Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 öncelikle bu başlığı neden açtığımı ifade etmek istiyorum.. her gün güzel yazılar yazan yazarlarımızın bu eserlerini sizlerle paylaşmak için... yazarlar....çeşitlemeler (???) başlığına bunları koymamamın nedeni o başlığın tam da bu amaçla açılmış olmadığından ve yeterince okunmadığından bu yazarların yazılarının okunmadan heba olması.. bir yazı için başlık açmak da çok fazla çöplüğe neden oluyor... bu nedenle sizlerle paylaşmak istediğim yazıları buraya koyacağım... siz de beğendiğiniz yazarların güzel yazılarını paylaşın hep beraber okuyalım !!! ... Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yılmaz ÖZDİL 03/09/2008 [email protected] CHP kapatılsın! Bedava kömür dağıtıyorlar mı? Dağıtıyorlar. Bedava bulgur, makarna? Dağıtıyorlar. Ekmek arası köfte? Dağıtıyorlar. Düğünde-sünnette altın? Takıyorlar. Memleket çadırkent oldu... Binlerce yıllık Türk tarihinde, örfümüzde, ádetimizde, geleneğimizde görülmedik biçimde, icat çıkarıp, avanta yemek dağıtmayı "iftar" haline getirdiler mi? Getirdiler. 11 ay "altta kalanın canı çıksın" politikası izleyip, 7 yıldızlı otellerde fink atanlar, 1 ay boyunca mahzun bir ifade takınıp, "Bak sana erzak getirdim" diye gariban gecekondulara gidiyor mu? Gidiyor. Kamyon kasalarından Yeni Cami güvercinlerine serper gibi fırlatılan tavuk parçalarını, pirinç poşetlerini, çocukları eze eze kapışan çaresiz insanlarımızı, çaresiz şekilde izliyor muyuz ekran başında? İzliyoruz. Sadaka toplumu olduk mu? Olduk. * İyi dinleyin o zaman... * Yukarıdaki "kalkınma"ydı. Aşağıdaki de "adalet..." * Sağlık Polikliniği’nde öğretmenlere taksicilere falan "yüzde 25 indirimli" hizmet veren CHP’li Kadıköy Belediye Başkanı kusurlu bulundu, yargılanacak... Niye? Gelir kaybına neden olduğu için! Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Zülfü Livaneli - VATAN - 03/09/2008 Sağına sarmısak, soluna soğan On yıllık komadan uyanan bir kişi getirelim gözümüzün önüne. Diyelim ki 1998 yılında bir kaza sonucu komaya girmiş ve bu on yılı derin bir uykuda geçirmiş. Sonra birdenbire gözlerini açmış, şimdi bir nekahet döneminin ardından yeni dünyayı, yeni Türkiye’yi anlamaya çalışıyor. Bu yurttaşımızın, komaya girmeden önce sol eğilimli bir kişi olduğunu varsayalım ve ona bazı sorular soralım: Mesela diyelim ki: “Ermenistan’da bir maç oynanacak. Cumhurbaşkanı’nın bu maça gitmesi ya da gitmemesi tartışılıyor. Kimileri diyor ki, gidilebilir ve böylece bir barış mesajı verilebilir. Kimileri de buna şiddetle karşı çıkıyor, Erivan yerine Bakü’ye gidilsin diyor. Sizce bunların hangisini sağcı, hangisi solcu?” Adamcağız bu soruyu elbette “Barış için Erivan’a gidilsin diyenler solculardır, Bakü’ye gidelim diyenler de sağcılardır!” diye cevaplayacaktır. Çünkü aradan geçen yılların, sağ ve solun savundukları prensipleri tamamen tersine çevirdiğini bilemeyecektir. Türkiye’de sol partilerin(!) hâlâ barışı savunduğunu sanmaktadır. ***** Bir başka soru şöyle olabilir: “Kıbrıs’ta çözüm isteyenler kimdir!” “Elbette solculardır.” “Peki sağ ne yapar?” “Çözümsüzlük ister, vurup kırma peşinde koşar.” Yurttaşımız yine yanılacaktır, çünkü eski parametrelerle düşünmektedir. ***** Bir soru daha sorup, komadan yeni uyanmış hastamızı rahat bırakalım isterseniz: “Türkiye’de özgürleşmeyi, reformları ve Avrupa Birliği üyeliğini kim savunur?” “Sol elbette!” “Peki bu durumda dinciler ne yapar?” “Bütün Hıristiyanlardan olduğu gibi Avrupa Birliği’nden de nefret ederler. Onların patates dininden olduğunu öne sürerler. Şark Birliği kurulmasına çalışırlar. Dolayısıyla AB’yi destekleyenler solcular, AB’ye karşı çıkanlar ise sağcılar, dincilerdir.” ***** Hastamızı çok yorduk ama gelin bir soru daha soralım: “Susurluk skandalını hatırlıyor musunuz?” “Elbette derin devlet, siyaset, çeteler, mafya... Hatta komaya girmeden önce, protesto için ışıkları söndürmüştüm.” “O olayların merkezinde bulunan bazı kişiler hapiste.” “Ooo çok iyi!” “Peki sizce bu kişilerin avukatlığını sağ mı yapar sol mu?” “Bu da sorulur mu, elbette sağcılar Susurluk’tan yana çıkar. Zaten Erbakan Susurluk için fasa fiso dememiş miydi.” “Ya solcular ne yapar?” “Susurluk sanıklarının hesap vermesini ister. Çünkü onlar arkadaşlarının katilleridir.” ***** Şimdi bu adamcağıza düşündüğü her şeyin ters olduğunu, bu ülkede artık kendine sol diyen partilerin militarizme, AB karşıtlığına, Susurluk avukatlığına kaydığını, buna karşılık dincilerin reformculuğa, AB yandaşlığına soyunduğunu anlatsaydık bize inanır mıydı acaba? Sanırım inanmazdı. On yılda bu kadar değişikliğin mümkün olamayacağını düşünürdü. Eğer inansaydı zaten, belki de komadan uyanmamış olmayı tercih ederdi. Hele bir de bütün bu değişimin, solun aymazlığı ve kendi değerlerini altın tepsiyle karşı tarafa sunması yüzünden olduğunu öğrenseydi, herhalde “ört ki ölem!” demekten başka çare bulamazdı. Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Okay Gönensin VATAN [email protected] 03.09.2008 Sokağa teslim olmak Bir politikacı için “başarı”nın en kolay yolu sokağa teslim olmak, sokağın duygusal dalgaları içinde “sevilmeyi” sağlamaktır. Bunun adına “popülizm” de deniyor. Sokak gündelik duygularla hareket eder, yarını, öbür günü düşünmez. Öyle bir sorumluluğu da yoktur. Bu sorumluluk siyasilere aittir. Her kararın yarın, öbür gün yol açacağı etkileri, her cümlenin, her kelimenin yansımalarını düşünmek siyasinin işidir. Sokağa teslim olan siyasilerin adlarının bugün tarih kitaplarının hangi sayfalarında yazılı olduğunu hatırlatmaya çalışmak bile abes. Sokağa teslim olmayan yarını, öbür günü, bir sonraki kuşağı düşünen siyasilerin adlarının hangi sayfalarda yazıldığı ise belli. *** Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan ziyaretine taşıdığından daha büyük bir “tarihi” anlam yüklemenin gereği yok. Ama bu olay bugünün koşullarında, Türkiye’nin dünya ile ilişkilerinde, Türklerin kendi tarihleriyle barışmasında, Ermenilerin de kendi tarihleriyle barışmasında önemli bir değişimi başlatabilir. Şu anda Kafkasya bir savaş alanıdır, Türkiye’nin belli şekillerde aktif olmasının istendiği bir bölgedir. Bu bölgede etkin rol oynayabilmenin de bazı koşulları var. Cumhurbaşkanı Gül’ün futbol maçı dolayısıyla Ermenistan’a giderek yeni bir açılımı, en azından sembolik olarak başlatmasına “sokağın sahibi” MHP ile kendine radikal sağda yer aramaya devam eden CHP karşı çıktı. Böylece sokak harekete geçirilince AKP’liler de sokağa teslim olma havasına girdi. *** Ermenistan ile başlayacak yeni bir açılımın Gül’ün futbol ziyaretiyle başlamasını “ulusal onur” gibi büyük kavramları kullanarak engellemeye çalışmak yerine “yarının” Kafkasya’sını ve Türkiye’nin hem bölgedeki hem dünyadaki yerini düşünerek, CHP de değerlendirmiyor, değerlendiremiyor. Ama bunun bir de karşılığı var. Ermenistan’ın sokağı da Gül’ün gelmesini istemiyor. Bizim sokak “gitmesin” diyor ve gerekçesini “ulusal onur ve gurur” gibi büyük kavramlarla açıklamaya çalışıyor. Ermenistan’daki sokak da “gelmesin” diyor, onlar da “onur ve gurur” gibi kavramları kullanıyor. İki tarafın sokağı da, iki tarafın radikal milliyetçileri de aynı tavırda birleşiyor. Bu bile durumu görmek açısından yeterli değil mi? Gül’ün gitmemesi hem bizdeki sokağa hem de Ermenistan’ın sokağına teslim olmak anlamına gelir. Gül Erivan’da maç izlemeye gitmelidir. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Günlük köşe yazılarını burada yorumlayabilir miyiz? Çünkü yukarda ki yazı ifade ettikleri ile doğru olan,yazılış amacıyla samimi olmayan bir yazı. Evet bugün bu iktidar insanları sadaka kültürü ile eğitmekte,balık tutmayı öğretme yerine hazır olan balığı tüketmeye yönelik bir seçim yatırımı yapmaktadır. Bu doğru ve yerinde olan bir tespit. Samim olmayan ise bunu CHP ile değerlendirmek,kusura bakmasın ama CHP dahil bizi bugüne taşıyan tüm siyasi partilerimiz de farklı birşey yapmadı,farklı olanı yapmayacakta... NOT;Yılmaz Özdil'in yazısıydı kastım,arkadaşımız yeni paylaşımlar sunmuş,işte olduğum için dönemedim,belirtmekte yarar var! Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Günlük köşe yazılarını burada yorumlayabilir miyiz? Çünkü yukarda ki yazı ifade ettikleri ile doğru olan,yazılış amacıyla samimi olmayan bir yazı. Evet bugün bu iktidar insanları sadaka kültürü ile eğitmekte,balık tutmayı öğretme yerine hazır olan balığı tüketmeye yönelik bir seçim yatırımı yapmaktadır. Bu doğru ve yerinde olan bir tespit. Samim olmayan ise bunu CHP ile değerlendirmek,kusura bakmasın ama CHP dahil bizi bugüne taşıyan tüm siyasi partilerimiz de farklı birşey yapmadı,farklı olanı yapmayacakta... NOT;Yılmaz Özdil'in yazısıydı kastım,arkadaşımız yeni paylaşımlar sunmuş,işte olduğum için dönemedim,belirtmekte yarar var! tabi ki buradaki yazıları yorumlayabiliriz.. yazarların yazılarının bize doğru gelen yönlerini kendi fikirlerimizle açıklayabilir, yanlış gelen yönlerini de gerekçeleriyle eleştirebiliriz.. .. bahsettiğin yazı sanırım Yılmaz Özdil'in yazısı.. ancak kaçırdığın bir nokta var ki burada CHP'li bir belediye başkanıyla, AKP anlayışı karşılaştırılıyor. (yani özünde sol fikri benimsemiş biriyle, sadaka ve avantayla oy toplayanı karşılaştırmış) bugün CHP her ne kadar sol fikir ve eylemlerden sapmış olsa da bu partinin içinde gerçekten de solcu , sosyalist fikirleri yaşatan insanlar bulunmakta..kendimden biliyorum..buradaki solcu ve sosyalistler de tıpkı bu partiye oy veren insanlar gibi çaresizlikten buradalar.. ancak ülkenin bu durumunu iktidara gelemeyen CHP ile sorumlu tutmak yanlış.. ülkeyi 58 yıldır sağ iktidarlar ve onların koalisyonu yönetiyor.. sorunu burada aramak lazım.. sorumluları da onlar olarak görmek.. