Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TANRININ STRATEJİSİ... Din hürriyeti değil, asıl sorun hedef ülkeleri kuşatmanın fikri ve kurumsal temelini oluşturmak ve ekümenizmi gerçekleştirmektr


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Tanrı'nın stratejisi...

 

Soğuk Savaş dönemindeki mücadelede din Batı, özellikle de ABD tarafından başarılı bir şekilde kullanıldı. Sovyetlerin güneye yayılması Türkiye'nin de tanık olduğu 'yeşil kuşak' yaklaşımlarıyla engellendi. Gündemde 'Bin yıllık iktidar' hedefi doğrultusunda çalışmalar sürüyor.

Din, sürekli küresel politikaların bir unsuru olarak kullanılmak isteniyor. Bu bağlamda, dinsel azınlıklar aracılığıyla oluşan ayrılıklar 'özgürlük' kapsamında destekleniyor. Türkiye, kendi değerleriyle çatışan bir ülke konumuna indirgenmek isteniyor.

 

Prof. Dr. Nadim MACİT / TUSAM Danışman

 

Avrupa Parlamentosu'nda konuşan Dışişleri Bakan Ali Babacan'ın "Türkiye'de sadece azınlıkların değil, Müslüman çoğunluğun inançlarına bile baskı yapılıyor" sözü belli bir duruma ve yeni bir tespite bağlı olarak söylenmiş bir söz değildir. Kaldı ki bu ifade yeni de değildir. Bu sözün yeni olan tarafı Türkiye'yi temsil etme ve çıkarlarını savunma yükümlülüğü bulunan bakan tarafından söylenmiş olmasıdır. Nerede ise benzer kalıpla bu görüş Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD'nin özgürlük projesi içinde geliştirdiği Din Hürriyeti Komitesi ve bunun bütün AB'ye yayılan temsilcileri tarafından dile getirilmiştir. Ne var ki anılan komitenin ve temsilcilerinin ülkemize yönelik faaliyetleri entelektüel merakın sınırlarını aşarak basın-yayının ilgisini çekmemiştir. Bu gösteriyor ki Türkiye en hayati meselelerini siyaset üzerinden, yani iktidar-muhalefet karşıtlığı üzerinden tartışıyor. Ülkemizle ilgili meseleleri kırılmaya uğratan bu tutum, meseleleri ciddi anlamda analiz etme imkânını elimizden almaktadır.

 

DİN HÜRRİYETİ KOMİTESİ

Bilindiği üzere küreselleşme ve terörizm, Yeni Dünya Sistemi'nin iki temel niteliğidir. Bu iki temel niteliğe dayalı olarak geliştirilen Özgürlük Projesi'nin içinde yer alan Din Hürriyeti Komitesi 1980'den itibaren faaliyet göstermektedir. Kasım 1996'da ABD'nin devlet sekreteri Warren Christopher, "din ve inanç hürriyetini yaygınlaştırmak ABD'nin çıkarlarının artırılmasını sağlayacak" diyerek ACRF'yi (Advisory Comittee on Religious Freedom Abroad/Dış Ülkelerde Din Hürriyeti Danışma Komitesi) oluşturdu. Daha sonra devlet sekreterliği görevine getirilen Madeleine Albright, Şubat 1997'de komiteyi açıkladı. Dünyanın temel dinlerinin geleneklerini temsil eden önderler ve hocalardan oluşan komitenin görevi "dış ülkelerde din hürriyetinin geliştirilmesi, korunması ve tanıtılması; bu konularda Devlet Sekreteri'ne önerilerde bulunması" olarak belirtti.(1) Öyleyse Din Hürriyeti Komitesi'nin amacını komitede yer alan temsilcilerin çeşitli ülkelerle ve özellikle Türkiye ile ilgili değerlendirmeleri dikkate alınırsa, daha doğrusu bir arkaplan çözümlemesi yapılırsa ve ayrıca Özgürlük Projesi'nin dünyaya yayılma biçimine bakılırsa Bakan'ın vermek istediği mesaj anlaşılabilir.

