Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Bu farki anlatmakla, benim Savasi benimsedigimi sanmayin. Sadece mantik kullanarak anlatmak isterim.

 

..

 

..

 

Son olarak sana sunu soylemek isterim. Ben daha evvel bahsetmedim bunu. Eylul 11, 2001 de ben New York ta idim. Kendi gozumle sabahta saat 9:00am Terrorism'in ne oldugunu gordum. Bu binalarda olen 3000 civarindaki insanlarin ne sucu vardi? Bu ucaklari New Yorkta ki kulelere ucuran araplar eminimki, inaniyorlardi ki, onlar cennete gidecekler. Bol bol bakire kizlara kavusacaklar.... Kardesim, eger obur dunya var ise, onlar Cehennemdedirler....

 

Suheyla,İslam ve Arap toplumu ile ilgili düşünceleriniz,özür dilerim ama sürekli ifade ettiğiniz kabileci bir anlayışın ürünü.

 

İslamı,din olarak onaylamayabilirsiniz,nefret de edebilirsiniz...

 

Arap toplumundan da nefret edebilirsiniz...

 

hepimizin nefretleri vardır.Ama bu nefretler kesinlikle hiçbirimize değer ve bireyi basit kelimelerle eleştirme hakkı vermez.

 

Yakışmaz,eli kalem tutana kendi penceresinden ahkam kesmek.

 

Hiçbir insana,başka insan,toplum ve değerleri alçatma yakışmaz.

 

Lütfen,bir daha gözden geçirin bakış açınızı.

 

Arap toplumunun yada müslümanların %99'u da intihar bombacısı olsa da,tek kişi bile o genellemenizi ters teper.

 

İnsan denek değildir,bizzat yaşayan ve yaşatandır.Değer ve toplumla hemen altına imza atılamaz.

 

Bakınız,dini tartışmak haddime düşmez.Ne kendi kutsal kitabımı ne de diğer kitapları birkez okuma zahmetine girmeyen ben,nasıl kalkıp ta şu din böyledir yada şöyledir diyebilirim.

 

Ama şunu diyebilirim;her din inananları için kutsaldır,din aynı zamanda bireyde değişimi karşılayandır...uzat uzata bildiğin kadar cümleleri;çıkacağım tek kapı;insana ve değerlerine saygı.

 

Neyse,umarım anlayışla karşılarsınız...

 

Savaşa gelince,tabi ki kimse savaşı onaylamaz.Yaşananlar felakettir savaşlarda.

 

Onaylanmayan savaş,belirli alanlarda yapılırken;sadece eli silah tutanlar ölüp,öldürürken...yani savaşın bile ahlakı varken;ben bugün yaşananlara kesinlikle savaş adı vermiyorum;örneğin...

 

Irak-ABD savaşı demem asla;Irak işgali der geçerim.

 

Filistin-İsrail mevzusuna gelince...Ben,kesinlikle taraf olarak insan derim.

 

Bugün yaşananlarda açık açık işgali görüyoruz.Yaşananlar gerçekten trajedi.

 

Ha,diyeceksiniz ki;ne olacak peki?

 

İsrail,kendini savunmayacak mı?

 

İşgalci olduğu topraklarda çekildikten sonra,kendi sınırları içinde tabi ki kendini savunacaktır.Şunu açık açık söyleyelim;bugün İsrail,artık orada bir ülke.Kimse,onlara kapıyı gösteremez.

 

Yalnız,1948 olmadı mı 1967 sınırları dahilinde.

 

İngiltere ile kendine yer edinen bir İsrail'e en büyük itirazımız;yıllardır keyiflerine göre baltalanan barış talepleridir.

 

Nasıl mı?

 

Bugün,İsrail'in arkasında tartışmasız güç kim?

 

ABD değil mi?

 

Size,bunu tüm samimiyetimle soruyorum;siz ABD'yi çözümün neresinde görüyorsunuz?

 

Cevabımızda,emin olun ki baltalanan barışı rahatça görebiliriz.

 

İntihar bombacısı ile savaş uçakları arasında ki farka gelelim;

 

11 Eylül'e tanık olan,masum insanlar içinde patlayan bombalarda ölen masumlar için yanan sizlerin,yanması gereken diğer bir insanda patlayan bombalar.

 

Şimdi diyeceksinzi ki;bu ne?

 

Cyrano arkadaşımızdı yanlış hatırlamıyorsam,Irkçı Teraneleri adlı topicte;Ortadağu'da yaşananlar ile ilgili hepimizin bildiği,ama çoğumuzun unuttuğu bir gerçeği hatırlatan...

 

Ortadoğuda yaşananların,ne bir dinin ne de bir toplumun kendisinden doğanlardır.

 

Yaşananlar,çıkarlardır,emperyalizmdir.

 

Ortadoğu da İslam mı var?Kesinlikle hayır.Sadece cehalet var,kuklalar var...emperryalizmin büyüttüğü terör dediğiniz intihar bombacıları var.

 

İntihar bombacısına yanmalıyız;savaş uçaklarında insanı öldüren sadece makineler iken intihar bombalarında insan!

 

Savaş uçaklarında güçlü bir devletin sesini bulurken,intihar bombacısında ince bir ah'ı duyarbilirsiniz.

 

Ha,sanılmasın ki KUran'ı insana emanet eden Allah,o bombacıları kendi nezdinde masum ilan ediyor.Hiçbir yaratıcı,en değerli varlığına uzanan elden tutmaz.

Gönderi tarihi:
Yani şimdi Atatürk devrimleri yerleşti mi? tabiki yerlesti

Bir yanlış anlaşılma sezinler gibi oldum. Benim eleştirim asla Atatürk devriminin yetersizliğine filan değildi. Zamanla dalga dalga artan- azalan devrim karşıtı direnişe işaret ettim. Ki artık klişeleşen o çok belirleyici sözde denildiği gibi: Hiç bu kadar cesaret bulamamışlardı.

 

E normal, AB arkada, ABD arkada... Destekler tam. Bir davanın öncesi takasa giden belediye arsaları, deniz fenerleri... Maddi destekler de yerinde!

 

Karamsar değil, ama uyanık olmak gerek...

Gönderi tarihi:
Bu köşe yazarının işi insanları nasıl sinir edeceğinin türlü yollarını keşfetmektir. Dikkate, yanıta değer biri değildir. Yanıt mı?

 

"Michelangelo buldozeri kullansın, Leonardo da vinci!" :lol: Gül geç git...

 

Muhteşem bir cevap. Rafael'de kepçe sallasın. Halk evlerinde Mandolin çalınsın.Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devrimcilik, devletçilik, halkçılık, laiklik. Güzel, Aralarında demokrasi, düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, sosyal adalet, hukuk devleti falan gibi kavramlar yok. O kadarcık kusur kadı kızında bile bulunur. Nobody is perfect... Bakalım bu güzellikler uygulamada ne sonuç vermiş, nasıl yorumlanıp nasıl hayata geçirilmiş? Şu lafların içini dolduralım:

 

1) Cumhuriyetçilik: Şekilde kaldı. Değişmez ve putlaştırılan bir cumhurbaşkanı, padişahın yerine geçirildi, o kadar. Tek parti diktası kuruldu. Halka, serbest seçimle yönetici değiştirme hakkı da tanınmadı. Celal Bayar’a kadar hiçbir devlet başkanımız seçim kazanarak gelmemiştir, bu Osman Gazi için de geçerlidir, “İsmet Gazi” için de...

 

2) Milliyetçilik: Irkçılığa dönüştürüldü. “Güneş-dil teorisi”, “Hitit Türkleri” gibi bilim dışı olmadık saçmalıklar icat edildi. Eğitimde beyin yıkama yolu seçildi. Faşist İtalya ve Almanya’dan, komünist Rusya’dan “yavrukurt örgütü”, “gençlik spor şenlikleri” gibi uygulamalar ithal edildi. Azınlıkların bir kısmı gönderildi, kalanlar da baskı altına alındı. Yasal kılıf içinde de olsa “etnik temizlik” yapıldı. Temizliğin yasal olmayan kısmı daha önce başkaları tarafından yapılmış, asmaya kesmeye artık gerek kalmamıştı. “Kamu görevlerinin dışında tutmak”, “özel vergi salmak” gibi daha ince yöntemler uygulandı.

 

3) Devrimcilik: Asla bir “sosyal devrim” şeklinde algılanmadı. Devrim, bir “yaşama biçimi devrimi” oldu ve serpuş, yazı, takvim, tatil günü vesaire değiştirildi. Ecevit bunlara “üstyapı devrimi” demiştir ama bunun hatırlatılması bugün birçok ulusalcıyı rahatsız edecektir. Türk devrimi Fransız devrimine benzetilmeye çalışıldı ama uzaktan yakından ilgisi yoktu.

 

4) Devletçilik: Ekonomide serbest piyasa düzeninden güdümlü ve tekelci devlet kapitalizmine dönüldü. Bu yüzden yokluk ve kıtlık çekildi. Yabancı sermaye kovulduğu, yerli sermaye çok yetersiz kaldığı için dişe dokunur hiçbir yatırım yapılamadı, yoksulluk ve geri kalmışlık çemberi kırılamadı.

 

5) Halkçılık: Lafta kaldı. Halka hiçbir özgürlük bırakılmadı. Lafta kalan halkçılık kavramı daha sonra “köycülük ve köylücülük” şeklinde yozlaştırıldı, ama köylüyü kalkındırmak değil, onu kontrol altında tutmak amacı güdüldü. Sosyal değişim istenmedi. Köylüyü işçi sınıfına dönüştürmek hiç mi hiç arzu edilmedi, toplumsal hareketlilikten çok korkuldu.

