Misafir Evren. Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Eylül 2008 Hak İhlalleri RaporuÖzgür-Der Diyarbakır Şubesi tarafından her ay periyodik olarak hazırlanan aylık hak ihlalleri raporunu kamuoyu ile paylaştı. Eylül 2008 Hak İhlalleri Değerlendirme Raporu, değerlendirme ve bilanço olmak üzere iki dosya şeklinde yayınlandı. Raporun tamamını ilginize sunuyoruz.13.10.2008 16:40 ÖZGÜR-DER EYLÜL 2008 İNSAN HAKLARI RAPORU "Kürt sorunu tamamen askeri oligarşinin inkar ve savaşa dayalı politikalarına terk edilmiş durumda. Yıllardır askeri kafayla sürdürülen inkâr ve savaş politikalarında ısrar, son 25 yılda hayatını kaybeden on binlere her gün yenilerinin eklenmesine neden oluyor." 12 Ekim 2008 / Diyarbakır Giriş 12 Eylül darbesinin üzerinden 28 yıl geçti. 12 Eylül'le hesaplaşmamak sürecin devam etmesine, dolayısıyla insan hakları açısından vahim bir tablonun çıkmasına neden oluyor. 12 Eylül rejiminin yasal ve zihinsel artıkları, toplumu her açıdan ve içten içe zehirlemeye devam ediyor. Özellikle yüksek yargı bürokrasisi başta olmak üzere silahlı ve silahsız bürokrasi üzerinden süreç sürdürülüyor. Kürt sorununda uygulanan savaş politikası, Susurluk, Yüksekova, Şemdinli ve Ergenekon çeteleşmesi, başörtüsü ve cumhurbaşkanlığı ile ilgili anayasa mahkemesi kararları ve süregelen askeri vesayet sistemi bunun en bariz kanıtı. Her ne kadar askeri bürokrasi, açık açık 12 Eylül'ü savunamasa da 12 Eylül düzeninin postmodern yansıması olan 28 Şubat'ı bin yıl sürdürme kararlılığından vazgeçmeyeceklerini söylemekten çekinmiyor. Son iki genelkurmay başkanı da bu kararlılığın altını kalın bir çizgiyle çizdi. Genelkurmay çeteleşmeye sahip çıkma konusunda da oldukça açık davranıyor. "Ergenekon'un ne olduğu belli değil" diye açıklama yapmakla yetinmeyerek dava sürecine müdahale olacak şekilde "Ergenekon terör örgütü" soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'a "TSK adına" ziyarette bulundular. Cezaevlerinde 50 hasta tutuklu ve hükümlü zamanında tahliye edilmediklerinden öledursun Ergenekon Tutukluları bir bir "hasta" denilerek tahliye ediliyor. Diğer yandan Kürt sorunu tamamen askeri oligarşinin inkar ve savaşa dayalı politikalarına terk edilmiş durumda. Yıllardır askeri kafayla sürdürülen inkâr ve savaş politikalarında ısrar, son 25 yılda hayatını kaybeden on binlere her gün yenilerinin eklenmesine neden oluyor. Öte taraftan son dönemlerde emniyet ve yargı İslami kesimi baskı altında tutmak için "el-Kaide ile irtibatlı olmak" gibi bir muhayyel gerekçe üreterek ilgili ilgisiz birçok kişi ve çevre hukuksuzca gözaltına alıyor ve tutukluyor. Son olarak bu şekilde hukuksuzca gözaltına alınan kişilerden biri de İslami camianın yakından tanıdığı ve suçlamalarla ilgisinin olmadığı bilinen Ali Rıza Akgün'dü. Savaşta Israr Masumların Canına Mal Oluyor! Bölgede yoğunlaşan çatışmalar ve operasyonlar sivil insanları, sivillerin yerleşim yerlerini, ormanları ve her şeyden öte yaşam hakkını ciddi bir şekilde tehdit ediyor, sivillerin ölümüne ve yaralanmasına neden oluyor. 4 Eylül 2008 Perşembe akşamı Hakkâri Yüksekova`ya bağlı Büyükçiflik (Xirbate) Beldesi'nde çobanlık yaparak geçimini sağlayan Reşat Çiçek hayvan otlatırken kolluk kuvvetleri tarafından örgüt üyesi olduğu iddiasıyla öldürüldü. 12 Eylül akşamı Diyarbakır Lice'ye bağlı Ecemiş (Mala Miho Bro) köyünde ikamet eden Murat Tekdal Şenlik köyü kırsalında kolluk kuvvetleri tarafından örgüt üyesi olduğundan bahisle öldürüldü. Yürütülen operasyon sırasında öldürülen Murat Tekdal ve Reşat Çiçek`in öldürüldüğü yerde incelemelerde bulunan insan hakları örgütlerinin temsilcileri, her iki ölüm olayını da "yargısız infaz" olarak değerlendirdiler ve bölgede son zamanlarda buna benzer olaylarda ciddi artış olduğuna dikkat çektiler. Bölgede adı konmamış kirli bir savaş yürütülüyor. Şüphesiz kirli savaşın olduğu yerde, şüpheli ve kolluğun aşırı ve orantısız güç kullanmasına bağlı ölümler, yargısız infaz iddiaları, orman yangınları, mayın ve patlayıcılardan kaynaklanan ölüm ve yaralanma vakaları olağan olur. Bizler de Özgür-Der olarak, operasyonların durdurulması, sivil ölümlerin araştırılması, olay ve failleri hakkında etkin bir şekilde soruşturma başlatılması, hükümet ve Meclis İnsan Hakları Komisyonunun olayları titizlikle araştırması ve kolluğun silah kullanma yetkisinin gözden geçirilmesi şeklindeki taleplerimizi yineliyoruz. Genelkurmay'dan Ergenekon Şüphelilerine Resmi Ziyaret Ergenekon operasyonunun Kürt illerine ve muvazzaf subaylara uzanması gerektiği tartışmaları sürerken, Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, Kandıra F Tipi Cezaevinde Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Org. Şener Eruygur ve Org. Hurşit Tolon'u bulundukları cezaevlerinde ziyaret etti. Ziyaret Genelkurmay'ın "resmi" internet sitesinden duyuruldu. Duyuruda ziyaretin "Türk Silahlı Kuvvetleri adına" yapılmış olduğu özellikle belirtildi. Yargıyı baskı altına almayı, ikinci Şemdinli vakasına kapı aralamayı amaçlayan ziyaret yargıya açık bir müdahaledir ve suçtur. Genelkurmay böylece soruşturma konusunda yargıya bir hat çizmiştir. Bu hususta ziyaretin Başbakan Erdoğan tarafından da "insani amaçlı" olarak nitelenmesi siyaset içinde oligarşik kuşatmayı kıracak bir iradenin maalesef olmadığını göstermiştir. Ergenekon soruşturması ile ilgili ilginç bir gelişme ise sağlık alanında yaşanıyor. Tahliye umutları boşa çıkan bazı sanıklar "sağlık sorunu" bahanesiyle bir bir tahliye olmaya başladılar. Ayşe Asuman Özdemir ve Ferit İlsever'den sonra emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un da doktor raporu ile tahliye edilmesi akıllara soru işaretleri getiriyor. Özgür-Der Diyarbakır Şubesi İnsan Hakları Komisyonu Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 EYLÜL 2008 HAK İHLALLERİ BİLANÇOSU YAŞAM HAKKI Yüksekova'da Bir Çoban Öldürüldü Hakkâri'nin Yüksekova İlçesi'nde askeri operasyon sırasında Reşat Çiçek (25) adlı bir çoban HPG militanı olduğu iddiasıyla vurularak öldürüldü. (DİHA- 4 Eylül) Iğdır'da Korucu Silahıyla Aile Katliamı: 4 Ölü Iğdır'ın Karakoyun ilçesine bağlı Aşağı Alican köyünde korucu ağabeyinin silahını alan Deniz Tutka (35), babası, ağabeyi ve yengesini öldürdükten sonra intihar etti. (ANF-6 Eylül) Tersane'de Yine İşçi Ölümü! Yalova'nın Altınova ilçesindeki tersane bölgesinde çalışan 16 yaşındaki işçi Muharrem Ceylan, elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.(hurhaber.com- 11 Eylül) Lice'de Yargısız İnfaz Diyarbakır'ın Lice İlçe'sinde Murat Tekdal (30) adlı kişi ormanlık alanla avlanırken güvenlik güçleri tarafından HPG militanı olduğu iddiasıyla öldürüldü. (ANF- 13 Eylül) ŞÜPHELİ ÖLÜMLER Siverek'te Silahlı Saldırı: 1 Ölü Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'nde kimliği belirsiz kişiler tarafından silahlı saldırıya uğrayan Faik Hançer (33) adlı kişi hayatını kaybetti. (Gündem- 2 Eylül) Bingöl'de Faili Meçhul Cinayet Bingöl'ün Genç İlçesi, Yeniyazı Köyü, Çevreli Mezrası'nda bir evi basan silahlı bir grup, Muhittin Fidan'ı (63) evinden zorla çıkardıktan sonra mezranın dışında tabancayla ateş ederek öldürdü. (ANF- 5 Eylül) Bingöl'de Boğazı Kesilmiş Erkek Cesedi Bulundu Bingöl'ün Çukurdere Köyü yakınlarında dereye yuvarlanmış aracın içinde bir erkek cesedi bulundu. Boğazı kesilmiş ve kalbinden bıçaklanmış cesedin R.B.'ye (38) ait olduğu tespit edildi. (mynet.com- 11 Eylül) Yüksekova'da Silahlı Saldırıda Bir Kişi Öldürüldü Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde silahlı saldırıya uğrayan bir kişi öldürüldü. Alınan bilgilere göre, Yüksekova'ya bağlı Yeşildere yolu üzerinde meydana gelen olayda, Selim Tekçe adlı kişi kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. (ANF- 12 Eylül) Siverek'te Faili Meçhul Cinayet Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'nde Suat Bozdağ (30) adlı kişi, yolda yürürken uğradığı silahlı saldırıda başına isabet eden 5 kurşunla öldürüldü .(ANF- 15 Eylül) Çeçen Komutana Kanlı İnfaz Çeçenistan'ın bağımsızlık için Rusya'ya karşı başlattığı mücadelede aktif olarak yer aldıktan sonra emekliye ayrılarak İstanbul'da Çeçen mülteci kampında yaşamaya başlayan Gazhi Edilsultanov (57), 17 Eylül'de Başakşehir İlçesi'nde kafasına isabet eden 2 kurşunla öldürülmüş olarak bulundu. (Yeni Şafak- 18 Eylül) İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE Taraftara Polis Dayağı Kocaeli'nde Körfez Belediyespor ile Gebzespor maçında iki takımın atkısıyla taraftarları selamlamak isteyen Körfez Belediye spor amigosu "Toto" lakaplı İsmail Turguttaş sahaya girince polis memurları, yere yatırdıkları Turguttaş'ı tekmeleyerek darp etti. (Star- 2 Eylül) Karakolda İşkence İzmir'in Narlıdere İlçesi'ndeki evinden sigara almak için çıkan Saygı Sönmez'in (27), parkta tanık olduğu kavgayı ayırmaya çalıştığı sırada olay yerine gelen polis ekipleri tarafından karakola götürüldüğü iddia edildi. Saygı Sönmez'in ablası Muradiye Sönmez, kardeşinin direkt nezarethaneye atıldığını, ailesini aramasına izin verilmediğini, Erzincanlı olduğu öğrenilince de dövüldüğünü kardeşini döven polis memurunun parmağında yüzük de olduğunu belirterek kardeşinin elmacık kemiğinin çökmüş olduğunu, çenesinde de iki kırık bulunduğunu dile getirdi. (Evrensel- 3 Eylül) Birgün Okuruna "Gözaltında Taciz ve Hakaret" Tutku Türkol, 5 Eylül'de İstanbul Kadıköy Rıhtım'da elinde Birgün Gazetesi'yle evine doğru yürürken gözaltına alındığını ve karakolda hem hakarete hem de tacize uğradığını savundu. (Birgün- 7 Eylül) Askerler Ölen HPG'lilerin Cenazelerine Basarak Fotoğraf Çekti Bitlis'in Mutki Ilçesi'nde 26 Ağustos'ta çıkan çatışmada ölen 8 HPG'lilerin olay yerinde, askerlerin cenazelerin üzerine basarak fotoğraf çektikleri ortaya çıktı. (ANF- 15 Eylül) Muş'ta Gözaltına Alınan 30 Kişiye İşkence! Muş'un Malazgirt İlçesi'nde Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan roketli saldırının ardından gözaltına alınan 30 kişinin işkence gördüğü belirtildi. (ANF- 16 Eylül) Seyyar Satıcıya Polis Dayağı Diyarbakır'da halk pazarında sebze-meyve satan Fırat Çağlar adlı kişinin, sivil polis memuru olduğu belirtilen bir kişi tarafından, meyveleri seçerek almasına izin vermemesi üzerine dövüldüğü iddia edildi.(Gündem- 18 Eylül) Tekstil İşçisine Gözaltında İşkence Tekstil işçisi Halit Çelebi, İstanbul'da İngiliz Konsolosluğu civarında 2 sivil polis memuru tarafından durdurulduğunu, kimliğinin istenmesi üzerine sivil giyimli oldukları için önce polis memurlarının kimlik göstermelerini talep etmesi üzerine kimliğini gösteren polis memuru İ.B.tarafından dövüldü. Çelebi, daha sonra olay yerine gelen bir ekip otosuyla Kasımpaşa Karakolu'na götürüldü. Karakolda 2 polis memuru tarafından sorgulanan Çelebi, karakolda işkence ve hakarete uğrayıp, tehdit edildiğini iddia etti. (Evrensel- 19 Eylül) 'Askeri Cezaevinde İşkence Gördüm' Adana'daki 6. Kolordu Komutanlığı Askeri Cezaevinde tutuklu er Murat Polat'ın işkence sonucu öldürüldüğü iddiasıyla ilgili davada tanıklık eden asker Hasan Motu cezaevinde işkence gördüğünü söyledi. (AA- 27 Eylül) MİLİTER UYGULAMALAR Ergenekon Tutuklusu Eşini Bile 'Dindar' Diye Fişlemiş Ergenekon terör örgütünün tutuklu sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın'ın, eşi Yasemin Fidan Sayın'ı bile 'dindar-şeriatçı' diye fişlediği ortaya çıktı. Ergenekon davasının ek klasörlerindeki ilginç belgeye göre, Sayın, 2002 yılında hazırladığı istihbarat raporunda eşini ve eşinin ailesini Genelkurmay'a şikâyet etmiş.(Zaman- 2 Eylül) TSK Ergenekoncu Paşalara Sahip Çıktı! Kocaeli İl Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un emriyle Ergenekon terör örgütü tutukluları emekli paşalar Org. Hurşit Tolon ve Org. Şener Eruygur'u ziyaret etti. Genelkurmay, ziyaretin TSK adına olduğunu açıkladı. (haksozhaber.net- 3 Eylül) "Bu Devlet Bana Adam Öldürttü" Ergenekon iddianamesinde delil olarak geçen bir CD'nin görüntüleri ilk kez ortaya çıktı. 2000'de Uşak Cezaevi'nde çıkan isyan sırasında çekilen görüntülerde yeraltı dünyasının ünlü ismi Nuri Ergin Sabancı'nın katil zanlısı Duyar'ı öldürdüğünü söylüyor, infaz emrini emekli general Küçük'ten aldığını ima ediyor. (Aktif- 3 Eylül) Başbuğ Savaşta Israrlı Olduğunu Açıkladı Beraberindeki kuvvet komutanları ile birlikte Diyarbakır'a gelen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yapmış olduğu basın açıklamasında, "terörle mücadelede kararlı olduklarını" söyledi. (ANF- 5 Eylül) 'Oğlum Devlet Adına 94 Cinayet İşledi' Susurlukçu özel harekat polisi Oğuz Yorulmaz'ın annesi Nuran Yorulmaz, oğlunun devlet adına 93-94 cinayet işlediğini söyledi, "Başlarında Veli Küçük vardı" dedi. (ANF- 5 Eylül) Genelkurmay 4 Kürt İlini Daha 'Güvenlik Bölgesi' İlan Etti Türk Genelkurmay Başkanlığı, internet sitesinde Şırnak, Siirt, Hakkari ve Van'ın bazı bölgelerini geçici güvenlik bölgesi olarak belirlediğini bildirdi. (ANF- 11 Eylül) Hakkari'de 2 Bölgeye Girişler 3 Ay Yasaklandı Hakkari'de 'askeri güvenlik bölgesi' olarak belirlenen 2 bölgeye, 13 Eylül-13 Aralık tarihleri arasında girişler yasaklandı. Hakkari Valiliği'nden yapılan açıklamada, yasaklanan 2 bölgenin İkiyaka ve Şırnak'ın Beytüşşebap doğusu uzantısı olan Hakkari bölgesi olduğu bildirildi. (ANF- 13 Eylül) "TSK Siyasetin Dışında Kalamaz" Dün gazetelerin temsilcileri ile yaptığı toplantıda "TSK'yi siyasetin içine çekmeyin" mesajı veren Başbuğ, bugün tam tersi bir açıklama yaparak, "TSK siyasetin dışında kalamaz" dedi. (haksozhaber.net- 17 Eylül) Org. Başbuğ: TSK 28 Şubat'ın Arkasında! Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, ''İletişim Toplantıları''nın ikinci gününde televizyon ve ajansların temsilcileriyle buluştu. Başbuğ, "28 Şubat'ın arkasında hata varsa bunu zaman değerlendirsin" diyerek TSK'nın 28 Şubat'ı sahiplenme azmini ortaya koydu. (haksozhaber.net- 17 Eylül) Pülümür'de Askerler Ormanlık Alanı Ateşe Verdi Dersim'in Pülümür İlçesi'nde HPG gerillalarının Mutu Jandarma Karakoluna düzenledikleri saldırı ardından askerler bölgedeki ormanlık alanı ateşe verdi. (ANF - 21 Eylül) 761 Teğmene Darbe E-Maili "Biz Atatürk'ün askeriyiz!" Ergenekon terör örgütü Ankara hücresi, 761 teğmenle mesaj grubu kurdu. 'Ülke elden gidiyor' provokasyonu yürüttü. Tutuklu paşalar Tolon ve Eruygur ile karargah evlerinde darbe toplantılarının yapıldığı görüntüleri ortaya çıktı. (haksozhaber.net- 20 Eylül) Eruygur'a Tahliye Kararı Ergenekon tutuklusu emekli Orgeneral Şener Eruygur, mahkeme tarafından sağlık durumu nedeniyle tahliye ediliyor. (haksozhaber.net- 21 Eylül) CEZAEVLERİ Erkek Tutukluya Tecavüz İddiası Bitlis Cezaevi'nde, Y.Y. (22) adlı bir erkek tutukluya gardiyan ve mahkûmların tecavüz ettiği ileri sürüldü. İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) başvuran Y.Y.'nin ailesi, Y.Y.'nin yemeğine önce uyku ilacı konulduğu, daha sonra tecavüz edilerek işkence yapıldığını savundu. (Gündem- 2 Eylül) Torbalı Cezaevi'nde Ziyaretçiler Soyularak Aranıyor Torbalı Cezaevi'nde yatmakta olan oğlu Devrim Türkmen'i ziyarete giden anne Gülnaz Türkmen, görevli kadın polis tarafından iç çamaşırı çıkartılarak arandı. Anne Gülnaz Türkmen İHD İzmir Şubesi'ne başvuruda bulunarak, kendisine yapılan 'onur kırıcı' muameleye ilişkin yasal girişimde bulunulmasını talep etti. (ANF- 8 Eylül) Hasta Kadın Tutsaklara Muayene Engeli Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Fadime Özkan, İzmir Cezaevi İnisiyatifi'ne gönderdiği mektupta, hasta tutukluların muayene ve tedavi sırasında karşılaştığı zorlukları aktardı. Mektupta, Zeliha Bulut adlı kişinin, 4 Temmuz günü, tedavi olmak üzere Sincan Devlet Hastanesi'nin jinekoloji bölümüne götürüldüğü ancak tedavi sırasında Bulut'un kelepçesi açılmadığı gibi, askerler, muayene odasından çıkmadığı için Bulut'un tedavi edilmeden yeniden cezaevine götürüldüğü bildirildi. (atilim.org- 9 Eylül) F Tipinde Baskılar Açlık Grevi Getirdi İzmir 1 No.lu F Tipi Cezaevinde tutuklu Misbah Aktaş, bir süredir kendisine ve cezaevinde tutuklu olan diğer yakınlarına yönelik olarak başta cezaevi müdürü olmak üzere tüm cezaevi idaresi tarafından baskı yapıldığın belirterek, çeşitli hak ihlallerine uğradığını ve bu nedenle son çare olarak süresiz açlık grevine başlamak zorunda kaldığını açıkladı. (ANF- 22 Eylül) Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 KÜRT SORUNU Kürtçe Konuşmaya Ceza Mersin 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 22 Temmuz seçimleri döneminde Mersin bağımsız milletvekili adayı olarak Kürtçe konuşma yaptığı gerekçesiyle Orhan Miroğlu'nu Seçim Kanunu'nun 58, 60, 61. maddeleri uyarınca cezalandırdı ama cezanın açıklanmasını erteleyerek Miroğlu'nun 5 yıl süreyle "denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına" karar verdi. (bianet.org- 12 Eylül) Rojda'ya Şiir Okutmadı Muş Milletvekili Nuri Yaman, Aliağa Kaymakamı Emin Osman Bulgurlu'nun bir ilköğretim okulunun yeni dönem açılışında şiir okuyacak öğrencinin adı Rojda olduğu için programı iptal ettirdiğini açıkladı. Bulgurlu'nun daha önce de 'Sakıncalı Piyade' oyununu yasakladığı söyleniyor. (Taraf- 18 Eylül) Kürtçe İsim Bu Kez de 'Bilgisayarda 'Î' Harfi Yok'a Takıldı Ramazan Silgir adlı vatandaş 7 aylık çocuğuna Kürtçe 'Jîyan' ismini vermek için Viranşehir Nüfus Müdürlüğü'ne başvurdu. Nüfus müdürlüğü görevlisinin kendisine, 'Bilgisayarda 'î' harfi yok' dediğini belirten Silgir, Jîyan yerine Jiyan yazıldığını ifade etti. (ANF- 24 Eylül) MAYIN VE PATLAYICILAR Üzerine Kaya Düşen Mayın Patladı: 3 İşçi Yaralandı 4 Eylül'de Hakkâri'nin Çukurca İlçesi'nde askeri birliklerin enerji nakil hatlarında meydana gelen arızayı gidermeye giden Veysi Genç, Cihan Kutluk ve Fahretin Altıntaş adlı 3 işçi, önceden döşenmiş mayının üzerine kaya parçası düşmesiyle patlaması sonucu yaralandı. (Milliyet- 4 Eylül) Çöpe Bırakılan Ses Bombası 1 Kişiyi Yaraladı İstanbul Zeytinburnu'nda çöpe bırakılan ses bombasının patlaması sonucu Muhammet Akıncı (10) yaralandı. (ntvmsnbc.com- 6 Eylül) Mayına Basan Çoban Ağır Yaralandı Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde hayvan otlatan Kadri Uslu (16) araziye döşenmiş mayına basarak yaralandı. (mynet.com- 9 Eylül) Çobanın Bulduğu Cisim Patladı: 1 Ölü, 1 Yaralı Van'ın Gürpınar İlçesi'nde 9 Eylül'de, yerde buldukları cismin infilak etmesi sonucu Selahattin Ete (24) adlı çoban öldü, Adil Ertan adlı çoban ise yaralandı. (cnnturk.com- 10 Eylül) Askere Ait Patlayıcı 9 Yaşındaki Çocuğun Hayatını Aldı Batman'ın Sason ilçesi Balbaşı köyü kırsalında askerlere ait bulduğu cisimle oynayan 9 yaşındaki Ömer Soysal, cismin patlaması sonucu olay yerinde hayatını kaybetti. (ANF- 20 Eylül) İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ Güvenlik Görevlisi Yasak Sözcüsü! Çukurova Üniversitesi'nde başörtülü öğrencilerin kayıt yaptırması rektörlük tarafından yasaklandı. Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazanan Sümeyye Gül, kayıt merkezine geldiği sırada başörtülü olduğu gerekçesiyle binaya alınmazken, Gül'e güvenlik görevlileri tarafından 'ya başını aç ya da kayıt yaptırma' şeklindeki rektörün mesajı bildirildi. (Zaman - 1 Eylül) Boğaziçi'nde Başörtüsü Yasağı Boğaziçi Üniversitesi'nde yıllardır öğrenim gören başörtülü öğrenciler, akademik yılın başlayacağı gün yeni rektör Prof. Dr. Kadri Özçaldıran'ın talimatıyla üniversiteye alınmadı. (Vakit- 22 Eylül) Hürriyet'in 'İçki Dayağı' Haberi Yalan Çıktı Hürriyet gazetesinin "Çankaya'da içki dayağı şikayeti' başlığı ile verdiği haberin doğru olmadığı ortaya çıktı. Gazetenin "Çankaya'da bir markete giren 3 kişi 'mübarek günde içki satılır mı' diyerek görevlilere saldırdı' şeklinde haberleştirdiği kavganın içki yüzünden değil, hesap ödeme tartışmasından çıktığı anlaşıldı. (Vakit- 23 Eylül) Hürriyet istedi, vali cami mühürledi! Hürriyet Gazetesi'nin hedef gösterdiği cami mühürlendi. Hürriyet Gazetesi'nin, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından imam atanmadığı gerekçesiyle hedef gösterdiği Efdalzade Camii, İstanbul Müftülüğü tarafından imam görevlendirilmesine rağmen İstanbul Valiliği tarafından mühürlendi. (haksozhaber.net- 24 Eylül) DÜŞÜNCEYİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ Görevinden Uzaklaştırılan Belediye Başkanına Hapis Cezası Görevinden uzaklaştırılan Şırnak'ın Cizre İlçesi'nin Belediye Başkanı Aydın Budak'a, 2006 yılında düzenlenen Cizre Kültür ve Sanat Günleri'nde yaptığı bir konuşmadan ötürü açılan davada 10 ay hapis cezası verildi (Gündem- 3 Eylül) Baydemir'e Hapis İstemi Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e, katıldığı bir programdaki konuşmasından dolayı, 5 yıl hapis istemiyle dava açıldı.(Yüksekovahaber – 10 Eylül) 'Vicdani Ret' Açıklamasına Soruşturma Van Anti-militarist Inisiyatifi Sözcüsü Sami Görendağ, İHD Şube Başkanı Cüneyt Caniş ve Eğitim Sen Şube Başkanı Lezgin Botan hakkında vicdani retçiler üzerinde uygulanan baskılara ilişkin yaptıkları basın açıklaması nedeniyle soruşturma açıldı. (ANF- 16 Eylül) Alınak'a Cezaevi Yolu Hakkında verilen para cezasını ödemeyi reddettiği için Kars Kapalı Cezaevi'nde 50 gün kaldıktan sonra 3 gün önce tahliye olan DTP'li Mahmut Alınak, Kars Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Kafkas Üniversitesi Öğrenci Derneği'nin düzenlediği bir konferansta yaptığı konuşma nedeniyle 4 ay 5 gün hapis cezasına çarptırıldı. (haber10.com- 16 Eylül) Hamid Dilbahar Tutuklandı Batman'da 10 Eylül günü düzenlenen anadil mitinginde yaptığı konuşma gerekçe gösterilerek Van'da gözaltına alınan Yüksekovahaber sitesinin yazarlarından Hamid Dilbahar, ifadesinin alınması için Batman'a getirildikten sonra mahkeme tarafından tutuklandı. (yuksekovahaber.com - 16 Eylül) "Gerilla Helikopterden Atıldı" Dedi, Hayatı Karardı Kasım Çakan, çatışmaların en yoğun olduğu yıllarda Kürt illerinde astsubay olarak görev yaptı. Gerillaların canlı canlı helikopterden atıldığını, cesetlerine tecavüz edildiğini, çok sayıda köylünün kaybedildiğini kaleme alıp, olayların soruşturulmasını istedi. Suç duyurusunda bulunduğu Cumhuriyet Savcılığı ise kendisine dava açtı. Bununla da kalmadı yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Çakan'ın yakalanmasına karar verdi.(ANF- 24 Eylül) Fikri Sağlar'a 6 Yıl Hapis İstemi Eski Bakan Fikri Sağlar hakkında Birgün gazetesindeki bir köşe yazısında 'Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği ve eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a da iftirada bulunduğu' iddiasıyla 2 ile 6 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açıldı. (haber10.com- 24 Eylül) Demirtaş'a 5 Yıl Hapis İstemi Avrupa Parlamentosu'nda yapmış olduğu bir konuşmadan dolayı DTP eski Eş Genel Başkanı Nurettin Demirtaş hakkında 5 yıl hapis cezası isteniyor. (ANF - 25 Eylül) TOPLANTI VE GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜ İngilizce Afişe Yasak İstanbul Valiliği Türkiye Komünist Partisi'nin 88. kuruluş yıldönümünde yapacağı etkinlikte kullanmak istediği İngilizce "Yankee Go Home - Yanki Evine Dön" afişi Türkçe dışında dillerde siyasi propaganda yapılamayacağını düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu'nun (SPK) 81/c maddesine göre yasakladı. (Radikal- 5 Eylül) Başbakanı Protesto Gösterisine Müdahale 12 Eylül'de İstanbul'da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 2008-2009 akademik yılı açılışı için bulunduğu İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Erdoğan'ın üniversitelerine gelişini protesto eden gruba polis ekipleri müdahale ederek, pankart açıp basın açıklaması yapmak isteyen öğrencilerden 18'ini gözaltına aldı. (Milliyet- 12 Eylül) Erdoğan 'Ananı Da Al Git' Dedi, Hayatı Altüst Oldu Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın 11 Şubat 2006 tarihinde Mersin gezisi sırasında "Çiftçinin hali ne olacak? Anamız ağladı. Hangi yüzle geliyorsun buraya?" diyerek tepki gösteren çiftçi Kemal Öncel'i "Ananı da al git" diyerek azarlaması sonrası 45 yaşındaki çiftçinin hakkında açılan davalarda 'Başbakan'a hakaret' suçundan beraat etmesine rağmen, 9 davadan 3'ünden toplam 3 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Diğer 6 dava ise halen sürüyor. (ANF- 23 Eylül) Basın Açıklamasına Katılan 6 Kişi Gözaltına Alındı Anadilde eğitim hakkı için Van'da düzenlenen basın açıklamasına katıldıkları için 6 kişi gözaltına alındı. (ANF- 25 Eylül) HABER ALMA VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ Vatan ve Milliyet Muhabirine Dava Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ve Milli İstihbarat Teşkilatı'na tüm Türkiye'nin telefon, internet ve faks haberleşmesinin izlenmesi yönünde yetki veren kararını haber yapan Vatan gazetesi muhabiri Kemal Göktaş ile Milliyet Gazetesi muhabiri Gökçer Tahincioğlu'na dava açıldı. İddianamede, tüm Türkiye'nin izlendiğine ilişkin mahkeme kararının gizli belge olduğu iddia edilirken, kararı veren hâkimin adının yazılması "terör örgütlerine hedef gösterme" suçu olarak değerlendirildi. (Radikal- 2 Eylül) Birgün Gazetesine Soruşturma Birgün Gazetesi imtiyaz sahibi Bülent Yılmaz ve sorumlu yazı işleri müdürü İbrahim Çeşmecioğlu ve gazeteci Hakan Tahmaz hakkında, Tahmaz'ın Murat Karayılan'la yaptığı ve Birgün Gazetesi'nde yayınlanan röportajı nedeniyle soruşturma başlatıldı. (bianet.org-3 Eylül) Halk Gerçeği Dergisi'ne 1 Ay Yayın Durdurma Cezası İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Halk Gerçeği Dergisi'nin 31 Ağustos tarihli 7. sayısının yayını 1 ay süreyle durduruldu. (ANF- 5 Eylül) Atılım Gazetesi'ne 68 davası Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakka'nın mücadelesinin konu edinildiği bir köşe yazısı yayınlayan Atılım gazetesi hakkında, "suç ve suçluyu övmek" suçlamasıyla dava açıldı. (ANF- 9 Eylül) Altan'a 301'den Suç Duyurusu BBP Ankara İl yöneticileri, 1915 olaylarına ilişkin yazdığı "Ah Ahparik" başlıklı köşe yazısı dolayısıyla gazeteci Ahmet Altan ve Taraf Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Tüzel Kişi Temsilcisi Adnan Demir hakkında suç duyurusunda bulundu. (Haber10 – 10 Eylül) Gazeteci Cengiz Kapmaz'a 10 Ay Hapis Cezası Alternatif gazetesi editörü Cengiz Kapmaz, eski milletvekili Orhan Doğan'la gerçekleştirdiği bir röportaj yüzünden 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. (ANF- 16 Eylül) Atılım Muhabirine Saldırı İstanbul'un Maltepe İlçesi'nde bulunan Ertuğrulgazi Lisesi'nde yaşanan olayları protesto eden Liseli Öğrenci Birliği'nin eylemini haber yapmak amacıyla izleyen Atılım Gazetesi muhabiri Şenol Sağaltıcı, polis ekipleri tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Fotoğraf makinesi kırılan Sağaltıcı'nın Esenkent Polis Karakolu'nda götürüldüğü belirtildi. (atilim.org- 16 Eylül) Alternatif Gazetesi 1 Ay Süreyle Kapatıldı Yayın hayatına 19 Mayıs 2008'de başlayan Alternatif gazetesi bir ay süreyle kapatıldı. (ANF - 21 Eylül) Kürt Medyasına 30 Kez Kapatma Cezası Verildi 'Kızıllaşan Özgür Halk' dergisi bir aylık süreyle kapatıldı. 2 çalışanının tutuklu olduğu dergi, geçen ay yayın hayatına başlamıştı. 