Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 Bölerek, ayrıştırarak, gerginlik çıkararak yönetmek bir İngiliz yöntemidir. İngilizler bunu bir dünya siyaseti olarak geliştirmiş ve uygulamışlardır. Tarih bu yöntemin hazin örnekleriyle doludur.Kendi içinde gerilen ve bölünenlerin günü kurtarmaktan, varlığını devam ettirmekten başka bir düşüncesi ve hedefi olamaz. Küçük şeylerle uğraşmaktan büyük resmi göremezler ve asıl meseleyi kaçırırlar. Birlik ve beraberlik halinde çok kolay olacak şeyler, bölünmüşlük içinde imkansızlaşır. Bizden olanlar ve olmayanlar Bu ince İngiliz siyasetini kendi içinde, kendi milletine uygulayan tek iktidar AKP'dir. 6 yılda milleti, "bizden olanlar ve olmayanlar" diye ayrıştırmış ve gerginliği bir yönetim biçimine dönüştürmüşlerdir. Bu tespit sadece bana ait değildir. AKP'nin kurucusu ve bir zamanlar ikinci adamı olan Abdüllatif Şener'de bugün benzer şeyler söylemektedir. Ayrıca birisinin söylemesine de gerek yoktur. Bu ülkede yaşayan herkes zaten bu durumu bizzat yaşıyor. AKP ile geçen 6 yılda gerginliğin olmadığı, milletin ayrıştırılmadığı tek bir gün hatırlayabilen var mı? Başörtüsü ve laiklik Geldikleri ilk günden itibaren, Türk milletinin inançları üzerinden bir gerginlik politikası yürüttüler. Başörtüsü ve laiklik ana malzemeleri oldu. Yalan ve talanı başörtüsünün altına saklayarak, laikliği maske yaparak Türk milletini yıllarca maniple ettiler. CHP ve Deniz Baykal'ın da bu cepheleşmenin karşı tarafını oluşturarak AKP'nin işini çok kolaylaştırdığını söylemeliyiz. Sıkıştıkları, yetersiz kaldıkları her yerde zaten var olan gerginliği biraz kaşıdılar ve milleti yıllarca oyaladılar. Duruma göre vaziyet aldılar ve renkten renge girdiler. Bazen demokrat oldular, bazen şeriatı savundular. Bazen Sosyalist kurumlara girmeyi denediler, bazen milliyetçiliği kimseye bırakmadılar. Nerede ne prim yapıyorsa onun arkasına geçti ve meydanı kimseye bırakmadılar. Şerefli Türk medyası da küçük menfaat hesaplarıyla işlerini son derece kolaylaştırdı. Yeni malzeme Bu dehşet dengesi Anayasa Mahkemesi'nde açılan kapatma davası ile birlikte bozuldu. Mahkeme, AKP'nin laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğuna ezici bir çoğunlukla karar verdi. Laiklik ve inançlar üzerinden germek bu karardan sonra çok riskli hale geldi. Verilecek en küçük bir açığın yeni bir kapatma davası getireceği ortaya çıktı. Bu kesin gerçeğe rağmen, Bay Tayyip'in daha bir gün önce çıkıp, "bu ülkede laikliğin teminatı biziz" demesi, akıl ve mantık sınırlarını zorlamanın ötesinde, gerektiğinde bu malzemenin hala kullanılabileceğini de gösterdi. İfşa oldular Ana malzemelerinin ellerinden alınması, "ger ve yönet" anlayışında fazla birşeyi değiştirmedi. Ortaya çıkan hırsızlıklar karşısında sıkışınca, hemen yeni bir malzeme buldu ve vizyona soktular. Yeni malzeme medya oldu. Daha düne kadar her türlü işbirliği yaptıkları medyayı, rol gereği ayrıştırdı ve hücuma geçtiler. CHP burada da işlerini kolaylaştırdı ve karşı cephe açarak gerginliği tırmandırdı. Ancak, bu defa millet işin dışında kaldı. Bu durum gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasına ve bugüne kadar büyük bir ustalıkla sakladıkları bir çok talanın ifşa olmasına yol açtı. Utanıp geri adım atacaklarına, hiçbir ölçü ve kural tanımadan daha çok saldırmaya başladılar. Gerginliğe hakareti eklediler. Yalanla gerçeği, iftira ile belgeyi birbirine karıştırmak durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Şaban Dişli ve Deniz Feneri rezaletlerini unutturmaya uğraşıyorlar. Gereğini yapın Medyaya saldırmak, tehdit ve şantajla kafa karıştırmak, Deniz Baykal'ı hedefe oturtmak çok akıllı taktikler gibi görünebilir. Ancak adama sormazlar mı iktidar kimin elinde? Bu ülkeyi 6 yıldır kim yönetiyor? İktidarlar tehdit ve şantaj yerleri midir? Şikayet etmek yerine çözüm bulmak ve gereğini yapmak gerekmez mi? Aydın Doğan yanlış işler yapıyorsa, niçin gereğini yapmıyorsunuz? Deniz Baykal ve eşinin haksız ve kanunsuz mal edindiğini söylüyorsanız neden harekete geçmiyorsunuz? İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Polis, Jandarma, Teftiş Kurulları, Denetleme Kurulları ve elinizdeki çoğunluğa dayalı olarak Meclis Soruşturma Komisyonları sizin elinizde değil mi? Neyi bekliyorsunuz? Kaldı ki, önümüzde bir örnek var. Haklı ve