Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KADIN VE PARFÜM... Burnumuzun dibindeki ... kokular...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesinde neler var neler...

 

Bir kadının, tanımadığı bir erkekle konuşması günah...

Dışarı çıkarken parfüm sürmek günah...

Sevgililerin el ele tutuşarak yürümeleri, birbirlerine sarılmaları günah...

 

Sitedeki görüşleri sürdürelim:

Erkek ve kadın bir diğeri için cinsi uyarıcıdır. Bu sebeple yabancı (aralarında evlilik bağı veya devamlı evlenme engeli bulunmayan) erkek ve kadınların birbirlerine karşı mesafeli davranmaları gereklidir.

Yine, yabancı bir kadının yabancı erkekle baş başa kalması da doğurabileceği sakıncalı sonuçlar dolayısıyla yasaklanmıştır. Hadislerde, aralarında nikâh bağı veya devamlı evlenme engeli bulunmayan bir erkek ile bir kadının, başkalarının görüşüne açık olmayan kapalı bir mekânda baş başa kalmaları yasaklanmıştır.

Bir hadiste Hz. Peygamber Kim Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü böyle bir durumda üçüncüleri şeytandırbuyurmuştur. Böyle bir durum karşı cins için tahrik edicidir, zinaya veya dedikoduya ve tarafların iffetlerinin zedelenmesine yol açabilir.

 

 

Kuranda zina ve fuhuş büyük günahlar arasında sayıldığı, zinanın dünyevi ve uhrevi cezasından söz edildiği gibi, erkek ve kadınların gözlerini haramdan korumaları, avdet yerlerini örtmeleri emredilmiş, böylece zinaya giden yolun bir yönüyle kapanmış olacağına işaret edilmiştir.

Bir hadiste Hz. Peygamber dil, ağız, el, ayak, göz gibi organların zinasından söz ederek zinaya zemin hazırlayıcı her türlü gayrimeşru ilişkinin, flört ve beraberliğin de bu nevi zina olduğunu belirtmiş, bunlardan da sakındırmıştır. Çünkü iffet ve namus bir bütün olup, o ancak onu lekeleyecek her türlü kötülük ve yanlışlıktan uzak kalınarak korunabilir.

 

Ne diyelim...

Eh ilahi yani... :)

  • Cevaplar 77
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Ya kadın ile erkeğin birbirlerine "Cinsel Obje" olarak baktıkları bir kültürden başka ne bekleyebilirsiniz ki?

 

Şöyle anlatmak isterim:

 

Sigara kullanıcıları çok iyi bilirler...

Sigara kullanmamış bir insan, sigara gördüğü zaman içi gitmez...

Çünkü sigarayı "İhtiyacı duyduğu" ya da "Ona aç olduğu" bir obje olarak görmez...

Burada sigara bir "Tatmin Aracı"dır ve sigarayı "Tatmin aracı" olarak görmeyen kimse,

O sigaraya karşı bir açlık duymadığı gibi,

İçtiği zamanda bir doyuma ulaşamaz...

Ancak zamanla bir kaç kere daha içerse

Kendisi o sigaradan zevk almaya başlar...

Sonra alışkanlık haline geldiğinde de, sigara onun için artık bir "Tatmin Objesi" oluvermiştir...

Sigara gördüğünde canı çeker...

İçmezse gerginleşir...

İçmek istemediği ve bırakmak istediği zaman dumanı gelirse burnunu kapatır ya da dumanı çekmemeye çalışır...

İçen birisini gördüğünde kafasını çevirir...

 

İşte bu Ahlaklı! ve Muhafazakar kesim

Bana sigara tiryakilerini anımsatıyor...

 

Normal bir kadın/erkek, bir erkek/kadının yanında durduğunda baştan çıkmaz...

Zinaya götürecek herhangi bir eyleme yönelmez...

Ben günde bir sürü insanlar yan yana geliyorum ancak hiçbiriyle:

"Uleyn kesin beni görünce tahrik olmuşsundur, hadi gel..." demiyorum...

Bana diyen de olmuyor...

Aynen sigara kullanmayan insana, sigara nasıl ki bir Tatmin Objesi olarak görünmüyorsa

İnsanlarda aslında karşı cinse "Cinsel Obje" olarak bakmıyorlar...

Çünkü o karşı cinsin görevi cinsel haz sağlamak değil karşı cinsine...

O kişiye "Cinsel Obje" yerine "İnsan" olarak bakabilmek önemli...

 

Oysa Ahlaklı! ve Muhafazakar kesime göre Saç bile bir Cinsel Obje...

Hatta bir çoğuna göre eller bile öyle...

Gerçi Üreme Bölgelerinden başka bir yere Cinsel Anlam yüklemek ve oradan tatmin olmak "Fetişizm" olarak adlandırılıyor ama neyse...

Onlar "El"den, "Diz"den, "Omuz"dan, "Saç"tan, "Koku"dan ve hatta yan yana gelmekten bile tahrik olup, yüzleri kızarırken Fetişist olmuyorlar...

Ama biz bu bölgelerden tahrik olmayıp, açık bırakılmalarını normal karşıladığımızda "Ahlak-sız" oluyoruz...

Ne büyük bir kandırmaca...

 

Ahlaklı! Muhafazakar kesim aynen Sigara Tiryakilerine benzerler...

Sigara, tiryakiler için bir tahrik unsurudur, ihtiyaç duyup içmediklerinde içleri gider...

Cinsel Obje olmadığı halde bedenimize ait bir çok bölge Ahlaklı kesim için Cinsellik arzulatıcı yerdir...

 

Yani bu, dünyaya nereden baktığınızla ve "Ahlak" denen şeyi nasıl tanımladığınızla alakalıdır...

Dünyaya "Şeyinizden" mi bakıyorsunuz,

Yoksa "İnsanlık"tan mı?