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 tabi ki buradaki yazıları yorumlayabiliriz..yazarların yazılarının bize doğru gelen yönlerini kendi fikirlerimizle açıklayabilir, yanlış gelen yönlerini de gerekçeleriyle eleştirebiliriz.. .. bahsettiğin yazı sanırım Yılmaz Özdil'in yazısı.. ancak kaçırdığın bir nokta var ki burada CHP'li bir belediye başkanıyla, AKP anlayışı karşılaştırılıyor. (yani özünde sol fikri benimsemiş biriyle, sadaka ve avantayla oy toplayanı karşılaştırmış) bugün CHP her ne kadar sol fikir ve eylemlerden sapmış olsa da bu partinin içinde gerçekten de solcu , sosyalist fikirleri yaşatan insanlar bulunmakta..kendimden biliyorum..buradaki solcu ve sosyalistler de tıpkı bu partiye oy veren insanlar gibi çaresizlikten buradalar.. ancak ülkenin bu durumunu iktidara gelemeyen CHP ile sorumlu tutmak yanlış.. ülkeyi 58 yıldır sağ iktidarlar ve onların koalisyonu yönetiyor.. sorunu burada aramak lazım.. sorumluları da onlar olarak görmek.. Değerli arkadaşım, demek istediğini anladım.Zaten ben CHP dahil diyerek bize bugün susmayı ve açlığı kader edirten herkesi burada suçladım. CHP içerisinde gerçek anlamda solcu var mı;benim bir arkadaşım,bakma demişti;Baykal olmazsa çok iyi solcular vardır orda diye... mutlaka vardır;yalnız aklıma takılan şu;bu kadar iyi solcu varken neden CHP kimseye göre sol değil.Vardır da mutlaka;neden bunlar suskun ve neden apolitik...Bunlar CHP(kastım şu an ki CHP belirsizliği,faşist mi sol mu,ben anlamadım) içersinde yer alan tüm görüşleri paylaşan sol mu yoksa kişisel çıkarları daha önemli olan sol mu? ve ben,çok partili Cumhuriyet denemelerinde bugüne uzanan hiçbir partiyi dürüst bulmuyrum.Ve hala bana çözülmemiş sorunları bıraktıkları için,onları ve egemenliklerine yazılan resmi tarihi yok sayıyorum. Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Değerli arkadaşım, demek istediğini anladım.Zaten ben CHP dahil diyerek bize bugün susmayı ve açlığı kader edirten herkesi burada suçladım. CHP içerisinde gerçek anlamda solcu var mı;benim bir arkadaşım,bakma demişti;Baykal olmazsa çok iyi solcular vardır orda diye... mutlaka vardır;yalnız aklıma takılan şu;bu kadar iyi solcu varken neden CHP kimseye göre sol değil.Vardır da mutlaka;neden bunlar suskun ve neden apolitik...Bunlar CHP(kastım şu an ki CHP belirsizliği,faşist mi sol mu,ben anlamadım) içersinde yer alan tüm görüşleri paylaşan sol mu yoksa kişisel çıkarları daha önemli olan sol mu? ve ben,çok partili Cumhuriyet denemelerinde bugüne uzanan hiçbir partiyi dürüst bulmuyrum.Ve hala bana çözülmemiş sorunları bıraktıkları için,onları ve egemenliklerine yazılan resmi tarihi yok sayıyorum. emin olabilirsin gerçek anlamda solcular var.. ancak bunların bir kısmı kişisel çıkarlar için bu partideler(her ne kadar sol düşünceyle çelişse de) büyük bir kısmı ise çaresizlikten ve başka bir alternatif olmadığından dolayı bu partideler.. apolitikler mi ?? pek sanmıyorum.. ellerinden gelen en büyük muhalefeti yaptılar parti içinde.. ilçe açılışlarına gelen genel başkanı ***** de ettiler, baykal'ın kendi egemenliğini gösterecek olan mitinglere de katılmadılar.. protesto ettiler ve insanları ikna etmeye çalıştılar.. ve sonunda baykal'ı ve onun krallığını yıkmaya çalışan insanlar Haluk Koç'u ortaya çıkardılar.. değişim ve gelişim umutlarıyla... ancak onun gücü de yetmedi Baykal'ı yıkabilmeye.. CHP sol mudur ?? bugün değildir... ama ülkedeki sol partilerin ne durumda olduklarını görüyoruz.. %1'lerin üzerine çıkamayan gerçek sol partilerin haketmediği bu durum CHP'nin yok edilmesiyle sona erdirilebilir.. başka çare de gözükmüyor... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 emin olabilirsin gerçek anlamda solcular var..ancak bunların bir kısmı kişisel çıkarlar için bu partideler(her ne kadar sol düşünceyle çelişse de) büyük bir kısmı ise çaresizlikten ve başka bir alternatif olmadığından dolayı bu partideler.. apolitikler mi ?? pek sanmıyorum.. ellerinden gelen en büyük muhalefeti yaptılar parti içinde.. ilçe açılışlarına gelen genel başkanı rezil de ettiler, baykal'ın kendi egemenliğini gösterecek olan mitinglere de katılmadılar.. protesto ettiler ve insanları ikna etmeye çalıştılar.. ve sonunda baykal'ı ve onun krallığını yıkmaya çalışan insanlar Haluk Koç'u ortaya çıkardılar.. değişim ve gelişim umutlarıyla... ancak onun gücü de yetmedi Baykal'ı yıkabilmeye.. CHP sol mudur ?? bugün değildir... ama ülkedeki sol partilerin ne durumda olduklarını görüyoruz.. %1'lerin