Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2008 Siyaset hiçbir dönemde bu kadar kirlenmemiş, Türkiye hiçbir dönemde yolsuzluğu ve kanunsuzluğu kendisi için bir hak ve imtiyaz olarak gören böylesine lekeli bir iktidar tarafından yönetilmemiş ve diktatörlük hevesleri hiç bu kadar gemi azıya almamıştır. En son Almanya’da, uzantısı Türkiye’de bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili ortaya çıkan usulsüzlük iddialarının, yargıya intikali ve konunun Başbakan Erdoğan’a kadar uzanması vahim bir durumu daha ortaya çıkarmıştır. Bu iddiaların ciddiye alınması, sonu nereye kadar uzanırsa uzansın tetkik ve tahkik edilmesi elzem bir hale gelmiştir. Konunun Türkiye ayağıyla ilgili olarak Cumhuriyet savcıları acilen gereğini yapmalıdırlar. Ayrıca Devlet Denetleme Kurulu’nun görevlendirilerek, meselenin objektif esaslar içerisinde ele alınıp araştırılması mutlaka sağlanmalıdır. Başbakan Erdoğan’ın önünü alamadığı panik ve asabi tavrı, hırçın ve şantaja uzanan konuşmaları bir anlamda da suçluluk psikolojisinin tezahürleri olarak değerlendirilmelidir. Bütün kontrolünü kaybeden Başbakan, yolsuzluklara yataklık yapmakta ve çatırdayan hanedanlığını kurtarmak telaşıyla siyasi ve ahlaki ölçülere sığmayan yöntemlere sarılmayı beyhude bir kurtuluş yolu olarak görmektedir. Devlet kurumlarını var olan sorunların halli hususunda sevk ve idare etmesi gereken Sayın Başbakan, bunun yerine, bir suçüstü psikolojisi altında, telaş ve aceleyle bir medya grubuyla seviyesi düşük bir polemiğin içine girerek gerilimi yükseltmektedir. Diğer taraftan, bundan sonra hiçbir şeye göz yumulmayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan; bu zamana kadar nelere göz yumduğunu, hangi çıkar ilişkilerinden beslendiğini kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde açıklamalıdır. Bilinmelidir ki, korku ve baskı yöntemleriyle basın ve haber alma özgürlüğünü kısıtlama girişimleri geçmişte hiçbir iktidara bir şey kazandırmamıştır. Buna yeltenenlerin akıbetleri ve bu yolla demokratik kültüre verdikleri zararın olumsuz bilânçosu hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. AKP zihniyetinin sahip olmuş olduğu eksik ve mahsurlu demokrasi anlayışı sonucunda; artık hükümet olmak, milletimizin yüksek menfaatinin sağlanmasının aracı olarak değil, adeta yağmacılığın, zenginleşmenin vasıtası olarak görülür bir konuma gelmiştir. Devamı: MHP LideriBahçeli'den çok sert açıklama Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2008 O zaman sayın Bahçeli'ye sormak gerekiyor; Madem AKP zihniyeti böyleyken, başbakanın da hali ortadayken neden meclisteki en büyük destekçisi konumundalar? Efendim bizim için doğru olan doğru, yanlış olan yanlıştır, MHP olarak doğru olanın yanındayız gibi eblek açıklamalara karnımız tok. Şu yukarıdaki açıklamayı okuyan bir insan, bu iktidarın ne derece doğru işler yaptığını da tahmin etmelidir zaten. Bir oradan bir buradan vurmayın, usandık. Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2008 Zahit Akman'a TOKİ kıyağı Adı Deniz Feneri'yle gündeme gelen Akman, TOKİ'den kurasız ev aldı. ÖZEL GERÇEK GÜNDEM - HABER MERKEZİ / Deniz Feneri soruşturmasının kilit isimlerinden olan RTÜK Başkanı Zahit Akman, TOKİ'den 'kurasız - çekilişsiz' ev aldı. Akman'a "devir yetkisi" de verildi. Yönetmeliğe göre, ev alacak kişilerin kura sistemine göre belirlenmesi gerekiyor. Devir işlemi için ise en az 1 yıl geçmesi gerekiyor. Adı son günlerde Deniz Feneri soruşturmasıyla gündeme gelen RTÜK Başkanı Zahit Akman, Ankara Erler Mahallesi'nde TOKİ'nin yaptığı konutlardan birini aldı. 2007 yılında gerçekleşen alım işleminde Akman'a ayrıcalık da tanındı. Binlerce kişi TOKİ'den ev sahibi olmak için sıra beklerken, Akman, "çekilişsiz - kurasız" ev sahibi olma şansına kavuştu. GERÇEK GÜNDEM'e ulaşan bilgiye göre, Akman'a yapılan "kıyak" bununla da bitmedi. TOKİ tarafından 160 bin YTL'ye satılan evi alabilmek için sıraya girmesi ve kuraya katılması gereken Akman, Vakıfbank'tan 'ucuz kredi' de kullandı. Akman'a, Erler Mahallesi'nde aldığı evi "devretme hakkı" da verildi. Böylece, Akman 160 bin YTL'ye aldığı evi 300 bin YTL'ye satma hakkına kavuştu. Oysa ki; yönetmeliğe göre, devir işlemi için, ilk alıcının en az bir yıl beklemesi gerekiyor. AYNI İŞLEM 400 KİŞİYE YAPILDI Öte yandan, TOKİ'nin yaptığı "çekilişsiz - kurasız ev" kıyağının sadece Akman'la sınırlı kalmadığı da öğrenildi. Ankara'da etkin konumda bulunan 400 kişiye aynı yöntemi uygulayan TOKİ, aralarında AKP milletvekillerinin ve yargı mensuplarının da olduğu birçok kişiye "kıyak" yaptı. Bu isimler arasında siyasi parti genel başkanları, daire başkanları, bürokrat eşleri de var. * * * Du bakalım daha ne fırıldaklar göreceğiz.... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2008 Kamunun hakkını yiyenlerin dini-imanı olur mu? Başlıktaki soruya kim ne cevap verir bilemem ama soruya Kur’an’ın verdiği cevap açık ve nettir: Kamunun hakkını yiyenlerin dini olmaz, olamaz. Hatta namazlı niyazlı olsalar da onların dini imanı olmaz. Evet, Kur’an aynen böyle diyor. Ne var ki, Kur’an’ın böyle dediğini Müslümanlar öğrenmesin diye elli bin şeytanlık sergileyenler Kur’an’ın bu hayat veren söyleminin üstünü örtüyorlar, örttüler. Bunun gibi daha nicelerini. Allah şu Almanlardan razı olsun, onların sayesinde yüzyılın en büyük ve en imansız kamu hakkı talanlarından birinin içyüzünü enine boyuna öğreniyoruz. Allah ile aldatanlar, din simsarı bu vurgun çetesini utanıp arlanmadan, ‘İslamî Kızılay’ diye adlandırabiliyorlar. Din bunların babalarının çiftliği. İstedikleri gibi parselliyor, sonra da istediklerine istedikleri kadar veriyorlar. Bu millet, meydanlara çıkıp bunlara, “Ona buna dinsiz imansız diye sataşmayın, Kur’an’ın açık beyanlarına göre esas dinsiz sizsiniz!” diye bağırmadıkça bu ülkenin iflahı mümkün değildir. Esas kurtuluş işte o sesin yükseldiği gün gerçekleşecektir yoksa bunların soygun propagandalarıyla aforozlarına duyuru mekânlığı yapan sözde camilerin sayısını artırmakla değil. Bugünkü camiler, İslam’ın mâbedi olarak değil, Allah ile aldatanların, kendilerinden olmayanları din dışı ilan etmelerinin dokunulmaz mekânları olarak kullanılıyor. İşin finansmanına devlet bütçesinden ayrılan iki katrilyonun (8 bakanlık bütçesi kadar) büyük kısmını da o camilerde hakaret ve aforoza mâruz bırakılan kesim vergi