Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Herkese Tekrar, Kucak Dolusu Sevgiler , Saygılar , Merhabalar.

 

Bu Yazımız da ; Bilim in Önemi Değeri Kıymeti hakkında zaten Herkesce Bilinen ve Kabul edilen Hakikatlere ek olarak ,

Yine mantıksal bir metod ile aslında ; Bilim in istisnasız Herşeyin Özü Olduğu ve Herşeyi Tümüyle Kapsadığı, ve

Kesinlikle Bilim in dışında bir şeyin kalamayacağı, Kalsa da Anlamsız olacağı EFSANESİ ni sorgulayacağız.

Bakalım gerçekten Efsaneler Doğrularımı Doğuracak. Yoksa Efsane Anaç lar dan , Dogma lar mı doğrulacak.

 

Yine hepinizin alışık olduğunuz tarzda ; Bu konuyu Örneklemeler ile anlatacağım.

( En azından bu konuda kimse Ben den Bilimsel Deneyler, Labarotuar Tahlilleri Beklemesin, Zaten Burada Bilim in Efsaneleştirilmesi nden Bahsedeceğiz)

 

Şimdi Hepimiz Kendimizi Bir Mahkeme de Duruşma yı takip eden İzleyici ler olarak düşünelim.

Bir Heyet var, Bir Yargıç var, Bir Tanık Var, ve Bir de Zanlı Var. Ve Adil bir Duruşma Başlıyor, Katılımcılar ve Basın Mensuplarının Gözleri önünde hemde.

 

Duruşma saatlerdir sürmekte, ve Can Alıcı Nihai nokta ya yakınlaşılıyor, Kesin bir Karar a varabilmek Mahkeme tek Görgü tanığını Salon a çağırıyor.

Görgü tanığımız ; Yıllarını İlim ve Fen e adamış , Çok değerli bir Profesör, Hocaların Hocası Olmuş Biri. O bir, Ordinarius Profesör

 

Herkes nefeslerini tutmuş Tek Tanık ın Salona girişini bekliyor, Saygı ve Ciddiyet içerisinde.

Ve Tanık Mahkeme huzurunda Hakim in Sorularını Yanıtlamaya başlıyor. Ve yalnızca Gerçekler i Söyleyeceği Adına Yemin Ediyor.

 

Artık Yalnızca Mahkeme Başkanı ve Tanık konumunda ki Profesör ün aralarında geçen Diyalog ve İfadeler Dinleniyor ;

 

O gece Olay Mahallinde , ve Olay Saatinde oradamıydınız, ve bu Hadise ye tanık oldunuz mu. Gördüklerinizi Anlatın.

 

Evet Efendim bu doğrudur. Dekanlık Görevini üstlenmiş olduğum Üniversite m den ayrılmış, ve Aracımın bulunduğu otopark a doğru ilerliyordum.

Aracımı her zaman aynı yere park ettiğim üzere, O gece de yine Otopark ın Bodrum katına indim.

Aydınlatma yetersiz idi, ve sadece bir kaç lamba çalışıyordu.

 

Evet Sizi Dinliyoruz, Devam Ediniz, vereceğiniz bilgiler Mahkemenin Yönünü tayin Edecektir.

 

O sırada yüksek perde den bir takım Sesler işittim, Sanırım bu bir tür Tartışma idi, ve giderek Kavga ya doğru ilerliyordu.

Taraflar birbirlerine bağırmanın yanısıra birde hakaret etmeye başladılar. Ortam Daha da gerildi. Sanırım onlar benim varlığımın farkında değillerdi.

 

Lütfen Devam Ediniz. Yaptığınız tanıklık her birey adına, Yasal bir Hak ve aynı Zamanda bir Sorumluluktur.

 

Olay iyice kontrol dışına sürüklenmiş, ve İnsanlar kavgayı yaralanabilmek pahasına, ve

Kendileri için Hayati tehlike oluşturabilecek şekilde sürdürüyorlardı. O sırada bir şey oldu.

 

Nasıl Bir Şey Oldu, Lütfen Mahkememize açıklayınız.

 

Birden Mekanik bir ses duyuldu, Sanırım bu ses bir Ateşli Silah tan gelmekte idi. Daha Sonra Birinin elinde gerçekten bir Silah olduğunu fark ettim.

Aydınlatma lambası nın çevreye yaydığı Işık , Silahın Metal Gövdesi üzerinde Yansımış ve parıldıyordu.

Artık Bir Silah olduğundan emindim, ve Çok Korkmuştum. İlk düşündüğüm orayı terketmek ve arkama bakmadan kaçmak idi.

 

Evet, Evet Lütfen artık Sonuca geliniz.

 

Lakin Kaçamadım, Çünki bunu yaparken bir şekilde fark edilip , o kişiler tarafından Zarar verilebileceğimi düşündüm. Belki de Beni Öldürebilirlerdi de.

 

Tamam Buraya kadar herşey Açık ve Net, Siz Şimdi Olayın Nasıl ve Ne Şekilde sonuçlandığını Anlatın .

 

Evet Kesinlikle Tanık Oldum ki ;

Bir Silah Vardı. Sanırım 7.65 mm çapında Yarı Otamatik bir silah dı bu. Sağ el ile Sıkıca kavranmış idi.

Silahı tutan Elin İşaret parmağı tetiğe sıkıca bastırıldı. Muhtemelen bu sırada, Tetiğe 3500 Newton luk (?) bir basınç uygulanmış oldu.

Tetiğin İçeriye doğru hareket etmesi ile birlikte Silah ın Ateşleme Mekanizması devreye girdi.

Mevcut ve sıkıştırılmış halde kapsüllenmiş olarak, Mermi nin alt kısmında bulunan Barut,

Yine bu tepkimenin oluşturduğu kıvılcım benzeri bir Ateşleme neticesinde aktif hale geldi ve Büyük Bir Patlama oluştu.

 

Bu patlamanın etkisi ile Mermi hızla namluya sürüldü ve oradan dışarıya saatte Yaklaşık 7800 km (?) hız ile havayı yararak fırlatıldı.

Kateddiği mesafe sanırım, 4metre 66 santimetre (?) uzunluğunda idi. Ve Bu mesafeyi 0.039 saniye gibi bir sürede tamamladı.

 

Size Yüce Mahkeme huzurunda bulunduğunuzu hatırlatırım Sayın Dekan bu nasıl bir ifade dir böyle.

 

Sayın Yargıç emin olunuz ki Ben Gerçekleri anlattım, Olay tüm Şeffalığı ile aynen bu şekilde cereyan etmiştir.

 

Sizden beklenen Tanıklık neticesinde Bir Kişi İdam ile yargılanabilir, ya da Masum ilan edilebilir. Kendinize geliniz.

 

Ama ben sadece bunları gördüm Hakim Bey Mahkemeye sunabileceğim başka bir bilgi yoktur.

 

Bu ne Ciddiyetsiz lik tir böyle , Kendinize geliniz bir daha ki Uyarımda Kendinizi, başka bir yargılmanın bizzat içinde bulabilirsiniz. Son Kez Uyarıyorum.

 

Tüm söyleyebileceklerim bu kadardır. Gerekeni yaptığıma inanıyorum.

 

Biz de Gereğini Düşündük ve Sizin Adaleti Oyalamak, ve Engellemek suçları ile Suçlu olduğunuz Hükmüne vardık.

Cezanız Mahkememizce Karara bağlanıp, Hüküm verilecek. Siz de Cezanızın İnfaz Tarihine kadar Tutuklusunuz.

 

Avukatların saatlerce süren açıklama ve İtirazları sonucunda, Mahkeme bir kere daha Tanık Profesör ü Huzura alır, Duruşmaya ilhak eder.

 

Tanık tekrar Dinlenir ;

 

Efendim ben Kesinlikle bunları gördüm ve Tanık oldum. Fakat Mahkeniz Benden ısrar ile ;

Silah kimin Elinde idi ? Kim Ateşledi? Kime Doğrultuldu ? Kimin Bedenine isabet etti ? gibi ve buna benzer Kişisel içerikli Sorulara Yanıt vermemi istiyor.

 

Efendim Ben Bir BilimAdamı yım. Ve Ömrümü Bilimsellik e adamışımdır. Olguları büyük bir titizlikle İnceler, Dikkatle ve Ehemmiyetle Araştırır ,

ve Sonuca Varırım, hatta aslında tanıdığım bütün bilim adamları da böyle yaparlar. Buna BİLİM denir BİLİMSELLİK denir.

