Φ Dayı Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Baktığımız yer aynı da Sn. Dayı gördüklerimiz farklı ve işte orası ayrıntı ve işte o ayrıntılar bütün kadar gerçek ve o ayrıntılar dünyadaki kaderimiz.İnsan o ayrıntılar kadar insan. Muhabbetle... Evet.. Topic sohbet odasına döndü..konu neydi ne hale geldi..uyarı almayalım.. Evet.. Gördüklerimiz AYNI.. değerlendirmelerimiz,algılayıp sonuçlandırmalarımız FARKLI FARKLI..buda ''O''nun Yüceliği büyüklüğü.. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Evet.. Topic sohbet odasına döndü..konu neydi ne hale geldi..uyarı almayalım.. Evet.. Gördüklerimiz AYNI.. değerlendirmelerimiz,algılayıp sonuçlandırmalarımız FARKLI FARKLI..buda ''O''nun Yüceliği büyüklüğü.. Ben de sohbet için burdayım esasında Sn. Dayı; lakin dediğiniz gibi mevzudan uzaklaştık, konu değişti. Bu farklılıklar içinde küçüklük de taşıyor Sn. Dayı. Küçüklükler var ki yücenin anlamı olsun değil mi? Muhabbetle... Alıntı
Φ arci Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Öteden beri ırkçılık ile dinciliğin ayrılmaz parçalar olduğunu, birbirini desteklemeden ayakta duramayacaklarını savunurum. Dincilik veya ümmetçilik, sadece ırkçılığın ve milliyetçiliğin kapsamının genişletilmiş halidir. Kabilecilik en dar alandaki milliyetçiliktir. Irkçılık, "benim üstün ırkım bir yana, diğer aşağı ırklar bir yana" düşüncesidir. Ümmetçilik de bir üst aşamadır: "Cennete gidecek benim inananlarım bir yana, cehenneme gidecek öbür inananlar bir yana!" Bu bağlamda dincilik sadece dil, renk, dış görünüm gibi ögeleri bir yana bırakıp, dogmatik ögeleri öne çıkarmıştır, o kadar... Başka fark yoktur. Üstelik ırkçı argümanları bilim ile bertaraf etmek çok kolayken, dini dogmalara bunu yapmak çok zordur. Çünkü ırkçı argümanlar elle tutulur, somut verilerdir ve aynı bilimsel argümanlarla kolayca safdışı edilebilirler. Örneğin genetik bilimi, ırklar arasında hiç bir sözedilebilir ciddi genetik ayrım bulamamıştır. Bir Çinli, kan grubu tutmak şartıyla bir Afrikalıya kan verebilir. Tüm somut veriler, ırkçılığı mahkum etmektedir. İnsanların soyut dogmalara eğilimi ise hayretler vericidir. Bunu hiç bir bilim dalının yaygın olarak kırabilmesine olanak yoktur. Biri kalkar, Kurânda 365 tene "gün" kelimesi, 12 tane "ay" kelimesi geçtiğini, demir suresinin ayet sayısının demirin atom numarası ile aynı olduğunu iddia eder, bir kimse de doğru mu diye araştırmaya zahmet buyurmaz, dogmatik olarak mucize onaylanır hemen. Halbuki kısa bir araştırma, Kurânda Arapça "şehr" yani yılın ayları anlamındaki kelimenin 17 kez geçtiğini, "Arapça "yevm" yani senenin günü kelimesinin 400 den fazla geçtiğini, demirin atom numarasının 26, demir suresinde 29 ayet olduğunu ortaya koyar. Kurânda 111 kere "Ay" geçtğini, bunun Ay ile Dünya arasına sığabilecek Ay sayısı olduğunu iddia eder. Halbuki Kurânda "Kamer" kelimesi sadece 26 kere geçmektedir. Buna senenin ayı anlamında "şehr"i de ekleseniz bile 43 ediyor. Yani açıkça "evet, yalan söylüyorum ama, Allah için söylüyorum" anlayışı. "Dolandırıyorum ama, İslam davasına kaynak sağlamak için dolandırıyorum. Çalıyorum, soyuyorum ama, İslami faaliyetlere kaynak bulmak için!" Deniz feneri, Mercümek, batan holdingler, kayıp trilyon, vs... sayın demirefe,siz bilgili ve araştırmacı bir insansınız,bunların KURAN VE İSLAMla ne alakası var. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Kendi gerçeğini,kendi ASLINI kendi Hakikatini bulduğun AN, yüz yılın bin yılın ne önemi var O AN dediğin şeyin basit olmadığını sen de biliyorsun Dayı, yemeyelim şurda birbirimizi... Senin sürekli atamalarda bulunduğun tasavvuf demez mi insan bir küçük kainattır, kainat büyük bir insandır diye? Kendi sırını çözemezsin, evreni çözmeden... Evrenin sırrını çözemezsin kendini çözmeden... O AN gelir, işte o AN, ben yaşayamam... İşi çözmek torunlara, onlardan torunlarına, onlardan torunlarına... kalır. Bu evren çözemez bu işi, paralel evrenlere geçmeli... Everett de öyle dediydi... Önemli bir bilimci, ötesinde felsefeciydi. Einstein'a yanıtlayamadığı bir soru soran parlak dahi olarak bilinir. Son yıllarında beyni çok çalışmaktan yorgun olsa gerek, çevresine biraz tuhaf gelen şekilde davranır olmuştu. Ölünce cesedinin çöpe atılmasını vasiyet etti. Öldü, karısı düşündü. Vasiyeti nasıl yerine getirsin? Onu yaktırdı ve küllerini çöpe attı... İyi mi... Kadın da esaslı kadınmış ha! Kızı o kadar dayanıklı çıkmadı. Babasının yokluğuna dayanamayıp intihar etti. Bıraktığı notta babasının yanında olacağını yazmıştı. Halbuki Everett kızına sevgisini hiç göstermezdi. Onun gibi adamları biliyorum. Belli etmez ama içinde fırtınalar kopar... Garip yer bu dünya... Not: Oğlu Mark Oliver Everett halen müzikle uğraşıyor... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 O AN dediğin şeyin basit olmadığını sen de biliyorsun Dayı, yemeyelim şurda birbirimizi... Senin sürekli atamalarda bulunduğun tasavvuf demez mi insan bir küçük kainattır, kainat büyük bir insandır diye? Kendi sırını çözemezsin, evreni çözmeden... Evrenin sırrını çözemezsin kendini çözmeden... O AN gelir, işte o AN, ben yaşayamam... İşi çözmek torunlara, onlardan torunlarına, onlardan torunlarına... kalır. Bu evren çözemez bu işi, paralel evrenlere geçmeli... Everett de öyle dediydi... Önemli bir bilimci, ötesinde felsefeciydi. Einstein'a yanıtlayamadığı bir soru soran parlak dahi olarak bilinir. Son yıllarında beyni çok çalışmaktan yorgun olsa gerek, çevresine biraz tuhaf gelen şekilde davranır olmuştu. Ölünce cesedinin çöpe atılmasını vasiyet etti. Öldü, karısı düşündü. Vasiyeti nasıl yerine getirsin? Onu yaktırdı ve küllerini çöpe attı... İyi mi... Kadın da esaslı kadınmış ha! Kızı o kadar dayanıklı çıkmadı. Babasının yokluğuna dayanamayıp intihar etti. Bıraktığı notta babasının yanında olacağını yazmıştı. Halbuki Everett kızına sevgisini hiç göstermezdi. Onun gibi adamları biliyorum. Belli etmez ama içinde fırtınalar kopar... Garip yer bu dünya... Not: Oğlu Mark Oliver Everett halen müzikle uğraşıyor... Evet..der..ne varsa alemde o var ADEM,de.. ADEM olup ufak evreni bulacağız ve inceleyip gözlemliyeceğiz..her insan bir kainat ise insanların düşünce evrenleride birbirine paralel evrenler olur..bu paralel evrenlere geçmek ile maddi anlamda paralel evrenlere geçmek tanımlama olarak ne kadarda uygun olur..kolaymı bir diğer insanın evrenine geçebilmek..neredeyse imkansıza yakın zor..imkansız değil,sonsuz olasılıklar evreninde olan bir olasılık..olabilir..işte bu kadar zor..kendi evrenimizi tam AN,layıp çözemedikmi AN,ı zaman zannederiz..