanlarda insanlar yedikleri ve içtiklerinden dolayı heba olurlardıkı,şu anda dahi yediklerine ve içtiklerine dikkat etmeyenlerden dolayı çok insan hayatını kayıp ediyor. KARDEŞ bunlar sadece yemek,içmek,giyinmek KURANDA içki,kumar,zina,adam öldürme,hırsızlık,ticaret,aile ilişkileri v.s...çok mesele var,sizin dediğiniz gibi BİLİM KİTAPLARI çok önemli ancak temel manada BİR İLAHIN BU DÜNYAYI YÖNETMESİ bence ve ALLAHCA en doğru bir karar yoksa ALLAH sen yağmur yağdır,meyve ve bitki yarat,güneşi aç,geceyi getir,ay ve yıldızlar parlasın değil nasıl çalıştığın işte emek vermeden para alamıyorsan,imtihanlara hazırlanmadan başarılı olamayacaksan,insanların koyduğu kurallara uymak zorunda isen ALLAHIN KİTAPLARINA,KOYDUKLARI KURALLARA VE EMRETTİKLERİ GÖREVLERE UYMAK ZORUNDASIN,ister inan,ister inanma. Aslında anlatacak çok şey var ama şimdilik bu kadar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Arapça bilmiyorum.Örnek veremeyeceğim Hayır, bak şimdi sevgili arkadaşım... Birisi "benim dini bilgim zayıf, Arapça bilmiyorum, o yüzden inanmıyorum" dese dünya başına dar edilir değil mi? ""Bu zamanda böyle bilgisizlik olur mu, mazeret mi, bilgiye bu kadar kolay ulaşılan çağda, bir liraya meal satılıyor, ilmihal satılıyor, bedava bile dağıtılıyor..." bilmem ne... Hayır, doğru da yani... Bilgiye en kolay ulaşılan çağda yaşıyoruz. Ne "bilmiyorum ama, bir şekilde inanıyorum" un mazereti olur, ne "bilmiyorum, o yüzden inanmıyorum" un mazereti olur. İnanıyorsan da inanmıyorsan da her ikisini de bilerek yapacaksın. Bilmemenin mazeret olmadığı artık beylik laflardan, tekrarını bile abes bulurum. Bunun tek anlamı olur: "Dogmalarıma ilişme, tabularıma dokunma! Tek tel saçım var, bırak dağınık kalsın!" Yani başka anlamı varsa söyle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 hiçbir ayrım yapılamayacağı şeklinde bir iddiada bulunmadım. Bu ayrımların satranç taşlarının siyah-beyaz olduğu gibi kesinleştirilemeyeceğini söyledim Bunun üzerinde çok duruyorum. İnsanlar hep karşıtlarını siyah satranç taşları olarak görme eğiliminde oluyorlar. "Başlarında bir siyah şah iblis, habire saldırıyorlar. Bizim de beyaz şah efendimiz etrafında kenetlenmemiz lazım!" "A, o ne ya? adam siyah satranç taşı, "ben Muhammed delidir, hastadır, yalancıdır diyemem" diyor! Bu nasıl iş ya? Bu adam gri olamayacağına göre, ne bu ya? Casus mu, ajan mı, nedir? Bu var ya bu, iblisten beter. Sureti haktan görünüyor." Arkadaşlar, ben şunu net, açık ifade edeyim de günah benden gitsin: Bu ikiye ayırmacı at gözlüklü bakış, bizi kemiren, bitiren şeydir. Beynimizde benliğimizi kemiren kurt budur. Bundan kurtulmadan biz düzelemeyiz. Bize bu düşünceyi aşılayan, bu mikrobu beynimize sokan da dogmalardır... İnsanları inancına göre, mümin, kafir, en kötüsü münafık diye sınıflandıran dogmalar... İnsanlar bunun dünyanın en korkunç ayrımı, insanlığın katili bir fikir olduğunun daha ayrıdında bile değiller... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Hayır, bak şimdi sevgili arkadaşım... Birisi "benim dini bilgim zayıf, Arapça bilmiyorum, o yüzden inanmıyorum" dese dünya başına dar edilir değil mi? ""Bu zamanda böyle bilgisizlik olur mu, mazeret mi, bilgiye bu kadar kolay ulaşılan çağda, bir liraya meal satılıyor, ilmihal satılıyor, bedava bile dağıtılıyor..." bilmem ne... Hayır, doğru da yani... Bilgiye en kolay ulaşılan çağda yaşıyoruz. Ne "bilmiyorum ama, bir şekilde inanıyorum" un mazereti olur, ne "bilmiyorum, o yüzden inanmıyorum" un mazereti olur. İnanıyorsan da inanmıyorsan da her ikisini de bilerek yapacaksın. Bilmemenin mazeret olmadığı artık beylik laflardan, tekrarını bile abes bulurum. Bunun tek anlamı olur: "Dogmalarıma ilişme, tabularıma dokunma! Tek tel saçım var, bırak dağınık kalsın!" Yani başka anlamı varsa söyle... beylik laflar etmeyeceğim,haklısınız.Kuran'ı açıp okuduğum yoktur,bunun mazereti de olamaz. ama inanıyorum bir varlığa,hem de tüm benliğimle... neredeyse "tamam,abisi kızma" diyecektim ki,"yok ama haklı" dedim cehaletin mazereti sadece olanaklar dahilindedir,benim ki olanağa rağmen ise cehaletin en dibi... saygılar sevgili dostum. Alıntı
Φ hanif_42 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2009 Selam İroni : Sürekli olarak Kurânın mucizevi, insanları, edebi sanatçıları aciz bırakan bir üslubu olduğu anlatılagelir. Halbuki dikkatli inceleyen bir göz için bu propagandanın hiç aslı yoktur. Kuran son derece sıradan, herhangi bir okumamış köylü insanın daha iyisini söyleyebileceği metinlerle doludur. Öylemidir ? Ayetlere bir bakalım ''Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O dur. Her biri bir yörüngede yüzer'' 21 ENBİYA 33 yada '' Göğü biz kurduk ve Biz onu genişletmekteyiz'' 51 ZARİYAT 47 veya '' Öyleyse insan hangi şeyden yaratıldığına bir baksın'' 86 TARIK 5 '' O, belkemikleri ile kaburga kemikleri arasından çıkan bir sudan yaratılmıştır.'' 86 TARIK 6 '' O, akıtılan bir meni damlası değilmiydi ?'' 75 KIYAMET 37 ''Okumamış köylü daha iyi bir metin koyabilir.'' Bu büyük bir iddia. Okumamış köylü değilde siz buyrun... ve Yalan Yusuf suresi kıssaların en güzeli olarak sunulur. Halbuki kıssaların en güzeli denilen bu surede çok bariz mantık hataları vardır. Örnek: Yusuf zindanda iken firavun rüyasında yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini görür. Bunu kahinlere sorar. Kahinler: -"Bunlar karmakarışık rüyalardır" deyip bir yorum getirmezler. İşte Yusuf zindandan çıkarılır, yorum getirir, vesaire... Bu kadar basit ve sıradan bir anlatım olabilir mi? Bu kadar yanlı, bu kadar kendi adamını kayıran ve haklı çıkaran basit bir bakış açısı olabilir mi? Firavunun kahinliğini yapmaya soyunmuş adamlar, hiç "bunlar karmaşık rüyalardır" deyip yorum yapmaz olurlar mı? Altından girer üstünden çıkar, firavuna türlü yorumlar sunarlar. Niye kahin olmuş bu adamlar yahu? Yatıp yeyip içip "Biz anlamayız böyle işlerden!" demek için ve zindandan çıkarılıp getirilen bir adama işlerini kaptırmak için mi? Köylü Ahmet ağaya sorsan "yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yemesi neye çıkar?" desen türlü türlü yorumlar getirir. Bariz mantık hataları!!! Bunlarmıdır yedi semiz ineğin yedi cılız ineği yemesi ve Yusuf a.s bunları yorumlaması. Muhakeme yapmak mantığın işidir mantığı işleyip muhakeme yapabilmeniz için bilgi gerekir tıpkı hesap yapabilmeniz için sayılara ve formüllere ihtiyaç duyulduğu gibi..Köylü ahmete değilde sizlere soralım Öldüğünü rüyasında gören biri ölümün akabinde ne olduğunu