2007 yılının başından bu yana Kürt medyasına yönelik 30 kez kapatma cezası verildi. ( ANF - 22 Eylül) Kandil Haberine Ceza PKK'nın kamplarına giderek haber yapan Hürriyet gazetesi muhabiri Sebati Karakurt hakkında 'Örgüt propagandası yapmak' suçundan dava açıldı. Mahkeme, Sebati Karakurt ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürleri Necdet Tatlıcan ve Hasan Kılıç'ı, "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 1000'er gün hapis cezasına çarptırıldı. (NTV- 25 Eylül) Gelecek Gazetesi Bir Aylık Süreyle Kapatıldı Gelecek gazetesine bir aylık yayın durdurma cezası verildi. Bu cezayla birlikte ağustos 2007'den bu yana kapatılan Kürt gazetesi sayısı 35'e çıktı. (ANF - 28 Eylül) Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 YARGI VE CEZASIZLIK Polis Panzerinin Ezerek Öldürdüğü Yahya Menekşe… 15 Şubat 2008'de Şırnak'ta düzenlenen protesto gösterisinde polis panzerinin ezerek öldürdüğü Yahya Menekşe ile ilgili soruşturmada 7 polis memuru hakkında Cizre Kaymakamlığı soruşturma açılmasına izin vermedi. Malatya Adlî Tıp Kurumu, hazırladığı otopsi raporunda ise "ölümün araç altında kalmasına bağlı olarak oluşabilecek nitelikte olduğu" belirtilmişti. (ntvmsnbc.com- 5 Eylül) Basında Çıkmayınca Araştırma Gereksiz!!! Mardin Valiliği, sağ yakalandıktan sonra kulağı kesilip kurşuna dizilerek öldürüldüğü, iddia edilen PKK'lı Mustafa Tangüner ile ilgili insan hakkı ihlali olup olmadığını araştırmaya gerek görmedi. Valiliğin gerekçesi, Tangüner'le ilgili haberin ulusal basında çıkmaması ve olay mahkemeye intikal ettiğinde 'zaten' araştırılacak olması oldu.(Radikal- 9 Eylül) Bir Can Bir Yıl! Yargıtay, Tokat'ta alkollü bir şekilde traktör kullanan U.T.'yi sırtından silahla vurarak öldüren polis memuru H.A.'ya Tokat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 1 yıl 1 ay hapis cezasını onadı. Karara muhalif kalan Yargıtay üyeleri, "devlet erkini elinde bulunduranların yasadışı güçlerini bireyler üzerinde kullanması polis devletinde rastlanan bir olgu olsa da, demokratik hukuk devleti anlayışında yeri yoktur. Kolluk, yasalarda belirlenen görevlerini yaparken direnişle karşılaşması durumunda, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidirler" dedi. (8 Eylül - Taraf) 'Hayata Dönüş'te Bir Beraat Daha Çanakkale E Tipi Cezaevi'nde 19 – 22 Aralık 2000 tarihinde yapılan 'Hayata Dönüş Operasyonu' sonrasında Ağır Ceza Mahkemesi'nde 154 hükümlü ve 563 güvenlik görevlisi hakkında açılan dava 7 yıl sonra tamamlandı. Bir askerin ve 3 hükümlünün yaşamını yitirdiği, 1 hükümlünün de kendisini yaktığı olayla ilgili olarak yargılanan güvenlik görevlileri ile hükümlüler hakkında beraat kararı verildi. (haksozhaber.net- 17 Eylül ) Herkes Gördü Ama Faili Meçhul Kaldı 1 Mayıs'ta bütün Türkiye'nin günlerce izlediği bir görüntüydü. Polisin orantısız güçünden kaçan Metal işçisi Songül Çiftçi yere düşüyor. Bir polis acımasızca kafasına tekme atıyordu. Görüntü 1 Mayıs 2008'deki polis şiddetinin sembolü oldu. Ancak daha önce pek çok defa yaşandığı gibi bütün Türkiye'nin gördüğü olayın faili polis, bulunamadı. Savcılık polisin kamera kayıtlarından tespit edilemediği ve teşhis edilemediği gerekçesiyle soruşturmaya izin vermedi. Aynı saatlerde, gazeteciler Ali Deniz Uslu ve Esra Açıkgöz saldırıya uğradı. Bir polis, Uslu'nun kolunu cop darbeleriyle kırdı. (haksozhaber.net- 18 Eylül 08) Diyarbakır Cezaevi Katliamı Sanıkları Devlet Korumasında Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde 24 Eylül 2006 tarihinde polisler ve özel harekât timleri tarafından demir çubuklar, kalaslarla gerçekleştirilen ve 10 tutuklunun ölümü, 24 tutuklunun da yaralanmasına neden olan katliamın üzerinden tam 12 yıl geçti. Katliam davasında 12 yılda 40 mahkeme heyeti 70'i aşkın hâkim değişirken, adalet bugüne kadar sağlanamadı. Davada katliamcılar en yüksek cezayı da alsalar dahi Rahşan Affı yüzünden bir gün bile olsa hapse girmeyecekler. (ANF- 24 Eylül) Bakana Göre Bu Çocuğa Yapılanlar 'Normal'miş İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Hakkâri'deki Nevruz kutlamalarında sokak ortasında polis tarafından kolu bükülerek işkence yapılan 14 yaşındaki Cüneyt Ertuş'a işkence yapılmadığını savundu. Doktor raporlarına göre Ertuş'un vücudunda "yeni bir tıbbi lezyona, darp ve cebir izine rastlanmadığını" belirten Bakan Atalay, Cüneyt Ertuş için ne ailesi ne de avukatlarının bir şikayette bulunmadığını iddia etti. Cüneyt Ertuş'un avukatı Fahri Timur ise işkenceyi belgeleyen doktor raporuyla birlikte önce polisler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, takipsizlik kararı verildikten sonra da AİHM'e başvurduklarını söyledi. (Taraf- 27 Eylül) İşkenceci Polise Tahliye Van'da gözaltına aldığı Zeki Şimşek'in vücudunda sigara söndürüp çivi ile işkence yapmaktan tutuklanan polis memuru Gazi Özüak, itiraz üzerine serbest bırakıldı. (ANF - 27 Eylül) SORUŞTURMA VE GÖZALTILAR Ali Rıza Akgün ve 11 Kişi Tutuklandı İstanbul'un muhtelif semtlerinde Terörle Mücadele Ekiplerince yapılan operasyonlarla "el-Kaide ile irtibatlı olmak" isnadıyla gözaltına alınan 22 kişiden 12'si mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ali Rıza Akgün de tutuklananlar arasında. (haksozhaber.net- 3 Eylül) Türk Bayrağını İndirene 20 Yıl Hapis Abdullah Öcalan'ın saçlarının kazıtıldığı iddialarını protesto etmek amacıyla Diyarbakır'da bir araya gelen kalabalık arasında bulunan, yapılan yürüyüş sırasında bir okulun bahçesindeki Türk bayrağını direkten indirdikleri gerekçesiyle tutuklanan 2 sanık hakkında 20'şer yıl hapis istemiyle dava açıldı.( Haber10 - 3 Eylül) Ergenekon Savcısı İçin İnceleme Başlatıldı! Adalet Bakanı Şahin, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz hakkında inceleme başlatıldığını açıkladı. TSK'nın ziyaretinin ardından gerçekleşen ve darbecileri aklamaya yönelik bu girişim Savcı Sacit Kayasu ile Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın başına gelenleri hatırlattı. (haksozhaber.net- 9 Eylül) "Devrimci 78'liler" Davasında Karar Devrimci 78'liler Federasyonu üyesi 30 kişi, Tokat'ın Kızıldere Köyü'nde düzenlenen basın açıklamasında Türk Ceza Kanunu'nun 215. maddesinde düzenlenmiş "yasadışı örgütün amacı doğrultusunda suçu ve suçluyu övdükleri" suçlamasıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde haklarında açılan davanın 11 Eylül'de görülen duruşmasında 5'er ay hapis cezası aldı (ntvmsnbc.com- 11 Eylül) ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ DTP Binasına İlaçlı Mektup DTP'nin Gaziosmanpaşa'daki binasına gönderilen mektuplar iki kişiyi fenalaştırdı. Önceki gün gönderilen zarfı açan parti görevlileri Zekiye Işık ve Ahmet Ece, kusma şikâyetiyle hastaneye kaldırıldı.(haber10.com- 2 Eylül) TCK 301 ve İLKAV Davaları Ertelendi İLKAV'ın düzenlediği "Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi" konulu panelden sonra Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı konuşmalarında Cumhuriyeti ve devletin askeri gücünü aşağıladıkları iddiasıyla İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK ile Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi hakkında, TCK 301'den açılan davanın 5. duruşması Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Mehmet Pamak ile Yusuf Tanrıverdi'nin TCK 301 davası 17 Kasım 2008; İLKAV hakkındaki kapatma davası ise 29 Ocak 2009 tarihine ertelendi. (haksozhaber.net- 9 Eylül) Parti Binasına Bombalı Saldırı İstanbul'da DTP Zeytinburnu İlçe binasına kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından bombalı saldırı düzenlendi. Saldırı sonucu binada yangın çıkarken olayda ölen ya da yaralanan olmadığı belirtildi (ANF- 15 Eylül) Tunceli'de AKP İl Yönetim Kurulu Üyesi Kaçırıldı AKP Tunceli İl Başkanlığı Yönetim Kurulu üyesi Ali Aşkın (37), evinden kum ocağına gitmek üzereyken kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı (ntvmsnbc.com- 16 Eylül) Dernek Başkanı Tutuklandı Siirt'te Mezopotamya Kültür Merkezi Derneği'ne 17 Eylül'de yapılan baskında gözaltına alınan dernek başkanı Abdullah Gürgen 18 Eylül'de tutuklandı (ANF- 18 Eylül) Kurdî-Der Van Şubesi'ne Polis Baskını Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği Van Şubesi'ne, Van Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polisler tarafından baskın düzenlendi. (ANF- 20 Eylül) EĞİTİM HAKKI Maddi İmkânsızlıktan Dolayı Okula Kaydını Yaptıramadı Adana'da 6 yıldır sokaklarda topladığı çöplerle okul masraflarını çıkararak eğitimini sürdüren Orhan Gürbüz(17), OKS'de Ceyhan Mehmet Olgun Anadolu Lisesi'ni kazandı. Binlerce öğrencinin dershanelere gitmesine rağmen gidemediği Anadolu Lisesi'ni kazanan, ancak maddi durumu iyi olmadığı için kaydını yaptıramayan Gürbüz, okumak istediğini söylüyor. (Zaman- 3 Eylül) Ankara Üniversitesi'nde Özel Güvenlikten Silahlı Terör Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğrencisi Zafer Algül bir özel güvenlikçi tarafından takip edilerek girdiği telefon bayisinde silahla tehdit edildi. Özel güvenlikçi Algül'ün başına silah dayayarak tehditler savurdu. Bayii de bulunan müşteriler ve dükkan sahibi silahlı görünce dükkandan dışarı çıktı. Silahlı saldırgan Algül'ü tartaklayarak dışarı çıkarken de caddede bulunan insanlara Algül'ü hedef göstererek bu "terörist" buna iyi bakın bu kişi "terörist" sözleri ile provokasyon yaratmaya çalıştı. (sendika.org- 17 Mayıs) HASTA HAKLARI Acil Serviste Elektrik Şoku Gaziantep'te kalp krizi geçiren Ali Şenyer adlı kişiye Acil serviste kalp masajı yapılırken, elektrikler kesildi. 6 dakikalık kesinti Ali Şenyer'i ölüme götürdü. (Yeni Şafak- 17 Eylül) Araştırma Hastanesinde 11 Saatte 12 Bebek Öldü İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 11 saat içinde 12 bebek hayatını kaybetti. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, önceki gün saat 20.00 ile dün 07.00 arasında hastanenin Çocuk Hastalıkları Kliniği'nde tedavi gören immatür (gelişmemiş) ve prematüre (erken doğum) 12 bebeğin hayatlarını yitirdikleri belirtildi.(Zaman- 22 Eylül) KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE GÜVENLİĞİ Şırnaklı Fındık İşçisi Esrarengiz Bir Biçimde Kayboldu Şırnak'ın İdil İlçesinde ikamet eden Hori Akan, Düzce'nin Akçakoca ilçesinde fındık toplamak için çalıştıktan bir ay sonra memleketlerine dönecekleri sırada Kayseri'nin Pınarbaşı mevkiinde esrarengiz bir biçimde ortadan kayboldu. Dört gündür tüm aramalara rağmen hiçbir haber alınamayan Hori Akan'nın hayatından endişe ediliyor. (ANF- 14 Eylül) Silahlı Kişiler Tarafından Alıkonuldu 19.Eylül 2008 tarihinde Tunceli İli Nazimiye ilçesi mıntıkasında yol kesen silahlı kişiler tarafından karakollara yemek servisi yapan Abdulmutalip Açıkgöz adlı yurttaşın yanındaki fırıncı arkadaşıyla birlikte alıkonulduğu iddia edildi. (İHD- 26 Eylül) Özgür-Der Diyarbakır Şubesi İnsan Hakları Komisyonu Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 .. . Yargıyı baskı altına almayı, ikinci Şemdinli vakasına kapı aralamayı amaçlayan ziyaret yargıya açık bir müdahaledir ve suçtur. Genelkurmay böylece soruşturma konusunda yargıya bir hat çizmiştir. Bu hususta ziyaretin Başbakan Erdoğan tarafından da "insani amaçlı" olarak nitelenmesi siyaset içinde oligarşik kuşatmayı kıracak bir iradenin maalesef olmadığını göstermiştir. Ergenekon soruşturması ile ilgili ilginç bir gelişme ise sağlık alanında yaşanıyor. Tahliye umutları boşa çıkan bazı sanıklar "sağlık sorunu" bahanesiyle bir bir tahliye olmaya başladılar. Ayşe Asuman Özdemir ve Ferit İlsever'den sonra emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un da doktor raporu ile tahliye edilmesi akıllara soru işaretleri getiriyor. Özgür-Der Diyarbakır Şubesi İnsan Hakları Komisyonu Sayin Evren kusura bakmayin ama,ben Özgür-Der gibi ne oldugu ve kimin hesabina calistigi bilinen bir dernegin cikardigi raporlara inanmiyorum,cünkü Özgür-Der yaptigi siyasete göre rapor hazirlayan bir örgüttür.Aynen Akin Birdal'in baskanlik yaptigi IHD gibi.PKKlilara bassagligina gidip sehit olan askerin ailesinin adini bile anmaktan kacan bir adam,simdide DTP milletvekili.Demek ki Özgür-Der ve AKin Birdal ayni tas ayni tarak. saygilarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 İnsani en temel hak;yaşama hakkıdır.Sizi canı gönülden kutluyorum Sevgili Evren...yaşama hakkı dahil olmak üzere;insani temel hakları yok sayan tüm zihniyetlere rağmen...Yeniden;YAŞAMA HAKKI! Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI (TİHV) YÖNETİM KURULU ÜYESİ HÜRRİYET ŞENER "İşkence, Türkiye'de sistematik bir olgudur" İşkence, insan onuruna ve bütünlüğüne yönelik saldırılarıyla açtığı onulmaz yaralarla evrensel düzlemde en affedilmez suç olarak tanımlanmayı hakediyor. Zorbalığın en sistematik ifadesini işkence diye tanımlanan uygulamalar işgal ediyor insanlık tarihinde. Bu hususta yaşadığımız toprakların egemenlerinin de sicili bir hayli kabarık; on yıllardır tüm uluslararası insan hakları raporlarında da net biçimde görüldüğü üzere sistematik işkence hâlâ Türkiye'nin en önemli meselesi. İşkence mağdurlarının tıbbi bakımı ve tedavisine destek olma onurlu misyonunu çeşitli zorluklara rağmen sürdüren TİHV (İnsan Hakları Vakfı), 26 Haziran "İşkenceyle Mücadele Günü" için de çeşitli programlar organize ediyor. TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Hürriyet Şener ile bu vesileyle 'işkenceye sıfır tolerans' söyleminin hayattaki somut karşılığını ve insan haklarının yaşadığımız topraklardaki hali pür melalini konuştuk. Özel olarak eğitilmiş görevlilerin çalıştığı gözaltı merkezlerinin varlığı, kayıt dışı işkence vakalarındaki artış, farklı yörelerdeki işkence yöntemleri arasında gözlemlenen benzerlikler sistematik işkencenin önlenmesinin önündeki en önemli engeller olmayı sürdürüyor » Seçim, KJrak sıcak gelişmeleri arasında uzun bir süredir kamuoyunun gündeminden düşmüş işkence meselesine biraz yakından bakmak gerekiyor. Çokça sarfedilen 'işkenceye sıfır tolerans' lafzı pratikte Türkiye'de nasıl bir değişiklik yarattı, ya da gerçekten böyle bir pozitif değişim oldu mu? İşkence, dünyanın bir çok yerinde bilgi almak, cezalandırmak veya otoriteyi tesis etmek için ya da ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple resmi görevlilerce kaşıdı olarak gerçekleştirilen, kişinin ruhsal ve bedensel bütünlüğünü sarsıcı sistematik bir uygulamadır. İşkence ne yazık ki Türkiye'de de halen temel bir sorun olarak devam ediyor. AB süreciyle birlikte yapılan kimi yasal değişiklikler kısmi olumluluklar taşısa bile, sistem ihtiyaç halinde uygulamak üzere, işkenceyi bir politika olarak devam ettiriyor. 