Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

İşte Türkiye!

 

AKP açık faşizme yöneldi

 

Türkiye.. Yeni İslâmcı-milliyetçi akım! fasızm e dogru tek adim kaldi

 

Doğan Grubunu susturmak!

 

 

 

Fehmi Koru açıkladı: Muhalefet eden yanar!

 

İki yıldan fazla oldu.. Her fırsatta yazıyorum Başbakan, Putin gibi olmak istiyor diye..

 

Müsaade edin biraz böbürleneyim..

 

Hedefi 12’den vurmuşum..

 

Doğan Medya Grubu’na kesilen akla mantığa sığmayan vergi cezasını kanıt olarak göstermiyorum..

 

Kanıtlardan biri ama kimileri çıkar; bu senin yorumun der..

 

Elimde daha sağlam belge var..

 

Cezanın niye kesildiğinin belgesi..

 

*

 

Yeni Şafak’tan Fehmi Koru köşesinde Doğan Grubu’na neden astronomik ceza kesildiğini anlattı..

 

Bu, Koru’nun görüşü deyip geçmeyin..

 

Fehmi Koru, AKP zihniyetinin medya sözcüsüdür.. Yandaş medyanın başyazarı konumundadır.. İktidarın söylemediğini o söyler.. Adrese mektup yazar!

 

*

 

Diyorlardı ki bu ceza siyasi değildir.. Hükümet, maliye bürokrasisini siyasi amaçları için kullanamaz..

 

Peki kullanmak ister mi?

 

Koru, hükümetin maliye bürokrasisini arkasına alacağını sanmıyorum diye başlayarak aynen şunu söylüyor:

 

“Ancak bunu yapacak durumdaysa yapmakta herhalde pek tereddüt etmezdi.”

 

Tereddüt etmezmiş!

 

Başbakan’ın ülkeyi nasıl yönetmek istediğinin açık ifadesi..

 

Putin diye özetlediğimiz yönetim biçimi işte budur.. Devletin gücünü kullanarak muhalefet edeni susturmaya çalışmak..

 

Medyayı zapturapt altına almak..

 

*

 

Peki maliye memurları kullanılmış mı, kullanılmamış mı?

 

Ceza siyasi mi, değil mi?

 

Ceza siyasi ise kullanılmış demektir..

 

Koru’ya göre siyasi..

 

*

 

Fehmi Koru, cezanın siyasi olduğunu şöyle anlatıyor..

 

Medyada köşeleri kapmış olanlar değişen ve farklılaşan zeminde değişime direniyorlarmış..

 

Değişim dediği muhafazakârlaştırılan Türkiye.. Yeni İslâmcı-milliyetçi akım!

 

Yani, Doğan Grubu yazarları buna direniyor..

 

Karşı çıkıyorlar..

 

Hizaya girmiyorlar..

 

İyi de bunun vergi cezası ile ne ilgisi var?

 

Fehmi Koru ilgisini anlatıyor..

 

Diyor ki; “Kendileri değişmiyor, gazete ve televizyonlarını da değişime sımsıkı kapatıyorlar; patronlarını da bu tavrın doğruluğuna inandırıyorlar..”

 

Aydın Doğan’ın suçu belli..

 

İsteyen istediğini yazsın demek.. AKP’yi destekleyin diye direktif vermemek..

 

İyi de..

 

Bunun vergi cezasıyla ne ilgisi var?

 

Artık herkes tek tip mi düşünecek!

 

*

 

Gelelim kritik sözlerden birine..

 

“Tavırları patronlarını zor duruma düşürecekmiş umurlarında değil.”

 

Bir dakika durun..

 

Koru demek istiyor ki..

 

Doğan Grubu yazarları da ‘biat’ etse, Başbakan’a her gün alkış tutsa Aydın Doğan’ın başına bu gelmeyecek..

 

Patron umurumuzda olsa muhalif yazılar yazmamamız gerekiyormuş..

 

Çünkü yazmasak 826 milyon liralık fatura çıkmayacakmış..

 

Demek ki vergi cezası siyasi..

 

*

 

Gelelim en önemli itirafına..

 

Diyor ki; “Vergi cezasıyla ilgili iddiaları haklıysa, bu haksız yerde durdukları içindir.”

