Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İhanetin son aşaması! Kürtlere Soykırım?


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Sakık'tan Türk'e destek

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Muş Milletvekili Sırrı Sakık, "Kürtlere soykırım uygulandı." diyen DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'e destek çıktı.

 

Ancak Sakık, "12 Eylül döneminde Türkler de Kürtler de tahribata uğradı." ifadelerini kullandı. Türk'ü eleştirenlere de, "Yarası olanlar gocunur." göndermesinde bulundu.

 

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın babası Mehmet Salih Çağlayan'ın Kocatepe Camii'ndeki cenaze namazına katılan Sakık, burada basın mensuplarının sorularını cevapladı. Ahmet Türk'ün açıklamalarının yanlış anlaşıldığını belirterek, "12 Eylülle hesaplaşmalıyız. Bundan rahatsızlık duyanlar askeri rejimlerden medet bekleyenlerdir. Sayın Türk'ün söylediği o kadar açık ve net ki, soykırım derken sadece Kürtleri kast etmiyor, Türkleri de kast ediyor. Mağdurları katletiler bunları hepimiz söylemiyor muyuz? İktidar olacağımızda 12 Eylül'den 12 Eylül'ün ürünlerinden hesap soracağımızı söylemedik mi? Türkiye bunları belirledi. Onun için yarası olanlar gocunsun." diye konuştu.

 

Cenaze törenine DTP Muş Milletvekili Nuri Yaman'da katıldı. Yaman, CHP Genel Başkan Yardımcısı Azmi Ateş'le bir süre sohbet etti.

 

(Samanyolu Haber)

22.Ekim.2008 19:59:24

 

DTP'nin, niyeti ve neler yapmak istediği , söylemleri ve son yaşanan olaylarla artık ayan beyan ortada. Bundan sonra, kimse, DTP ile demokrasi kelimelerinin aynı anda geçtiği herhangi bir yazı yazmasın, cümle kurmasın, zira kimse yemez bunları!

Gönderi tarihi:

Mine G. Kırıkkanat

Yazara ulaşmak için : [email protected]

 

Cumhuriyetin kaçta kaçını kutlayalım?

 

Frankfurt Kitap Fuarı’nda güya Türkiye yılı, duvara bölünmüş Türkiye haritası asılıyor.

 

Turizmden kültüre bakmaya vakit bulamayan Bakan Ertuğrul Günay, bölücü Roj TV’ye konuştuğunu fark etmeden, ‘önemli değil, büyütmeyelim’ mealinde demeç veriyor.

 

Derken bölünmüş bir Türkiye haritası da, ABD Kongresi’nde ortaya çıkıyor.

 

Bizim Türkiye, olmayan parayla şişirilen sanal borsaya döndü: Daha bölünmeden bölünmüşlük kaydı düşülüyor, haritası çiziliyor, yani senet düzenleniyor.

 

Bu senetin Türkiye’ye bir bedeli var. Ödeme zamanı var. Ödemeye zorlayacak tehdit hazır, ucu Brüksel’den gösteriliyor:

 

17 Kasım’da Avrupa Parlamentosu’nda ‘Dersim Soykırımının 70’inci yıldönümü’ konulu konferans düzenleniyor. Düzenleyenin adresi Almanya’da: www.dersim-wiederaufbau.de. Bana basın çağrısı gönderenin adı, Ahmet Dere. Katılımcılar birbirinden kararlı: Ayşe Hür (Taraf Gazetesi) Prof. Dr. Ronald Münch (Bremen Üniversitesi), Hilda Çobayan (Adalet ve Demokrasi için Ermeni Federasyonu Başkanı), Haydar Işık (Dersim Yapılandırma Derneği Başkanı ve yazar), Hans Branscheidt (AB Türkiye Yurttaşlık Komisyonu) Şerafettin Halis, (DTP Dersim Milletvekili) Aysel Tuğluk (DTP Diyarbakır Milletvekili), Songül Erol Abdül (Dersim Belediye Başkanı)...