2006'da değiştirilen Terörle Mücadele Yasası ve geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası ile de kimi olumlu denebilecek değişiklikler konusunda çok ciddi geri adımlar atılmıştır. Ayrıca işkencenin adli, idari ve pratik açıdan cezalandırılmaması eğilimi işkencenin sürmesinde önemli bir etken oluşturmaktadır. 2006 yılı Mart ayında meydana gelen Diyarbakır olaylarında tanık olduğumuz işkence olayları, bu yıl Newroz ve 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşananlar bu konudaki yaklaşımın gerçek bir iradeye dönüşmediğini gösteriyor. Özel olarak eğitilmiş görevlilerin çalıştığı gözaltı merkezlerinin varlığı, açık alanlar ve araçlar içinde yapılan kayıt dışı işkence vakalarındaki artış, farklı yörelerdeki işkence yöntemleri arasında gözlemlenen benzerlikler, bedensel iz bırakmayan işkence yöntemlerinin daha yaygın kullanılmaya başlanması, işkencecilerin cezasızlığı sorunu işkencenin önlenmesinin önündeki en önemli engel olarak devam etmektedir. Ve "İşkenceye sıfır tolerans" sözü, mevcut uygulamalara batağımızda maalesef "İşkenceciye sonsuz tolerans" olarak karşımıza çıkmaktadır. Cezaevlerinde de tutuklu ve hükümlülere yönelik gerçekleşen işkence ve kötü muamele iddiaları 2007'de sürmüştür. Özellikle F-tipi cezaevlerinde izolasyon uygulamaları tüm ağırlığı ile sürmektedir. F-tipi cezaevlerindeki koşulların iyileştirilmesine yönelik yetkililerin 2007 Ocak ayı sonunda söz verdikleri hususlarda henüz olumlu hiçbir gelişme kaydedilmemiştir. Önceki yıllarda olduğu gibi 2007 yılının ilk yarısında da cezaevlerinde sağlık koşullarının yetersizliği, intihar, kavga ve başka gerekçelerle ölümler sürmüştür. Bu uygulamalara ve verilere bakarak, işkencenin varlığının 1999 yılından beri yapılan yasal düzenlemelere rağmen, hâlâ sistematik ve yaygın biçimde devam ettiği sonucuna ulaşmak mümkündür. »İHV'ye yapılan başvurular çerçevesinde son yıllarda Türkiye'de emniyet birimlerinde uygulanan işkence yöntemlerinden bahsedebilir misiniz,sistematik işkence halen aktif biçimde sürmekte midir? • İşkence ve kötü muameleye maruz kalarak TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine başvuranların sayısı 1990- 2006 yılları arasında 10.786'dır. • 2006 yılındaki 337 başvurudan 222'sinin 2006 yılı içinde ve 2007 yılının ilk beş ayında Vakfımıza başvuran 238 kişiden 152'sinin ise 2007 yılı içinde işkenceye uğradığı açığa çıkmıştır. • 2007 yılının sadece Haziran ayında gözaltında ölüm vakalarının sayısı 3'tür. TİHV bünyesinde 5 ayrı ilimizde olan İşkence Görenlere yönelik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerimize 2006 yılının ilk 5 ayında 165 kişi tedavi için başvurmasına karşın bu sayı 2007 yılının ilk 5 ayında 238'e yükselmiştir. 2007 yılının ilk beş ayında Vakfımıza başvuran 238 kişiden 152'sinin ise 2007 yılı içinde işkenceye uğradığı açığa çıkmıştır. Son yıllarda işkence yöntemlerinde değişiklik olmuştur. Askı, elektrik, falaka gibi uygulamalar yerini toplu gösterilerde gözaltına alarak veya almadan açık alanda darp etme, yakın mesafeden biber gazı kullanma, gözaltına alınanları camları ve kapıları kapatmak suretiyle otobüslerde yoğun gaza maruz bırakma, gayri resmi gözaltılarda araç içi ya da açık alanda sigara sündürme, öldürme tehdidi, kaba dayak, küfür, aşağılama, cinsel taciz ya da tecavüz şeklinde olmaktadır. İşkencenin bir ülkede sistemli olup olmadığı, o sistemin politikalarında var olup olmamasıyla ilintilidir. Bu uygulamalara ve verilere bakarak, işkencenin varlığının 1999 yılından beri yapılan yasal düzenlemelere rağmen hala sistematik ve yaygın biçimde devam ettiği sonucuna ulaşmak mümkündür. » İşkence mağdurları tarafından açılan davaların adil ve hızlı şekilde sonuçlandırıldığından ve suçluların gereken cezalara çarptırıldığından söz edebilir miyiz? Cezasızlık işkencecilerin yasal ve idari prosedürler aracılığıyla sanki bir ayrıcalığa sahiplermiş gibi cezalandırılmaktan kurtarılması, yalnızca kısmi olarak cezalandırılması veya cezalarının ertelenmesi anlamlarını taşımaktadır. Siyasi sistem işkencecileri koruduğu müddetçe, sorunun yalnızca adli temelli olduğunu düşünemeyiz. Aslında sistem yasal idari ve pratikte, işkencecilerin korunmasına yönelik mekanizmaları kendisi üretmektedir. Hükümetin işkenceye sıfır tolerans yönündeki resmi tavrını beyan etmiş olmasına rağmen cezasızlık sorun olmaya halen devam etmektedir. İşkence iddiaları karşısında hazırlık soruşturmalarının kolluk görevlileri eliyle yürütme alışkanlığı devam etmektedir. Soruşturma sırasında kolluk görevlileri çoğu kez, gerekli işlemleri yapmamakta, delilleri toplamamaktadır. Savcılar, çoğunlukla öne sürülen işkence iddialarını ya da dosyada varolan delilleri dikkate alarak işlem yapmamakta, ayrıca yazılı başvuru istemektedir. Mahkemeler ise, yargılama sırasında işkence iddiası ya da bulgusu ile karşılaştıklarında, olaya ilgisiz kalmakta, işkence ile ilgili olarak savcılıklara suç duyurusunda bulunma gereği duymamaktadırlar. Bu durum da işkencecilerin cezasız kalması anlamına gelmektedir. İşledikleri işkence suçu nedeniyle haklarında dava açılan kolluk görevlilerine yapılan adli yardım, cezasızhğı teşvik edici bir rol oynamaktadır. Hatta bu yardım, yeni TMY de görevlilerin kendi belirledikleri avukatları da içine alacak biçimde genişletilmiştir. Ayrıca yeni TMY, terörle mücadele görevlilerine bu görevlerinin yerine getirilmesi sırasında işledikleri suçlar nedeniyle "tutuksuz yargılanma" güvencesi de getirmektedir. Uzun zamana yayılan yargılamalar, mevzuatın uygulanmasında ve yorumunda adli makamların adil davranma sorumluluklarını yerine getirmemesi, işkence faillerinin cezasız kalmasının bir başka nedenidir. İşkencenin tespit ve belgelendirilmesine yönelik tıbbi raporlandırmalar, hala eksik ve yetersiz ya da yanlış olabilmektedir ki, bu da bir başka cezasızlık olgusudur. İşkence iddialarının kanıtlanmasında fiziksel bulgular kadar ruhsal bulgular da eşit öneme sahiptir. Rapor veren tıbbi personel, işkencenin fiziksel ve ruhsal izlerini tespit etme olanağı veren adli tıp teknikleri konusunda maalesef yeterli eğitim ve donanıma sahip değildir. Ayrıca, gözaltı öncesi ve sonrasında ya da cezaevine getirilişleri sırasında kişileri muayene etmekle görevli tıbbi personelin İçişleri ve Adalet bakanlıklarına bağlı olarak çalışması, herhangi bir baskı görmeden objektif ve bilimsel değerlendirme yapmaları yönünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Adli Tıp Kurumu'nun özerk ve bağımsız olmaması, kurumun güvenilirliğini zedeleyici bir rol oynamaktadır. Özellikle işkence gibi faillerinin devlet görevlileri olduğu durumlarda, suçun belgelenmesi zorlaşmaktadır. İşkence bulgusunu belgeleyecek hekimler, kolluk güçlerinin olduğu kadar idarenin baskısına maruz kalabilmekte, tehdit edilebilmektedir. Bu da işkence bulgularının belgelenmemesine dolaylı olarak da faillerin cezasız kalmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak bugün Türkiye'de işkence, sistematik bir olgu olarak gerçekliğini korumaktadır. Her cinsten, her yaştan, her meslekten insan bir suçlamaya maruz kalsın ya da kalmasın her an işkence görebilir. İşkencenin cezasızlığı politikasıyla işkencecilerin korunması, işkence yasağını güvence altına alan uluslararası yükümlülükler ve standartlarla bağdaşmamaktadır. » Sivil toplumun işkenceyle mücadelede koordine olmasının ve devletler nezdinde dönüştürücü bir güce ulaşmasının yöntemleri, yolları neler olmalıdır sizce? Türkiye'de işkence, sistematik bir olgu olarak gerçekliğini korumaktadır. Bu nedenle de her cinsten, her yaştan, her meslekten insan bir suçlamaya maruz kalsın ya da kalmasın her an işkence görebilir. İnsan hakları örgütleri, işkenceye karşı koordineli çalışmalar zaten yürütmektedir. Ancak, tüm toplumu yakından ilgilendirmesi bakımından bu işbirliğinin genişlemesi hem yetkili makamlar nezdinde daha etkili olunmasına ve hem de toplumsal duyarlılığın artmasına ciddi katkı sağlayacaktır. Bu yaklaşımımızdan dolayıdır ki, 26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü etkinliklerimize kurumları da davet edeceğiz. » Seçim arifesinde varolan siyasi partilerin insan hakları ve işkenceye çözüm bulma hususundaki program ve planlarını yeterli buluyor musunuz? Parlamento bu konuda somut adımların atılabileceği bir zemin olabilir mi sizce? Tüm partiler işkenceye karşı olduklarını beyan etmelerine rağmen, bu partilerden zaman zaman iktidara gelenlerin ya da parlamentoya girenlerin uygulamalarını hep birlikte yaşadık, gördük. Bu nedenle, söylemden çok uygulamanın önemini göz ardı etmemek gerekiyor. Bugüne kadar Hükümet olmuş tüm partilerin iktidarları döneminde işkence aralıksız bir devlet politikası olarak devam etmiştir. Bu nedenle partilerin programlarında işkenceye karşı ne yazdıklarından çok, uygulamalarının ne olduğu ve/veya olabileceği önem taşımaktadır. Elbette işkencenin önlenmesinde parlamento çok önemli bir zemindir. Çünkü, lafzen değil uygulamada gerçekten işkenceyi suç olarak kabul eden bir parlamento, bu insanlık suçunun çeşitli yöntemlerle korunmasını değil, işlenmesinin engellenmesi için yasal düzenlemeleri yapıp, uygulamayı denetleyecek olan bir mercidir. Seçim döneminde, aday olan tüm parti ve kişilerin işkenceye karşı net bir tavır almalarını, yeni parlamentonun da gerçekten "İşkenceye Sıfır Tolerans" söylemini hayata geçirebilecek ve siyaseti sivilleştirebilecek basirette olmasını diliyoruz. .............................. GÖKHAN GENÇAY 25.06.2007 Birgün Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2008 Türkiye: Son Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri Derhal Soruşturulmalıdır Tuesday, 11 April 2006 23:00 | Site Endeksi: vifois1304200501 | AI Endeksi: EUR 44/005/2006 | Basın Açıklama No: 093 Geçen hafta Uluslararası Af Örgütü ülkenin güneydoğusunda yaşanan şiddetli eylemler ve İstanbul?a kadar yayılan düzensiz olaylar kapsamında yaşandığı iddia edilen tüm insan hakları ihlallerini araştırması için Türkiye hükümetine çağrıda bulundu. Güvenlik güçlerince öldürülen 4 PKK üyesinin 28 Mart tarihinde Diyarbakır?da düzenlenen cenaze törenlerinin ardından yapılan gösteriler, göstericilerin taş ve molotof kokteyli attığı ve mal ve mülke zarar verdiği şiddetli protestolara dönüşmüştü. Dört kişi güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu öldü. Daha sonraki günlerde Diyarbakır ve Batman, Kızıltepe, Siirt, Nusaybin gibi bölgedeki diğer il ve ilçelere sıçrayan şiddetli gösteriler sırasında öldürülen sivillerin sayısı, en az dördü çocuk olmak üzere, onüçe yükseldi. Varolan otopsi raporlarına göre bu kişilerin çoğu silah yaralarından ölmüştür. Çok sayıda gösterici ve kolluk kuvvetleri mensubu ise yaralandı. 2 Nisan günü İstanbul?da, iddialara göre göstericilerin attığı molotof kokteyliyle ateş alan bir otobüsün çarptığı üç kadın hayatını kaybetti. Bu olaylar sırasında aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce gösterici gözaltına alındı. Diyarbakır?da gözaltına alınanların büyük çoğunluğunun, yakalandıklarında kötü muamele, gözetime alındıklarında ise işkence ve kötü muameleye uğradığı iddia edilmektedir. UAÖ, Adalet Bakanı?na yazdığı mektupta şiddetli gösterileri denetim altında tutmaya çalışan kolluk kuvvetlerinin karşılaştığı zorlukların farkında olduğunu, göstericilerin gerçekleştirdiği ve sivillerin ve kanun uygulayıcıların ciddi yaralanmalarıyla sonuçlanan hak ihlallerini koşulsuz kınadığını dile getirmiştir. UAÖ, öte yandan bu gösteriler sırasında kolluk kuvvetlerinin ölümle sonuçlanan aşırı güç kullandığına dair tüm iddiaların Türk yetkililerce soruşturulması ve iddiaların doğruluğunun ortaya çıkması halinde failerin yargılanması için çağrıda bulundu. Ayrıca, şiddet içersin veya içermesin, tüm gösterilerde BM Kanun Adamları için Davranış Kuralları ile BM Kanun Adamlarının Kuvvet ve Ateşli Silahlar Kullanmasına Dair Temel İlkeler?de yer alan koşullara uyulmasının sağlanması gerektiğinin de altını çizdi. Son yıllarda, özellikle Diyarbakır?da, işkence uygulamasında azalma görüldüğüne dair bilgiler dikkate alındığında, UAÖ gözaltına alınanlara dayak, öldürme tehdidi, çırılçıplak soyma ve soğuk su sıkma gibi işkence ve kötü muamele uygulandığı iddialarından özellikle rahatsız olmuştur. Ayrıca gözaltı usullerinin usule aykırı olduğu ve kolluk kuvvetlerince avukatların gözaltındakilerle görüşmelerinin engellendiği ?bir vakada fiziki güç kullanarak- yolunda bilgiler de bulunmaktadır. UAÖ Türkiye yetkililerine, kendi ?işkenceye sıfır tolerans? politikaları doğrultusunda, tüm benzeri şikayetlerle ilgili zaman geçirmeksizin tarafsız ve kapsamlı soruşturmalar yürüterek ve şüphelileri yargı önüne çıkararak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya karşı Sözleşmeye taraf olarak üstlendiği uluslararası yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi için çağrıda bulunmuştur. UAÖ?nün yetkililere mektup yazmakta olduğu sırada Diyarbakır?daki olaylar