şu anda yaklaşık yedi milyar evren var..ve hepside bu gezegende yan yana ,hadi geçelim en yakınımızdaki İnsanın evreninede anlayalım paralel evrenimiz neymiş neye benziyormuş.. Sn.Demirefe.. yemiyelim birbirimizi.. Gelelim Everett abiye..Everett abinin ZAT,ı çekti kendini Everett abinin balmumundan olan kalıbı yandı kül oldu çöpe atıldı..peki şu senin sözünü ettiğin Everett abi kim ki..yani, bıraktığı Düşüncesi yada FİKRİ değilmi..işte buda o balmumu kalıbın içindeki BAL değilmi.. canım bel çekti.. Çağımızı zamanımızı çözelim anlayabilelim yetecek..çünki yaşadığımız zamandan sorumluyuz..İnsani sorumluluğumuz bu.. bin yıllar geriye yada bin yıllar ileriye bakalım derken bu ANI kaçırmayalım Sn.Demirefe.. Alıntı
Misafir Domuzbağı Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 şu anda yaklaşık yedi milyar evren var..ve hepside bu gezegende yan yana Sayın Dayı Bu gezegendeki trilyonlarca evren demek istediniz herhalde. Yoksa hayatımızın, bir sinekten veya bir inekten daha gerçek olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde Saygılar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 şu anda yaklaşık yedi milyar evren var.. Çoklu evrenler kuramını kanıtladın atıverdin be Dayı... Biz bu kuramı kanıtlayacağız diye ne çekiyoruz, doğru dürüst kanıtlayabildiğimiz de yok henüz, sen bir çırpıda kanıtlayıverdin. Bazen benim de bu kestirme yollara gözüm oynamıyor değil ha! At kendini tasavvufun kucağına, yum gözünü, yorma kafanı, Everett amcam gibi çöpe attırma kendini... Belki türbeni bile yapar, ziyaret bile ederler... Valla ya... Ömrüm olur da sekseni doksanı görürsem ben de mutasavvıf olacağım be! O yaşlanmış beyinle bilim yapsan ne, felsefe yapsan ne, öyle değil mi? İyisi mi işin kolayına kaçmak! Dur ben bunu unutmayayım... Teşekkürler Dayı... Bana bir fikir verdin. Belki de en lazım olacağı zaman o zamandır bu fikrin ha, ne dersin, belli mi olur? Ha, Domuzbağı, Dayı tabii ki geçmiş, gelecek ve şu an, evren algısı olan insan beyninden bahsediyor... Tür ayrımcılığı yaptığını sanmıyorum. Hoş hayvan algısı hakkında kesin bilgilerimiz de yok ya... Ama bizim gibi algıları olmadığı kesindir sanırım... Alıntı
Misafir Domuzbağı Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Ha, Domuzbağı, Dayı tabii ki geçmiş, gelecek ve şu an, evren algısı olan insan beyninden bahsediyor... Tür ayrımcılığı yaptığını sanmıyorum. Hoş hayvan algısı hakkında kesin bilgilerimiz de yok ya... Ama bizim gibi algıları olmadığı kesindir sanırım... Ben ülkemizdeki insanların yarısının evren nedire bir cevap verebileceğini zannetmiyorum. Verilen cevapların yarısı ise Cumhurbaşkanı çıkabilir tabii Hayvanların geçmiş ve gelecek planlama duygularının olduğunu da biliyorum. Sincap geleceği için tohumları gömerken, Filler insandan kat be kat iyi hatırlıyor insanınkinden çok daha büyük olan beyinleriyle. Üstelik