 

Küresel güç olduğunu, yani imparatorluğunu ilan eden ABD'nin geliştirdiği Din Hürriyeti Projesi, hem imparatorluk politikasını hem de bütün dinleri kontrol ederek uyguladığı politikaları engelleyebilecek direnç noktalarını kaldırmaya yönelik çok boyutlu ve dönüştürücü projedir. İşte Bakan, ABD'nin geliştirdiği ve bütün Batı dünyasına yaydığı projenin içinden konuşuyor. Hem yeni dünya sisteminin mantığı açısından hem de iç siyasetin durumu açısından bakılırsa Bakan'ın mesaj vermek için seçtiği sözün oldukça "ustaca" olduğu söylenebilir. Avrupa Parlamentosu'nda verilmek istenen mesaj şudur: Türkiye'de bırakın azınlıkların din özgürlüğünü, ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların bile inanç özgürlüğü yoktur. Bize muhalefet eden ve cumhuriyeti koruma adına küresel sisteme dâhil olma girişimimizi engelleyen "güçler" özgürlükleri yok ediyor. Durum bu kadar vahimdir. Öyleyse Yeni Dünya Sistemi'nin gereği ve anlaşmalarımızın, vaatlerinizin bir sonucu olarak elinizi uzatın. Din Hürriyeti Komitesi'nin ülkemize yönelik faaliyetlerine ve bir şekilde bu komite ile ilişkisi bulunan kişilerin değerlendirmelerine bakılırsa durum daha da netleşir. Zaten "Demokrasi Projesi İçinde Uluslararası Din Hürriyeti Senaryosu" başlığı altında(2) meselenin bu yönü tartışılmıştır.

 

Öyleyse teo-stratejik kuşatma deyimi altında şu sorunun cevabını aramamız gerekir: Gerçekte ülkemizde din hürriyeti sorunu mu yoksa bir kuşatma sorunu mu söz konusudur? Dünya egemenliğinin kurulmasında engel oluşturacak dini ve dini kurumları kontrol altına almak batı politikasının temel unsurlarından biridir. Öyleyse konuyu aydınlatmak için biraz geriye gitmek ve günümüzle irtibat kurmak önem arz etmektedir.

 

Teo-politiğin icadı, inanç ve kültür coğrafyasının/havzalarının siyasi dile dökülerek güç oluşturma mantığına eşlik eden sürece denk düşer. XIX. Yüzyılda dünyaya hâkim olma politikası ideolojik cepheleşme üzerinden sürdürüldüğü halde dinin güç cephesi oluşturmak için kullanıldığı bir gerçektir. Kutsal cephe oluşturma stratejisinin en önemli öncülerinden birisi William Christian Bullitt'dir. 1933-1936 yılları arası ABD'nin Rusya Büyükelçiliği görevinde bulunan, daha sonra Fransa'da elçilik görevi yapan Bulitt; SSCB'ye karşı kutsal cephe oluşturma fikrinin mimarıdır.(3) Geliştirdiği stratejinin özeti şudur: SSCB Doğu Avrupa'nın büyük bir kısmını kontrol etmektedir. Orta Avrupa'da askeri gücü zayıf olmasına karşın, bu durum, Batı Avrupa ve İngiltere'yi az da olsa tehdit etmektedir. Bu tehdit eninde sonunda ABD için de geçerlidir. Avrupa ülkelerinde demokratik federasyonu oluşturmadaki eylem, elbette ki SSCB kontrolündeki birçok ülkeyi içine alacak ve onları özgürleştirecektir. ABD ve İngiltere aynı dini-kültürel köklere sahiptir, enerji havzaları ise Ortadoğu'dadır. Sovyet yayılmasına bir son vermek için dini cephe oluşturulmalı ve mücadele, ortak cephenin konusu olmalıdır. Bu ortak mücadele zemininde ABD'nin öncelikli politikası enerji hatlarını ele geçirmek ve dünya devleti olmanın yolunu açmaktır.(4) Geliştirdiği stratejinin ekonomik ve politik çizgilerini belirleyen Bullitt, stratejisinin temel kodunu da şu sözlerle açıklar: "Tanrı'dan başka efendi tanımayan biz Amerikalılar birleşelim, diğer milletleri bizimle birlikte hareket etmeye zorlayalım; bu yolda kullanılacak en meşru manevi silah dindir."(5) Görüldüğü üzere din, Soğuk Savaş'ın cepheleşme mantığına bağlı olarak geliştirilen stratejinin ana unsurlarından birisidir.

