Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİN OLMASA YANLIŞ İLE DOĞRUYU AYIRT EDEMEZDİK


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sayın Gökyüzü, ne demek istediğiniz anlaşılmıyor...

Gönderi tarihi:
Sayın Gökyüzü, ne demek istediğiniz anlaşılmıyor...

 

Özür dilerim...yol yorgunluğu.Şunu demek istedim;ben benim için din özeldir derim;ama benim için özel olan bu dini doğru ve yanlış olanı ayırtetmede bir ölçüt olarak algılamam,ölçüt değildir.

 

Din kendi doğrusu ve yanlışını ifade eder;genel geçer olanı değil.

Gönderi tarihi:
yol yorgunluğu.

Neyse, bayram terörünü atlatıp 55 bayram şehidi ve 500 küsür bayram gazisi içinde yer almaktan kurtulmuşsunuz ya, ona bakın...

 

Din kendi doğrusu ve yanlışını ifade eder;genel geçer olanı değil.

Anladım. Bu, kendi zamanı ve şartları içinde oluşmuş bir olgudur, günümüzde geçerliği yoktur anlamına geliyor olmalı. Ben de baştan beri bunu anlatmaya çalışıyordum. Katkı için teşekkürler...

Gönderi tarihi:

Dün konunun başlığına bakara bakmaz direk konuya dalmıştım...Tabi Demirefe neyi anlatmak istiyoru anlamak için sadece konu başlığını açan arkadaşımızın iletisini de okuyarak.

 

Az önce diğer iletilere de baktım,konu İslam peygamaberine kadar uzanmış,domuz etiyle de farklı bir boyut kazanmış.Burada kalkıp ayet,hadis,bilimsel veriler vs örneklerle desteklenecek bir düşünce yelpazesine girecek kadar birikimli değilim;olmaya da gerek var mı?En azından bu başlık için.

 

Din evrensel ölçütlere sahiptir,din kendini evrensel olarak ifade eder.Bu demek midir herşeyi ile doğru ve yanlış arasındaki farkı net sınırlarla belirler...affedersiniz ama insanın olduğu bir yerde doğru ve yanlış kesin sınırlarla yoktur;dönemin,şartların olduğu bir evrende hangi ölçüt bu doğru ve yanlışlığı değişmez kılabilir ki?

 

Din şu yanlış bu doğru der;ama kendi ölçütleri ile...zaten bunu din diye genelleştirmeye kalktığımızda bile;Hristiyanlık dininde domuz eti günah değilken İslamda günah...değişen bir din bile desek Hristiyanlığa şu an bu durum bile genelleme yapamayacağımızı gösterir.

 

Doğru ve yanlış kavramı,din bizim için özelse kendi sınırlarında ölçüt,bilim bizim özelse kendi sınırlarında ölçüt...yani bir daha...

 

Din kendi doğrusu ve yanlışını ifade eder;genel geçer olanı değil.

Gönderi tarihi:
Hristiyanlık dininde domuz eti günah değilken İslamda günah...değişen bir din bile desek

Buna itiraz edip zamanında Hristiyanlıkta da yasaktı, ama sonra değiştirdiler diyebilirler. Ama şuna itiraz edemezler: İslamda haram kabul edilen şarap, Hristiyanlıkta haramlık söz konusu olmamanın ötesinde, kutsaldır. Çünkü İsa'nın son yemeğini şaraba ekmek doğrayıp yediğine ve bu şarabın onun kanını simgelediğine inanılır. Bu kadar temel bir inancın da değiştirilmiş olduğu öne sürülürse, dinler tarihini toptan çöpe atmak gerekir.

 

Bir kelime, sadece bir kelime, örneğin sirke yerine şarap koymuşlar filan diye de bu işin içinden çıkılmaz. Tarih, yalan yanlış milyonlarca verinin derlenip, ayıklanması ve birbirine uyum sağlatılması ile şekillenir. Tamamen varsayıma dayalı böyle bir değişikliğin bir anda tarihi değiştirdiği varsayılamaz. Şarabın tarihi ile ilgili bir araştırma, Muhammed'e gelinceye kadar yasaklığın söz konusu olmadığını ortaya çıkarır. Şarabı helal kılmak uğruna bu kadar çok rivayet uydurulamayacağı anlaşılır.