olarak ödüyor. Günlerdir, ana gündem olarak neyi izliyoruz? Bir ucu Almanya’da, öbür ucu, Türkiye’nin RTÜK gibi bir kurumunun başındaki kişinin ceplerinde seyreden bir kovuşturmayı. Allah ile aldatanlar tarafından din-iman nutukları atılarak 40 küsur milyon Euro civarında para Müslüman halktan çarpılarak ustalıklı yöntemlerle paylaşılmış. Allah ile aldatma kullanılarak gerçekleştirilmiş böyle korkunç bir soygun, mesela engizisyon tarihinde bile kaydedilmemiştir. Benzerleri yine Allah ile aldatanlar eliyle ve yine ‘yüzde doksan dokuzbuçuğu Müslüman olan (!) Türkiye’nin ‘dinci’ yurttaşları tarafından gerçekleştirilmiş. Ünlü Mercümek, Yimpaş, Kombassan, İhlas, Jet-Pa, Avrupa’daki Türkleri camide kandırıp soyma olayları bunların öne çıkanları. Üstü henüz açılmamış daha neler var! Din adına öne çıkan, gündem olan konular, özellikle son otuz yıldır hep bu soygun-vurgun olayları oldu. Bu ahlaksız vurgunları yapanlar, bir yandan iki kadeh rakı içenleri din-iman dışı ilan ederken, öte yandan insanı ‘Allah’ın düşmanı’ durumuna düşürecek zulümleri işleyenleri din adına avukatlık mevkiinde tutmanın şeytanî saltanatını kurmuş bulunuyorlar. Bu şeytanî saltanat bir biçimde yıkılmadıkça bu ülkede kimse huzur ve refah özlemesin. “Dine-imana ambargo koyup milleti soyan, kamu hak ve imkânlarının yerinde kullanılmasını engelleyenlerin Kur’an açısından durumları nedir?” diye ne soran var ne de böyle bir soruya cevap veren. Biz bu soruyu ona buna değil, bizzat Kur’an’a sorduk ve çok sarsıcı bir cevap aldık. Önümüzdeki hafta başından itibaren bu cevabın ayrıntılarını size ileteceğiz. Yaşar Nuri ÖZTÜRK Hürriyet,12.09.2008 Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2008 Sabah-atv’de ipler Katar Emiri’nin elinde Gizli belgeler ortaya çıktı! RTÜK Yasası gereği, Sabah-atv’yi bünyesinde bulunduran Turkuvaz Medya’dan yasal üst sınır olan yüzde 25 hisse alan Katarlı Lusail’in azınlık hisse haklarını korumanın ötesine geçen haklara sahip olduğu ortaya çıktı. Lusail, şirket bütçesinin belirlenmesinde veto hakkına sahip. Lusail’in veto hakları Rekabet Kurumu kararında şöyle değerlendirildi: Lusail’in sahip olduğu veto haklarının yatırımın korunması amacını aştığı, Turkuvaz’ın kontrolünün Çalık Grubu’ndan, Çalık ve Lusail şirketinin ortak kontrolüne geçtiği kanaatine varılmıştır Yüzde 75’i Çalık Grubu’nda, yüzde 25’i ise Katar Emiri El Thani’nin kontrolündeki Lusail adlı bir şirkette bulunan Turkuvaz Medya Grubu’nda, Katarlı ortağın azınlık hissesine sahip olmasına rağmen, şirket yönetiminde yüzde 50’lik yönetim gücüne sahip olduğu ortaya çıktı. RTÜK Kanunu gereği, Turkuvaz Medya’da yüzde 25’in üzerinde pay sahibi olması yasak olan Katarlı şirket, kamuoyuna açıklanmayan “Hissedarlar Anlaşması”na konulan bazı maddelerle ortak yönetim hakkı ve gücünü elde etti. RTÜK Kanunu uyarınca, yabancı sermayeli bir şirket Türk özel radyo ve televizyon kuruluşlarında yüzde 25’ten fazla pay sahibi olamıyor. Katarlı Lusail ile Çalık Grubu arasındaki “Hissedarlar Anlaşması”nın, Katar tarafına “eşit ve ortak yönetim hakkı veren” maddeleri “RTÜK Kanunu’nun arkasından dolanılması” anlamına geliyor. SATIŞI HATIRLAYALIM