bilmek istiyor. Bilmek için tavana bir ip asıverin.... Hezeyan Kurân son derece basit, yanlı ve karşıtlarını zekanın kırıntısından nasiplenmemiş bir konumda göstermeye çalışan, bağlılarını kömüre beyaz dese inanmaları, tasdik etme konumunda olmaları gerektiği konusunda zorlamaya çalışan bir metindir. Aynı şekilde karşıtlarını her türlü ahlaktan yoksun "necis" gösterme çabasındadır. Halbuki o necis denilen insanlar, müslümanların savaşlardan sonra gelip Kabe'yi tavaf etmelerine izin vermişler, silahsız tavaf eden müslümanlara onca savaş ve öldürüşmelerin kinine karşın ilişen olmamıştı Bu yukarıda iddia edilenleri Kur an ı hiç okumamış birine söyleseniz ve o biri bir putperest deist ateist vs olsa bukadarıda olmaz derdi. Ama bu forumda bulunanların ne olduğu daha açığa çıkmadığı için burdakileri gruplandırmak sınıflandırmak bâb ına giremedim. Şimdi asıl konu. Yeryüzünde hiç öğreti ide izm vs elinde metni belgesi olmadan hareket etmez. Bu forumda ateist deist diye geçinenler hariç. İşleri Kur an ı Kerim e Ordan hareketle Allah a ve elçilerine saldırmak. Hatırlayalım bu yazının başlangıcında ne demişlerdi. Kur an dan daha iyisini okuma yazma bilmeyen bir köylü ortaya koyabilir. Denemeden asla bilinmez derler ya işte o burda geçerli değildir. Bin yıldan fazla oldu ve insanlar hala çabalıyordur. Peki Yusuf suresinin mantıksal hataları vardır deniliyor surenin ilk ayetlerinde şöyle geçer... ''O vakit Yusuf babasında dedi ki; Ey babam şüphesiz ben rüyamda Onbir gezegeni,güneşi ve ay'ı , O nları bana secde eder gördüm.'' 12 YUSUF 4 okuma yazma bilmeyen köylümü..... Allah 11 gezegenin varlığından bahseder binyıldan fazla bir zaman dilimi öncesinde. Küfredenler ne yapar ilk 11 tesbit eder sonra 12 ye çıkarır işin içinden çıkmayıp arsızca 7 ye düşürür sonra tekrar 11 çıkarırlar... Ve yine Râbbimiz faizi haram kılar Neler olur insanlar sistemlerini faiz üzerine kurar borçlanır intihar eder birileri emek sarfetmeden artırdıkça artırır birileri emeklerini faize harcar. Türkiye cumhuriyetinin bu gün 500 milyar dolardan fazla borcu vardır fazile borçlanmadan dolayı.Ve yine yaşanan ekonomik krizlerin istisnasız tümünün kaynağını araştırdığınızda karşılaşacağınız tek gerçek yine faizdir. Fuhuş kürtaj istatisklerini vermiyeceğim ama anlaşılan şey kısaca şudur 10 11 yaşında artık bu tip vakıların göründüğüdür. Bir insan ciddiyse kaale alınmak istiyorsa belgesiyle gelir.Mesnedini ortaya koyar hayatı tanzim etmek için gerekli doneleri getirir. Bunun aksi davranışlar ciddiyetten yoksun yalancılık saldırı sataşma olarak algılanır.Ve söylenen sözün içeriği dolu olarak ortaya konur (bilimden bahsedip te teorileri getirmek gibi) Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2009 Konu Kurânın benzeri yazılabilir yazılamaz noktasına geliyor. “Yazılamaz” diyen İslam düşünürleri bu konuda ikiye ayrılıyorlar: Birinci gurup bir takım tutarsız dayanaklarla Kurân cümlelerinin insan ifade gücünün erişemeyeceği bir ifade düzeyinde (belagat) olduğunu belirtmeye çalışıyor ve buna bazı örnekler göstermeye çalışıyorlar. En çok örnek gösterilen ayetler “fesda’ bima tü’mer” ve “fil kısasi hayatün” ve “min ma razeknahum yunfikun” gibi ayetlerdir. Bence bu ifadelerde bir olağanüstülük yok. Şöyle