 

Ya da insanlığın gelişim çizgisine göre değişen dinler gelmiş dense, iş iyice sarpa sarar. Alkolün "ricsun min ameli şeytan" şeklinde tanımı çok ağır kaçar o zaman. Arapçasını veriyorum, fazla tercüme edersem moderasyonun harekete geçmesinden endişe ediyorum çünkü. Ama bu alabildiğine ağır bir tanımlamadır ve çok fanatik tutumlara yol açmıştır. "İçki değmemiş bardak siparişi!" gibi...

 

Neyse, konumuz bu değil. Benim başlığı açmaktan amacım, gökten tüm insanlığı kıyamete kadar yönetmeye yetkin, değişmez gerçekler sunan bir kitap/birtakım kitaplar inmiş olmadığı... Tüm dinlerin ve inançların, insanlık kültürünün ürünü oldukları. Bazı ayetler öfkeliyken değil, sakin kafayla yazılsa, daha inandırıcı olurmuş!..

Gönderi tarihi:
Diğer konulara yanıt yok da, sadece:

 

dediğim, dolayısıyla çok da iddialı konuşmadığım konuya mı yanıt verebildiniz?

 

Yalnız dikkat edin, "pistir" demekle de yetinmiyor, "pisliğin ta kendisidir" diyor. Kibarlığa (*) yakışan "temiz değildir" demektir en azından. Biz burada hayvan olmayı kendi seçmemiş bir mahluktan bahsediyoruz. Hırsız hırsızlığı iradesiyle seçer. Ama domuz, domuz olmayı iradesiyle seçmez!

 

Bu sözün insan sözü olduğuna en büyük delil, bu insan gözüyle bakma ve tiksinti duyma ifadesidir.

 

"Domuzdan yemeyiniz, biz onu muhakkak ki temiz yaratmamışızdır." filan deseydi, ola ki tanrı sözüne yakışır bir nezaket ve ağırlığı vardır derdik.

 

Ayette domuz için kullanılan kelime "rics" dir ki, bu necis'den daha ağır bir kelimedir. Mealde o yüzden abartılı olarak "pisliğin ta kendisi" olarak çevrilmiş. Necis dese, sadece pis anlamına gelirdi. Bu kelime (Ricsun min ameli şeytan) olarak da kullanılır ki, şeytana atfedilen ağır bir kelime olduğu bellidir. Domuz, şeytan ile bir tutulmuş diyebiliriz. İradeli olarak anlatılan bir varlığa yapılan atıfın, iradesiz bir hayvana yapılması, haksızlıktır.

 

O yüzden hakarete ne gerek vardı dedim. İnananlar koskoca tanrı "temiz değil" dedi mi, yemekten yine kesin vazgeçerlerdi...

 

(*) Kibarlık: Nezaket anlamı taşımakla birlikte, asıl anlamı büyüklüktür.

 

 

Ayette domuz için kullanılan kelime "rics" dir ki, bu necis'den daha ağır bir kelimedir. Mealde o yüzden abartılı olarak "pisliğin ta kendisi" olarak çevrilmiş. Necis dese, sadece pis anlamına gelirdi. Bu kelime (Ricsun min ameli şeytan) olarak da kullanılır ki, şeytana atfedilen ağır bir kelime olduğu bellidir. Domuz, şeytan ile bir tutulmuş diyebiliriz. İradeli olarak anlatılan bir varlığa yapılan atıfın, iradesiz bir hayvana yapılması, haksızlıktır.

 

eger burdakı anlatım (arapca bılmedıgım ıcın kesın bısey soyleyemem) soyledıgınız gıbı ıse yanı anlatımdakı murad bu ıse, domuzun esını kıskanmayan bır hayvan oldugu gercegınden hareketle boyle bır anlatım tarzı tercıh edılmıs olabılır. tabıı olmayadabılır. domuz hayvanı ıle seytan arasında ılıntı kurulabılecek bır muhteva varsa ve bu ıfade bunun ıcın kullanılmıssa begenmedıgınız bu anlatım en dogruyu yansıtıyor olabılır.

 

sadece seslı dusunuyorum. ''esını kıskanmayan domuz ıle esın kıskanılmamasını saglamaya calısan seytan arasındakı baglantı'nın domuz etı tuketımı ıle gercelestırılıyor olabılır'' mı acaba

 

hukum cıkartacak durumda degılım. teslımıyetım, Allah'ın en uygun dılı ve anlatımı kullanmıs olacagı yonundedır.

