Φ ftoyd Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2008 Ona biçmediniz ama, başı açık Kurân okuyana biçtiniz. Biçtiğiniz hüküm de hiç bir başka açık kapı bırakmadı, "düşünülemez" diye kesin bir hüküm oldu. Diyebilirsiniz ki, "hüküm biçmediğim, kalbi. Bikinisi değil." Ama "düşünülemez" dediğiniz zaman durum böyle olmuyor. Düşünme birimi olan beynine hüküm biçiyor, düşünce kalıbı oluşturuyorsunuz. Bunu yaptığınız zaman, "nasıl düşünülemez? Düşünülürse ne olur? Faraza ben düşündüm. Başıma ne gelir?" soruları gündeme gelir. Bu soruların yanıtları ise "İslam ahlakı polisi tutuklar"dan "Allah cehenneminde saç teli adedince yıl yakar"a varan bir yelpazede değişir. Bakın anlatabiliyor muyum, Kurânda saç teli adedince yıl, ahlak polisi önermelerinin bulunmayışı bir şey değiştirmiyor. Bunu iyi düşünmemiz gerekiyor. Siz bu zemini hazırlıyor, her şeyi kudretinde tutan bir sonsuz gücün emrine karşı gelindiği varsayımını ortaya atıyorsunuz. Bu varsayımdan sonra cehennem, şeriat polisi varsayımları otomatiğe bağlanıyor, önerilmeleri zaten gerekmiyor. O dilemeden yaprak kımıldayamadığına inandığınız, dalından düşen yaprak onun izni ile düşen bir sonsuz gücün emrine lakayd kalınıyor. Tüm konu burda. Siz de bu gücün buyruklarını duyuruyorsunuz. Bir de üstelik elinizde erk var olduğunu düşünün. Bir şekilde insanlar size güvenip işleri yola koyacağınızı düşünmüşler. Büyük çoğunluğu da cehennem alevlerinde kızdırılmış demir bukağılardan, dikenli zakkum meyvesinden, kaynamış lav içmekten, zebanilerden oldukça tırsıyorlar. Oluşacak toplum manzarasını sizin hayal gücünüze bırakıyorum... Tam da bu yüzden Muhammed Kurân'da bol kıssa anlatmış, fakat recm uygulamış olduğu halde, Kurân'da recm yok! Bu size tuhaf gelmiyor mu? Çünkü gerek yok. İnsanları bir kere korkutmuş, hükmün altına almışsan, amaç yerine gelmiş. Gerisi kolay. Bu kadar önemli bir konunun, insanların hem de acılar çekerek infaz edilmesine yol açacak bir konunun açıkça belirtilmesine bile gerek duymamış! Ama zemin hazır olmadan, değil taşlamak, cımbız işkencesi yapın desen kim dinler? İstersen saç teline yıl değil, yüzyıl cehennem biç. İstersen bin yıl biç. Tam da bu yüzden başı açık olan sizden nefret etmiyor ama, tedirginlik hissediyor. Siz ona ağzınızı açıp bir şey demeden, örtüyü bu kadar vazgeçilmez göstermekle, hal dilinizle "yanacaksın, kavrulacaksın, inleyeceksin, mahvolacaksın" diyorsunuz. Ağzınızdan sözcükler çıkmıyor ama, o bunları duyar gibi oluyor. Anlatabildim sanırım... 1 Korintliler 11önceki bölüm sonraki bölüm 1 Mesih'i örnek aldığım gibi, siz de beni örnek alın. 2 Her durumda beni anımsadığınız ve size ilettiğim öğretileri olduğu gibi koruduğunuz için sizi övüyorum. 3 Ama şunu da bilmenizi isterim: Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih'in başı da Tanrı'dır. 4 Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçükdüşürür. 5 Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur. 6 Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. 7 Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı'nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir. 8 Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. 9 Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı. 10 Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır. 11 Ne var ki, Rab'de ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır. 12 Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrı'dandır. 13 Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı'ya dua etmesi uygun mu? 14 Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir. 15 16 Bu konuda çekişmek isteyen varsa, şunu bilsin ki, bizim ya da Tanrı'nın kiliselerinin böyle bir alışkanlığı yoktur. 17 Toplantılarınız yarardan çok zarar getirdiği için aşağıdaki uyarıları yaparken sizi övemem. 