 

Mesele budur...

Gönderi tarihi:

...........................

Onlar "El"den, "Diz"den, "Omuz"dan, "Saç"tan, "Koku"dan ve hatta yan yana gelmekten bile tahrik olup, yüzleri kızarırken Fetişist olmuyorlar...

Ama biz bu bölgelerden tahrik olmayıp, açık bırakılmalarını normal karşıladığımızda "Ahlak-sız" oluyoruz...

Ne büyük bir kandırmaca...

 

Ahlaklı! Muhafazakar kesim aynen Sigara Tiryakilerine benzerler...

Sigara, tiryakiler için bir tahrik unsurudur, ihtiyaç duyup içmediklerinde içleri gider...

Cinsel Obje olmadığı halde bedenimize ait bir çok bölge Ahlaklı kesim için Cinsellik arzulatıcı yerdir...

 

Yani bu, dünyaya nereden baktığınızla ve "Ahlak" denen şeyi nasıl tanımladığınızla alakalıdır...

Dünyaya "Şeyinizden" mi bakıyorsunuz,

Yoksa "İnsanlık"tan mı?

 

Mesele budur...

 

Son zamanlarda gayet açık, net ve özlü yazıların var sayın Boşig. Tümünü zevkle okuyor, tebrik ediyorum. Bu yazıyı namus bekçileri de ibretle okurlar umarım.

Gönderi tarihi:
Son zamanlarda gayet açık, net ve özlü yazıların var sayın Boşig. Tümünü zevkle okuyor, tebrik ediyorum. Bu yazıyı namus bekçileri de ibretle okurlar umarım.

Sayın Bilimselci...

Çok sağolun...

 

Ama beni düşündüren, bu kadar açık bir gerçeği

Kimselerin kendilerine bile itiraf edememeleri...

 

Kaldı ki buraya yazmaktan korkmasınlar...

Zira günah!

Gönderi tarihi:
Bir hadiste Hz. Peygamber ‘Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü böyle bir durumda üçüncüleri şeytandır’ buyurmuştur. Böyle bir durum karşı cins için tahrik edicidir, zinaya veya dedikoduya ve tarafların iffetlerinin zedelenmesine yol açabilir.”

 

Şeytana uydum lafıda burdan geliyor heralde :). Sevilmeyen şeytan nasılda iyi bir hale getiriliyor kadın yüzünden. Birden bire erkeğin ortağı oluveriyor. Kadın yan baktı erkek tahrik oldu, kadın sağa sola baktı erkek tahrik oldu, kadın çarşafla yürürken eee birazda kiloluysa sağı solu sallandı erkek yine tahrik oldu. Kadının işi gerçekten de çok zor. Bu tahriklerin :)sonunda erkek kadınla birlikte oldu birde zina giriyor işin içine. Kadının işi yine çok zor 4 tane erkek şahitle uğraşacak.

Gönderi tarihi:

Yahu biriniz bile şu siteyi okumadınız mı?.. herneyse..

Ayrıca diyanete sataşarak bir yere varılmaz. Zaten diyanet, imam hatip vs. vs. gibi kurumlar islam kültürünü tekelinde bulundurmak isteyenlerce bilinçle açılmış kurumlardır. Bugün biraz düşünmek yeterli, laikliğin en büyük bekçisidir diyanet. Biraz geniş düşünelim. Diyanet olmasa bu örgütlenme oranı artacak, imam hatipler olmasa ''eğitim hakkı'' diye geniş çaplı hareketler başlayacak... Deneyelim isterseniz.. :) Bana uyar..

 

Saygılar

Gönderi tarihi:
Yahu biriniz bile şu siteyi okumadınız mı?.. herneyse..

Ayrıca diyanete sataşarak bir yere varılmaz. Zaten diyanet, imam hatip vs. vs. gibi kurumlar islam kültürünü tekelinde bulundurmak isteyenlerce bilinçle açılmış kurumlardır. Bugün biraz düşünmek yeterli, laikliğin en büyük bekçisidir diyanet. Biraz geniş düşünelim. Diyanet olmasa bu örgütlenme oranı artacak, imam hatipler olmasa ''eğitim hakkı'' diye geniş çaplı hareketler başlayacak... Deneyelim isterseniz.. :) Bana uyar..

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın örgütlenmesinin mantığını biliyorum ama benim eleştirim buna değil...

Ha istenirse bu baksettiğiniz örgütlenmelere de bir eleştiri yöneltilir, sorun değil İ'tezele...

 

Benim eleştirim,

İnsanların kendi bakış açılarını meşrulaştırma adına kendi kusurlarının farkına varamamalarınadır...

 

Ya da diğer insanları "Ahlak-sız" olarak niteleyenlerin,

Asıl "Ahlak-sızlığı" yapmalarına rağmen

Sütten çıkmış ak kaşık edasında olmalarınadır...

 

Özellikle "Vakit Gazetesi" taifesinedir...

 

Şu "Eğitim Hakkı" meselesini anlamış değilim...

Bir kadın nasıl olurda "İmam-Hatip Eğitimi Hakkı" talep edebilir ki?

İslam'da "Kadın İmam" diye birşey yok ki?

İmam-Hatip bitirip atanmış kaç kadın var?

Gönderi tarihi:

Örtünme farzdır, insanlar da Allahın farzını yerine getirmek için örtünürler. Ya da öyle olması gerekir. Yani örtünmeye de namaza niyet eder gibi niyet etmek örtünme ile yapılan ibadeti hissetmek gerekir.

 

Örtünme ibadet olduğuna göre, bu ibadeti insanların tahrik olmalarını engellemek için yapmak bizim toplumumuzda ters algılanıyor(buradaki itirazda haklılık payı olsa da neyin ne zaman olacağının garantisini kimse veremez) ayrıca her türlü garanti verilmesi halinde de mahrem olanların yanında örtünmek gerekiyor.çünkü garanti halinde örtünmeyin gibi bir emir Ayetlerde geçmemektedir.), bu durumda da ibadet olduğu için tanınmak için yapmak gerekiyor.