 

Akıl almaz bir anlayış değil mi?

 

Bu ülkede haklı olmanın önemi yok..

 

Başbakan’a muhalefet ediyorsan kafadan haksızsın..

 

Çünkü böyle bir hakkın yok..

 

Yeni düzen bu..

 

Hazır kıta olmazsan bu ülkede başına her türlü iş gelir..

 

Koru’nun anlatmak istediği bu..

 

*

 

Maliye cezayı kesti, AKP’nin medya sözcüsü Koru cezanın adını koydu..

 

Bu sadece Aydın Doğan’a değil, tüm işadamlarına tehdittir..

 

Putin, Putin diye bağırmamızın nedeni de budur..

 

Putin işe medyayla başladı; Erdoğan’da aynı yolu izliyor; önce medya sindirilmeli!

 

Gerisi çorap söküğü gibi gelir..

 

*

 

Yüzde 47 ile böyle..

 

AKP yerel seçimde yüzde 50’yi aşarsa..

 

Gerisini siz söyleyin..

 

mtezkan vatan.

Gönderi tarihi:

Yillardan beri ülkeyi iyi yönetemeyen, dinden medet umupta onlara taviz veren, insanlari soyan, mafya ya taslim eden zihniyet sayesinde AKP gibi seriatci bir partinin iktidar olmasinin temellerini attilar. Simdi aglamaya gerek yok. Gercek suclular gelmis gecmis tüm cumhuriyet hükümetleri ve siyasi partilerdir. Kimler yarisa imamhatip actilar? Kimler imamhatip mezunlarina üniversite yolu actilar? Kimler onlari vali yapti? Kimler Fehtulla hocayla el SIKISTI? Kimler kuran kurslarini acti ve yasadisi olanlara göz yumdu?

Bunlarin hicbirini AKP yapmadi. Yapanlar Ecevit, Demirel, Türkes, Ciller, Yilmaz, Baykal, Bahceli, ......

 

Eger ülkemize acik fasizim geliyorsa yegane sorumlulari yukarida saydigim siyasiler. Lafla Atatürkcülük yapanlarin bize teslim edecegi hükümet olsa olsa AKP olur.

Gönderi tarihi:

1950 ile baslayan sürecte,Türkiye'yi yöneten kadrolar hep Atatürk'ün arkasina gecip siyaset yaptilar.Arada bir gercek Atatürk'cülerin yönetimde olmasi zaten kisa ömürlü olmus,dolayisiyla Türkiye'yi 50 yildir yöneten kadrolar irticayi körükleyen Atatürk ilke ve inkilablarini yok sayan kadrolardi.AKP ise bu kadrolarin artik vurucu gücü haline gelmis olan iktidaridir.

 

Yargi bu iktidar tarafindan resmen kusatilmistir.Meclis isgal altindadir.Basin susturulmak istenmektedir eger iktidar yandasi degilseniz.Nazi Almanyasinda,Kiliseler yargi nazilerin kontrolündeydi.Aynen bugünkü Türkiye'nin yargisi gibi,Camiler demiyorum cünkü camiler hicbir zaman icin Türkiye'deki rejimin yani Laikligin dostu olamadi tam aksine camilerde Laiklige karsi insanlara düsmanlik asilandi.

 

Erdogan'i iktidara tasiyan medyadir.Medya aslinda kendi kendini hedefe oturtmustur.Bir medya grubuna yapilan baski diger medya grubunun isine gedigi icin sesini cikartmamis ve rakibi olan medyanin ufalmasini ezilmesini seyretmistir.Türkiye'de medyaya cok haklar taninmis ama bir kism medya ülkenin yani milletin medyasi degil de ikitdarlarin medyasi olmustur.Bir TRT düsünn ki basbakanin Diyarbakir'daki konusmasini sonuna kadar aklen yayinlamis,Tuncay Güney denilen sapigin 4 saat boyunca konusmasini canli olarak vermistir,TRT iktidarin herzaman borazani olmustur ama AKP dönemindeki kadar borazan olmamisti.