18 Birincisi, toplulukça bir araya geldiğinizde aranızda ayrılıklar olduğunu duyuyorum. Buna biraz da inanıyorum. 19 Çünkü Tanrı'nın beğenisini kazananların belli olması için aranızda bölünmeler olması gerekiyor! 20 Toplandığınızda Rab'bin Sofrası'na katılmak için toplanmıyorsunuz. 21 Her biriniz ötekini beklemeden kendi yemeğini yiyor. Kimi aç kalıyor, kimi sarhoş oluyor. 22 Yiyip içmek için evleriniz yok mu? Tanrı'nın topluluğunu hor mu görüyorsunuz, yiyeceği olmayanları utandırmak mı istiyorsunuz? Size ne diyeyim? Sizi öveyim mi? Bu konuda övemem! 23 Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: "Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın." 24 25 Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: "Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın." 26 Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz. 27 Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde ekmeği yer ya da Rab'bin kâsesinden içerse, Rab'bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. 28 Kişi önce kendini sınasın, sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. 29 Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. 30 İşte bu yüzden birçoğunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüştür. 31 Kendimizi doğrulukla yargılasaydık, yargılanmazdık. 32 Dünyayla birlikte mahkûm olmayalım diye Rab bizi yargılayıp terbiye ediyor. 33 Öyleyse kardeşlerim, yemek için bir araya geldiğinizde birbirinizi bekleyin. 34 Aç olan karnını evde doyursun. Öyle ki, toplanmanız yargılanmanıza yol açmasın. Öbür sorunları ise geldiğimde çözerim. Defalarca tekrarladım, ben Kuran kadar İncil imanlısıyım.. Ve ayetten yola çıkarak ben sorayım "13 Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı'ya dua etmesi uygun mu?" Ona kalırsak, bir müslümanın yalan yemini düşünülemez, bir müslümanın namaz kılmaması düşünülemez, bir müslümanın sözünü bozması düşünülemez, bir müslümanın harama bakması düşünülemez ....vs.. uzar gider.. Evet kusura bakmayın ama normalde bu düşlünülemez,eğer emirleri Allahın emri olarak kalben hissediyorsak, bu korkunç gücün karşısında emre karşı hareket etmek düşünülemez.Ama bu demek değil ki, bir müslüman hiçbirini yapmaz...Ben dahil hepimiz günah işledik, bu forumda da günahım yok diyecek bir müslüman bulamazsınız,eğer Kuran imanlısı ise.. Sizin dediğiniz ahlak polisleri, asıl bu Kuranın tamamen men ettiği ve suç teşkil eden bir davranıştır, asıl bu konu Allaha şirk koşmaktır bana göre.. Bir gurup insan kalkmış Allahçılık rolünde ona buna hüküm kesiyor. Neye dayanarak kesiyor, nerde Kuranda olmayan hüküm var,ona göre kesiyor.Kim yayıp bunu tekelinde oynatıyor,bir gurup çıkarı olan siyasi erkekler bütünü..Bir gurup tarikatlar, şeyhler şunlar bunlar bütünü..Allahın emirleri ve bizlerce cezası belli konular, cidden bellidir.. Zina, hırsızlık, kısas mevzusu... Onun dışında kimse kalkıp hüküm biçmeye kalkmasın durduk yere.. Recm olayına gelince, recm olayı Peygamberimiz Muhammed tarafından gerçekten uygulandı ise, bu benim Tevrat ı da inanılası ve uygulanası kılan Kuran inancımla örtüşmektedir ve hiç şaşırmıyorum.. Tevratta recm, İncilde recmin koşulları, Kuranda o koşul yoksa uygulanacak ceza.. Peygamberimiz,Tevrat a inanmış ve uygulamış demek ki.. Sonra da,uygulamanın önünü kesen ağır koşullar bildirilmiş.. Saç teli, iyi ya işte,ben neyin mücadelesindeyim, ben neden bir hadis tanımazım, siz söylüyorsunuz ağzınızla Kuranda olmadığı halde yapılanları, olmayan şey yapılıyorsa niye illa zemin Kuran zemin Kuran denilip, olmayan şeyle bu Kitaba saldırılıyor.Ben müslümanım diyen piyasaya çıkıyor, keto bile din adına fetva veriyor, suçlu Kuran oluyor. Bakın siyasetçimiz bile,inanlısı olmadığı din üzerine fetva verip oy kazanıyor,şimdi dinin suçu ne.. Hadi