 

Şimdi tüm ibadetlerde olduğu gibi örtünme de Allah için yapılır. Karşı cinsdeki oluşturduğu düşünceyi de hesaba katarsın ya da katmazsın. Bilinmesi gereken İnsanların etkilenmemesi bu ibadetin yapılmasını engellemez. Kaldıki kimsenin etkilenmeyeceğini söylemek sokakları tanımamaktır.Etkilenenler de hem niye müminler olur anlamış da değilim. Müminlere böylesi yakıştırma yapılması onlar hakkındaki önyargılarınızdır.

 

Ben erkek olarak bakmamakla yükümlüyüm. Bu görevin bana verilmesi beni doğuştan feşit mi yapacak? Yahu Allah korkusu olan hiçbir müminde sizin dediğiniz yakıştırmanın zerresi yoktur. Böyleyken Allah ın C.C. emirlerini yerine getiren insanları şehvet düşkünü feşit olarak nitelemek saçmalıktan başka bir şey değildir. Allah tan C.C. korkan bir mümini şeytan yoldan çıkaramamış da (sözüm meclisten dışarı) kadın mı çıkaracak. Kadını günahlara alet yapmaya yarayan yorumları sizlere iade ederim…

 

inananları kötü ve feşist göstermek kimsenin haddine değildir.. tabiki inanmayana da demeyeceğiz. suçu işleyene diyeceğiz. farazalarda hep inananların kötü gösterilmesi olmuyorr ama...

 

Yasaklar kötülerden korunmak içindir ve inananlar kötü değildir..

Gönderi tarihi:

 

Benim eleştirim,

İnsanların kendi bakış açılarını meşrulaştırma adına kendi kusurlarının farkına varamamalarınadır...

 

Ya da diğer insanları "Ahlak-sız" olarak niteleyenlerin,

Asıl "Ahlak-sızlığı" yapmalarına rağmen

Sütten çıkmış ak kaşık edasında olmalarınadır...

 

Özellikle "Vakit Gazetesi" taifesinedir...

 

 

kimse kimseyi ahlaksızlıkla suçlamıyor. bilakis bu yakındığınız şeyi sizden başka da yapan yok burda...

 

ayrıca tanımyapalım:kadınlara şehvet geçirerek bakanlar daha da ileri gidip bunu kadına hissttirip onu rahatsız edenler tazizciler ahlaksızdır, ve bunu kim yaparsa yapsın ahlaksızlık olduğunda da şüph eyok..

 

artık bundan sonra taciz fiilinin faillerine ahlaksız demek varken; kendimize göre taciz fiilini işleyecek müstakbel tacizciler (size göre ben ve benim benzediklerim) oluşturup da kimseyi eleştirmeye gerek yok.

Gönderi tarihi:
Ayrıca diyanete sataşarak bir yere varılmaz.

Sevgili i'tezele,

Diyanete sataşarak değil, Diyaneti yok ederek bir yere varılır.

 

 

Yahu biriniz bile şu siteyi okumadınız mı?.. herneyse..

Zaten diyanet, imam hatip vs. vs. gibi kurumlar islam kültürünü tekelinde bulundurmak isteyenlerce bilinçle açılmış kurumlardır.

Diyaneti açan kişi Mustafa kemal Atatürk'dür ve Atatürk asla İslam kültürünü elinde bulundurmak istememiştir. Eğer bunu isteseydi, en azından İslam ülkeleri tarafından kendisine teklif edilen halifeliği reddetmezdi.

"islam kültürünü tekelinde bulundurmak isteyenlerce" demişsin. Bunu şöyle düzeltebiliriz: "İslam kültürünü tekelinde bulundurmak isteyenler tarafından ele geçirilmiştir.". Çünkü yukarda da belirttiğim gibi; Diyanet'i kuran kişi Atatürk'tür ve Atatürk İslam kültürünü değil, çağdaş batı kültürünü(*1) hedef göstermiştir.

Bu günkü Diyanet'in Atatürk'ün kurduğu Diyanet ile uzaktan yakından alakası kalmamıştır. Örneğin şu aşağıdakilerin hepsi Atatürk'ün ölümünden sonra getirilmiştir:

 

Yıl 1945:

İmam hatip okullarının açılması.

 

Yıl 1945:

İlahiyat fakültelerinin açılması.

 

Yıl 1945:

İlk okulların beşinci sınıflarına seçmeli din dersi getirilmesi.

 

Yıl 1959:

Liselere seçmeli din dersleri getirilmesi.

 

Yıl 1965:

İmam hatip mezunlarına öğretmen olma hakkı.

 

Yıl 1965:

Diyanet işleri Başkanlığına din eğitimi, kuran kursları ve yayın hakkı verilmesi.

 

Yıl 1967:

İmam hatip mezunlarına üniversitelere girme hakkı.

 

Yıl 1982:

Sunni İslam din derslerinin alevilere, şiilere, dinsizlere ve ateistlere de verilmesi dahil olmak üzere, tüm okullarda zorunlu hale getirilmesi.

 

 

Atatürk'ün kurduğu Diyanet'le şimdiki Diyanet'in birbiriyle hiç ama hiç alakası olmadığını gördün değil mi?

Peki o zamanki Diyanet'in görevleri neydi? Dinleri ve dincileri kontrol altında tutmak ve halkı-devleti onların zararlı etkilerinden korumak.

Şimdiki Diyanet'in görevleri nedir?

1- Halka zorla din pompalamak, din aşılamak.

Hangi dini? Bütün dinleri mi? Hayır sadece sunni İslam dinini aşılamak, dayatmak.