 

Deniz Feneri davasinda acik acik yolsuzluk örtbas edilmektedir,bu yolsuzlugunu icersinde Adalet Bakanda olmak üzere Erdogan dah dogrusu tüm AKP vardir.Gemicigin parasi Deniz Feneri paralari ile ödenmistir,bu cok acik ve net olarak ortaya konmustur.RTÜK baskani,benim dokunulmazligim yok verin mahkemeye diyerek yalan söylüyor,cünkü Zahid Akman hakkinda sorusturma veya dava acilmasi icin Basbakan'in onayi gerekmektedir.Basbakan ise ZAHID AKMAN'i acikca korumaya almistir.Evet Türkiye fasist bir yola girmistir,Türkiye de cok bariz bir AKP diktatörlügü vardir hukuk yok edilmistir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
1950 ile baslayan sürecte,Türkiye'yi yöneten kadrolar hep Atatürk'ün arkasina gecip siyaset yaptilar.Arada bir gercek Atatürk'cülerin yönetimde olmasi zaten kisa ömürlü olmus,dolayisiyla Türkiye'yi 50 yildir yöneten kadrolar irticayi körükleyen Atatürk ilke ve inkilablarini yok sayan kadrolardi.AKP ise bu kadrolarin artik vurucu gücü haline gelmis olan iktidaridir.

.

.

.

saygilarla

Herkes ektigini bicer derler!!! AKP öncesi neden iktidarlara bu kadar tepki yoktu dersiniz? O dönem bile agzini acan bölücü, anarsist ve vatanhaini denilerek susuturuluyordu. Kimsenin aglamaya hakki yok derim. Herkes hak ettigi gibi yönetilir. Gecek Türkiye sevdalilari kimseyi ayirt etmeden gelmis gecmis tüm iktidarlarin yanlislarini masaya yatirir ve hesap sorar. Benim sahsi görüsüm gecmisteki hükümetler ile AKP arasinda o kadarda fazla bir ayriligin olmadigi. Al birini vur ötekisine. tencere yuvarlanmis kapagini bulmus ve senin tencerenin dibi benimkinden kara misali, tümü kötülükler konusunda yarisa gidiyorlar. Eski iktidarlar ve siyasiler seriatcilarin oyunu almak icin kuran kurslari ve imamhatip acmakta yaris yapmasalardi bunlar olmazdi. Ecevit bile Fehtulla hocanin elini öptü. Cuntaci, Atatürkcü Evren "vatanhaini, komunist gencler yetistirecegimize vatanina ve dinine bagli nesil yetistirecegiz" diyerek dincilerin önünü acarsa ve okullara mecburi din derslerini koyarsa bügünkü halimize sasmamaiz gerek. Tümü emperyalistlerin yapmis iktidar ve siyasilerdi, aynen bu günki hükümet gibi.

Gönderi tarihi:

Doğan'a üzüldüm diyemeyeceğim. Şeytanla ortaklığın sonunu gördüler o kadar. AKP'yi iktidara taşıma taşeronluğunu yaparken bu durumu öngörmeliydiler.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Evet Türkiye fasist bir yola girmistir,Türkiye de cok bariz bir AKP diktatörlügü vardir hukuk yok edilmistir.

Sn politika, AKP'yi degerlendirmekte ne kadar hakli olsaniz, haklisinizda tabiiki, ama genel tesbitlerinize katilamiyorum cünki, hukuk sirf AKP döneminde yok edilmemistir, bilakis yillardan beri söz konusudur. Bosunami yargisiz infazlara karsiyiz dersiniz? Bosunami Botas kuyularinin acilmasini isteriz dersiniz? Bosunami derin devletin yaptigi yasadisi eylemleri lanetleriz dersiniz? Gene bazilarimiz Botas kuyularinin acilmasini istiyoruz derlerken avuclarini ovarak ceset ve insan kemigi bulunmamasi icin dua ediyorlar ve bu sayede sözüm ona derin devleti haklamis olacaklar. Ama bu kadar kayip nerede diye de hic bir zaman sormazlar.

Hukukun varligi veya yoklugu sadece kendime dokundugu zaman degil her dönem ve herkes icin istedigimizde sorgulamis oluruz.

Hukuk ve demokrasi evrenseldir ve herkes icin gecerlidir. Malesef ülkemizde hukuk ve demokrasi sadece sahislarin kendileri icin gecerli oldugu icin, karsimiza böyle bir tablo cikiyor. Baskasinin hukuksuzlugundan sikayetci olurken kendi hukuksuzlugumu mesrulastirmak istiyoruz.