 

DİNİN ROLÜ

Din, kendi özgünlüğü ve amaçları eşliğinde insanın dünya kurma etkinliğine katkı sağlar. Fakat insani ilişkiler ve güç dengeleri ağında din, her zaman bu sınırda kalmaz. Aynı zamanda din; öteki oluşturma ve yönlendirme stratejileri açısından okunur ve kullanılır. Nitekim 1952'de Amerika Milli Güvenlik Kurulu için hazırlanan Amerika'nın Arap ve İsrail ülkeleri ile ilgili hedef ve politikaları (A Report to The National Security Council "United States Objectives and Policies With Respect To The Arab States and Israel) başlıklı raporda şu ifadeler yer almaktadır: "Bölgedeki üç hâkim din, Marksist doktrinin ateizmine karşı ortak bir karşı duruşa sahiptir. Bu faktör, bölgede batı çıkarlarını korumada önemli bir araç olabilir."(6) Üç dini kontrol altına alarak kendi çıkarı ve dünya egemenliği için kutsal cephe oluşturan Batı'nın dine bakışı ve dine yüklediği anlam budur. Dini politik-stratejik amaçlar için kullanan ve bu konuda başarılı olan Batı'nın yeni din projesi "Din Hürriyeti" adı altında devam etmektedir. Fakat bu kez hedef, "öteki ilan ettiği/boşlukta gördüğü entegre edilmemiş dediği" coğrafyadır. Yani Din Hürriyeti Projesi, dünya hâkimiyeti ideolojisinin bir parçası olarak uygulanmaktadır.

 

Kabul etmek gerekir ki politik amaçlar nedeniyle bazen din, insanların inanç ve düşüncelerine yönelik baskı ve sindirmede, bazen de düşünme ve anlama yeteneği olan aklı askıya alma yönünde kullanılabilir. Böyle bir alana taşınan din, hayatın tutunma noktalarını tahrip eder. Elbette ki tahribatın düzeneğine uydurulmuş din; din olmaktan çıkar, politik aygıta dönüşür. Misyonerliğin tarihi bu dönüşümün kendisidir. Çünkü misyonerlik sadece dini bir faaliyet değil, aynı zamanda siyasi bir faaliyettir. Amacı öteki gördüğü insanları, Batılı egemen güçlerin politik-ekonomik kurallarına bağlamaktır.

 

EKÜMENİZM

Hıristiyan dünyada belirleyici rol oynayan ekümenik kavramı; politik ve stratejik içeriğe sahiptir. Nitekim bu kavram; tasarruf ve egemenlik alanı, Tanrı'nın planı, Tanrı'nın insanları kurtuluşa yönlendirişi ve kendini açıklaması, Tanrı'ya giden evrensel yol, Tanrısal krallığın yeryüzündeki ev halkını yönetmesi gibi anlamlara gelmektedir. Günümüzde Ekümenik hareket, Protestan anlayışta "Tanrı'nın Stratejisi" anlamında kullanılmaktadır. Bu stratejinin günümüz dünyasında etkili olan uluslararası üç temsilcisi vardır. Bunlar ECEC (Avrupa Birliği İçin Ekümenik Komisyon), WCC (Dünya Kiliseler Konseyi) ve CCREC (Avrupa İşbirliği İçin Hıristiyan Sorumluluğu Komitesi) dir.(7) Küresel ideolojinin esaslarına göre yeniden tanımlanan ekümenizm bütün Hıristiyan mezheplerin ortak misyon etrafında birleşerek dünya ölçeğinde tasarruf ve egemenlik alanını gerçekleştirme karşılığında kullanılmaktadır. Uluslararası kurumlar ve kiliseler eşliğinde sürdürülen bu strateji genişleme ve etkileme faaliyetini hedef toplumlardaki dini azınlıklar üzerinden yapmaktadır. Nasıl ki Osmanlı'nın gerileme sürecinde dini azınlıkların hakları altında bu coğrafyayı mesiyanik ideolojinin muharebe alanı yaptılar ve bu süreç ancak cumhuriyetin kuruluşu ile önlendi. Aynen bunun gibi Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında geliştirilen yeni yöntemlerle bu coğrafya yeniden mesiyanik ideolojinin tasarruf ve egemenliği altına alınmaktadır. Protestan faaliyetlerinden rahatsız olan toplumu sindirmek için İngiliz sefirine dil döken Sadrazam'ın durumu ne ise bugün kurtuluşu aynı kapılarda, aynı dille arayan yetkililerin durumu da odur.