 

Ve hepsinden önemlisi de şudur ki ;

Hiç Bir bilim Adamı Kim Yapmış, Kim Etmiş gibi gereksiz sorular ile ilgilenmez. Bu Bilime Aykırıdır.

Bizler Fiil e bakarız ve yalnız onunla ilgileniriz, kesinlikle Fail bizi ilgilendirmez. Bir Fail in Var Olup Olmadığı Bile Bizim için Önemsizdir.

 

Hayatımız bundan ibarettir, ve her anımızda Bilimsel lik ten ödün vermeden yaşarız.

Sadece Netice ye değer veririz, ve araştırırız. Oluşum Gerçeği ya da Nasıl ve Ne şekilde oluştuğu, KİM in oluşturduğu gibi sorular ,

Biz Bilim Adamları nı Bilimsellik ten Uzaklaştırır. Zaten Böyle davranan ve Bu gibi sorulara Cevap arayan Arkadaşlarımızı da ;

Yine bizzat Biz Akademik Çevre ler den Uzaklaştırırız. Ve Kendisini DOGMATİK ve YOBAZ olmak Cürmü ile Başbaşa bırakırız.

 

Şimdi Kendimi tam olarak ifade edebildiğime inanıyorum ; Bizim için Önce TARAFSIZLIK ve OBJEKTİFLİK Esasdır.

Herkese eşit uzaklıkta olmaya gayret ederiz. Kaldı ki karşımızda ki Zanlı da olsa Bu durum değişmeyecektir.

Ona karşı olan yaklaşım ve değerlendirmelerimiz bile TARAFSIZ ve OBJEKTİF tir.

Kimin Suçlu, Kimin Masum Olduğu Bilim İçin değersizdir. Bilimadamı içinde durum bundan ibarettir...

 

Ve Mahkeme böylece Son Bulur ;

Karar Beraat... Ve öylece Kalan bir Faili Meçhul Cinayet.

 

Hikayemiz bu kadar ; Şimdi Sizleri Bilimsellik tanımının bugün düşürüldüğü durumu sorgulamaya ve

Vicdan dan Uzak Bilim in , aslında İnsanlık a Hizmet etmekten çok Uzak kaldığı gerçeğini Araştırmaya davet ediyorum.

 

Soruyorum ; 5 N 1 K soruları gözardı edilerek, Ve bunun Adına Objektif lik denilerek, Sadece Sonuç ile İlgilenen ve KİM sorusunu soramayan BİLİM e ;

Gerçekten BİLİM Denilebilir mi..?

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:

hadi diyelim ki bilim senin dediğini yapdı ve bu fiillerin bir Faili var ve Fail budur dedi :D

 

güneş gibi gökyüzünde duruyor Fail gözü hep üzerimizde :)

 

ve sende Fail'in seni izlediğini biliyorsun tam keratalık yapıcan tokatı basıyor sana :D

 

o zaman hak ile batıl birbirinden ayrılırdı kimse de uğraşmazdı birşeyle tekamül olmazdı

 

bilim yapması gerekeni yapıyor ;)

 

bilim kendi işini yapsın bizde kendi işimize bakalım bizden işleyen Fail kim.. yoksa Fail'i meçhul olur :D

Gönderi tarihi:
Kesinlikle Bilim in dışında bir şeyin kalamayacağı, Kalsa da Anlamsız olacağı EFSANESİ ni sorgulayacağız.

 

Sorgulayalım bakalım... Ama bak, soru olursa cevaplandıracaksın :)

 

Yine hepinizin alışık olduğunuz tarzda ; Bu konuyu Örneklemeler ile anlatacağım.

 

Örneklerin yanlış ve havada kalacak şekilde olmasın; ******!?

 

( En azından bu konuda kimse Ben den Bilimsel Deneyler, Labarotuar Tahlilleri Beklemesin, Zaten Burada Bilim in Efsaneleştirilmesi nden Bahsedeceğiz)

 

:)

 

Şimdi Hepimiz Kendimizi Bir Mahkeme de Duruşma yı takip eden İzleyici ler olarak düşünelim.

 

İşimiz var anlaşılan?

Hikayeyi iki kısıma ayıralım. Birinci kısım kuru laflardan oluşmakta?

 

Bir Heyet var, Bir Yargıç var, Bir Tanık Var, ve Bir de Zanlı Var. Ve Adil bir Duruşma

?????????

 

Geçelim ikinci kısıma:

 

Bir Silah Vardı. Sanırım 7.65 mm çapında Yarı Otamatik bir silah dı bu. Sağ el ile Sıkıca kavranmış idi.

 

Bilimsel bir sunum tarzı ile olay anlatılmış? (hayali ama bakın :) )

 

Sayın Yargıç emin olunuz ki Ben Gerçekleri anlattım, Olay tüm Şeffalığı ile aynen bu şekilde cereyan etmiştir.

 

Adam başka bir şey görmemiş ama olayı bilimsel olarak açıklıyor :) Nasıl oluyorsa artık :)

 

Katettiği mesafeyi 4metre 66 santimetre olarak hesaplıyor ama? :D Aması yok işte? Yahu böyle bir saçmalık mümkün mü?

 

Efendim Ben Bir BilimAdamı yım. Ve Ömrümü Bilimsellik e adamışımdır. Olguları büyük bir titizlikle İnceler, Dikkatle ve Ehemmiyetle Araştırır ,

ve Sonuca Varırım, hatta aslında tanıdığım bütün bilim adamları da böyle yaparlar. Buna BİLİM denir BİLİMSELLİK denir.

 

Buna birazdan gelecez unutmayın!

 

Ve hepsinden önemlisi de şudur ki ;

Hiç Bir bilim Adamı Kim Yapmış, Kim Etmiş gibi gereksiz sorular ile ilgilenmez. Bu Bilime Aykırıdır.

 

******

Siz bilimin ne olduğunu sanıyorsunuz ??!!

 

Bizler Fiil e bakarız ve yalnız onunla ilgileniriz, kesinlikle Fail bizi ilgilendirmez. Bir Fail in Var Olup Olmadığı Bile Bizim için Önemsizdir.

 

********

DNA yöntemlerini, bilim olmasaydı zor görürdünüz! Kaldı ki bir çok olayın açığa kavuşmasında önemli rol oynamıştır! Bunun gibi binlerce yöntem var ki temeli bilimsel çalışmalara dayanan!!!!!!!!!

 

*******

 

; Şimdi Sizleri Bilimsellik tanımının bugün düşürüldüğü durumu sorgulamaya ve

Vicdan dan Uzak Bilim in , aslında İnsanlık a Hizmet etmekten çok Uzak kaldığı gerçeğini Araştırmaya davet ediyorum.

 

Hiçbir yere davet etme! Bence *******

 

Bana da bir sürü vakit kaybettirdin şu yazıyı okumak ve yanıtlamak için! Yine içinde bir şey var zannettik ama, nafile? !!!!!!!!

 

Size daha önce de bir tavsiyede bulunuştum ama uymamışsınız. Önce gidin eleştireceğiniz şeyin ne olduğunu öğrenin!

Gönderi tarihi:

Veriler iki türlüdür: Somut veriler ve soyut veriler. Somut veri: Yıldızların hidrojeni helyuma çevirerek ışıma yaptıkları gibi bir veri olabilir. Soyut veri: Gökyüzünde bazı yıldızların birtakım şekiller oluşturduğu, bu şekillerin hayatlarımıza etki ettiği gibi bir veri olabilir.

 

Bilim somut ve soyut verileri ayrımsar, hiç merak etmeyin. Bilimin tanrısallaşması deyince iddialı bir yazı okuyacağımı sandım ama bir anlam taşımayan bir öykünün ötesinde bir şey çıkmadı. Somut ve soyut verileri ayrımsayamayan nasıl bir bilimciymiş bu böyle? Galiba cinayete Nobel almasını engelleyen başka bir bilimci kurban gitmiş, ondan böyle davranmış olabilir. :) Ayrıca silahtan da hiç anlamayan bir bilimciymiş.