 

Dış odaklı Ermeni lobilerinin lanse ettiği ‘soykırım’ modasına imrenip, bir de biz çakalım, demişler, o kadarı belli de, bir noktayı aydınlatamadım: Ermeniler, ‘soykırım’a uğradıkları alanı geniş tutmuşlardı. Acaba niçin Kürtler, soykırım konferansını

 

Dersim’le sınırladılar, diye düşündüm.

 

Sonra anladım: Türkiye’de 90 bin küsur Ermeni kaldığına bakan biri, Almanya’daki soykırım sonrası Yahudi nüfusuna kıyaslayarak vatan sathında soylarının tüketildiğine inanabilir. Oysa Kürtler, ‘soykırım’ savını lanse etmeden önce 15-20 milyonluk bir nüfus varlığı öne sürüyorlardı. Soykırıma uğradıklarına inandırmaları zor. Kendi ileri sürdükleri nüfus bolluğuyla ters düşmemek için ‘soykırım’ savlarını Dersim’le sınırlamak tabii ki daha akılcı!

 

***

 

 

Benim babam, Dersim isyanı sırasında gencecik bir irtibat subayıydı. Kürtleri çok sevmesinin temelinde de zaten bu isyanda, isyancılara karşı savaşan Kürt askerlerin kahramanlığı vardı.

 

Merak ediyorum, acaba Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen ‘Dersim Soykırımı’ konferansına katılan ‘genocide’ uzmanları, 1937-1938’de Kürtleri ağa kulluğundan kurtarıp yurttaş kılmak, kadınları erkeklerle eşit haklara kavuşturmak ve toprak reformu yapmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti’ne ‘aşiret düzeni kalsın’ diye isyan eden Kürtlere karşı savaşan Kürtleri, soykırımın neresine koyacaklar?

 

Çünkü soykırım tanımını bizzat oluşturan ve kökeninde yer alan Yahudi soykırımında, soykıranların yanında yer alan Yahudi’ye pek rastlanmadı. Oysa Dersim’de yalnız Kürt askerler değil, ağalık sistemi karşıtı ve yurttaş olmak isteyen Kürtler de, aşiret sisteminin yanında yer alan Kürtlerle savaştı, büyük ihtimalle de öldürdüler.

 

Tıpkı bugün tüm Kürtlerin PKK’lı olmadığı, kiminin bölücü terör örgütüne karşı savaştığı ve Brüksel’deki gibi bir konferansı düzenleyen temsilcilerine muhalif olduğu gibi yani.

 

Ama artık bütün bunları tartışmak, tartışanları mantığa, insafa, hatta dürüst düşünmeye çağırmak gereksiz.

 

Hüküm verilmiş. Harita çizilmiş. ABD hazırlamış. AB onaylamış. Kılıf biçilmiş.

 

Kefen dikilmiş. Sonuç belli: İçerden dışardan borazancılara, çığırtkanlara, tetikçilere bol bahşiş, sübvansiyon ya da komisyon da diyebilirsiniz, bölecekler Türkiye’yi. Gömecekler Cumhuriyet’i.

 

Brüksel’de düzmece ‘Dersim Soykırımı’ üzerine konferans düzenlenirken Türkiye’de neler oluyor? Abdullah Öcalan’a düzmece bir ‘işkence edildi’ lafıyla isyan provaları yaptırılıyor.

 

Şaşırmamam gerek aslında, ben bu olanların ve olacakların romanlarını yazdım: Bir Gün Gece ve Destina (*). Ancak düşündüğümden de hızlı gelişiyor tarih.

 

Bugün Cumhuriyet Bayramı. Nesi kutlu olsun sizce?

 

Hepsi mi, yarısı mı, satanı mı, satılanı mı?

 

Gidene mi yanalım, yoksa kalana mı?

 

(*) Literatür Yayıncılık, 2008.

Gönderi tarihi:

?Türkiye?de Kürt Soykırımı, 1924-1998?