bir örnek vereyim: Diyelim Müslüman olmuş ve İslam dünyasını tanımayan bir yabancı olsun. Ona “hakiki mürşit ilimdir” özdeyişini ayet olarak empoze etsek Müslüman olmuş olmanın önyargısıyla bunun benzersiz bir cümle olduğunu söyleyebilecektir. Ona bunun insan sözü olduğunu açıkladığımızda ise bir anda bu düşüncesinde 180 derece çark edebilir. İnanç belirsiz ve şekilsiz bir kavramdır. Konulduğu kabın şeklini alan sıvılardan da, sıkıştırılabilen gazlardan da daha ele gelmez bir soyutluktur. İnanca kalıp biçilemez. Diyeceğim bunlar inanca bağlı şekillenen düşünceler. Salt aklın ürünü değil. Daha farklı düşünen bir kesim ise, aslında Kurânda edebi belagat filan olmadığının farkına varmışlardır. Bunlar aslında Kurânın benzerinin yazılmasının mümkün olduğunu, fakat tanrının kudretiyle insanları bundan alıkoyduğunu iddia etmişlerdir. Buna dayanak yapmak için de “el filü mel fil. Ve ma edrake mel fil? Zi zenebün kasirun ve hortumun tavil” gibi gülünç sözler edilerek Kurana nazire yapmak isteyen kişilerin komik duruma düştüğünü filan anlatmışlardır. Bunlar tamamen uydurmadır. Adam niye Kurâna nazire yapacağım diye filden, hortumundan kuyruğundan bahsetsin? Sözde fil suresine benzer getirmeye çalışmışmış. Bu hikayeleri ancak çocuklara anlatsan inanırlar. İşin aslı şudur: Evet Kurânın benzerini getirmek olanaksızdır. Onun kadar saygı ve korkuyla karşılanan bir kitap yazamazsınız. Fakat bunun mucizevi bir tarafı yoktur. Tarihsel şartlar içinde bu olayı bir kere daha tekrar edemeyeceğiniz içindir. Onca insanlık tarihi bu olgunun ortaya çıkışını hazırlamış. Bu süreci başa sarmanın bir yolu yoktur. Sanılanın ve söylenenin aksine “tarih tekerrür” etmez… Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 12 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2009 İşin aslı şudur: Evet Kurânın benzerini getirmek olanaksızdır. Onun kadar saygı ve korkuyla karşılanan bir kitap yazamazsınız. Fakat bunun mucizevi bir tarafı yoktur. Tarihsel şartlar içinde bu olayı bir kere daha tekrar edemeyeceğiniz içindir. Onca insanlık tarihi bu olgunun ortaya çıkışını hazırlamış. Bu süreci başa sarmanın bir yolu yoktur. Sanılanın ve söylenenin aksine “tarih tekerrür” etmez… Bu yazıyı yazanın determinist birisi olduğunu bilmesem kendi,kendine determiniz'me itiraz ediyor fakat farkında değil derdim ama galiba öyle farkında değil,nedeni; klasik bir söylem üzere "tarihten ibret alınmazsa tekrar eder" buradan anlaşılacağı üzere "TARİH" bilinçli olan varlık için önemlidir yani İRADE, yoksa taşa,toprağa,ateş'e,su'ya tarih gerekmez onlar kendilerine yüklenen görevi ifa ederler yoksa tarihin tekerrürü aynen eski şartlarında,aynısının tıpkısı gibi olması zaten olmaz fakat aynen eskiden yapılan bir yanlış,umursanmaz tekrar yapılırsa tarih,tekerrür eder misal; nasıl eskiden İnsanlar taşa,toprağa, İnsan'a tapar 21. yüzyıl verileri eşliğinde yine aynısını veya dolaylı yoldan inançsızlığı yaşarsa tarih tekerrür eder ama bu firavun,nemrut,roma,yunan zamanında olduğu gibi değil modern versiyonu olur,dolayısı ile buradan KUR'AN a geçersek “Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.