 

Bilimin tanrısallaşması dincilerin hayali, -buna skolastik diyoruz.- Bilimcilere yönelttikleri suçlama ise bu değil, bilimi tanrılaştırma iddiası oluyor. Yani tanrısal iddiası her şey için yapılabilir, bir çarpıcılığı yok. Bir toz tanesi bile tanrı yarattı diye tanrısal kabul edilebilir. Asıl olarak bilimin tanrılaştırıldığı iddiası vardır. Yani bilimin tanrıyı yoksadıktan sonra, kendini onun yerine geçirdiği iddia edilir.

 

İddia böyle olursa üzerine söylenecek şeyler olabilir...

Gönderi tarihi:
Asıl olarak bilimin tanrılaştırıldığı iddiası vardır. Yani bilimin tanrıyı yoksadıktan sonra, kendini onun yerine geçirdiği iddia edilir.

İddia böyle olursa üzerine söylenecek şeyler olabilir...

 

Evet, asıl bunun üzerinden konuya girilebilir işte... Teşekkürler demirefe. Herzamanki sakinliğini korumayı başarmışsın...

 

Bilimintanrı yerine koyulması... Metafizikçi arkadaşlardan son zamanlarda sıkça duyduğumuz

bir slogan.

 

Söylenebilecek çok az şey bulabiliyorum:

Bir kere, bilimin ne olduğunu bilen, yöntemini bilen insan bilimi tanrı yerine koymaz; koyamaz! Gelişirken kendini yalanlayan, yalanlarken gelişen ve böylece doğruya yaklaşmayı yöntem edinmiş bir sistematik nasıl olur da dogmatik olabilir?

 

Sloganın altında yatan aslında şu: Açıklanamayan şeyleri, bilime tanrıymışçasına güvenip açıklanacak diye beklemeyin. Her şeyi bilemezsiniz... Olayın bir de tanrısal katı vardır.

 

Ama tarih göstermiştir ki, vakti zamanında bilimi tanrısallaştırmak suçuyla yargılanan insanlar bugün saygıyla anılmakta, yaptıkları ise eleştiren dini çevre tarafından bile sıkıca kullanılmaktadır. E, ne yapsın? Aksini iddia edebilecek bir yanı kalmayınca al ve kendine göre yorumla. Bunları dünyanın dönmesi, evrenin yapısı, yerkürenin iç dinamiği (örneğin levha hareketleri ve depremler) gibi konularda zaten yeterince açık görebilmekteyiz.

 

Bu sloganı bilinçli/bilinçsiz ağzından düşüremeyen (her iki çevreden)her arkadaşa tavsiyem: önce bilimle tanışın. Sonuç ve yorumlarından önce yöntemlerini ve gelişimini öğrenin.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Yarasa, mantık şu şekilde: "Herkes mutlaka bir şekilde bir şeylere tapar. Bunlar tanrıya tapmıyorsa mutlaka başka bir şeye tapıyorlardır. Bir bakalım, en çok neye önem veriyorlar? Tabii yaaa! İkide bir bilim, bilim deyip duruyorlar. İşte bulduk tanrılarını..."

Gönderi tarihi:
Veriler iki türlüdür: Somut veriler ve soyut veriler. Somut veri: Yıldızların hidrojeni helyuma çevirerek ışıma yaptıkları gibi bir veri olabilir. Soyut veri: Gökyüzünde bazı yıldızların birtakım şekiller oluşturduğu, bu şekillerin hayatlarımıza etki ettiği gibi bir veri olabilir.

 

Bilim somut ve soyut verileri ayrımsar, hiç merak etmeyin. Bilimin tanrısallaşması deyince iddialı bir yazı okuyacağımı sandım ama bir anlam taşımayan bir öykünün ötesinde bir şey çıkmadı. Somut ve soyut verileri ayrımsayamayan nasıl bir bilimciymiş bu böyle? Galiba cinayete Nobel almasını engelleyen başka bir bilimci kurban gitmiş, ondan böyle davranmış olabilir. :) Ayrıca silahtan da hiç anlamayan bir bilimciymiş.

 

Bilimin tanrısallaşması dincilerin hayali, -buna skolastik diyoruz.- Bilimcilere yönelttikleri suçlama ise bu değil, bilimi tanrılaştırma iddiası oluyor. Yani tanrısal iddiası her şey için yapılabilir, bir çarpıcılığı yok. Bir toz tanesi bile tanrı yarattı diye tanrısal kabul edilebilir. Asıl olarak bilimin tanrılaştırıldığı iddiası vardır. Yani bilimin tanrıyı yoksadıktan sonra, kendini onun yerine geçirdiği iddia edilir.

 

İddia böyle olursa üzerine söylenecek şeyler olabilir...

 

Sevgili Demirefe ;

 

Sizde Kabul edersiniz ki ; ve Malumunuz dur ki ;

 

Bizzat Açtığım Konularda , Sizin Başlığa bakarak içerisinde Var olabileceğini umduğunuz Anlamları taşıyan yazıları Yazabilmem,

Ve bunu önceden Öngörebilmem Mümkün değildir. Sizi bu konuda Sükutu Hayal e uğratmış olduğum için Üzgünüm.

Lakin unutmayın ki, Ben Bir İnsanı ım. Beklentilerinizi tam olarak Tatmin edebilmem söz konusu değildir.

 

Diyorsunuz ki ;

Asıl olarak bilimin tanrılaştırıldığı iddiası vardır. Alıntı Demirefe

 

Evet Buna Katılıyorum. Ve bu iddayı ne ispatlayabilmiş, Ne de çürütebilmiş olmadığım varsayımını kabullenebilirim.

Zaten böyle bir iddaa da da bulunmadım.

 

Fakat Sizi Dinleyebilirim, Yazdıklarınızı okuyabilirim. Hatta bir şeyler de öğrenmiş olabilirim.

Lütfen Beni Bu Öğretiden Mahrum Etmeyiniz. Siz de duymuşsunuz dur ki; Bir Müslüman için İLİM Farzdır.

 

Lütfen değerli görüşlerinizi bizlerle paylaşınız. Şimdiden Teşekkür ler imi Sunuyorum.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:
Şimdi Sizleri Bilimsellik tanımının bugün düşürüldüğü durumu sorgulamaya ve

Vicdan dan Uzak Bilim in , aslında İnsanlık a Hizmet etmekten çok Uzak kaldığı gerçeğini Araştırmaya davet ediyorum.

 

Soruyorum ; 5 N 1 K soruları gözardı edilerek, Ve bunun Adına Objektif lik denilerek, Sadece Sonuç ile İlgilenen ve KİM sorusunu soramayan BİLİM e ;

Gerçekten BİLİM Denilebilir mi..?

 

Hikayenle ilgilenmiyorum. Fakat şu son satırlarınla ilgileniyorum Doğan GÜLBUDAK.

 

Kim demiş bilim Ne, Nerede, Niçin, Ne zaman, Nasıl ve Kimle (5n1k) ile ilgilenmez diye. Bilimi yanlış tanıtmayalım. Bilimin tam da ilgilendiği sorular bunlar. Bir başka deyişle insan beyninde oluşan her türlü soruya cevap arar bilim. Ancak materyallerle, bulgularla, deneylerle, somut olgularla.

 

İşte bilimin ansiklopedik tanımları:

 

"Her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabasıdır."

 

"Gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla, dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır."

 

Bilim alt dallarıyla birlikte sayısal ve sosyal alanlarda ayrı konulara bürünmüş, nitelik açıdan da aynı amaca hizmet etmeyi sürdürmüştür. Amaç maddesel evren, dünya ve onlarla ilşkilerde olan insan. Yani bilim'in alanı "madde"dir. Madde ötesi ile ilgilenmez.

 

Madde ötesi ile ilgilenen bilim disiplinleri yoktur. Madde ötesi ile metafizik felsefe ilgilenir. Metafizik felsefe bilimsel bir disiplin değildir. Masaldır, -******.

 

İnsan bir maddedir. İnsan vicdanı olgusu ise maddesel bir olgudur; insan denen canlı yaşam boyu algıladığı bilgiyi pratiğe yansıtır. Teoriden, pratiğe, pratikten, teoriye dönüştürür. İnsan vicdanı (meşruluğu) eyleme dönüşmediğinde zaten bir hiçtir.

 

Bu çerçevede nereye varılmak isteniliyor?