din kavramını bırakın, nice kürt bugün Kürdistan hayali peşinde sömürülüyor .. Siyasi güçler elinde ırksal duyguları sömürülüyor,şimdi bu sömürüye geçit vermeyen Kürt kardeşlerimizin,içimizde kaynaşmış yaşayanlrın suçu ne?? Şimdi Atatürk diye diye , Atatürk sever gibi görünen insanlar ,alttan alttan O nu farklı tanıtıyorsa, atatürk severlerin duygularını kullanıp sömürüyorsa, bunda Atatürk ün suçu ne.. Bir insan hayatındaki en büyük sıkıntıyı, belkide en çok, inanılmaz derecede aşık olduğu ve aşık olduğu kşiden darbe aldığında yaşar misallll... şimdi bunda aşkın ne suçu var.. Kısacası, insan, sevdiği şey konusunda, ortak ve paylaşılan konular konusunda, dediğim gibi,en çok en sevdiği konu konusunda,zaaf gösterebilir.. Bu doğaldır... Bunu hayatın her alanında yaparız.. İstisnasız her alanda.. Kardeşinizin biriyle aranızda çok sıcak bir ilişki varken, biriyle biraz daha soğuk bir ilişkiniz ve paylaşımınız varken, bu bile kardeşlerinize bişey yapacağınızda size zaaf kazandırır.. Anne baba bile, kendine asi evlat ile sürekli hatırlarını kırmadan davranan evladı ,özde aynı sevse bile, harekette aynı sevemez,aynı eylemi tutumu gösteremez.. Daha nelerden ne örnekler sunayım.. Bu yüzden her zaman,ama hayatın her alanında, mutlaka duygu sömürgeleri oluşacak, bunu kullanan insanlar olacaktır, o halde bunda o duyguların suçu ne? Dünyadaki bütün müslümanlar, dünyanın en kötü insanları olsun, ben din güzel derim, insan kötü derim... Bir insan herşeyi yapabilir derim.. Aramızdaki en büyük bakış farkı bu işte.. Siz ,insanların kötülük için bahanelerinden,bahane olarak sundukları ve dayandıkları temellere saldırıyorsunuz,ben ise insana pat diye bahane üretme, kötü olan sensin diyorum.. Bunu en çok kendime söylüyorum.. yine burda bir örnek vereyim kendi aklımca, bir hırsız ,hırsızlığına bahane olarak açlığını,yokluğu sunabilir.. Açlıktır suçlu olan, yokluktur suçlu olan,onu iten,ona zemin hazırlayan inancında... siz,bu sebeplere bakıyorsunuz durmadan.. Bunları suçluyorsunuz... Oysa bana göre, onca plan yapıp,ayağı eli hırsızlık yapacak kadar tutan insanın,çalışmayıp hırsızlığa soyunmasıdır tek dikkat noktam.. Koşulları suçsuzdur aslında, kendi susamıştır bir kere hırsızlığa kötülüğe.. Emek vermez çalışmaya, sokaklarda dolanıp bişeyler satmaya, hamallığa,tuvalet temizlemeye.. işine gelmez o iş bu iş.. susamıştır bir kere rahattan para kapmaya.. İşte nefs kavramı dediğimiz olay.. Nefsimiz neler biçiyor hayatlarımıza.. Tam da bu yüzden başı açık olan sizden nefret etmiyor ama, tedirginlik hissediyor. Siz ona ağzınızı açıp bir şey demeden, örtüyü bu kadar vazgeçilmez göstermekle, hal dilinizle "yanacaksın, kavrulacaksın, inleyeceksin, mahvolacaksın" diyorsunuz. Ağzınızdan sözcükler çıkmıyor ama, o bunları duyar gibi oluyor. Anlatabildim sanırım... İnan bana,nefret eden nice insan var.. Bilmiyordum bu kadar olduğunu, kapanınca öğrendim Durduk yere sataşanlar var, yüzüme çok kötü bakıp sanki ona bişey yapacakmışım gibi bir omuz edasıyla benden yüz çevirenler var.. Ama elinde aldığı rakı şişesi, geçerken gülümseyip selamını esirgemeyen,hal hatır soran da var.. Duyar gibi oluyor ya bazıları çıkmayan sesleri, o sesler bizden çıkmıyor aslında.. o sesler ekranlardan,medyadan ,ara ara verildi halkın damarlarına.. nice kurumdan o sesler aşılandı insanların yüreklerine.. din der demez aşırı uçlar, geriye özlemliler empoze edildi hep.. hep gelişmemişliklerin sembolü haline getirildi din.. Bilimsizlik oldu, ilimsizlik oldu, okumamışlılığın adı oldu,tek gözlüklü olmanın adı oldu din hep bu ülkede.. Oysa din dememişti öyle olun diye.. Yatın çalışmayın demedi din hiçbir kuluna..araştırmayın, düşünmeyin, tarla ot samanlıktan başka yalandan yalan sözden zinadan hırsızlıktan rüşvetten pazarlıktan teraziden dengeden durduk