2- İsteyerek ve istemeyerek Cumhuriyet, laiklik ve Atatürk düşmanı şeriatçılar yetiştirmek.

3- İslam dinini makyajlama, kamufle etme yoluyla halka cici göstermeye çalışmak ve böylece de modern görüşlü laik Atatürkçüleri din altında tutabilmek.

4- Aleviden, sunniden, hristiyandan, yahudiden, laikten, antilaikten, dinliden, dinsizden, ateistden, satanisten alınan vergilerden haraç kesmek ve bu haracı sunni İslam dinini ayakta tutmaya yönelik harcamak. Yok olmasını engellemek.

 

Yani; kısaca ve özetle; bir mafya.

Devletin içine kadar girmiş vede Diyanet adını ele geçirmiş bir mafya. Halkı da cennet ve cehennem yoluyla korkutup sindirmiş bir mafya.

Ne mafyası mı? Arap emevi devletinin mafyası. Türkleri kesip, kılıçtan geçirerek, kadınlarımıza kızlarımıza tecavüzler ederek zorla müslümanlaştırmış, Araplaştırmış olan Arap emevi devletinin uzantısı.

O Arap emevileri Türkleri zorla müslümanlaştırdıktan sonra bu topraklardan gitmediler. Arkalarında Araplaştırdıkları Türkleri ve Türkleşmiş Arapları mirasçı olarak bıraktılar. Bu mirasçılar Türk milletini yüzyıllardır sömürdüler ve hala sömürmekteler.

Bu mafyanın mirasçıları osmanlı zamanında faaliyetlerini çeşitli adlar altında sürdürdüler. Ancak Atatürk onları geri püskürttü ve şimdikinden çok daha laik ve hatta şu anda dünyanın en laik ülkelerinden bile daha laik bir ülke kurdu.

Atatürk'ün ölümünden sonra ise, yukardaki listelemede de gördüğün gibi; yıl yıl bu mafya geri döndü. Daha doğrusu zaten var olup gizlenmiş olan mafya; Ata'nın ölümünden sonra yüzünü göstermeye başladı.

İlk önce Diyanet'i ele geçirdi daha sonra ise Diyanet sayesinde tarikatlar ve dinci siyasi partiler kurmaya başladı. Üstelik halktan kestikleri haraçla büyüdüler.

Hani bir bankaya para yatırmaya giderken arkandan biri gelip, silah olup olmadığı belli olmayan bir cismi sırtına dayayarak; "kıpırdama yakarım" der ya! Bunlar da aynen öyle halkın haracını kesitiler yüzyıllardır. Var olup olmadığını halkın anlayamayacağı bir cehennemi halkın sırtına dayayarak; "kıpırdama yanarsın" dediler ve haracı böylece kestiler.

Hala da devam ediyorlar.

 

1: Kimilerine göre batı çağdaş değildir. Bence de "yeterince" çağdaş değildir ama en azından "batı çağdaş değildir" diyenlerden ve İslam aleminden çok daha fazla çağdaştır.

 

 

laikliğin en büyük bekçisidir diyanet.

Laikliğin en büyük düşmanıdır Diyanet.

Laikliğin Diyanetten daha büyük bir düşmanı yoktur. Ne tarikatler, ne hacılar, ne hocalar, ne şeyhler nede şıhlar, nede cüppeli Ahmet hocalar. Bunların hepsi Diyanet'in ürünüdür. Çünkü diyanet;

1- Devlet eliyle kestiği resmi haracını cami ihaleleri, hac organizasyonu, imamlara ödenen maaşlar vs. gibi yüzlerce yoldan bu kesime aktarak tarikatleri güçlendirdi.

2- Diyanet, devletin aydın vatandaş yetiştirmesini engelleyerek Arap'ın putuna kul yetiştirmesini sağladı ve böylece de kullaştırılmış beyinlerin bu tarikatlerin eline düşmesi kolaylaştırdı.

 

Bu yüzden, Diyanet laikliğin en büyük düşmanıdır. AKP, ve diğer dinci partilerin bile hepsi Diyanet'in ürünüdür. Hepsi birbirleriyle hala oğlu, amca kızı, vs. akrabadır. Hepsi de taşranın ve varoşların Araplaştırılmış insanlarıdır.

 

 

Diyanet olmasa bu örgütlenme oranı artacak

Hayır artmayacak, azalacak ve zamanla yok olacak. Çünkü o tarikatler Diyanet olduğu için varlar. Diyanetin içi bile o tarikatlerin müridleriyle dolu.

Diyanet olmayınca para muslukları kesilecek, böylece de beyin yıkama merkezlerini ayakta tutamayacaklar. Böylece de parasızlıktan yok olacaklar.

Halk onlara para mı verir? Halkın onlara vereceği para onların dişinin kovuğuna bile gitmez. Devlet para musluklarını kestimi yok olur giderler. zayıflamaya başladıkları anda zaten kendilerine para verecek kadar saf bir halkı karşılarında bulamazlar. Zira o saf halkı da onlar yaratmak zorunda.

 

 

 

imam hatipler olmasa ''eğitim hakkı'' diye geniş çaplı hareketler başlayacak

Eğitim hakkı mı? Ne eğitimi? Fizik mi? Tarih mi? Jeoloji mi? Tıp mı? Yoksa cinler, periler ve ruhlar aleminin eğitimi mi?

Peki ya biri de çıkıp "ben de fal eğitimi istiyorum" derse ne olacak? Bu da mı eğitim hakkı olacak?

Biri de çıkıp; "ben de medyum olmak istiyorum, büyü eğitimi istiyorum" derse?

Satanizm eğitimi? Hristiyanlık eğitimi? Musevilik eğitimi? Ateizm eğitimi? Bunlar ne olacak?