Gönderi tarihi:

 

İsviçre'de Cern Araştırma Merkezi tarafından 14 yılda geliştirilen ve 8 milyar dolara mâl olan dev makine bu yaz çalışacak. Bilim adamları da küçük bir "big bang" yaratacak makineyi takip ederek dünyanın nasıl oluştuğunu anlamaya çalışacak.

Fiziğin temel kurallarına göre bir cismin 16 farklı maddeden oluştuğuna inanılıyor. Ancak bu maddelerin birleşiminde 'kütle' ortaya çıkmıyor. Kütlenin oluşumunu sağlayan unsurun 'Tanrı maddesi' olduğu belirtiliyor. İşte Atlas Projesi'yle bunun ortaya çıkarılması amaçlanıyor

 

Kâinatın yüzde 96'sı kayıp!

Proje kapsamında Higgs parçacıkları aranacak. Higgs'e göre maddeye ağırlığını kazandıran bir parçacık bulunuyor. Halen kainatta bulunan maddenin yalnızca yüzde 4'ü tanımlanabiliyor. Peki kâinatın geri kalan yüzde 96'lık bölümü nerede? LHC Projesi'nin Higgs parçacıklarını bularak sorunu çözmesi ümit ediliyor.

 

SOYUT,SOMUT...

 

Küçük bir alıntı...

 

:)

 

 

Gönderi tarihi:
Hikayenle ilgilenmiyorum. Fakat şu son satırlarınla ilgileniyorum Doğan GÜLBUDAK.

 

Kim demiş bilim Ne, Nerede, Niçin, Ne zaman, Nasıl ve Kimle (5n1k) ile ilgilenmez diye. Bilimi yanlış tanıtmayalım. Bilimin tam da ilgilendiği sorular bunlar. Bir başka deyişle insan beyninde oluşan her türlü soruya cevap arar bilim. Ancak materyallerle, bulgularla, deneylerle, somut olgularla.

 

İşte bilimin ansiklopedik tanımları:

 

"Her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabasıdır."

 

"Gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla, dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır."

 

Bilim alt dallarıyla birlikte sayısal ve sosyal alanlarda ayrı konulara bürünmüş, nitelik açıdan da aynı amaca hizmet etmeyi sürdürmüştür. Amaç maddesel evren, dünya ve onlarla ilşkilerde olan insan. Yani bilim'in alanı "madde"dir. Madde ötesi ile ilgilenmez.

 

Madde ötesi ile ilgilenen bilim disiplinleri yoktur. Madde ötesi ile metafizik felsefe ilgilenir. Metafizik felsefe bilimsel bir disiplin değildir. Masaldır, -*******.

 

İnsan bir maddedir. İnsan vicdanı olgusu ise maddesel bir olgudur; insan denen canlı yaşam boyu algıladığı bilgiyi pratiğe yansıtır. Teoriden, pratiğe, pratikten, teoriye dönüştürür. İnsan vicdanı (meşruluğu) eyleme dönüşmediğinde zaten bir hiçtir.

 

Bu çerçevede nereye varmak isteniliyor?

 

 

Sevgili Bilimselci Merhabalar, Öncelikle Aramıza Hoşgeldiniz Diyorum ve Sizi Selamlıyorum.

 

Yazınızı Bir kaç kere üst üste okudum, ve Şöyle yorumladım ;

Kesinlikle Akılcı ve Mantıksal bir yaklaşım. Tabii ki Bilimselci İsminizi Hakkettiğiniz gerçeğini Saygı ile İfade etmek istiyorum.

Ayrıca Eklemek İsterim ki ;

Tüm detayları ile birlikte Yazınıza, Şahsi Görüş ve Düşüncelerim İtibari ile katılmıyor olsamda,

Temel Kavramlar üzerinde pek de Farklı düşünmüyoruz. Sizi bir çok noktada Tastikleyebilirim. Bununla da Gurur Duyarım.

 

Lakin; Vicdan ın, ne şekilde Maddesel bir olgu olduğunu anlamak isterim. Lütfen Açıklayabilirmisiniz.

(Aslında Bizzat; Vicdan ın Hissel ve Güdüsel bir kavram olduğunu düşünürdüm.)

 

Metafizik Bir Bilim Dalı değil ise , nasıl Bir Uydurma olarak tanımlanabilir ? Lütfen Açıklayabilirmisiniz.

(Aslında Bizzat; Metafizik in Biz de olmasada, birçok Farklı Üniversitelerde okutulduğunu, ve araştırıldığını,

hakkında Tezler ve AntiTez ler sunulduğunu biliyordum, Yanılıyor olabilirmiyim.)

 

Vereceğiniz Akılcı Mantıksal ve Bilimsel Yanıtlarınız için Şimdi den Teşekür Ederim.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:

 

İsviçre'de Cern Araştırma Merkezi tarafından 14 yılda geliştirilen ve 8 milyar dolara mâl olan dev makine bu yaz çalışacak. Bilim adamları da küçük bir "big bang" yaratacak makineyi takip ederek dünyanın nasıl oluştuğunu anlamaya çalışacak.

Fiziğin temel kurallarına göre bir cismin 16 farklı maddeden oluştuğuna inanılıyor. Ancak bu maddelerin birleşiminde 'kütle' ortaya çıkmıyor. Kütlenin oluşumunu sağlayan unsurun 'Tanrı maddesi' olduğu belirtiliyor. İşte Atlas Projesi'yle bunun ortaya çıkarılması amaçlanıyor

 

Kâinatın yüzde 96'sı kayıp!

Proje kapsamında Higgs parçacıkları aranacak. Higgs'e göre maddeye ağırlığını kazandıran bir parçacık bulunuyor. Halen kainatta bulunan maddenin yalnızca yüzde 4'ü tanımlanabiliyor. Peki kâinatın geri kalan yüzde 96'lık bölümü nerede? LHC Projesi'nin Higgs parçacıklarını bularak sorunu çözmesi ümit ediliyor.

 

SOYUT,SOMUT...

 

Küçük bir alıntı...

 

:)

 

 

 

Sevgili Sarıgöl ;

Değerli Katılımlarınız ve Kıymettar paylaşımlarınız adına Minnettarız. Hürmet ve Teşekkürlerimizi Sunarız.

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:

Bu LHC yutacak dünyayı, yutacak. Çalıştırılmaması için mahkemeye verildi. Tanrı kıyameti koparmaya karar verdi, CERN fizikçilerini bu işe memur etti, gafiller farkında değiller...

 

Yutacak dünyayı, yutacak. Karadelik yaratacak. Higgsi bulacağız derken tanrıyı bulacaklar***********.. :)

Gönderi tarihi:
Sevgili Bilimselci Merhabalar, Öncelikle Aramıza Hoşgeldiniz Diyorum ve Sizi Selamlıyorum.

 

Yazınızı Bir kaç kere üst üste okudum, ve Şöyle yorumladım ;

Kesinlikle Akılcı ve Mantıksal bir yaklaşım. Tabii ki Bilimselci İsminizi Hakkettiğiniz gerçeğini Saygı ile İfade etmek istiyorum.

Ayrıca Eklemek İsterim ki ;

Tüm detayları ile birlikte Yazınıza, Şahsi Görüş ve Düşüncelerim İtibari ile katılmıyor olsamda,

Temel Kavramlar üzerinde pek de Farklı düşünmüyoruz. Sizi bir çok noktada Tastikleyebilirim. Bununla da Gurur Duyarım.

 

Lakin; Vicdan ın, ne şekilde Maddesel bir olgu olduğunu anlamak isterim. Lütfen Açıklayabilirmisiniz.

(Aslında Bizzat; Vicdan ın Hissel ve Güdüsel bir kavram olduğunu düşünürdüm.)

 

Metafizik Bir Bilim Dalı değil ise , nasıl Bir Uydurma olarak tanımlanabilir ? Lütfen Açıklayabilirmisiniz.

(Aslında Bizzat; Metafizik in Biz de olmasada, birçok Farklı Üniversitelerde okutulduğunu, ve araştırıldığını,

hakkında Tezler ve AntiTez ler sunulduğunu biliyordum, Yanılıyor olabilirmiyim.)

 

Vereceğiniz Akılcı Mantıksal ve Bilimsel Yanıtlarınız için Şimdi den Teşekür Ederim.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

Hoşbulduk Doğan GÜLBUDAK.