Gecmisi arastirirsaniz Türkiye'nin fasist bir yola girdigini söyleyen binlerce yazi ve uyari bulacaksiniz, ama bunlari söyleyenlerin tümü gecmiste ve günümüzde vatanhaini ilan edildi. Simdimi gözümüz acildi acaba????

Gönderi tarihi:
Doğan'a üzüldüm diyemeyeceğim. Şeytanla ortaklığın sonunu gördüler o kadar. AKP'yi iktidara taşıma taşeronluğunu yaparken bu durumu öngörmeliydiler.

 

Saygılar...

 

Medya eger Demokrasiyi savunuyorsaniz,demokrasinin olmazsa olmazlarindan birisidir,Bunu Dogan medya veya A Medya veya B medya diye adlamdirmamiz sadece elestiri bazinda olmalidir,ama medyaya özellikle iktidarlar tarafindan yapilan baski kabul edilemez ve bence böyle bir baskiya üzülmek gerekir.

 

Dogan medya dün AKP icin calismis olabilir bu ona yapilan baskiya sevinmeyi gerektirmez.Dogan medya,AKP ile ilgili bircok gercegi acik acik yazan bir medya kurulusudur.Ha yanlislari tabii ki vardirolacaktir da ama geneline bakmak gerekir.Deniz Feneri yolsuzlugunu iktidar lehine yazmadi diye bu medyaya yapilan haksiz saldiri fasist bir saldiridir.Bu saldiriya maliye de ortaktir.Maddi olarak Dogan medya susturulmak isteniyor.Dogan medyaya yapilan suclama gerceklesmemistir.Bunu hicbir hukuk kabul etmez AKP ve yandaslarinin hukukculari disinda.Bu nedenle böyle adice baskilari hangi medya olursa olsun savunamayiz.Evet Dogan Medya Sabah'a el konuldugunda yan gelip yatmis ellerini ogusturmustur,bu dogrumudur tabiiki hayir ama Dogan MEDYANIN yapmis oldugu bu aymazlik ona yapilan baskilara yildirmalara sessiz kalmayi,ve sevinmeyi gerektirmez.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Medya eger Demokrasiyi savunuyorsaniz,demokrasinin olmazsa olmazlarindan birisidir,Bunu Dogan medya veya A Medya veya B medya diye adlamdirmamiz sadece elestiri bazinda olmalidir,ama medyaya özellikle iktidarlar tarafindan yapilan baski kabul edilemez ve bence böyle bir baskiya üzülmek gerekir.

 

Dogan medya dün AKP icin calismis olabilir bu ona yapilan baskiya sevinmeyi gerektirmez.Dogan medya,AKP ile ilgili bircok gercegi acik acik yazan bir medya kurulusudur.Ha yanlislari tabii ki vardirolacaktir da ama geneline bakmak gerekir.Deniz Feneri yolsuzlugunu iktidar lehine yazmadi diye bu medyaya yapilan haksiz saldiri fasist bir saldiridir.Bu saldiriya maliye de ortaktir.Maddi olarak Dogan medya susturulmak isteniyor.Dogan medyaya yapilan suclama gerceklesmemistir.Bunu hicbir hukuk kabul etmez AKP ve yandaslarinin hukukculari disinda.Bu nedenle böyle adice baskilari hangi medya olursa olsun savunamayiz.Evet Dogan Medya Sabah'a el konuldugunda yan gelip yatmis ellerini ogusturmustur,bu dogrumudur tabiiki hayir ama Dogan MEDYANIN yapmis oldugu bu aymazlik ona yapilan baskilara yildirmalara sessiz kalmayi,ve sevinmeyi gerektirmez.

