Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİNCİLİK VE IRKÇILIK DÜŞMAN MI?


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Öteden beri ırkçılık ile dinciliğin ayrılmaz parçalar olduğunu, birbirini desteklemeden ayakta duramayacaklarını savunurum. Dincilik veya ümmetçilik, sadece ırkçılığın ve milliyetçiliğin kapsamının genişletilmiş halidir. Kabilecilik en dar alandaki milliyetçiliktir. Irkçılık, "benim üstün ırkım bir yana, diğer aşağı ırklar bir yana" düşüncesidir. Ümmetçilik de bir üst aşamadır: "Cennete gidecek benim inananlarım bir yana, cehenneme gidecek öbür inananlar bir yana!" Bu bağlamda dincilik sadece dil, renk, dış görünüm gibi ögeleri bir yana bırakıp, dogmatik ögeleri öne çıkarmıştır, o kadar... Başka fark yoktur.

 

Üstelik ırkçı argümanları bilim ile bertaraf etmek çok kolayken, dini dogmalara bunu yapmak çok zordur. Çünkü ırkçı argümanlar elle tutulur, somut verilerdir ve aynı bilimsel argümanlarla kolayca safdışı edilebilirler. Örneğin genetik bilimi, ırklar arasında hiç bir sözedilebilir ciddi genetik ayrım bulamamıştır. Bir Çinli, kan grubu tutmak şartıyla bir Afrikalıya kan verebilir. Tüm somut veriler, ırkçılığı mahkum etmektedir.

 

İnsanların soyut dogmalara eğilimi ise hayretler vericidir. Bunu hiç bir bilim dalının yaygın olarak kırabilmesine olanak yoktur. Biri kalkar, Kurânda 365 tene "gün" kelimesi, 12 tane "ay" kelimesi geçtiğini, demir suresinin ayet sayısının demirin atom numarası ile aynı olduğunu iddia eder, bir kimse de doğru mu diye araştırmaya zahmet buyurmaz, dogmatik olarak mucize onaylanır hemen. Halbuki kısa bir araştırma, Kurânda Arapça "şehr" yani yılın ayları anlamındaki kelimenin 17 kez geçtiğini, "Arapça "yevm" yani senenin günü kelimesinin 400 den fazla geçtiğini, demirin atom numarasının 26, demir suresinde 29 ayet olduğunu ortaya koyar. Kurânda 111 kere "Ay" geçtğini, bunun Ay ile Dünya arasına sığabilecek Ay sayısı olduğunu iddia eder. Halbuki Kurânda "Kamer" kelimesi sadece 26 kere geçmektedir. Buna senenin ayı anlamında "şehr"i de ekleseniz bile 43 ediyor.

 

Yani açıkça "evet, yalan söylüyorum ama, Allah için söylüyorum" anlayışı. "Dolandırıyorum ama, İslam davasına kaynak sağlamak için dolandırıyorum. Çalıyorum, soyuyorum ama, İslami faaliyetlere kaynak bulmak için!"

 

Deniz feneri, Mercümek, batan holdingler, kayıp trilyon, vs...

Gönderi tarihi:

Irkçılığın ve dinciliğin(dinlerin demiyorum) en mükemmel sentezi Yahudilik herhalde. Yalnız bizim Hazar Türkleri musevi, nasıl oluyor bilmem. Yani yahudiler Hazarları gerçek musevi kabul ediyorlar mı acaba?

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Öteden beri ırkçılık ile dinciliğin ayrılmaz parçalar olduğunu, birbirini desteklemeden ayakta duramayacaklarını savunurum. Dincilik veya ümmetçilik, sadece ırkçılığın ve milliyetçiliğin kapsamının genişletilmiş halidir. Kabilecilik en dar alandaki milliyetçiliktir. Irkçılık, "benim üstün ırkım bir yana, diğer aşağı ırklar bir yana" düşüncesidir. Ümmetçilik de bir üst aşamadır: "Cennete gidecek benim inananlarım bir yana, cehenneme gidecek öbür inananlar bir yana!" Bu bağlamda dincilik sadece dil, renk, dış görünüm gibi ögeleri bir yana bırakıp, dogmatik ögeleri öne çıkarmıştır, o kadar... Başka fark yoktur.

 

Herşey birbirine karıştırılmış , temel tarihsel ve düşünsel sıralama yer değiştirilmiş, bir tanım olmuş bu.

 

Ümmetçilik ile ırkçılık karışlaştırması Dut Ağacı ile, Elma ağacını değilde, elma meyvesini karşılaştırmak gibi olmuş. Ümmetçilik ve Milliyetçilik birbirine alternatif iki ideolojidir. Birbirini destekleyen yanlarıda vardır. Ancak Ümmetçilik ile Irkçılık kıyaslanamaz. Zira Irkçılık milliyetçiliğin bir yorumudur.

 

Milliyetçilik, ümmetçiliğin Fransız devrimiyle gelişmiş bir versiyonudur. Zira, Milliyetçi ideolojinin doğumuna kadar, insanların bir arada yaşamasını sağlayan ideolojik unsur ümmetçilikti. Toplumların yalnızca yasalar, devlet otoritesi, törelerle ile bir arada yaşamayamayacağı, insan topluluklarını birbirine bağlayacak ideolojik bağlarında olması gerektiği gerek tarihin, gerekse antropolojinin önümüze koyduğu gerçeklerdir.

 

İmparator Konstantin hristiyanlığı Doğu Roma'nın resmi dini yaparken, oldukça karmaşık ve çeşitli kültürlerin barındığı topraklarında imparatorluk haklarını bir arada tutacak etkin bir ideolojiye ihtiyaç duyduğu için bunu yaptı. Roma imparatorluğunun yıkılmak üzere olduğu ve Avrupa milletlerinin küçük beylikler, krallıklar, devletler olarak yaşadığı bir dönemde Hristiyan ümmetçiliği bir tutkal vazifesi gördü. Ve bugün hala ayakta olan büyük Avrupa devletleri kuruldu.

