Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 No Comment. Ben bir Türkçe Öğretmeni olarak sizden Türkçe'sini rica etsem Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 ALINTI(bilimselci @ 01-09-2008, 22:46) Yahu mavi rica ederim de.... Ama senin cevapların hep böyle. Türban başlığında da son cevabın böyle mesela. Tartışmadaki söylenilenlere cevap yerine, kafanda ne varsa onları yazıyorsun. Tartışma ile senkron sağlayamıyorsunki. Bunu hep yapıyorsun. Daha dikkatli olmalısın. No Comment. Sn hocam , Yokardaki yazı çok güzel olmuştu. Bende Euronews seyredıyordum. Tam o anda da NO COMMENT li bölüm gelmişti. Haberi yorum yapmadan veriyorlar bu bölümde. İzleyici kendi yorumluyor. Bende bu kadar güzel yazıya yorum yazsam olmayacak. No Comment dedim. Yorumsuz... Ama sevgilerle... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Sn hocam , Yokardaki yazı çok güzel olmuştu. Bende Euronews seyredıyordum. Tam o anda da NO COMMENT li bölüm gelmişti. Haberi yorum yapmadan veriyorlar bu bölümde. İzleyici kendi yorumluyor. Bende bu kadar güzel yazıya yorum yazsam olmayacak. No Comment dedim. Yorumsuz... Ama sevgilerle... Anladım,ben de BJK maçına döneyim Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 İslamda Kadının yeri..toplumda kadının yeri..otobüste kadının yeri..plajda kadının yeri..evde kadının yeri..işte kadının yeri.. Vayyy beeee..kadının her ortamda bir YERİ var..fakaaaaaatttt kadının en önemli olduğu yer yinede Erkeğin gönlü.. Tam yedi sayfa ve bir çok ileti..hepsini satır satır okudum..bazen konu kadının yerini şaşırmış..bazen kadını yerine oturtmuş fakat konu almış başını dedikodu yapmaya gitmiş.. dayıya bu gezegende üç şey sevdirdi Allah,ı..biri Kadınlar.. Bu gezegene bizleri getiren bir gemi..bu en başta gelen gerçekleri.. ve bize verdikleri ilk enerji..sütleri.. Kadının oradaki yeri buradaki yerini bulduktan sonra birde kendi GÖNLÜNÜZDEKİ yerini arayın bir zahmet.. Bir yerde anlatılıyordu..konu şu..gelmiş geçmiş en büyük en değerli insan kimdi..herkes birisini söylüyordu..sıra dayıya geldi..dayı ANAM dedi..herkes buz kesti.. Konu İslamda kadının yeriydi..şimdi Kadının Erkeğin gönlündeki yerine döndü..hepinizden özür diliyorum..konunuzu saptırdıysam.. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 ...Kadının Erkeğin gönlündeki yeri.... Sn Dayıcığım , Cariyelrim hariç , 4 nikahlı mehirleri ödenmiş karılarım için gönlümde 4 odacık açtım. Bu odacıklarda , mutlu mutlu ,her gece sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Arada sırada caz yapsalar da , benim gönlümde onlar mükemmel yerdeler. Ben hepisini seviyorum. Ve onlara Murat Göğebakan dan " Gönlümdeeeeee bir ( cıs tak cıs tak) Kara sevda ileaaeeee. ( dım tıs dım tıs ) Şarkısını bile söylüyorum. Şu cariyemden bir erkek çocuğum olur ise , onu da bağışlayacağım. Ama diğer eşlerin seviyesine gelmesi için , kırk fırın ekmek yemesi lazım. Bekleyecek biraz daha. Ama gönlümde cariyelere sınırsız odacıklar var. Ben naapacam bu gönülle dayıcım ya. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Sn ali0_1 , Verdiğiniz linkleri dikkatle yeniden okudum. Ne mutlu ki , iletilerimdeki konuların doğru olduğunu bir kez daha gördüm. Şimdi sizden , benim iletilerimde , bu linkteki bilgilere uymayan noktaları saymanızı rica edeceğim. Buyrun , benim yazdığım iletilerdeki , size göre gerçekle uymayan neler var , bir yazın. Bende cevabımı vereyim. Salt bu bağlantılarla ele alınamaz konu; ayrıca iletilerinizde miras hukuku konusunu bile açmışsınız bir maddede; yani onca şey yazdıktan sonra şu başlıkta tekrar başa dönmeyelim... Ama ben yine de en genel şekilde ifade edeyim: İslam hak ve hukuksuzluğun adresi değildir; geldiği yer ve zamanda insanları sevgi ve barışa yönlendirmiştir ki bağlantılarda da yer yer anlatıldığı gibi o dönemde insanlara "fazla" gelecek kadar hak, hukuk bilinci getirmiştir... Kimseye tecavüz söz konusu değildi; aksine cariyelerin namuslu yaşam istekleri korunmuştur... Kimseye "yarım" hak verildiği yoktur; aksine "hakları belli olmayanlara" hem aile hukukundan hem de miras hukukundan haklar verilmiştir... Bu arada şunu da belirteyim ki insanlar miras deyince zenginlik algılıyorlar halbuki aynı zamanda belirli borçlar da bu işin içindedir... Kölelik kurumu yanlış ele alınmaktadır; 4 kadın meselesi yanlış ele alınmaktadır ki bunlara daha önce değindik... Ama ben köleliğin yanlış anlaşılmasıyla ilgili bazı başka noktalara da dikkat çekeceğim: Öncelikle kölelik toplumsal ve hukuksal bir statüdür; kölelerin varlığı demek "hayvan" olmaları demek değildir; eğer siz bu işi hiçbir hukuka bağlamazsanız böyle bir durum ortaya çıkar halbuki Müslüman'ın değerini neyin belirleyeceği bellidir, kölelerin kendi ayakları üzerinde durmasına yönelik istekler bellidir yine bunlara insanlık dışı muamelelerin önüne geçilmeye çalışıldığı açıktır... Şimdi deniyor ki: Neden kaldırılmadı??? Demek lazımdır ki: Kaldırıldı da noldu??? Bir yerde sorun varsa onu hemen kesmek gerekmez; orada bir operasyon gerçekleştirmek bazen daha iyidir ama mesele şuradadır ki İslam'ın ilk dönemlerinden sonra Müslümanlar yine kendi keyiflerinin peşine düşer hale gelmişler ve çeşitli operasyonların özünü kaybederek bu sefer o sorunu kesmeyi de göze alamamışlardır... Bu Osmanlı'nın mevcut olduğu dönemlere gelindiğinde artık köle ticaretine yoğun para katkılarına kadar varmıştır; yine ilk İslam toplumunda cemaatin vazgeçilmezi bayanlar gün olmuş toprağa gömülürcesine cemaatin de dışında bırakılmıştır ki eğer kadın dininde ileri gidemezse yetiştirdiği çocuk da yozlaşacaktır... Sorun İslam'dan çok Müslümanlardadır... Zaten sonradan Müslüman olanların çoğu "Ben Kur'an'daki İslam'a inanıyorum yoksa bu Müslümanlara bakacak olsaydım İslam'ı tercih etmezdim" demekteler... Bu tüm Müslümanların