 

saygilarla

Sayın politika

 

Sevindim demedim zaten, üzülmedim dedim, ikisi farklı! Sevdiğinize üzülürsünüz. Basının ahlaklısını her zaman tercih ederim. Gerçeklerin bir kısmını, gazetecilik anlayışı dışında saklayan, bazı haberlere ise bire beş katıp yayınlayan ve bunu kar uğruna yapanları gazeteci olarak görmekte zorlanıyorum. Doğan'ın Deniz fenerini Hilton arazisi menfaatini kaybetmesi üzerine yazdığını unutmamak lazım. RTE geldiği günden beri basına baskı yapıyor. Birçok gazeteci bununla savaştı. İşte onlara yapılan baskılara hiç tahammülüm yok. Diğerlerinin başına gelenleri ise ilahi adalet olarak kabul ediyorum. Doğan yaptığı ortaklıkla geçen seçimlerin AKP tarafından kazanılmasında ve sonrasında bunca işin başımıza açılmasında en büyük etmenlerden biridir.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sayın politika

 

Sevindim demedim zaten, üzülmedim dedim, ikisi farklı! Sevdiğinize üzülürsünüz. Basının ahlaklısını her zaman tercih ederim. Gerçeklerin bir kısmını, gazetecilik anlayışı dışında saklayan, bazı haberlere ise bire beş katıp yayınlayan ve bunu kar uğruna yapanları gazeteci olarak görmekte zorlanıyorum. Doğan'ın Deniz fenerini Hilton arazisi menfaatini kaybetmesi üzerine yazdığını unutmamak lazım. RTE geldiği günden beri basına baskı yapıyor. Birçok gazeteci bununla savaştı. İşte onlara yapılan baskılara hiç tahammülüm yok. Diğerlerinin başına gelenleri ise ilahi adalet olarak kabul ediyorum. Doğan yaptığı ortaklıkla geçen seçimlerin AKP tarafından kazanılmasında ve sonrasında bunca işin başımıza açılmasında en büyük etmenlerden biridir.

 

Saygılar...

 

Sayin Domuzbagi,bende zaten iletimde bunlara degindim,ne var ki eger basina sahip cikmiyorsak o zaman demokrasiyede sahip cikmamamiz gerekir.Sadece Dogan mi?Hayir dün baskalarinin düdügünü öttürenler bugün iktidarin düdügüne sarilmislar.Basin böyle olmamali ama böyle olmamali diye de basina baski yaplmasina karsi olmaliyiz,elestirelim ama ayni zamanda koruyalim.Cünkü bizim begenmedigimiz o medyanin icersinde gercekten saygideger cok emekciler var.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Sayin Domuzbagi,bende zaten iletimde bunlara degindim,ne var ki eger basina sahip cikmiyorsak o zaman demokrasiyede sahip cikmamamiz gerekir.Sadece Dogan mi?Hayir dün baskalarinin düdügünü öttürenler bugün iktidarin düdügüne sarilmislar.Basin böyle olmamali ama böyle olmamali diye de basina baski yaplmasina karsi olmaliyiz,elestirelim ama ayni zamanda koruyalim.Cünkü bizim begenmedigimiz o medyanin icersinde gercekten saygideger cok emekciler var.

 

saygilarla

Emin Çölaşan'a yapılanı hazmetmekte zorlanıyorum. O yüzden bu konuda biraz agresifim. Tepkim Doğan'a. Yoksa tüm Doğan grubunda çalışanlar aynı kafada diye bir iddiam yok. Hükümet baskısının dünyadaki en ağır olduğu ülkelerden biri Türkiye. Basında çalışmanın zorluğunun bilincindeyim.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Maliye'den Doğan Holding açıklaması

 

Maliye Bakanlığı, Doğan Holding'e kesilen vergi cezasıyla ilgili kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye dönük haberler yapıldığını savundu.

 

Maliye Bakanlığı, Doğan Yayın Holding'e kesilen toplam 826 milyon TL'lik vergi cezasıyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

 

Açıklamada şöyle denildi:

 

"Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığına 2008 yılı Ocak ve Şubat aylarında intikal eden bilgiler dikkate alınmak suretiyle, Doğan Holding nezdinde vergi incelemesine 8 Nisan 2008 tarihinde bir Gelirler Kontrolörü görevlendirmek suretiyle başlanmış, daha sonra denetim kapsamındaki işletmelerin sayısı ve iş hacmine göre denetim elemanı sayısı ihtiyaca binaen artırılmıştır.

 

Adı geçen mükelleflerin Nisan 2002-Mart 2003 özel hesap dönemine ilişkin olarak 19 Aralık 2008 tarihli vergi inceleme raporları düzenlenmiş ve hemen akabinde mükellefe tebliğ edilmiştir.