Park Grubu’nun (Turgay Ciner) kontrolündeyken, TMSF tarafından el konulan Sabah-atv medya grubu, 5 Aralık 2007’de yapılan ihaleyle Çalık Grubu’na satıldı. İhaleye tek talip olarak giren Çalık, muhammen bedel olan 1.1 milyar doları ödemeyi kabul ederek, hızla kan kaybediyor olmasına rağmen, pazar payına göre Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunu satın aldı. Rekabet Kurumu ve RTÜK izinlerinin ardından Nisan ayında, medya grubunun TMSF tarafından Çalık’a devri aşamasına gelindi. Tam bu sırada Çalık, Sabah-atv medya grubu için yabancı bir ortak bulduğunu, hisselerinin yüzde 25’ini Katar Merkezli Lusail’e devrettiğini açıkladı. Yapılan basın açıklamasında Katarlı ortağın 125 milyon dolar özsermaye koyarak yeni adı Turkuvaz olan medya grubunda yüzde 25 ortaklık sağladığı açıklandı. Ardından da ortaklar Sabah-atv’yi devraldılar. REKABET KURULU DEVREDE Turkuvaz’ın yüzde 25 hissesinin satışı, yasalar gereği Rekabet Kurumu’nun önüne gitti. Ortaklar, 27 Mayıs 2008’de 3268 sayılı yazı ile izin için başvuru yaptılar. 30 Haziran 2008’de 4114 sayılı yazı ile eksik evraklarını tamamladılar. Rekabet Kurulu 4 Temmuz tarihli ve 08-4 sayılı toplantısında izin başvurusu dosyasını görüştü. Oybirliğiyle verilen “devralma izni” kararı 9 Temmuz’da yayınlandı. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Ancak aylardır Rekabet Kurumu’nun internet sitesinde duran kararda çok ilginç tespitler var. İzin başvurusu dosyasını inceleyip, Rekabet Kurulu’nun bu dosyadaki raportörlüğünü yapan Hakan Bilir ve Evrim Özgül Kazak, Turkuvaz’dan yüzde 25 hisse alan Katarlı Lusail’in şirkette yüzde 50’lik söz hakkı sahibi olduğunu şu şekilde tespit ediyor: * Bildirim konusu işlemin birleşme/devralma (ve/veya ortak girişim) olup olmadığı, Turkuvaz hisselerinin yüzde 25’ini temsil eden payların devri ile birlikte, toplam 4 kişilik yönetim kurulunda alıcıya (Lusail) tanınan 1 üyelik ile bazı kararlar hakkındaki veto haklarının, alıcıya (Lusail) teşebbüsün kontrolü üzerinde belirleyici etki sağlama rolü verip vermediğinin tespiti ile mümkündür. Bir başka deyişle hisse devri öncesinde Çalık Holding tarafından yönetilen teşebbüsün (Turkuvaz) hisse devri sonrasında tarafların ortak kontrolüne geçip geçmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. * Hissedarlar Anlaşması’nın 7.1 maddesi: “... Şirket hisselerinin yüzde 20’sine sahip olan her hissedarın yönetim kuruluna 1 üye seçme hakkı vardır.” * Söz konusu ifadeden Lusail’in (yüzde 25 hisseye sahip olduğu) Turkuvaz yönetiminde 1 üye ile temsil edilme hakkı olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu temsiliyetin teşebbüsün kontrolü bakımından doğurduğu sonuçları görmek için yönetim kurulunun yapısı ile yönetim kurulu kararlarının alınış nisapları önem kazanmaktadır. * Hissedarlar anlaşmasının 8.2 maddesinde “Yönetim Kurulu 4 üyeden oluşur. Yönetim Kurulu’nun toplanması için gerekli toplantı nisabı dörttür. Herhangi bir toplantının nisap sağlanamaması nedeniyle ertelenmesi halinde, toplantı 15 günden erken olmayacak bir tarihte yeniden yapılır ve (...) gerekli toplantı nisabının mevcut olmaması durumunda toplantıda mevcut olan üyeler