 

İslam ümmetçiliği, arap yarım adası ve asyanın bir bölümünde bütünleştirici misyonuyla dağınık kabileler olarak yaşayan insan topluluklarını aynı devlet çatısı altında topladı. Ha keza, birbirinden büyük oranda müstakil beylikler olarak yaşayan göçebe Türkler İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte, Anadolu'da büyük devletler kurdular.

 

Ümmetçiliği, Irkçılıkla aynı kefeye koyup, müadil ideolojilermiş gibi kıyaslamak tek kelimeyle magazin yapmaktır. Oysa dünya tarihine baktığımızda, bugün hala gerek devletleri, gerekse kültürleriyle hakim olan devletlerin tümünün geçmişte ümmetçi devletler olduklarını görürüz. Toplumu bir arada tutacak ideolojik tutkal olarak mensubu oldukları dini kullandıklarını görürüz.

 

Batı Avrupa önce tek olarak Katolik Hristiyanlık ile gerek büyük ülkeler haline gelmiş, gerekse kendi aralarında Avrupa Birliği'ne benzer oluşumlar kurmuşlar. Daha sonra ise Katolik ve Protestan devletler olarak gerek kendileri gerekse halkları konumlanmış. Doğu Avrupa ise, Ortodoks Hristiyanlığın bütünleştirici misyonuyla Çarlık Rusya'sı gibi devletler olmuşlardır.

 

Ümmetçilik binlerce yıl boyunca insan toplulukları ve devletler üstünde bütünleştirici bir misyon üstlenmiştir. Tabiki her bütünleştirici ideolojinin farklılık yaratma misyonuda vardır. Bu Milliyetçilik içinde geçerlidir. Milliyetçilik, doğumuna kadar insanların aynı ve farklı olmasını sadece mensubu oldukları dinler belirlerken, vatandaşlık ve kan bağı esasınıda getirmiştir. Bunun getirdiği farklılaştırma ise, milliyetçi cerayanların yarattığı fırtına ile dünyayı birinci dünya savaşına sürüklemiştir. Birinci dünya savaşının en büyük sebeplerinden birisi milliyetçi cereyanlardır.

Tarihte olumlu rol oynamış ideolojilerin yarattığı olumsuz dışsallıkları ana misyonu olarak ele almanın tarih bakışıyla alakası yoktur. Zira olumsuz dışsallık yaratmayan hiçbir sistem olmadığı gibi, hiçbir ideolojide yoktur

 

Ümmetçilik ve Milliyetçilik. Ümmetçilik , Milliyetçiliğin 19. yy'dan itibaren yerine getirdiği görevi ondan önce binlerce yıl boyunca yerine getirmiştir. Ve Eğer ümmetçilik olmasaydı, Milliyetçilikte doğmazdı. Zira milliyetçiliğin gelişip doğacağı bilinci sağlayacak büyük toplum ortamı olamazdı. Her ideoloji kendinden öncekinin bağrında yetişir ve şekillenir.

 

Fakat Irkçılık ? Irkçılığın hiçbir bütünleştirici misyonu yoktur. Aynı ırktan gelen insanları bile bütünleştiremez. Onlarıda özürlü olanlar, olmayanlar, hasta olanlar olmayanlar, daha zeki olanlar olmayanlar, saf olanlar, daha güçlü olanlar, daha güçsüz olanlar olarak ayrıştırır. Her ayrıştırmayı neticelendirdikçe daha başka ayrıştırıcı etkenler bulur. Irkçılık bir sapmadır. İnsanlığın en büyük mirası olan Hümanizmi bir kenara bırakıp vahşi doğasını öne çıkarmaktır.

 

Üstelik ırkçı argümanları bilim ile bertaraf etmek çok kolayken, dini dogmalara bunu yapmak çok zordur. Çünkü ırkçı argümanlar elle tutulur, somut verilerdir ve aynı bilimsel argümanlarla kolayca safdışı edilebilirler. Örneğin genetik bilimi, ırklar arasında hiç bir sözedilebilir ciddi genetik ayrım bulamamıştır. Bir Çinli, kan grubu tutmak şartıyla bir Afrikalıya kan verebilir. Tüm somut veriler, ırkçılığı mahkum etmektedir.

 

Bu da Irkçılığın ne olduğunu tam olarak anlayamamak sanırım.

 

Ben şimdi Irkçılığın temel argümanlarını ortaya koyayım bunları bilimsel olarak çürütmek çok kolay mı bakalım ;

 

Doğa ancak en sağlıklı genlerin yaşamasına izin verir.

 

Doğada canlıların en önemli görevi, gelecek nesillerin sadece en sağlıklı genlerden oluşmasını sağlamaktır.

 

Doğa melez, hastalıklı, sakat genlerin yaşamasına izin vermez. Onları yok eder.

 

Doğada türdeşlerinden daha gelişkin yetiler kazanan canlılar yaşar, diğerleri yok olur

 

Hiçbir canlı türüne ait ırkların hepsi aynı derecede gelişemez. Genleri sağlıklı olanlar daha fazla gelişir, daha güçlü olur. Genleri zayıf olan türler zamanla yok olurken, O'nlar türün devamını sağlar.

 

 

Irkçı argümanları bilimsel olarak çürütmek çok kolay olsaydı. Irkçılık, dünyanın bilim öncüsü ve bilimde en gelişmiş ülke olan Almanya'da ortaya çıkmazdı. Irkçılık Hümanizmi bir kenara bırakarak insanoğlu'na da doğanın diğer tüm canlılarına bakar gibi bilimsel gözle bakmaya çalışmaktır.

 

Örnek olarak, evet doğada hiçbir türün dişisi ya da erkeği, sakat fiziksel özürlü bir türdeşiyle çiftleşmez. Buna bakan Irkçılar sakatları kısırlaştırırlar.