 

Ayrıca, Nisan 2003-Mart 2004 ve Nisan 2004-Aralık 2004 ile 2005 ve 2006 hesap dönemlerine ilişkin raporlar ise 16 ve 30 Ocak 2009 tarihleri itibariyle düzenlenmiş ve akabinde mükellefe tebliğ edilmiştir.

 

Bu sebeple medyada bu konuda yer alan haberler ve iddialar tamamen ciddiyetten uzak, mesnetsiz ve kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yöneliktir."

 

Medyada yer alan bazı haberlerde incelemenin şirket içinden bir ihbar mektubuyla Şubat 2008'de başlatıldığı ve 40 kontrolörün vergi incelemesinde görev yaptığı iddia edilmişti. Doğan Yayın Holding'e toplam 826,3 milyon lira vergi cezası kesilmişti.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Eger gercekten bir vergi kacakciligi olayi varsa (ki ben inanmiyorum)arastirilsin ve geregi yerine getirilsin. Ayni hassasiyet dige yolszuk olaylarinda örnegin DENIZ FENERI yolsuzlugu icinde gösterilmelidir.Yok gercekten bu sadece birkac gün farki ile siyasilestirilmis ve medyayi susturmaya degil de yikmaya yönelikse bunun adi basinin iktidar tarafindan baski altina alinmasidir ve bu da basbakan Erdogan'in hem kisisel bir sorunu hem de kurumlari nasil kendi cikarlari icin kullandiginin bir belgesidir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Cumhuriyet'ten beyaz tepki

Cumhuriyet Gazatesi bugün AKP Hükümeti'nin basına karşı uyguladığı sansüre dikkat çekti

 

Cumhuriyet Gazetesi bugün sansüre ilginç bir tepki gösterdi. Bembeyaz bir kapakla çıkan gazete 'iktidarın medyayı boykot çağrıları geçmiş dönemlerin dikta özlemlerini hatırlatıyor' üst başlığını kullandı. Gazete, kapakta ise sadece 'Biz susarsak kim konuşacak?' başlıklı tek sütun bir yazıya yer verdi.

 

'Gazetemizin bugünkü beyazlığı çoğu kişiyi şaşırtacaktır" diye başlayan yazıda Türkiye tarihinde basına saldırı kampanyaları anımsatılarak, Demokrat Parti döneminde artan sansür nedeniyle gazetelerin belli bölümlerinin ve sayfalarının kimi zaman okurun karşısına bembayaz çıktığı hatırlatıldı.

 

AKP'nin bugünkü tutumunun da kabul edilebilir sınırları çoktan aştığına dikkat çekilen yazıda AKP'nin Başbakan vasıtasıyla elindeki devlet olanaklarını kullanarak basına savaş açtığına işaret ediliyor.

 

Yazıda; "Bu gidiş gidiş değildir. Özgür medyaya karşı harp süreci öyle bir aşamaya ulaşmıştır ki Cumhuriyet bu vahim gerçeğin altını tarihsel bir uyarıyla çizmeyi yalnız gazetemiz adına değil, tüm Türkiye'nin varoluşu açısından kaçınılmaz görüyor" deniliyor.

 

Yazıda ayrıca şu ifadelere yer veriliyor:

 

"AKP elindeki devlet olanaklarını pervasızca kullanıyor, kendinden yana medya oluşturmak için gazete, televizyon satın alıyor, kendinden yana olmayan medyaya vergi cezaları uygulamaya yöneliyor, karşıt bellediği yazar ve gazetecilere asılsız suçlamalarla soruşturmalar açtırarak basındaki muhalefeti sindirmeye çalışıyor; bu yolda bir geniş saldırı cephesi oluşturmuş durumdadır. Tüm kamuoyunu uyarmak için herkese soruyoruz: Biz susarsak...Kim konuşacak?..."

  • 4 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Askeri yargının yetki alanının sınırlandırılması tartışması, kuşkusuz Türkiye’de demokrasinin ileri götürülmesi bakımından büyük önem taşıyor. Bu tartışmanın gündemi kapladığı bir dönemde aslında demokrasimiz açısından daha az önemli olmayan bir başka konu nedense kanaat önderlerinin ve kamuoyunun dikkatlerinden kaçtı.