gerekli nisabı oluştururlar. Ancak madde 8.2’de öngörülen sınırlı toplantı nisabı, madde 9.9’da yer alan kararların görüşüldügü toplantılarda uygulanmayacaktır. Bu toplantılara uygulanacak toplantı nisabı 4 Yönetim Kurulu üyesinin hazır bulunmasıdır.” Hissedarlar Anlaşması’nın 8.3. maddesinde ise “9.9. maddesinde yer alan hususlar dışındaki tüm Yönetim Kurulu kararları Yönetim Kurulu üyelerinin çoğunluğunun olumlu oyuyla alınır” ifadelerine yer verilmiştir. (Konuyu biraz anlaşılır hale getirelim. Anlaşma şunu öngörüyor: Yönetim Kurulu 4 üyenin tümünün katılımıyla toplanır. Eksik varsa, toplantı en erken 15 gün sonraya ertelenir. Ertelenen toplantı, kaç üye katılırsa katılsın gerçekleşir. Katılan üye sayısı toplantının nisabını oluşturur. Kararlar katılan üyelerin çoğunluğuyla alınır. Örneğin 3 üyenin katıldığı bir toplantıda, 2 üyenin olumlu oyu yeterli olur. Ancak anlaşmanın 9.9 maddesindeki hususların görüşüleceği toplantılarda 4 üyenin katılımı da zorunludur. Burada Lusail’i temsil eden üyenin katılmaması halinde 9.9 maddesindeki konularda karar alınamayacağı açıkça belirtiliyor) RAPORA DEVAM Raportörler Hakan Bilir ve Evrim Özgül Kazak’ın tespitlerini aktarmaya devam ediyoruz: * Hissedarlar Anlaşması’nın 8.2 ve 8.3 maddelerine göre azınlık hissedarı konumundaki Lusail’e bazı ayrıcalıklı haklar tanınmaktadır. Lusail’in veto hakkına sahip olduğu konularda (9.9 maddesindeki hususlar) Lusail tarafından atanan en az bir üyenin olumlu oyu olmaksızın karar alınamayacaktır. * Hissedarlar Anlaşması’nın 9.9 maddesinde (...ticari sır olduğu için madde içeriği verilmiyor...) ifadeleri yer almaktadır. (Ancak hemen ardından yapılan yorumda maddenin içeriğinin şirket bütçesi olduğu anlaşılıyor) Dolayısıyla bütçeyi karara bağlamak ya da bütçede herhangi bir değişiklik yapmak konusunda Yönetim Kurulu üyelerinin tamamının (Lusail ve Çalık Grubu) olumlu oyu gerekmektedir. * Hissedarlar Anlaşması’nın 9.2 maddesinde ise (.. yine ticari sır olduğu için detay verilmiyor...) ifadeleri yer almaktadır. Görüldüğü üzere, 9.2 madde yönetim kurulunun oy birliğiyle karara bağlayacağı ya da değişiklik yapacağı bütçenin onay mekanizmasına yönelik kapsam ve esasları tanımlamaktadır. VE ORTAK GÖRÜŞ Raportörler, bu tespitleri yaptıktan sonra kanaatlerini şöyle açıklıyorlar: “...Bilindiği gibi teşebbüslerin faaliyetlerinin ana hatları bütçe yoluyla belirlenmektedir. Dolayısıyla bütçe üzerinde karar verme olanağına sahip olmak, teşebbüsün ticari politikaları üzerinde de onay sahibi olmak anlamına gelmektedir... Bütçeye ilişkin olarak alıcıya (Lusail) sağlanan veto haklarının, alıcıya (Lusail) şirketin kontrolü üzerinde belirleyici etki sağlama gücü verdiği görülmektedir.” “Bütçenin belirlenmesine yönelik olarak azınlık hissedarın (Lusail) sahip olduğu veto hakkının, yatırımı korunması amacını aşarak, Lusail’e Çalık Grubu ile beraber Turkuvaz üzerinde ortak kontrol hakkı verdiği, dolayısıyla işlem sonucunda Turkuvaz’ın kontrolünün Çalık Grubu’ndan, Çalık Grubu ve Lusail’in ortak kontrolüne geçeceği kanaatine ulaşılmıştır.” KARAR ÇOK NET Yukarıdaki satırlar, Sabah gazetesinin tek rakibi olan VATAN gazetesinin