 

helekı anlamadıklarımdan oturu en hafıf anlatımı ıle tavsıye sayılabılecek ama aslında Allah'ın tercıhlerını sınırlandırmaya kalkısmak kendısıne neden oyle degılde boyle dedın demek olabılecek ıfadeler kullanmak muslumanın tavrı olamayacagı ıcın benımde olamaz.

 

oyle degılde boyle deseydı demenızden cıkan sonuc sızın bır Allah degıl kul aradıgınızdır. soylermısınız lutfen bır olan Allah hangınızın kulu olsun ıstıyorsunuz.

 

yada soyle dusunun sızın ıstedıgınız soylem tarzını bı baskasıda begenmez ve kendı ıstedıgı gıbı olmasını ısterse konsensus nasıl saglanacak.

 

bız anladıklarımızada ıman ettık anlamadıklarımızada. anlamadıklarımızı anlama cabamız elbette devam edecek ancak sonuc alınacak dıye bır ıddıamız hıc olmayacak. Allah'ın tercıh ettıgı ıfade kur'an ın kendısıdır. ne eksık ne de fazla.

 

not:bılmedıklerım hakkında konusamam tabıı olandır. aksı nefsten kaynaklanır. bılmenın yolu bılmedıgını kabul etmekten gecer.

Gönderi tarihi:
Gelen yanıtları ana hatlarıyla gruplandıralım:

 

1.) Domuzda bir çok hastalık bulunduğu

 

.

.

.

 

Bu göreceli olabilir. Bence var. Kurân'da aynı hakaret müşriklere de vardır. Şimdi numarasına filan bakmayayım, "müşrikune necesun" der. Anlaşılan bu hakareti alışkanlık haline getirmiş. Yani hadi hakaret değil desek bile, sadece pis demekle kalmıyor, "pisliğin ta kendisidir" demek, herhalde hakarettir. Hem ben domuza hakaret var, hayvan hakları ihlali var demiyorum ki? Yaratanın, kendi yarattığı yaratığına hakaret etmesi tuhaf değil mi? Onu söylüyorum.

 

ayrıca ben konumuzun ozunun bu oldugunu dusundugum ıcın yanı bu kısmı cozulebılse daha anlasılabılır kabul edılebılır hale gelır umıdını tasıyrak yazmıstım ıletımı.

Gönderi tarihi:

"Şehir efsaneleri" gibi bir de "doğa efsaneleri" vardır. Hayvanlar hakkında bilimsel, ince gözlemlere dayanmayan söylentiler çıkarılır. Örneğin tavşanın aynı insan gibi adet gördüğü bu söylencelerden biridir. Kedilerin ruhları, köpeklerin melekleri görebildiği, baykuşun geleceği gören bir bilge olduğu, şempanzenin azaba uğramış insan olduğu, bazı yörelerde karganın, bazı yörelerde leyleğin ruh taşıdığı... Böyle bir çok hayvan efsanesi vardır.

 

Domuzun eşini kıskanmadığı söylemi de böyledir. Bu konuda domuzun belirgin bir farklı davranışı olamaz. İnsanları şu yanıltabilir: İnsan ile birlikte yaşamaya uyum sağlayan hayvanların bir çok doğal davranışı değişmiştir. Eğer o gözle, önyargıyla bakarak gözlem yaparsanız, aynı yargıya koyunlar için de rahatlıkla varabilirsiniz. Hatta insanlarla yaşamaya uyum sağlamasa bile, dar alanlara sıkışmak zorunda kalmış az bireyli yabani hayvan populasyonlarının bile davranış biçimleri oldukça değişikliğe uğrar. Bu etkenin tehdit etmediği hemen hiç bir memeli türü kalmamıştır. İnsan türünün yeryüzündeki baskınlığı, dehşet verici ölçüde. Bu baskının azalması gerekliği, bence yeryüzünün en birincil sorunudur.

 

Özellikle dar ağıllarda, çok sayıda olarak bir arada tutulan hayvanların doğal davranışlarının sürmesi imkansızdır. Dünyada tüm olumsuzluklar, insan türünden kaynaklanır. Doğanın dengesini başkaca etkileyen bir tür yoktur. Doğa hakkında herhangi bir olumsuzluktan bahsediyorsanız, bilin ki nedeni insandır. İnsanın olmadığı bir doğa, mükemmel uyum ve dengesini korur.