sorunudur ve hepimiz bu durumda suçluyuz... Bunu Roma zemininden de söylemek isterim: Roma'nın ilk dönemlerinde ya da daha doğrusu Kartaca harplerinden önce köle sayısı az fiyatları pahalıydı; bu bugün arabalara gözü gibi bakanların o zaman da kölelere gözü gibi bakması anlamına da geliyordu aynı zamanda kölelere kötü davranış ahlaki olmayan bir şey olarak görülüyordu toplumca; öğretmenlik gibi mesleklerde ilerleyen köleler görülebiliyordu ancak harpler sonrası İmparatorluğa doğru giden Roma'da artan köle sayısı ve yine değişen koşullarda kaybedilen ahlaki değerler ile sonunda kölelerin durumu da kötüleşti; ve Hristiyanlıkla birlikte yeni bir köle azad etme dönemi geldi vs. vs. Ya son İmparatorluk'ta noldu bu Hristiyanlığın üzerine: Burada ise karşımıza köle statüsünde olmayan ama çalıştığı toprakların sahibine bağlı olan ve ona ittat eden toprak işçileri çıktı... Ya bugün??? Bana insanların göstermelik statülerinin gerçekten yaşandığını söyleyen kişinin aklından ya da vicdanından şüphe ederim... Mesele kamu ya da özel hukuk alanında hak sahibi olmak, fiil ehliyeti olmak meselesi değildir mesele insanca yaşama meselesidir... Dediğim gibi o maddelerin hepsinin ayrıntılarını yazacak değilim zaten siz de çok yorumunuzu katmışsınız orada ve ben bunlara katılmıyorum... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Değerli alio_1, başta belirttiğiniz gibi yaptım ve konunun özüne kaynaklarla ulaşmaya çalıştım... burayı da takip ediyordum tabi arada. diğer arkadaşlarımızın yazdıklarını da okuyorum. ve özrünüze sığınarak aklıma takılan bir soruyu bir daha soracağım...Kadının kapanmasında ki mantık neden erkeği baz alıyor? Bu arada gerçekten güzel yazıyorsun... Kadının kapanmasındaki mantığın erkeği baz almasından kasıt kadının erkeğe karşı örtünmesi mi??? Sanırım bunu kastediyorsunuz... Çok basit... İnsanlar bir arada yaşarlar; toplumsal bir varlık olan insan iletişim halindedir diğerleriyle... Ve bir de onun cinsellik içgüdüsü vardır ki bunu günümüzde gündemde tutmak istemezler ama o en kolay harekete geçenlerdendir... Fazla da açık konuşmayayım ama yeme güdünüz tetiklense de bir yerde kolayca durdurabilirsiniz halbuki cinsellikte iş o kadar kolay değildir... Bunu gündemde tutmazlar çünkü onlar zaten farkındadır; amaçları da "serbest, sınırsız cinsel ilişki"dir... Halbuki bu özel alanın amaçladıkları şekilde fazlasıyla açığa çıkması demek zinanın yaygınlaşması hala toplumda sorunları olan kadının hak ve hukukunun çiğnenmesi yani genel anlamda aile kurumunun ve toplumun bozulması anlamına gelir... Bir süre sonra insanlar bu zevkin kölesi haline gelecektir ki yanlış hatırlamıyorsam Farabi'nin belirttiği bozuk toplumlarda son aşamada ne para ne şeref vardır; varlığın zevk sefa düşkünlüğünde harcanması vardır sayın mavi olmayan gökyüzü; bu çok önemli bir nokta dikkat ederseniz... Bazıları diyor neden kadın??? Ya vatandaş( size değil onlara söylüyorum), sen de biliyorsun durumu; bilim de söylüyor durumu... Erkek görüntüden etkilenir bu konuda; kadına göre daha çoktur bu etkilenme ve zaten aklı başında herkes bayanların fiziki yapısından ve buna karşı erkeğin verdiği tepkiden meseleyi anlar... He şu anlama gelmesin: Erkek serbest!!! Yok öyle; işte o da erkeklerin kendi işine gelmesidir; edep adap tüm insanlar içindir ama bu doğaları gereği kadın ve erkek giyiminde farklı ölçütler oluşturacaktır... Bu meselede de ilgili kaynaklar hem erkeğin hem de kadının giyiminin sınırlarına değinir zaten... Ben kendi bildiğim kadarıyla ve din adına değil kendi adıma konuşuyorum; bunu özellikle belirtmeliyim... Uyarımı dikkate aldığınız ve iltifatınız için de teşekkür ederim... Saygılar... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Sn Dayıcığım , Cariyelrim hariç , 4 nikahlı mehirleri ödenmiş karılarım için gönlümde 4 odacık açtım. Bu odacıklarda , mutlu mutlu ,her gece sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Arada sırada caz yapsalar da , benim gönlümde onlar mükemmel yerdeler. Ben hepisini seviyorum. Ve onlara Murat Göğebakan dan " Gönlümdeeeeee bir ( cıs tak cıs tak) Kara sevda ileaaeeee. ( dım tıs dım tıs ) Şarkısını bile söylüyorum. Şu cariyemden bir erkek çocuğum olur ise , onu da bağışlayacağım. Ama diğer eşlerin seviyesine gelmesi için , kırk fırın ekmek yemesi lazım. Bekleyecek biraz daha. Ama gönlümde cariyelere sınırsız odacıklar var. Ben naapacam bu gönülle dayıcım ya. Senin problemin Gönlünle değil..yatak odanla.. ..Uçan Spagetti güç kuvvet versin sana.. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Senin problemin Gönlünle değil..yatak odanla.. ..Uçan Spagetti güç kuvvet versin sana.. Herhangi bir yardımda bulunmayacağını bile bile , dua edeyim bari. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Ama ben yine de en genel şekilde ifade edeyim:İslam hak ve hukuksuzluğun adresi değildir; geldiği yer ve zamanda insanları sevgi ve barışa yönlendirmiştir ki bağlantılarda da yer yer anlatıldığı gibi o dönemde insanlara "fazla" gelecek kadar hak, hukuk bilinci getirmiştir... ...... Dediğim gibi o maddelerin hepsinin ayrıntılarını yazacak değilim zaten siz de çok yorumunuzu katmışsınız orada ve ben bunlara katılmıyorum... Sn Ali0_1 Bitirmeme gereken süreli bir proje olduğu için zaman darlığı çekiyorum. Sizin verdiğiniz linkleri okudum. Hatta diyanetin kütüphanesindeki bikaç kitabı da inceledim. Allah ın Kurandaki miras konusundaki matematik hatası ile ilgili verdiğiniz linklere de baktım. İlk fırsatta yazıları forum arkadaşlarımızın görüşlerine sunacam. Saygılar. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Kadının kapanmasındaki mantığın erkeği baz almasından kasıt kadının erkeğe karşı örtünmesi mi??? Sanırım bunu kastediyorsunuz... Çok basit... İnsanlar bir arada yaşarlar; toplumsal bir varlık olan insan iletişim halindedir diğerleriyle... Ve bir de onun cinsellik içgüdüsü vardır ki bunu günümüzde gündemde tutmak istemezler ama o en kolay harekete geçenlerdendir... Fazla da açık konuşmayayım ama yeme güdünüz tetiklense de bir yerde kolayca durdurabilirsiniz halbuki cinsellikte iş o kadar kolay değildir... Bunu gündemde tutmazlar çünkü onlar zaten farkındadır; amaçları da "serbest, sınırsız cinsel ilişki"dir... Halbuki bu özel alanın amaçladıkları şekilde fazlasıyla açığa çıkması demek zinanın yaygınlaşması hala toplumda sorunları olan kadının hak ve hukukunun çiğnenmesi yani genel anlamda aile kurumunun ve toplumun bozulması anlamına gelir... Bir süre sonra insanlar bu zevkin kölesi haline gelecektir ki yanlış hatırlamıyorsam Farabi'nin belirttiği bozuk toplumlarda son aşamada ne para ne şeref vardır; varlığın zevk sefa düşkünlüğünde harcanması vardır sayın mavi olmayan gökyüzü; bu çok önemli bir nokta dikkat ederseniz... Bazıları diyor neden kadın??? Ya vatandaş( size değil onlara söylüyorum), sen de biliyorsun durumu; bilim de söylüyor durumu... Erkek görüntüden etkilenir bu konuda; kadına göre daha çoktur bu etkilenme ve zaten aklı başında herkes bayanların fiziki yapısından ve buna karşı erkeğin verdiği tepkiden meseleyi anlar... He şu anlama gelmesin: Erkek serbest!!! Yok öyle; işte o da erkeklerin kendi işine gelmesidir; edep adap tüm insanlar içindir ama bu doğaları gereği kadın ve erkek giyiminde farklı ölçütler oluşturacaktır... Bu meselede de ilgili kaynaklar hem erkeğin hem de kadının giyiminin sınırlarına değinir zaten... Ben kendi bildiğim kadarıyla ve din adına değil kendi adıma konuşuyorum; bunu özellikle belirtmeliyim... Uyarımı dikkate aldığınız ve iltifatınız için de teşekkür ederim... Saygılar... Tabi ki toplumsal yaşam,aile anlayışı ve cinsellik es geçilemez.Yalnız arkadaşım bunun ifade ediliş biçimi kadınla başlayıp,kadınla bitiyorsa;kadın bu yükün altına sırf karşı cinsin hal ve hareketleriyle girmiş olmuyor mu?Ya da ona ait olan fıtri özellikle? Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Tabi ki toplumsal yaşam,aile anlayışı ve cinsellik es geçilemez.Yalnız arkadaşım bunun ifade ediliş biçimi kadınla başlayıp,kadınla bitiyorsa;kadın bu yükün altına sırf karşı cinsin hal ve hareketleriyle girmiş olmuyor mu?Ya da ona ait olan fıtri özellikle? Neden??? Kadın bir yükün altına mı giriyor sadece yoksa toplumsal konumunda düzeltmeye mi gidiliyor??? Tersinden bakalım bir de... Toplumlara ve mekanlara göre farklı derecede olsa da kadın her zaman zayıf kalandır; bunu yukarıda belirttiğim şekilde sadece bedensel yapıya bakarak bile farkederiz... Şimdi siz sanıyor musunuz ki açılıp saçılmak kadınlara özgürlük veriyor; "bakmasınlar" diyenlere bakmayın siz "bakarlar", "esas bakılacağını söylemek objeleştirmek" diyenlere bakmayın siz çünkü bakılacağı bir gerçektir ve arzulanacaktır; şimdi bakılıp, arzulanacak bir cinsel obje olarak ortalıkta dolaşmak mıdır hoş olan yoksa insanın gerçekliklerini bilerek kendilerine belirtildiği biçimde ölçülü ve örtülü olarak diğerlerine karşı bu konuda duvar örmek mi??? Emin olun sözü edilen konuda örülen bu duvar kadının toplumdan dışlanmasına değil daha uygun alanlarda saygınlık kazanmasına neden olacaktır... İnsan doğası ortadayken cinsel objeliğiyle ön plana çıkmayı hangi kadın ister ve yine daha duygusal bir ruhsal yapıda olan kadın yukarıda sözünü ettiğimiz "serbest, sınırsız ilişki"de daha zararlı çıkacak taraf değil midir??? Hak ve yükümlülükler vardır insan için; bazen güzel olana ulaşmak zordur, zaten zorluğa katlanmak istemeyenler kendi yollarında devam ederler... Ayrıca bu cinsellikteki sınırlar sadece kadın için değildir; kadını da erkeği de özellikle sözünü ettiğimiz konuda dikkatli olmalıdır... Cennetin yolu cehennemin yolu kadar gösterişli ve çekici olamayabilir bu dünyada; halbuki cennetin kendisi hiç şüphesiz cehennemden güzeldir... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Neden??? Kadın bir yükün altına mı giriyor sadece yoksa toplumsal konumunda düzeltmeye mi gidiliyor??? Tersinden bakalım bir de... Toplumlara ve mekanlara göre farklı derecede olsa da kadın her zaman zayıf kalandır; bunu yukarıda belirttiğim şekilde sadece bedensel yapıya bakarak bile farkederiz... Şimdi siz sanıyor musunuz ki açılıp saçılmak kadınlara özgürlük veriyor; "bakmasınlar" diyenlere bakmayın siz "bakarlar", "esas bakılacağını söylemek objeleştirmek" diyenlere bakmayın siz çünkü bakılacağı bir gerçektir ve arzulanacaktır; şimdi bakılıp, arzulanacak bir cinsel obje olarak ortalıkta dolaşmak mıdır hoş olan yoksa insanın gerçekliklerini bilerek kendilerine belirtildiği biçimde ölçülü ve örtülü olarak diğerlerine karşı bu konuda duvar örmek mi??? Emin olun sözü edilen konuda örülen bu duvar kadının toplumdan dışlanmasına değil daha uygun alanlarda saygınlık kazanmasına neden olacaktır... İnsan doğası ortadayken cinsel objeliğiyle ön plana çıkmayı hangi kadın ister ve yine daha duygusal bir ruhsal yapıda olan kadın yukarıda sözünü ettiğimiz "serbest, sınırsız ilişki"de daha zararlı çıkacak taraf değil midir??? Hak ve yükümlülükler vardır insan için; bazen güzel olana ulaşmak zordur, zaten zorluğa katlanmak istemeyenler kendi yollarında devam ederler... Ayrıca bu cinsellikteki sınırlar sadece kadın için değildir; kadını da erkeği de özellikle sözünü ettiğimiz konuda dikkatli olmalıdır... Cennetin yolu cehennemin yolu kadar gösterişli ve çekici olamayabilir bu dünyada; halbuki cennetin kendisi hiç şüphesiz cehennemden güzeldir... Sevgili ali0_1, öncelikle şunu belirteyim(mektuba başlar gibi oldu,ama açlığıma verip,idare edin) ben özgürlüğü kıyafet,giyecek ve gezip tozmalarla basitleştirenlerden değilim. ne zaman bunlar benim için özgürlük kavramıyla alınır;birey giydiğinden,yediğinden,gezdiğinden dayatılanı yaşıyorsa.Ve açılıp saçılmak benim için özgürlük kavramı olsaydı,ben bugün herkes açıl derken inandığımı yaşamazdım. dediğim gibi özgür olmayı seviyorum;ama özgürlüğe yaraşır. oldukça açıklayıcı bir yazı.teşekkür ederim.sosyal ve toplumsal anlamda kadın veya kadının yerini açıklaması bakımından dikkate değer.Ki ben yararlandım. şimdi size belki ilginç gelecek ama,işin aslı bu soruyu kendime bile sormaktan korkuyorum, ben insanı yaratan yaratıcının neden bu dediğiniz ''kötülük'' kavramı ile imtihan etmiş olduğunu daha anlamadım(ama o varlığa sonuna kadar inanırım,anlamak için zamana ihtiyacım var) ve işte ben buna dayanarak size sormuştum;kadının kapanmasında ki mantık ''erkek'' ve erkeğin içinde ki şeytani duygular(bunu yazarken vay be bak kullandığım kelimeye dedim;)) mı? Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Sevgili ali0_1, öncelikle şunu belirteyim(mektuba başlar gibi oldu,ama açlığıma verip,idare edin) ben özgürlüğü kıyafet,giyecek ve gezip tozmalarla basitleştirenlerden değilim. ne zaman bunlar benim için özgürlük kavramıyla alınır;birey giydiğinden,yediğinden,gezdiğinden dayatılanı yaşıyorsa.Ve açılıp saçılmak benim için özgürlük kavramı olsaydı,ben bugün herkes açıl derken inandığımı yaşamazdım. dediğim gibi özgür olmayı seviyorum;ama özgürlüğe yaraşır. oldukça açıklayıcı bir yazı.teşekkür ederim.sosyal ve toplumsal anlamda kadın veya kadının yerini açıklaması bakımından dikkate değer.Ki ben yararlandım. şimdi size belki ilginç gelecek ama,işin aslı bu soruyu kendime bile sormaktan korkuyorum, ben insanı yaratan yaratıcının neden bu dediğiniz ''kötülük'' kavramı ile imtihan etmiş olduğunu daha anlamadım(ama o varlığa sonuna kadar inanırım,anlamak için zamana ihtiyacım var) ve işte ben buna dayanarak size sormuştum;kadının kapanmasında ki mantık ''erkek'' ve erkeğin içinde ki şeytani duygular(bunu yazarken vay be bak kullandığım kelimeye dedim;)) mı? Özgürlük olayını genel olarak da algılayabilirsiniz; kişiliğinize değil fikire yönelik yazdım... İltifatınız için teşekkür ederim... Kötülük kavramı üzerinde ben de düşündüm ve düşünürüm; bunun çok çeşitli açıklamaları da olabilir ama sanırım siz çok olgunca "kendinize" yenilmeden "kendinizin" farkında olarak "zamana ihtiyacım var; anlamadım" diyebilmekle önemli bir aşamadasınız... Kadının kapanmasındaki mantığı salt şeytani duygular açısından ele almıyorum ben şahsen; buna daha çok içinde şeytaniliğin de bulunabileceği var olan insan gerçekliği diyelim... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2008 Özgürlük olayını genel olarak da algılayabilirsiniz; kişiliğinize değil fikire yönelik yazdım... İltifatınız için teşekkür ederim... Kötülük kavramı üzerinde ben de düşündüm ve düşünürüm; bunun çok çeşitli açıklamaları da olabilir ama sanırım siz çok olgunca "kendinize" yenilmeden "kendinizin" farkında olarak "zamana ihtiyacım var; anlamadım" diyebilmekle önemli bir aşamadasınız... Kadının kapanmasındaki mantığı salt şeytani duygular açısından ele almıyorum ben şahsen; buna daha çok içinde şeytaniliğin de bulunabileceği var olan insan gerçekliği diyelim... Çok teşekkür ederim. Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2008 kadinlar olmadan devrimler, devrimler olmadan kadinin kurtulusu imkansizdir.. bizi de yaratan allah degil mi disi aslanda aslan degil mi osmanlida jonturk devriminden once bir kadinin soyledigi soz.. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2008 kadinlar olmadan devrimler, devrimler olmadan kadinin kurtulusu imkansizdir.. bizi de yaratan allah degil mi disi aslanda aslan degil mi osmanlida jonturk devriminden once bir kadinin soyledigi soz.. Evet sevgili Jön,kadın olmadan neyin anlamı olabilir ki Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2008 Allah Ademi yer yüzüne göndermiş..al sana koca bir dünya..kafana göre oyna.. Aradan üçyüz sene geçmiş..bakayım demiş bizim deli oğlana..neler yapıyor dünyada.. Bir bakıyor dünya gezegenini darmaduman etmiş Adem..dağıtmış ortalığı.. Sesleniyor..Hawa haydi kızım hazırlan..gidiyorsun dünyaya.. Dağıtmış dünyayı Adem..sende ardı sıra TOPLAMAYA.. Cinsel obje deyin..örtün,sarın sarmalayın..ne yaparsanız yapın..ne derseniz deyin.. Bu gezegende biz erkeklerin KADINSIZ olamayacağını BİLİN.. Bizi terkedip gitmesinler diyede Kadınlarımıza saygı ve SEVGİDE kusur etmeyin.. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2008 Her ne kadar İslam’ın KADIN’a hak ve özgürlük tanır görünen bazı hükümleri var ise de, Ortadoğu kültürü, örf ve adetlerinin üzerine bina edilmiş bu hükümlerin aldatıcı... Ve hatta kadını daha da acınacak durumlara soktuğunu gerçek yaşamın içinden gözlemleyip değerlendirildiğimizde… Yine de Onun “KADIN" lara gerçek anlamda değer veren” bir din olduğunu öne sürebilir miyiz? *** Her ne kadar İslam’ın KADIN’ı yücelttiği ve kadın haklarını "ulaşılmaz" noktalara eriştirdiği…Ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda eşitlik getirdiği iddia edilirse de ne yazık ki bu iddialar gerçeği yansıtmaktan çok uzaktır. Diğer semavî dinlerde de KADIN'ın zavallı durumlara indirildiği, hak ve özgürlükten yoksun edildiği görülmekle beraber…İslam dininin bu konularda getirdiği aşırılıklara başka hiçbir sistemde rastlanmaz. Hiçbir toplumda kadın, İslam’ın Şeriat dünyasında olduğu ölçüde erkeğin hizmetine ve sömürüsüne terk edilmemiş…"kötülük ve uğursuzluk" kıstası yapılmamış, "kara köpek, eşek. domuz, at vs." gibi yaratıklarla kıyaslanmamıştır. Bu İnanç kültürünün hakim olduğu "Toplum ve Aile" de yaşam mücadelesi veren KADIN’ın bu içler acısı kaderi... Daha dünyaya gözlerini açtığı andan ölüm döşeğinde kapayacağı ana kadar sürüp gidecek şekilde ayarlanmıştır... Çünkü o, kız çocuğu olarak doğduğu an “karamsarlık ve üzüntü” ile