 

6) Laiklik: Klasik tanımı olan “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” değil, “dinin devlet tarafından baskı altına alınması” şeklinde yorumlandı. Din adamı devlet memuruna dönüştürüldü, merkezi din otoritesi başbakanlığa bağlandı. “Ruhban sınıfı” tasfiye edildi. (İslam’da ruhban sınıfı yoktur diyenlere inanmayın, vardır. Olmaması sosyoloji bilimine aykırı kaçardı.) Baskı altına alınan din, daha sonra “patlama” şeklinde gündeme geri geldi. Tıpkı, darbe ya da muhtıralarla baskı altına alınan halk iradesinin daha sonra çok daha güçlenmiş olarak geri dönmesi gibi!...

 

Altı ok zagonunun hüküm sürdüğü yıllarda ayrıca basın özgürlüğü de yoktu, sendika özgürlüğü de yoktu, grev ve lokavt hakları da yoktu.

 

İşte gördünüz, halk fırsatını bulur bulmaz onu niçin başından attı ve 1950 yılından beri CHP’ye iktidar vermiyor, anladınız.

 

Ama isterseniz, halkın özgürlük ve refah arayışını “karşıdevrim” olarak niteleyip elli yedi yıl daha nal toplamaya devam ediniz. Mustafa Sarıgül bile “bu şekilde CHP ancak 2059 yılında seçim kazanır” diyor...

 

Kendisini düzeltiyorum, 2159 yılında bile kazanamaz! Deniz Baykal, Irmak Kaykal, Dere Çaykal, Mustafa Sarıgül, Mahsun Kırmızıgül, Yılmaz Morgül, hiç farketmez.

Engin Ardıç

Kısa bir alıntı aralarında bazı yazılar benden nacizane...

 

:wacko:

Gönderi tarihi:
1) Cumhuriyetçilik: Şekilde kaldı. Değişmez ve putlaştırılan bir cumhurbaşkanı, padişahın yerine geçirildi, o kadar. Tek parti diktası kuruldu. Halka, serbest seçimle yönetici değiştirme hakkı da tanınmadı. Celal Bayar’a kadar hiçbir devlet başkanımız seçim kazanarak gelmemiştir, bu Osman Gazi için de geçerlidir, “İsmet Gazi” için de...

 

Tabii, o yıllarda bütün dünyada acayip demokrasi vardı, bir bizde yoktu. Çok partili yaşama da ****** sayesinde geçildi. :)

 

2) Milliyetçilik: Irkçılığa dönüştürüldü. “Güneş-dil teorisi”, “Hitit Türkleri” gibi bilim dışı olmadık saçmalıklar icat edildi. Eğitimde beyin yıkama yolu seçildi. Faşist İtalya ve Almanya’dan, komünist Rusya’dan “yavrukurt örgütü”, “gençlik spor şenlikleri” gibi uygulamalar ithal edildi. Azınlıkların bir kısmı gönderildi, kalanlar da baskı altına alındı. Yasal kılıf içinde de olsa “etnik temizlik” yapıldı. Temizliğin yasal olmayan kısmı daha önce başkaları tarafından yapılmış, asmaya kesmeye artık gerek kalmamıştı. “Kamu görevlerinin dışında tutmak”, “özel vergi salmak” gibi daha ince yöntemler uygulandı.

 

Tabii, hatta gaz odaları, büyük fırınlar, sabun fabrikaları da açıldı. ********* dedesinden de fazla vergi almışlar herhalde :D

 

3) Devrimcilik: Asla bir “sosyal devrim” şeklinde algılanmadı. Devrim, bir “yaşama biçimi devrimi” oldu ve serpuş, yazı, takvim, tatil günü vesaire değiştirildi. Ecevit bunlara “üstyapı devrimi” demiştir ama bunun hatırlatılması bugün birçok ulusalcıyı rahatsız edecektir. Türk devrimi Fransız devrimine benzetilmeye çalışıldı ama uzaktan yakından ilgisi yoktu.

 

Tabii, Sermaye,1.dünya savaşına katılmayıp semiren Yahudilerden, Ermenilerden kurtarılıp ulusal burjuvazi kurulmaya çalışılmadı. Ağalar, şeyhler gibi feodal unsurlar en sert biçimde temizlenmeye çalışılmadı. Doğu dışında başarılı da olunmadı. Enginar gibi kaba adamdan böyle kaba analizler duymak normal tabii… :lol:

 

4) Devletçilik: Ekonomide serbest piyasa düzeninden güdümlü ve tekelci devlet kapitalizmine dönüldü. Bu yüzden yokluk ve kıtlık çekildi. Yabancı sermaye kovulduğu, yerli sermaye çok yetersiz kaldığı için dişe dokunur hiçbir yatırım yapılamadı, yoksulluk ve geri kalmışlık çemberi kırılamadı.

 

Tabii, o sırada 2.Dünya Savaşı yoktu, bir çok ülkenin ekonomisi de çökmedi. Türkiyedeki ekonomik kriz için global krizin arkasına sığınan AKP’nin, yabancı sermaye sayesinde başı göğe erdi. Enginar’ın kilosu kaç lira oldu bu aralar ? :P

 

5) Halkçılık: Lafta kaldı. Halka hiçbir özgürlük bırakılmadı. Lafta kalan halkçılık kavramı daha sonra “köycülük ve köylücülük” şeklinde yozlaştırıldı, ama köylüyü kalkındırmak değil, onu kontrol altında tutmak amacı güdüldü. Sosyal değişim istenmedi. Köylüyü işçi sınıfına dönüştürmek hiç mi hiç arzu edilmedi, toplumsal hareketlilikten çok korkuldu.

 

Tabii, onun için yurdun dört yanına fabrikalar kurulmadı. Hani, şu AKP’nin yabancılara satıp rahatladığı fabrikalar…Bizim ****** da sıkı sosyalist ya :lol:

 

6) Laiklik: Klasik tanımı olan “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” değil, “dinin devlet tarafından baskı altına alınması” şeklinde yorumlandı. Din adamı devlet memuruna dönüştürüldü, merkezi din otoritesi başbakanlığa bağlandı. “Ruhban sınıfı” tasfiye edildi. (İslam’da ruhban sınıfı yoktur diyenlere inanmayın, vardır. Olmaması sosyoloji bilimine aykırı kaçardı.) Baskı altına alınan din, daha sonra “patlama” şeklinde gündeme geri geldi. Tıpkı, darbe ya da muhtıralarla baskı altına alınan halk iradesinin daha sonra çok daha güçlenmiş olarak geri dönmesi gibi!...

 

Tabii, bıraksaydı da o ‘Ruhban sınıfı’ halkı ruh haline getirseydi. ******** da iyi şeyh olurdu ha :D

 

Altı ok zagonunun hüküm sürdüğü yıllarda ayrıca basın özgürlüğü de yoktu, sendika özgürlüğü de yoktu, grev ve lokavt hakları da yoktu.

 

Tabii, dünyanın her yerinde sendikalar ve özgürlük vardı o yıllar, bir biz de yoktu. ****** da artık karar verse diyorum Kapitalistmidir ? Sosyalist midir ? Yoksa, bildiğin Enginarmıdır ? ;)

 

İşte gördünüz, halk fırsatını bulur bulmaz onu niçin başından attı ve 1950 yılından beri CHP’ye iktidar vermiyor, anladınız. .

 

Tabii, savaşın bitmesi, Marshall yardımları, ABD sermaye akışı, halkın karının doyması, ‘her mahallede bir zengin’ vaadleri olmasın bu işin sırrı ? Küçük Amerika olduk mu ne ? Evet, bizde de kriz var onlarda da değil mi ? Öyle ise olmuşuz. Enginar ucuzlamış ama bu aralar. B)

 

Ama isterseniz, halkın özgürlük ve refah arayışını “karşıdevrim” olarak niteleyip elli yedi yıl daha nal toplamaya devam ediniz. Mustafa Sarıgül bile “bu şekilde CHP ancak 2059 yılında seçim kazanır” diyor...

 

Kendisini düzeltiyorum, 2159 yılında bile kazanamaz! Deniz Baykal, Irmak Kaykal, Dere Çaykal, Mustafa Sarıgül, Mahsun Kırmızıgül, Yılmaz Morgül, hiç farketmez.

Engin Ardıç

Kısa bir alıntı aralarında bazı yazılar benden nacizane...

 

Senin eleştirdiğin sadece CHP mi ? Yoksa, Atatürk mü ? Sarıgül neci ? CHP kötü, DSP iyi mi ? Çok beğendiysen, git DSP’li Sarıgül’e ver oyunu seni tutan mı var, Sarıgöl ? :)

Gönderi tarihi:
Tabii, o yıllarda bütün dünyada acayip demokrasi vardı, bir bizde yoktu. Çok partili yaşama da ****** sayesinde geçildi.

 

Enginar denildimi olay çözüldü ve güya Engin Ardıç ****** oldu ne güzel espiri bayağı tuttu…

O yıllarda Amerika,İngiltere,Fransa,Norveç,Hollanda,Kanada,İsveç yoktu veya saklanbaç oynuyorlardı Bizde Kanunlarımızı İsviçre,İtalya,Almanya’dan aldık onlardaki kanun tam bize göre idi. O yıllarda acayip olan demokrasi bir Sovyetlere uğramadı,bir ara,İtalya’ya,ve Almanya’ya fakat bizde 2009 oldu hala direniyor bazıları gelmemesi için…

Sonra; Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda çok partili sistem geçerliydi, 1908 devriminden sonra tam dört buçuk yıl boyunca gene demokrasi vardı, ve Hem imparatorlukta hem de cumhuriyette bir sürü siyasi parti vardı... Üç ayrı sosyalist parti bile vardı. Dinci parti de vardı, liberal parti de vardı, azınlık partileri de vardı. Ne acayip demokrasi imiş dünyada olan ama bizde olmayan…

 

 

 

Tabii, hatta gaz odaları, büyük fırınlar, sabun fabrikaları da açıldı. ******** dedesinden de fazla vergi almışlar herhalde

 

Falih Rıfkı'nın üç kitabı ardarda yeniden yayınlandı son zamanlarda: Ünlü "Zeytindağı", daha az ünlü "Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri", bir de "yeni harflerle ilk kez basılan", 1918 tarihli, yalnızca adını bildiğimiz, hep merak ettiğimiz, hep okumak istediğimiz "Ateş ve Güneş" ... (Pozitif Yayınları'ndan çıktı bu kitaplar.) alıntı" yöntemine başvurayım, zikredeyim yani Falih Rıfkı'yı.

"Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri" ni açalım, yeni baskısından okuyalım, sayfa 85:

"1938'de ellinci doğum yıldönümü töreninde bulunmak üzere Berlin'e gittiğimizde, Tanrı'nın bu dünyayı yaratmak için yedi gün uğraşmış olmasına bile gülecek kadar kibirli Hitler, bütün heyetleri bir büyük salonda kabul etmişti. Kendisi ortada, yapayalnızdı. İkincisi Goering beş on adım, üçüncüsü Goebbels de bu sonuncudan beş on adım geride durmuşlardı. Hitler Romanya heyetine reislik eden Dışbakanı'nı, verdiği işi iyi yapmayan bir hususi kalem müdürü gibi paylıyordu.

Sıra bizim heyete geldi. Mavi gözlerinin bakışları yumuşak ve tatlı:

- Atatürk bir millet bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi kendisini kurtaracak olan vasıtaları yaratacağını öğrenen liderdir. Onun birinci talebesi Mussolini'dir, ikinci talebesi benim, demişti."

Engin Ardıç

Vergiler; Varlik Vergisi, Hayvanlar vergisi 1926 yılına kadar küçükbaş hayvanlardan alınmaktaydı. Bu yıldan sonra kapsamı genişletilerek büyükbaş hayvanlardan da alınmaya başlandı. Önemli bir mali boşluk yaratacağı hesaplandığından uzun süre kaldırılmayan hayvanlar vergisi, ancak 1951 yılında kalkmıştır, vs vs. Önemli mali boşluk ve HAYVANLARDAN VERGİ…

 

 

Tabii, Sermaye,1.dünya savaşına katılmayıp semiren Yahudilerden, Ermenilerden kurtarılıp ulusal burjuvazi kurulmaya çalışılmadı. Ağalar, şeyhler gibi feodal unsurlar en sert biçimde temizlenmeye çalışılmadı. Doğu dışında başarılı da olunmadı. ****** gibi kaba adamdan böyle kaba analizler duymak normal tabii…

 

Ve zenginimiz doğdu TUSİAD…

Hayırlı uğurlu olsun…

Ulusal burjvazi’ye…

Yersen…

Ve bu hayırlı burjuvazimiz hemde ulusal TUSİAD…

 

 

 

Tabii, o sırada 2.Dünya Savaşı yoktu, bir çok ülkenin ekonomisi de çökmedi. Türkiyedeki ekonomik kriz için global krizin arkasına sığınan AKP’nin, yabancı sermaye sayesinde başı göğe erdi. Enginar’ın kilosu kaç lira oldu bu aralar ?

 

****** deyip beğenmeyip espiri yapıyorsan,yakışıyor ve Engin Ardıç bu Ülkenin İyi beyinlerinden biridir üstelik savunmayada ihtiyacı yoktur en azından ben yazılarını okuyup moral buluyorum neyse, Türkiyede zaten güdümlü ve tekelci devlet kapitalizmi vardı global kriz ayakları deyip Akp’ye sataşmak tam bir absürt düşünce o zaman savaşa girmeyen ülkede ekmek bile karne ile veriliyordu ve Türkiyenin en önemli İhraç ürünleri fındık,fıstık vs vs idi zaten bir şey yoktuki birde halkın elindeki mahsul alınıp karne’ye bağlanmıştı…

 

Tabii, onun için yurdun dört yanına fabrikalar kurulmadı. Hani, şu AKP’nin yabancılara satıp rahatladığı fabrikalar…Bizim ****** da sıkı sosyalist ya

 

Tek parti döneminde kurulupta Dünya çapında ihracat yapan bir fabrika varmı. Celal bayarmı daha çok fabrika kurulmasına ön ayak oldu İsmet İnönü’mü.

Yurdun dört yanına kurulan fabrikalardan bir demet nerde hangi senede kim kurmuş…

 

 

Tabii, bıraksaydı da o ‘Ruhban sınıfı’ halkı ruh haline getirseydi. ******** da iyi şeyh olurdu ha

 

Aslında cevap yazmaya gerek yok fakat kerameti kendinden menkul yazıları okuyanlar olayı kavraması açısından yazıyorum yoksa ******* deyipte alay mevzuu yaptığını zannettiği espiritüel yaklaşımın verilecek cevabı bile yok nedeni Engin Ardıç’ın yazdığı şu; Laiklik: Klasik tanımı olan “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” değil, “dinin devlet tarafından baskı altına alınması” şeklinde yorumlandı. Din adamı devlet memuruna dönüştürüldü ve verilen cevap Engin Ardıç şeyh olurmuş gerçekten yazık birde Cumhuriyet ve devrim ayakları daha Cumhur nedir ve ne ister ama olurmu bizim bürokrasimiz isterse kominizmi bile kendi getirir halk yani Cumhur ne anlar karakalabalık çarıklı taifesi zaten değimli oy versin yeter oda AÇIK OY GİZLİ TASNİF OLUR…

 

Tabii, dünyanın her yerinde sendikalar ve özgürlük vardı o yıllar, bir biz de yoktu. ****** da artık karar verse diyorum Kapitalistmidir ? Sosyalist midir ? Yoksa, bildiğin Enginarmıdır ?

 

Dikkat edilirse her verilen yanıt,Dünyada nerede vardıda bizde yoktu bu yanıt dahi tek perti dönemi hakkında kesin bir veridir şimdi buradan şu ülkede vardı,bu ülkede yoktu teranesi yerine niye yoktu

Düşüncesi olsaydı Sosyal devletin ne demek olduğunu bir nebze kavrardı baskıcı tek parti zihniyeti ve Ülkemizde pıtrak gibi biten devlet eli ile semirtilen burjuva ve asil çelik kurtarmaları olmaz rekabetsiz tapon malları yıllarca kullanmazdı Türk halkı…

 

 

Tabii, savaşın bitmesi, Marshall yardımları, ABD sermaye akışı, halkın karının doyması, ‘her mahallede bir zengin’ vaadleri olmasın bu işin sırrı ? Küçük Amerika olduk mu ne ? Evet, bizde de kriz var onlarda da değil mi ? Öyle ise olmuşuz. Enginar ucuzlamış ama bu aralar.

 

Atatürk'ün çok partili demokratik sisteme geçilmesini sağlamak için

yakın arkadaşı Fethi Okyar'a kurdurttuğu Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) halk tarafından olağanüstü bir ilgiyle karşılaşınca…

Bu kadar yeterli zannedersem ve halkın karnı niye açmış…

 

 

Senin eleştirdiğin sadece CHP mi ? Yoksa, Atatürk mü ? Sarıgül neci ? CHP kötü, DSP iyi mi ? Çok beğendiysen, git DSP’li Sarıgül’e ver oyunu seni tutan mı var, Sarıgöl

 

Zaten sorun buradan kaynaklanıyor ATATÜRK’ü Atatürk’çü geçinenlerden kurtarmak lazım yoksa chp ebediyen muhalefet olarak kalır.

Atatürk; Cumhuriyetimizin kurucusu yalnız bu vasfı olsa yeter ama Atatürk sanki böyle istermiş veya böyle olmasını emretmiş gibi davranıp ondan nemalanan insanlar Ülkenin çok partili sisteme bile geçmesini ikinci Dünya savaşı sonrası metezori kabul etmişti…

Missouri zırhlısı İstanbul’da 1946…

Sarıgül ve Sarıgöl benzeşmiş. Bir harf farkı var ama bazı İnsanların farkı,ferkedenlerce anlaşılır ve benim oyum kim hak ederse,halk yararına bir iş yapacapına inandığım kişiye gider zaten benide tutamazsın...

 

VE GELDİK ENGİNARIN FAYDALARINA;Karaciğer ve böbrek yetersizliğinde,

Bunların sancılarında,

Sarılık ve gut hastalıklarında,

Aşırı şişmanlıkta,

Kurdeşende,

Romatizmada ve egzamada oldukça faydalıdır.

Kan dolaşımını düzeltir.

Kollestrolün neden olduğu damar sertleşmelerinde,

Kalp sancıları,

Enfarktüs,

Beyin kanamaları gibi rahatsızlıkların önleyicisidir

BAYAĞI BİR FAYDALI İMİŞ ENGİNAR İNSANLARIN YEMESİ SALIK VERİLİR...

 

:)

Gönderi tarihi:
O yıllarda Amerika,İngiltere,Fransa,Norveç,Hollanda,Kanada,İsveç yoktu veya saklanbaç oynuyorlardı Bizde Kanunlarımızı İsviçre,İtalya,Almanya’dan aldık onlardaki kanun tam bize göre idi. O yıllarda acayip olan demokrasi bir Sovyetlere uğramadı,bir ara,İtalya’ya,ve Almanya’ya fakat bizde 2009 oldu hala direniyor bazıları gelmemesi için…

 

O ülkelerle aramızdaki 134 yılı atlamak suretiyle ( Fransız devrimi ) devrimden itibaen 10 yıl içerisinde hemen çok parti isteyen bir zihniyet! Acaba neden ? Senin demokrasiden anladığın nedir ? Neden 2009’da demokrasi olmadığını iddia ediyorsun ?

 

 

Sıra bizim heyete geldi. Mavi gözlerinin bakışları yumuşak ve tatlı:

- Atatürk bir millet bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi kendisini kurtaracak olan vasıtaları yaratacağını öğrenen liderdir. Onun birinci talebesi Mussolini'dir, ikinci talebesi benim, demişti."