 

26 Ekim 2007

 

ZAMAN

YORUMSUZ (1)

 

 

Bundan sekiz yıl kadar önce, Temmuz, 1999?da, Ermeni Forum?unda, (Armenian Forum) Londra?da ?önemli? olduğu vurgulanan bir seminerin haberi çıktı: konu, geçtiğimiz 80 yıl süresince ?Türk milliyetçiliğinin Kürtler ve Ermeniler üzerindeki etkisi.? ABD?nin önde gelen üniversitelerinden University of Michigan, Ann Arbor öğretim üyesi Ara Sarafyan ile "İngiltere?de Bedford ve Leicester?de yerleşik, De Monford Üniversitesi hocası, ?Türkiye?de Kürt Soykırımı, 1924-1998? adlı kitabın yazarı Desmond Fernandes?in katıldıkları semineri, İngiltere kökenli ?Kürdistan?da Barış,?(1) ?Birleşik Kürt Komitesi?(2)ve ?Ermeni Soykırımının Tanınması için Britanya Komitesi?(3) isimli üç örgüt finanse etti. Bunlardan ?Kürdistan?da Barış komitesi, 1994?de, ?Kürt sorununa barışcıl çözüm? bulunması için kurulmuş; İngiliz Lordlar Kamarasının Liberal Demokrat lordu, Baron Avebury ile Noam Chomsky, Arthur Miller, Harold Pinter ve Julie Christie?nin (evet, Dr. Jivago filminin yıldızı, bildiğiniz İngiliz aktris) tarafından desteklemiş; ?çok iyi tanınan Kürt hakları savaşçısı, Londralı eylemci(4)? Bayan Estella Schmid başkanlığını üstlenmiş. Leyla Zana?nın salınıverilmesi için kampanyalar düzenleyen bu örgütün İngiliz Parlamentosundaki sempatizanlarından İşçi Partisi Cynon Valley milletvekili Ann Clwyd, 2001 baharında, kendisini cezaevinde ziyaret etmiş. Örgüt, ?Öcalan için Özgürlük Uluslararası Girişimi?(5) ile ortak kampanya yürütmekte.

?Britanya?nın Birleşik Kürt Komitesi(6) olarak da bilinen diğer grup, ?90ların sonlarında ortaya çıkmış. İngiliz Komunist Partisinin yayın organı Weekly Worker tarafından ?yoldaş?(7) olarak tanımlanıyor; Kürt ve Kuzey Kore halklarının mücadelesinde paralellikler olduğu gerekçesiyle, ?Amerikan tehdidine karşı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti halkı ile dayanışma? içinde olduklarını ilan ediyor. ?Kore /kuzey/ halkının büyük önderi? müteveffa Başkan Kim İl Sung?un 87. doğum yılını? Londra?da kutlayan(8) örgüt üyeleri, ?Koreli devrimcilerin kendileri için örnek ve ilham kaynağı? olduklarından bahisle, ?Yoldaş Kim İl Sung?un kitapları?nın kendi ?savaşçıları arasında popüler olduğunu? bildiriyor. Ilısu barajı, ?Birleşik Kürt Komitesi?nin ilgi alanlarından bir diğeri. İngiliz Maliyesinin kısaca ECGS olarak bilinen ?İhracat Kredisi Garanti Programı? tarafından finanse edilmesi ve yine bir İngiliz şirketi olan Balfour Beatty İnşaat Ltd. tarafından inşası öngörülen barajın yapımını, Ticaret Bakanı Brian Wilson?a ?uluslararası çevre ve uluslararası insan hakları yasaları? uyarınca baskı yaparak, durdurmakla övünüyorlar. Ilısu Baraj Projesinin devreye girmesiyle su altında kalması beklenen Hasankeyf?in Raman Dağı eteklerinde oluşturulacak yerleşim birimine taşınmasının planlandığı, malum.