karşılanan, Çocuk yaslarda eve kapatılan ve sonra bilmediği ve muhtemelen istemediği bir kocaya aktarılan, Kocasının hizmetlerini ve şehvetini karşılamaktan ileri bir değere layık kılınmayan, Ana olarak (gerçek anlamda) saygıya muhatap tutulmayan, Ömrü boyunca ya kocasının, ya babasının ya erkek kardeşinin ya da velisinin iradesine bağlı olarak yasayan Ve yaşantılarıyla ilgili her şeyi onlardan birinin aracılığıyla yapmaya mahkum olan, Yaşlandığında arzu duyulmayan... Ve nihayet bu çileli ve (çoğu zaman) mutsuz yaşamı sona erdikte üç günden fazla yas tutulmaya layık kılınmayan Ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de Cehennemdekilerin çoğunluğunu oluşturan, Ya da kocasının izni ile Cennetlere girse bile, orada kocasını Cennet hürleri ile sarmaş dolaş bulan Ve üstelik Kuran’ın tarifine göre bu "ceylan gözlü" dilberlerle rekabet edecek olanaktan yoksun bırakılan bir yaratıktır. *** Gerçekten de Müslüman ülkelerde ve ülkemizde İslam’ın bu bakış açısının baskın olduğu ailelerde… Kız çocuk, dünyaya gelmesi istenmeyen, geldiğinde de "evlat" gözü ile görülmeyen bir biçaredir. "Evlad" sözcüğünü biz, her ne kadar günlük konuşmalarımızda, Kız ve erkek çocuklar karşılığı olarak kullanmakta isek de... Bu sözcük Arap dilinde özü itibariyle kız çocukları kapsamaz, sadece "erkek çocuklar" anlamındadır. Zira evlat sözcüğü aslında "Veled" sözcüğünün çoğuludur. "Veled" ise "erkek çocuk" demektir; Bu itibarla "evladımız" ya da "evlatlarımız" dediğimiz zaman "erkek çocuklarımız" demiş oluruz. Ancak İslam’a rağmen toplum bilinci zamanla bu sözcüğü, kız ve erkek çocuklar karşılığı olarak benimsemiştir, Aslında İslam anlayışında “Evlad “ tan sayılmayan kız çocuk, Daha küçücük yaslardan itibaren ailenin "itaatli", "terbiyeli", "iffetli" kızı olarak görünmek, Evlenme çağına geldiğinde, kime verilirse ona gitmek çaresizliğindedir. Kocasını kendi seçmediği gibi, evlilik sözleşmesini de kendi yapamaz; Bunu onun adına velisi kim ise o yapar ki genellikle baba, ya da erkek kardeşlerdir. Evlenme sözleşmesi, onun bakımından, kocasının hizmetlerini görmek, Şehvetini gidermek, çocuk doğurup yetiştirmek demektir. Çocuklar hukuken ona değil kocasına ait olup, boşanma halinde kendisine değil, Kocaya, ya da kocanın yakınlarına verilir. Evlilik boyunca kaderi, kocasının iki dudağı arasından çıkacak bir kaç söze bağlıdır; Zira boşama hakkı ona tanınmamıştır, kocaya tanınmıştır. Ve koca bu hakkı, hiçbir şart ve kayıtla bağlı olmaksızın, dilediği gibi kullanmakta serbesttir. *** Bütün bunlar bir yana “KADIN” İslam’a göre; Aklen ve Dinen “Kadit” ve “Dûn” ( “Çok zayıf” ve “eksik” ) yaratık olarak damgalanmış; Mirasta erkeğin payının yarısına ve tanıklığı erkeğin tanıklığının yarı değerine layık sayılmıştır. Her ne kadar kadına hak ve özgürlük tanır görünen bazı hükümler var ise de... Bu hükümlerin aldatıcı ve hatta kadını daha da acınacak durumlara sokucu olmaktan ileri bir değeri bulunmamaktadır… *** Aslında Ortadoğu örf ve kültürü üzerine inşa edilerek gelişimini tamamlayan İslam anlayışı, Daha sonra içine girdiği toplumların örf ve adetlerini etkileyerek değişime uğratmıştır... İslam öncesi "Türk" toplumunun kadına bakış açısını incelediğimizde, olumsuz etkilerini görürüz... Cumhuriyet sonrası "Türkiye"sinde toplumsal varlık olarak kadının bu hakları ona geri verilmiştir... Ancak ne yazık ki; Günümüzde KADIN'ın bu evrensel haklarından geri dönüş için hiçte azımsanmıyacak ölçüde baskı ve çabaların olduğunu gözlemlemekteyiz... *tna Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2008 işte size kadının türkiye'deki yeri !!! melih aşık, milliyetteki köşesinde bir başka gazetecinin yaşadıklarını aktarmış !!! Kadın konuşmaz! Gazeteci arkadaşımız Mine Kılıç bir not göndermiş. Aynen aktarıyoruz: “Geçen pazar günü erkek arkadaşımla Adanaspor - Kasımpaşa maçına gittik. Önümde oturan adam sürekli yerinden kalkıp görüşümü engelliyordu. Yanında arkadaşları da vardı ve aralarında Kürtçe konuşuyorlardı. Sırtına dokundum ve döndüğü zaman ‘Oturur musunuz, sadece sizi seyrediyorum’ dedim. Adam hiç yanıt vermedi, erkek arkadaşıma sert bir bakış attı ve yan tarafa gidip oturdu. Maç bitiminde bizi staddan bir süre çıkarmadılar. Bu adam kapının orada beklerken yanımıza geldi. Beni kaale almadan doğrudan erkek arkadaşıma: - Bu kadın senin neyin olur? diye sordu... Erkek arkadaşım ‘Karım olur’ dedi. Bunun üzerine adam sinirli şekilde: - Yanında kocası olan kadın konuşur mu? diye diklendi. Bunu sorarken titriyordu sinirden. Arkadaşım: - Sana ne, konuşur tabi, deyince adam: - Hayır konuşamaz, kocasının yanında kadın konuşamaz, diye hırslandı. Gerilim artınca erkek arkadaşım ‘Polis’ diye bağırdı.. Ortalık zaten polis kaynadığından bir tanesi yanımıza geldi. Adam polise de aynı soruyu sordu. Polis ‘Sana ne kardeşim, konuşur konuşur’ dedi. Erkekler benim konuşup konuşmayacağımı tartışırken ortalık giderek gerginleşti. Adamı alıp götürdüler. Hâlâ dışarı çıkamıyorduk. İki yürekli vatandaş yanımıza geldi. Bizimle tartışan adamın büyük ihtimalle arkadaşlarıyla dışarda bekleyeceğini söyleyip stadın dışına kadar birlikte yürümemizi teklif ettiler. Dışarı birlikte çıktık, neyse ki yanımıza gelmediler. Kendimi o kadar kötü hissettim ki, anlatamam. Erkekler benim için karar vermeye kalktı ve bana söz hakkı bile vermediler. Bana hakaret eden adam şu anda sokaklarda geziyor ve Allah bilir çevresindeki kadınlara neler yapıyor?” Gazeteci arkadaşımız etrafta polis olmasa cinayetle sonuçlanabilecek bir badireden ucuz kurtulmuş. Geçmiş olsun... BUNU YİNE BİR VEYA İKİ OLAY OLARAK YORUMLAYARAK GEÇİŞTİRMEK İSTEYENLER OLACAKTIR.. ANCAK TÜRKİYE'NİN BÜYÜK BÖLÜMÜ BU ZİHNİYETTEDİR.VE BUNLAR BU ZİHNİYETLERİYLE OYLARINI BUNA GÖRE VERMEKTEDİRLER..DİN KARDEŞLERİ OLAN AKP'Yİ ÇOK SEVERLER VE ONA OY VERMEYİNCE CEHENNEME GİDECEKLERİNİ DÜŞÜNÜRLER..KADINA DA BU ŞEKİLDE YAKLAŞIRLAR.. TÜRKİYE'NİN ÖZÜ MAALESEF BU !!! ANCAK BU ZİHNİYET DEĞİŞTİRİLEMEZ İLKELERİMİZİ İSTERLERSE %90 OY ALSINLAR DEĞİŞTİREMEYECEKLER !!! ... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2008 Tabii olarak herkes kendi fikrince yazacaktır ama bunları yeri geldiğinde bilgiye dayandırmak da güzel olur... Her şeyden önce Müslüman İslam'ın kurtarıcısı değildir İslam Müslüman'ın kurtarıcısıdır; işte bunun bilincinde olduğumuz zaman bireysel ya da toplumsal fikir ve uygulamaları fazla abartmamayı öğreniriz... Nahl Suresi 58.ayet Nahl Suresi 59. ayet Şimdi bazı hatalar mevcuttur; öncelikle İslam'da kız çocuğuna değer verilmediği tamamen bilgi eksikliği ile dolu bir ifadedir ki kız çocuklarının aşağılandığı bir toplum ve mekanda kız çocuklarına yapılan zulümler yasaklanmıştır... Kadının aile hukuku haklarına dair hiçbir bilgi getirmeden sadece günümüzün toplumsal algılayışına(ki çoğuna örf karışmıştır) bakarak "aman efendim, nedir bu kadınların hali" diye İslam'a söylenmek yanlış olur... Ama şunu özellikle belirteyim ki erkeklerin özellikle günümüzde dini bilgi ve düşünce eksikliklerinden kaynaklı bir "işine geleni uygulama" anlayışı mevcuttur; bu çok büyük bir hatadır, hatta fazla ileri gitmiş olabilirim ama "ayıptır"... Daha önceden de vermiş olduğum bağlantılardan ve yine özellikle bağlantısını verdiğim web kütüphanesinden(ilm-i hal de vardır orada- konuyla da ilgili bazı başlıkları bir an önce okuyup buraya doğrudan bağlantı vermeye çalışacağım-) aile ve miras hukukuna dair ayrıntılar öğrenilebilir... Her zaman tekrarlamaya hazırım ki hiçbir merkezi otoritenin olmadığı kadının ne aile hukuku ne de miras hukuku haklarının olmadığı bir yerde hak,hukuk bilinci getirmek başlı başına büyük bir olgudur... Evlilikte kadın ve erkeğin "hak" ve "yükümlülükleri" vardır ve bunlar asla aileyi kadının köleleştirildiği ya da cinselliğin önplana alındığı bir kurum haline getirmez; hatta özellikle bu yaklaşımın olmadığını da söyleyebiliriz... Alıntı
Φ mimoza Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2008 işte size kadının türkiye'deki yeri !!!melih aşık, milliyetteki köşesinde bir başka gazetecinin yaşadıklarını aktarmış !!! Kadın konuşmaz! Gazeteci arkadaşımız Mine Kılıç bir not göndermiş. Aynen aktarıyoruz: “Geçen pazar günü erkek arkadaşımla Adanaspor - Kasımpaşa maçına gittik. Önümde oturan adam sürekli yerinden kalkıp görüşümü engelliyordu. Yanında arkadaşları da vardı ve aralarında Kürtçe konuşuyorlardı. Sırtına dokundum ve döndüğü zaman ‘Oturur musunuz, sadece sizi seyrediyorum’ dedim. Adam hiç yanıt vermedi, erkek arkadaşıma sert bir bakış attı ve yan tarafa gidip oturdu. Maç bitiminde bizi staddan bir süre çıkarmadılar. Bu adam kapının orada beklerken yanımıza geldi. Beni kaale almadan doğrudan erkek arkadaşıma: - Bu kadın senin neyin olur? diye sordu... Erkek arkadaşım ‘Karım olur’ dedi. Bunun üzerine adam sinirli şekilde: - Yanında kocası olan kadın konuşur mu? diye diklendi. Bunu sorarken titriyordu sinirden. Arkadaşım: - Sana ne, konuşur tabi, deyince adam: - Hayır konuşamaz, kocasının yanında kadın konuşamaz, diye hırslandı. Gerilim artınca erkek arkadaşım ‘Polis’ diye bağırdı.. Ortalık zaten polis kaynadığından bir tanesi yanımıza geldi. Adam polise de aynı soruyu sordu. Polis ‘Sana ne kardeşim, konuşur konuşur’ dedi. Erkekler benim konuşup konuşmayacağımı tartışırken ortalık giderek gerginleşti. Adamı alıp götürdüler. Hâlâ dışarı çıkamıyorduk. İki yürekli vatandaş yanımıza geldi. Bizimle tartışan adamın büyük ihtimalle arkadaşlarıyla dışarda bekleyeceğini söyleyip stadın dışına kadar birlikte yürümemizi teklif ettiler. Dışarı birlikte çıktık, neyse ki yanımıza gelmediler. Kendimi o kadar kötü hissettim ki, anlatamam. Erkekler benim için karar vermeye kalktı ve bana söz hakkı bile vermediler. Bana hakaret eden adam şu anda sokaklarda geziyor ve Allah bilir çevresindeki kadınlara neler yapıyor?” Gazeteci arkadaşımız etrafta polis olmasa cinayetle sonuçlanabilecek bir badireden ucuz kurtulmuş. Geçmiş olsun... BUNU YİNE BİR VEYA İKİ OLAY OLARAK YORUMLAYARAK GEÇİŞTİRMEK İSTEYENLER OLACAKTIR.. ANCAK TÜRKİYE'NİN BÜYÜK BÖLÜMÜ BU ZİHNİYETTEDİR.VE BUNLAR BU ZİHNİYETLERİYLE OYLARINI BUNA GÖRE VERMEKTEDİRLER..DİN KARDEŞLERİ OLAN AKP'Yİ ÇOK SEVERLER VE ONA OY VERMEYİNCE CEHENNEME GİDECEKLERİNİ DÜŞÜNÜRLER..KADINA DA BU ŞEKİLDE YAKLAŞIRLAR.. TÜRKİYE'NİN ÖZÜ MAALESEF BU !!! ANCAK BU ZİHNİYET DEĞİŞTİRİLEMEZ İLKELERİMİZİ İSTERLERSE %90 OY ALSINLAR DEĞİŞTİREMEYECEKLER !!! ... Bu davranışı dine dayandırmak yapılacak en büyük mantıksızlıktır. Türkiyede ki 10 erkekten 5inde görülebilecek bir davranış söz konusu ortada, ama bu, kişilerin herşeyi kendi isteklerine göre yoruplayıp o şekilde davranmasından kaynaklı,din bunu emrettiği için değil, Ailede verilen eğitim ya da daha sonrasında gelen eğitim (ya da eğitimsizlilk mi demek gerekli tam da karar veremedim) yetersizliği malesef bu durumu ortaya çıkarmış. Oy vermeyenlerin cehenneme gideceğini düşünen kişilerin gerçekten aklından şüphe ederim, din kardeşi olmak için akp ye oy vermek gerekli ise eğer ben % 47 lik kısımla kardeş değilim. Vah ki dini gerçekten anlamadan ve kulaktan duyma bilgilerle yaşayan insanlarımıza... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2008 Tabii olarak herkes kendi fikrince yazacaktır...Ama bunları yeri geldiğinde bilgiye dayandırmak da güzel olur... Konu başlığımız "İSLAM'DA KADIN"...'ali0_1' in ifade ettiği gibi kişiler kendi görüş,düşüncelerini yazacaktır.. Yine denildiği gibi bunların kulaktan dolma bilgilerle değil, gözlem, araştırma ve belgelere dayalı bilgilerle yapılması doğru olanıdır... Konu başlığı kadının toplumdaki yerini İslam'a bağlı olarak ele aldığı için değerlendirmelerde bulunurken İslam'ın ona bakış açısını ele almak ve var olan çelişki ve tutarsızlıkları eleştirmek de son derece doğaldır... O nedenle tipik inançlı arkadaşların yaptığı gibi İslamiyetken söz ediliyor diye toptan karşı çıkmak yerine Yapılan eleştirilerin kendilerince yanlış olan taraflarını tutarlı ve bilgiye dayalı olarak sergilemek doğru olandır... Bu durum İnanç değerlerinin toplum içinde yanlış yorumlanarak yada günümüzün değerleri çerçevesinde değerlendirilerek Bölgesel örf ve adetlerin oluşturduğu olumsuzlukların da ortadan kalkmasında yararlı bir tutumdur... Her iyi niyetli ve sağduyu sahibi insanın yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur... *** İslamiyeti kabul etmiş Müslüman ülkelerin tümünde, 'erkek çocuğunun' doğumu bayramlaşmalara, sevinç çığlıklarına, kurban adamalara vesile yarattığı halde 'kız çocuğun' doğumu üzgünlüklere ve esef vesilelerine ve "Bir daha sefere inşallah erkek çocuk doğurursun..." temennilerine yol açar. Var olan ve içinde bulunduğumuz yüzyılda bile bu gerçeğin arkasında yatan nedeni akılcı bir yöntemle anlamaya çalıştığımızda ilk aklımıza gelen bu durumun İslamiyet öncesinde de söz konusu olup olmadığını araştırmak olacaktır... Araştırma sonuçları bize olduğu yada olmadığı sonuçlarına ulaştırsa da gözlemlediğimiz ve karşı karşıya kaldığımız en önemli gerçek İslam'ın bu gelenekleri kökleştirmiş olmasıdır... İnsan haklarının evrenselliğinin üst düzeyde kabullenilip konuşuldu çağımızda bile İslam toplumlarında ki bu yanlış düşünce ve tutumların hala geçerliliğini koruyor olmasının arkasında bu gerçek yatmaktadır... O nedenle İslam toplumunda yaşayan 'Kadının' yeri ve sorunları " üzerine yapılan eleştirileri... "Anlamsız, tutarsız ve geçersizdir" diyebilmek öyle çok kolay değildir... Erkek çocuğunun dünyaya gelişini "mutluluk" ve kız çocuğununkini ise "musibet" imiş gibi göstermek İslam'ın kökleştirdiği bir gelenektir ki bin dört yüz yıla yakın bir süre boyunca geçerliliğini koruya gelmiştir; toplumsal ve kişisel sağduyu ve tüm eleştirilere karşın etkisi hala devam etmekte, bugün dahi böyledir... Örneğin, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerde, ailenin erkek çocuk sahibi olduğunu duyanlar, büyük bir mutluluk içerisinde ana, babayı kutlar ve "Allah büyüktür" duaları ile ilahi güce şükranlarını sunarlar. Fakat kız çocuk doğmuş ise, böyle bir şeye gerek görmezler; sadece çocuğun kulağına Kuran'dan birkaç cümle okumakla yetinirler. İran'da hamile kadının yakınları, erkek çocuk doğurması için dua etmeyi görev bilirler; bu vesile ile hacca çıkanlar da olur. Eğer doğan çocuk kız ise, umutlarının boşa çıkması nedeniyle herkese bir üzüntü çöker. Doğum sırasında hazır bulunanlar, eğer erkek çocuk doğmuş ise ana-babayı tebrik, kız çocuk doğmuş ise teselli ederler. Türkiye gibi din ve devlet işlerini birbirinden ayırma dönemi geçirmiş bir ülkede dahi "Doğu Anadolu" köylerinde kız çocuğun varlığı ile yokluğu bir sayılır; onlara, "Kaç çocuğun var? " diye sorulduğunda, vereceği cevap erkek çocuklarının sayısını belirtmekten ibarettir. Erkek çocuk doğurmayan kadının adı kötüye çıkar; kız çocuklar çoğu kez nüfusa bile kaydedilmez. Ailelerin tek tesellisi, ev islerine yardımcı olacak birinin gelmiş olmasıdır. Fakat her şeye rağmen, çok genç yaşta "eloğluna" varacakları ve evden ayrılacakları için kız çocuklar evde adeta birer misafir durumundadırlar. Bu itibarla onların bakımına dahi fazla önem verilmez. Bu yukarıdaki örnekleri tüm Müslüman ülkeler bakımından aynıyla çoğaltmak mümkündür. Fakat ne var ki bütün bu acı gerçeklere rağmen hala Şeriat dininin kız çocuğuna değer ve önem verdiği iddia edilir. Bu iddialara başvuranlar İslam öncesi dönem ile kıyaslama yolunu denerler. Arapların "Cahilliyye"de kız çocuğuna karşı düşmanlık beslediklerini, kız çocuğun doğumunu utanç verici bildiklerini ve bu nedenle kız çocukları diri diri gömdüklerini söylerler ve Kuran'dan örnek verirler. "Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir, halktan gizlemeye çalışır, onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün..." (16 NahI 56-59) "Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler..." (6 En'am 140). "Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman..." (81 Tekvîr 140). gibi yukarıdaki hükümlere işaret ederler ve Muhammed'in bu kötü geleneği değiştirdiğini ve kız çocukları erkek çocuklar gibi ayni değerde kıldığını söylerler. Oysaki konu kulaktan dolma söylemler yerine bilgiye dayalı sağduyulu bir bakış açısıyla ele alındığında bu iddialar bir yanılgı, abartma ve doğruluğu olmayan şeylerdir. Çünkü; İslam öncesi dönemde Arapların kız çocuğuna karşı kötü değil, tersine iyi davrandıkları tarihî araştırmalarla sabittir. Kuran'da yer alan bu hükümler, kız çocuklarını öldürme geleneğini önlemek için değildir... Sadece çocuk olur korkusu ile evlenmekten vazgeçenleri faziletsiz göstermek amacıyla konmuştur. Şöyle ki: Cahilliyye'de Araplar, kız çocuğunu tıpkı erkek çocuk değerinde bilirlerdi. Her ne kadar bazı aşiretlerde (örneğin Kinde'de) kız çocukların, daha doğum sırasında toprağa gömüldüğü görülmekle beraber yaygın olmayan ve esasen Muhammed zamanında İslamiyet öncesi ortadan kalkmış bulunan bu gelenek kız çocuğunu hor görme duygusundan değil, ekonomik nedenlerden doğma idi. Yoksulluk yüzünden çocuk besleyemeyeceğini düşünen bazı aileler, çocuklarını Tanrı'ya adarlardı. Bu gelenek sadece kız çocukları bakımından değil, bazı kabilelerde oğlan çocuklar bakımından da uygulanırdı. Ve yine bu dönemde, oğlan çocuğunun "saçının altın değerinde" olduğu inancı mevcut olmakla beraber, bunun yanında dişilerin "kutsal niteliğe sahip oldukları" inancı da vardı. Daha başka bir ifadeyle dişiyi hor ve aşağı değil, fakat aksine kutsal değerde bilirlerdi. Bunun böyle olduğunu, diğer