Engin Ardıç

 

Hitler, Atatürke yalakalık yapmış, sen de bunu anlamamışsın ve Falih Rıfkı nın Atatürkü Hitler ile aynı görüşte göstermeye kalktığını iddia ederek Milliyetçilik ilkesinin ırkçılıkla özdeş olduğunu kanıtlama yoluna gitmişsin.

 

Vergiler; Varlik Vergisi, Hayvanlar vergisi 1926 yılına kadar küçükbaş hayvanlardan alınmaktaydı. Bu yıldan sonra kapsamı genişletilerek büyükbaş hayvanlardan da alınmaya başlandı. Önemli bir mali boşluk yaratacağı hesaplandığından uzun süre kaldırılmayan hayvanlar vergisi, ancak 1951 yılında kalkmıştır, vs vs. Önemli mali boşluk ve HAYVANLARDAN VERGİ…

 

Osmanlı vergi almıyordu, Cumhuriyet gelince vergi alınmaya başladı değil mi ?

 

Ve zenginimiz doğdu TUSİAD…

Hayırlı uğurlu olsun…

Ulusal burjvazi’ye…

Yersen…

Ve bu hayırlı burjuvazimiz hemde ulusal TUSİAD…

 

Bu da bilgi kirliliği! TUSİAD ne zaman kurulmuş ve nasıl kurulmuş, Atatürk dönemiyle ilgisi nedir ? MUSİAD olunca daha mı ulusal oluyor ?

 

Türkiyede zaten güdümlü ve tekelci devlet kapitalizmi vardı global kriz ayakları deyip Akp’ye sataşmak tam bir absürt düşünce o zaman savaşa girmeyen ülkede ekmek bile karne ile veriliyordu ve Türkiyenin en önemli İhraç ürünleri fındık,fıstık vs vs idi zaten bir şey yoktuki birde halkın elindeki mahsul alınıp karne’ye bağlanmıştı…

 

Devlet kapitalizmi dediğin şeyi ABD 1929’da keşfetti, Keynesçi ekonomiyi incele bakalım.Ülkede kapital sahibi burjuva sınıfı vardı da serbest Pazar olacaktı, öyle mi ? Arkadaşım, savaş dedik, Hitler Yunanistanı, Adaları işgal etmiş, sen masal anlatıyorsun. Benim Mekkede İngilizlere karşı çarpışmış, İstiklal madalyalı dedem 4 sene askere alınmış. Hala karneden bahsediyorsun. Savaşa girip işgal edilsek sevinecekmiydin ?

 

 

Tek parti döneminde kurulupta Dünya çapında ihracat yapan bir fabrika varmı. Celal bayarmı daha çok fabrika kurulmasına ön ayak oldu İsmet İnönü’mü.

Yurdun dört yanına kurulan fabrikalardan bir demet nerde hangi senede kim kurmuş…

 

Senin, kendi sermayemizle kurulan iplik,kumaş, şeker fabrikalarından haberin olmaz tabii, Celal Bayarın ABD hibesi montaj fabrikalarını seversin.

 

Laiklik: Klasik tanımı olan “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” değil, “dinin devlet tarafından baskı altına alınması” şeklinde yorumlandı. Din adamı devlet memuruna dönüştürüldü ve verilen cevap Engin Ardıç şeyh olurmuş gerçekten yazık birde Cumhuriyet ve devrim ayakları daha Cumhur nedir ve ne ister ama olurmu bizim bürokrasimiz isterse kominizmi bile kendi getirir halk yani Cumhur ne anlar karakalabalık çarıklı taifesi zaten değimli oy versin yeter oda AÇIK OY GİZLİ TASNİF OLUR…

 

Kapatılan Tekke ve Zaviye şeyhleri bile iyi oldu derken, sen kalkmış 85 yıl sonra bir yanlışı savunuyorsun. Bir de demokrasi ayakları. Daha demokrasi nedir, demokrasi bilinci nedir bilme, ilk Kuran çevirisini yaptıran insanın her yaptığına bir kulp tak.

 

Düşüncesi olsaydı Sosyal devletin ne demek olduğunu bir nebze kavrardı baskıcı tek parti zihniyeti ve Ülkemizde pıtrak gibi biten devlet eli ile semirtilen burjuva ve asil çelik kurtarmaları olmaz rekabetsiz tapon malları yıllarca kullanmazdı Türk halkı…

 

Tapon malları üretenlerin Menderes-Demirel çizgisinde korunduğunu bile bile bu çamuru da tek parti dönemine mal etmeye çalışarak üste çıkma çabalarını da normal görmek gerekir. Hala kullandığım koyun yününden Sümerbank battaniyelerini bilmesem inanacağım. Onu da sattılar ya yok pahasına.

 

Atatürk'ün çok partili demokratik sisteme geçilmesini sağlamak için

yakın arkadaşı Fethi Okyar'a kurdurttuğu Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) halk tarafından olağanüstü bir ilgiyle karşılaşınca…

Bu kadar yeterli zannedersem ve halkın karnı niye açmış…

 

SCF olsa sanki aynı koşullarda halkın karnı daha çok doyacakmış ta mışmış…

 

Zaten sorun buradan kaynaklanıyor ATATÜRK’ü Atatürk’çü geçinenlerden kurtarmak lazım yoksa chp ebediyen muhalefet olarak kalır.

Atatürk; Cumhuriyetimizin kurucusu yalnız bu vasfı olsa yeter ama Atatürk sanki böyle istermiş veya böyle olmasını emretmiş gibi davranıp ondan nemalanan insanlar Ülkenin çok partili sisteme bile geçmesini ikinci Dünya savaşı sonrası metezori kabul etmişti…

Missouri zırhlısı İstanbul’da 1946…

 

Atatürk sence nasıl istermiş, SCF’yi kapatan o değilmiymiş ? Şimdi de Atatürkçü ayakları. Yemezler. Geç bunları da sadede gel.

Gönderi tarihi:
O ülkelerle aramızdaki 134 yılı atlamak suretiyle ( Fransız devrimi ) devrimden itibaen 10 yıl içerisinde hemen çok parti isteyen bir zihniyet! Acaba neden ? Senin demokrasiden anladığın nedir ? Neden 2009’da demokrasi olmadığını iddia ediyorsun ?

 

Olay şu Cumhuriyet tek parti zihniyeti ile nevi şahsına münhasır ayaklarına yatıp 1950 kadar tek parti zihniyetini devam ettirdi,zoru görmese ilanihaye gidecekti ama zor oyunu bozdu..

 

Hitler, Atatürke yalakalık yapmış, sen de bunu anlamamışsın ve Falih Rıfkı nın Atatürkü Hitler ile aynı görüşte göstermeye kalktığını iddia ederek Milliyetçilik ilkesinin ırkçılıkla özdeş olduğunu kanıtlama yoluna gitmişsin.

 

Doğru Hitler Atatürk’e yalakalık yapmış bende bunu anlamamışım fakat sen çakmışsın bravo ve bizim ırkımızın MU dan beri var olan Sumer’lerden gelen Hitit Türktür,Meksikada ırkdaşlarımızı arayan Mimar Sinanın kafatasını ölçen fakat biz anlamayıp miliyetçilik ilkesi ile karıştıran özdeş zannederiz, fakat sizden kaçmaz hemen anlamışsınız yine bravo…

 

Osmanlı vergi almıyordu, Cumhuriyet gelince vergi alınmaya başladı değil mi

 

Osmanlı vergi almazmı tabii’ki her devlet gibi vergi alıyordu ama halkın tavuğuna varıncaya kadar ve hayvanlarını kaçırmaya itecek kadar ve üç cephede savaş ederken dahi vergiyi sıkmıyordu fark bu…

 

Bu da bilgi kirliliği! TUSİAD ne zaman kurulmuş ve nasıl kurulmuş, Atatürk dönemiyle ilgisi nedir ? MUSİAD olunca daha mı ulusal oluyor ?

 

Size öyle görünüyor sanal alemden. Tusiad’ın ne zaman kurulduğu değil kimlerin kurduğu ve bu kuranların Devlet eliyle yerli burjuva yetiştirme ayaklarırla semirtilmesidir esas olan bu ha Tusiad’ta alnının teri ile başarılı olan iş adamı yokmudur tabiî ki var ama yakın tarihimiz hangi iş adamlarının

Türkiyenin has evlatları olduğunu bilir.

Musiad, Evet Daha bir ULUSALDIR ama sizin anladığınız anlamda değil…

 

 

Devlet kapitalizmi dediğin şeyi ABD 1929’da keşfetti, Keynesçi ekonomiyi incele bakalım.Ülkede kapital sahibi burjuva sınıfı vardı da serbest Pazar olacaktı, öyle mi ? Arkadaşım, savaş dedik, Hitler Yunanistanı, Adaları işgal etmiş, sen masal anlatıyorsun. Benim Mekkede İngilizlere karşı çarpışmış, İstiklal madalyalı dedem 4 sene askere alınmış. Hala karneden bahsediyorsun. Savaşa girip işgal edilsek sevinecekmiydin ?

 

Ülkede kapital sahibi burjuva vardı evet . Karaköydeki bankalar caddesi yeter. En son 6/7 Eylül olaylarını hatırlamakta fayda var kapital sahibi olanlar açısından gerisi teferruat. Hitler Atatürk’e yağ çekiyordu hani ve Türkiyedeki nazi hayranlığıda bir başka idi belki bilmezsiniz anlı şanlı bir gazetemizin sahibinin ismi Yunus Nazi geçiyordu.Benim dedemde Rus cephesinde şehit olmuş Askerliğinin senesini bile unutmuş ama o zaman bile karne yoktu fakat İnönü türkiyesinin Terk parti zamanınında Annenim nufus kağıdının bile boş tarafı yoktu hep damgalı idi. Savaşa girip girmemek konu değil yönetmek konu halkı İnsan yerine koymak konu…

 

 

Senin, kendi sermayemizle kurulan iplik,kumaş, şeker fabrikalarından haberin olmaz tabii, Celal Bayarın ABD hibesi montaj fabrikalarını seversin.