 

Memelilerin dişileri sakat doğan yavrularına bakmaz ve ölüme terkederler. Buna bakan ırkçılar, sakatları sessiz sedasız yok etmeye başlarlar. İlkokul kitaplarına matematik sorusu olarak devletin her yıl şu kadar sakatı öldürürse ne kadar kar edeceği gibi sorularda koyarlar.

 

Irkçılığın sorunu bilimsel olup olmaması değildir. Onun sorunu insani olmamasıdır. Zira bilimin temel açmazlarından birisi, ürünlerinin insanilikle çatıştığında nasıl davranması gerektiğidir. Her bilimsel gerçek ve gelişmenin insani olacağını beklemek olmaz. Biyoloji'de insan sadece bir memelidir. Diğer memeli hayvanlardan biyolojik olarak bir farkı yoktur. Ama Hukuk'ta, Siyasette, Diplomaside insana bu gözle bakıp. Doğanın temel yasalarına göre davranmak. Irkçılığın yaptığı budur.

 

 

Irkçılığın dinsel simgeleri, görüşleri, birer araç olarak kullanması işin siyasal boyutudur. İdeolojik ve felsefi boyutunda dayandığı temellerin dinle alakası yoktur. Hitler'in Martin Luther semitizmine oynaması, Irkçı ideolojiyi yaymak, ete kemiğe büründürmek için, halihazırda tüm Avrupa'lıların çeşitli sebeplerle olumsuz görüşe sahip oldukları Yahudiler'in başlangıç için kolay hedef olmasıdır. Diğer ilk dehefi ise yine Yahudiler gibi haklarında olumsuz görüşe sahip olunan Çingenelerdir.

 

Bu adam Türkiye'de doğsaydı, herhalde çerkeslerden ya da Lazlardan başlamazdı. Kürtleri hedef tahtasına koyarak oynamak daha kolayken.

 

Velhasıl Milliyetçiliğin m si bile ortada yokken. Avrupa, Asya, Ortadoğu, binlerce yıl boyunca Ümmetçi ideolojiler sayesinde büyük toplumlar ve devletler olarak bir arada yaşadı. Osmanlı'yı Selçukluları , Abbasi'leri islam olmadan, Batı devletlerini hristiyanlık olmadan düşünemeyiz. Birbirleriyle savaşmak için, iki din olmasada başka gerekçelerde bulurlardı ona şüphe yok. Bu iki din yokkende savaşıyordu devletler. Roma'lılar Kartaca'yı haritadan sildiğinde Ne İtalya hristiyan, ne Kartaca müslümandı.

Gönderi tarihi:

Evet bu olaylar ümmetciligin neresi oluyor.

 

Bugün İsrail'in Gazze'ye yönelik saldirilari karşısında illahin müslümaniz diye irkci mi olmak zorundayiz kahrolsun israil derken kahrolsun yahudiler denirken.... Bunları göz ardı etmek mi gerekiyor müslümaniz diye? Gazze'yle dayanisma derken bunlari mi anliyoruz.. yoksa dünyada müslümanlarin maruz kaldiklari baskinin öcünümü aliyoruz! Sivas olaylarida mi bir öcdü sözüm ona laikler tarafindan maruz kaldiklari sosyal baskinin öcünümü alıyordu

 

Evet bu olaylar ümmetciligin neresi oluyor. Gazze'yle dayanisma icin Din adina ırkcılık üniformasiyla inmek mi oluyor..

 

Yarin kibrista bir tatsizlik yaşansa Almanlar sokaga inse kahrolsun Türkler kahrolsun Türkiye dese bunun adina ne koyacagiz?

 

Dayanışma bu mudur?

Gönderi tarihi:

Ümmetçilik ile ırkçılık arasında ki ilişkilendirme bence de biraz zorlama olmuş.İkisi de oldukça köklü bir geçmişin ürünü ,medeniyetler tarihinde ölçüt olmuş çoğu zaman.Galiba,dine olan bakışınız ile temellendirmeye çalışmışsınız,yalnız ben ümmetçiliği ırkçılık kavramı ile aynı kefeye koymanın haksızlık olacağını düşünüyorum.

Gönderi tarihi:

Ben burada ırkçılık mı daha kötü, dincilik mi daha kötü tartışması açmaya çalışmadım. Dolayısıyla "ırkçılık o kadar da kötü değil canım, bu kadar korkmayın, bakın iyi yönleri de var, ne var biraz ırkçılık yapıversinler canım, bak dincilik gelirse bin beter olursunuz, öcüüü! Bööö!" diye ölümü gösterip sıtmaya razı etme propagandasına girişecek değilim.

 

Benim burada savım, ikisinin de kötü olduğu, birbirinden destek aldıkları, birbirinin versiyonları oldukları...

 

Ortada bir pasta vardır. Bir de etrafına toplananlar... Bir etrafınıza, bir pastaya göz atarsınız. Basit bir hesap, size çok da fazla pay düşmeyeceğini ortaya koyar. Gözünüze birilerini kestirirsiniz. Ya "senin elin kara, senin elin kirli" diye vuracaksınız pastaya uzanan ellere, ya da "sen tanrının adını anmıyorsun, tanrıya şükretmiyorsun" diye vuracaksın...

 

Fazla elleri bertaraf edip bahane bulup vuramayacağınız güçlü ellerle paylaşacağınız pastanın dilimlerini irileştirmenin ve doymanın yolları bunlar...

 

Gelelim bilim zayıfları ezmeyi teşvik eder mi? sorununa... Etmez... Bilim amacı öne koyup amaca giden bir yol icat etmez. Objektif olarak gözlem yapar, gözlem sonucunu rapor eder. Raporu eline alan insanlar bazı sonuçlar çıkarır. Çıkarılan sonuçlardan bilim sorumlu değildir.

 

Bilim insanlarının bu yoldan saptıkları, amaca uygun yol bulmaya çalıştıkları olur mu? Elbette olur. Beşer şaşar. İnsan, yanlış yapa yapa doğruyu bulan bir türdür.