kaynaklar yanında, özellikle Ibnü-l-Kelbî'nin "Kitabu Tenk'su'l-Esnam" adli yapıtından öğrenmek kolaydır. Hem de öylesine kutsal bilirlerdi ki, İlahlarına (örneğin "Lât", "Uzza" ve "Menat" gibi) Tanrı'nın kızları olarak taparlardı. Bunun böyle olduğunu Kuran'dan öğrenmek mümkündür. Nitekim Nisâ Sûresinde: "Onlar (KureysIiler) Allah'ı bırakıp dişilere taparlar" (4 Nisa 117-119) diye sözü edilen "dişiler" yine Kuran'da Necm süresinde belirtilen "Lât,. Uzza ve Menat" adındaki ilahlardır (bk. 53 Necm 19-29). Öte yandan Tanrı'nın meleklerinin dahi dişilerden yaratıldığına inanırlardı. Kuran'da "Isrâ" ve "Saffat" sürelerinde eski Arapların, "Tanrı melekleri dişi yarattı, kızları tercih etti, kendisine dişilerden melekler edindi" seklinde konuştukları belirtilmiştir. (17 Isra 40; ve 37 Saffat 149). Bu böyle iken ve cahilliyye Araplarının "dişiye" ve "kız çocuğuna" karşı böylesine olumlu bir tutuma sahip bulundukları ortada iken, utanç yüzünden kız çocuğunu toprağa gömmek gibi bir geleneğe bağlanmayacakları bellidir. Yine ayni şekilde Kuran'daki, "Kız çocuğu hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğunda..." (81 Tekvîr 8, 9) seklindeki ayetleri Muhammed, kız çocuğunu öldürme geleneğini yok etmek için değil fakat çocuk olur korkusu ile evlenmekten kaçınanları tehdit ve Müslüman nüfusunu çoğaltmak amacıyla öngörmüştür. Bundan dolayıdır ki Muhammet Kuran'da, insan varlığının dünyaya gelişinin Allahın takdirine bağlı bulunduğunu ve Allahın'ın bilgisi olmadan hiç bir dişi'nin gebe kalamayacağını, doğuramayacağını ve bir canlının ömrünün kısaltılıp uzatılamayacağını (Fatir Süresi 11); Ve yine Allah'ın dilediğine kız çocuklar ve dilediğine erkek çocuklar bağışladığını ve dağıttığını ve bu itibarla fakirlik korkusu ile çocuk edinmekten kaçınmanın, ya da çocukları yok kılmanın caiz olmadığını (Isra 31) anlatmıştır. Her ne kadar bazı özel haller için "azil" yapmaya (yani meniyi rahim dışına akıtmaya) izin vermekle beraber genel olarak korunmayı yasaklamıştır. Bu doğrultuda olmak üzere hadisler de bırakmıştır. Söylendiğine göre kendisi de korunma yoluna gitmemiştir. İste bu verilere dayalı olaraktır ki din adamları İslam dininin çocuk düşürmeye (Kürtaj'a) cevaz vermediği görüsünü savunurlar. *** Bu yazıyı 'mimoza'nın son derece önemsiyerek yürekten katıldığım şu ifadesini alıntılayıp sonlamakta yarar var diye düşünüyorum. Vah ki dini gerçekten anlamadan ve kulaktan duyma bilgilerle yaşayan insanlarımıza... Çünkü inançlarımızı ve onun etken olduğu toplumsal yapının bir parçası olan Kadınlarımızın var olan sorunlarının irdelenmesi, anlaşılması ve çözümü kulaktan dolma bilgilerle değil, gözlem, araştırma ve belgelere dayalı bilgilerle bir çözüme ulaşabilir... Ve var olan bu sorunları ortadan kaldırarak çözüme ulaştırmak... Toplumsal yaşamın içinde yer alan herkesin... Kadın, Erkek, Müslüman yada değil en önemli ve birincil insani sorumluluğudur... *tna Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2008 İslam öncesinde kız çocuklarına değer verildiğine dair iddiaları yeterince destekli bulmuyorum; her şeyden önce "değer" verilmesi demek onun büyüdüğünde de önemli olması demektir; erkeğe fazla değer veren toplumda gerçekten de erkek kayıtsız şartsız hakimdir hatta bazı toplumlarda iş ileri gitmiş ve kadının dini temsilcisi haline gelmiştir erkek... Şimdi bakalım kadını çok yüceltenler onlara ne değeri veriyor... Ne savaşta ne barışta insanların temel haklarını düzenleyici bir hukukun olmadığı; kadının özellikle kabile savaşları arasında zor durumda kaldığı bir ortam düşleyiniz; bugün tek eşliliği tavsiye eden hükümde 4 eş sınırlaması var diye söylenenlerin beğendiği(!) o toplumda böyle bir sınırlama yok ayrıca belirgin bir hak, hukuk anlayışı olmadığı için kadınların ve kölelerin durumu biraz da insafa kalmış... Şunu söyleyebiliriz: Kadın her zaman için dikkat çekmiştir, kutsallıkta soyut bir değeri olabilir; toplumsal yaşamda ev işleri ve yine ihtiyaç olduğunda çeşitli işlerde faydalı olduğundan ona somut bir değer de biçilebilir ama kimse kusura bakmasın hak, hukuk bilinci oturmamış merkezi bir otoritenin olmadığı o ortamın İslam'dan önce daha iyi olduğunu söylemek gerçekten "fazla yanlılık"tan başka bir şey değildir... Bugün İslam'ın geldiği topluma kötülük getirdiğini savunan herhangi bir görüş yok bildiğim kadarıyla; pozitivisti de materyalisti de İslam'ın kendi zamanındaki önemini kabullenmiştir bunların sorunu evrenselliği kabullenememeleridir... Ve getirdiğim ayetler ne kadar saptırılmaya çalışılsa da çok açık ve nettir: Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar! Nahl Suresi 58.ayet Nahl Suresi 59.ayet Buradan salt çocuk istememenin çıkarılması çok yanlı bir yaklaşımın ürünüdür; tamam, ekonomik nedenlerle çocuk gömen olur ama neden özellikle "kız",madem herkes için neden "kız ile müjdelenip yüzü kararandan" bahsediliyor; çünkü onun(kızın) ne barışta ne de savaşta bir garantisi yoktur !!! Toplumunda kadına değer verilen Arap'ın durup dururken yüzü kararmaz; iki kere iki dört eder, isteyen beş desin!!! Açıkça görülenleri dahi gizlemek gerçekten hiç hoş değil... Ve ısrarla toplumsal ve bireysel yaklaşımları dayanaksızca salt dine bağlamak da etik değildir karşıdaki bunu daha önce vurgulamışken... Blogumdan bu iletinin okunması da faydalı olacaktır: Lamartine'den Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2008 İslam'da kadının da erkeğin de kendi doğalarına uygun hak ve yükümlülükleri bellidir; erkekte fizik gücü daha fazlaysa buna göre yükümlülükleri de o kadar sıkı tutulmuştur... Sadece anaya verilen değer bile İslam'ın kadına verdiği değeri ortaya koyabilir; o anadır ki erkek ya da kadın doğru dürüst Müslüman yetiştirmede en önemli konumlardadır... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.