Sadece sunni islam dininin eğitimi mi eğitim sayılacak? Şimdi olduğu gibi sadece İslamın sunni mezhebinin eğitimi verilip, diğer dinler dinden sayılmayacak mı?

Laik bir devlet kendine bir din seçip; "hak din budur, bunun eğitimini size vereceğim" diyebilir mi?

Laikliği de boşver, bu davranış hukuk devletine yakışır mı? Yoksa laikliği boşverip, hukuk devleti olabilme adına bütün dinlere mi eğitim vereceğiz? Bu teknik olarak ve maddi olarak mümkün mü?

Haydi bunu da yaptın diyelim; din olmayıp da, diğer ruhlu, perili, cinli, fallı, büyülü inanışlar ne olacak? Devlet falcıya fal eğitimi verebilir mi?

Haydi diyelim ki; din eğitimi gerekli, diğerleri değil. Bunu laik bir devlet söyleyebilir mi?

 

Kaldı ki; Diyanetin, imamhatiplerin ve din derslerinin kalkması demek, din eğitimi hakkının alınması demek değildir.

Din eğitim hakkının alınması demek, halkın din eğitimi almasını "yasaklamak" demektir.

Halklar her aklına geleni kendine hak sayıp, bunu da devletten bekleyemez.

Benim de otomobil sahibi olma hakkım var değil mi? Bu hak elimden alınamaz değil mi? O halde devlet bana otomobil alsın.

Yurt dışında tatil yapma hakkım var değil mi? O halde devlet beni yurt dışına tatile göndersin.

Daha da abartalım; benim 50 metrelik bir yat alma hakkım var değil mi? Devlet bana 50 metrelik bir yat alsın.

Yoksa yaygarayı koparırım. Birileriyle birleşip ayaklanırım. Geniş çaplı hareketler başlatırım.

 

Saygılar, sevgiler.

Gönderi tarihi:

laik bir ülke olmadık ki arkadaşlar

hem laikligi kutsallaştırıyoruz hemde diyanet için ses vermiyoruz

kaldırılsın gitsin bence diyanet

yani bunu en laik kurumumuz ordu neden istemez anlamıyorum

yani genelkurmaydan bi emir çıksa olmaz degil hani

:)

Gönderi tarihi:
kimse kimseyi ahlaksızlıkla suçlamıyor. bilakis bu yakındığınız şeyi sizden başka da yapan yok burda...

Hayır arkadaşım, örtünmek bir ibadet değildir...

Amacı, erkeğin kadından şehvet duyacağının düşünülmesi

Ve bunun engellenmek istenmesidir...

 

Başörtüsü takan her kadın,

Takmayana oranla kendisinin daha özel, daha namuslu olduğunu zanneder...

İstedikleri kadar reddetsinler, bu böyledir...

 

"Aaa bak ne güzel kendisini sergilemiyor!" düşüncesi hakimdir...

 

Büyüklerinize, yaşlılarınıza sorunuz...

Baş örtüsünü:

"Evlenmiş, ev-bark kurmuş, dininde ve imanında, namuslu kimselerin taktığından" şüphe duymazlar...

 

Bilinen gerçekleri kendinizce kılıflara sokmayınız bence...

ayrıca tanımyapalım:kadınlara şehvet geçirerek bakanlar daha da ileri gidip bunu kadına hissttirip onu rahatsız edenler tazizciler ahlaksızdır, ve bunu kim yaparsa yapsın ahlaksızlık olduğunda da şüph eyok..

Kızcağızların açıkta olan omuzlarını ve bacakların "flu"layıp "Bakarken utandık, kızardık, kafamızı çevirdik." demek,

O küçücük kızları "Seks Objesi" olarak teşhir etmektir...

Asıl utanılacak şey budur...

Asıl ahlaksızca olan şey budur...

 

Asıl ahlaksız olan şey;

Cinsellikle ve Arzulamakla alakası olmayan vücuda ait kısımları

"Aman erkek arzular!" ve "Tanrı emridir!" diye kadınlara kapattırılması,

Hapishane gibi onları denk altına almaktır...

 

Erkeğin iradesizliğinin yükümlülüğünü kadına yüklemektir ahlaksızca olan...

artık bundan sonra taciz fiilinin faillerine ahlaksız demek varken; kendimize göre taciz fiilini işleyecek müstakbel tacizciler (size göre ben ve benim benzediklerim) oluşturup da kimseyi eleştirmeye gerek yok.

İlla ki insanı dille, sözle taciz etmek gerekmiyor...

Dediğim gibi, kendisini ahlaklı olarak lanse etmek için

Küçücük kızların Cinsel Olmayan uzuvlarını, cinsel objeymişçesine

"Bakarken utandık, bu mu çağdaşlık!" diyerek teşhir etmek,

Utanılacak en ahlaka mugayyir harekettir...

En abes tacizdir bu...

Vakit Gazetesi kim oluyorsa, kızcağızları bu şekilde lanse edebiliyor?

 

Diyanet İşleri nasıl olurda Parfümü baştan çıkarıcı olarak lanse edebilir?

Kaç erkek ya da kadın gördünüz, parfüm kokusu duyar duymaz mastürbasyon yapmış olsun ya da aklına cinsellik gelsin...

 

Kaç erkek ya da kadın aynı ortamda olduğu her erkeği arzulamış ya da arzular, iç geçirir?

Kendinizden pay biçin biraz...

İradeli bir adam, ne kadar açık olursa olsun baştan çıkar mı?

Ya da baştan çıkıyorsa, iradesizse, bunun sorumlusu kadın mıdır?

 

Aynı ortamda bulunduğunda karşı cinsini arzulayacağını kim düşünür?

Aynı ortamda bulunduğunda karşı cinsini arzulayan insan düşünür tabii ki...