Seminerin ilk konuşmacısı Ara Sarafyan. Sözlerine, ?Türkleştirme?nin gerek Osmanlının son yıllarında, gerekse modern Türkiye?de, süregelen bir politika olduğu iddiasıyla başlıyor, ?Osmanlı Ermenileri için ?Türkleştirme?nin fiziki imha anlamına geldiğini; 1915?de ortadan kaldırılması öngörülen Ermeni nüfusunun 2 milyon olduğunu anlatıyor. Sarafyan?ın izleyen iddiaları, hepimizin bildiği basmakalıp hezeyanlardan öte birşeyler değil. Ancak, adam, hızını alamıyor, Psmanlı İmpartorluğunun Rum tebasının da ?imha edilmek üzere işaretlendiğini? ancak, Rum ?soykırım?ının o dönemde gerçekleşemediğini, ?çünkü, kapı komşu tarafsız Yunan devletinin Osmanlı İmparatorluğuna savaş açma ihtimali? olduğunu söylüyor. Mamafih, Türkler, 1918?den sonra, Pontus ahalisinden başlayarak soy kıymaya girişmiş, 1918-1923 arasında tam tamına 2 milyon Rum?u ?etnik temizlik?e uğratmışız. Ege Rum?larının katledebildiğimiz kadarını katlettikten sonra, kalanları, kadim toprakları Küçük Asya?dan göçe zorlamış, bu arada İzmir?i de cayır cayır yakmışız ki, tutunamasınlar. Ermenilerin, Rumların ve daha sonra Kürtlerin yaşadıklarının ortak paydaları, içinde azınlık barındırmayan, sırf ?Türk? bir devlet yaratmak niyetimizmiş.

Öteki konuşmacı, ??Kürt Soykırımı? üzerinde derinlemesine çalışan? Desmond Fernandes, seminere Kürtlerin modern Türkiye?de çektikleri zulmün ?güçlü bir anlatımı? sunarak devam ediyor. Fernandes, Türk hükümetlerinin Kürtlere karşı daha istikrarlı bir soykırım programı uyguladıklarına, Kürtlerin ?etnik Türkler? olarak asimile edilmelerinin plânladıklarına işaretle, ?Kürt soykırımının mühendisleri, çoğunlukla bir kaç yıl önce Ermenileri ortadan kaldıran insanlardı? diyor; Türkiye?nin ?soykırımcı politikaları?nı da, üç başlık altında topluyor. Bunlardan birincisi, Kürtçe?nin yasaklanması, Kürt tarihinin yoksayılması, Kürtlerin kendi topraklarının dışında bir yerlere yerleştirilmeleri, Türk eğitim sistemi, radyosu ve televizyonu aracılığıyla Kürt beyninin yıkanması; ikincisi, Türk hükümetlerinin programlarına muhalefet edebilecek Kürt kültürel örgütlerine, siyasi partilerine, medya kanallarına geçit vermemesi; üçüncüsü de Kürt direnişine şiddetle karşı konulmuş, ?yüzbinlerce Kürt?ün Türk devleti yetkilileri tarafından öldürülmüş olması, 1920?lerdeki Şeyh Said ve Ağrı isyanları, 1930?lardaki Dersim ve yakın zamanlardaki PKK mücadelelerinin kan dökerek bastırılması. Fernandes, sözlerini Türkiye?nin Kürt parlamenterlerini ve İsmail Beşikçi gibi insan hakları eylemcilerini hapsettiğini, Türk hükümetinin düzinelerce gazeteciye ve aydına suikast düzenlediğini anlatarak sürdürüyor. Seminerde ?Kürt Ulusal Kongresi,? ?Kürdistan?da Barış Ulusal Konseyi,? ve ?Birleşik Kürt Komitesi? gibi örgütlerin tanınmış simalarından Dr. Kemal Miraveli ile ?Kürt Kurtuluş Cephesi,? ERNK sözcüsü Mizgin Şen de var. Bunlar da ?Ermeni soykırımı?nın tanınmasının, Kürt sorunu bağlamındaki önemini vurguluyorlar. Sarafyan, Ermeni ve Kürt davalarının birbirlerini güçlendirdiğinden bahisle, Kürtlerin Ermeni sorununu benimsemeleri gerektiğini ileri sürerken, Kemal Miraveli, ?Sürgündeki Kürt Parlamentosunun saflarına Ermeni ve Süryanileri de kattığından? söz ediyor, ?bu halkların haklarının gelecekteki Kürt devletinin ayrılmaz parçası olacağı?ndan söz ediyor. ?Kürtlerin, Ermeni Soykırımında rol almış olmalarının iki halkın arasına girmemesi gereği?nden bahisle, böylesi bir durumun ?ortak cellâtları?nın, yani, ?Türk milliyetçiliğinin ve 1923?de yarattıkları devletin? ekmeğine yağ süreceği anlatılıyor.