 

Sakatların mali yük olmalarına engel olma fikrinin önüne nasıl geçilir? Şöyle düşünerek:

 

İnsan olup idrak sahibi olmak, bu gezegeni, bu hayatı, bu evreni idrak etmek bir şanstır. Bir kere elde edilebilen çok ender bir şanstır. Bu şansı yakalamış bir bilinci söndürmek, yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Bu hayata gözlerini açıp etrafına bakınmış biri bile, çok ender bir şans yakalamıştır. Bunu heba edip son vermek, cinayettir.

 

Kulağımızın dibinde vızıldamasından rahatsız olup aerosole uzandığımız sinek bile, bizim öz kardeşimizdir. Aynı genetik mekanizma ile birlikte evrildik beşiğimiz olan sonsuz siyah boşlukta mavi bir inci gibi parlayan bu eşsiz gezegende...

 

Milyonlarca ton balık tüketen insanın yanında bir kaç ton balık yemesi fazla gelen Akdeniz fokunun bu yüzden öldürüle öldürüle soyunun tükenme aşamasına gelmesi ile aynı şeydir ırkçılık...

 

Şık bayanlar beyaz şahane kürkü ile hava atsın diye dünyada sadece yüz ikiyüz kar leoparı kalması insan türünün bu gezegene uzaydan gelmiş vahşi bir talancı gibi davrandığının açık kanıtı. Bilimciler bu hayvanları kurtarmak için yaşamlarını adıyorlar. Onların çabaları olmasa soyları çoktan tükenmişti... Muhteşem kadın Sigourney Waever'ın muhteşem filmi "Sisteki Goriller" bu çabanın muhteşem anıtıdır. İnsan korkunç bir tür... Bu gezegende var olmuş en korkunç canavar... Bilim belki bu canavarı evirip zararsızlaştırmayı başaracak.

 

Bunu yapabilmesi umudu olan tek güç, bilimdir...

Gönderi tarihi:
Muhteşem kadın Sigourney Waever'ın muhteşem filmi "Sisteki Goriller" bu çabanın muhteşem anıtıdır.

Sayın demirefe

 

Sigourney Waever'ın zavallı Allien'lere gorillere davrandığı kadar iyi davranmadığını belirtmem gerek :)

 

Onun dışında tüm yazdıklarınıza hemfikirim. Ha dincilik, ha ırkçılık al birini vur ötekine.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sigourney Waever'ın zavallı Allien'lere gorillere davrandığı kadar iyi davranmadığını belirtmem gerek :)

Evet, tam bir "öteki" algısı işlenmiş bir bilimkurgu klasiği. Tabii ki Sigourney deyince benim de aklıma Alien gelmişti. Bu çok temel bir içgüdüdür. "Öteki" leştirirerek acımamak ve yok etmek! Irkçılık yerine "tür"cülük! "Lord of the Rings" de de Orklar ötekileştirilerek çok yoğun işlenmiştir. İnsan yaşamını tehdit eden her şey yok edilmelidir anlayışı. Ömer Seyfettin bile bu konuyu işlemiştir. İnsan türünün kendisine zarar verdiği şüphesiyle tüm diğer türleri ortadan kaldıracak kadar paranoyaklaşabileceğini yazmıştır.

 

Sigourney, Alien'de bu "öteki" algısını hayali, kurgusal bir canavara yöneltir ve kıyasıya tatmin eder. "Öteki"leştirilen bir "farklı" dünyasal türe veya insan ırkına yöneltmekten iyidir. "Öteki" algısını uzaydan gelen istilacılara yönlendirme kurgusu bilimkurgunun en yaygın ögelerindendir. En mükemmel örneği efsane "War of the World." Muhteşemdi. Tom Cruise ve daha ilginci Dakota Fanning'in süper oyunculuğu ile Steven Spielberg'in usta yönetimi birleşince ortaya bir klasik çıkmış. Hâla oturur oturur bir daha, bir daha izlerim...

Gönderi tarihi:
Evet, tam bir "öteki" algısı işlenmiş bir bilimkurgu klasiği. Tabii ki Sigourney deyince benim de aklıma Alien gelmişti. Bu çok temel bir içgüdüdür. "Öteki" leştirirerek acımamak ve yok etmek! Irkçılık yerine "tür"cülük! "Lord of the Rings" de de Orklar ötekileştirilerek çok yoğun işlenmiştir. İnsan yaşamını tehdit eden her şey yok edilmelidir anlayışı. Ömer Seyfettin bile bu konuyu işlemiştir. İnsan türünün kendisine zarar verdiği şüphesiyle tüm diğer türleri ortadan kaldıracak kadar paranoyaklaşabileceğini yazmıştır.

 

Sigourney, Alien'de bu "öteki" algısını hayali, kurgusal bir canavara yöneltir ve kıyasıya tatmin eder. "Öteki"leştirilen bir "farklı" dünyasal türe veya insan ırkına yöneltmekten iyidir. "Öteki" algısını uzaydan gelen istilacılara yönlendirme kurgusu bilimkurgunun en yaygın ögelerindendir. En mükemmel örneği efsane "War of the World." Muhteşemdi. Tom Cruise ve daha ilginci Dakota Fanning'in süper oyunculuğu ile Steven Spielberg'in usta yönetimi birleşince ortaya bir klasik çıkmış. Hâla oturur oturur bir daha, bir daha izlerim...

Sayın demirefe

 

Dünyalar Savaşı'nın en önemli faktörü H. G. Wells'tir bence. Hakikaten esaslı yapıttır. Benzer şekilde Independence Day'de de Uzaylıların merkez gemisine intihar dalışı yapan kovboy aklımda.

 

Aslında ötekileştirmenin başka örnekleri de var. Örneğin can ciğer maça gittiğimiz arkadaşımızla ayrı tribüne oturduktan sonra, ölmeye geldik tezahüratlerinden tutun da. Komşumuz, çok benziyoruz dediğimiz bir ülkeye turistik gezi yapıp, beraberce neşeli vakitler geçirdikten sonra, savaş ilan edilince aynı kişileri düşman diye rahatlıkla öldürüp, kendimizi kahraman hissedebiliyoruz. Hayat ambivalanslarla, tezatlarla dolu. İnsan denen yaratıklarda multipersonalite hastalığı genetik olarak var galiba.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sayın demirefe

 

Sigourney Waever'ın zavallı Allien'lere gorillere davrandığı kadar iyi davranmadığını belirtmem gerek :)

 

Onun dışında tüm yazdıklarınıza hemfikirim. Ha dincilik, ha ırkçılık al birini vur ötekine.