 

Celal Bayar’ın Amerikadaki 1929 buhranında kelepir fiatına alınacak fabrikaları engelleyenin kim olduğunu bilmek gerek yoksa yazılanlar boşa gider…

Kendi sermayemizle kurulan İplik,Şeker fabrikalarını kim kurdu onu yaz…

Amerika Hibesi montaj fabrika nereye nasıl ne zaman kimin tarafından kurulmuş onu yaz yoksa salla gitsin…

 

 

 

Kapatılan Tekke ve Zaviye şeyhleri bile iyi oldu derken, sen kalkmış 85 yıl sonra bir yanlışı savunuyorsun. Bir de demokrasi ayakları. Daha demokrasi nedir, demokrasi bilinci nedir bilme, ilk Kuran çevirisini yaptıran insanın her yaptığına bir kulp tak.

 

 

Olayı kavrayamamışsınız,olay Laik bir devlette Dinin Devlet eli ile yönlendirmesi yoksa bir şeyi savunduğum yok bir tesbit var.

İlk Kur'an Çevirisini ve Buhari Tercümesini yaptıran Atatürk için ben bir şey yazmadım siz Maltepe imamı nuri çermanı duydunuzmu biraz google’de ara bulursun.

Kulp yok Atatürk’ün manevi şahsiyetinin arkasına sığınıp fikir beyan etmek fikir hürriyeti değildir…

Demokrasi; tek bir partinin ülkeyi valinin’de parti başkanı olduğu bir şekilde mutlu,müreffeh bir şekilde yönetmesidir…

 

 

 

Tapon malları üretenlerin Menderes-Demirel çizgisinde korunduğunu bile bile bu çamuru da tek parti dönemine mal etmeye çalışarak üste çıkma çabalarını da normal görmek gerekir. Hala kullandığım koyun yününden Sümerbank battaniyelerini bilmesem inanacağım. Onu da sattılar ya yok pahasına.

 

Tek parti dönemi sanayisi zaten Sümerlilerden gelme Sümerbank vs vs gibi işletme idi kuranlara helal olsun ama Menderes,Demirel dönemi deyip Türk parasını koruma kanununun olduğu,yabancı bir paket sigaranın yasak olduğu,yurt dışına çıkışların kısıtlandığı,ikide bir darbe olan,Başbakan asılan dönemi kapsar bu itibarla yinede iyi başarmışlar…

Koyun yünü battaniyesi nice seneler kullanın,Sümerbank ayakkabıları’da meşhurdu bilirim…

 

 

SCF olsa sanki aynı koşullarda halkın karnı daha çok doyacakmış ta mışmış

 

 

Konumuz Demokrasi ve çok partili sistem halk kimi beğenirse İktidara onu getirir özgür olarak ve isterse devamını sağlar,Demokraside mış,mış olmaz adamı bir daha şeçmezler en azından veya

Asmazlar…

 

 

 

Atatürk sence nasıl istermiş, SCF’yi kapatan o değilmiymiş ? Şimdi de Atatürkçü ayakları. Yemezler. Geç bunları da sadede gel.

 

Eğer forumlarda Atatürk’çü geçineceksem zaten olay bitmiş yok Atatürk’ün yaptıklarını ve gelecekte nasıl bir Türkiye istediği vede etrafındaki İttihahçı zihniyetteki Recep Peker,İnönü gibilerin yaptıklarını daha erken fark edip işi ehline verseydi yada hastalığı onu zorlamasaydı olayın seyri başka olurdu bu geçmiş zamandan olmasını istediğim bir temenni ama olan olmuş ve 2009 yız ve beni Atatürk’çü ayakları yemezlermiş teranesi ile yine Atatürk’ün arkasına saklanıp olayı manipüle etmek ve itham etmek size yakışırmı...

SCF’yi niye kurdurmuş,niye kapatmış…

Atatürk vefat etmeden evvel İnönü ile arası nasıldı ve nasıl Cumhurbaşkanı oldu…

Biraz fikir cimnastiği iyi gelir…

 

 

Gönderi tarihi:

Enginar salatası ekseninde tartışma yapılınca polemik kaçınılmaz... Çünkü polemiğin tam ekseninde kasıtlı olarak mevzilenmiş, tamamen polemikten nemalanan bir şahsiyettir. Enginardı çit oldu bahçeye... Kışkırtma görevi üstlendi. Bu görevi iyi yerine getirmek uğruna edep sınırlarını da zorlamaktan da kaçınmayan bir şahsiyettir.

 

O bakımdan söylenebilecek çok şey olmakla birlikte, bu şahıs üzerinden polemik bir şey getirmez. Ben yanıt ne olursa olsun bu polemiğe katılmayacağımı şimdiden deklere ediyorum...

Gönderi tarihi:

.

.

Zaten sorun buradan kaynaklanıyor ATATÜRK’ü Atatürk’çü geçinenlerden kurtarmak lazım yoksa chp ebediyen muhalefet olarak kalır.

Atatürk; Cumhuriyetimizin kurucusu yalnız bu vasfı olsa yeter ama Atatürk sanki böyle istermiş veya böyle olmasını emretmiş gibi davranıp ondan nemalanan insanlar Ülkenin çok partili sisteme bile geçmesini ikinci Dünya savaşı sonrası metezori kabul etmişti…

Missouri zırhlısı İstanbul’da 1946…

Sarıgül ve Sarıgöl benzeşmiş. Bir harf farkı var ama bazı İnsanların farkı,ferkedenlerce anlaşılır ve benim oyum kim hak ederse,halk yararına bir iş yapacapına inandığım kişiye gider zaten benide tutamazsın...

.

.

 

Engin Ardic,bildigim kadariyla devamli at degistirir.Dün Cem Uzan'in ayaklarinin dibinde geziniyordu,Cillere atip tutuyordu simdi de Recep Tayyib muhteremi buldu onun ayaklarinin dibinde gezinmeye basladi.

 

Türkiye'nin iyi beyinlerindendir,valla en iyi beyini bizim mahalledeki kasap Hasan'da bulursunuz,hemde en sagliklisini yani hormonsuz.

 

 

 

Isin ehline derken heralde Saidi Nursi daha iyi kivirirdi.

 

Ayrica Inönü ile Atatürk'ün arasi hic acilmadi,bu bile dinci kesimin uydurma tarihlerinin bir ürünüdür.

 

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Yok yani, polemik tarzı gitmeyecekse konuşalım. Yalnız salataya enginar katmayalım. Oldum olası alıntılarla, başkalarının yardımıyla işi götürmeyi sevmem. İyi bir şey okuduysan, kendi yorumunla aktar. Güzel olan böyle yapmaktır. Yoksa internette alıntılanacak çok sayfa var. Kendin bile okumadan kopyalayıp yapıştırabilirsin. Örnek: Başlıkta "filancadan falan konuya eleştiri." "Ha" dersin "bu filanca iyi polemikçidir, nasılsa bu falan konuyu yerden yere vurmuştur." E, kendin bile okumadan yapıştır. Bence alıntılarla işi götürmek hoş değil. Ben şahsen okumam. Çünkü yapıştıranın kendisinin bile okuduğundan emin olamam. O alıntıladığı yazıyı ben de linkine tıklayıp okuyabilirim. Buraya kopyalamaya gerek yok.

 

Ben burada iş polemiğe gittiği için ben bu konuyu daha ilgili olduğu "Bizim adımıza özür..." başlığı altında sürdürdüm. Orada konu daha alakalı.

 

Buradaki asıl tartışma İsrail idi. Söylediğim gibi Yahudi ve Araplar kardeş ırklardır. Arabistan Arap vatanı değil, her iki ırkın ortak vatanıdır. Kurânda adı geçen onca peygamberin hepsi Yahudidir. Hepsi devletler kurmuşlardır. Süleyman'ın saltanatı efsaneleşmiştir. "Allah emaneti Yahudilerden aldı, Araplara verdi" bu işin dogma yanıdır, inançtır, bu fikre dayanarak bu yarımada artık Arap vatanı oldu denemez. İsrail pılı pırtıyı toplayıp gitsin, burası Filistin'dir" söylemleri de bu dogmaya dayanmaktadır. İsrail'in dağdan gelip bağcıyı kovduğu, dövdüğü söylemleri kabul edilemez.

 

Bu işin ardından "Türkler dağdan gelip Anadolu'daki bağcıyı kovdular, dönsünler geri Orta Asya'ya, bu da olmuyorsa yok olsunlar, ABD acırsa Alaska'yı versin Türklere, zaten Rusya'dan kelepire, öldü fiyatına aldılar" söylemine çıkar. Yahudiler Arabistan'da Türklerin Anadolu'da olduğundan çok daha fazla hakka sahiptirler...

Gönderi tarihi:
Yok yani, polemik tarzı gitmeyecekse konuşalım. Yalnız salataya enginar katmayalım. Oldum olası alıntılarla, başkalarının yardımıyla işi götürmeyi sevmem. İyi bir şey okuduysan, kendi yorumunla aktar. Güzel olan böyle yapmaktır. Yoksa internette alıntılanacak çok sayfa var. Kendin bile okumadan kopyalayıp yapıştırabilirsin. Örnek: Başlıkta "filancadan falan konuya eleştiri." "Ha" dersin "bu filanca iyi polemikçidir, nasılsa bu falan konuyu yerden yere vurmuştur." E, kendin bile okumadan yapıştır. Bence alıntılarla işi götürmek hoş değil. Ben şahsen okumam. Çünkü yapıştıranın kendisinin bile okuduğundan emin olamam. O alıntıladığı yazıyı ben de linkine tıklayıp okuyabilirim. Buraya kopyalamaya gerek yok.

 

Sayın Demirefe.

Sizinle tartışmak ve fikir dercetmek bir zevk fakat iletileri baştan okursanız olayın seyrini değiştiren konuyu anlarsınız.