 

Dünya görüşlerimiz farklı olduğundan değerlendirmelerin de farklı olacağı muhakkak. Vicdan hissel ve güdüsel kavram olsa idi akıl hastasına da "vicdanlı/vicdansız insan" nitelemesi yapılabilirdi. Ama bir akıl hastasının iç güdüleri başka şekilde gözlemlenebilir. İç güdü doğuştan gelen, türe özgü olan, bilinçle ilgili olmayan, bilinçsiz eylem ve davranışlardır. His ise yine bilgi birikimleri ile oluşan sezisel yeteneklerdendir.

 

Bilimsellikte vicdan, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş, görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğu ileri sürülür. Nitekim kültürlü insanların daha vicdanlı oldukları gözlemlenmiştir. Vicdan; eylemler hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir.

 

Metafizik felsefe; adı üzerinde doğa ötesi, fizik ötesi kavramları içerir. Söylediğin gibi alt dalı olan ve teoloji tahsil eden içerdeki ve dışardaki fakültelerin ders kaynaklarıdır.

 

Doğa bilimleri adından da anlaşıldığı gibi doğa ötesi kavramlarla ilgilenmez.

Gönderi tarihi:
Hoşbulduk Doğan GÜLBUDAK.

 

Dünya görüşlerimiz farklı olduğundan değerlendirmelerin de farklı olacağı muhakkak. Vicdan hissel ve güdüsel kavram olsa idi akıl hastasına da "vicdanlı/vicdansız insan" nitelemesi yapılabilirdi. Ama bir akıl hastasının iç güdüleri başka şekilde gözlemlenebilir. İç güdü doğuştan gelen, türe özgü olan, bilinçle ilgili olmayan, bilinçsiz eylem ve davranışlardır. His ise yine bilgi birikimleri ile oluşan sezisel yeteneklerdendir.

 

Bilimsellikte vicdan, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş, görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğu ileri sürülür. Nitekim kültürlü insanların daha vicdanlı oldukları gözlemlenmiştir. Vicdan; eylemler hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir.

 

Metafizik felsefe; adı üzerinde doğa ötesi, fizik ötesi kavramları içerir. Söylediğin gibi alt dalı olan ve teoloji tahsil eden içerdeki ve dışardaki fakültelerin ders kaynaklarıdır.

 

Doğa bilimleri adından da anlaşıldığı gibi doğa ötesi kavramlarla ilgilenmez.

 

 

Sevgili Bilimselci ;

 

Vicdan hakkındaki tanımlamalarınız gerçekten çok etkileyici ve içinde kendi ilmimce bir yanlışlığa rastlamadım , Yani tarafımca kabul edilebilir Niteliktedir.

Lakin İlk yazınızda belirtmiş olduğunuz ; ''Vicdan Maddesel dir'' (dolayısı resmen Madde dir sonucu çıkmaktadır) ifedesi ile,

İkinci yazınızda kullandığınız hiç bir açıklayıcı ifade Örtüşmüyor. Bırakın ifadelerin, bibirini tamamlayıcı olmalarını, tümüyle, Birbirlerini geçersiz kılıyorlar.

 

Vicdan a, Görgü ve Bilgi Sonucunda Ulaşılır : demek ki Vicdan Madde dir. !!!

 

Vicdan Öznel Bir BİLİNÇ tir : demek ki Vicdan Madde dir. !!!

 

Kültürlü İnsanlar Daha Vicdanlıdır : demek ki Vicdan Madde dir. !!!

 

Sanırım herkes bunu kabul edecektir ki; Bu ifadeler Vicdan ın Maddesel olduğunu açıklamak adına kullanılamaz, kullanılsa da Geçerli olamaz.

 

Metafizik Bilim Meselesi ise tam manası ile (Kusura Bakmayın ama) sanki resmen Sizi değilde Beni doğrular nitelikte.

 

Tabii ki ; Doğa Bilimleri Doğa Ötesi ile ilgilenmez. Bu doğrudur. Fakat, Nasıl unutabilirsiniz, BİLİM yalnızca Doğa Bilimlerinden ibaret değildir.

 

Bu yalnızca kapsadığı Alan lar dan biridir. Doğa nın dışında kalan, o kadar Çok Bilim Dalı vardır ki ; En basit Örnek ; PARAPSİKOLOJİ dir.

'Umarım buna da Uydurma ve Hayal demiyeceksinizdir, Yanılıyormuyum..?

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:
Sevgili Bilimselci ;

 

Vicdan hakkındaki tanımlamalarınız gerçekten çok etkileyici ve içinde kendi ilmimce bir yanlışlığa rastlamadım , Yani tarafımca kabul edilebilir Niteliktedir.

Lakin İlk yazınızda belirtmiş olduğunuz ; ''Vicdan Maddesel dir'' (dolayısı resmen Madde dir sonucu çıkmaktadır) ifedesi ile,

İkinci yazınızda kullandığınız hiç bir açıklayıcı ifade Örtüşmüyor. Bırakın ifadelerin, bibirini tamamlayıcı olmalarını, tümüyle, Birbirlerini geçersiz kılıyorlar.

 

Vicdan a, Görgü ve Bilgi Sonucunda Ulaşılır : demek ki Vicdan Madde dir. !!!

 

Vicdan Öznel Bir BİLİNÇ tir : demek ki Vicdan Madde dir. !!!

 

Kültürlü İnsanlar Daha Vicdanlıdır : demek ki Vicdan Madde dir. !!!

 

Sanırım herkes bunu kabul edecektir ki; Bu ifadeler Vicdan ın Maddesel olduğunu açıklamak adına kullanılamaz, kullanılsa da Geçerli olamaz.

 

Metafizik Bilim Meselesi ise tam manası ile (Kusura Bakmayın ama) sanki resmen Sizi değilde Beni doğrular nitelikte.

 

Tabii ki ; Doğa Bilimleri Doğa Ötesi ile ilgilenmez. Bu doğrudur. Fakat, Nasıl unutabilirsiniz, BİLİM yalnızca Doğa Bilimlerinden ibaret değildir.

 

Bu yalnızca kapsadığı Alan lar dan biridir. Doğa nın dışında kalan, o kadar Çok Bilim Dalı vardır ki ; En basit Örnek ; PARAPSİKOLOJİ dir.

'Umarım buna da Uydurma ve Hayal demiyeceksinizdir, Yanılıyormuyum..?

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

Dostum,

 

Ben vicdan konusunda çelişkiye düşmedimki. Maddesel dediğimdeki anlam; insan bir maddedir, vicdan da madde olan insan bilicinin eylemsel dışa yansımasıdır demiştim. İşte birinci yazımdan bir alıntı:

 

"İnsan bir maddedir. İnsan vicdanı olgusu ise maddesel bir olgudur; insan denen canlı yaşam boyu algıladığı bilgiyi pratiğe yansıtır. Teoriden, pratiğe, pratikten, teoriye dönüştürür. İnsan vicdanı (meşruluğu) eyleme dönüşmediğinde zaten bir hiçtir."

 

Bu da ikinci yazım:

 

"Bilimsellikte vicdan, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş, görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğu ileri sürülür. Nitekim kültürlü insanların daha vicdanlı oldukları gözlemlenmiştir. Vicdan; eylemler hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir."

 

Buraya dikkat edildiğinde iki yazıda da vicdanın, bir madde olan insanın bilinçsel eylemi olduğundan bahsediliyor. Yani madde olmasa vicdan da, ona bağımlı eylem de olmayacak. Bir başka deyişle sağlıklı beyin olmazsa sağlıklı vicdanda olmayacak.

 

Dostum seni "Maddesel olgu" nitelemesi ile "madde" nitelemesini ayırabilecek bilinçte görüyorum. Senin itiraz ettiğin nokta ise vicdanın madde olmadığı. Elbette değil. Ama vicdan maddenin bir ürünü, enerjisi, karar mekanizması. Maddenin ayrılmaz bir özelliği. Birisi olmadan diğerisinin olmazlığı. Mıknatıs olmadan akı, akı olmadan da mıknatısın olmayacağı gibi. Basit şeyler tartışıyoruz.