 

Saygılar...

Ha dincilik, ha ırkçılık al birini vur ötekine.

 

Dgerli Arkadasim dogru söylüyorsun..

 

Din iyiye de kullanılabilir, kötüye de...Bir nedeni var mi ırkçılık olarak kullanilmasin..

 

Demiyormuyuz Avrupali biz müslüman oldugumuz icin ön yargili bakiyor.. biz kendimizi tartabiliyormuyuz..

 

Bakin bizim halkimiz genel olarak gavur kelimesini cok rahatlikla kullanabilir kullanirken bunun hic bir zaman gücünü tartamaz! ama karsisinda müslüman olmayan birisi varsa onun o anda yasadiklari ırkçılık gın disinda olamaz..

 

Irkçılık demek karsisindakini illahin yeryüzünden silmek degildir bir yüzüde korkudur..

Gönderi tarihi:

kardeşim dincilikle ırkçılığın ne alakası var.Dine göre Tanrı huzurunda herkes eşittir aynıdır ırkçılık ayrımcılık demektir üstelik birbirninden ayrı kavramlardır.Bİri inanış ile alakalı diğeri ise siyasi bir manifesto

Gönderi tarihi:
Bilim o kadar da masum değil.Ne amaçla kullanıldığı neye ve kime hizmet ettiği çok önemli.

 

Masum olmayan bir bilim mi,bilimin kendisinde ki masumiyeti sorgularsanız o zaman genel anlamda ben de size onun yanına dini de koyun derim.

 

Nasıl mı?Bilim masum değil diyorsunuz,masum olmayan bir bilimde insan vardır.Daha açık yazayım,bilim değildir masum olmayan,insandır.Bilim,herşeyi ile insan ile vardır.

 

Benim için inanç özeldir.Yalnız,inanç demek bilimi yok saymak da demek değildir.Düşünün ki,inanan biri,inandığı varlıkla herşeyi temellendiriyorken,neden bilimi saf dışı bırakmak isteyebilir ki,bence bunun mantıkta da adı yoktur.

 

Bilim,benim için tek ölçüt değildir.Duygularım bana sadece bilim ile açıklamanamayan bir dünyayının varlığını da hatırlatıyor.Öte yandan,ben bilime de onun gücüne de inanırım.

 

Din bilimi yok mu sayar?Hayır,bu sadece yanlış yorumlanan bir din anlayışının ürünüdür.Ortaçağ zihniyetine bakalım,neler vardır o zihniyette.Din,sadece çıkarların yorumlamasından ibaret bir anlayış.Biz de durum farklı mıdır?Kesinlikle hayır.

 

Kuran'ı Kerim'i,birkez olsun okumayan kişilerin bağnazlıkları,işine göre kutsal kitabı yorumlayanların işgüzarlığı...ve sadece dini bir namazdan,bir zekattan ibaret görenlerin yanılgısı.

 

Din,genel itibari ile kavram olarak oturtacağınız yeri konuşacağınız,seçim ve vicdan özgürlüğü söz konusu olduğunda susmanız gereken,gerçekten de insanlık tarihinin en önemli değerlerinden biridir.

 

Din,insanı özel kılar.Dünya insan için vardır,dünya için varken bilimi din için tehlike olarak algılamak da neyin nesi oluyor.

 

Aslında bunları yazmamın asıl nedeni bağnazlığın her türlüsüne olan tepkim.Sakın,yanlış anlamayın size veya başka bir arkadaşımızın düşündükleri değil eleştiri getirdiğim.Kavramları,değerleri ve herşeyden önce insanı nereye bırakacağımızı iyi bilelim.Din,herşeyden vicdandır,o vicdanda insana dair herşey vardır.

 

Lütfen,din,dil,ideoloji...adını siz koyun,size ait değerin...adı ne olursa olsun;değerlere sağlıklı bir bakış ile değer biçelim.

Gönderi tarihi:

"Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran Bizden değildir; ırkçılık için savaşan Bizden değildir; ırkçılık üzere, asabiyye uğruna ölen Bizden değildir." (Müslim, İmâre 53, 57, hadis no: 1850; Ebû Dâvud, Edeb 121; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3948; Nesâî, Tahrim 27, 28)"

 

"Ötekileştirme"nin yıkıcılığını içten içe hisseden kaç kişi vardır aramızda?Kaçımız,bizim olmayanlara tahammül edebiliyoruz?

 

Özeleştiri yaptığımızda,belki de hiçbirimiz.

 

Yukarıda ki hadiste,ötekileştirmenin en etkili silahlarından biri olan "ırkçılık"a dinin yaklaşımını çok net görebiliyoruz.

 

İslam dininin doğduğu topraklarda ki cehaletin adı,Arap toplumunda ki kabiliyecilik anlayışıdır aslında.İnanılan putlarda bile atalar vardır.

 

Çok duymuşuzdur hepimiz,bazı müşrikler sırf atalarının yolundan sapmamak için İSLAM dinini red etmişlerdir.

 

Birey olarak ötekileştiren tüm kavramlar benim için aynı şeyi ifade eder,insanı yok saymak,onun deneyimlerinde ki kararları yanlışa yorumlamak bana göre değil.

 

Belki de bunun için "ırkçılık" kavramı üzerine nefret üzerine tez bile hazırlayabilirim.

 

Peki,dinin kendisinde nasıl bir ötekileştirme vardır?

 

Aslında,arkadaşlarımız bazı konularda haksız değildir.Din,kendisinden olmayanı kafir ilan eder.Onun için cehennem azabları vardır.Haçlı seferlerinde ki anlayış,gavuru vurun mantığında ki körelmişlik...