O fetvayı ya da Ayeti veren kimse de öyle düşünüyor mutlaka...

Ama herkes o kadar fetişist ya da sapkın değil...

Herkesin içi o kadar çürümedi daha...

Herkesin içi o kadar fesat değil...

Gönderi tarihi:

sorun birazcık şu olsa gerek;

 

her erkek ve her kadın en nihayetinde karşı cinsini arzular

işin dogasıda bu, doganın kanunuda bu, yaratılışda bu vb.

 

yoksa

şu, şunla oturmuş arzulamamış, şu adam fetva verdiyse kesin kendisi her dişiyi görünce arzular vb. yorumlar çok çocuksu kaçar...

bu işin çürüme veya sapkınlıkla vb. alakasıda yok kanımca, en basit insan dogasından kaynaklı bir sorun olarak ele almak lazım...(sapıklık daha farklı bir durum, hastalık vb.)

 

işin temeli, kişileri zinaya yaklaştıracak herhangi bir durum ve hisden korunmasını istemek

kadın ve erkek birbirleri içindir, çocuksu yorumlardan kaçınalım, yada kendi basit hislerimizi herkese yıkmayalım, herkes bizim gibi degil diye sorunlu degildir vb..

Gönderi tarihi:
Ya kadın ile erkeğin birbirlerine "Cinsel Obje" olarak baktıkları bir kültürden başka ne bekleyebilirsiniz ki?

 

.

.

.

Yani bu, dünyaya nereden baktığınızla ve "Ahlak" denen şeyi nasıl tanımladığınızla alakalıdır...

Dünyaya "Şeyinizden" mi bakıyorsunuz,

Yoksa "İnsanlık"tan mı?

 

Mesele budur...

 

Yüreğine ve kalemine sağlık sevgili dostum...

 

Biliyormusunuz...

100 yıl önce bugünlerde, İttihatçıların en büyük korkusu neydi biliyor musunuz:

Ayrılıkçı hareketlerin imparatorluğu bölmesi...

Avrupa'nın dayattığı reformların Osmanlı'yı parçalaması...

Sarık saran yobazlarla gericiliğin patlaması...

Tanıdık geliyor değil mi?

100 yıldır aynı korkuları gezdiriyoruz zihnimizde...

Tabii 4 milyon kilometrekarelik toprağın 3 milyon 200 binini, 1460 günde kaybetmiş olmanın, kolektif hafızada yarattığı tahribatı da...

Bu dinci zihniyetin topluma sunduğu reçetelerin bir kanserden farkı hiçbirzaman bu kadar öldürücü olmadı...

Ama şurasıda bir gerçek...

Sorunu küçümsemeden, hafife almadan bu tırmanışı anlamak, ulusal marşın neden "Korkma" diye başladığını hatırlamak lazım.

Sonra kitlelerde güven yaratacak, yaşam riskini azaltacak sosyal politikalar oluşturmak...

Birşekliyle Kaygıları yatıştırmak ve Yaraları sarmak...

 

Biz tehlikenin ve ... kokuların farkındayız...

Ve tüm bu gerici, çağdışı ve anlamsız olup bitenler karşısında ses olmanızın, yürek olmanızın inanılmaz gücünüzünde...

Sevgi ve saygılar...

Gönderi tarihi:

 

 

Şu "Eğitim Hakkı" meselesini anlamış değilim...

Bir kadın nasıl olurda "İmam-Hatip Eğitimi Hakkı" talep edebilir ki?

İslam'da "Kadın İmam" diye birşey yok ki?

İmam-Hatip bitirip atanmış kaç kadın var?

 

Evet, anlamış değilsiniz.. :)

Demek istediğim imam-hatipler de olmasa: ''Başörtülü kızlarımızı okutamayacak mıyız?'', ''Örtülüyüz diye okutmuyorlar'' vb. söylemler üzerinden hareketlenmeler başlayacağıdır. Böyle bir sürecin sonunda oluşması muhtemel bir çok hareket, bu konu üzerinden sürdürdüğü politikalarla bugünkünden çok daha fazla aktif olabilme imkan ve alanına sahip olacaktır.

Gönderi tarihi:
Evet, anlamış değilsiniz.. :)

Demek istediğim imam-hatipler de olmasa: ''Başörtülü kızlarımızı okutamayacak mıyız?'', ''Örtülüyüz diye okutmuyorlar'' vb. söylemler üzerinden hareketlenmeler başlayacağıdır. Böyle bir sürecin sonunda oluşması muhtemel bir çok hareket, bu konu üzerinden sürdürdüğü politikalarla bugünkünden çok daha fazla aktif olabilme imkan ve alanına sahip olacaktır.

 

Evet ama sizde anlamış olamazmısınız.... ;)

 

Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var:

 

"İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü"

 

Önceki gece NTV'de akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü.

Tahran'da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, İran'daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, Türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. İsmi kontrol ettik; doğruydu.

Mektup, 1991-94 yılları arasında Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan geliyordu.Yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.

Yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.

İşte Handan Haktanır'ın "türban uyarısı":

 

"Ruj süreni sopaladılar"

"Tahran'da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:

Tayin yerimiz olan Tahran'a uçağımız inerken 'hicab'ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:

'Nasıl olsa burası benim ülkem değil. Birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. Çok şükür ki biz Atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.'

Tahran'daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) 'hicab'sız dolaşan tek bir kadın görmedim. Bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.

Bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. Bu hanım bir keresinde 'Eğer Müslümanlık buysa, Hıristiyan olduğum için çok şanslıyım' demişti.

 

"Süreç 3 yılda tamamlandı"

"Tayinimizin ilk günlerinde İranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak Türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.

Bir gün okullarına gittiklerinde kapıda 'Bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine' dair bir kâğıt bulmuşlardı.

Dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. Ondan sonra ise çok geç olmuştu.

İtiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için 'hicab'lı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.

Bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. Evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. Bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.

 

"Rüyamda korkuyordum"

Ancak, bir süre sonra vestiyerden 'hicab'ımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. 'Hicab', benim için de artık bir refleks haline gelmişti.

Öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor 'Devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım' diye paniğe kapılıyordum. İşte o zaman, 'hicab'ın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.

O nedenle Türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.

En içten saygılarımla..."

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak... http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=6096

Gönderi tarihi:
Diyaneti açan kişi Mustafa kemal Atatürk'dür ve Atatürk asla İslam kültürünü elinde bulundurmak istememiştir. Eğer bunu isteseydi, en azından İslam ülkeleri tarafından kendisine teklif edilen halifeliği reddetmezdi.

 

 

Bir sistem onu yıkabilecek olan ve tehlike oluşturabilecek diğer sistemi kendinde bulundurur ki, bu tehlike oluşturma riski olan sistemde herhangi bir dalgalanma olduğunda onu daha rahat durdurabilsin. zira ''sizi yıkacak yumruk sert olandan ziyade, nerden geldiğini göremediğiniz yumruktur.'' Aşı da bir mikroptur mesela, vücuda alınır ki bağışıklık oluşabilsin. Mustafa Kemal'in diyaneti tekelinde bulundurmak istemesindeki amaç budur. Bu amaç zaten hilefeti sürdürmekten geçmeyeceği için, hatta tamamen ters düşeceği için teklif edilen halifeliği geri çevirmiştir. Aksi durumda aşı mikrobunu vücuda almanın sebebi de hasta olmayı istemek olurdu. Burada farklı iki ideolojiden söz ediyoruz. Biri diğeri için yıkıcı olacağı için hastalık ve mikrop örneğini verdim; yanlış anlaşılmak istemem. Hiç anlaşılmasın daha iyi. :)

 

Bunun dışında, tarzınız bana pek bir tanıdık geldi sn. Notamatik. Acaba başka bir forumdan mı, ya da herneyse.. :)

Gönderi tarihi:
Evet, anlamış değilsiniz.. :)

Demek istediğim imam-hatipler de olmasa: ''Başörtülü kızlarımızı okutamayacak mıyız?'', ''Örtülüyüz diye okutmuyorlar'' vb. söylemler üzerinden hareketlenmeler başlayacağıdır. Böyle bir sürecin sonunda oluşması muhtemel bir çok hareket, bu konu üzerinden sürdürdüğü politikalarla bugünkünden çok daha fazla aktif olabilme imkan ve alanına sahip olacaktır.

Yapma lütfen İ'tezele...

"3 Çocuk doğurun"

"Katili affetme yetkisi devletin değil, maktülün ailesinindir"

"Kadınlar çalışmasın"

"Kadınlar erkeklerle bir arada durmasın"

Diyebilen bir iktidara ve bu koşullanmışlıklarla, Kadının ikinci sınıf insan olduğunu kabullenmiş bir halka sahibiz...

 

Ve bu "İkinci Sınıf"çılığın adına, yine Türbana "Özgürlük Simgesi" diyebildikleri gibi

"Eşitlik" diyorlar...

"Kömürle" ve "Parayla" oy satın almaya "Demokrasi" dedikleri gibi...

"Ümmetçiliğe"de "Milliyetçilik" dedikleri gibi...

"Takıyye"ciliğe "Atatürkçülük" dedikleri gibi...

 

Öyle ki Kadınlardan "İmam" olamayacağı İslam Kültürünün birebir öğesidir...

Bunu söylemek zor değil ki kadınlar bunu reddetsin.

Farz olmadığı halde Tübanı bu kadar sahiplenen İslam Kadınlarına

Yetkili bir ağızdan

"İslamda Kadın İmam Yoktur" denildiği vakit, böyle bir haktan bahsetmeyecek kadar ikinci sınıf olmaya alışıktırlar...

 

Çıkıpta bir fetva verip kadınların o söylediğin taleplerini engellemek,

Din kisvesi ile bu talebin önüne geçmek çok mu zor sanıyorsun...

Sanırım sende bunu biraz anlamamışsın arkadaşım...

Gönderi tarihi:
Evet ama sizde anlamış olamazmısınız.... ;)

 

Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var:

 

"İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü"

.

.

.

Kaynak... http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=6096

 

 

 

Zihinsel, düşünsel kaygı ile yola çıkıp, insani bir istemle yol almayan her yeni düzen bir süre sonra dikatatörlüğe dönecektir. Sözünü ettiğim olması gereken şey denge değil; ancak bu kadar uç bir örneğe ancak cehalet götürebilir insanları. Şunu her zaman söylerim, batı ve batıdan gelen herşey kadın bedenin meta olarak görülüp bunun üzerinden sömürgecik faaliyetlerinin yürütülmesine zemin hazırlamıştır. Bugün kadın ve erkek karşı karşıya geldiğinde birbirlerine insan değil kadın ve erkek gözüyle bakabilmektedirler. Bu batıda daha da kuvvetlidir.

 

Nereden geldiğini ve nereye gittiğini bile kadın ve erkeklerin oluşturduğu ideal toplum düzenine, özlemle..

Saygılar

Gönderi tarihi:
Zihinsel, düşünsel kaygı ile yola çıkıp, insani bir istemle yol almayan her yeni düzen bir süre sonra dikatatörlüğe dönecektir. Sözünü ettiğim olması gereken şey denge değil; ancak bu kadar uç bir örneğe ancak cehalet götürebilir insanları. Şunu her zaman söylerim, batı ve batıdan gelen herşey kadın bedenin meta olarak görülüp bunun üzerinden sömürgecik faaliyetlerinin yürütülmesine zemin hazırlamıştır. Bugün kadın ve erkek karşı karşıya geldiğinde birbirlerine insan değil kadın ve erkek gözüyle bakabilmektedirler. Bu batıda daha da kuvvetlidir.