 

İnsanla yaşamaktan en az etkilenen hayvan, kedidir. Kedi, özgürlüğüne çok düşkün ve minnetsiz bir hayvandır. Seversen o da seni sever, sevmezsen hiç minneti yoktur, çeker gider ve başının çaresine bakar. Ölecekse de gider bir kuytuda saklanır, öyle ölür. Gelip seni minnet altında bırakmaya tenezzül bile etmez. Yalnız tabii kediye belirgin bir sevgi gösterdiysen, bu sevginin devam edip etmediğini üç dört gün test eder. Bir de öleceğini kesin anladığında ortadan kaybolur. Neyse, asıl konu şu:

 

İnsan ile yaşamaktan en az etkilenen kedide bile, bir çok anatomik farklılaşma belirlenmiştir. Afrika yaban kedisi evcil kediye çok benzemekle birlikte, farklılıkları vardır. Ki kedi görece geç evcilleşmiş bir türdür. Köpek ve koyun, domuz ve sığır gibi ilk evcilleşen türler çok fazla değişmiştir...

Gönderi tarihi:
"Şehir efsaneleri" gibi bir de "doğa efsaneleri" vardır. Hayvanlar hakkında bilimsel, ince gözlemlere dayanmayan söylentiler çıkarılır. Örneğin tavşanın aynı insan gibi adet gördüğü bu söylencelerden biridir. Kedilerin ruhları, köpeklerin melekleri görebildiği, baykuşun geleceği gören bir bilge olduğu, şempanzenin azaba uğramış insan olduğu, bazı yörelerde karganın, bazı yörelerde leyleğin ruh taşıdığı... Böyle bir çok hayvan efsanesi vardır.

 

Domuzun eşini kıskanmadığı söylemi de böyledir. Bu konuda domuzun belirgin bir farklı davranışı olamaz. İnsanları şu yanıltabilir: İnsan ile birlikte yaşamaya uyum sağlayan hayvanların bir çok doğal davranışı değişmiştir. Eğer o gözle, önyargıyla bakarak gözlem yaparsanız, aynı yargıya koyunlar için de rahatlıkla varabilirsiniz. Hatta insanlarla yaşamaya uyum sağlamasa bile, dar alanlara sıkışmak zorunda kalmış az bireyli yabani hayvan populasyonlarının bile davranış biçimleri oldukça değişikliğe uğrar. Bu etkenin tehdit etmediği hemen hiç bir memeli türü kalmamıştır. İnsan türünün yeryüzündeki baskınlığı, dehşet verici ölçüde. Bu baskının azalması gerekliği, bence yeryüzünün en birincil sorunudur.

 

Özellikle dar ağıllarda, çok sayıda olarak bir arada tutulan hayvanların doğal davranışlarının sürmesi imkansızdır. Dünyada tüm olumsuzluklar, insan türünden kaynaklanır. Doğanın dengesini başkaca etkileyen bir tür yoktur. Doğa hakkında herhangi bir olumsuzluktan bahsediyorsanız, bilin ki nedeni insandır. İnsanın olmadığı bir doğa, mükemmel uyum ve dengesini korur.

 

İnsanla yaşamaktan en az etkilenen hayvan, kedidir. Kedi, özgürlüğüne çok düşkün ve minnetsiz bir hayvandır. Seversen o da seni sever, sevmezsen hiç minneti yoktur, çeker gider ve başının çaresine bakar. Ölecekse de gider bir kuytuda saklanır, öyle ölür. Gelip seni minnet altında bırakmaya tenezzül bile etmez. Yalnız tabii kediye belirgin bir sevgi gösterdiysen, bu sevginin devam edip etmediğini üç dört gün test eder. Bir de öleceğini kesin anladığında ortadan kaybolur. Neyse, asıl konu şu:

 

İnsan ile yaşamaktan en az etkilenen kedide bile, bir çok anatomik farklılaşma belirlenmiştir. Afrika yaban kedisi evcil kediye çok benzemekle birlikte, farklılıkları vardır. Ki kedi görece geç evcilleşmiş bir türdür. Köpek ve koyun, domuz ve sığır gibi ilk evcilleşen türler çok fazla değişmiştir...