 

"Bir adam yolda yürürken,her daim gökyüzüne bakarmış.Herkes bu adamda hikmet var diye etrafnda pervane.Kimsenin aklına gelmezmiş,adama neden gökyüzüne baktığını sormak.

 

Gökyüzüne bakmaktan olsa gerek,bu adam etrafında olan biten herşeye kayıtsızca tavırları ile "sevginin şeyhi" olmuş.Sevgimizin şeyhi,birgün yine gökyüzüne bakıp yürürken,eteğini çekiştiren çocuğun yüzüne tokadı indirevirmiş.Aman Allah'ım,nasıl olur bu,herkes şaşkın...adam,çocuğun ağlayışına aldırmaksızın söylenir o bakışlar içinde ve gökyüzüne tekrar çevirirken bakışlarını,dilinden dökülenler düşünülmeye değer..."lanet olsun senin atalarına çocuk,lanet olsun""

 

Gökyüzünde laneti aramak,ararken sevginin şeyhi olmak.Nasıl yazılır,nasıl anlatılır insan.Gerçekten bir insan olarak kendimi anlayamamamdan yatan esrarı başkasında bulmak pek akıl karı olmasa gerek.

 

İnsan,cehennemin azabından Allah korkusu ile sınaırken,bu ötekileştirmeyi nasıl bir yere koyarsınız?

 

Ben,belki de bir varlığa olan ihtiyacımdan olsa gerek,hikmeti vardır elbet diye düşünmeye devam edeyim.

 

Din adına yapılan savaşları,din ile bayraklaşan çıkarları,insanı düşünerek dinin kendisinden tenzil edeyim.

 

Ve ekleyeyim;

 

"Müslüman cemaatten ayrılan ve itaat yolunu terketmiş olarak ölen kimsenin ölümü, câhiliyye ölümüdür. Ümmetime karşı harekete geçerek mü'minin imanına saygı duymaksızın ve sözleşmeli bulunduğu kimseye karşı olan ahdine vefâ göstermeksizin suçlusuyla suçsuzuyla bütün ümmetimi vurmaya kalkışan kimse Benim ümmetimden değildir. Asabiyet/ırkçılık duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut ırkçılık dâvâsı güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü câhiliyye ölümüdür." (Müslim, İmâre 57; Nesâî, Tahrim 27; İbn Mâce, Fiten 7; Ahmed bin Hanbel, 2/306, 488.

Gönderi tarihi:

Din istismar edilsin dunyada Irkcilik cogalsin herkes birbirine kotu davransin.. yeryuzunun tum topraklarinda katliyamlar olsun heryerde savaslar olsun cocuklar oldurulsun ... Bundan kim cikar saglayacak cikari olanlar silahini satmak isteyenler ve gozlerini hirs ve para burumusler... Ne var herkes baris icinde yasasada tek sorunumuz dunyayi nasil guzellestirip dahada sevgi tohumlari atmak olsaydi .. Gorunen odurki bizden sonraki nesillere sadece kin nefret ve ofkeden baska birsey birakmiyacagiz...

Saygilar

Gönderi tarihi:
Din istismar edilsin dunyada Irkcilik cogalsin herkes birbirine kotu davransin.. yeryuzunun tum topraklarinda katliyamlar olsun heryerde savaslar olsun cocuklar oldurulsun ... Bundan kim cikar saglayacak cikari olanlar silahini satmak isteyenler ve gozlerini hirs ve para burumusler... Ne var herkes baris icinde yasasada tek sorunumuz dunyayi nasil guzellestirip dahada sevgi tohumlari atmak olsaydi .. Gorunen odurki bizden sonraki nesillere sadece kin nefret ve ofkeden baska birsey birakmiyacagiz...

Saygilar

 

İnsana yaraşacak güzel düşüncelere eklenecek birşey olamaz :clover:

Gönderi tarihi:

Bu konuda bir iki satircikta benim payim olsun bari.

 

Kavramlar, dikkat edilmezse bizleri yanlis sonuclara götürür.Dindarlikla dincilik ayri kavramlardir,bunlari biribirine karistirmamamiz gereklidir.Dinci dincilik yapan yani dincilik yapmayi bir meslek haline getirmis olmaktir.Dindar ise Kendini yaratana sevgisi saygisi olan,ve onun emirlerini kendisi icin yerine getirene ama getirmeyenede saygi duyana denir.

 

Dindar,ülkesinin yükselmesini,insanlarin refaha ulasmasini,insanligin barisini ister.Dinci,ülkesinde ayirimcilik yapan,bizden olan bizden olmayan diye insanlari siniflandiran,Allahin yeryüzündeki vekiliymis gibi davranip Allahin karar vermesi gereken konulara kendince karar veren Allahin adini kullanip bozgunculuk yaratandir.

 

Bir irki savunmakla bir irki diger irklardan üstün görmek,diger irklarin yasam haklarina savundugu irk adina tecavüz etmek ayri seylerdir.Bir Fransiz'in Fransiz,bir Alman'in Alman bir Türk'ün Türk irkini savunmasi sevmesi irkclik degildir.Almanlarin Alman irki adina milyonlarca insani yok etmesi ise Irkciliktir.Dindarlar irkci olamiyacaklari,dincilik ile irkcilikda düsman degildir cünkü iki akimda insanliga karsidir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Dinciliği ırkçılıktan çok farklı görenler olabilir. Elbette farklı yanları vardır da. Örneğin ırkçılığın insanları bir araya gelemez şekilde ayrımsadığını, bu ayrımı ortadan kaldırmanın bir yolunun olmadığı düşünülebilir. Öyle ya, Afrikalı derisini beyazlatamayacağına göre?! Ya da tersine düşünelim, niye hep kendimize yontuyoruz: Beyaz ne kadar güneşte kalsa kalıcı bir esmerlik olmayacağına göre? Üstelik ırksal özellikler deri rengi ile sınırlı da değil.