Sonra okumadan,bilmeden tartışma oldumu zaten konu kendiliğiden "GEYİK" oluyor...

Polemik güzeldir,birde alt yapısı olursa fakat Enginar mevzuu'nu ben açmadım eğer cevap verilemiyorsa konu buraya sapıyor ve "HİCV" in ne manaya geldiğini bile bilmeyenler var.

Olay bu...

Gönderi tarihi:

Hamas, İsrail tamamen Gazzeden çekilse ve ateşkes ilan etse bile, bundan sonra İsrail'e saldırmaya devam edeceğini açıkladı. Hamas'ın da bu savaşın bitmesini istediği yok, ölen çocukların yerine aynı sayıda İsrail'li çocuk ölmedikçe de rahata ermeyecek anlaşılan. Ateşkese yaklaşıldığında Hamas'ın en azından kendi gücünün farkına vararak, öncelikle ölüm sayısını azaltıcı sorumlu açıklamalar yapması gerekir diye düşünüyorum. Hakları aramanın yolu şiddet değil ve bu durum iki taraf için de geçerli olmalı.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Israil savas suclusudur.Hamas'i ileri sürerek cogusu masum cocuklar ve siviller olmak üzere 1200 insani katletti ve katletmeye devam ediyor.

Hamas'in kaybedecek hicbir seysi yoktur,kendi öz topraginda esaret altinda yasamaktansa,Israil'e yaranmak icin onun emrine girmektense ölümü göze almistir Hamas.Amac Israilli cocuklarin öldürülmesi degildir,bu yanlis bir yaklasim,amac Israilin Gazze'den pilini pirtisini toplayip gitmesi ve sinirlarin acilmasidir,Israil bunu yapmadigi sürece Hamas ölecek ama savasa devam edecek.Israile fosfor bombasi kullandiranlar,onun kendini savunma hakki var diyerek masum insanlari katletmesine göz yumanlarin günahi Hamas'in Gassam raketlerinden daha tehlikelidir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Hamas, İsrail tamamen Gazzeden çekilse ve ateşkes ilan etse bile, bundan sonra İsrail'e saldırmaya devam edeceğini açıkladı. Hamas'ın da bu savaşın bitmesini istediği yok, ölen çocukların yerine aynı sayıda İsrail'li çocuk ölmedikçe de rahata ermeyecek anlaşılan. Ateşkese yaklaşıldığında Hamas'ın en azından kendi gücünün farkına vararak, öncelikle ölüm sayısını azaltıcı sorumlu açıklamalar yapması gerekir diye düşünüyorum. Hakları aramanın yolu şiddet değil ve bu durum iki taraf için de geçerli olmalı.

 

Saygılar...

 

Evet, sizin yazınız durumun özeti.

 

GoldaMeir.jpg

 

Bu bayan 1969-1974 arasinda, Israilin başbakanı idi. 1978 yilinda vefat eden bu insanin yukarda söyledigi buydu:

 

"Bizim çocuklarımızı öldüren Arapları, biz bağışlayabiliriz. Kendi Arap çocuklarını bizim öldürmemize zorlamalarını, asla bağışlıyamayız.

Araplar kendi çocuklarına olan sevgisi bize olan nefretlerini aşarsa, yalnız o zaman barış olur." - Golda Meir

Gönderi tarihi:
Hamas, İsrail tamamen Gazzeden çekilse ve ateşkes ilan etse bile, bundan sonra İsrail'e saldırmaya devam edeceğini açıkladı. Hamas'ın da bu savaşın bitmesini istediği yok, ölen çocukların yerine aynı sayıda İsrail'li çocuk ölmedikçe de rahata ermeyecek anlaşılan. Ateşkese yaklaşıldığında Hamas'ın en azından kendi gücünün farkına vararak, öncelikle ölüm sayısını azaltıcı sorumlu açıklamalar yapması gerekir diye düşünüyorum. Hakları aramanın yolu şiddet değil ve bu durum iki taraf için de geçerli olmalı.

 

Saygılar...

 

Nerede kime,açıklamış.

Gönderi tarihi:
Israil savas suclusudur.Hamas'i ileri sürerek cogusu masum cocuklar ve siviller olmak üzere 1200 insani katletti ve katletmeye devam ediyor.

Hamas'in kaybedecek hicbir seysi yoktur,kendi öz topraginda esaret altinda yasamaktansa,Israil'e yaranmak icin onun emrine girmektense ölümü göze almistir Hamas.Amac Israilli cocuklarin öldürülmesi degildir,bu yanlis bir yaklasim,amac Israilin Gazze'den pilini pirtisini toplayip gitmesi ve sinirlarin acilmasidir,Israil bunu yapmadigi sürece Hamas ölecek ama savasa devam edecek.Israile fosfor bombasi kullandiranlar,onun kendini savunma hakki var diyerek masum insanlari katletmesine göz yumanlarin günahi Hamas'in Gassam raketlerinden daha tehlikelidir.

 

saygilarla

Sayın politika

 

İsrail'in savaş suçlusu olduğu konusunda tamamen aynı fikirdeyim. Ama Hamas İsrail Gazze'den tamamen çekilse ve ateşkes ilan etse bile saldırmaya devam edeceğini söylemiştir. Duygusal yaklaşmakla sadece Hamas ölümü göze almıyor, yönetiminde olduğu çoluk çocuk yüzbinlerce kişinin de ölümünü göze alıyor. Düzenli bir ordu ile İsrail ordusuna savaş açma imkanı ve yeterliliği gerek teknolojik, gerek askeri açıdan olmadığına göre yine roket atmaya devam edeceği anlaşılıyor. Bu roketlerle verebildiği zarar da ortada, son derece etkisiz kalıyor. İsrail'in askeri gücünü ve arkasındaki ABD desteğini de kabul etmek lazım. Hamas'ın İsrail'in Gazzeyi boşaltması ve ateşkes ilan etmesi durumunda, saldırmaya devam etmesini bu sebeple gerçekçi ve sonuç verici olmaktan uzak görüyorum. Savaş strateji işidir. Hazır dünya Filistin'in yanında yer almaya başlamışken, bu durumu uluslararası baskıyı arttırmakta kullanması, özgürlüğünü bu yolla elde etmeye çalışmasını daha efektif ve doğru bulduğumu söylemek isterim. Ateşkes sonrası ise İsrail'in savaş suçlarından yargılanmasını sağlamaya çalışmalıdır.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Evet, sizin yazınız durumun özeti.

 

GoldaMeir.jpg

 

Bu bayan 1969-1974 arasinda, Israilin başbakanı idi. 1978 yilinda vefat eden bu insanin yukarda söyledigi buydu:

 

"Bizim çocuklarımızı öldüren Arapları, biz bağışlayabiliriz. Kendi Arap çocuklarını bizim öldürmemize zorlamalarını, asla bağışlıyamayız.

Araplar kendi çocuklarına olan sevgisi bize olan nefretlerini aşarsa, yalnız o zaman barış olur." - Golda Meir

 

Kendi "ARAP" çocuklarını bizim öldürmemize zorlamalarını asla bağışlamayız.

"ÖLDÜRME O ZAMAN .NİYE ÖLDÜRÜYORSUN"

Bizim çocuklarımızı öldüren Arapları,biz bağışlayabiliriz.

" YALANIN DANİSKASI ARAPLAR ONLARIN ÇOCUKLARINI ÖLDÜRECEK YAHUDİ BAĞIŞLAYACAK"

 

İsrail propaganda makinesi nasıl çalışır?

James Zogby,Huffington Post

Bunu şu yollarla yaparlar:

1) Tartışmanın terimlerini belirlersen ve tartışmayı kazanırsın

İlk zamanlardan itibaren İsrailliler savaşı anlamayı şekillendirecek bağlamı, başlangıç noktasını ve gidişatını tanımlamaya çalışır. Bu aşamada, örneğin, sürekli tekrarlayarak, bu savaşın başlangıcının, 6 aylık ateşkesinin sonunun (İsrail’in “Hamas tarafından tek taraflı sonlandırıldığı şeklinde tanımlandı) 19 Aralık olduğu nosyonunu yerleştirmeye başardılar. Bunu yaparken, tabi ki, Kasım’daki ihlallerini ve ateşkesteki Gazze’nin sınırlarını açma sözlerini tutmadıklarını görmezden gelirler. Aynı zamanda çok uzun zaman önce başlayan ve 2005’te geri çekilmelerinden sonra da süren Gazze’nin sömürgeleştirilmesini yok sayarlar. Çünkü ekseri Amerikalıların çatışmayı yakından takip etmediklerini ve “sürekli olarak duyduklarına” inanmaya eğilimli olduklarını bildikleri için, bu öncelikli tanımlama ve tekrarlama taktiği başarılı olur.

 

2) Klişeler işe yaradığının farkında olun. Çünkü nesiller boyunca, İsrail-Filistin çatışması İsrail’in pozitif kültürel imajı ve Filistinlilerin negatif klişeleri arasında olarak tanımlandığı için İsrail propagandacılarının kolayca faydalanabileceği bir avantaj vardur. Çünkü hikaye uzun süredir “İsrail insanlığının Filistin sorununa karşı koyması” olarak görüldüğü için, çıkan her hangi bir çatışma medyadaki yansıması “sorunun” İsrail halkını nasıl etkilediği ile başlar. Bir zamanlar Golde Meir’ın söyledi gibi: “Arapları çocuklarımızı öldürdükleri için affedebiliriz ancak onları bize kendi çocuklarını öldürttükleri için asla affedemeyiz”. Böylece, Filistinlilerin orantısız acılarına rağmen, medyanın olayı korku ve ıstırap içerisindeki İsraillilerin resimleriyle kapsamlı işleyerek “dengelemeye” çalışması şaşırtıcı değildir. Medya işleyişi çok önemli olduğu ilk başlarda, Filistinliler her zaman olduğu gibi sadece sayılara indirgenir ya da “çevresel hasar” olarak nesnelleştirilir.