esnasında gözaltına alınan 91 çocuktan 57?si hala hapiste tutulmaktaydı. Bunlardan bazılarının gözaltında işkence veya kötü muamele gördüğü iddiaları bulunmakta ve avukatları gözaltı uygulamalarının usulsüz olduğunu dile getirmektedir. UAÖ bu çocuklardan bazılarının Türk Ceza Yasası?nın, Terörle Mücadele Yasası kapsamına giren bazı maddelerinde yer alan suçlarla suçlanabileceğine ve bu durumda verilmesi olası cezalardan birinin müebbet hapis olduğuna dikkat çekmektedir. UAÖ Türkiye yetkililerine yaptığı çağrıda, Türkiye?nin taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi?nde çocuklara tanınan ayrıcalıklı korunma hakkının hapishanede tutulan tüm çocuklara sağlanmasını; yani, polis gözaltında işkence ve kötü muamele gördüklerine dair iddiaları zaman geçirmeden kapsamlı ve tarafsız olarak soruşturmaları, uzayan gözaltılarla ilgili tatmin edici gerekçeler olmaması durumunda çocukların en kısa sürede serbest bırakılmaları ve 18 yaşından küçük hiç kimsenin şartlı tahliye olanağı olmadan müebbet hapis cezası almamasına özen gösterilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. UAÖ, başta Güney Doğu olmak üzere Türkiye?deki insan hakları durumunu izlemeye devam edecektir. Last Updated ( Wednesday, 12 April 2006 23:00 ) Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Sayin Evren kusura bakmayin ama,ben Özgür-Der gibi ne oldugu ve kimin hesabina calistigi bilinen bir dernegin cikardigi raporlara inanmiyorum,cünkü Özgür-Der yaptigi siyasete göre rapor hazirlayan bir örgüttür.Aynen Akin Birdal'in baskanlik yaptigi IHD gibi.PKKlilara bassagligina gidip sehit olan askerin ailesinin adini bile anmaktan kacan bir adam,simdide DTP milletvekili.Demek ki Özgür-Der ve AKin Birdal ayni tas ayni tarak. saygilarla Sayın,politika, Ben özgürder mensubu değilim, Ama devletin uyguladığı siyasetin yanlış olduğunu hepimiz görüyoruz. Verilmiş olan raporlarda hiç abartılı değil, çünkü fazladan bir şey yapmamışlar. Basında çıkan haberleri, rapora eklemişler o kadar. Ben bu raporu o yüzden alıntıladim. Yani bilinmedik şeyler değil, 1 ay içerisinde türkiyede hangi vilayette neler olmuş, Haberlerden alıntı yapıp rapor hazırlamışlar, bu Raporu hazırlamanında bir zorluğu yok. sadece günlük medyayı takip etmek yeterli. Ondan dolayı, ben size güveniyorum. Lütfen kaydedin. 1 ay boyu, türkiyede, hangi vilayette neler olmuş, sadece basından kaydedin. sonra burada yayınlayın. isterseniz günlük yapalım.göreceksinizkı, özgürderin alıntıladıkları az bile kalacak. saygılar. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Sayin Evren kusura bakmayin ama,ben Özgür-Der gibi ne oldugu ve kimin hesabina calistigi bilinen bir dernegin cikardigi raporlara inanmiyorum,cünkü Özgür-Der yaptigi siyasete göre rapor hazirlayan bir örgüttür.Aynen Akin Birdal'in baskanlik yaptigi IHD gibi.PKKlilara bassagligina gidip sehit olan askerin ailesinin adini bile anmaktan kacan bir adam,simdide DTP milletvekili.Demek ki Özgür-Der ve AKin Birdal ayni tas ayni tarak. saygilarla Sn politika inanmiyorum demekle bir iddianin yalan oldugu kanitlanmiyor malesef. Inanmayabilirsiniz, daha dogrusu inamak istemezsiniz, bu sizin kendi görüsünüz. Ama iddaalarin ne kadar yanlis oldugunuda baska kaynak gösterek isbatlayabiliriz demi. Tabiiki varsa kanit. Siz bir iddaanin dogruluk payini herhalde kim tarafindan ortaya atildigina göre karar veriyorsunuz. En azindan Özgür-Der in yaptigi arastirmalarin bazilari mahkeme tarafindan bile teyit edildi. Yanlislarin üzerine gitmek istiyorsak yürekli olmamiz gerekli. Bu yüreklilik ise malesef bizde yok. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Sayın,politika,Ben özgürder mensubu değilim, Ama devletin uyguladığı siyasetin yanlış olduğunu hepimiz görüyoruz. Verilmiş olan raporlarda hiç abartılı değil, çünkü fazladan bir şey yapmamışlar. Basında çıkan haberleri, rapora eklemişler o kadar. Ben bu raporu o yüzden alıntıladim. Yani bilinmedik şeyler değil, 1 ay içerisinde türkiyede hangi vilayette neler olmuş, Haberlerden alıntı yapıp rapor hazırlamışlar, bu Raporu hazırlamanında bir zorluğu yok. sadece günlük medyayı takip etmek yeterli. Ondan dolayı, ben size güveniyorum. Lütfen kaydedin. 1 ay boyu, türkiyede, hangi vilayette neler olmuş, sadece basından kaydedin. sonra burada yayınlayın. isterseniz günlük yapalım.göreceksinizkı, özgürderin alıntıladıkları az bile kalacak. saygılar. Türkiye bosunami AIHM de yargilaniyor dostum????? Bosunami halaa sorunlu ülkeler listesinde ismimiz var???? Ama bizler nedense üc maymunu oynamayi cok seviyoruz. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Sayın,politika,Ben özgürder mensubu değilim, Ama devletin uyguladığı siyasetin yanlış olduğunu hepimiz görüyoruz. Verilmiş olan raporlarda hiç abartılı değil, çünkü fazladan bir şey yapmamışlar. Basında çıkan haberleri, rapora eklemişler o kadar. Ben bu raporu o yüzden alıntıladim. Yani bilinmedik şeyler değil, 1 ay içerisinde türkiyede hangi vilayette neler olmuş, Haberlerden alıntı yapıp rapor hazırlamışlar, bu Raporu hazırlamanında bir zorluğu yok. sadece günlük medyayı takip etmek yeterli. Ondan dolayı, ben size güveniyorum. Lütfen kaydedin. 1 ay boyu, türkiyede, hangi vilayette neler olmuş, sadece basından kaydedin. sonra burada yayınlayın. isterseniz günlük yapalım.göreceksinizkı, özgürderin alıntıladıkları az bile kalacak. saygılar. Sayin Evren ilginize tesekkürler,dediklerinizin hepsine katiliyorum,benim katilmadigim nokta Özgür -Der gibi bir insan haklari örgütünün VAKIT gazetesinden alinti yaparak Genel Kurmayin ERGENEKON zanlisi olarak icerde tutulan iki pasayi ziyaret etmesini Insan haklari raporuna ilave etmek ama diger tarafta yine ayni örgüt,Keciörende belediyecilerin hastanelik ettigi adamin icki yüzünden degilde alacak meselesinden oldugu yalanini raporuna ilave etmesidir.Iki haberde Vakit gazetesinden alinmis haberdir.Vakit veya Tarafin haberlerini alipta insan haklari raporu hazirlayan bir dernek benim gözümde insan haklari dernegi olamaz.Insan hakki dernegi hapistekilerinde insan olduklarini ve onlarinda haklari oldugunu ve icerde zanli diye tutulan pasalarin suclarinin henüz sabit olmadigini göz önünde bulundurmasi gerekir.sucu sabitte olsa sonucta insandir ve insan hakki vardir.Böyle rapor olmaz olsa olsa günlük olaylarin listesi olur ama bunun adinada insan haklari raporu denmez.Bu sadece Özgür-der icin degil ayni taktikle insanlari manipule etmeye calisan tüm kuruluslar icin gecerlidir. saygilarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Sn politika inanmiyorum demekle bir iddianin yalan oldugu kanitlanmiyor malesef. Inanmayabilirsiniz, daha dogrusu inamak istemezsiniz, bu sizin kendi görüsünüz. Ama iddaalarin ne kadar yanlis oldugunuda baska kaynak gösterek isbatlayabiliriz demi. Tabiiki varsa kanit. Siz bir iddaanin dogruluk payini herhalde kim tarafindan ortaya atildigina göre karar veriyorsunuz. En azindan Özgür-Der in yaptigi arastirmalarin bazilari mahkeme tarafindan bile teyit edildi. Yanlislarin üzerine gitmek istiyorsak yürekli olmamiz gerekli. Bu yüreklilik ise malesef bizde yok. Benim yüregimden sikayetim yok,nerde yürekli olmam gerektiginide cok iyi bilirim,herkes kendi yüregine baksin önce. saygilarla Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Benim yüregimden sikayetim yok,nerde yürekli olmam gerektiginide cok iyi bilirim,herkes kendi yüregine baksin önce. saygilarla Siz yürekli oldugunuzu gösterinde görelim. Ülkemizdeki olan yanlisliklari gösteren haberlere yalan dolan demekmi yüreklilik oluyor? Lafla degil özde yürekli olmak gerek. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Aslında yazılacaklar halihazır yazılmışken,yazmayı düşündükleriniz birbirine dolanıveriyor bazen.Düşünmeye çalışırsınız,çok düşünecekler varken,yarım kalan düşünceleriniz kargaşalara davetiye çıkarırır. Nasıl bir toplum olduğumuzu hiç düşündünüz mü?Ben çok düşündüm.Yarım kaldı tüm düşündüklerim.Toplum eleştiri getirdiğidi;toplum eleştirirken dönüştüğümdü.Gördünüz mü?Eleştirirken dönüşmek...vay vay demezler mi böyle çelişkiye. Yolda yürürken,acelesi olan biri sizi görmeksizin itekler geçer,sırada beklerken o pastırma misali yolculuk yapacağınız dolmuşlar için;uyanıklar kolayını buluverir;ortada kalırsınız ne olduğunu anlamadan... Alanlarda "hak nerede" diyesiniz gelir,sizi korumak için orada olanlar;sizi çok güzel yaka paça polis araçlarına atar.1 Mayıs'ta "işçiyim,emekçiyim"dersiniz,birileri nedense üstünüze kurşunları sıkar. Gözaltına alınırsınız,işkencelerde geçirilirsiniz.İşkence de ölmemişseniz "oooo,ne şans" dedirtecek cinstendir tüm yaklaşımlar.... ................... İnsan hak ihlallerin en fazla olduğu bir coğrafya da;toplumu eleştiren bizler o topluma dönüşürken...arda kalan...oğlunu işkence de kaybeden annenin çığlığı,,,dur ihtarına uymadığı için kurşun sıkılan Baran'ların babasına kalan öfkeler... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Diyarbekir Zındanında Kadın Olmak-N.Ç.MARAŞLI 03-07-2003 Her zamanki gibi doğal ihtiyaçlardan men edildik. Akşam sayımında işkenceci ekip zil zurna sarhoş, kahkaha atarak, zincirlerle hücreye geldiler. Alay olsun diye zaman zaman isimlerimizle seslenir nurancığım, sakineciğim, gönülcüğüm, ayselciğim" derlerdi. BİA Haber Merkezi 02/07/2003 Nuran Çamlı MARAŞLI BİA (İstanbul) - Son günlerde, 12 eylül sonrası Diyarbekir zindanında yaşanan vahşet, bazı Internet sitelerinde gündem oluşturuyor. Neşe Düzel’in 3 yıl Diyarbekir zindanında yaşayan Selim Dündar ile yaptığı röportaj, konunun gündemleşmesine neden oldu. Ardından Mehmet Altan ile Ahmet Taşgetiren, Düzel’in yazısına ilişkin birer makale kaleme aldılar. Sanıyorum, Neşe Düzel’i de bir süre önce Hasan Cemal’in yazmış olduğu “Kürtler” isimli kitap harekete geçirdi. Peki acaba, Hasan Cemal’i 20 yıldan sonra bunları yazmaya sevk eden neydi? Yukarıda adı geçen yazarlar -ve aynı kulvarda yer alan diğerleri- o dönemde acaba Türkiye’de yaşamıyorlar mıydı? Duymuyorlar mıydı olup biteni, inanmıyorlar mıydı, yoksa her şeyin farkındaydılar da ifade etmeye mi çekiniyorlardı? Diyarbekir vahşeti tanıkları tarafından sürekli yazıldı çizildi, ama Türk medyasının ilgisine mazhar olmadı. Çoğunlukla örtbas edildi. O dönemler dünya basını, bütün yasaklara rağmen gerek duruşmalarda, gerekse cezaevindeki olup biteni anlamak için çalmadıkları kapıyı bırakmazken, Türk “aydın gazeteci” takımı burunlarının dibindeki vahşet karşısında 3 maymunu oynadılar: Duymadım, görmedim, bilmiyorum. Ben de bu vahşet dönemlerinde Diyarbekir zindanında tutsaktım. Yazılanları okuyunca Diyarbekir zindanıyla ilgili tanıklıklara ben de katkıda bulunma ihtiyacı hissettim. Bunları kısmen de olsa okurlarla paylaşmak istiyorum. İsterseniz şampuanlı odaya Üç saate yakın arama ve kayıt adı altında yaptıkları işkenceden sonra biz iki kadını diğer arkadaşlarımızdan ayırıp bir hücreye götürdüler. Kısa bir süre sonra E.Oktay tekrar geldi. “Odanızı beğendiniz mi, isterseniz sizi avukatlarınız gibi şampuanlı odaya da gönderebiliriz. Bu gece burada kalın sonra oraya gönderirim. Sizin namusunuz ben ve askerlerimden sorulur. Askerlerimin size karşı bir yanlışını görürseniz bana söyleyin. Askerlerim yanlış bir şey yapmaz, ben ne dersem onu yaparlar. Biz hepimiz namuslu, evli, çocuk sahibi erkekleriz.......” le başlayıp saatler süren bir nutuk çekti bize. Konuşmasından sonra askerlere hitaben “Ne yapacağınızı biliyorsunuz..” diyerek hücreden ayrıldı. Sabaha kadar falaka, dayak E.Oktay’ın hücreden ayrılmasıyla, ellerinde kalın kalaslarla işkenceci ekibi, Kara Bela, Laz Mevlüt, Ömer Çavuş, Posta Eyüp, Horoz adlarındaki azılı gardiyanlar onun yerini aldı. Bize akıllarına ne gelirse, yığınla abuk-sabuk sorular sorup, cevabını beğenmediklerine “olmadı” deyip, ceza olarak her defasında ellerimize coplarla her bir elimize en az yirmişer defa vuruyorlardı. Bu kez başka bir gardiyan “yine olmadı kız, **********” diyerek falakaya çekiyordu.. İlerleyen saat karşısında uykusuz kalınca iyice kudurmuşlardı. Sabaha kadar falaka, dayak devam etti. Ellerimiz ayaklarımız mosmor kesilmişti, acıdan-sızıdan bağırıyorduk. Beton kadından görünmüyor (…) 25 kişilik koğuşta 75 kişi kalıyorduk. İkişer kişi ranzalarda, geri kalanlar tek battaniye ile yerlerde ranzaların arasında yatıyorduk. Beton zemin kadınlardan görünmüyordu. Her koğuş duvarında –iç koridora bakan kısımda- altışar küçük mazgal ve bunların üzerinde üç üstten, üç tane alttan olmak üzere altı gözetleme deliği bulunuyordu. 24 saat bu mazgallardan gözetleniyorduk.Askerler istedikleri saatte bu mazgal deliklerinden bizleri izleyebiliyorlardı. Bir ay sürekli dayak ile geçen hücre ve tecrit cezası bitiminden sonra ilk koğuşa çıkarılışımızda belleğime kazınan bu mazgallar olmuştu. Uyurken hepimizin yüzü mazgallara dönük, sağa-sola dönmek yasak ve sırt üstü yatmak zorundaydık. Öyle ki, asker bizi görmek istediğinde direkt yüzümüzle karşılaşabilmeliydi. Ağız burun kanlar içinde (…) Hakimlerin karşısında da esas duruşta durmak ve onlara “Komutanım” diye hitap etmek zorundaydık. Bize tıpkı gardiyanları hatırlatır biçimde tuzaklı sorular yöneltiyor, evet ya da hayır gibi kısa cevaplar vermemizi bekliyorlardı. Mahkeme sorgusu yanılmıyorsam iki gün sürdü. Sorguların bitiminde Şeref Abi, hasta olduğunu ve duruşmadan “vareste” tutulmasını talep etti. Sorulanın dışında bir şey söylemeye, istemeye kalkışmak mahkeme için büyük bir “vukuattı”. Askerler Şeref Abi’yi hemen orada hakimlerin gözü önünde coplarla, yumruklarla yere çökerttiler; ağzını burnunu kan içinde bıraktılar. Çok kötü durumdaydı. O haline yüreğim sızlamıştı. Şeref Abi, dönüşte kariyerin içinde de, sen nasıl mahkemeden bir şey istersin diye feci şekilde dövüldü. Cezaevine getirilince de guruptan ayrılıp merdiven altında yine dayağa alındı. İkinci gün de merdiven dayağı Ruşen Abi’nin (Ruşen Arslan) başına geldi. Zincirlerle sarhoş gardiyanlar hücreye (…) Bir gün benimde içinde olduğum yedi arkadaşa – Sakine Polat (Cansız), Gönül Atay, Cahide Şener, Fatma Çelik, Aysel Çürükkaya, Nuran Çamlı ve Halide (Halide’nin soyadını hatırlayamıyorum) keyfi olarak iki gün hücre cezası verildi. Koğuşta temiz bir falaka faslından sonra hücreye indirildik. Her zamanki gibi bütün doğal ihtiyaçlardan men edildik. Akşam sayımında işkenceci ekip zil zurna sarhoş, kahkaha atarak, ellerinde zincirlerle hücreye geldiler. -Alay olsun diye zaman zaman isimlerimizle hitap eder, “nurancığım, sakineciğim, gönülcüğüm, ayselciğim” derlerdi. O akşam, böyle hitap etmeye karar vermişlerdi. Hepimize öncelikle 20-20 el falakasıyla seansımız başladı. Kadınlık onurumuzu aşağılayıcı sohbetlerinden sonra kendi aralarında bir mahkeme kurdular. 