Nereden geldiğini ve nereye gittiğini bile kadın ve erkeklerin oluşturduğu ideal toplum düzenine; özlemle..

 

Nedir Erkek ile Kadının birbirine Kadın ve Erkek gözü ile bakmamasının koşulu?

İkisini de türbana bürümek midir?

 

Tamam, insanlara cinsiyetleri ön koşulu ile bakmayalım ama bazı insanların inançları zaten en başta bunu yapıyor...

Hatta daha beterini yapıyor ve cinsel organ olmayan uzuvları bile cinsel uzuvmuşçasına teşhir ediyor...

Bu daha kötü değil mi?

 

Sen omuza, dize bakıp tahrik olan sağlıklı bir kadın ya da erkek gördün mü?

 

Kaldı ki sağlıksız bir Fetişistin bu ahlaki olmayan eyleminin yükümlülüğünü niye karşısındaki nesneye yükleyelim?

 

Başkası şeyine sahip çıkamıyor diye kişileri denk almaya ne hakkımız var?

Gönderi tarihi:
................

Şunu her zaman söylerim, batı ve batıdan gelen herşey kadın bedenin meta olarak görülüp bunun üzerinden sömürgecik faaliyetlerinin yürütülmesine zemin hazırlamıştır. Bugün kadın ve erkek karşı karşıya geldiğinde birbirlerine insan değil kadın ve erkek gözüyle bakabilmektedirler. Bu batıda daha da kuvvetlidir.

................

 

Şaka yapıyorsun galiba. Batıda bayan saçından, parfümünden tahrik olunuyor diye, bunu siyasi sömürü malzemesi yapan ülke gördünmü hiç?

Gönderi tarihi:

arkadaşlar işi daha açıktan tartışmak gerekir

 

kadın erkek ilişkilerinde sınır olmalı mı?

olmamalı mı?

 

bir sürü şey söylenmiş ama söylenenlerin alakasız şeyler ve inanın çocuksu kaçıyor

 

her dünya görüşünün hayata bakışı vardır ve ilkeleri vardır..

İslamı anlamaın bir yoluda ahiret inancıdır

Gönderi tarihi:
arkadaşlar işi daha açıktan tartışmak gerekir

 

kadın erkek ilişkilerinde sınır olmalı mı?

olmamalı mı?

 

bir sürü şey söylenmiş ama söylenenlerin alakasız şeyler ve inanın çocuksu kaçıyor

 

her dünya görüşünün hayata bakışı vardır ve ilkeleri vardır..

İslamı anlamaın bir yoluda ahiret inancıdır

Kadın-Erkek ilişkisi derken ne kastettiğinize bağlıdır bu...

İnsanlar kendi sınırlarını belirleyebilecek kadar zeki, akıllı ve kültür oluşturabilecek yaratıklardır.

 

"Ahiret" bir düşüncedir, inançtır.

"Ahiret İnancı"nın da mantıksal olarak çelişkisini belirttim, oraya beklerim öyleyse sizi...

Gönderi tarihi:
arkadaşlar işi daha açıktan tartışmak gerekir

 

kadın erkek ilişkilerinde sınır olmalı mı?

olmamalı mı?

 

bir sürü şey söylenmiş ama söylenenlerin alakasız şeyler ve inanın çocuksu kaçıyor

 

her dünya görüşünün hayata bakışı vardır ve ilkeleri vardır..

İslamı anlamaın bir yoluda ahiret inancıdır

Kadın-Erkek ilişkisi derken ne kastettiğinize bağlıdır bu...

İnsanlar kendi sınırlarını belirleyebilecek kadar zeki, akıllı ve kültür oluşturabilecek yaratıklardır.

 

"Ahiret" bir düşüncedir, inançtır.

 

Evet "işi" daha açıktan tartışalım. "Çocuksu" görmezsen eğer.

Kadın erkek ilişkilerindeki sınır, tarihte her toplumca ayrı şekilde değerlendirilmiş ve kurallaşmıştır.

Bu konuda, diğer toplumların anlayışı zorlanamayacağı gibi, kişilerin anlayışı da zorlanamaz. Ama ne zaman, nasıl sınır ve müdahale gereği duyulur, bu zaten bellidir. Özel dışındaki kadın ve erkek ilişkileri toplumu, çevresini rahatsız ettiğinde müdahale edilir. Bu sınırı, müdahale şeklini uygar yasalar ve hukuk belirler.

 

Çeşitli toplumlardan ithal edilegelmiş, o toplumlara ait inanç töreleri ile, kadın erkek ilişkisine sınır konulup konulamayacağını düşünmek yanlıştır.

 

Bu konuda hangi "dünya görüşü"nü önerirdiniz?

Gönderi tarihi:
Evet "işi" daha açıktan tartışalım. "Çocuksu" görmezsen eğer.

 

Çeşitli toplumlardan ithal edilegelmiş, o toplumlara ait inanç töreleri ile, kadın erkek ilişkisine sınır konulup konulamayacağını düşünmek yanlıştır.

 

Bu konuda hangi "dünya görüşü"nü önerirdiniz?

 

çocuksu demem konunun özünden ayrı ele alınması

 

İslamın kendine ait bir dünya görüşü var ve bu yıllarca aynı tınıda ses vermektedir.

isteyen kabul eder isteyen etmez.

 

İslam kadın erkek ilişkisinde her durumu meşru görmez, bu görüşünden dolayıda kimse kınayamaz. bu yolda görüş açıklayanlarıda kadın zaafı varmış gibi yorumlamakda absürt kaçar

herkes erkek, herkes kadın...

İslama inanmayan kendi dünya görüşünü ifade eder ve üstünlügünü savunur

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.