yere bozgunculuktan dünyayı bozmaktan kirletmekten bölünmekten parça parça olmaktan kötülüğe sabırsızlıktan öfkeden yana olmadı din... Siz bile söylersiniz belki toplum alışkanlığımla.." AAaa şunu yapmış, bi de dindar olacak"... Demek ki işte beklenmez dindardan bazı şeyler, bu yüzden beklenmeyenin yapılması herşeyden çok yankılanır..Hacca gidip gelenin küfürlü konuşması bile mevzu olur bütün dillerde.. Dinin en büyük düşmanıdır belki bu... bu insan hareketleri ile inanç arasındaki tutarsızlıklar.. Lütfen, ama lütfen arada ateist sitelerdede dolaşın, hatta en şiddetli bizden nefret edenlerin adreslerini ve konuşmalarını sunayım size.. Bu insanlar ,hangi Kitaptan besleniyorlar peki, zeminleri ne nefretlerine..Hayır,şimdi ateizm mi suçlu, bütün ateistler mi yadsınası.. Sadece o insanlar kötü benim gözümde,burdakiler ise ufaktan bi derece (hadi iyi demeyim dinim adına ,kızmayın hemen ama sonra).. Yorgunluk ve uykusuzluk, ben yine dağıldım sanırım dalga dalga,ordan burdan.. Ben bile yazdığımı toparlayıp düşünemiyorum artık.. Ne çok ses var bu tepemdekinde... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Yeşil olanlar, bir insan olan kadını, erkeğe göre küçük düşürmek için egemen erkeğin uydurduğu, put destekli milad tarihinin görüşleri: Siyah görüşler de, bir insan olan kadını, erkeğe göre eşit gören çağdaş görüşler. 4- Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür. 4- İnsanı küçük düşüren başına ne taktığı değil, beynindeki insani düşüncelerdir. Düşüncelerinden kaynaklı eylemleridir. 5- Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur. 5- Başını traş etmiş kadının düşünülmesi cezalandırma yöntemidir. Miladi tarihin arena işkenceci zihniyetidir. 6- Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. 6- 5. Maddedeki cezalandırma düşüncesini eyleme koyan düşünce. Bu bir işkenceci, dayatmacı gestapo faşist zihniyettir. Hiç bir insan, hiç bir insanın yaşam tarzına karışamaz. Taa ki başkasına zararı olana kadar. 7- Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı'nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir. 7- Yücelik sınıflandırma tanımı ise, bu yine bir faşist dayatmacı zihniyettir. İnsanların hepsi yücedir. Yeterki bir diğerine zararı olmasın. Aksini düşünmek köleci, sınıfçı, aşağılayıcı düşüncedir. 8- Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. 8- Bu bir sınıflandırma zihniyetidir. "Hiç köle ile hür insan bir olurmu" put destekli, köleci zihniyet kaldırıldı. Sıra put destekli, dayatmacı erkek üstünlüğü zihniyetinde. 9- Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı. 9- Bu zihniyeti ancak dini baskılarla sindirilmiş, pısırık, tırsımış, kadınlar kabul eder. "13- Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı'ya dua etmesi uygun mu?" 13- Siz kendiniz karar verin: Faşist zihniyeti, baskıyı, dayatmayı, görünmez bir put yaratarak ona atayıp, mecburi tutmakla, kadının başını kapatması uygunmu? Dogmacı zihniyet değişmedikçe, kafalardaki dogmaların yok olması da mümkün değildir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 İlahi Ftoyd, ben Kurân bağlamını kabul etmiyorum, sen bir de başıma İncil bağlamı çıkarıyorsun. Hepsi raflarda bütün diğer kitapların arasında, cilt kapakları arasında duran kağıt tomarlarıdır, anlamıyor musun? Herhangi birini ne bağlamda okuyorsam, Kurân ve İncil'in de bağlamı farksızdır. O yüzden yazdığın İncil ayetlerini eleştirmeye bile gerek duymuyorum. Çünkü senden başka bu bağlamı öneren de pek olmadığı için beni rahatsız etmiyor. Eleştirdiklerim, bana önerilen, hatta belki bazen dayatılmak istenen bağlamlar. Yoksa dikkate aldığım, özel bir önem atfettiğim için filan eleştiriyor değilim. Gerekli eleştirileri de değerli dostum Bilimselci yapmış zaten... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 6- Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. 6- 5. Maddedeki cezalandırma düşüncesini eyleme koyan düşünce. Bu bir işkenceci, dayatmacı gestapo faşist zihniyettir. Değerli Bilimselci, ne zaman kadınlar "ne başımı örtüyorum, ne de saçımı kesiyorum, tanrını, kitabını ve bağnaz önerilerini alıp yaylan..." derler, din sorununun yarısından çoğu çözülür. Çünkü İncil sorununu Batı dünyası böyle çözmüş bulunuyor... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Bir insan hayatındaki en büyük sıkıntıyı, belkide en çok, inanılmaz derecede aşık olduğu ve aşık olduğu kşiden darbe aldığında yaşar misallll... şimdi bunda aşkın ne suçu var.. Çok güzel bir bağlantı kurmuşsun Ftoyd. Ben de dini hep aşk gibi görürüm. Demek ki gerçekte olmayan, mevhum, insan zihninin ve kültürünün yarattığı sanal bağlamlara inanırsan böyle acı çekiyorsun. Gerçekten de böyle sanal bağlamlar yaratıp sonra da onları suçlamanın, hacca gidip şeytan taşlamanın, sanal cehennemlerden korkup sanal huriler hayal etmenin hiç ama hiç âlemi yok... Hele hele kendinden üstün, yarı kutsanmış, peygamber olma hakkı verilmiş erkek figürü yaratmak bana gülünç derecede basit gelir. Ah bir kadın olaydım hepsine ne diyeceğimi iyi bilirdim ama, çare yok. Tanrım beni baştan yaratmıyor. Çok radikal, acayip kötü feministimdir. Ne çare kadın olmadığım için feministliğim para etmiyor... Alıntı
Φ göl_ge Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Kur'an okurken veya okunurken kadının başının açık olması neden düşünülemez cokmu itici oluyor? başı açıkken ne gibi zarar verebiliyor etrafindakilere, Kur'an a ilgimi azaliyor...yoksa ne bileyim degerinimi azaltiyor! bazı kurallar vardır sorgulanamaz, ya yapacaksın yada yapacaksın başka bi alternatifi yok bunun Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2008 bazı kurallar vardır sorgulanamaz, ya yapacaksın yada yapacaksın başka bi alternatifi yok bunun "Bazı kurallar vardır sorgulanamaz" düşüncesi kafalarda dogmalaşmışsa, elbette sorgulanamaz. Ancak; tarihte hiç bir kural yoktur ki, sorgulanmamış ve sorgulama sonucu değişmemiş olsun. Gösterilemez. Kuralları "kuralcı" kesim yapar, "kuzu" kesim de kuzu kuzu uygular. O kuzu kesim zamanla uyanırsa, sesini çıkarırsa, güç oluşturursa, dayatmacı kesime karşı çıkar, kendisi için zararlı olan kuralın değiştirilmesini zorunlu kılar. Misal; kuzu köleler zamanla uyanmış, kölecilik zihniyetini yıkarak kuzuluğa son vermiştir. İnsanları kuzulaştıran din kuralları da (yerel töreler), zamanla kuzu kesimin uyanması ile dayatmalarına son verecektir. Şu an dünyanın %50 si bu aşamaya gelmiştir. Zamanla kalanı da yok olacak, dogmalar son bulacaktır. İnsan yararına olan kurallar, insan hakları bildirisinde belirlenmiş evrensel kurallardır. Kaldıki bunlar da, "ya yapacaksın ya yapacaksın" kurallar değildir. Değişen koşullarda yine insan yararına değiştirilecektir. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Peki bir soru sorayım size: Oryantal sanatı ile hayatını kazanan bir sanatçı sahnede sanatını icra ettikten sonra soyunma odasına girse, az sonra yeniden sahneye çıkacak olsa, "yatsı namazım geçmesin, şurda kimsecikler yok" deyip sahne kıyafetiyle namaza dursa ve bitirip tekrar sahneye çıksa... Bana bu hanımefendinin namazının kabul olacağını söyleyen tek bir hoca bulun, ben de "pes artık" diyeyim. O zaman bu dinin hakkaten reforme olacağına inanırım! Başı açık Kurân dinleyen kadının yer aldığı dergi sayfalarını yırtanlar, namaz kılan dansözü duyunca R. Nuri Güntekin'in romanı derhal devreye girerdi herhalde... "Vurun kahveye" Yok, neskafeye miydi? (Yani şu moderasyonun yıldızlaması korkusu da insanı ne hallere getiriyor ha!) SORUN GELENEĞİN DİNSELLEŞMESİDİR Daha önce değindiğimiz gibi din adına uydurulanları incelersek; toplumun