 

etkılesımın sadece ınsandan hayvana, ınsandan dogaya, ınsandan ınsana seklınde tezahur etmedıgı acık. dıger yonlerı ıtıbarı ılede gerceklestıgını bılıyoruz.

 

doganın ve dogal olanın degısımıne katkısı olan ınsana dogadan ve dogaldan karsı bı reaksıyon gelmesı kacınılmaz. bu durum etkı/tepkı ve sebep/sonuc ılıskısı seklınde acıklanır.

 

domuz hayvanının esını kıskanmıyor olması, sızın soyledıgınız sebebe yanı sıkısık agıllarda yasıyor olmasına baglı olsa bıle bu durumun baslangıcının kalabalık agıllar oldugunu soyleyebılecek bılgıye sahıp degılız. gercı boyle cok bılımsel konusmaya calısmakta anlamsız. ben burada sızın soylentı dedıgınız esını kıskanmama durumunu kesın kes ıspatlayabılecek bılgıye sahıp degılım. kendı capımda yaptıgım analızlere daha da dogrusu gozlemlere gore domuz tuketımının asırı oldugu ulkelerdekı yapı ıle soylenen bu kıskanmama hadısesının paralellık arz edıyor olması. artık burda kımın kımın etkısınde kaldıgını herkes farklı degerlendırebılır.

 

sozu gecen canlı kendı pıslıgını yıyen, cok hızlı buyuyup cok hızlı ureyen, cok yaglı bı yapıda. ve bunların hıcbırısı esrefı mahlukat olan ınsana yarasırda degıldır uygunda. bızım ıcın Allah tarafından yasaklanmıs olması yeter. acaba neden dıye dusunur anlamaya calısırız. anlayamadıklarımızdan dolayı O' nun emır ve yasaklarında bı noksanlık oldugunu dusunmeyız. anlayıncaya kadarda aramaya devam ederız.

Gönderi tarihi:
Yok be Süzgeç! Bunu bilmesine imkan yok. Ona kalırsa koyunda son derece tehlikeli bir hastalık olan akciğer ödemi, sığırda öldürücü şarbon hastalığı, insanlara geçmemesi için İngiltere'de bir salgında yüzlerce sığırın itlaf edilmek zorunda kalındığı deli dana hastalığı, tavukta kuş gribi var...

 

 

Olaya birde mizahi yönden yaklasacak olursak,dahada vahim olgular cikacaktir sayin Demirefe...Diyelimki bu hayvan hastaliklari Muhammet zamaninda cikmis olsaydi,bu hayvanlarin etleride yasak (haram)edilebilirdi. Balikmi? Fabrikalarin zehir atiklarini döktükleri akarsularda, toplu balik ölümleri yasanmakta. Bu katliamlarda Muhammet devrinde yasanmis olsa, al sana balik yemekte yasssak hemserim demezmiydi?

 

Geriye ne kaldi? Kurbaga,salyangoz türünde hayvanlar. Butür hayvanlarin nekadar temiz olduklarina bakilmaksizin, müslüman gecinenlerin kendi kendilerine yasakladiklarindan, yiyecekleri et türüde kalmazdi.

 

Sonus olarak : Islamiyet = Etyemezkisilerfamilyasi

 

Aslina bakmak gerekirse; iyi isabet olurdu. En azindan kurban safsatalariyla, hayvan katliamlari yapmazlardi.

Gönderi tarihi:
Olaya birde mizahi yönden yaklasacak olursak,dahada vahim olgular cikacaktir sayin Demirefe...Diyelimki bu hayvan hastaliklari Muhammet zamaninda cikmis olsaydi,bu hayvanlarin etleride yasak (haram)edilebilirdi. Balikmi? Fabrikalarin zehir atiklarini döktükleri akarsularda, toplu balik ölümleri yasanmakta. Bu katliamlarda Muhammet devrinde yasanmis olsa, al sana balik yemekte yasssak hemserim demezmiydi?

 

Geriye ne kaldi? Kurbaga,salyangoz türünde hayvanlar. Butür hayvanlarin nekadar temiz olduklarina bakilmaksizin, müslüman gecinenlerin kendi kendilerine yasakladiklarindan, yiyecekleri et türüde kalmazdi.

 

Sonus olarak : Islamiyet = Etyemezkisilerfamilyasi

 

Aslina bakmak gerekirse; iyi isabet olurdu. En azindan kurban safsatalariyla, hayvan katliamlari yapmazlardi.