Ortak strateji, Ermeni ve Kürtlere karşı işlediği suçları inkâr eden Türkiye?nin insan hakları ihlâllerini ve soykırım suçlarını Batı kamuoyuna duyurarak, Türkiye?nin ?ılımlı? (soft) imajını ortadan kaldırmak, Türk hükümetinin Batı?dan aldığı yardımları kurutmak ve Türkiye?yi sorunlara ?daha demokratik çözümler?e zorlamak olması gerektiğine işaret ediliyor.

?Ermeni Forumu?ndan Nora Vosbigyan?nın haberi, ?Seminerden gözle görünür biçimde duygulanan bir Kürt katılımcı, ele alınan konuların kendi hayatıyla nasıl örtüştüğünü anlattı,? diye sürüyor, ?Ailesi Ankara tarafından bölünmüş, Türkiye?nin değişik bölgelerine yerleştirilmişti. Ata evinin nerede olduğu bilerek yetişti, ancak büyük yaşlarına kadar ziyaret etmedi. Anadilini hiç öğrenmedi. Ve Ermeni büyükannesini ve onun hikâyelerini hatırlıyordu. Zamanla Kürt mücadelesi, Kürt kimliğini uyandırdı ve şimdi artık milyonlarca Kürt gibi o da Türk devletinin asimile edebileceği kolay bir hedef olmaktan çıktı, hatta, Kürt hakları için savaşanların arasına katıldı. Kürt halkı uyandı ve kendi ulusal hakları kadar komşularının hakları için de mücadele etmeyi sürdürüyor.?

Türünün ilki olan Londra?daki bu seminerin organizatörleri, devamının gelmesi üzerinde anlaşıyorlar.

 

(1)Peace in Kurdistan Campaign

(2) United Kurdish Committee

(3)British Committee for the Recognition of the Armenian Genocide.

(4) activist

(5) International Initiative Freedom for Ocalan

(6) Britain's United Kurdish Committee

(7) Weekly Worker 288 Thursday May 13 1999

(8) /Kuzey/ Kore Dostluk ve Dayanışma Kampanyası (KFSC) örgütünÜN 10 Nisan 1999 Londra toplantısı

 

-http://www.alevalatli.com/menu.asp?sayfa=detay&makale=82&v=G%C3%83%C5%93NEYDO%C3%84%20U%20SORUNU&kat=17-

Gönderi tarihi:

Vali ateş püskürdü!

 

Adana Valisi İlhan Atış, Yeşil Kartıyla tedavi olduğu sağlık ocağının, tedavi gördüğü hastanenin, bedava kitap, defter, önlük, ayakkabı alarak okuttukları okulların camlarını çocuklarına taşlatanlara izin vermeyeceklerini söyledi.

 

Adana Valisi İlhan Atış, çocuklarını eylemlerde kullanan ailelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

"Yeşil Kartı iptal edeceğimizi düşünüyoruz dememiz bile kıyamet kopardı." diyen Vali Atış, "Neden bu kıyametin koparıldığını araştırdık. Yarından itibaren Adana'daki tüm Yeşil Kart dosyalarını yeniden incelemeye alacağız. Acaba hakkı olmadığı halde Yeşil Kart alan mı var, Yeşil Kart'ını kiraya veren mi var, acaba Yeşil Kartı teröristler de mi kullanıyor?" diye konuştu.

 

Vali Atış, "Anadolu erkeği korkmaz, çocuğunu ve karısını polisin karşısına sürmez. Eğer bu işi mertçe yapmak istiyorlarsa yüzündeki çorabı çıkarır, polisin karşısına çıkar, gösterisini yapar." ifadelerini kullandı.