50 ayak falakası talepli mahkeme Kara Bela hakim, Ömer çavuş savcı, diğerleri kah infaz memuru kah savcı oluyorlardı. Sırayla isimlerimizi söyleyip, hakkımızda verdikleri cezaları tarafımıza tebliğ ettiler. Şöyle ki; Kara bela: “Hepsi için 50’şer el, 50’şer ayak falakası talebiyle duruşmayı açıyorum.” Laz Mevlüt itiraz ediyor: “50’şer az bulunduğundan, sayı 100’e çıkarılmıştır.“ Bu kez kara bela itiraz ediyor: “75’te anlaşalım, ne acelen var ***********, nasıl olsa sabaha kadar kızlarla beraberiz 100’de geçeceğiz, ne güzel eğleniyoruz.” Tırnaklarımızın ucundan kanlar akıyor Bu cezada karar kılıp uygulamaya geçtiler. Her bir elimize yetmiş beşer olmak üzere toplam 150 el sopası yedik. 10 copu çektikten sonra ellerimiz dirseklerimize kadar uyuştu, morardı. Cop inip kalktıkça moraran ellerimiz patlayıp kan akmaya başladı. Öyle ki artık ellerimizi açamaz hale geldik. Yine de sayı tamamlanmadı diyerek bu kez ellerimize –köpeklerin patilerini yukarıya kaldırdığını düşünün- o halde vurmaya devam ettiler. Ellerimiz bileklerden bağımsız olarak kendiliğinden düşüyor, tırnaklarımızın ucundan kanlar akıyordu. Bir süre sonra ellerimizi kaçırmaya başladık, bu kez içi demir olan coplarla rasgele vurdular. Tamamen güçsüzleşmiştik, coplar bedenlerimize indikçe boğazımız yırtılırcasına çığlık atıyor, bağırıyorduk, seslerimiz birbirine karışıyordu. Çığlıklarımız gecenin geç saatinde havalandırmada yankı yapıyordu. Durmaksızın vurarak verdikleri ceza sayısını bitirdiler. Banyo kapısında erkek gardiyan (…) İki günlük hücre cezamızı, ilk günün tempo ve işkenceleriyle bitirdik. Koğuşa götürülmeden E.Oktay hücreye geldi. Yüzümüz dahil, görünen her yanımız şiş ve morluk içindeydi. Görüntümüz Esat’ın çok hoşuna gitmişti, en yakınındaki askerin başını okşayarak (E.Oktay, verdiği emirler -dayak, falaka- istediği gibi yerine getirilmişse, askerlerine mükafat olsun diye başlarını okşar, memnuniyetini dile getirirdi.) “ellerinize sağlık, güzel olmuş” deyip bize dönerek “nasılsınız kızlar, akıllandınız mı?” diye sordu. Banyoya götürülmemiz, yıkanmamız emrini verdi ve hücreden ayrıldı. Gardiyan tek sıra halinde bizi banyoya soktu, banyo bitene kadar kendi de kapının dışında bekledi. Büyük olasılıkla kapıyı açıp bizi izliyordu. Birimizin durumu iyi değildi ki, diğerine yardım etsin. Tutmayan ellerimizle üzerimizdeki pislikleri yıkayıp, temizlenip koğuşa öyle çıktık. E.Oktay ve ekibi karşıladı. Koğuştakilere gözdağı olsun diye Esat bizi içtimaya sokmayarak orta yerde tutup, her zaman ki nutkunu attı, koğuşa dönüp yüzlerimizdeki morlukları kastederek, “renkli yüz görmek iyi oluyor değil mi kızlar, arkadaşlarınıza ilaç sürün yarına bir şeyleri kalmaz” diye bir de “babalık” yapmaya çalışıp koğuştan toplu halde ayrıldılar. Mektubu ye emri (…) E.Oktay, Meryem’in Ailesine mektup yazarken saçlarının kesilmesinden bahsettiğini ve bunun ağır bir suç olduğunu belirtiyordu. Cebinden çıkardığı mektubu da sallayarak nutkuna devam etti ve mektubu hemen orada Meryem’e yedirmesi için gardiyan Ömer Çavuş’a uzattı. Ömer Çavuş mektubu üç dört parçaya böldükten sonra sıradaki yerine dönmüş olan Meryem’in ağzına tıkamaya çalıştı. Meryem kaşlarını çatmış, kararlı bir biçimde başını iki yana sallayarak bu işleme direniyordu. Ama nafile! İki üç gardiyan gencecik kızın çenesine yapışarak kağıt parçalarını zorla ağzına tepiştirdiler. Çiğnemesi için de ağzını açıp kapatarak zorladılar. Güzelim Meryem bir yandan çatık kaşlı direngen tavrını sürdürüyor, ama bir yandan da gururu kırılmış olarak gözünden sessizce sicim gibi yaşlar boşanıyordu. Gardiyanlar bunun için de birkaç defa daha vurdular Meryem’e ve E. Oktay’ın nutku bitene kadar mektubu çiğneyip yutması için başında beklediler. (NÇM/NM)...... Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 Aslında yazılacaklar halihazır yazılmışken,yazmayı düşündükleriniz birbirine dolanıveriyor bazen.Düşünmeye çalışırsınız,çok düşünecekler varken,yarım kalan düşünceleriniz kargaşalara davetiye çıkarırır. Nasıl bir toplum olduğumuzu hiç düşündünüz mü?Ben çok düşündüm.Yarım kaldı tüm düşündüklerim.Toplum eleştiri getirdiğidi;toplum eleştirirken dönüştüğümdü.Gördünüz mü?Eleştirirken dönüşmek...vay vay demezler mi böyle çelişkiye. Yolda yürürken,acelesi olan biri sizi görmeksizin itekler geçer,sırada beklerken o pastırma misali yolculuk yapacağınız dolmuşlar için;uyanıklar kolayını buluverir;ortada kalırsınız ne olduğunu anlamadan... Alanlarda "hak nerede" diyesiniz gelir,sizi korumak için orada olanlar;sizi çok güzel yaka paça polis araçlarına atar.1 Mayıs'ta "işçiyim,emekçiyim"dersiniz,birileri nedense üstünüze kurşunları sıkar. Gözaltına alınırsınız,işkencelerde geçirilirsiniz.İşkence de ölmemişseniz "oooo,ne şans" dedirtecek cinstendir tüm yaklaşımlar.... ................... İnsan hak ihlallerin en fazla olduğu bir coğrafya da;toplumu eleştiren bizler o topluma dönüşürken...arda kalan...oğlunu işkence de kaybeden annenin çığlığı,,,dur ihtarına uymadığı için kurşun sıkılan Baran'ların babasına kalan öfkeler... İnsan Haklarından Polise Kötü Notİnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) son raporunda, Türkiye'de polis şiddetinin tırmanışa geçtiğine dikkat çekti. Suça karışan polislere ceza verilmediğini belirten örgüt görevlilerin cezalandırılmadığı gibi şikayet edenlerin suçlu bulunduğunu ifade etti.07.12.2008 13:33Human Rights Watch (İnsan Hakları İzleme Örgütü) Türk polisinin son bir yıldaki insan hakları ihlallerini belgeledi. Örgütün son raporuna göre, Türkiye'de hem polis şiddeti artıyor, hem de suçlular gereğince cezalandırılmıyor. Polisten şikayetçi olanlar ise kendini suçlu buluyor. POLİSE HESAP SORULMUYOR New York merkezli HRW'nin 80 sayfalık "Adalete Karşı Safları Sıklaştırmak - Polis Şiddetiyle Mücadele Önündeki Engeller" başlıklı raporda, Türkiye'de polisin uyguladığı şiddetin artmasıyla, hükümetin kuralları ihlal edenlerden hesap sormaması arasında bağlantı olduğu belirtiliyor. Raporda, 2007'de polisin kötü muamelede bulunduğu 28 vaka belgeleniyor ve bu ihlallerin soruşturulma süreci aktarılıyor. Raporda suç işleyen polislere gerekli cezaların verilmediği belirtiliyor. ÖLDÜREN MÜDAHALELER RAPORDA Türk polisinin -bazıları ölümle sonuçlanan- ateşli silah kullanması, göstericilere kötü muamele ve aşırı güç kullanarak müdahalesi ve kimlik kontrolleri sırasında ve sonrasında yaşanan kötü muamele vakaları da raporda yer alıyor. Karakol ve cezaevinde gördüğü işkenceden hayatını kaybeden Engin Ceber olayı ve İzmir'de Baran Dursun'un polis tarafından öldürülmesi de örnek gösteriliyor. ŞİKAYETÇİ OLAN SUÇLU HRW'ye göre, polis hakkında suç duyurusunda bulunanların kendilerini, polise 'görevi yaptırmamak için direnme' suçuyla yargılanırken bulmaları oldukça sık karşılaşılan bir durum. Örgüt Başkanı Kenneth Roth, "Türkiye, polisin her an silahını çekebileceği ve şiddet kullanabileceği düşüncesiyle mücadele etmelidir" diyor. DENETLEME İÇİN BİRİM KURULSUN ÖNERİSİ Raporda, Türkiye hükümetine yönelik detaylı tavsiyeler yer aldı. Bu tavsiyelerden biri, polisin görevini kötüye kullanması halinde, suçluları yargıya sevkedebilecek yetkinlikte soruşturma yetkisine sahip etkin bir bağımsız polis şikayet biriminin kurulması. Örgüt ayrıca ölümcül güç kullanımının, son çare olarak ve yalnızca gerektiğinde hayat kurtarmak için kullanılabileceğinin yasalarda net olarak ifade edilmesi gerektiğini belirtti. Kanun değişti, şiddet patladı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün son raporunda Türkiye'de polis şiddetinin 2007 yılı Haziran ayında Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nda yapılan değişiklik sonucu arttığı belirtiliyor. Raporda kanun değişikliği ile ilgili Türkiye'deki eleştirilere de yer verildi. Değişikliği eleştirenler polise, ölümcül güç kullanma konusunda geniş takdir yetkisi verildiğini, ayrıca keyfi durdurma ve arama uygulamasının da teşvik edildiğini söylüyor. Türkiye yeniden sanık Raporu değerlendiren dünya basını, 'insan haklarında büyük ilerleme kaydeden Türkiye, polis şiddeti nedeniyle yeniden sanık sandalyesinde' yorumunu yaptı. İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden The Guardian, "Türkiye, 'cezasızlık kültürü'nün teşvik ettiği polis şiddetinde alarm verici bir artışa tanık oldu" değerlendirmesini yaptı. BBC ise, "Türkiye'de polis şiddeti nedeniyle sanık sandalyesinde" başlığını kullandığı haberinde özellikle Engin Çeber olayı üzerinde duruldu. Çeber'in gözaltındaki ölümünün, tüm dikkatleri yeniden Türk polisi ve cezaevi gardiyanlarının davranışlarına çevirdiğini kaydeden BBC, Türkiye için "şiddet kültürü" ifadesine de yer verdi. Gazete istatistiklerin, 2003 yılından beri işkence ve kötü muamele iddialarında büyük bir düşüş göstermesine karşın Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na işkenceye ilişkin başvuruların bu yılın ilk yarısında 2006 ve 2007'de yıllık başvuruları aştığına dikkat çekti. (Yeni Şafak) Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 .. Türkiye yeniden sanık Raporu değerlendiren dünya basını, 'insan haklarında büyük ilerleme kaydeden Türkiye, polis şiddeti nedeniyle yeniden sanık sandalyesinde' yorumunu yaptı. İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden The Guardian, "Türkiye, 'cezasızlık kültürü'nün teşvik ettiği polis şiddetinde alarm verici bir artışa tanık oldu" değerlendirmesini yaptı. BBC ise, "Türkiye'de polis şiddeti nedeniyle sanık sandalyesinde" başlığını kullandığı haberinde özellikle Engin Çeber olayı üzerinde duruldu. Çeber'in gözaltındaki ölümünün, tüm dikkatleri yeniden Türk polisi ve cezaevi gardiyanlarının davranışlarına çevirdiğini kaydeden BBC, Türkiye için "şiddet kültürü" ifadesine de yer verdi. Gazete istatistiklerin, 2003 yılından beri işkence ve kötü muamele iddialarında büyük bir düşüş göstermesine karşın Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na işkenceye ilişkin başvuruların bu yılın ilk yarısında 2006 ve 2007'de yıllık başvuruları aştığına dikkat çekti. (Yeni Şafak) Bakin burada bende sizinle beraberim,polis devleti olma yolunda bir ilerleme kaydediyor gibiyiz.Yoksa yaniliyormuyum? SAYGILARLA Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 Bakin burada bende sizinle beraberim,polis devleti olma yolunda bir ilerleme kaydediyor gibiyiz.Yoksa yaniliyormuyum? SAYGILARLA Polis devleti degilmiyizdeki, olacagiz diye korkunuz var sn politika? Her dönem ayni resimler polisle ilgili. Polisin kimden bu gücü aldigi önemli. Gücünü herhalde devletten aliyorki rahatca bu kötü muameleleri yapabiliyor. Benzerini ben baska bir baslikta eski doguAlman polisi icin yazmistim. Ne zamanki polis devleti eski Dogu Almanya cöktü bakiyorsunuz ayni polisler bir gün icerisinde vatandasa daha saygili olmuslar. Ayni durum malesef ülkemiz icinde gecerli. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2008 İnsani en temel hak;yaşama hakkıdır.Sizi canı gönülden kutluyorum Sevgili Evren...yaşama hakkı dahil olmak üzere;insani temel hakları yok sayan tüm zihniyetlere rağmen...Yeniden;YAŞAMA HAKKI! İşte söylediğim budur!!! Askere yapılan hain saldırıları,verilen şehitleri,bombaların parçalarıyla suçsuz günahsız insanları buradan yazdığımızda Aynı hararetle davaranmadınız ve hiçkimseyi kutlamadınız.... Bu tür Davranışlarımızda ise size karşı art niyetli olarak yaklaştığımızı düşünüyorsunuz...! Tamamen yalandan, yanlıştan ibaret olan, bölücü örgüt pkk nın haber kaynaklığını yapan açıklamları heyecanla kutluyorsunuz.... Vatandaş cinnet geçirmiş ve ailesini katletmiş.Cinnet geçiren korucu akrabası olması nedeniyle hemen damgalanmış! Çobanı büyük ihtimalle ya pkk teröristleri yada kendi kan davalıları öldürmüştür fakat asker öldürdü diye damga hazır. Buna benzer bir sürü akıl almaz hikayelerle YAŞAMA HAKKI.... Aynı harertle şehitlerimizede YAŞAMA HAKKI TANISAYDINIZ! FAZLA UZATMADAN...........GERÇEKLERİ BİZDEN DAHA BİLİYORSUNUZ ZATEN... Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2008 İşte söylediğim budur!!!Askere yapılan hain saldırıları,verilen şehitleri,bombaların parçalarıyla suçsuz günahsız insanları buradan yazdığımızda Aynı hararetle davaranmadınız ve hiçkimseyi kutlamadınız.... Bu tür Davranışlarımızda ise size karşı art niyetli olarak yaklaştığımızı düşünüyorsunuz...! Tamamen yalandan, yanlıştan ibaret olan, bölücü örgüt pkk nın haber kaynaklığını yapan açıklamları heyecanla kutluyorsunuz.... Vatandaş cinnet geçirmiş ve ailesini katletmiş.Cinnet geçiren korucu akrabası olması nedeniyle hemen damgalanmış! Çobanı büyük ihtimalle ya pkk teröristleri yada kendi kan davalıları öldürmüştür fakat asker öldürdü diye damga hazır. Buna benzer bir sürü akıl almaz hikayelerle YAŞAMA HAKKI.... Aynı harertle şehitlerimizede YAŞAMA HAKKI TANISAYDINIZ! FAZLA UZATMADAN...........GERÇEKLERİ BİZDEN DAHA BİLİYORSUNUZ ZATEN... Sn kaplan-200, siz aslinda bilmeden ve istemeden PKK propagandasi yapiyorsunuz ve bunun farkinda bile degilsiniz. Nedenini size aciklayayim. Siz Türkiye'de yapilan hak ihlalleri raporunun yalan, yanlisla dolu oldugunu ve sadece terörüstlerin anlatimlarina inanildigini iddaa ediyorsunuz. Türkiye'deki hak ihlalleri sadece terörüstler tarafindan söylenmiyorki. Türkiye devleti bile iddalar karsisinda kendini savunamayacak durumumda iken ve hatta bir cok kez mahkemeler tarafindan yargilanmisken, sizin bu sonuca terörüstlerin yalan haberlerine göre varildigini iddaa etmeniz, PKK terör örgütünün aslinda sadece bir kac hainlerden olusmadigini ve gücsüz olmadigini kabul ettiginiz gibi, Türkiye'de ve dünyada sözünü gecirebilen büyük bir kurulus olarak gördügünüz anlamina geliyor. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 İşte söylediğim budur!!!Askere yapılan hain saldırıları,verilen şehitleri,bombaların parçalarıyla suçsuz günahsız insanları buradan yazdığımızda Aynı hararetle davaranmadınız ve hiçkimseyi kutlamadınız.... Bu tür Davranışlarımızda ise size karşı art niyetli olarak yaklaştığımızı düşünüyorsunuz...! Tamamen yalandan, yanlıştan ibaret olan, bölücü örgüt pkk nın haber kaynaklığını yapan açıklamları heyecanla kutluyorsunuz.... Vatandaş cinnet geçirmiş ve ailesini katletmiş.Cinnet geçiren korucu akrabası olması nedeniyle hemen damgalanmış! Çobanı büyük ihtimalle ya pkk teröristleri yada kendi kan davalıları öldürmüştür fakat asker öldürdü diye damga hazır. Buna benzer bir sürü akıl almaz hikayelerle YAŞAMA HAKKI.... Aynı harertle şehitlerimizede YAŞAMA HAKKI TANISAYDINIZ! FAZLA UZATMADAN...........GERÇEKLERİ BİZDEN DAHA BİLİYORSUNUZ ZATEN... Kaplan,ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum.Demek ki ne demek istediğimi bir nebze olsun anlatamamışım.YAŞAMA HAKKI derken bile,bazı ifadeleri terör örgütü ve onun söylemleri ile açıklamaya çalışmak,yalan yanlış bilgilerle yazdığımı ifade ederken bile,verilen verileri,apaçık yaşananları görmemezlikten gelmek... Şunu bilmelisiniz ki;size göre PKK ile aynı olan söylemim;Kürt milliyetçileri için de "Milliyetçi Türk'lerin ağzı" ile konuşmak oluyor.Sürekli,herkes kendi penceresinden gerçeği istiyor. Madem,yaşama hakkı dediniz;o zaman neden yaşama hakkı dediğimi açıklayacağım. Madem,beni yalan yanlış bilgiler ile yazan olarak görüyorsunuz;o zaman hangi bilgilerin yanlış olduğunu sizden isteyeceğim,kendi doğrumu yazacağım. Ayrıca,askerin yaşamna hakkını neden bu kadar hararetli savunmuyorsunuz,şeklinde ki yaklaşımınız özür dilerim ama çok acımasız. Bazı şeyleri,daha açık ifade etmem gerek galiba.Şu an kısa keseceğim.İşyerinde bunları yazmak pek doğru değil.Tekrar görüşmek üzere...(benim ifade ettiklerimi Türk asıllı arkadaşlar ifade ettiğinde,benden çok farklı algılanıyor;bakın ironiye) Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Bakin burada bende sizinle beraberim,polis devleti olma yolunda bir ilerleme kaydediyor gibiyiz.Yoksa yaniliyormuyum? SAYGILARLA Kasım 2008 İnsan Hakları İhlalleri RaporuÖzgür-Der Diyarbakır Şubesi İnsan Hakları Komisyonu tarafından her ay periyodik olarak hazırlanan aylık hak ihlalleri değerlendirme raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Raporda, değerlendirmenin yanı sıra yine hak ihlalleriyle dolu bilançoya da yer verildi.22.12.2008 14:00Kasım ayı da insan hakları ihlalleriyle dolu... İşte Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin hazırlamış olduğu Kasım ayı hak ihlalleri raporu ve bilançosu: ÖZGÜR-DER KASIM 2008 İNSAN HAKLARI RAPORU Giriş Türkiye'deki Laik-Kemalist sistem tarafından, her yıl belli gün ve tarihlerde resmi törenler düzenlenmekte, insanlar belli bir ideolojik kalıba göre şekillendirilmeye çalışılmakta. Bu törenlerden biri de Mustafa Kemal'i anma adı altında 10 Kasımda yapıldı. Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yılki resmi törenler de başörtüsü özelinde halkın İslami değerlerini tehdit ve tahkir eden manzaralara sahne oldu. Hep dedik, yine diyoruz; 13 Haziran 2007'de onaylanan Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la polise getirilen olağanüstü yetkiler, keyfi uygulamalara ve insan yaşamına mal olacak şekilde yetkilerin kötüye kullanımına yol açıyor. Bu yasa değişikliğinden bu yana raporlarımızda görüldüğü üzere onlarca insan, polisin keyfi bir şekilde silah kullanması sonucu yaralanıyor, sakat kalıyor veya hayatını kaybediyor. Kasım ayında da "dur ihtarı"na uymadığı veya kolluğa "mukavemet gösterdiği" gerekçesiyle üç kişi katledildi. Yaklaşan yerel seçimler öncesi; TSK'nin sınırı aşan operasyonları ve PKK'nin eylemleriyle tırmanan gerilim, Kürt sorunu merkezli tartışmaları tekrar gündemin baş sıralarına oturttu. Sorunu kaşıyan ve geçmişte yaşadığı acıların birikimiyle yaşayan insanların yaralarını deşen taraflar, seçime kadar siyasi hesaplar uğruna her türlü yolu deneyecek gibi. Çözüm merciinde olması gereken Başbakan Erdoğan'ın ise bölge ziyaretinde kullandığı üslup adeta tek parti iktidarını aratır nitelikteydi. İnsan hakları gündeminden bir türlü düşmeyen bir diğer konu da işkence ve kötü muamele. Abdullah Öcalan'a kötü muamele yapıldığı iddiaları üzerine protesto eylemleri düzenleyen kitlelere yapılan müdahale işkence ve kötü muameleyi sokağa taşıdı. Yaşam Hakkı İhlallerinde Ciddi Artış! Uluslararası sözleşmelerde taraf olunmasına ve Anayasada da güvence altına alınmasına rağmen Türkiye'de, yaşam hakkı, maddi-manevi varlığının bütünselliğinin dokunulmazlığı, ifade ve vicdan özgürlüğü her zaman devlet tehdidi altında olagelmiştir. Bu tehdit meclisin çıkardığı ve insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan PVSK, Terörle Mücadele ve İnfaz yasaları gibi iktidarın militarist icraatlarıyla yakından alakalı. Buna bağlı olarak yaşam hakkı ihlalleri de devam ediyor. Kasım ayının ilk olayı Bursa'da yaşandı. Polis kovalarken binanın çatısından düştüğünü söylediği Serkan Çedik'i Adli Tıp Kurumu'na götürdü. Adli Tıp Kurumu'ndan sağlam raporu alan polislerin nezarethaneye koyduğu 25 yaşındaki genç burada rahatsızlanarak kaldırıldığı hastanede öldü. İkinci ölüm olayı Ankara'da 'dur ihtarı' cinayeti olarak karşımıza çıktı. Kendisine kimlik soran polisi sustalı bıçakla yaralayan Soner Çankal, yaraladığı polisin tabancasından çıkan kurşunla yaşamını yitirdi. Üçüncü ölüm olayı ise Zonguldak'ta polis dayağı ile gerçekleşti. Psikolojik tedavi gördüğü bildirilen Erdal Keloğlu'nun evinin bulunduğu caddede taşkınlık yapması üzerine güvenlik güçlerine haber verildi. Ailesinin de yardımıyla karakol önüne getirilen Keloğlu'nun karakolun kapısında içeri girmemekte direnmesi üzerine polis ekibinin cop ve biber gazlı müdahalesine uğradı. Aldığı darbeler nedeniyle hastaneye kaldırılan Keloğlu yaşamını yitirdi. Yaşam hakkı ihlali bunlarla da sınırlı kalmadı. Devletten topluma sirayet eden şiddet milliyetçilikle de birleşerek adeta bir kültür haline geldi. Kocaeli'de Kürtçe müzik dinlediği ve Kürtçe konuştuğu için 3 kişinin bıçaklı saldırısına uğrayarak ağır yaralanan Emin Çakan tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. İzmir'de ise Seyyar satıcılara saldıran zabıta memuru, yoldan geçen ve "Neden hakaret edip vuruyorsunuz" diye kendisini uyaran Doğan Kalender'in başına telsizle vurdu. Yere yığılan işçi emeklisi adam başını kaldırıma çarptı ve hayatını kaybetti. Diğer yandan Van'da bir mayının patlaması sonucu Erdal Saçak hayatını kaybederken Ramazan ve Veysel Saçak da yaralandı. Ortaya çıkan bu korkunç tablo, Türkiye'de insana verilen değerin resmidir. Yaşam hakkı ihlalleri çoğunlukla devlet eliyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla yaşam hakkını hiçe sayan, devleti kutsayan ve insanı devlete feda eden totaliter zihniyetle hesaplaşmak zorunludur. Hükümet Militarizme Yöneliyor! Ak Parti iktidarı, Kürt sorununda askerlerin yıllardır savunduğu ve kullandığı dili kullanmaya başladı. İktidar partisi bir süredir Kürt sorununda en üst düzeyde statüko savunuculuğunu üstlenmiş durumda. Başbakan Erdoğan'ın son günlerde bölgede yaptığı gezilerde kullandığı dil, 'Kürt sorunu'nun varlığını inkár eden ve sorunu sadece ekonomik, "terör" ve asayişe indirgeyen devlet ezberinden ibaret. Başbakan'ın Hakkari'de, "Biz ne dedik? 'Tek millet' dedik. Ne dedik? 'Tek bayrak' dedik. Ne dedik? 'Tek vatan' dedik? Ne dedik? 'Tek devlet' dedik. Buna kim karşı çıkabilir yahu? Buna karşı çıkabilenin bu ülkede yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin" şeklindeki sözleri MHP'yi bile kaygılandırdı(!) Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün azınlıkların zorunlu tehcir ve mübadelesini öven ifadeleri başbakanın bu sözleriyle birlikte okunduğunda hükümetin giderek şahinleştiği, milliyetçi bir söylemi tekrar kuşanmaya başladığı söylenebilir. Yıllardır "ya sev ya terk et" dendi de ne oldu. Kürt illeri savaş alanına çevrildi. Güvenlik bölgeleri adı altında OHAL ilan edildi ve bölge hala sıkıyönetim uygulamalarıyla idare ediliyor. Polise ve askere sınırsız yetki tanındı, sonuçları hala ortada. Binlerce Kürt tutuklandı, işkenceden geçirildi veya "asmayalım da besleyelim mi?" denilerek infaz edildi. Kürtçe ve kültürüne yönelik yasak hala devam ediyor. Kürt sorunu konusunda duyarlı basın yayın organları sürekli olarak susturulmaya çalışılıyor. Kürtlere ait partiler kapatıldı, ve hala kapatılmaya çalışılıyor. Kürt siyasetçilere cezalar yağdırıldı-yağdırılıyor. Tüm bu acı tarihsel tecrübeye rağmen Başbakan'ın yaklaşımı tüyler ürperticidir. Sonuç itibariyle iktidar, Kürt sorununda sivil perspektiften uzaklaşmış ve askeri yaklaşımı içselleştirir hale gelmiştir. Özgür-Der Diyarbakır Şubesi İnsan Hakları Komisyonu .. . İnsan Hakları Komisyonu KASIM 2008 HAK İHLALLERİ BİLANÇOSU YAŞAM HAKKI Kürtçe Müzik Dinlediği İçin Bıçaklanan Genç Yaşamını Yitirdi Kocaeli'nin Gebze İlçesi'nde 6 Kasım'da yolda yürürken Kürtçe müzik dinlediği ve Kürtçe konuştuğu için 3 kişinin bıçaklı saldırısına uğrayarak ağır yaralanan Emin Çakan (21), 9 Kasım'da tedavi gördüğü Tuzla Anadolu Sağlık Merkezi'nde yaşamını yitirdi. (atilim.org- 9 Kasım) Yaş 35... Fatma İçin Yolun Sonu Fatma Babatlı, 35 yaşında o yaşın şiirini yazan Cahit Sıtkı Tarancı'nın Diyarbakır'daki evinin arkasında öldürüldü. Katili 18 yıldır şiddet gördüğü kocasıydı. Fatma, evinden kaçtı, çeşitli kuruluşlardan yardım istedi, iş aradı. Fakat kocası önce onu çocuklarının önünde vurdu, sonra intihara teşebbüs etti. (Taraf- 9 Kasım) Polis Şiddeti Dur Durak Bilmeden Sürüyor Polis kovalarken binanın çatısından düştüğünü söylediği 25 yaşındaki Serkan Çedik'i Adli Tıp Kurumu'na götürdü. Adli Tıp Kurumu'ndan sağlam raporu alan polislerin nezarethaneye koyduğu 25 yaşındaki genç burada rahatsızlandı, kaldırıldığı hastanede öldü. Çedik ailesi, oğullarının polisin silah kabzasıyla vurması sonucu yaşamını yitirdiğini öne sürdü.(Radikal- 13 Kasım) Yine Polis Kurşunu, Yine Ölüm Polisin son dönemde artan 'dur ihtarı' cinayetlerine bir yenisi daha eklendi. Ankara'da kendisine kimlik soran polisi sustalı bıçakla yaralayan Soner Çankal, yaraladığı polisin tabancasından çıkan kurşunla yaşamını yitirdi. (Taraf- 21 Kasım) İzmir'de Zabıta Terörü Can Aldı Seyyar satıcılara saldıran zabıta memuru, yoldan geçen ve "Neden hakaret edip vuruyorsunuz" diye kendisini uyaran Doğan Kalender'in başına telsizle vurdu. Yere yığılan işçi emeklisi adam başını kaldırıma çarptı ve hayatını kaybetti. (Taraf- 22 Kasım) Mayına Basan Çoban Hayatını Kaybetti Van'ın Çaldıran ilçesi Hangediği köyü Tepelik mezrası kırsalında döşenen mayının patlaması sonucu çoban Erdal Saçak hayatını kaybetti. Ramazan ve Veysel Saçak da yaralandı. (Vakit- 22 Kasım) Karakolda başına copla vurularak öldürüldü Zonguldak'ta akli dengesi bozuk olduğu ileri sürülen 12 yıldır psikolojik tedavi gören, evli ve 2 çocuk babası 34 yaşındaki Erdal Keloğlu, götürüldüğü karakol önünde polislere "küfür" ettiği gerekçesiyle kafasına copla vurularak öldürüldü. (Milliyet ? 26 Kasım) İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE Sarıgazi'de Ebu Garip İşkencesi İstanbul Sarıgazi'de Abdullah Öcalan'a İmralı Cezaevi'nde baskı yapıldığı iddialarıyla ilgili protesto gösterilerinin ardından Sarıgazi Mehmetçik Lisesi'nden kelepçelenerek gözaltına alınan lise 1. sınıf öğrencisi 15 yaşındaki O.B'nin jandarmada kafasına defalarca poşet geçirilerek havasız bırakıldığı ve dayak atıldığı iddia edildi. (haksozhaber.net- 1 Kasım) Polis-Savcı İşkence Limited Ortaklığı Taksim'de polis işkencesine maruz kalan ve 7 gün iş göremez raporu alan Mehmet Şah Araş ve ailesi, yaşadıkları saldırıyı travma içinde basın toplantısı yaparak anlattılar. (haksozhaber.net- 3 Kasım) Polis Artık Çocukların Gözü Önünde İşkence Yapıyor Yahya Satılmış, ailesiyle evine giderken kimlik kontrolü için durduran polis ekiplerinin hakaretine karşı çıktığı için 2 çocuğunun ve eşinin gözü önünde büyük abdestini yapana kadar dövüldü. Gördüğü vahşet sonrası kaburga kemikleri kırılan Yahya Satılmış, polis memurlarına mukavemet ettiği gerekçesiyle tutuklanıp Metris Cezaevi'ne götürüldü. (Evrensel- 5 Kasım) Diyarbakır'da İşkence Edildiği Öne Sürülen Taş Tedavi Altına Alındı Diyarbakır'ın Silvan İlçesi'nde sivil polis memurlarının adres sordukları Gündüz Taş (28) ile tartıştığı, tartışmanın ardından sivil polis memurlarının, arama kararı olmamasına rağmen Taş'ın evinde arama yaparak onu tartaklayarak gözaltına aldı. Olay hakkında bilgi veren görgü tanıkları, Taş'ın gözaltına alınırken yüzünde hiçbir darp izi bulunmadığını ancak Taş hastaneye götürülürken Taş'ın vücudunda işkenceye maruz kaldığını gösteren izler olduğunu ileri sürdüler. (Gündem- 10 Kasım) Sevk Sırasında Jandarma Dayağı Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi'nden Burdur M Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edilen Dilek Öz, Newroz Bozkurt ve Süreyya Bulut adlı hükümlülerin, ring aracında jandarma erleri tarafından ve götürüldükleri cezaevinde gardiyanlar tarafından dövüldükleri iddia edildi (Gündem- 12 Kasım) Polise Kimlik Sordu, Feci Şekilde Dayak Yedi! Bodrum polisi, kimlik sorduğu M.