 

Bu problemli konu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen pazar günü partisinin Trabzon il kongresinde yaptığı konuşmadaki Türkiye’de basın özgürlüğünün yaşam alanını sınırlama eğilimi taşıdığını gösteren sözleridir.

Başbakan, partisinin il kongrelerinde birden fazla aday çıkmasının yol açtığı çekişmeleri konu alan haberlerin basında yer almasıyla ilgili olarak şu sözleri sarf etmiştir:

“O çok satan gazeteler manşetten giriyorlar, ‘İstanbul’da sıkıntı var, Ankara’da sıkıntı var’ diye... Ankara sıkıntısı, ‘kongreyi ertelediler’... Onun için ne kadar seviniyorlar. Sana ne Ankara kongresinden, ne olacak... Biz kendi dermanımızı buluyoruz...”

 

HABERLERDE HATA YOK

Başbakan’ın bu sözleri, partisinin il kongrelerinde yaşanmakta olan rekabeti ve bunun yarattığı sorunları konu alan haberlerden ciddi bir rahatsızlık duyduğunu gösteriyor.

Hemen belirtelim, gazetelerde çıkan bu konudaki haberlerde herhangi bir hata yoktur. Örneğin, bundan iki hafta kadar önce yapılan İstanbul il kongresinde iki aday çıkınca, genel merkez bütün ağırlığını Aziz Babuşçu’dan yana koymuş, diğer aday Metin Külünk ise ciddi bir engellemeyle karşılaşmıştır. Külünk taraftarlarının kongre salonundan içeri girişinde sıkıntılar yaşanmış, hatta ufak çapta bazı olaylar da çıkmıştır.

Özetle, İstanbul il kongresi dikensiz bir gül bahçesine sahne olmamıştır.

Keza, Ankara’da da çok sayıda adayın başkanlık için kolları sıvamasının yol açabileceği çekişme nedeniyle il kongresinin ertelendiği de doğrudur. Ayrıca, başka il kongrelerinde genel merkezin belirlediği isimlerin dışında başka adayların da çıktığına ilişkin haberlere de sıkça rastlanıyor.

 

DEMOKRASİ VE YANILSAMA

Bütün bunlar, aslında bir düzlemde yarışa, adayların rekabetine dayanan bir sistem olan demokrasi için doğal, sağlıklı gelişmelerdir. AKP, Türkiye’nin en büyük, en iddialı kitle partisidir. Demokrasilerde, kitle partilerinde insanların yönetime talip olmalarından, rekabete girmelerinden daha doğal ne olabilir?

Ancak AKP liderinin, il başkanlıkları için kendi tercihleri dışında adaylar çıkmasından, parti içi demokrasiden çok hazzetmediği, disiplinli bir yönetim anlayışını tercih ettiği anlaşılıyor.

Madem genel merkezdeki tek seçicinin işaret ettiği adaylar yönetime gelecek, o zaman parti kongrelerine neden ihtiyaç duyuluyor ki? Parti içi bir şölen düzenlensin, delegeler, partililer hoşça vakit geçirsinler diye mi?

AKP, bu yönüyle CHP ve MHP gibi, genel merkezlerin il yönetimlerinde mutlak hakim bir rol oynamak istediği diğer büyük partilerimizden pek farklı olmadığını göstermiş oluyor. Bu, merkezden yapılan atamaların kongrede seçilmiş gibi takdim edilip alkışlandığı bir sistemdir ve demokrasi açısından bir “yanılsama” haline işaret eder.

 

ÇAKMA DEMOKRASİ VE OTOKRASİ...

Buradaki sorunlu alan, Başbakan’ın bu gelişmelerin gazeteler tarafından haberleştirilmesine tepki duyması, bunu yapan gazetecilere, gazetelere yüksek ses perdesinden çatmasıdır. Demokrasi basın özgürlüğü olmadan düşünülemez. Basın özgürlüğünün esası, gazetecilerin partilerin siyasi faaliyetlerini korkmadan, çekinmeden haber yapabilmeleridir. Partilerin kongrelerinde yaşanan çekişmeler, rekabetin yarattığı durumlar gazeteler tarafından özgürce haber yapılabilmelidir. Bu, demokrasinin rengidir, çeşnisidir.