 

Aslında İsrail, golde meir,rabin,sharon,livni,peres,olmert, yok birbirlerinden farkları.

 

Deir Yasin Katliamı(9 Nisan 1948)

Irgun terör örgütüne bağlı militanlar tarafından Deir Yasin Köyü’nde gerçekleştirilen katliamda 254 Filistinli sivil hayatını kaybetti. Lida Katliamı (9-18 Temmuz 1948)

İzak Rabin’in açık emirleriyle gerçekleştirilen Lida Katliamı’nda, 10 gün içerinde 60.000 kişi evlerinden atılırken, bunu takip eden El Tira, Tantoura ve Hayfa katliamları ile yüzlerce Filistinli sivil katledildi. Safsaf Köyü Katliamı(29 Ekim 1948):

İsrail ordusunun Safsaf Köyü’ne düzenlediği saldırı sırasında köylülerin üzerine rastgele açılan ateş 70 kişinin ölümüne neden oldu.

Davayima Köyü Katliamı (29 Ekim 1948)

İsrail işgal ordusuna bağlı üç ayrı bölük El-Halil’deki Davayima Köyü’ne girmiş ve „çatışma olmaksızın“ kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 80-100 arasında Filistinliyi öldürmüştür.

Kibya Köyü Katliamı(12 Ekim 1953):

Ariel Şaron liderliğindeki bir grup İsrail askeri tarafından, Batı Şeria’da bulunan Kibya Köyü’ne düzenlenen saldırıda 67 kişi hayatını kaybetti, 75 kişi de yaralandı.

Kufr Kasem Katliamı (29 Ekim 1956):

İsrail’in Mısır’ı işgali arifesinde, bölgedeki bir Filistin köyüne saldıran işgal askerleri, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 49 Filistinli sivili acımasızca katletti.

Samu Katliamı (Kasım 1956):

Batı Şeria’ya bağlı Samu köyüne saldıran işgalci askerler, köyü yerle bir ederken, imha operasyonunda 18 Filistinli hayatını kaybetti. Onlarcası yaralandı.

 

Dikkat edilirse İsrail katlediyor ve bayan golde meir 1969-1974 arası her hangi bir zamanda şu sözü söylüyor "Bizim çocuklarımızı öldüren Arapları, biz bağışlayabiliriz. Kendi Arap çocuklarını bizim öldürmemize zorlamalarını, asla bağışlıyamayız." 1948/1956 arası yahudilerin yaptıkları katliamlara Araplarmı zorlamış ve bilgiç bayan golde meir yıllarca sonra bu sözü söylemiş.

Amaç belli propaganda savaşı ve batıda'ki Müslüman imajı ve kirli emperyalizm. Yoksa golde meir melek değil öbür israilli politikacılar gibi...

 

 

 

Gönderi tarihi:
Sayın politika

 

İsrail'in savaş suçlusu olduğu konusunda tamamen aynı fikirdeyim. Ama Hamas İsrail Gazze'den tamamen çekilse ve ateşkes ilan etse bile saldırmaya devam edeceğini söylemiştir. Duygusal yaklaşmakla sadece Hamas ölümü göze almıyor, yönetiminde olduğu çoluk çocuk yüzbinlerce kişinin de ölümünü göze alıyor. Düzenli bir ordu ile İsrail ordusuna savaş açma imkanı ve yeterliliği gerek teknolojik, gerek askeri açıdan olmadığına göre yine roket atmaya devam edeceği anlaşılıyor. Bu roketlerle verebildiği zarar da ortada, son derece etkisiz kalıyor. İsrail'in askeri gücünü ve arkasındaki ABD desteğini de kabul etmek lazım. Hamas'ın İsrail'in Gazzeyi boşaltması ve ateşkes ilan etmesi durumunda, saldırmaya devam etmesini bu sebeple gerçekçi ve sonuç verici olmaktan uzak görüyorum. Savaş strateji işidir. Hazır dünya Filistin'in yanında yer almaya başlamışken, bu durumu uluslararası baskıyı arttırmakta kullanması, özgürlüğünü bu yolla elde etmeye çalışmasını daha efektif ve doğru bulduğumu söylemek isterim. Ateşkes sonrası ise İsrail'in savaş suçlarından yargılanmasını sağlamaya çalışmalıdır.

 

Saygılar...

 

Hamas'tan yapilmis olan aciklama;Israil askerleri Gazze'den tamamen cekilmedikten ve sinir kapilari acilmadigi sürece savasa devam edecegi yönündedir,sizin söylediginiz tarzda bir aciklamasi olduysa onu bilemem.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Yahudi dostu, akrabasi, arkadasi, olarak Yahudileri savunmak Müslümanlari sevmemek,Islama karsi olmak Yahudiligi benimsemek herkesin kendi özgür tercihidir,bu kimseyi ilgilendirmiyor.Bir davayi tartisirken o davanin bir tarafiymis gibi olarak karsi tarafa hic hak vermemek objektiflik degildir.Israil Filistin davasini tartisirken güc dengelerini yerli yerine koyamayip tutulan tarafa hissedilen sempatik duygularla tartismak hic objektiflik degildir.Objektif olmak sorunun kökenine inebilmek ve magdurla zalimi teshis edebilmekle olur.

 

Objektif bakildiginda su resmin görülmesi gerekirken maalesef bir tarafa duyulan nefretle diger tarafa her hakki tanimak gibi bir resim cikmaktadir ortaya.Görülmesi gereken resim;Israil icin Filistin topraklari gaspedilmis Israil devleti kurdurulmustur.Buna karsi olan Araplar Israille savasmis ve maglup olmuslardir.Israil bu savasta ele gecirdigi topraklarin üzerine yerlesmis normalde baris yapildiktan sonra yine eski sinirlarina dönmesi gerekirken,Tevratta Israil ogullarina vadedilmis topraklar diyerek o topraklari da gaspetmistir.Araplar baris sarti olarak Israilin topraklardan cekilmesini sart kosarken Israil ise,hem güvenlgini öne sürerek hemde Araplardan Israili tanimalari kosuluyla bir kisim yerleri iade edebilecegini aciklamistir.Burada eger gercekci olarak olaya bakarsak Israilin güvenligi tabiiki önemlidir ama bu güvenlik Araplarin topraklarini geri vermesiyle garanti altina alinabilecek bir olgudur.Yoksa siz beni tanirsaniz bende birkisim topraklari geri veririm yaklasimi dayatmaci bir yaklasimdir dolayisiyla Israilin politikasini gayet net olarak anlatmaktadir.

 

Israil ve Araplarin baris icinde yasamalarinin önündeki en büyük engel Amerikadir,ve Israili her halukarda destekleyen iki yüzlü Batidir.Neden Amerika?Amerika Israile karsi BM'de alinan her kinama kararini,her sanksiyonu veto etmis ve dolayisiyla Israilin terörünü mesrulastirmistir.Eger Amerika dünya üzerinde ve yakindoguda baris istiyorsa Israilin kulagini cok sertce cekebilmeli ve bu konuda barisci bir yola girmelidir.Amerika Yakindoguda Israilin jandarmaligina oynayip onu Irana karsi bir ileri karakol olarak görüp her yaptigi katliama göz yumdugu sürece yakindoguda savas olacaktir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Kendi "ARAP" çocuklarını bizim öldürmemize zorlamalarını asla bağışlamayız.

"ÖLDÜRME O ZAMAN .NİYE ÖLDÜRÜYORSUN"

Bizim çocuklarımızı öldüren Arapları,biz bağışlayabiliriz.

" YALANIN DANİSKASI ARAPLAR ONLARIN ÇOCUKLARINI ÖLDÜRECEK YAHUDİ BAĞIŞLAYACAK"

 

 

 

Kardeşim, eger bu alti çizgili yazi YALANSA, o zaman, siz gelin bize, yahudilerin gidip Alman Milletinden intikam almak icin, lokantalara intihar saldırısı yapıp onları oldurmesinde, otobusleri, ucaklari kaçırmasinda, Almanlari hedef yapip, kendi milletinin 6 milyonu katledildigi gibi, onlarinda çocuklarini katletmeye devam etmesinden bir çok ornekler verebilirsiniz!

 

Niye ornek veremiyorsunuz ama iddia yapabiliyorsunuz?

Gönderi tarihi:
Kardeşim, eger bu alti çizgili yazi YALANSA, o zaman, siz gelin bize, yahudilerin gidip Alman Milletinden intikam almak icin, lokantalara intihar saldırısı yapıp onları oldurmesinde, otobusleri, ucaklari kaçırmasinda, Almanlari hedef yapip, kendi milletinin 6 milyonu katledildigi gibi, onlarinda çocuklarini katletmeye devam etmesinden bir çok ornekler verebilirsiniz!

 

Niye ornek veremiyorsunuz ama iddia yapabiliyorsunuz?

 

Alman milletinden Yahudinin gidip ekstradan lokantada,uçakta vs vs öldürmesine gerek yokki,ikinci Dünya savaşından sonra Alman milleti hem milyarlarca tazminat ödedi hemde yahudi intikamcılar Dünyanın her tarafında mazlum sıfatı ile nazi avladı ve dahada avlıyor daha ne yapacaklar.

Üstelik şu an Almanyada yahudi medya'da hakim ve dilediği gibi yönlendiriyor, hem batıyı hemde Almanya'yı Anti semitizm ayakları ilede uyutup istedikleri gibi davranıyorlar, yani hem ırkçı hemde dinci olarak birde gidip çocukmu öldürsunler zaten yaptıklarını,ve yapacaklarını yapıyorlar.

Gönderi tarihi:
Evet, sizin yazınız durumun özeti.