 

Halbuki din, potansiyel bir bütünleşme vaat ediyor. Aynı inancı paylaştın mı, tamam, iş bitiyor. Bir bütünleşme sağlıyorsun. Afrikalısı, Asyalısı aynı birliktelik etrafında bütünleşebiliyor. Bu da ırkçılığın ayrımcılığına karşın, dinin bütünleştirici bir özelliği olduğu sanısı ortaya çıkarıyor.

 

Halbuki kazın ayağı hiç de öyle değil. Avantaj gibi görünen bu durum, tam tersine bir dezavantaj. Çünkü farklı ırklar kendilerini farklı kabul edip, farklı alanlarda farklı şekillerde birbirinin işine burnunu sokmadan yaşamayı benimseyebiliyorlar. Dünyayı sadece benim ırkım kaplasın, başka ırk olmasın gibi bir iddiaya kalkışmak zaten gerçekçi olmadığı için üzerinde bile durmaya gerek duymuyorum da, “dünyayı yönetmeye yetkin ırk” iddiasının olabilirliğini kurcalamak lazım. Bu da olamaz. Kalkışan olursa haddini bildirirler yani. Yani şimdi diğer ırklar “efendimize boyun eğelim, biz aşağı bir ırkız, onlar üstün!” diye diz mi çökecekler? Böyle bir şey olamaz.

 

Dinin iddiasına geldiğimizde, teorik olarak mümkündür ki her insan tek bir dine girsin ve dünyada tek din olsun. Bu teorik olarak mümkün. İşte bu “mümkünü vaki” yapmaya kalkışacak, bu amaç için kendini tutkulu bir şekilde adayacak çok ama çok idealist çıkar. Bu hamur çok fazla tutku, saplantı, hatta paranoya üretme potansiyeline sahiptir. İnsanlık bir kafatasçı üretirse öbür yandan bin dinci (bin Ladin gibi oldu :) ) üretir. Çünkü bir ırkçının hayal bile edemediği dünyayı tektipleştirme düşüncesi, dinci için son derece mümkün olmanın ötesinde, gerçekleşmesi için hayatını ortaya koyabileceği bir idealdir.

 

Hayatını ortaya koyar, çünkü inancına göre ortaya koyduğu, zaten koymasa da sonu gelecek olan hayata karşılık sonsuz bir hayat vaadi var. Bu bakımdan dincilik tehlikesinin insanlık için bir sınırı yoktur. Olabilecek en büyük tehlikedir.

 

Ama diğer yandan din dozunda tutulursa birleştirici olur mu, tabii ki. Bu bakımdan dini ortadan kaldırmak diye bir düşünce de gerçekçi değildir. Dini iyiye kullanmanın tek yolu vardır. Dogmatik din anlayışını bırakmak…

 

Dini bir kültürel motif, insanlık birikiminin bir ürünü, şiir, edebiyat gibi bir sanat olarak ele almak. Çok da fazla ciddiye almamak. Sorunun çözümü budur. Her zaman söylemişimdir, “Light Müslüman” lara saygım vardır…

 

Not: İnsandaki “öteki” algısının derman bulmaz bir içgüdüsel hastalık olduğunu, dini bütünleşme olsa bile mezhep ayrımından kaçınılamadığını henüz konu bile etmedim. Din bir cindir, asla şişede durduğu gibi durmaz… Asla şişeden çıkarılmaması gerekir.

Gönderi tarihi:
"Asabiyet/ırkçılık duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut ırkçılık dâvâsı güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü câhiliyye ölümüdür."

Bu söylemler ırkçılık ile dinciliğin 180 derece zıt olduğunu kanıtlamaz. Tabii ki daha üst iddiası olan biri, dar kapsamı dışlayacaktır. Millet kurmak için de kabileciliği dışlarsınız. Aşama aşama bu işler...

 

Şimdi şıracı ile bozacı sıkışınca birbirlerini birbirlerine şahit gösterirler. Ama genelde bozacı şıranın iyi bir içecek olmadığını, şıracı da boza hiç içilir mi propagandasını yapar. Böyledir bu işler... Bana kalırsa da şıra dururken boza içilmez. Laf açılmışken hatta bozayı nasıl içmeyi başardıklarına şaşıyorum. Neyse konuyu saptırmayalım, ama yine de şıracının şahidi bozacı, bozacınınki de şıracıdır. Birbirlerini kötülediklerine bakmayın...

Gönderi tarihi:

tartışma uzamış gitmiş bakıyorum ...azizler konuya şu açıdan yaklaşmanızı talep ediyorum.

 

Mantıken baktığınız zaman din ile ırkçılık aslında birbirinden çok farklıdır ancak ikiside biri diğerine yada diğeri birine alet edilebilir olgulardır.Bu düyamı açıklamak için satırlar dolusu hadis yada kuran mealleri yazmaya gerek yok.

 

Dİn kelimesi aslında çok tehlikeli bir unsurdur.Çünkü kapsadığı alan çok geniş.Mesela eski dönemlerde bizden çok çok çok önceki yıllarda müslümanlar hristiyanlara dinsiz hristiyanlarda müslümanlara barbar derdi.Yani ikiside birbirinden habersiz tamamen ön yargı ile bir itaf da bulunuyor.

 

Yaşadığımız toplum o tehazür şeylerde cereyan etmeye başladı ki!!!! Bugün din kelimesi eskisinden daha çok kutsal bir olgu halini aldı.Ancak kabul etmek lazım ki ırkçılık anlayışıda.Irkçılık sözü geçmişken ırkınız kalıcıdır yani kalkıpta 20sinden sonra ben işte şu ırkımdan vazgeçiyorum artık şu ırk olacam demez kimse yani kafayı yemedi ise demez heralde ben 27 senedir karşılaşmadım ama dinini değiştiren insan görmüşsünüzdür.Yani ırk bağlayıcı bir bütündür din de bağlayıcıdır ancak din biraz daha kişisel bir tercih dürtüsüdür ve bir kişiyi tartmada kullanılmamalıdır.