üzerine çıkamayan gerçek sol partilerin haketmediği bu durum CHP'nin yok edilmesiyle sona erdirilebilir.. başka çare de gözükmüyor... Kişisel çıkar ve korkunun olduğu bir yerde,kesinlikle samimiyette yoktur.Bakın benim çevremde çok solcu vardır;ve bence solcu kendi doğrularını korkusuzca ifade etmelidir. CHP içerisinde ki çatışmalar,güç dengeleri ve nihayetinde Baykal...dediğiniz gibi buna güçleri yetmeyebilir ama bu o çarkın içinde yer almayı da gerektirmez. Bugün Türkiye'de ''sol'' nedir?Bugün Türkiye'de sol bölünmüşlüktür,kafa karışıklığıdır.Bakın ben ÖDP ye oy verdim;yalnız bu sırada şahit olduğum bir kaç olay bana şunu göstermeye yetti;bugün sol ölmüş durumda. Çok iddialı bir cümle değil mi?Bakın CHP,dediğiniz gibi sol değil...Emep,Ödp,İp vs kim, nerede ve ne için durmaktadır?Ve dediğiniz gibi acaba çıkar yol CHPnin bitmesi midir? Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Kişisel çıkar ve korkunun olduğu bir yerde,kesinlikle samimiyette yoktur.Bakın benim çevremde çok solcu vardır;ve bence solcu kendi doğrularını korkusuzca ifade etmelidir. CHP içerisinde ki çatışmalar,güç dengeleri ve nihayetinde Baykal...dediğiniz gibi buna güçleri yetmeyebilir ama bu o çarkın içinde yer almayı da gerektirmez. Bugün Türkiye'de ''sol'' nedir?Bugün Türkiye'de sol bölünmüşlüktür,kafa karışıklığıdır.Bakın ben ÖDP ye oy verdim;yalnız bu sırada şahit olduğum bir kaç olay bana şunu göstermeye yetti;bugün sol ölmüş durumda. Çok iddialı bir cümle değil mi?Bakın CHP,dediğiniz gibi sol değil...Emep,Ödp,İp vs kim, nerede ve ne için durmaktadır?Ve dediğiniz gibi acaba çıkar yol CHPnin bitmesi midir? çıkar yolu chpnin bitirilmesinden önce bu partinin düzeltilmesidir.. ancak bu bir hayal gibi gözükmektedir.. chpnin üst düzey kadrosu dahi bunu söylerken bunun mümkünatının zor olduğu görülüyor... ama asıl önemli olan bugün kendisine gerçek anlamda sol diyen ve görüşleri birbirinden çok da farklı olmayan partilerin bir araya gelerek büyük partileri ittifaka ve/veya birleşmeye zorlamaları gerekiyor.. tkp,ödp,ip,emep hatta dsp ve shp bir şekilde öncelikli çıkarları unutup bu birleşmeye katkı sağlamaları gerekir.. başta disk olmak üzere birçok sendika da bu oluşuma destek vereceğini söylemesi umut vericidir.. inanın eğer chp pes eder ve bu oluşum gerçekleşirse gerçek sol düşünceden kopma, radikal milliyetçiliğe kaymak,parti içi demokrasinin bitmesi gibi sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır... acaba chp gerçekten bu durumlara düşmeyi kendisi mi istedi ?? hiç sanmıyorum... belki alternatif olamama konusunda, doğru dürüst parti programı yazamaması, ülkeyi yönetecek bir politika üretememesi onun suçudur ancak chp bütün engellemelere karşı bu hale gelmiştir diye düşünüyorum... ancak bu partide ısrar etmek, illa ki bu partiyi iktidar yapma inadı chpden çok sola, soldan çok da ülkeye zarar vermektedir.. ... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 çıkar yolu chpnin bitirilmesinden önce bu partinin düzeltilmesidir..ancak bu bir hayal gibi gözükmektedir.. chpnin üst düzey kadrosu dahi bunu söylerken bunun mümkünatının zor olduğu görülüyor... ama asıl önemli olan bugün kendisine gerçek anlamda sol diyen ve görüşleri birbirinden çok da farklı olmayan partilerin bir araya gelerek büyük partileri ittifaka ve/veya birleşmeye zorlamaları gerekiyor.. tkp,ödp,ip,emep hatta dsp ve shp bir şekilde öncelikli çıkarları unutup bu birleşmeye katkı sağlamaları gerekir.. başta disk olmak üzere birçok sendika da bu oluşuma destek vereceğini söylemesi umut vericidir.. inanın eğer chp pes eder ve bu oluşum gerçekleşirse gerçek sol düşünceden kopma, radikal milliyetçiliğe kaymak,parti içi demokrasinin bitmesi gibi sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır... acaba chp gerçekten bu durumlara düşmeyi kendisi mi istedi ?? hiç sanmıyorum... belki alternatif olamama konusunda, doğru dürüst parti programı yazamaması, ülkeyi yönetecek bir politika üretememesi onun suçudur ancak chp bütün engellemelere karşı bu hale gelmiştir diye düşünüyorum... ancak bu partide ısrar etmek, illa ki bu partiyi iktidar yapma inadı chpden çok sola, soldan çok da ülkeye zarar vermektedir.. ... Sevgili arkadaşım,CHP dün neyse bugün de odur...sürekli darbelerle beslenen bir parti bana göre,sizce CHP de bu değil mi? Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2008 Sevgili arkadaşım,CHP dün neyse bugün de odur...sürekli darbelerle beslenen bir parti bana göre,sizce CHP de bu değil mi? CHP parti olarak ve liderleri olarak her zaman darbelerden çekmiş bir partidir.. bunun kanıtı ?? darbe dönemlerinde CHP üyelerinin, yöneticilerinin suikastlere uğraması, CHP'li olduğu için komunist damgası yemiş, (ki bunların içinde gerçek komunistler de vardır) gözaltına alınıp işkence görmeleri, tecavüze uğramaları, öldürülmeleri, kendilerine insan dışı bir varlık gibi davranılması... CHP ve liderleri her zaman darbelere karşı olmuştur.. hatta Atatürk ilkelerinin "yıpratılmak" istendiği için yapıldığı söylenen 80 darbesinde de CHP'liler, Kemalistler, Komunistler, Sosyalistler işkence görmüşlerdir.. bu düşünceye sahip kişilerin çoğu o zaman CHP'lidirler.. CHP'li oldukları için ceza çekmişlerdir.. bugün CHP nerededir ? maalesef radikal milliyetçiliğe kaymakta olan "sözde sosyal demokrat " bir partidir.. ancak CHP her zaman darbeye karşıdır... CHP'nin her mitinginde, toplantısında darbe karşıtı sloganlar atılmış, darbe karşıtı sözler söylenmiştir... "ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye " sözleri CHP'lilerin ürünüdür... bakmayın bugün CHP'nin darbe yanlısı gösterildiğine... CHP hiçbir zaman darbeci olmamıştır, bugün böyle değildir ve asla da olmayacaktır... CHP bu ülkede askerlerin hep "öteki " diye bir parti olmuştur... CHP ile askerin birbirine ne kadar zıt olduğunu biraz düşünsek görebiliriz.... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2008 CHP parti olarak ve liderleri olarak her zaman darbelerden çekmiş bir partidir..bunun kanıtı ?? darbe dönemlerinde CHP üyelerinin, yöneticilerinin suikastlere uğraması, CHP'li olduğu için komunist damgası yemiş, (ki bunların içinde gerçek komunistler de vardır) gözaltına alınıp işkence görmeleri, tecavüze uğramaları, öldürülmeleri, kendilerine insan dışı bir varlık gibi davranılması... CHP ve liderleri her zaman darbelere karşı olmuştur.. hatta Atatürk ilkelerinin "yıpratılmak" istendiği için yapıldığı söylenen 80 darbesinde de CHP'liler, Kemalistler, Komunistler, Sosyalistler işkence görmüşlerdir.. bu düşünceye sahip kişilerin çoğu o zaman CHP'lidirler.. CHP'li oldukları için ceza çekmişlerdir.. bugün CHP nerededir ? maalesef radikal milliyetçiliğe kaymakta olan "sözde sosyal demokrat " bir partidir.. ancak CHP her zaman darbeye karşıdır... CHP'nin her mitinginde, toplantısında darbe karşıtı sloganlar atılmış, darbe karşıtı sözler söylenmiştir... "ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye " sözleri CHP'lilerin ürünüdür... bakmayın bugün CHP'nin darbe yanlısı gösterildiğine... CHP hiçbir zaman darbeci olmamıştır, bugün böyle değildir ve asla da olmayacaktır... CHP bu ülkede askerlerin hep "öteki " diye bir parti olmuştur... CHP ile askerin birbirine ne kadar zıt olduğunu biraz düşünsek görebiliriz.... Snevgili hakan aytaç artık bu sabit fikirinizden vaz geçseniz diyorum,12 darbesi dış güçlerin planıyla yapılmıştır bundanda sağ- sol demeden ülkücü-devrimdi demeden bir çok insanımız suçsuz yere öldürülmüş ve kardeşi kardeşe düşürmüşlerdir. siz yanlız solcu görüşlerin işkence görüp öldürüldüklerini düşünüyorsun. Daha önce yazdım sanırım anlamak istemiyorsunuz sanırım bir daha yazayım bilesinizki ....12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanlar ülkücü, devrimci ayırımı yapmadı..Hepsini ezdi geçti!.. MUSTAFA PEHLİVANOĞLU 22 yaşında ülkücülük suçundan cezaevine girmiş ve idam cezasına mahkum edilmiştir. SELÇUK DURACIK 22 yaşında ülkücülük suçundan cezaevine girmiş 3 Haziran günü işkence ile öldürülmüştür. HALİL ESENDAĞ 21 yaşında ülkücülük suçundan cezaevine girmiş 3 Haziran günü işkence ile öldürülmüştür. FİKRİ ARIKAN 31 yaşında ülkücülük suçundan cezaevine girmiş 27 Mart günü, sabahın ilk saatlerinde Mamak Cezaevi'nde kaldığı ölüm hücresinden çıkarılarak götürüldüğü Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde asıldı. CEVDET KARAKAŞ 21 yaşında ülkücülük suçundan cezaevine girmiş 2 Haziran günü, sabahın erken saatlerinde Elazığ Kapalı Cezaevi'nde asılarak öldürüldü. dahası var birazda başka haberlere göz atarsanız görmediğiniz bilmediğiniz bir çok şeyin gerçeğini örnemiş olursunuz. Ayrıca CHP yi ezelindende çok iyi bilirz..Asker ile zıt olması devrimciliğin bir parçası sanırım,çok iyi biliriz chp ile asker ilişkilerini...daha düne kadar! Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2008 Snevgili hakan aytaç artık bu sabit fikirinizden vaz geçseniz diyorum,12 darbesi dış güçlerin planıyla yapılmıştır bundanda sağ- sol demeden ülkücü-devrimdi demeden bir çok insanımız suçsuz yere öldürülmüş ve kardeşi kardeşe düşürmüşlerdir.siz yanlız solcu görüşlerin işkence görüp öldürüldüklerini düşünüyorsun. Daha önce yazdım sanırım anlamak istemiyorsunuz sanırım bir daha yazayım bilesinizki ....12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanlar ülkücü, devrimci ayırımı yapmadı..Hepsini ezdi geçti!.. Ayrıca CHP yi ezelindende çok iyi bilirz..Asker ile zıt olması devrimciliğin bir parçası sanırım,çok iyi biliriz chp ile asker ilişkilerini...daha düne kadar! ben hiç sadece solcular öldü diye birşey dedim mi ?? ancak sol görüşlüler ve o zamanın belki de tek solu CHP liler(diğer partilerin varlığnı inkar etmiyorum) görüşleri yüzünden, askerle zıt olan görüşleri yüzünden yok edilmişlerdir.. tabi ki ülkücüler de öldürülmüş, işkence görmüşlerdir... benim burada bahsettiğim nokta CHP'nin fikirlerinin her zaman askere ters olacağı, askerle zıtlaşacağı... ki bu bir gerçektir.. askerle CHP son dönemde sadece laiklik konusunda görüş birliğine varmışlardır... onun dışında CHP ile askerin görüşlerinin ne kadar zıtlaşıp, aralarında gerginlik olduğu açıktır... ben bundan bahsettim... CHP ezelde ne darbeciliği yapmış... onu açıklayın da bilelim... yoksa kendi seçmenlerini, kendi destekçilerini ve kendi üyelerini öldüren darbeyi mi istediler ?? ... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2008 CHP parti olarak ve liderleri olarak her zaman darbelerden çekmiş bir partidir..bunun kanıtı ?? darbe dönemlerinde CHP üyelerinin, yöneticilerinin suikastlere uğraması, CHP'li olduğu için komunist damgası yemiş, (ki bunların içinde gerçek komunistler de vardır) gözaltına alınıp işkence görmeleri, tecavüze uğramaları, öldürülmeleri, kendilerine insan dışı bir varlık gibi davranılması... CHP ve liderleri her zaman darbelere karşı olmuştur.. hatta Atatürk ilkelerinin "yıpratılmak" istendiği için yapıldığı söylenen 80 darbesinde de CHP'liler, Kemalistler, Komunistler, Sosyalistler işkence görmüşlerdir.. bu düşünceye sahip kişilerin çoğu o zaman CHP'lidirler.. CHP'li oldukları için ceza çekmişlerdir.. bugün CHP nerededir ? maalesef radikal milliyetçiliğe kaymakta olan "sözde sosyal demokrat " bir partidir.. ancak CHP her zaman darbeye karşıdır... CHP'nin her mitinginde, toplantısında darbe karşıtı sloganlar atılmış, darbe karşıtı sözler söylenmiştir... "ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye " sözleri CHP'lilerin ürünüdür... bakmayın bugün CHP'nin darbe yanlısı gösterildiğine... CHP hiçbir zaman darbeci olmamıştır, bugün böyle değildir ve asla da olmayacaktır... CHP bu ülkede askerlerin hep "öteki " diye bir parti olmuştur... CHP ile askerin birbirine ne kadar zıt olduğunu biraz düşünsek görebiliriz.... Peki Hakan;mitinglerde darbe diye haykıranlar;onlar kimlerdi? Hakan hepimiz şunun farkında olmalıyız ki;bu ülkede tüm yaşananlar siyasi arenada ki yetersizliklerden beslendi.CHP muhalefet olmayı becerseydi;AKP bu kadar söz sahibi olabilir miydi?Halkı bir ton kömüre oy satmakla suçlayanlar neden bir kez olsun şunu söylemedi;peki neden bir halk bir ton kömürle kıyaslar iradesini...ve AKP öncesinden bugüne taşınan bir sorunlar yığını...burda CHP nasıl bir rol üstlendi? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Adam bir gün, marjinal bir ecnebi kitapta, bir makale okur. Yazı adamın pek hoşuna gider. Adam da der ki, ben okudum bunları, dünya âlem de okusun. Yazıyı çevirir ve yayınlar. Olabilir. Yazı bir mecradır. Bir iletişim aracıdır. Adam kendi ulaşabildiğine herkesin ulaşmasını sağlar. Bunun adı iletişim özgürlüğüdür. Adam isterse bunları parasını bastırıp bir ilanda, bir billboardda yayınlatabilir. Ya da bir editörü ikna edip bir gazetede de. Bu özgürlüğe, iletişim özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğü denebiliyor buralarda, acaba niye? Bana çok garip geliyor. Ya da bir gazeteci bir olayı takibe alır, ona ayrıntılarıyla şahit olur. Eğer ahlaklı bir gazeteciyse şahit olduklarını ‘mümkün olduğunca’ kendi yorumunu katmadan yazar. Ve bu yazı yayınlanır. Bu haber alma özgürlüğüdür. Bilme, bildirme özgürlüğüdür. Basın özgürlüğüdür. Basın özgürse, bunlar yayınlanır. Bu özgürlüğe, basın özgürlüğüne de, fikir ve ifade özgürlüğü muamelesi yapılıyor buralarda zaman zaman. Acaba niye? Bana çok garip geliyor. Ya da bir başbakan çıkar, türban için ‘Velev ki siyasi simge olsun’ der. Bu bile aslında düşünce ve ifade özgürlüğü değildir. Çünkü bu düşünce başbakana ait değildir. Bunun böyle olabileceğini düşünen, kılık kıyafetin de ifade özgürlüğü alanına girdiğini düşünen hukukçular ve yorumcular bu memlekette zaten mevcuttur. Ve ifade özgürlüğü, şiddeti tahrik etmedikçe üniversitelerden uzak tutulamaz. Bu hak, bu zavallı anayasamızda bile sözde teminat altındadır. Nitekim başbakanın yaptığı da budur. Yorumlardan kendine bir yorum seçmiştir. O yorumları yapanlar hakkında dava açılmamış, başbakan hakkında açılmıştır. Başbakanın bu cümlesi temelinde varolanlar arasından bir ‘seçim’ özgürlüğüdür. (En azından ben bu yorumu ondan önce yaptım ve bana dava açılmadı.) Yani hâlâ düşünce ve ifade özgürlüğüne gelemedik. Sanırım uzun süre de gelemeyeceğiz. Düşünce ve ifade