Hiçbir gerçek demokraside bir başbakanın gazetecilere “sana ne kongreden” deme hakkı yoktur. Bu, aynı zamanda halkın gerçekleri öğrenme ve haber alma hakkına da müdahaledir. Başbakanların basına “sana ne kongreden” deme hakkını kendilerinde gördükleri rejimlerin adı demokrasi değil, olsa olsa “çakma demokrasi”dir. Bu tür rejimler günümüzde “otokrasi” olarak adlandırılıyor.

Ne yazık ki, Erdoğan’ın bu sözlerine dil sürçmesi deyip geçemiyoruz. Geçmişte bu bakışın pek çok örneğini seslendirmiştir. Dolayısıyla, “sana ne kongremden” sözü, aslında kontrol altında bir basına duyulan özlemin ifadesidir. Bu bağlamda geçen aralık ayında hastanelerdeki sorunları yazan gazetecilere söylediği şu sözleri hatırlatmakla yetinelim:

“Medyanın bir görevi de denetimdir. Bu görevi sebebiyle ilgili bakanlığı ararsın, hakikaten ilgilenilmiyorsa, gel başbakanı ara. Başbakan da duyarsızsa, o zaman yaz...”

 

KİM GERÇEKTE NE KADAR DEMOKRAT?

Salt bu açıklamanın da gösterdiği gibi, Başbakan Erdoğan basının neyi yazıp neyi yazmayacağına karar verme yetkisini kendisinde görebiliyor, hatta bir ön kontrol sistemi öneriyor. Öyle gördüğü içindir ki, il kongreleriyle ilgili haberlerin yapılmasına da karşı çıkabiliyor. Bir başka anlatımla, içselleştirilmiş bir bakış söz konusu.

Tabii bu bakışı, Erdoğan’ın demokratlığının ve AB’ye tam üyelik söyleminin sahicilik derecesi hakkında da fikir veriyor. AB’nin ilerleme raporu nedeniyle Türkiye’de basın özgürlüğünü büyüteç altına yatırdığı bir dönemde doğrusu Başbakan’ın sözleri liberal olmayan (illiberal) bir zihniyeti temsil ediyor.

Demokratikleşme iddiasıyla askeri yargının yetki alanını sınırlandırmak üzere yola çıkanların demokrasi konusunda gerçekten samimi olduklarına inanabilmemiz için öncelikle basın özgürlüğüne saygı duyduklarını görmemiz gerekiyor.

 

 

Sedat ERGİN Milliyet

Gönderi tarihi:

Iktidar yagdanligi görevini üstlenmis olan medya,basina karsi yürütülen bu sinsi hareketi tabii ki görmemektedir.Onlar geleceklerinden cok emin olduklari icin,hangi basinin susturulmak istendiginide gayet iyi bilmektedirler.Ama inanin ki,yagdanlik olmayan,ülkenin cikarlarini kendi cikarlarindan daha üstün bulan medya asla susturulamaz.

 

Iktidarin diktaya yönelmesi yeni birsey degildir.Iktidar 2007 secimlerini takiben diktaya soyunmus ve cikardigi yasalar bu yasalari cikarma tarzi uygulamalar bu dikta hevesini acik ve net olarak anlayanlara göstermektedir.Diktatörler,muhalefetin hicbir türüne tahammül edemez.Onlari susturmak gerekliligine inanirlar.Bakiniz Ergenekon'la ilgili olarak tutuklanan ve aslinda Atatürkcü ve yurtsever olmaktan baska hicbir suclari olmayanlar nasil susturulmak icin iceri atildilar.Erol Manisali,dünyaca taninmis bir bilim adamini en cirkin bir iftira ile suclayip iceri aldilar.Prof.Haberal, dünyaca taninmis bir tip adami nasil iceri alindi sirf Atatürkcü oldugu icin.Bütün bunlar AKP'nin iktidarini saglamlastirmak ve her türlü muhalefetten arindirmak icindir.AKP henüz yolun basindadir ve ileri ki günlerde özgürlükleri kisitlayacak daha bir sürü uygulamalar baslatacaktir.AB sadece bahanedir.AB bizi almayacagini yilllar önce deklare etmistir.Bugün AB adina yapilanlar sadece kamuflajdir.

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.