 

Soğuk Savaş döneminde Batılı devletler ve kiliseler eşliğinde geliştirilen teo-stratejik model başarılı olmuş ve iki kutuplu dünya sistemi çökmüştür. Tarihin sonunu, daha doğrusu tek belirleyici güç olduğunu ilan eden ABD bu kez Ortadoğu ve Orta Asya'yı yeniden inşa etmek, daha doğrusu ürettiği ekonomik ve politik kurallara bağlamak için "koruyucu tedbir ve özgürlük projesi" içinde yer alan IRFC'ni (International Religious Freedom Committee/ Uluslararası Din Hürriyeti Komitesi) kurmuştur. Bu komitede belli başlı dinlerin ve mezheplerin temsilcileri bulunmaktadır. Farklı alt birimleri olan bu kurum, belli başlı dinlerin ve mezheplerin temsilcilerini bir araya getirmiş ve ABD bu kez "din hürriyeti" meselesini üstlenen bir devlet olarak karşımıza çıkmıştır. Tabii ki bu projenin geliştirilmesinin önemli nedenleri ve amaçları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir;

 

KUTSAL GÖREV

A- Evanjelik misyonu, dünya hâkimiyetini gerçekleştirmek: ABD devletinin ideologları ülkelerinin İncil'deki seçkin millet olduğunu ve dünyaya iyiyi empoze edecek imana muktedir olduklarını sıkça beyan etmektedirler. Nitekim Beyaz Saray tarafından 20 Eylül 2002'de yayınlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi başlıklı resmi belgede Bush, söz konusu ilahi seçilmişliğin güncel tarifini şöyle yapıyor: İnsanlık bugün düşmanlarını da özgür kılacak zaferi sağlayacak olan fırsatı avucunun içinde tutmaktadır. ABD kendisine bahşedilen bu önemli görevi yerine getirme sorumluluğundan gurur duymaktadır... İnsanlık onurunu, vicdan ve ibadet özgürlüğünü daha ileri götürmeye kararlıyız.(8) Bush yüce bir davadan ve bunu gerçekleştirmeden bahsetmektedir. Böyle bir kutsal görevi üstlendiğine inanan bir güç, toplumların ancak radikal biçimde dönüşeceklerine inanır ki, bunun dilimizdeki karşılığı savaştır.

 

Hıristiyanlık akidesinde Mesih'in ideal bir dünyada yeryüzüne geleceğine inanan mesiyanik gruplarla, Mesih'in yeryüzüne döndükten sonra bin yıllık bir Hıristiyan hükümranlığının süreceğine inanan milenyumcu bazı grupların oluşturduğu sapkın mezhepler, yeryüzü cennetinin yaklaşmakta olduğunu ve bu cennete girmek için başvurulan her vasıtanın iyi olduğunu bildirmektedirler. Başkan Carter'dan bu yana Evanjelizm'in etkisi altına giren yöneticiler ve ekipleri bu inancı paylaşmakta, kehanet ve şifrelerin işaretiyle geleceği inşa etmek istediklerini açıkça ilan etmektedirler.(9) İşte yeni ABD politikasının "Din Hürriyeti Misyonu'na" yüklediği anlam budur.