 

Vali Atış, "Ama mesele işsizlik, yoksulluk değil. Mesele başka. İki-üç eş alırken yoksul değilsiniz, Kaleşnikof alırken yoksul değilsiniz, düğünlerde tabanca atarken yoksul değilsiniz. 15 çocuk yaparken yoksul değilsiniz ama polise ve jandarmaya taş atmaya gelince yoksulluktan dolayı atıyoruz diyeceksiniz ve destek göreceksiniz, ayıptır." dedi.

 

Radyo ve Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği'nin (RATEM) Seyhan Oteli'nde düzenlenen, 'Yerel Radyo ve Televizyonların Pazarlama İletişimindeki Yeri' konulu panele katılan Vali Atış, Türkiye'de son günlerde bir oyun oynandığını, bu oyunda da çocuklar ve kadınların kullanıldığını kaydetti.

 

"İKİ-ÜÇ EŞ, KALEŞNİKOF ALIRKEN YOKSUL DEĞİLSİNİZ"

 

İşsiz olduğunu söyleyip, bundan dolayı polise ve jandarmayı çocuklarına taşlatanlara seslenen Atış, tarlalarda kendilerine iş vereceğini ifade ederek şunları söyledi: "Ama mesele işsizlik, yoksulluk değil. Mesele başka. İki-üç eş alırken yoksul değilsiniz, Kaleşnikof alırken yoksul değilsiniz, düğünlerde tabanca atarken yoksul değilsiniz. 15 çocuk yaparken yoksul değilsiniz ama polise ve jandarmaya taş atmaya gelince yoksulluktan dolayı atıyoruz diyeceksiniz ve destek göreceksiniz, ayıptır."

"NEDEN KIYAMETİ KOPARDILAR?"

 

Çocuklarına sahip çıkmayan aileler hakkında işlem yapacaklarını söylediklerinde, kimsenin ailelere 1 yıla kadar hapis, 100 YTL ceza verilebileceğine ve kömür yardımlarının kesileceğine, çocukların vesayetinin alınacağına aldırış etmediğini aktaran Vali Atış, herkesin Yeşil Kart'ın iptal edilebileceğine taktığını belirtti.

 

"Yeşil Kartı iptal edeceğimizi düşünüyoruz dememiz bile kıyamet kopardı." diyen Vali Atış, "Neden bu kıyametin koparıldığını araştırdık. Yarından itibaren Adana'daki tüm Yeşil Kart dosyalarını yeniden incelemeye alacağız. Acaba hakkı olmadığı halde Yeşil Kart alan mı var, Yeşil Kart'ını kiraya veren mi var, acaba Yeşil Kartı teröristler de mi kullanıyor? Bunun tespiti için 514 bin Yeşil Kart dosyası yeniden incelecek. Yeşil Kartlar karşılığında 2007 yılında ödediğimiz para 273 trilyon lira." diye konuştu.

 

Vali Atış, "Bu fakirlik meselesi değildir. Bir gazeteci beni Hüseyin Üzmez'le karşılaştırıyor. Adana'ya gelenleri biz davet etmedik, iş garantisi de vermedik. Vatandaşlarımız Türkiye'nin her yerine gidebilirler, iş bulurlarsa çalışırlar. Adana'da işsizlik problemi yoktur. İlimizde işsizlik kurumuna müracaatların sayısı 26 bin 900'dür. Adana'ya dışardan gelip tarlalarda çalışmak isteyenlerin sayısı 56 bindir." ifadesini kullandı.

 

"TÜRK'ÜM DİYENE İSE 'IRKÇILIK YAPMA, SUS' DENİYOR"

 

Yoksulluk görmek isteyenlerin Tufanbeyli'nin, Kastamonu'nun, Samsun'un, Afyon'un köylerine gitmesi gerektiğine dikkat çeken Vali Atış, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oralarda çocuklar polislere neden taş atmıyor çünkü onlar kötü emeller için kullanılmıyor. Bütün bölgelerde insanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında ama vatana ihanet planları yapan yüzde 3-4 insan var. Öyle bir hale geldik ki insanlar birbiriyle konuşurken herhangi bir etnik gruptan bahsedenlerin sırtı sıvazlanıyor, gülünüyor. Türk'üm diyene ise 'ırkçılık yapma, sus' deniyor. Türkiye'de herkes kökeniyle övünebilir, ne mutlu ben ... diyebilir ama izin ver ben de 'Ne mutlu Türküm' diyeyim."