 

 

Bu bayan 1969-1974 arasinda, Israilin başbakanı idi. 1978 yilinda vefat eden bu insanin yukarda söyledigi buydu:

 

"Bizim çocuklarımızı öldüren Arapları, biz bağışlayabiliriz. Kendi Arap çocuklarını bizim öldürmemize zorlamalarını, asla bağışlıyamayız.

Araplar kendi çocuklarına olan sevgisi bize olan nefretlerini aşarsa, yalnız o zaman barış olur." - Golda Meir

 

Bu mudur bunca vahşetin açıklaması, vicdani yansıması?İsrail askerleri kadın,çocuk yaşlı, hasta demeden öldürüken içi kan ağlıyor şimdi değil mi?Vahşice öldürdükleri insanları fotograf karelerine fon yapan askerler ızdırap içindeler yüzlerinden okunuyor.Gazze'de yükselen dumanları, akan göz yaşlarını izleyip zafer dansı yapan İsrailliler hakikaten istemeyerek yapıyorlar bu vahşeti.Arapların çocuklarını öldürmelerine içleri el vermiyor, vicdanları sızlıyor bundan dolayı Arapları çocuklarıyla topluca katlederek ortada büyük, küçük kimse kalmazsa vicdanları huzura erecek.Ne vicdan ama!Söylesenize kendilerinin eleştirirdikleri, insanlık dışı davranmakla suçladıkları Hamas'tan,Araplardan hangi insani üstünlükleri var?İsrail'in şu yaptıkları karşısında, benimsediği düşünce karşısında gel de Hamas olma gel de Hamas'a hak verme!İsrail Filistinlilere Hamas olmanın dışında başka bir şans tanımıyor.Allah aşkına İsrail'in yaptığı bu katliama hangi sebep vicdanı rahatlatacak hangi sebep ölen o çocukların bu şekilde öldürülmesine meşru sebep olacak?Sen bir millete yşama şansı tanımazsan ilk amacın onu yoketmek, yaşadıkları yerleri sahiplenmek olursa o milletin özgürlük için kaybedeceği fazla bir şeyi yoktur.O insanın elinde silah yoksa en önemli varlığını canını silah yapar ve gözünü kırpmadan feda eder.Bu feda ediş inanılan değerleri zorlar ve ötesine geçer bambaşka hal alabilir.Ki Filistin'de olduğu gibi...Onların çocuklarını canlı bomba yapmaları ya da bu şekilde masum insanları öldürmelerini inancım tasvip etmez; ama vatan için, özgürlük için, ölümü, canını feda etmeyi inancım emreder.Bu anlayışın sınırları zorlandı mı, radikalleşti başka bir yol bırakılmadı mı, karşınızda Hamas gibi oluşumları görürsünüz.Artık yanlışla dogru birbirine karışmıştır ölüm öldürme hiç de zor değildir.Hamas teröristse İsrail hangi tanımla tanımlanır?

 

 

İ

Gönderi tarihi:
Bu mudur bunca vahşetin açıklaması, vicdani yansıması?İsrail askerleri kadın,çocuk yaşlı, hasta demeden öldürüken içi kan ağlıyor şimdi değil mi?Vahşice öldürdükleri insanları fotograf karelerine fon yapan askerler ızdırap içindeler yüzlerinden okunuyor.Gazze'de yükselen dumanları, akan göz yaşlarını izleyip zafer dansı yapan İsrailliler hakikaten istemeyerek yapıyorlar bu vahşeti.Arapların çocuklarını öldürmelerine içleri el vermiyor, vicdanları sızlıyor bundan dolayı Arapları çocuklarıyla topluca katlederek ortada büyük, küçük kimse kalmazsa vicdanları huzura erecek.Ne vicdan ama!Söylesenize kendilerinin eleştirirdikleri, insanlık dışı davranmakla suçladıkları Hamas'tan,Araplardan hangi insani üstünlükleri var?İsrail'in şu yaptıkları karşısında, benimsediği düşünce karşısında gel de Hamas olma gel de Hamas'a hak verme!İsrail Filistinlilere Hamas olmanın dışında başka bir şans tanımıyor.Allah aşkına İsrail'in yaptığı bu katliama hangi sebep vicdanı rahatlatacak hangi sebep ölen o çocukların bu şekilde öldürülmesine meşru sebep olacak?Sen bir millete yşama şansı tanımazsan ilk amacın onu yoketmek, yaşadıkları yerleri sahiplenmek olursa o milletin özgürlük için kaybedeceği fazla bir şeyi yoktur.O insanın elinde silah yoksa en önemli varlığını canını silah yapar ve gözünü kırpmadan feda eder.Bu feda ediş inanılan değerleri zorlar ve ötesine geçer bambaşka hal alabilir.Ki Filistin'de olduğu gibi...Onların çocuklarını canlı bomba yapmaları ya da bu şekilde masum insanları öldürmelerini inancım tasvip etmez; ama vatan için, özgürlük için, ölümü, canını feda etmeyi inancım emreder.Bu anlayışın sınırları zorlandı mı, radikalleşti başka bir yol bırakılmadı mı, karşınızda Hamas gibi oluşumları görürsünüz.Artık yanlışla dogru birbirine karışmıştır ölüm öldürme hiç de zor değildir.Hamas teröristse İsrail hangi tanımla tanımlanır?

 

 

İ

 

Sayin Fuzuli,

 

Sizin elestirdiginiz Savasin cirkinligi... hepsi bu kadar.

 

11 Eylul, 2001'de terroristler New Yorka saldirip 3000 kisiyi oldurduler. Amerika ve Afganistan o anda savasta degillerdi. Amerika Afganistan Hukumetine orda siginan Osama Bin Ladin ve diger bir kac araplari yargilanmalari icin verin dedi... Molla Omar (Taliban Baskani) red etti. Amerikanin baska bir caresi yoktu, savas acmaktan! Bu Afganistan Savasinda, bir suru masumlar oldu! Bu masumlarin kanlari, Taliban Liderlerinin ve Osama Bin Ladin'in ellerinde.

 

Savasta Masum insanlar olecekler. Bu bir gercek. Ama terroristlerin hedefi yalniz masumlari oldurmek, buda bir gercek!

 

Filistinli cocuklarin kanlari, Hamasin ellerinde! Bakiniz Nisan, 2008 de yapilmis Hamas uzerindeki fikirler Ankete gore:

 

1075-1.gif

 

Favorable=Lehinde, taraftar

Unfavorable= elverişsizlik, zararlı bir şekilde

Gönderi tarihi:
Sayin Fuzuli,

 

Sizin elestirdiginiz Savasin cirkinligi... hepsi bu kadar.

 

11 Eylul, 2001'de terroristler New Yorka saldirip 3000 kisiyi oldurduler. Amerika ve Afganistan o anda savasta degillerdi. Amerika Afganistan Hukumetine orda siginan Osama Bin Ladin ve diger bir kac araplari yargilanmalari icin verin dedi... Molla Omar (Taliban Baskani) red etti. Amerikanin baska bir caresi yoktu, savas acmaktan! Bu Afganistan Savasinda, bir suru masumlar oldu! Bu masumlarin kanlari, Taliban Liderlerinin ve Osama Bin Ladin'in ellerinde.

 

Savasta Masum insanlar olecekler. Bu bir gercek. Ama terroristlerin hedefi yalniz masumlari oldurmek, buda bir gercek!

 

Filistinli cocuklarin kanlari, Hamasin ellerinde! Bakiniz Nisan, 2008 de yapilmis Hamas uzerindeki fikirler Ankete gore:

 

Favorable=Lehinde, taraftar

Unfavorable= elverişsizlik, zararlı bir şekilde

 

Arkadaşımızın zaten savunduğuna göre, cinayetlerde katiller hariç herkes suçludur. Maktullerde dahil. Tek masum vardır oda katil.

 

Savaşın çirkinliğiymiş. Savaşın bile yasaları vardır. Sivilleri kasıtlı ve bilinçli olarak katletmenin savaş hukuğunda bile yeri yoktur.

 

Filistin'li çocukların kanları onları katleden İsrail'in elinde değil dimi. Hamas'ın varlığı İsrail'e Filistin'de insanlık suçu işleme meşruiyeti veriyor değil mi ? Pardon "İnsanlık Suçu" denilen fiiller tanımlanırken "şu durumlarda işlenmesi normaldir meşrudur" gibi bir tanımlama mı yapılmış ? Siz bize İnsanlık suçunu meşru göstermeye mi çalışıyorsunuz ?

 

Hepsini bir kenara bıraktım. Eğer araplar 1930'larda ve 40'larda Yahudi terör örgütlerinin Filistin'deki eylemlerini bahane ederek Yahudilere karşı katliam gerçekleştirseydi bunu normal ve meşru olarak mı görecektiniz ?

 

Sudan'da ayrılıkçı hristiyan terör örgütlerinin eylemlerini bahane ederek yerlilere karşı katliam gerçekleştiren Sudan hükümetini haklı mı görüyorsunuz ?

 

Bu arkadaşlarımızın İnsanlık Suçunu savunma ve meşrulaştırma adına söyledikleri artık fanatizmin boyutunu gözler önüne seriyor. İnsanlık Suçunu "savaş bu masumlar ölür" şeklinde bir söylemin arkasına gizlemeye çalışmak ? Savaşta masumların istenmeyen bir biçimde ölmesi ile, bilinçli ve kasıtlı olarak katledilmeleri aynı şeyler değildir. İsrail'in Gazze'de bilinçli ve kasıtlı olarak sivilleri katlettiği belgelenmiş gerçeklerdir. Siz bunu "savaşta masumlar ölür" gibi bir söylemin arkasına saklamaya çalışıyorsunuz.

 

O zaman "İnsanlık Suçu" diye bir şey yok. "Katliam" diye bir şey yok. Hepsi "savaşta masumlarda ölür" gerçeğinin bir parçası öyle mi ?

 

Yoksa "İnsanlık suçu" olabilmesi için illa müslüman ortadoğulular tarafından gerçekleştirilmiş olması mı gerekiyor ?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.