 

B-Diğer dini geleneklerin içini boşaltarak kendi ekonomik ve politik hedeflerine uydurmak: Din hürriyeti senaryosunun yasallaştırılması sonucunda bu projenin yabancı ülkelere dönük olarak uygulama yöntemini Amerikalı iş adamı-misyoner Al Dobra şu şekilde anlatmaktadır: Amacım bir Müslüman'ı dininden döndürmek değildir. Hedefim (attığım tohum) önce çürüyecek, sonra çatlayacak ve (fidan) büyüyecek; (o kişiler) giderek dinlerini sorgulamaya başlayacaklar.(10) Eğer dikkat edilirse ülkemizde çok ince ve teknik bir yöntemle İslam'ın içi boşaltılmakta ve her alanda çarpıtılmaktadır. Hıristiyanlığın akla sığmayan ifadeleri ve uygulamaları sevgi dini adı altında sunulmakta, kilise faaliyetlerinin önü sonuna kadar açılmaktadır. Misyoner cennetine dönüşen, ajan faaliyetlerine sonuna kadar kapı aralayan siyasi iktidar ve yandaşları "dinde reform" adı altında İslam'ı AB'nin esasları çerçevesinde yeniden gözden geçirmenin gerekli olduğunu vurgulamaktadırlar. Yine bu faaliyetin sesi AB mahfillerinde çıkmakta ve Türkiye'ye yansımaktadır.

 

Daha önce kültürel etkilerle din haline getirilmiş ve Kur'ân'ın ruhuyla bağdaşmayan konuları eleştiren ve yeni görüşler ortaya atan kişileri tekfir eden bu yeni muhafazakâr grup, şimdi İslam'ı AB kriterleri çerçevesinde yorumladığını ilan etmektedir. Dini düşüncenin dışına düşen bir tavırla İslam'ın içini boşaltmaya, özellikle İslam'ı emperyalist yayılmacılığı meşrulaştıran bir kalıba dökme girişimi din hürriyeti projesinin, diğer bir deyişle kuşatmanın diğer bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

KENDİ DEĞERLERİYLE ÇATIŞMA

C-"Din Hürriyeti" altında hedef devletlerin muhaliflerini kendi etrafında toplayarak bunlar aracılığıyla hedef devleti ve sistemine karşı cephe oluşturmak: ABD ve AB özgürlük adı altında entegre edilmesi gerektiğini ilan ettiği coğrafya da yer alan devletler ve özellikle Türkiye'deki muhalifleri kendi bünyesine taşımaktadır. İmparatorluk politikasının gereği olarak muhalif mistikleri bünyesinde toplayan batı, hedef devlete ve sisteme karşı kutsal cephe oluşturmaktadır.(11) Türkiye Cumhuriyeti'ni çelişkili çift vizyonun kopuş bölümüne yerleştiren Batılı aktörler içinde bulunduğumuz durumu Yeni Türkiye Cumhuriyet'i olarak adlandırmaktadırlar.

 

D-AB kriterleri adı altında mesiyanik ideolojinin alanı genişletilirken Türkiye'nin kendi değerleri ile çatışan devlet konumuna sokulması: AB'nin hazırladığı ve 2009 tarihinde uygulamaya sokulacak Lizbon kararlarında şu ifade yer almaktadır: AB üye ülkelerdeki kiliselerin ulusal hukukuna ve dini organizasyon ve topluluklara saygı gösterir, zarar vermez.(12) Dikkat edilirse burada sadece kiliseler ve kiliselerin faaliyetlerine özgürlük tanınmaktadır. Demek ki asıl sorun din hürriyeti değil, asıl sorun hedef ülkeleri kuşatmanın fikri ve kurumsal temelini oluşturmak ve ekümenizmi gerçekleştirmektir.

 

Dipnotlar:

 

1- Hem geniş bilgi hem de komitede yer önderler hakkında geniş bilgi için bakınız: Mustafa Yıldırım (2005: 437) Sivil Örümceğin Ağında, İst: Toplumsal Dönüşüm Yay.

2- Mustafa Yıldırım (2005: 431) Sivil Örümceğin Ağında, İst: Toplumsal Dönüşüm Yay.

3- William Christian Bullitt (1946:34) The Great Globe Itself: A Preface To World Affairs, New York: Charles Seribner's Sons.