şempanze ve bazı makakların zeki olanları insanların bir kısmından daha yüksek IQ'ya sahip. Algı farklılıkları insanda yok mu ki, alası var hemde. Hayvan Zihni diye Tübitak'ın kitabı var. Tavsiye ederim sizde okuyun. Hayvanlar hiç öyle kendimizi yüceltip, onları aşağıladığımız kadar farklı düşünmüyorlar. Bir şempanze yaklaşık 400 kelime ile tamamen bilinçli bir şekilde klavye ile istediğini ifade edebiliyor ve cümleler kuruyor. Sorular soruyor, duygularını anlatıyor. Farklı hayvanlar farklı zeka alanlarında insanı geride bırakabiliyor. National Geographic'te 2-3 sene önce bu konu işlenmişti. Papağanlar, insanların çözemediği demirden puzzle'ları çok hızlı şekilde çözebiliyor. Hayvanların düşünemezliği insanın tanrısal üstün bir yaratılış sonucu oluştuğu savının destekleyenlerin getirdiği, insanın yüceliği önkabulünün bir sonucu. Zaten faraza algı farklı dahi olsa onların ki de bir düşünüş ve yaşam biçimi olduğuna göre Sayın Dayı onları da katmalıydı derim yine de! Saygılar... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Çoklu evren modeli paralel evren modeli..model..İnananların kafasındaki Allah,ta bir model aslında.. Evet Sn.Demirefe dayının modelide bu..46 model İNSAN.. dayı kendi düşünce evrenini çözmeden,kendi evrenini açık seçik görmeden paralel evrenlere geçemiyeceğini anladı..tasavuf ilgi alanım değil..İnsan ve Tanrının iki ayrı Varlık olmadığını bunların TEVHİD edilmesi halinde Din yada Irk gibi nedenler ortadan kalkacağı gibi insanların ilgi alanlarının BİLİM,e doğru yöneleceğine eminim.. (kuantum fiziği mekaniği bu aralar dayının en çok ilgisini çeken konudur mesela.. ,yapamıyorsakta Bilimi takip ediyoruz.. ) Tasavufa hiç dalma kardeşim..çıkamasın içinden..sen bak kendine,hemde iyi bak..İÇinde bulunduğun kadavranada iyi bak..onsuz olmaz çünki.. beş fonksyonlu bir kameradır..güzel kullan güzel kayıtlar yapmaya bak.. Bizlere bırakılan veritabanından aldığımız bilgileri işleyip, yeni FİKİRLER ile oluşmuş gelecek nesillerin veritabanını hazırlıyoruz..yani bilgi birikerek çığ gibi büyüyor..her insanın bu işleyişte farklı farklı görevi var..sen evreni,paralellerini,kesişenlerini hesaplarsın,bende İnsan denilen 46 modeli incelerim.. kesişenine paraleline hesap tutarım.. her ikimizin sonuçları Fikirleri geleceğin bilgi veritabanında mutlaka yer alacaktır..buda dayıyı rahatlatır.. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Bu gezegende kullandığımız uzay elbiselerimiz farklı farklı diğer canlılar ile..ne yaparlarsa yapsınlar asla İNSAN olamazlar..hatta gibi bile olamazlar..fakat..elbette onlarında düşünceleri birer kainat..mesela bir Aslanın kainatı besili bir ceylan birde dişi Aslan.. yakmu şehirlerde böyle Aslanlar.. Sn.Domuzbağı..senimi kıracağız..hem fazla evren göz çıkarmaz..olsun varsın.