 

O devirde domuz etinde tenya hastaligi vardi. Gecici olarak domuz etinin yenilmemesi icin halki uyarmasi gerekirken; Muhammed bunu kitabina koyarak, sonsuza kadar yenilmesini engellemistir. Durum bundan ibarettir.

 

boyle bır temelın uzerıne gaha duzgun bır bına ınsaa etmenın mumkun olmadıgı asıkar yanlız her nedense otekının, dıgerının hata ve yanlısını bulma konusunda mahır olan ınsan kendıne gelınce allameı cıhan kesılıp safsatalarını hemde bu kadar alenı ıken kabul etme buyuklugunu gosteremıyo.

 

neymıs efendım tenya varmıs gecıcı bı yasaklama olması gerekırken ebedı yasaklamıs ama mızahen bakılırsa bu durumhurbaga yemeye sebep olabılecekken onunda ıyı bı tarafı oldugu kesfedılmıs.

 

gulermısın aglarmısın

Gönderi tarihi:
Buna itiraz edip zamanında Hristiyanlıkta da yasaktı, ama sonra değiştirdiler diyebilirler. Ama şuna itiraz edemezler: İslamda haram kabul edilen şarap, Hristiyanlıkta haramlık söz konusu olmamanın ötesinde, kutsaldır. Çünkü İsa'nın son yemeğini şaraba ekmek doğrayıp yediğine ve bu şarabın onun kanını simgelediğine inanılır. Bu kadar temel bir inancın da değiştirilmiş olduğu öne sürülürse, dinler tarihini toptan çöpe atmak gerekir.

 

Bir kelime, sadece bir kelime, örneğin sirke yerine şarap koymuşlar filan diye de bu işin içinden çıkılmaz. Tarih, yalan yanlış milyonlarca verinin derlenip, ayıklanması ve birbirine uyum sağlatılması ile şekillenir. Tamamen varsayıma dayalı böyle bir değişikliğin bir anda tarihi değiştirdiği varsayılamaz. Şarabın tarihi ile ilgili bir araştırma, Muhammed'e gelinceye kadar yasaklığın söz konusu olmadığını ortaya çıkarır. Şarabı helal kılmak uğruna bu kadar çok rivayet uydurulamayacağı anlaşılır.

 

Ya da insanlığın gelişim çizgisine göre değişen dinler gelmiş dense, iş iyice sarpa sarar. Alkolün "ricsun min ameli şeytan" şeklinde tanımı çok ağır kaçar o zaman. Arapçasını veriyorum, fazla tercüme edersem moderasyonun harekete geçmesinden endişe ediyorum çünkü. Ama bu alabildiğine ağır bir tanımlamadır ve çok fanatik tutumlara yol açmıştır. "İçki değmemiş bardak siparişi!" gibi...

 

Neyse, konumuz bu değil. Benim başlığı açmaktan amacım, gökten tüm insanlığı kıyamete kadar yönetmeye yetkin, değişmez gerçekler sunan bir kitap/birtakım kitaplar inmiş olmadığı... Tüm dinlerin ve inançların, insanlık kültürünün ürünü oldukları. Bazı ayetler öfkeliyken değil, sakin kafayla yazılsa, daha inandırıcı olurmuş!..

Tevrata inandıklarına göre ve yükümlü olduklarına göre zamanında değil,şimdi de yememeleri gerektiğini kavrarız domuzu..

Şaraba gelincede,Kutsal Kitapta Kutsal olan kavramın,haram oluşunun sözüm ona bizde,bizim Kutsal kitabımızda açıkca yazmıyor oluşu ilginç olsa gerek.. Mide için şarap ve ekmeğin sofrada bölünüşü falan.. düşünülmeye değer.. kısacası dinimizde öfke ya da hallere göre diyebileceğiniz bir ayrım yoktur,bu yüzden Kitaplar Allahın Kitabıdır zaten.. Ayrımı yaratan insandır,Allah değil...

Gönderi tarihi:
.

.

Tüm dinlerin ve inançların, insanlık kültürünün ürünü oldukları. Bazı ayetler öfkeliyken değil, sakin kafayla yazılsa, daha inandırıcı olurmuş!..

 

 

Ayrımı yaratan insandır,Allah değil...

 

Sayın demirefe dinlerin ve inançların insanlık kültürünün ürünü derken haklı.