 

Doğa bilimlerinden başka insan bilimlerinin de (sosyal bilimler) olduğunu kabulleniyorum elbette. Ancak Parapsikolojinin bir bilim dalı olduğunu kabul etmiyorum. Zira parapsikoloji, duyular dışı algılama, psikokinezi, "ölümden sonra yaşam" gibi konulara ilişkin olan, görünüş itibariyle paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) görünen olayları sözüm ona inceleyen metafizik uyduruk çalışmalardır. Bir kaç üniversitede fakülte açılmış olması parapsikolojinin bilim dalı olduğunu göstermez. Teolojiye ait fakültelerin olması da onun bilim dalı olduğunu göstermiyor.

Gönderi tarihi:
Dostum,

 

Ben vicdan konusunda çelişkiye düşmedimki. Maddesel dediğimdeki anlam; insan bir maddedir, vicdan da madde olan insan bilicinin eylemsel dışa yansımasıdır demiştim. İşte birinci yazımdan bir alıntı:

 

"İnsan bir maddedir. İnsan vicdanı olgusu ise maddesel bir olgudur; insan denen canlı yaşam boyu algıladığı bilgiyi pratiğe yansıtır. Teoriden, pratiğe, pratikten, teoriye dönüştürür. İnsan vicdanı (meşruluğu) eyleme dönüşmediğinde zaten bir hiçtir."

 

Bu da ikinci yazım:

 

"Bilimsellikte vicdan, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş, görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğu ileri sürülür. Nitekim kültürlü insanların daha vicdanlı oldukları gözlemlenmiştir. Vicdan; eylemler hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir."

 

Buraya dikkat edildiğinde iki yazıda da vicdanın, bir madde olan insanın bilinçsel eylemi olduğundan bahsediliyor. Yani madde olmasa vicdan da, ona bağımlı eylem de olmayacak. Bir başka deyişle sağlıklı beyin olmazsa sağlıklı vicdanda olmayacak.

 

Dostum seni "Maddesel olgu" nitelemesi ile "madde" nitelemesini ayırabilecek bilinçte görüyorum. Senin itiraz ettiğin nokta ise vicdanın madde olmadığı. Elbette değil. Ama vicdan maddenin bir ürünü, enerjisi, karar mekanizması. Maddenin ayrılmaz bir özelliği. Birisi olmadan diğerisinin olmazlığı. Mıknatıs olmadan akı, akı olmadan da mıknatısın olmayacağı gibi. Basit şeyler tartışıyoruz.

 

Doğa bilimlerinden başka insan bilimlerinin de (sosyal bilimler) olduğunu kabulleniyorum elbette. Ancak Parapsikolojinin bir bilim dalı olduğunu kabul etmiyorum. Zira parapsikoloji, duyular dışı algılama, psikokinezi, "ölümden sonra yaşam" gibi konulara ilişkin olan, görünüş itibariyle paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) görünen olayları sözüm ona inceleyen metafizik uyduruk çalışmalardır. Bir kaç üniversitede fakülte açılmış olması parapsikolojinin bilim dalı olduğunu göstermez. Teolojiye ait fakültelerin olması da onun bilim dalı olduğunu göstermiyor.

 

 

Sevgili Bilimselci ;

Diyorsunuz ki ;

Bir kaç üniversitede fakülte açılmış olması parapsikolojinin bilim dalı olduğunu göstermez. Alıntı Bilimselci

 

Pekiyi ya neyi gösterir; Üniversiteler de Masallar adına da Fakülteler kurulmuş olduğunumu ?

Ve bu Masallar ı Bilimsel Açıdan analiz edebilmek için Orada görevli Bilim Adamları nın var olduğunumu ?

Devletlerin Bu Masalları araştırıp incelemek Üzere Kurulan fakültelere, Milyonlarca dolarlık Bütçeler ayırmış Olduğunumu..?

 

Geçiyoruz...

 

Şimdi Kabul Ediniz ki ; İki ayrı yazınız da birbirinden farklı olarak ;

Bizzat Hem Metafizik in bir şekilde Felsefe Biliminin Bir Dalı olduğunu,

Hem de Sadece Masal Olduğunu yazdınız, İfade ettiniz.

Dilerseniz Kendi yazılarınızdan Alıntı yaparak da Bunu Size ve de Herkese Gösterebilirim. Değil mi..?

Yani Siz Her ikisine de İnanıyorsunuz, ama yine de kendi içiniz de Çeliştiğinizi Kabul Etmiyorsunuz. Değil mi..?

 

Geçiyoruz...

 

Yine Yazılarınız da Diyosunuz ki ;

Dostum seni "Maddesel olgu" nitelemesi ile "madde" nitelemesini ayırabilecek bilinçte görüyorum. Alıntı Bilimselci.

 

Öncelikle Beni, Dostunuz olarak nitelendirdiğiniz için çok Teşekkür Ederim. İltifatınıza layık olmaya çalışacağım.

Lakin; Yine de Tartışmamızı sürdürmek İsterim. Biliyorsunuz ki Dostluk ayrı İş ayrı. Şimdi de İşimize yani Meselemize dönelim.

 

Maddesel Olgu ve Madde farklı mı dır ? Tabii ki de farklı olabilir. Lakin bu farklılık aslında birbirinin Türevi olduğunu ,

yani Özü n de farklılık bulunmadığı gerçeğini değiştirmez. Maddenin Aslı ve Özü ne ise maddesel Olguda O nun Eylemselliğidir, dışında kalamaz.

Yani Madde olmadığı kabul edilen hiçbir şey de Maddesel Olgu lar Olamaz. Madde yok ise Maddesellik ve Buna bağlı Olgu lar da Olamaz...

 

Hiçbir gerekçe ile VİCDAN MADDE değildir, ama MADDESEL DİR denilebilir mi..?

Madde olmayan nasıl Maddesel olabilir..? Madde nin kendi Yapısı nın dışında, nasıl Maddesel bir Olgu dan söz edilebilir..?

 

Bu Bilimsel Boyut da Tartışılmaz bile, ama Yine de gerekirse bunun için herkesi İlk Okul Sıralarına geri götürebilirim. Madde Nedir den Başlarız Tekrar dan.

 

Üzgünüm ama Bu nu da Geçiyoruz.

 

Tartışacak Başka da bir şey kalmamış Zaten. Ümid Ediyorum ki; Artık Farklı Bilimsel Konular da devam edebiliriz tartışmamıza.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:
Maddesel Olgu ve Madde farklı mı dır ? Tabii ki de farklı olabilir. Lakin bu farklılık aslında birbirinin Türevi olduğunu ,

yani Özü n de farklılık bulunmadığı gerçeğini değiştirmez. Maddenin Aslı ve Özü ne ise maddesel Olguda O nun Eylemselliğidir, dışında kalamaz.

Yani Madde olmadığı kabul edilen hiçbir şey de Maddesel Olgu lar Olamaz. Madde yok ise Maddesellik ve Buna bağlı Olgu lar da Olamaz...

 

Hiçbir gerekçe ile VİCDAN MADDE değildir, ama MADDESEL DİR denilebilir mi..?

 

Dostum,

 

Bir tartışma kısırlaşınca bırakmak gerek. En azından ben bırakırım. Madde ile maddesel olgunun farklılığına, vicdanın bir maddesel olgu olduğunu savunmamdan dolayı girdik. Vicdana maddeseldir (MADDE) demedik. Bunu bir kaç iletidir söyleyegeldik. Vicdan maddesel olgudur. Madde ya da maddesel değildir. Tıpkı düşünce gibi. Vicdan da düşüncenin, bilincin sonuçlanmasıdır. Bir karar mekanizmasıdır, pratiktir, eylemseldir.

Eylemsellik olmadan vicdan da olmaz dedik. Bunu söyledik...

 

"Olgu"; Olay, iş, vakıa anlamındadır. "Maddesel" ise madde anlamındadır. Kavramları yerli yerinde kullanarak görüşlerimizi koymalıyız. Kavram kargaşası ile bir yere varamayız. Bak TDK.

 

Yukarda benim söylediklerim ve söylemediklerimi kıyaslamışsın. İletiler geriye yönelik bir kez daha okunulmalı.

 

Aynı şeyleri tekrarlayarak bir yere varamayız.

 

Tartışmada benim savunduğum; VİCDAN MADDESEL BİR OLGUDUR.