belli bir dönemindeki bakış açısının ve geleneklerinin dinselleştirilmesinin bunlarda önemli bir yeri olduğunu görürüz. Bu gelenekleri dinden ayırmanın yolu Kuran?dan anlaşılan kapanmanın din olduğunu; Kuran?dan çıkmayan kapanma şekillerinin, izahların din adına uydurma, geleneklerin dine sokulması olduğunu bilmektir. Şunu bir daha belirtelim ki geleneklerin bir kıyafet oluşturmasının bir mahsuru yoktur. Yanlış olan, tarihin belli bir anının ihtiyaçlarından doğan ve o toplumu ilgilendiren kıyafetlerin, evrensel olan ve binlerce yıllık zaman dilimine inmiş olan dine maledilmesidir. Örneğin, sarığı belli bir dönemde erkeklerin kıyafetini tamamlayan bir aksesuar, sıcaktan koruyan bir başlık olarak erkeklerin tümüne yakınının giymesi yanlış değildir. Yanlış olan, sarığın dinen kutsal bir giyecek olarak giyilmesi, başkalarına dîni kıyafet diye empoze edilmesi ve Kuran?da hiç bahsedilmeyen bir uygulamanın sevap diye dine sokulmasıdır. Görüldüğü gibi sorun belli bir toplumun geleneği sonucu sarığın takılması değil, o geleneğin din olarak takdimidir. Bu temel mantığı iyice kavramamız çarşaf, peçe, başörtüsünün nasıl dinselleştirildiğini anlamamızda ve bu kıyafet şekillerini gereği gibi değerlendirmemizde faydalı olacaktır. İlk önce yapmamız gerekeni yapalım ve Kuran?da kapanmayla ilgili geçen tüm ayetleri inceleyip Kuran?ın yani dinin istediği ölçüyü bulalım. Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. 7 Araf Suresi 26 Araf 26?dan ve Araf 22?den avret yerlerini örtmenin ilk insandan beri hem erkek, hem kadın için örtünmenin minimumu olduğunu anlarız. Kadınlara özel giyinme ile ilgili ise Kuran?da 3 ayet BAŞÖRTÜSÜ VE KAPANMA vardır. Bu 3 ayeti incelemek kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, İslam?ın neyi söyleyip, neyi söylemediğini anlamamızı sağlar. KURAN?DA BAŞI KAPAMAK GEÇMİYOR Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah?a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz. 24 Nur Suresi 31 Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki ?hımar? kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer ?hımar? kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi ?hımarürres? gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece ?res? kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan ?hımar? ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ?res? ile vurgulanır. Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ?cuub? kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa?nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) ?Hımar? kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran?a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak ?felyedribne? fiilini ?salsınlar? diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan ?başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar? şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde ?darabe? kökünden türeyen ?felyedribne? fiili ?salsınlar? manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran?da salsınlar, indirsinler manasında ?felyüdnine? kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi ?felyedribne? fiili yerine ?felyüdnine? fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran?daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir. Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta ?süsler? kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre ?süsler? kelimesi ile özellikle ?göğüsler? kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. İkincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran?daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi 31?de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır. -http://www.kurandakidin.net/bolumler/22basortusu.htm- Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.