 

Gelelim dinimizle alakalı olan konulara.Şimdi öncelikle konuları değerlendirirken perspektif açısından geçmişe kadar gidilmeli ancak konuya mihenk taşı olarak yaşadığımız yıllar baz yıl alınmalıdır.Çünkü Türkiyenin 10 sene öncesi ile şuan ki hali bir değildir mesela...

 

Değinmek istediğim nokta nedir.Irkçılık kendi içerisinde bir egolaşmış hatta ve hatta kişisel tercih sebebi olan bir olgudur ve sonuçlarında da iki şey vardır.Ya aşırı fanatiklik ki bu en ağırı yada aşırı milliyetçilik buda en hafifi.Din üzerine hareket eden bir kişi öncelikle kendisinde olduğu gibi karşısında kinde de milyarlarca insan da da olduğu gibi Allah korkusunu var olduğunu düşünür ve bir inanış ister.Ancak eğer bu onda bulunmaz ise bir önyargı yaratabilir fakat bu ön yargı istisnai (tarikat vari durumlar....) olmadığı sürece sanmıyorum ki ileri seviyede bir taşkınlığa sebebiyet verecek bir durum oluştursun.

 

Benim kanatimce din insannın içinde var olan güzelliktir af buyurursanız pek dinle alakam yoktur sonradan inanç sahibi olan biriyim kuranı okduum diyen adam dan daha çok okumuşumdur ama hatim indirmedim dinimizde zorlama yoktur illa ki inanacaksın inanmayanları yıkacaksın asacaksın yazmaz.Yani kuranda zorbalık yoktur çünkü mantık dinidir.

 

Irkçılık bu bakımdan çok ayrı bir olgudur.Bİnlerce milyarlarca insanı kapsamaz tabi eğer bir ideoloji uğruna bir yolda gitme yok ise.Irkçılığı bir insan kendi elleri ile başlatır ve bitirir.Sonradan edinilen bir tercihte olabilir yada yaşanılan bir olayın getirdiği somutsal sonuçta olabilir.Genel değildir bünyevidir.Ama dinci dediğiniz zaman sadece inananları yanına al inanmayanları dışla bu saçma sapan bir yargıdır.Bİr kaç yede dindarlık ile dincilik karışmış sanırım dindar ile dinci farklıdır biri kişinin yapısı diğeri ise diğer insana yargısıdır

Gönderi tarihi:

Sayın taypa, katkılarınız için teşekkür ederim. Benim din konusundaki hayat tecrübem, din üzerine tartışmanın asla bitmeyeceğidir. Tabii biz bu forumda oldukça bir süredir bir çok tartışma yaptık. Aynı şeyleri başa sarmak sıkıcı gelebilir. Ben size kısaca söyleyeyim:

 

Dinde zorlama olmadığı, "sizin dininiz size, benim dinim bana" gibi söylemler, ilk dönem ayet içerikleridir. Bu söylemler sonra şekil değiştirmiş ve sizin o yazmaz dediğiniz asacaksın keseceksin formatına dönüşmüştür. Bu konuda son ültimatom, Tevbe suresidir. Ehli kitap olanlara cizye verme şartı, diğer tüm dinlere yasak getirmiştir.

 

Yani okuduğunuzu söylediğiniz Kurânı daha dikkatli okumalısınız. Size söylenenlere kulak asmayın, kendiniz okuyun, bir mealle yetinmeyin, karşılaştırın. Sonra "bize çok ılımlı tanıtılan bu din niye böyle katı çıktı?" diye şaşırmayın diye, ben söylemiş olayım...

 

Çünkü şu an Türkiye üzerine dayatılmaya çalışılan bir "ılımlı İslam" projesi var... Bu projenin propagandası bu yönde. Cini şişeden "usludur, iyidir, hoştur" deyip kapağını açtılar, çıkardılar. Göreceğiz ne kadar iyi, uslu, hoş, cicidir, bunu göreceğiz...

Gönderi tarihi:
Dünyalar Savaşı'nın en önemli faktörü H. G. Wells'tir bence.

O, elbette... Hatta kesinlikle. Doğru, ben film üzerine yoğunlaşırken senaryonun kaynağını belirtmeyi ihmal etmişim. Tabii kurgu ordan geliyor...

Gönderi tarihi:
yahudiler Hazarları gerçek musevi kabul ediyorlar mı acaba?

Sanmıyorum. Bildiğim kadarıyla Yahudilik bir ırk dinidir. Gidip "ben İslam'dan çıkıp Yahudi olmak istiyorum" desen kabul etmezler. Öyle biliyorum, yanlış bilmiyorsam. Yalnız bu işin oldukça zor ve dolambaçlı yolları olduğunu, bu aşamalardan geçerek mümkün olabildiğini de duymuştum...

 

Fakat bu bir propaganda da olabilir. Yani şimdi İstanbul'da bir sinagoga gitsen de "ben Yahudi oldum" desen, sanmam ki kovalasınlar, "gelme" desinler. Aslında öyle bile olsa çoktan terkedilmiştir bu düşünce...

Gönderi tarihi:

"Dünyalar savaşı" nı sinema forumunda yorumladım ama, eklemeden duramayacağım:

 

Hepsi bir yana da, finalde o asker "Javelin'le vuracağız, Gustav'ı doldurun, hadi, hadi, hadi..." diye bağırmıyor mu, orada her seyredişimde heyecanlanıyorum. Ekranın içine atlayacak gibi oluyorum. Efsane ya, müthiş film... Tüm ayrıntılarını ezberlemişimdir. Mesela kilise yıkılırken yarıktan içeri düşen kilise haçının tripot çıkarken geri fırladığını kaç kişi farketmiştir? ben ona bile dikkat ettim.

 

Bir de oğlanın savaşmak için geri dönmeye çalışması beni çok etkiler. Ben de olsam duramazdım. Aptalca ama aynı şeyleri hissederdim. Kaçmak bana da çok ağır gelirdi...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.