 

Gönderi tarihi:
Dostum,

 

Bir tartışma kısırlaşınca bırakmak gerek. En azından ben bırakırım. Madde ile maddesel olgunun farklılığına vicdanın bir maddesel olgu olduğundan dolayı girdik. Vicdana maddeseldir (MADDE) demedik. Bunu bir kaç iletidir söyleyegeldik. Vicdan maddesel olgudur. Madde ya da maddesel değildir. Tıpkı düşünce gibi. Vicdan da düşüncenin, bilincin sonuçlanmasıdır. Bir karar mekanizmasıdır, pratiktir, eylemseldir.

Eylemsellik olmadan vicdan da olmaz.

 

"Olgu"; Olay, iş, vakıa anlamındadır. "Maddesel" ise madde anlamındadır. Kavramları yerli yerinde kullanarak görüşlerimizi koymalıyız. Kavram kargaşası ile bir yere varamayız. Bak TDK.

 

Yukarda benim söylediklerim ve söylemediklerimi kıyaslamışsın. İletiler geriye yönelik bir kez daha okunulmalı.

 

Aynı şeyleri tekrarlanarak bir yere varamayız.

 

Tartışmada benim savunduğum; VİCDAN MADDESEL BİR OLGUDUR.

 

 

 

Teşekkür Ederim, Sevgili Bilimselci.

Tartışma Bitmiştir. Yeni Tartışmalar da Görüşmek Üzere...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:

Hikayede mahkemede konusan adamin bilim adami oldugunu soyluyorsunuz. Fakat sizin hikayenizde bu adam olay durumunda, sadece uzunlukla kisalikla ilgilenmis ama bilim sadece neyin ne kadar olduguyla degil neden olduguyla ve sonucuyla da ilgilenir. Kaldi ki hic bir insan boyle birseAnlattiginiz hikaye cok sacma oncelikle, kayle alinabilecek pek bir sey bulamiyorum icerikte. Durdum durdum demeyim dedim ama malum dayanamadim.

Gönderi tarihi:
Hikayede mahkemede konusan adamin bilim adami oldugunu soyluyorsunuz. Fakat sizin hikayenizde bu adam olay durumunda, sadece uzunlukla kisalikla ilgilenmis ama bilim sadece neyin ne kadar olduguyla degil neden olduguyla ve sonucuyla da ilgilenir. Kaldi ki hic bir insan boyle birseAnlattiginiz hikaye cok sacma oncelikle, kayle alinabilecek pek bir sey bulamiyorum icerikte. Durdum durdum demeyim dedim ama malum dayanamadim.

 

Sevgili Lluvia ; Diyorsunuz ki ;

bilim sadece neyin ne kadar olduguyla degil neden olduguyla ve sonucuyla da ilgilenir. Alıntı Lluvia.

 

Demek, Bu Gün itibari ile Bilim Neden Nasıl ve Kim soruları ile ilgileniyor. Öylemi ?

 

Öyle ise, O Bilim İle Cevap Veriniz;

Kainat Ne için Vardır..? Hangi Sebep Üzere Varlığı Oluşmuştur..? Kainat ta ki YAŞAM ın gayesi nedir..?

Bütün Sistemlerde açıkca Görülebilen , Mevcut Düzen ve Kusursuz Denge, Hangi Amaca Hizmet etmektedir..?

Bütün Bu DÜZEN ve Düzen içerisinde ki Hassas ve (insanoğlu nun Müdahelesi olmaksızın) Kusursuz DENGE,

Ve Bu DENGE İçerisinde ki, Milyarlarca Yıldır Süregelen Mucizevi YAŞAM, Ve Bu Yaşam İçerisinde Var Olabilen Harika CANLILAR,

Ve bu Harika Canlılarda ki, Mükemmel Yetenekler, Kabiliyetler.

Ve Bu Canlılar İçerisinde Eşsiz Bir Değer e Sahip İNSAN, Ve Bu İnsan da ki tüm LATİFE LER, Ve SIRLAR.

Ve Bu İnsan ın En Nazdar, En Kıymetli Parçası, Ve Aramıza Henüz Misafir Olmuş , Masum Bir BEBEK.

Ve O BEBEK te ki , O Büyüleyici ve O Harikulade Haller, Eda lar.

Tüm Mevcudatı Verseniz de ANNE sinin Şefkatli Sinesine Değişilmeyecek O SEVGİ. O SADAKAT. O KIYMET. O ÖZLEM. O ŞEFKAT...

 

Bunların Hepsi Aslında Hergün Gözümüzün Önünde Var Olan, ve Yaşanmakta Olan MUCİZELER Değilmidir..?

 

Hangi İnsan Bu Gizem leri Merak Etmeden Yaşayabilir. ve Bilim Bunların Hangi Birinin NEDEN i ni Açıklayabilir. ve İnsanOğlu nu HAKİKAT e Ulaştırabilir.

 

Yoksa Gerçekten Sizce de ;

Bir Bebeğin, Yalnızca Annesinin Şefkatli Sinesin de Huzur Bulabilmesi nin Asıl Sebebi ;

Anne Sütüne Duyduğu İhtiyaç a , Yani Açlığa mı Bağlıdır ? ALLAH tan Yoksun Halde ki Bilim, Bunun Ötesinde Bize Ne Verebilir..?

Lütfen Bilim Adamı Sıfatı nı İşgal Etmiş ve Lekelemiş olan FREUD un Bilimsel Öğretilerine Bir Bakınız ;

O na göre Bir Bebeğin Anne Sine sine Karşı beslediği Tek Gerçek His ve Altında Yatan İçsel Duygu ; SEXÜEL HAZ lar dır. Siz Buna İnanabiyormusunuz..?

Ve Bunu İnsan ın Sadece İD, EGO ve SÜPEREGO olarak nitelendirmek sureti ile Sonuca Bağlar.

Sizce bu gerçekten BİLİM Mİ DİR..?

Yazıklar olsun Böyle BİLİM e. Yazıklar Olsun O Bilim Adam larına. İnsanlık Adına UTANIYORUM...

 

Tüm ANNE lerimizin Mübarek Ellerinden Öper, ve Eklerim ;

EY Ayakları Altına Cennet ler Serilmiş Olan Tüm ANNELER ;

ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN. Yalnızca Bir Gün değil Tüm Günler Sizin Olsun...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak.

Gönderi tarihi:
Öyle ise, O Bilim İle Cevap Veriniz;

Kainat Ne için Vardır..? Hangi Sebep Üzere Varlığı Oluşmuştur..? Kainat ta ki YAŞAM ın gayesi nedir..?

Bütün Sistemlerde açıkca Görülebilen , Mevcut Düzen ve Kusursuz Denge, Hangi Amaca Hizmet etmektedir..?

Bütün Bu DÜZEN ve Düzen içerisinde ki Hassas ve (insanoğlu nun Müdahelesi olmaksızın) Kusursuz DENGE,

Ve Bu DENGE İçerisinde ki, Milyarlarca Yıldır Süregelen Mucizevi YAŞAM, Ve Bu Yaşam İçerisinde Var Olabilen Harika CANLILAR,

Ve bu Harika Canlılarda ki, Mükemmel Yetenekler, Kabiliyetler.

Ve Bu Canlılar İçerisinde Eşsiz Bir Değer e Sahip İNSAN, Ve Bu İnsan da ki tüm LATİFE LER, Ve SIRLAR.

Ve Bu İnsan ın En Nazdar, En Kıymetli Parçası, Ve Aramıza Henüz Misafir Olmuş , Masum Bir BEBEK.

Ve O BEBEK te ki , O Büyüleyici ve O Harikulade Haller, Eda lar.

Tüm Mevcudatı Verseniz de ANNE sinin Şefkatli Sinesine Değişilmeyecek O SEVGİ. O SADAKAT. O KIYMET. O ÖZLEM. O ŞEFKAT...

 

*******

Sayın birvarmışhiçyokmuş...

Buna benzer sorularınıza daha önce toplu halde bir cevap vermiştim ve siz karışılık vermemiştiniz...

Yine de özet olarak geçeyim:

 

Daha hortum, sel, tsunami, deprem gibi olaylarla başa çıkamayan,

Afrika steplerinde kaldığında aslanlara bile yem olabilen,

Binlerce yıldır hala grip mikrobunu bile alt edemeyen insanoğlu

Nasıl olurda Doğa'nın Hakimi olabilir?

 

İnsanların duyguları binlerce yıllık evrimin ve beynin gelişiminin sonucunda ortaya çıkmıştır...

Maymunlarda ve diğer hayvanlarda da Annelik güdüsü vardır, şefkat vardır...