4- Bullitt (1946:199)

5- Bullitt (1946:83, 110)

6- Yasin Aslan (2005:13) Gizli Belgeler Işığında Etnik Grupların Devleti Ele Geçirme Metotları: Baltanın Sapı Bizden, Ankara: Belge Yay.

7- Aytunç Altındal (2004: 67,71) Vatikan Ve Tapınak Şövalyeleri, İst: Alfa Yay.

8- Tzvetan Todorov (2005:30) Yeni Dünya Düzensizliği, (Çev: Ö. Faruk Turan) İst: Babıali Kültür Yay.

9-Bkz: Nadim Macit (2008) İmparatorluk Politikalarında Teo-stratejiler ve Türkiye, Ankara: Fark Yay.

10- Mother Jones, May / June: 2002: 46. (Akt: M. Yıldırım (2005:435)

11- Bu konuda daha önce yayınladığımız "Türkiye'de Kutsal Kuşatma" Cumhuriyet Strateji: 8-9, bakılabilir.

12- Treaty of Lisbon Amending The Treaty on European Union and Treaty Establisting The European Community, Article 16: C / 69. Nu: 1.

Gönderi tarihi:

Sevgili Dipnot ;

 

Geçmiş yazılarım incelendiğinde Görülecek ve Takdir Edilecektir ki ;

 

Bu Yazınızın Tam Karşılığı ve Net Cevabı Kesin ve Kati bir Anlatım Tarzı ve Akıllarda Soru işareti dahi bırakmayacak Şekilde Yayınlanmıştır.

 

Lütfen Siz ve Değerli Forumdaş Arkadaşlar Vakit Ayırıp ;

DİN İN ANLAMI ESARET Mİ ? ÖZGÜRLÜK MÜ ? Başlıklı Yazımı Okuyunuz.

 

( Kelimeler de Yetersiz Kalabileceğim Göz Önünde Bulundurulacak Olursa ) Anlaşılamayan Tüm Sorular Tarafımca Bizzat Yanıtlanacaktır.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
Sevgili Dipnot ;

 

Geçmiş yazılarım incelendiğinde Görülecek ve Takdir Edilecektir ki ;

 

Bu Yazınızın Tam Karşılığı ve Net Cevabı Kesin ve Kati bir Anlatım Tarzı ve Akıllarda Soru işareti dahi bırakmayacak Şekilde Yayınlanmıştır.

 

Lütfen Siz ve Değerli Forumdaş Arkadaşlar Vakit Ayırıp ;

DİN İN ANLAMI ESARET Mİ ? ÖZGÜRLÜK MÜ ? Başlıklı Yazımı Okuyunuz.

 

( Kelimeler de Yetersiz Kalabileceğim Göz Önünde Bulundurulacak Olursa ) Anlaşılamayan Tüm Sorular Tarafımca Bizzat Yanıtlanacaktır.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

 

Sevgili Dipnot ;

 

Böylelikle Hakikat Gün Işığına Çıkmış, Gerçekler Anlaşılmış ve Taşlar Gereken Yerlere Oturmuş, ve Doğrular Hakettiği Konuma Ulaşmıştır.

 

Evet. Tekrar Ediyorum ,

 

Bu Başlık Hakkında Verilebilecek Tam ve Kesin Yanıtlar, ve

Açıklık Getirilebilecek, Tüm Çelişkiler Adına Söylenebilecek Tüm Söz ler ;

 

DİN İN ANLAMI ESARET Mİ ? ÖZGÜRLÜK MÜ ? Başlıklı Yazıda Yerini Bulmuştur.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:
Sevgili Dipnot ;

 

Böylelikle Hakikat Gün Işığına Çıkmış, Gerçekler Anlaşılmış ve Taşlar Gereken Yerlere Oturmuş, ve Doğrular Hakettiği Konuma Ulaşmıştır.

 

Evet. Tekrar Ediyorum ,

 

Bu Başlık Hakkında Verilebilecek Tam ve Kesin Yanıtlar, ve

Açıklık Getirilebilecek, Tüm Çelişkiler Adına Söylenebilecek Tüm Söz ler ;

 

DİN İN ANLAMI ESARET Mİ ? ÖZGÜRLÜK MÜ ? Başlıklı Yazıda Yerini Bulmuştur.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

Bahsettiğiniz konu başlıklı yazınızı okudum...