Ö adlı kişinin 'Neden soruyorsunuz? Bende sizin kimliğinizi görebilir miyim?' diye karşılık vermesini bahane göstererek feci şekilde dövdü. (ANF- 13 Kasım) Polis'ten Dayak Turu İstanbul'un Beyoğlu İlçesi'nde bir börekçide çalışan Akın Dumlu (19), araçlarını dükkânın önüne park eden polis ekibini uyarınca sivil polis memurları tarafından dövüldüğünü savundu. Dumlu, dükkânda başlayan dayağın polis memurlarının kendisini minibüse alması üzerine minibüste de devam ettiğini ifade etti. Aldığı darbeler nedeniyle gözü kapanan Dumlu, polis memurları tarafından ölümle tehdit edildiğini de belirtti. (Milliyet- 14 Kasım) İki Kardeşe Polis Dayağı Ardahan'ın Göle İlçesi'nde Volkan Azizoğlu (25) ve Kadir Azizoğlu (21), yanlarında kimlikleri olmadığı için polis memurları tarafından önce polis otosunda, ardından da götürüldükleri İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde dövüldüklerini ileri sürdüler. (Milliyet- 16 Kasım) Adana'da Gösterilere Katılan 5 Çocuğa İşkence Adana Valisi İlhan Atış'ın, 19-21 Ekim'deki Öcalan'a kötü muamele iddialarıyla başlayan eylemlere katılan çocuklara yönelik "Bir tek çocuğun burnu kanamadı" açıklamasına, dördü 18 yaşından küçük, beş kadın tutukludan yanıt geldi.Tutuklanarak Karataş Cezaevi'nde konulan 28 yaşındaki Nebahat T., 16'şar yaşındaki Songül D. ve Müzeyyen Ö., 15 yaşındaki Emine B. ve 14 yaşındaki Şirin A., İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi'ne gönderdikleri mektupta işkence gördüklerini anlattılar.(ANF- 18 Kasım) Böyle Vahşet Görülmedi: HPG Gerillasının Gözleri Oyuldu Hatay kırsalında çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG'li Ümit Yılmaz'ın cenazesi bir hafta Adana Adli Tıp Kurumu'nda bekletildikten sonra savcılık kararıyla ailesine teslim edildi. HPG gerillası Yılmaz'ın amcası, yeğeninin gözlerinin oyulduğunu iddia etti. (ANF- 24 Kasım) ŞÜPHELİ ÖLÜMLER Küçükçekmece'de 2 Çocuğa Ait Ceset Bulundu Küçükçekmece'de 2 çocuğa ait yanmış ceset bulundu. Cesetlerin kayıp olarak bildirilen11 ve 12 yaşlarındaki iki kardeşe ait olduğu tahmin ediliyor. (samanyoluhaber.com- 2 Kasım) Gebze'de Silahlı Saldırı: Üç Ölü Gebze'de bir lojistik firması sahibinin de aralarında bulunduğu üç kişi, uğradıkları silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Firma sahibi Orkun Numan ile Turgay Tarım (34) ve Metin Torman (38) dün, Güzeller Mahallesi'ndeki işyerinde kimliği belirlenemeyen kişilerin silahlı saldırısına uğradı. (Taraf- 6 Kasım) 11 Yaşındaki Kızı 7 Parçaya Böldüler Kırşehir'de beş gün önce kaybolan bir kız çocuğunun yedi parçaya ayrılmış cesedi, işçiler tarafından şehir çöplüğünde bulundu. Yüzü tanınmayacak hale gelmiş çocuğun cesedi ile ilgili yapılan incelemede, parçalanmış haldeki cesedin, Hürriyet İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisi Sabire A'ya (11) ait olduğu belirlendi. (Taraf- 7 Kasım) Cizre'de Faili Meçhul Cinayet 24 Kasım'da Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde, darp edilerek öldürülmüş Mehmet Tunç'a (15) ait ceset bulundu. (Milliyet- 24 Kasım) Sınırda Şüpheli Asker Ölümü Mardin'in Nusaybin ilçesinde sınır taburunda görev yapan 22 yaşındaki er Yusuf Arıcan, nöbet sırasında G-3 silahıyla intihar ettiği ileri sürüldü. (ANF- 30 Kasım) MİLİTER UYGULAMALAR Erdoğan'dan 'Pompalı Vatandaş'a: Sabret Erdoğan İstanbul'da göstericilere pompalı tüfekle ateş eden şahsı savundu: Vatandaşın canına, malına kastediyorsun, o da kendini korur tabii, ama sabretsin. Erdoğan'ın DTP'ileri kastederek "İstemeyen gitsin" demesi de tepki çekti. Oysa Başbakan geçen sene bu mantığı şiddetle eleştirmişti: 'Ya sev ya terk et' ayrımcılıktır demişti. (Taraf- 4 Kasım) Başbuğ'unki Espri mi, Ergenekon'u Sulandırma mı? Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, daha önce Kandıra'daki tutuklu paşaları ziyaret emriyle doğrudan ortaya koyduğu Ergenekon tavrını bu kez espriyle dolaylı bir şekilde ortaya koydu. Eğirdir'deki Komando Okulu sunumunda yerdeki boş G3 kovanlarından toplayan Bakan Cemil Çiçek'e Org. İlker Başbuğ şöyle bir espri yaptı: "Aman iyi sakla, Ergenekon'dan içeri girersin!" (haksozhaber.net- 6 Kasım) Askeri Taburdaki Binalara 'Ergenekon' İsmi Verildi Kars şehir merkezinde bulunan General Kazım Karabekir Kışlası'nda içerisindeki binalara "Ergenekon 1, Ergenekon 2 ve Ergenekon 3" isimleri verildi. Binaların üzerine isimlerin büyük harflerle yazılması dikkat çekiyor. Beyaz mermer taşlara siyah yazıyla "Ergenekon" yazılarak binaların dış cephelerine asıldı. (ANF- 8 Kasım) Bombaları "Polis koydu!" de! Ergenekon davası devam ederken, Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarının bulunduğu gecekonduda kiracı olarak oturan tutuksuz sanık Ali Yiğit, "Kemal Kerinçsiz, ifademi değiştirmem konusunda bana baskı yaptı" dedi.(haksozhaber.net- 13 Kasım) AKP'li Akgül Vurmakta Kararlı Meclis'te DTP'li Hasip Kaplan'la tartışırken "devletime ve milletime karşı geleni vurmaktan hoşlanacağım" diyen AKP'li Abdulkadir Akgül, sözlerinin arkasında durdu: Vurmayalım mı? Büyük çoğunluk benim gibi düşünüyor dedi.. (Taraf- 14 Kasım) Çapraz Sorguda "Konuşma" Tehdidi Ergenekon davasının 15'inci oturumunda emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin'in çapraz sorgusu yapıldı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Tekin, itiraflarıyla dikkat çeken Ali Yiğit'i "Bir Fransız atasözü vardır. Aslan'ın sırtından geçinen Aslan'a yem olur. Engin Bağbars'ların, Osman Yıldırım'ların sonunu görsün, yol yakınken dönsün" diyerek tehdit etti. (Taraf- 19 Kasım) Hindistan Türk'tür Zihni Çakır'ın "Ergenekon'un Çöküşü" adlı kitabı nedeniyle yargılanıp 1.5 yıl hapis cezası aldığı Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararı, ırkçı tarih tezlerini bile gölgede bıraktı. Kararda aralarında Hindistan ve Pakistan'ın da yer aldığı Türk dünyasını birleştiren Ergenekon kelimesinin kirletildiği, terörle mücadele edenlerin kitapta suçlu gösterildiği belirtiliyor. Kazım Karabekir'in sahipsiz Ermeni çocuklarını askerî okullara gönderdiği, bunların 60 darbesini yaptığı iddiasına cevap şöyle: "Bu iftira; onlar Ermeni değil şehit çocuklarıydı." Çakır'ın TSK ile problemi olduğunun vurgulandığı gerekçede, Ergenekon'un Asala'ya karşı kullanıldığı iddiasına da "Katillere devlet tebligat mı çıkarsın" diye tepki gösteriliyor. (Taraf- 19 Kasım) Ergenekon Skandalları Bitmek Bilmiyor! Ergenekon'u deşifre eden ve Ümraniye'de bombaların bulunduğu evin kiracısı olan tutuksuz sanık Ali Yiğit'in, Danıştay ve Cumhuriyet'e atılan el bombaları eylemlerinin azmettiricisi olmakla yargılanan Muzaffer Tekin'in aynı koğuşa konulduğu ortaya çıktı. Ali Yiğit, Muzaffer Tekin ile birlikte aynı koğuşa konulmasının ardından Muzaffer Tekin hakkında verdiği ifadeyi değiştirdi.(haksozhaber.net- 20 Kasım) Asker İçin Ödenek Yok; Paşa İçin Sefaya Çok! Son Aktütün baskınında 17 askerin hayatını kaybetmesinin ardından ödenek yokluğu sebebiyle sınır karakollarının onarılamadığından yakınan Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız'ın askeri helikopterle sefa yaptığı görüntüler ortaya çıktı. (haksozhaber.net- 20 Kasım) Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 TOPLANTI VE GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜ İstanbul'da Göstericilere Av Tüfekleriyle Saldırı İstanbul'da Öcalan'a yönelik saldırıyı protesto amacıyla yapılan eylemde bir grup ülkücü göstericilerin üzerine av tüfekleriyle saldırdı. (ANF- 2 Kasım) Hakkari'de Polis Panzerinin Çarptığı Çocuk Ağır Yaralandı Hakkari'de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın protesto eyleminde bulunan kitleye polislerin panzerlerle saldırması sonucu, panzerin çarptığı 14 yaşındaki Sinan Çiftçi ağır yaralandı. (ANF- 2 Kasım) Erdoğan Yüksekova'dan Gitti Askerler İlçe Merkezine Girdi Başbakan Tayyip Erdoğan protestolarla karşılandığı Hakkari'nin Yüksekova ilçesinden ayrılmasının ardından binlerce polis yanında İlçe merkezine askerler de girdi. Polislerden sonra askerde kitleye müdahale etti. Asker ve polislerin silah kullandığı kentin geneline yayılan çatışmalarda çok sayıda kişi yaralandı. Olayların büyümesi üzerine helikopterlerden kitlenin üzerine gaz bombaları atılmaya başlandı. (ANF- 2 Kasım) Van'da Polis Rastgele Evleri Taradı Erdoğan'ın Van'a gelişini protesto etmek amacıyla yapılan basın açıklamasına polisin saldırıya geçmesiyle başlayan birçok kişinin yaralanması ve 50 kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan olaylar sırasında gece mahallerde polisin kitleye müdahale etmesi sırasında bazı evleri silahlarla taradığı iddia edildi. Seyit Fenim Arvasi Mahallesi'nde güvenlik güçlerin evinin taraması sonucu birçok merminin evlerinin duvar ve camlarına isabet ettiğini söyleyen Salih Turgut, yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. (ANF- 2 Kasım) Van'daki Gösterilerde 13 Kişi Yaralandı Van'da, güvenlik güçleriyle göstericiler arasında çıkan olaylarda 8'i polis, 5'i gösterici toplam 13 kişi yaralandı. (Vakit- 2 Kasım) YÖK'ün Kuruluşunu Protesto Eden 6 Kişi Gözaltına Alındı 5 Kasım'da Ankara'da Kızılay Meydanı'nda üç ayrı noktada YÖK'ün kuruluş yıldönümünü protesto eden 6 kişi gözaltına alındı.(Milliyet- 5 Kasım) Sendikacılara Hapis Cezası İstendi DİSK tarafından, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'nı protesto etmek amacıyla İzmir'den Ankara'ya yürüyüş düzenleyen Ali Başaran, Azad Fazla, Hacay Yılmaz, Murat Yılmaz, Bedri Arık, Mehmet Aslan ve Musa Çam adlı sendikacılar hakkında 1 yıl 6 ay ile 3 yıl arasında hapis cezası istendi. (ANF- 10 Kasım) Doğalgaza Yapılan Zamları Protesto Eylemine Müdahale Ankara'da, doğalgaza yapılan zamları protesto etmek için Halkevleri üyelerinin Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş'nin girişinde yaptıkları basın açıklamasına çevik kuvvet, cop kullanarak gruba müdahale etti. (Radikal- 22 Kasım) Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 YARGI VE CEZASIZLIK Ağaçları Kesmeyin Dediler 'Çete Kurmakla' Suçlandılar Manisa'nın Soma İlçesi'ne bağlı Yağcıllı Kasabası'nı çevreleyen ormanlar 'yaşlı oldukları' gerekçesiyle İlçe Orman Müdürlüğü tarafından kesiliyor. Kesime itiraz eden ve yaşları 60 ila 70 arasında değişen 5 köylüye kesim işini alan müteahhit tarafından 'çete kurmak' suçlamasıyla suç duyurusunda bulunuldu. (ANF- 3 Kasım) Cezaevinde Ölüm Davasında Cezasızlık "Yasadışı örgüt üyesi olduğu" iddiasıyla Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunduğu sırada yakalandığı mesane kanseri hastalığı yüzünden 20 Temmuz 2004'te yaşamını yitiren Salih Sevilen'in ölümünde ihmalleri olduğu gerekçesiyle Tekirdağ 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan bir doktor ile 7 cezaevi infaz görevlisi 3 Kasım'da görülen duruşmada beraat etti. (Radikal- 3 Kasım) Baran Tursun'un Ailesi 301'den Yargılanacak İzmir'de "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle açılan ateş sonucunda hayatını kaybeden Baran Tursun'un ailesi ile aralarında İHD İzmir Şubesi üyelerinin de bulunduğu aileye destek veren 6 kişi hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinden açılan dava için Adalet Bakanlığı'nın izin verdiği bildirildi. (Zaman- 6 Kasım) Öldüren Tekmeye Tahliye Kararı Avcılar'da bir parkta tartıştığı Feyzullah Ete'nin (yanda) ölümüne sebebiyet verdiği iddiasıyla 8 ile 12 yıl arasında hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan polis memuru tahliye edildi. (haksozhaber.net- 7 Kasım) A.Y.'yi Yaralayanlar Tutuksuz Yargılanacak 9 Kasım'da Adana'da motosiklet çaldığı şüphesiyle A.Y.'ye (14) açtıkları uyarı ateşi sonucu A.Y.'yi yaralayan S.B. ve M.Y. adlı 2 polis memuru, 10 Kasım'da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. (ntvmsnbc.com- 10 Kasım) O Pankart İçin Skandal Karar! Ankara'da 2003 yılında düzenlenen 'Cumhuriyet'e Saygı' yürüyüşündeki 'Ordu göreve!' yazılı tartışmalı pankart davası beraatle sonuçlandırıldı. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Tahir Babaoğlu, pankartla ilgili basında çıkan çok sayıda fotoğraf ve emniyet kamerası kayıtlarına rağmen 'delil yetersizliği'nden beraate hükmettiğini açıkladı. (Vakit- 21 Kasım) 16 Yaşındaki Çocuğa 7 Yıl Ceza Diyarbakır'da Abdullah Öcalan'ın saçlarının kazıtıldığı iddiasıyla DTP'nin düzenlediği yürüyüşte gözaltına alınan 16 yaşındaki Ferit Gülcü 13.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gülcü'nün yaşının küçük olması nedeniyle hapis cezası yedi yıl beş aya indirildi. (Taraf- 22 Kasım) Sanık Polisler Görev Başında Engin Çeber'i sopayla dövmek suçundan ikisi 20'şer, toplam 115 yılla yargılanan 13 polis hâlâ görevlerinin başında. Gözaltında öldürülen Çeber'le ilgili sahte rapor düzenlemekle suçlanan cezaevi doktoru hakkında ise 10 yıl hapis cezası istendi.(Taraf- 26 Kasım) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.