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Ya Domuzbağı, inanır mısın tam da bunları söyleyeceğinden korkuyordum. Hayvan Zihni'ni okumaz olur muyum, tabii ki okudum. Yine de tam ayrıntılı inceleyemedim. Peki sen yine Tübitak'ın "Hayvanların Sessiz Dünyası" nı okudun mu? O kitabı her elime alışımda gözlerini dikmiş bakan şempanze yüzü beni ürpertir. Ya bu bakışlar olan biten her şeyi anlıyorsa? Aklıma "Maymunlar Cehennemi" filminin finali gelir. Gelecekteki egemenliklerini maymunlara kaptırmamak için bilinç kazanan son maymunu öldürdüklerini sanan insanlar son bir örnek kaldığından habersizdirler. Yavru maymun karanlıkta "anne... anne... anne..." diye seslenmeye başlar. Bu kadar ürperdiğim bir film sahnesi zor hatırlıyorum. Yeni çekilen versiyonu iyi değil. Eskisi mükemmeldi. Söylediğin gibi en çarpıcı olan, hayvanların geleceği planlama yetenekleri. Ne hayvanları, bitkilerde bu yetenek deneysel olarak kanıtlandı. Bak sanılıyor filan demiyorum, KANITLANDI! Hayatını biyolojiye adamış bir kadın olan Patricia Moehlman Afrika'da ünlü Sernegiti ovasında göç eden hayvanları izlerken, tüm çabalarına rağmen yavrusunu bir sırtlana yem olmaktan kurtarmayı başaramayan bir anne ceylanın öfkesine tanık olur. Anne ceylan, yavrusunun sırtlanın dişleri arasında can verişini çaresizce izledikten sonra, birden çevrede artık kapmak için dolanan çakallara büyük bir öfkeyle saldırır. Öfkesi dinip acısını bastırıncaya kadar çakalları kovalar. Kadın biyolog insanınkini çok andıran bu davranışı gözlemlerken kendini ceylan ile özdeşleştirerek derin düşüncelere dalar. Hayvan zihni bizimkinden ne ölçüde farklı ve ne ölçüde benzerdir? Yine adı aklıma gelmeyen bir filmi hatırlıyorum. Bir mutant dokunduğu canlılar ile arasında duygu aktarımı yapabilmektedir. Bir piknikte aniden çığlıklar atarak koşmaya başlar. Çünkü ölüm korkusu yayan bir beyin dalgası algılamıştır. Fakat yetişemez. Bir avcı bir geyiği vurmuştur. Geyik son nefesini vermek üzereyken avcı yanına gelmiştir. Mutant avcının elini yakalayıp diğer elini geyiğe değdirir ve aralarında duygu bağlantısı kurar. Avcı geyiğin ölüm heyecanını hissedince bayılır. Ayılınca tüfeğini atıp kaçmaya başlar. Ya ne yaptın sen kardeşim ya! Ben bu işin içinden nasıl çıkacağım şimdi? Nedir bu kahrolası bilinç, ne ölçüde insana özeldir? Ne ölçüde eski ve yaygındır? Al başına yine belayı... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 tasavuf ilgi alanım değil.. Dayı, yapma gözünü seveyim... Bak yine yiyosun bizi... Biz 46 model değiliz ama biz de çok şeyler gördük, yaşadık, okuduk, öğrendik, sohbetler ettik. Tasavvuf deyince şu bizim nakşi, kadiri filan kardeşler olmadığını sen de bilirsin. Okulunun kapısına "kendini bil" yazdıran Platon, yani bizde tanındığı adıyla Eflatun'a kadar gittiğini bilirsin bu işlerin... Bu bizim zikir ehlinin üstadlarının üstadlarının üstadları dünyada yokken bu işler oluyordu. Oturup zikir çeken tasavvufçu, yani açıkçası tarikatçı olmadığını herhalde tahmin ediyorum. Sen anlarsın ne dediğimi de, yanlış anlayan olmasın diye yazıyorsun, biliyorum... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Dayı, yapma gözünü seveyim... Bak yine yiyosun bizi... Biz 46 model değiliz ama biz de çok şeyler gördük, yaşadık, okuduk, öğrendik, sohbetler ettik. Tasavvuf deyince şu bizim nakşi, kadiri filan kardeşler olmadığını sen de bilirsin. Okulunun kapısına "kendini bil" yazdıran Platon, yani bizde tanındığı adıyla Eflatun'a kadar gittiğini bilirsin bu işlerin... Bu bizim zikir ehlinin üstadlarının üstadlarının üstadları dünyada yokken bu işler oluyordu. Oturup zikir çeken tasavvufçu, yani açıkçası tarikatçı olmadığını herhalde tahmin ediyorum. Sen anlarsın ne dediğimi de, yanlış anlayan olmasın diye yazıyorsun, biliyorum... demirefe, bu ne yapma gözünü seveyim falan,çok hoş muhabbet abiler dalayım öyle Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Sn.Demirefe.. Oturup zikirde çektik bir dönem.. biz çekmeye kalktık olmadı..bıraktık kendimizi o bizi çekti.. Sözünü ettiğin filimi izlemiştim..bir geyiğin can verme anındaki hissedişini avcınında eş zamanlı olarak hissetmesi..evet..en çarpıcı olan sahnesi..bak seninde benimde hatta izleyenlerden büyük çoğunluğunda beyninde kodlanmış.. Canlar devedede piredede aynı can..fakat şu olmalı..bir balığın oltada iken sudan çekilirken duyduğu acı frekansı ile İnsanın aynı durumda duyacağı acı frekansı farklı olmalı..vahşi doğada zayıf olan yavrunun ana tarafından terk edilişi hissedişin alt frekansı ise aynı şekilde bakımını yapmakta olduğu yavruyu kaybedişteki hissedişte alt frekansta olmalı..biz İnsanların hissedişlerine kıyasla..bizim makinamız(kadavramız)diğer canlılardan oldukça farklı..bu yapısal farklılık duygu ve hissedişlerimizdede farklılık gerektiriyor..diyorum..ne dersin.. Sn..Mavi.. Her şey tamam eksik yok..her şey güzel çirkin yok..dayı için elbette.. jargon değişikliği bereketi arttırır bazen..katıl sende.. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Dünya yaşım 54..akıl yaşım on onbir falan.. benimle aynı akıl yaşında olanlarla muhabbete doyum olmuyor.. Hepinize teşekkür ediyorum.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Oturup zikirde çektik bir dönem.. biz çekmeye kalktık olmadı..bıraktık kendimizi o bizi çekti.. Aman dikkat et, çekeeer! Hem de hüüüüp diye çeker. Aklını, mantığını emer, bitirir, beynini posaya çevirir. (*) Gene iyi çıkmışsın içinden... (*) "Duvar, katil duvar, yolumu biçtin, Kanla dolu sünger, beynimi içtin." N. F. K. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Sevgili Dayı, İnsan ve insan sevgisinde tıkanıp kaldım,nereye koymalı bu varlığı diye diye mecnunlaştım Hemen döndüm kendime,insan seni konuşmayacağım,yazmayacağım dedim önce,sonra da seyretmeye daldım. Dincilik ve ırkçılık düşman mı? ...sorumuz. Yanıt,hayır değil...ama dostta değil. Sevgili Demiefe ile olan muhabettiniz,gerçekten hoş...daldım arada yine Bu arada Sevgili Fuzuli'yi de zevkle okudum. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Sn.Demirefe.. Hüüüüüppp diye çeker..azcık boşta bulunmaya gör..götürürler alimallah.. dayının zikri benzemez onların zikrine..dayı NUR,un yani Bilginin zikrini yapar..bildiklerini tekrarlar, yaşama geçirmek için çaba gösterir..yaşayıp sonucunu aldıkları ,dayının Zikrinin bir parçası olmuştur her zaman..zikrimizde ceza ve mükafata asla yer yoktur..tercihimiz ve nasibimiz vardır..yani sorumluluğu vermeyyiz kimseciklere.. kabul kapılarımızı açmıştır bu zikir..neyse anlatabilmişizdir umarım.. Sn.Mavi.. Muhabet için Muhatab gerekli..Sn.Demirefe,Sn.FUZULİ,Sn.Domuzbağı ve diğerleri bizi Muhatap aldığı sürece böyle güzel Muhabetler çıkar.. Muhabet duymak..sevgi duymak yani..muhabet beslemek derler hani..yada şarkılarda ..muhabet bağına girdim bu gece..derler..hah işte o Muhabet doğdumu her şey Lezzetli olur..ZEVKLİ olur..