doğru bilgi ve belgelerle gereğinin yapılabileceğini Uzan grubu ile birlikte bütün Türkiye gördü. Dokunulmazlıkları kaldırın "Şeref ve haysiyet" sınırına dayanan karşılıklı suçlamalarla gerginlik çıkarmak ve kafa karıştırmak artık prim yapmıyor. Boşuna uğraşıyorsunuz. Gerçek yüzünüz ortaya çıkmıştır. Bu politika artık iflas etmiştir. Gererek, bölerek yönetme oyunu artık bozulmuştur. Zerre kadar iyi niyetiniz ve cesaretiniz varsa yapılması gereken bellidir. Dokunulmazlıklar derhal kaldırılmalıdır. Bu konuda Deniz Baykal'ın bir çağrısı var. Dokunulmazlıkların karşılıklı kaldırılmasını talep ediyor. Bu da olmazsa kendi dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor. İşinize gelince her sözden bir anlam çıkarıyor ve kıyameti koparıyorsunuz. Baykal'ın sayısız defa yaptığı bu çağrıyı niye duymazdan geliyorsunuz? Eğer kendinize güveniniz varsa, eğer söylediklerinizin bir ciddiyeti bulnuyorsa kaldırırsınız dokunulmazlıkları ve iddialarınızla birlikte çıkarsınız mahkeme önüne. Partiniz ak mı, kara mı çıkar ortaya. Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2008 MART 2009’daki yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte Ankara’da siyaset kıpırdanmaya, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da popülist çıkışları artmaya başladı. Erdoğan son iki haftada yaptığı çıkışlarıyla gündemde yeni polemikler yarattı. Küresel krizin etkisini hissettirmesiyle birlikte Erdoğan’ın bu çıkışlarından iş dünyası da nasibini aldı. İşte Erdoğan’ın son haftalardaki ‘her kesime’ popülist çıkışları: YANGINA KÖRÜK TUTUYORLAR: 13 Ekim’de Dış Ticaret Haftası açılış törenindeki konuşmasında TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın “Kriz Türkiye’yi etkileyecek. Krizden endişeliyiz” sözlerine tepki gösterdi. Erdoğan, “Bir yangın var, bizi işte şöyle tesiri altına alabilir diyenler, bunu sorumluluk mevkinde olanların söylemesinden daha büyük bir tehlike olamaz. Bu dünyadaki yangına ülkemden körük tutanlar var. Ateşe körükle gidilmez” demişti. FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜYORLAR: 24 Ekim’de Ankara’da Girişimci Bilgi Sistemi’nin sunumunda soruları yanıtlayan Erdoğan, bankacılara “Sen o reel sektör sayesinde ayakta duruyorsun” diye çıkıştı: “Reel sektöre karşı yaklaşımlarını hoş bulmuyorum. Bakıyorsunuz çağırıyor, davet ediyor ve yüksek faizlerle masaya oturtuyor reel sektörün temsilcilerini. Bu yanlış bir şey veya ’hemen öde’ diyor, bu da yanlış bir şey. Böyle bir tehditle gitmek iş ahlakı açısında da doğru değil. Bu ülkede özellikle bu krizi kendisi için fırsata dönüştürme anlayışı doğru değil.” ÜMÜĞÜMÜZÜ SIKTIRMAYIZ: 26 Ekim’de Erdoğan, “Böyle bir kriz ortamında IMF’nin isteklerine boyun eğerek yarınımızı karanlığa sokamayız. IMF böyle bir fırsatı bulduk, hemen ne yapalım, ümüğünü sıkalım. Kimseye de ümüğümüzü sıktırmayız” diye konuştu 2 YILLIK ZULALARI VAR: Başbakan, 3 Kasım’da da işadamlarının krizden etkilenmeyecek birikimleri bulunduğunu söyledi: “Bu çevrelerde yakın dostlarımız var ve söz konusu kişilerin en az 2 yıl yetecek zulaları olduğunu söylüyorlar.” YE SEV YA TERK ET: Erdoğan, geçen Pazar Hakkari’deki “Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. Karşı çıktılar. Buna karşı çıkanın Türkiye’de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” açıklaması, çok tartışıldı. VATANDAŞ SAVUNACAK TABİİ: Göstericilere vatandaşlar tarafından pompalı tüfekle ateş açılması konusunda Erdoğan, “Eğer siz vatandaşın hayatına kastederseniz, vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri, böyle bir imkanı varsa o da kendisini savunma yoluna gidecektir” demişti. ENTELEKTÜEL PARA BABALARI: 6 Kasım’daki Aile Şurası’nda da Erdoğan bu kez entelektüellere çıkıştı: “Entelektüel diye gördüğümüz ya da para sahibi diye gördüğümüz insanların anne babalarını tek başına yaşama terk ettiğini görüyoruz.” EN AZ 3 ÇOCUK LAZIM Aile Şurası’nda Erdoğan şöyle konuştu: “Ülkemizde ne yazık ki nüfus kontrolü, nüfus planlaması, aile planlaması adı altında, ’aman doğum yapmayın’ gibi bir anlayış tavsiye ediliyor. 2038 yılı itibariyle ’Yandım Allah’demeye başlayacağız. Ama iş işten geçmiş olacak. Şu andaki mevcut durumumuzu korumak için bizim her ailede en azından üç çocuk olması lazım.” Gülümhan GÜLTEN Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.