yorumu değil. Bu ilginç tespitleri Rekabet Kurulu’nun kesinleşmiş ve yayınlanmış resmi kararından alıntıladık. Sonuç şu: Ana sözleşme ve pay defterlerine göre Turkuvaz’ın yüzde 75’i Çalık Grubu’na, yüzde 25’i ise Lusail’e ait. Ama Hissedarlar Anlaşması’nda (shareholders agreement) Lusail’e verilen haklar, Katarlı ortağa şirket yönetiminde Çalık’la eşit hak tanıyor. Rekabet Kurumu da bu durumu “Turkuvaz’ın kontrolünün Çalık’tan, Lusail ve Çalık’ın ortak kontrolüne geçiş” olarak tanımlıyor. Nitekim raportörler, yüzde 25’lik hisse satışının ardından ortaya çıkan şirket statüsünün “ortak girişim” olduğunu belirliyorlar. Yani Sabah-atv grubu, sanıldığı gibi Çalık’ın hakimiyetindeki bir şirket değil. Sabah-atv’de, Çalık kadar Katar Emirliği’ne ait Katar Investment Authority’nin (KIA) sahip olduğu Lusail’in de söz hakkı bulunuyor. Yani... Yani Sabah-atv’yi idare eden direksiyonun bir ucunu Katarlılar tutuyor. NİSAN AYINDA AÇIKLANDI Nisan ayında, Sabah ve atv’nin Çalık’a devri aşamasına gelindiğinde Çalık, yabancı bir ortak bulduğunu, hisselerinin yüzde 25’ini Katar merkezli Lusail’e devrettiğini açıkladı. Konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, Katarlı ortağın 125 milyon dolar özsermaye koyarak yeni adı Turkuvaz olan medya grubunda yüzde 25 ortaklık sağladığı vurgulandı. Kararın tam metnini www.rekabet.gov.tr/dosyalar/kararlar/karar2572.pdf adresinde bulabilirsiniz Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2008 Acayip şeyler oluyor bu memlekette. Tarafsızlık, demokrasi, fikir özgürlüğü, objektif duruş adına anlamsız işler, tuhaf hareketler yapılıyor. Şimdiki haberimizin sahibi "tarafsız gazete" TARAF. Delirdiler herhalde diye düşünüyorum, hadi hayırlısı. Buyrun soyun yasası İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Harp’e göre, AKP’nin on altı kez değiştirdiği İhale Yasası’nın son hali rekabeti yok edip davetiyeli ihaleyle bir soygun cenneti yaratıyor: Dahası bu yasa insanlarımızı da öldürür. Halkın parası destekçilere İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Serdar Harp’e göre, İhale Kanunu iktidarların devlet kaynaklarını kendi destekçilerine dağıtması mantığını yeniden diriltti. AB normlarından da tümüyle uzaklaşıldı. Vatandaşın hayatı tehlikede İhaleler denetim mekanizmasının dışına çıkarılıyor. Böylelikle kamu adına yapılan okul, konut, köprü gibi inşaatların deprem riski taşıyan ülkede geçmişteki felaketlere kapı açması tehlikesi çok büyüyecek. AKP’ye CHP ve MHP desteği Yeni yasa için “Böylesi şimdiye kadar görülmedi” diyen Harp’a göre AKP’nin yanı sıra, CHP ve MHP de daha iyi bir ihale kanunu için çaba göstermiyor. Çünkü siyasi partilerin çoğu bu sistemden besleniyor. (*) Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2008 Duyarlılığınıza hayranım... Garip şeyler oluyor bu ülkede... Teveccüh göstermişsiniz. Objektif olabilmek, her fikre saygı duyup, önem gösterip anlamlandırabilmek adına iktidar karşıtı veya yandaşı tüm medyayı takip etmeye çalışıyorum. Mesleğimle alakalı bir konu olduğunu görünce kurcalayayım dedim. Sonuç ortada. Yine yolsuzluk, yine hırsızlık, yine AKP. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.