özgürlüğü öncelikle birey için vardır. İleriye gitmek, kendi sınırlarını, düşüncenin sınırlarını keşfetmek isteyen birey için. Bu birey de genellikle yazardır. Yazarın birey olamadığı yerde bu özgürlük anlamsızdır. Ne midir düşünce ve ifade özgürlüğü? Sıkı durun çünkü düşünce ve ifade özgürlüğümü kullanarak söyleyeceğim. Düşünce ve ifade özgürlüğü mesela vatandaşa ‘göbeğini kaşıyan adam’ diyebilmektir. Ya da Mine Kırıkkanat’ın yaptığını yapabilmektir. Kendi vatandaşını içinden gerçekten geliyorsa aşağılayabilmektir. Düşünce ve ifade özgürlüğü yalnız başına yazı yazmakla, karşılıklı konuşmak arasındaki farkı bilmektir. Yazıyla siyaseti birbirinden ayırt edebilmektir. Yazı uzlaşmaz, siyaset uzlaşabilir. Yazı insan ruhunun, bir toplumun ruh haritasını çıkarır. Bizi sınırlarımıza taşır. Ben kendi sınırıma giderim. O da kendi sınırına gider yazarken. Tabii gidebiliyorsam. Tabii gidebiliyorsa. Bir gün bir masada karşılıklı oturduğumuz zaman, o beni tanır, ben de onu. O benim sınırlarımı bilir, ben de onun. O kimle uzlaştığını bilir, ben de kimle uzlaştığımı. Benim gözümde, kendini ortaya çıplak atan Bekir Coşkun kendini binbir muğlaklık ardına gizleyen birinden daha fazla işe yaramıştır bu toplumun şeffaflaşmasında. Ve dolayısıyla demokrasiye yaklaşmasında. ‘Laik kesim’ için bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü tamdır. Benim için yarımdır. Bu yüzden onları tamamen tanıyoruz. Beni ise yarım yamalak. ‘Laikleri’ artık iliklerine kadar tanıyoruz. Geriye kalanları çok az. İşin garibi tamamıyla siyasi ve diplomatik olmaya zorlanan AKP’yi, düşüncesinin, mutaassıplık tasavvurunun, asabiyetinin sınırlarını bilmiyoruz. Bir AKP’li milletvekili hanım çıkıyor. Gençler için bir yasa tasarısı hazırlıyor. Allah allah diyoruz. İnsanları fişlemek için yanıp tutuşuyor bu hanım. Ben diyorum demokrasilerde ‘Diyanet’ bile olmamalı. Devlet imamı, devlet camisi olmamalı. Bu hanım devlet okuluna mescit sokmaya kalkıyor. Özel okula olsa, neyse. Şimdi bu hanım, bir yazar olmalıydı. Merkezde bir siyasetçi değil. Çünkü bence sınırları yokluyor kendisi. Yani, yeni, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa olmadan, AKP karanlıkta. Dikkatinizi çekerim bunun adı takiye değil. Uzun süre baskı altında kalırsa bir düşünce, karanlıkta sapla saman birbirinden ayrılmaz hale gelir. Bu karanlık AKP’nin işine gelir mi, göreceğiz. Ama artık teşhir edecek hiçbir şeyi kalmamış ‘laik kesimin’ niye hâlâ işine geliyor? Anlaması zor. Özgürlüğünü sonuna kadar kullanarak kendini teşhir etmiş ve istemeden de olsa şeffaflaşmış olanın karşısındakine de aynı özgürlüğü sunarak aynı şeyin onun başına gelmesine de öncülük etmesi gerekmez mi? Gökhan Özgün - 14.08.2008 Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 HAKİMDEN ŞOK İTİRAF!.. ÜLKÜCÜ PEHLİVANLI'YI DENGE OLSUN DİYE ASTIK!.. 'Karar vermekle ölümü görmek çok farklı' 12 Eylül askeri darbesinden sonra 40'a yakın idam kararına imza atan emekli hakim Ali Fahir Kayacan, hissettiklerini ve yaşadıklarını anlattı. Kayacan, 30 yaşında genç bir Hava Üsteğmen Hakim olduğu sırada idamlara katılmış. 12 Eylül'den sonra önce solcu Necdet Adalı, ardından da denge sağlanması için ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu'nun idamına karar verilmiş. Şimdi avukatlık yapan Kayacan, o geceyi şöyle anlatıyor: "1980 ihtilalinin ilk infazı 8 Ekim gecesi gerçekleşti. Necdet Adalı ve Mustafa Pehlivanoğlu idam edilecekti. Saat 01.00 sularında Ulucanlar Kapalı Cezaevi'ne gittik. Odada savcı dışında adli tabip, cezaevi müdürü, din görevlisi ve Adalı'nın avukatı Mehdi Bektaş vardı. Pehlivanoğlu ile Adalı da Mamak Askeri Cezaevi'nden alınıp ayrı ayrı arabalara konuldu. Önce odaya Adalı çağrıldı. Elleri arkadan kelepçeliydi, üzerinde kendi kıyafetleri vardı. İnfaz savcısı, kendisine yapılacak işlemleri anlattı. Doktor, 'Bilinci yerinde,' dedi. Ben hüküm özetini okudum. Son arzusu mektup yazmak oldu. Savcı mektubu ailesine vereceğini söyleyince, 'Bunun garantisi ne?' gibi bir soru sordu. Savcı da 'Tabii ki niye vermeyeyim?' dedi. Avukatı, 'Bana verilsin. Müvekkilimin endişesi var,' dedi. Ama yasa, buna müsaade etmiyordu. Adalı, sonunda ikna oldu. Mektubunu yazıp verdi." 'HOCA İÇİNDEN DUA ETTİ' Dini telkin istemeyen Adalı için hoca yine de içinden dua okumuş: "Mektup ailesine de verildi. Adalı dini telkin istemedi, ama hoca içinden ona dua okudu. Adalı'ya kolsuz, dizlerine kadar, V yaka, beyaz, basitçe dikilmiş bir giysi giydirildi. Karar özeti, bir kartona yazılıp, iğneyle bu giysiye zapt edildi. 