„ (Zariyat Suresi, 47) bildirildiğine göre 1400 sene evvel teleskopmu vardı'da Kur'an bilimin bu en büyük buluşunu 1400 sene evvelinden bildirmiş ve bu veriler eşliğinde modern bilim ilerliyor dolayısı ile Kur'an mucizedir ve her dediği kesinkes doğrudur, benzeride oluşturulamaz (haşa) ezcümle sorun inanmayanların sorunu,inananları alakadar etmez,herkes kendi yoluna. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Yazımda determinizm ile çelişen bir taraf yoktur. Ne bakımdan çelişki olduğu belirtilirse yeniden kontrol ederim. İkinci bir konu, "her şey"in bir tarihi vardır. "Evrenin kısa tarihi" diye bir kitap da var. Determinizm her şeyin öncesine bakar ve araştırır. Bunun öncesini bulunca onun, onu da bulunca daha öncesinin. Nedensellik böyle çalışır. Taş toprak, hava ateş, hayvan bitki ayırt etmez. Hiç bir olgunun kendini tekrarlamadığı kesine çok yakın bir bulgudur. Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız. İkinci yıkanışınızda ne nehir önceki nehirdir, ne siz önceki siz. Evrenin bile yeni bing-bang'lerle kendini tekrarlayamayacağı bulunmuştur. Bunun üzerine paralel evrenler ve çoklu evrenler kuramları ortaya atılmıştır... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Yazımda determinizm ile çelişen bir taraf yoktur. Ne bakımdan çelişki olduğu belirtilirse yeniden kontrol ederim. Hiç bir olgunun kendini tekrarlamadığı kesine çok yakın bir bulgudur. Determinizm; Nedensellik, genel olarak nedensellik ilkesi olarak bilinen ve olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması ya da belli nedenlerin belirli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi. Gerisi teferruat... Daha "İRADE" bile yok... Alıntı
Φ arci Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 bakara suresi 23. Eğer kulumuza parça parça indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız, haydi onun gibisinden bir sure meydana getirin ve Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer iddianızda doğru iseniz. ankebut suresi51. Karşılarında okunup duran Kitab'ı sana indirmemiz yetmedi mi onlara? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve ilahi bir ihtar vardır. yunus suresi 15. Böyle iken ayetlerimiz birer açık delil olarak karşılarında okunduğu zaman Bize kavuşmayı arzu etmeyenler: "Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir!" dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir! Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım." hakka suresi 40. O (Kur'an), hiç şüphesiz şanlı bir peygamberin getirdiği sözdür. 41. Ve O, bir şair sözü değildir. Siz pek az inanıyorsunuz! 42. Bir kahin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz! 43. O, alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. 44. O Bizim adımıza bazı laflar uydurmaya kalkışsaydı, 45. Elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır)dık! 46. ******* 47. O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız. 48. Ve o, hiç şüphesiz takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür. 49. Bununla beraber Biz biliyoruz ki, sizden inanmayanlar var. 50. Ve kesinlikte o, kafirler için bir hasret (vahlanma) vesilesidir. 51. O, hiç şüphesiz, gerçeğin ta kendisidir. 52. Haydi, Rabbinin yüce ismi ile tesbih et! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2009 Determinizm; Nedensellik, genel olarak nedensellik ilkesi olarak bilinen ve olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması ya da belli nedenlerin belirli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi. Güzel tanım... İşte determinizmin en önemli aşaması olan "modern kaos kuramı" ve "statüko" kavramı tam bu noktadan sonra ortaya çıkıyor. Tekrarlanan olgularda koşullar her seferinde farkına varılamayacak kadar küçük değişimlere uğrar. Dolayısıyla aynı olgu aynı biçimde tekrarlanıyor görünse de, asla aynı şekilde tekrarlanıyor değildir. Fakat fark, bizim ömrümüz süresi içinde algılayamayacağımız denli küçük olabilir. Ancak bu farklar çok uzun süreçlerde biriktiği zaman, çok dramatik, statükoları değiştiren değişimlere yol açar. Dolayısıyla, görünüre durağan görünen ve bu yüzden statüko olarak adlandırılan durumsallar, aslında özlerinde güçlü bir dinamizm barındırırlar. Determinizm tarihin hiç bir döneminde, en başlangıç düzeyde, bence filozofların piri olan Demokritos'un ortaya attığı düzeydeyken bile, "taş hep taştı, su hep suydu, ateş de hep ateşti" dememiştir. Herakleitos, ki Demokritos ile aynı ekoldendir, tarihe geçen kimsenin aynı nehirde iki kez yıkanamayacağı ünlü sözünü ta o zaman söylemiştir... Tanımlara takılmayınız. Örneğin Kızılırmak'ın tanımı nedir? Sivas Kızıldağ'dan doğan, şu şu şu illerden geçip şu şu şu kollarla birleşen ve şu il sınırları içinde Karadeniz'e dökülen nehir, değil mi? Peki bir milyon yıl önce, hadi bırakın bin yıl önce, aynı şimdi Kızılırmak dediğimiz bu bahsettiğimiz ırmağın tanımı yine böyle miydi dersiniz? Alıntı
Φ arci Gönderi tarihi: 27 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 27 Mart , 2009 . Determinizm tarihin hiç bir döneminde, en başlangıç düzeyde, bence filozofların piri olan Demokritos'un ortaya attığı düzeydeyken bile, "taş hep taştı, su hep suydu, ateş de hep ateşti" dememiştir. Herakleitos, ki Demokritos ile aynı ekoldendir, tarihe geçen kimsenin aynı nehirde iki kez yıkanamayacağı ünlü sözünü ta o zaman söylemiştir... şu sizin filozofların fikirleri çok saçma,taş hep taş,su ilelebed su,ateşte öyle kalacak,yani kimse değiştiremeyecek,yoksa değiştimi onlar söyledikten sonra????????? zaten demokrasileride bir işe yaramadı,hani nerede?????????? Peki bir milyon yıl önce, hadi bırakın bin yıl önce, aynı şimdi Kızılırmak dediğimiz bu bahsettiğimiz ırmağın tanımı yine böyle miydi dersiniz? kızılırmak 1000 yıl önce maviırmaktı,şimdi yeşilırmak,1000 yıl sonrada sarıırmak olur herhalde ne fark eder,yine ırmak akıyor,aynı islevini yerine getiriyor siz bunun peşindesiniz ama yanılıyorsunuz!!!!!!!!!!!!! eskide kalmış bir kitap diyorsanız yanılıyorsunuz çünkü GERÇEK DOĞRULARI Peygamberimizden sonra tahrip ettikleri için şimdi açıklamaya çalışıyoruz,ister inanın,ister inanmayın. b]enfal suresi 31. Ve onlara ayetlerimiz okunacağı zaman: "Artık işittik, dilesek bunun gibisini biz de söyleriz; bu eskilerin masallarından başka birşey değil!" diyorlardı. [/b] nahl suresi 24. Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde "Eskilerin masalları." dediler. müminun suresi83. Yemin ederiz ki, bize de atalarımıza da bundan önce bu va'dolundu; bu eskilerin masallarından başka bir şey değil!" Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.