 

Siz de haklısınız sayın ftoyd, ayrımı yaratan insandır derken.

 

İnsan baktı baktı bir anlam veremedi nasıl yaratıldığına dair, o zaman biz de bir şey yaratılım dedi ve Tanrıyı yaratmanın ilk adımlarını attı.

Gönderi tarihi:
Sayın demirefe dinlerin ve inançların insanlık kültürünün ürünü derken haklı.

 

Siz de haklısınız sayın ftoyd, ayrımı yaratan insandır derken.

 

İnsan baktı baktı bir anlam veremedi nasıl yaratıldığına dair, o zaman biz de bir şey yaratılım dedi ve Tanrıyı yaratmanın ilk adımlarını attı.

 

Tanrıyı yaratmanın ilk adımı(!)..

O kadar hayatımızdaki,dediğiniz gibi,her insan elinde sonunda bu gücü anlatmanın ve anlamlandırmanın yollarını arayacaktır.. Kimbilir,belki İbrahim kıssasında olduğu gibi,göğe bakıp,yıldıza güneşe herşeye bakıp,en sonunda pes etmişliklerinden ve daha güçlü kavramlara inançlarından mı çıkacaksınız benzer anlamlara,,yoksa bu anlamların doğruluğu mu olacak sizi belki de gelecekte üzecek kavram.. O kadar hayatımızdaki metafiziksel hissediş,ister adına saplantı deyin,ister başka bişeyler yıldızlanacak..Biz O nu yaratmadık,O bizi bırakmıyor kendi başımıza.. Sizinle en büyük farkımız,hayatlarımızdaki müdahaleler ve onlara bakışımız zaten..Bir dönem Kitaplara inanmadım,evet.. Ama bu dünyada hiç bir kavram,hiçbir düşünce akımı,hiçbir öğreti,beni ateist yapamazdı,yapamadı.. Öyle bir var ki hayatımızda,varlığını bu kadar hissettirmesi bile korkutucu aslında.. Öyle tuhaf bir çizgi ki bu algı,sanki,sanki hayatımız bize ait değil aslında... Hani Sevgili Barış Manço nun söylediği gibi,benden öte,benden ziyade...

Gönderi tarihi:
...bu dünyada hiç bir kavram,hiçbir düşünce akımı,hiçbir öğreti,beni ateist yapamazdı,yapamadı..

Ftoyd, daha önce de söyledim, bir kez daha söylüyorum: Ben şimdiye kadar kimsenin ateist olması için çaba göstermedim.

 

Fakat senin "kişisel inanç" düşüncene karşı çıkmıyorum. İnsanların buna hakkı var. Toplumsallaştırmayı dayatmadıkça kesinlikle var. Bir üst bilincin olmadığını kanıtlayamayacağımızı çok yerde belirtmişimdir.

 

Bir yazardan aktarılan yazıda, "salavat" kavramına getirdiği açılımı makul bulmuş ve bu açılımın, İslam'da bir reformun mümkün olabileceğini gösterdiğini söylemiştim. Bilemem yani, belki İslam, peygamberlerin seçilmiş ve masum olduğu inancından, salt vahyi motamot aktardığı inancından, hata yapmadığı inancından sıyrılabilir ve bir reform gerekleştirebilir. Zor ama, çok zor. Karikatürü yapıldı diye arabalar yakan cam çerçeve indiren bir kültürden, biraz zor çıkar bu reform. Üstelik de çok geç yani... Atı alan üsküdarı geçmiş, reform bekleyerek kaybedecek zaman kalmamış. Reform olabilir, olamaz diye tartışmanın bile abes kaldığı bir hızlı çağa gelmişiz. Geçmiş ola, zamanında yapılacaktı o iş...

 

Hatta ben, tüm karşıtlığıma rağmen, nüfus cüzdanımda din hanesinde İslam yazmasından gocunmadığımı da belirtmişimdir. Çocukken derime yapılmış bir dövmeyi yok edeceğim diye derimi kazıtacak değilim. Müslümansa müslüman olayım, ne yapayım yani? Ya da bana sorulmadan alınmış ama, estetik yaptırıp tekrar alınan fazlalığımı ekletecek de değilim.

 

Bir etiketse taşırız yani, isimlerimiz de etiket değil mi? Bu kadar basit bir bağlam olarak görüp geçeceğiz yani, budur...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.