'Efendim düğmeyi açabilir miyiz, biraz sıktı da,' dedi. Biraz sonra olacak şeyi düşününce, şaşırıyorsunuz. Darağacının altına çelik bir büro masası konmuş, üzerinde de bir sandalye bulunuyordu. Adalı infaza giderken, Avukatı Mehdi Bey, bir isim verdi ve Adalı'ya 'Selam söyle,' dedi. Bu, 1970 döneminde öldürülen THKO'lu Kadir Manga'ydı. Mehdi Bey, Adalı'dan Manga'ya selam söylemesini istemişti. Adalı, sehpaya çıktı. Cellat ipi boynuna geçirdi. O vaziyette, slogan attı. Cellat sandalyeyi çekince önce ipin ucunda döndü. Boyu uzundu. Ayağı sandalyeden sonra masaya değer gibi oldu. Daha çok acı çekmesin diye masayı da çektiler. 15 dakika beklendi. Doktor saate baktı ve 'Tamam,' dedi.' Kayacan, yasalar uygulansa da katıldığı idam görüntülerinden çok etkilenmiş: "Ne olursa olsun gözünüzün önünde biri ölüyor. Etkilenmemek mümkün değil. İdam kararı vermekle uygulamayı görmek çok farklı." Solcu gençlerden Adalı'nın infazından sonra denge sağlanmak için idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun ipe gidiş anını da şöyle anlatıyor: "Odadayken, Mustafa Pehlivanoğlu'nu çağırdılar. Onun da son arzusu ailesine mektup yazmak oldu. Dini telkini kabul etti. Ondan sonra ben hükmü okudum. Pehlivanoğlu, savcılıkta itiraflarda bulunmuştu. Ben hükmü okuduktan sonra bana 'Efendim ben o kadar yardımcı da oldum,' dedi. Ona infaz hükmünün değiştirilmesinin mümkün olmadığını anlattım. Pehlivanoğlu da sehpada slogan attı." Sibel HÜRTAŞ/ ANKARA Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 HAKİMDEN ŞOK İTİRAF!.. ÜLKÜCÜ PEHLİVANLI'YI DENGE OLSUN DİYE ASTIK!.. 'Karar vermekle ölümü görmek çok farklı' 12 Eylül askeri darbesinden sonra 40'a yakın idam kararına imza atan emekli hakim Ali Fahir Kayacan, hissettiklerini ve yaşadıklarını anlattı. Kayacan, 30 yaşında genç bir Hava Üsteğmen Hakim olduğu sırada idamlara katılmış. 12 Eylül'den sonra önce solcu Necdet Adalı, ardından da denge sağlanması için ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu'nun idamına karar verilmiş. Şimdi avukatlık yapan Kayacan, o geceyi şöyle anlatıyor: "1980 ihtilalinin ilk infazı 8 Ekim gecesi gerçekleşti. Necdet Adalı ve Mustafa Pehlivanoğlu idam edilecekti. Saat 01.00 sularında Ulucanlar Kapalı Cezaevi'ne gittik. Odada savcı dışında adli tabip, cezaevi müdürü, din görevlisi ve Adalı'nın avukatı Mehdi Bektaş vardı. Pehlivanoğlu ile Adalı da Mamak Askeri Cezaevi'nden alınıp ayrı ayrı arabalara konuldu. Önce odaya Adalı çağrıldı. Elleri arkadan kelepçeliydi, üzerinde kendi kıyafetleri vardı. İnfaz savcısı, kendisine yapılacak işlemleri anlattı. Doktor, 'Bilinci yerinde,' dedi. Ben hüküm özetini okudum. Son arzusu mektup yazmak oldu. Savcı mektubu ailesine vereceğini söyleyince, 'Bunun garantisi ne?' gibi bir soru sordu. Savcı da 'Tabii ki niye vermeyeyim?' dedi. Avukatı, 'Bana verilsin. Müvekkilimin endişesi var,' dedi. Ama yasa, buna müsaade etmiyordu. Adalı, sonunda ikna oldu. Mektubunu yazıp verdi." 'HOCA İÇİNDEN DUA ETTİ' Dini telkin istemeyen Adalı için hoca yine de içinden dua okumuş: "Mektup ailesine de verildi. Adalı dini telkin istemedi, ama hoca içinden ona dua okudu. Adalı'ya kolsuz, dizlerine kadar, V yaka, beyaz, basitçe dikilmiş bir giysi giydirildi. Karar özeti, bir kartona yazılıp, iğneyle bu giysiye zapt edildi. 'Efendim düğmeyi açabilir miyiz, biraz sıktı da,' dedi. Biraz sonra olacak şeyi düşününce, şaşırıyorsunuz. Darağacının altına çelik bir büro masası konmuş, üzerinde de bir sandalye bulunuyordu. Adalı infaza giderken, Avukatı Mehdi Bey, bir isim verdi ve Adalı'ya 'Selam söyle,' dedi. Bu, 1970 döneminde öldürülen THKO'lu Kadir Manga'ydı. Mehdi Bey, Adalı'dan Manga'ya selam söylemesini istemişti. Adalı, sehpaya çıktı. Cellat ipi boynuna geçirdi. O vaziyette, slogan attı. Cellat sandalyeyi çekince önce ipin ucunda döndü. Boyu uzundu. Ayağı sandalyeden sonra masaya değer gibi oldu. Daha çok acı çekmesin diye masayı da çektiler. 15 dakika beklendi. Doktor saate baktı ve 'Tamam,' dedi.' Kayacan, yasalar uygulansa da katıldığı idam görüntülerinden çok etkilenmiş: "Ne olursa olsun gözünüzün önünde biri ölüyor. Etkilenmemek mümkün değil. İdam kararı vermekle uygulamayı görmek çok farklı." Solcu gençlerden Adalı'nın infazından sonra denge sağlanmak için idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun ipe gidiş anını da şöyle anlatıyor: "Odadayken, Mustafa Pehlivanoğlu'nu çağırdılar. Onun da son arzusu ailesine mektup yazmak oldu. Dini telkini kabul etti. Ondan sonra ben hükmü okudum. Pehlivanoğlu, savcılıkta itiraflarda bulunmuştu. Ben hükmü okuduktan sonra bana 'Efendim ben o kadar yardımcı da oldum,' dedi. Ona infaz hükmünün değiştirilmesinin mümkün olmadığını anlattım. Pehlivanoğlu da sehpada slogan attı." Sibel HÜRTAŞ/ ANKARA vay benim tarihim,sana ağıt yakmanın tam zamanı...insanı böyle yok edersin! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.