 

"ANADOLU ERKEĞİ ÇOCUĞUNU VE KARISINI POLİSİN KARŞISINA SÜRMEZ"

 

Türkiye'deki zenginlerin hepsinin geri kalmış denilen bölgelerden gelmiş insanlar olduğuna değinen Vali Atış, "Türkiye'de televizyon sahipleri, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün başkanı o yörenin insanlarıdır. Nasıl ayrım yapıyoruz ki o bölgenin insanları hep iş başında. Biz ayrım yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız da." dedi.

 

Vali Atış, sözlerini şöyle tamamladı "Ben onlardan 'Çocuklarınıza sahip çıkın. Türkiye'de ayrılık yoktur. Ben o bölgeden geldim' desin diye bekledim ama demiyorlar, korkuyorlar. Anadolu erkeği korkmaz, çocuğunu ve karısını polisin karşısına sürmez. Eğer bu işi mertçe yapmak istiyorlarsa yüzündeki çorabı çıkarır, polisin karşısına çıkar, gösterisini yapar. Yasalsa biz koruruz, yasadışıysa da gereğini yapar adli makamlara göndeririz. Yoksulluk, işsizlik, geri kalmışlık hepsi palavra, amaç bu ülkeyi bölmektir. Adana Valiliği olarak buna izin vermeyeceğiz."alıntı vatan

 

 

nihayet ufak,ufak sesler yükselmeye başladı -_-

Gönderi tarihi:

Buyrun...açlık ile terbiye edilme sanatına :excl:

 

10-15 çocuk dünyaya getirirken,silahlara para verirken,yoksul olmayan halk nasıl polis amcalarına taş atar -_- ha pardon bunu nasıl yoksulluktan sayar!

 

Oldukça basit cümleler,yanlış analizler...

 

Ciddiye alınmayacak türden;ki almıyorum.

 

Yalnız;tüm bu basitliklerde ki acı gerçek düşündürüyor...

 

Dünden bugüne aynı zihniyet...tak gözlüğü,seyret dünyayı :excl:

 

Yazık,yazık,yazık...

 

Gönderi tarihi:
Vali ateş püskürdü!

 

Adana Valisi İlhan Atış, Yeşil Kartıyla tedavi olduğu sağlık ocağının, tedavi gördüğü hastanenin, bedava kitap, defter, önlük, ayakkabı alarak okuttukları okulların camlarını çocuklarına taşlatanlara izin vermeyeceklerini söyledi.

 

Adana Valisi İlhan Atış, çocuklarını eylemlerde kullanan ailelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

.

.

 

Bu vali bir kazaya kurban gitmezse şayet, yakın gelecekte muhakkak sürülür...

Gönderi tarihi:
"İKİ-ÜÇ EŞ, KALEŞNİKOF ALIRKEN YOKSUL DEĞİLSİNİZ"

 

İşsiz olduğunu söyleyip, bundan dolayı polise ve jandarmayı çocuklarına taşlatanlara seslenen Atış, tarlalarda kendilerine iş vereceğini ifade ederek şunları söyledi: "Ama mesele işsizlik, yoksulluk değil. Mesele başka. İki-üç eş alırken yoksul değilsiniz, Kaleşnikof alırken yoksul değilsiniz, düğünlerde tabanca atarken yoksul değilsiniz. 15 çocuk yaparken yoksul değilsiniz ama polise ve jandarmaya taş atmaya gelince yoksulluktan dolayı atıyoruz diyeceksiniz ve destek göreceksiniz, ayıptır."

:clover:

"İKİ-ÜÇ EŞ, KALEŞNİKOF ALIRKEN YOKSUL DEĞİLSİNİZ"

 

ABD AB desteginle insanlar zenginlesmiyor bilakis cirkinlesiyor

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.