Fakat benim anlattığım konu başlığı ile hiçbir alakası olmadığını belirtmek istiyorum...

Tekrar okumanızda fayda var diye düşünüyorum...

Ama sizin konu başlığında yolculuk yapan İki arkadaş ile bağlantılı olabilecek kişiler varsa bugüngü dinci zihniyetin cemaat ve arkadaşça yaptıklarını gayet güzel tertip, düzen ve tüm kontrol memurluklarını bunlarda görebilirsin...

 

DİPNOT...

Gönderi tarihi:
Bahsettiğiniz konu başlıklı yazınızı okudum...

Fakat benim anlattığım konu başlığı ile hiçbir alakası olmadığını belirtmek istiyorum...

Tekrar okumanızda fayda var diye düşünüyorum...

Ama sizin konu başlığında yolculuk yapan İki arkadaş ile bağlantılı olabilecek kişiler varsa bugüngü dinci zihniyetin cemaat ve arkadaşça yaptıklarını gayet güzel tertip, düzen ve tüm kontrol memurluklarını bunlarda görebilirsin...

 

DİPNOT...

 

Sevgili Dipnot ;

 

Üzgünüm lakin, Ben de Siz i ve Söylem inizi Tam olarak Anlayamadım.

 

Yoksa Beni Örgütçülük ile mi Suçluyorsunuz.

 

Ne Demek, '' Benim Konu başlığımda yolculuk Yapan iki Arkadaş'' Sizi İsim Vermekten Kim Alıkoyuyor ?

 

Ne Demek, '' Bu İki Ardadaş ve Onlarla Bağlantılı Olabilecek Kişiler '' Artık Neredeyse, Kendimi Kurtlar Vadisi nde gibi Hissetmeye Başlıyorum.

 

Ne Demek, '' Bunlarda ( O iki Kişi ve Bağlantılı Kişilerde ) Tertip Düzen ve Kontrol Görevlisi Olanlar Görülebiliyor.

 

Bence Sizin Hayal Dünyanız, Kesinlikle Siber Alemden daha Geniş ve Renkli. Burada Yalnızca Bu Görülüyor. Başka Birşey Değil.

 

 

Sevgili Dipnot ;

 

Zannımca Sizin Kasteddiğiniz Olgulamalar ; Bizim Alemimizde Kardeşlik, Dayanışma, ve Uhuvvet Kelimeleri ile Telaffuz Ediliyor.

ve Biz Mümin ler, Bununla Övünüyoruz, Gurur Duyuyoruz, Birbirimizi Daha da Sıkı Sarılıyoruz.

ve Kimse de Bizi Birbirimize Sarılmak ve Tek Yürek olmaktan Vazgeçiremeyecek.

Bu da Böylece Biline...

 

Kusura bakmayın ama, Size Dostça Bir Nasihat Vermek İstiyorum ;

Siz İnançsız Arkadaşlar da, Kendi aranızda Biz i Örnek Almalısınız.

Tabii ki, Eğer Bir Anlam İfade Edecek İse.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

  • 5 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
Bahsettiğiniz konu başlıklı yazınızı okudum...

Fakat benim anlattığım konu başlığı ile hiçbir alakası olmadığını belirtmek istiyorum...

Tekrar okumanızda fayda var diye düşünüyorum...

Ama sizin konu başlığında yolculuk yapan İki arkadaş ile bağlantılı olabilecek kişiler varsa bugüngü dinci zihniyetin cemaat ve arkadaşça yaptıklarını gayet güzel tertip, düzen ve tüm kontrol memurluklarını bunlarda görebilirsin...

 

DİPNOT...

 

Sn Dipnot,

 

Konusu geçen yerleri bende kudum , sizin yukarıda bahsettklerinizle alakası yok.

 

Saidi Kurdi cevherlerinin izleri.....

 

Tespitiniz için tebrikler.

 

Saygılar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.