çünki İDDA ve DAVA bitmiştir MUHABET başlayınca.. Mecnunsuz leyla leylasız mecnun olmaz.. SEYR edebilmek helede bu SEYRden Zevk alabilmek inan zevklerin en müthişi..en fevkaladesi.. hiç bir şey batmamalı gözüne,hiç bir ses tırmamamalı kulaklarını.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2009 dayı NUR,un yani Bilginin zikrini yapar.. Eyvallah, Dayı'm benim, saygılar sana... Hürmetler abim... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 2 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 2 Mart , 2009 Dayı,geçelim şu insan muhabbettini,bu ara sıkıyor beni İnsanı,nereye koyacağımı bilmiyorum!Ya insan suçludur ya da...kalsın! Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 3 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 3 Mart , 2009 Anladığım kadarıyla bu başlık ülkemizdeki AKP ve diğerleri çatışması ekseninde yapılmış güncel değerlendirmelerin sonucu; böylece "Atatürk milliyetçiliği ırk ve dine bakmaz; ırkçılarla dinciler bir oldu zaten ikisi de birbirini besliyor bak" cümlesine ulaşılmak istendiğini tahmin ediyorum... Yani fazlasıyla güncel bir konuyla karşı karşıyayız... O zaman çok ayrıntılı açıklamadansa bazı önemli yerleri vurgulamak yeterli olabilir: - Devletlerin milliyetçiliğe nasıl yaklaşabileceği konusunda bize batıdan ithal iki ana hat öğretildi(bildiğim kadarıyla en yaygın anlayışın ürünü); Alman objektif milliyetçilik anlayışı ve Fransız subjektif milliyetçilik anlayışı, buna göre milliyet kavramını objektif kriterlere bağlayan, böylece "olunmaz; doğulur" benzeri yaklaşım getiren ilki ırkçılığa yaklaşır; ikincisi yani Fransız anlayışı ise subjektif kriterlere bakar ve "kendini bütünde gör" der böylece de dinciliğe yaklaşır; bu yüzden günümüzün yaygın subjektif milliyetçilik anlayışı kendine ulusal mitler üretmek durumundadır... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 4 Mart , 2009 Ne Almanya "olunmaz doğulur" tipi bir milliyetçiliği, ne Fransa dinciliğe benzer bir yaklaşımı resmi olarak benimsemişlerdir. Bunlar tarihe gömülmüştür. Dört beş fanatik dazlağın görüşleri kimseyi bağlamaz. Ha, ırkçılık tırmanışta, evet... Dincilik de öyle. Bu tırmanışlar dünyayı nereye götürecek, düzenler sallanacak mı, değişecek mi, orasını ayrı tartışırız. Şu anki demokratik düzen, "anayasal vatandaşlık" bilinci çerçevesinde, "anayasal mutabakat" çerçevesinde bir yurtseverlik birleştiriciliğini, bir bayrak altında, bir tarihsel köken etrafında toplanma bilincini esas alır. Bu Fransa için Fransız ulusu, Fransa bayrağı, Fransa devleti sınırlarıdır. Türkiye için de Türk ulusu, Misakı Milli sınırları ve Türk bayrağıdır. Kürtlerden başka da "ben niye Türk oluyormuşum, Türkler benim anamla mı tanışmışlardı?" diyen, böyle abuk sabuk tezler ortaya atan hiç kimse yok. Herkes biliyor ki "Osmanlı" deyince bütün tebaanın anaları Osman bey ile tanışmış değillerdi, "Selçuklu" deyince de Selçuk beyle tanışmış değillerdi. Bu abukluklar anca "göbeğini kaşıyan adam"ın aklına gelebilen, daha doğrusu aklına sokulan acayip düşüncelerdir. Herkes bilir ki Türk demek, Türkiye vatandaşı demektir. Bir ırka mensubiyeti ifade etmez, sadece bu toprakları vatanlaştıran insanlara saygının ifade edildiği bir atamadır. Bu kadar basit bir konuyu anlayamayan bizlere her şey müstehak olur. Maşa gibi kullanılmak, birbirimize düşüp bölünmek, sömürülmek... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Ben kendimle ilgili gördüğüm yere cevap vereyim: Fransız ve Alman usulü demek onlara has demek değildir; kaynakları burasıdır... Ona bakarsak Töton şovalyelerine kadar gider "Germen dünya hakimiyeti"; bugün yaygın olansa Fransız kaynaklı olduğu belirtilen "subjektif" anlayıştır bu tabii olarak Fransızlarla sınırlı kalmaz, günümüzdeki resmi Türkiye milliyetçiliği yorumları da çoğunlukla subjektif yaklaşıma dayandırılmaktadır ve tıpkı dinde olduğu gibi sizi milliyete dahil eden özetle "doğuştan gelen kimliğinizden çok seçimleriniz, tercihlerinizle edindiğiniz kimliğiniz olmaktadır" yani burada dine göre milliyet kavramı belirleniyor demiyoruz dinin toplum yaklaşımına benzer bir yaklaşım diyoruz(benim yorumumdur)... Sanırım Kürtlerin sorun ettiği de tam olarak bu nokta; söylem "subjektif" ama pratikte "objektif" bir milliyetçilik anlayışına da yaklaşılıyor... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2009 Fransız ve Alman usulü demek onlara has demek değildir; kaynakları burasıdır... Olabilir, bunun çok da bir muhabbeti olmasa gerektir. Ona kalırsa tarihte derebeylik var, kölelik var, dünya evrenin merkezi, insan yeryüzünün halifesi inancı var, var oğlu var... Geçmişin yanlışları önemli değil, önemli olan günümüzde hangi anlayışa gelinmiş, gelecekte hangi anlayışlar gelişmeli veya geliştirilebilir. Ona kalırsa antik Yunanda gelişen demokrasi bugünün standartlarına göre kabul edilemez bir aristokrasi demokrasisi idi, kölelik ve sınıf ayrımı içeriyordu. "Demokrasi bir gelir, pir gelir, yarım demokrasi olmaz, ya vardır ya yoktur" diye bir şey söylenemez. Her kavram gelişme halindedir. Günümüz demokrasisinin de suçlu ve güçlülerin lehine işlemesi gibi sorunları vardır. Ne yapılsa paranın gücünü konuşturmasının önüne tam geçilemiyor. Üzerinizde bir kaç gram eroin bulunsa yıllarca hapis yatarsınız, tonla eroin kaçırırsınız, yasalar dokunamaz. Ya da çok bilindik örnek, baklava çalarsınız hapis yatarsınız, devleti milyonlarca lira dolandırır, saygın işadamı olursunuz. Bu sorunlar gelecekte giderilmeye çalışılmalıdır... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2009 Doğrudur,kavramların dünününe takılmamak lazım,kavramın kendisinden çıkarım yapmamak lazım.Kavram,kendisyle maasumdur.Demokrasi örneğinde olduğu gibi,Antik Yunan da aristokrasi demokrasisi vardı,bizde de "benim adamım demokrasisi" Bizler bu doğruları sayıp sıralarken,sadece Kürtler der bunu diyorsak,durup samimiyetimizi sorgulayalım.Şunun farkında olunuz ki,Kürt'lerin derdi kavramlar değil,anlayışlar,yorumlar ve akaibinde uygulamalardır. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.