Yunuslarda da sadakat ve tek eşlilik vardır...

Yine yunuslar ve maymunlar da, aynen insanlar gibi zırf zevk için cinsel ilişkiye girebilirler...

Mükemmel kabiliyetler olduğu kadar, doğada inanılmaz sakatlıklar ve anomalilerde vardır...

Tanrı mükemmellikleri yaratacak kadar mükemmel ise

Sakatlıkları yaratabilecek kadar da sakattır demekki...

Kaniat herhangi bir amaç için yoktan var edilmemiştir...

Bilin bize tek birşey söyler: Hiç birşey yoktan var edilemez, vardan yok edilemez...

Kafamızdan uydurduğumuz "Birisi yaratmış olmalı" ütopyası yerine

Somut ve ispatlanabilir gerçekliklerin mümkün olduğunu kabul etmek en akıllıca iştir...

Bilim hiç birşeyin yoktan var edilemediğini ispatlarken,

Siz "yok yok, birisi yaratmış olmalı" derseniz,

Buna sadece "kuru kuruya inat" denir...

Yoksa bilim sizden kanıt ister...

Ve bu yöntem ile tek bir kanıt dahi veremezsiniz...

Veremiyorsunuz...

 

Ayrıca "Kusursuz Denge" diye birşey de yok, bunu nereden çıkardınız?

Varlık yani Enerji/Madde sürekli bir dönüşüm içersinde...

Yıldızlar kararıyor, karadelikler oluşuyor...

Gezegenler ve atomlar oluşup bozunuma uğruyorlar...

Sürekli bir değişim ve dengesizlik hali var...

Siz evrenin neresine bakıpda "Denge"nin olduğunu gördünüz, söyler misiniz?

Evrendeki hiç birşey, bir araba motoru gibi düzenli seyretmiyor...

Yıldızlar, atomlar, dna'lar vs. hepsi değişiyor sürekli...

Gerek bu değişime uyamayıp kararıp sönüyor, gerek mutasyona uğruyor ya da yeni duruma uyum sağlıyor...

Kısaca:

Değişmeyen tek şey değişimin kendisi iken

Nasıl olurda değilmeyen bir dengenin olduğundan bahsedebiliyorsunuz anlamıyorum...

Buna "Evrenden bi-haberlik" derim ben...

 

Bunların Hepsi Aslında Hergün Gözümüzün Önünde Var Olan, ve Yaşanmakta Olan MUCİZELER Değilmidir..?

 

Hangi İnsan Bu Gizem leri Merak Etmeden Yaşayabilir. ve Bilim Bunların Hangi Birinin NEDEN i ni Açıklayabilir. ve İnsanOğlu nu HAKİKAT e Ulaştırabilir.

İnsan bunları elbette merak ediyor ama usulünce araştırdığı zaman bunların bir anlamı oluyor...

 

"-Bunu niye var?"

"-Tanrı öyle emretti!"

 

Bu diyalog zerre kadar tatmin edici ver gerçekçi değildir...

İnsana hem "-Merak etmiyor musunuz?" diyeceksiniz,

Sorduğunda da, kuru kuruya "-Ee Rabbim öyle yaratmış!" deyip kestirip atacaksınız...

Gülerler...

 

Oldu mu şimdi bu bir cavap daha?

Yine yanıtsız mı kalacağız yoksa?

Gönderi tarihi:
*******

Sayın birvarmışhiçyokmuş...

Buna benzer sorularınıza daha önce toplu halde bir cevap vermiştim ve siz karışılık vermemiştiniz...

Yine de özet olarak geçeyim:

.

.

.

Oldu mu şimdi bu bir cavap daha?

Yine yanıtsız mı kalacağız yoksa?

 

Sevgili Tengeriinboşig ;

 

Üzülmeyiniz, Kesinlikle Yazınız Cevapsız Kalmayacak.

Dikkatlice Okuyunuz ;

 

Diyorsunuz ki ;

Daha hortum, sel, tsunami, deprem gibi olaylarla başa çıkamayan,

Afrika steplerinde kaldığında aslanlara bile yem olabilen,

Binlerce yıldır hala grip mikrobunu bile alt edemeyen insanoğlu

Nasıl olurda Doğa'nın Hakimi olabilir? Alıntı tengeriinboşig

 

Kim Söylemiş İnsan Oğlu Doğa nın Hakimi dir Diye ? Kim Söylemiş ise Seyrettiğ bir Filmin Etkisinde Kalmış Bence.

Hayal Dünyası oldukça Genişmiş. Tebrik Ediyorum Kendisini.

 

Ben de çoçukluğum da Böyle Yaramazdım. Yüksek Tepelere çıkar, Elime Bir Dal Parçası alır, Ve Göklere başımı Kaldırarak ;

''Gölgelerin Gücü Adına, Güç Bende Artık.'' diye bağırırdım. Güzel Günlerdi Aslında. Özlüyorum Bazen.

 

Lakin tabii ki Sizin Huzurunuz da BİLİMSEL olmak zorundayım. Neymiş öyle Doğa nın Hakimi, Göklerin Efendisi falan. BİLİMSEL olmak Lazım. Değilmi..?

 

Ayrıca Yine Diyorsunuz ki ;

Maymunlarda ve diğer hayvanlarda da Annelik güdüsü vardır, şefkat vardır... alıntı tengeriinboşig

 

Demek Bu da Maymun un Hepimizin Atası olduğuna Kati bir Delil dir. Öylemi..?

Ben Size %100 Bilimsel Bir Araştırma yı hatırlatıyorum. Hatırlatıyorum Çünki Zaten Siz Daha önce duymuşsunuzdur.

 

Bir Maymun kendi Yavrusu ile birlikte, Zemini Metal olan bir kafese konuluyor. Ve davranışları Gözlemleniyor.

Bir müddet sonra zemin e sıcaklık uygulanmaya başlanıyor. Maymunun ayakları hafifçe yanıyor.

Maymun zıplamaya başlıyor, Tabii ki yavrusunun çırpınışlarına tahammül edemiyor, ve onuda kucağına alıyor.

bir müddet böylece devam ediliyor, anne Maymun Yavrusunu hiç bırakmıyor. sıcaklık giderek artılıyor. Lakin Maymun Yavrusunu hala Taşıyor.

 

Sonunda sıcaklık Tahammül edilemez boyuta ulaştırılıyor. Ve Yukarıdan kalınca bir İP sarkıtılıyor.

Maymun sıcaklığa dayanamıyor ve İp e ulaşmaya çalışıyor. Lakin İp belirli bir yükseklikte tutuluyor. Maymun Yetişemiyor.Biraz daha yükselebilmesi Lazım.

Nihayet ; Maymun kucağındaki Yavrusunu yere Bırakıyor, ve kendi yavrusunun üzerine basarak İpe yetişebiliyor, ve kurtuluyor. işte Bilimsel Deney.

 

Sizce Bunu Hangimizin Anne si Yapar. Tabii bir kaç İnsanlık Yoksunu Kadın Vardır. Camilere bebeklerini Bırakırlar.

Ama bu Deney ile , Tüm Maymunlar da sabit bir davranış Gözler Önüne koyuluyor. Maymunlar için Öncelik kendi Hayatı dır.Yavrusu pahasına Hayatta Kalır.

 

Yoksa Bizim Anne lerimiz Maymun dan Evrimleşirken Bilinmeyen bir kaynaktan Şefkat Fedakarlık Vicdan Merhamet gibi olgulara mı Maruz Kalmışlar..?

Bak ne kadar da Nasipliymişiz, Yoksa annelerimiz de Hiç Çekinmeden Bizim için Hayatlarını Feda edebilmek yerine, Maymunlar gibi, Sırtımıza Bineceklerdi...

Eminim Bizimkiler Maymunlar la Hiç Tanışmamaşlardır. O yüzden Ben, İnsanlığımız ve Annelerimiz ile Gurur Duyuyorum... Sen de Duymalısın...

 

Ayrıca Yine Diyorsunuz ki ;

Tanrı mükemmellikleri yaratacak kadar mükemmel ise

Sakatlıkları yaratabilecek kadar da sakattır demekki... Alıntı tengeriinboşig

 

HAŞA ;

Bence Tüm Mevcudatta ; ATEİZM in dışında bir Aksaklık bulunmamaktadır.

Dünyanın en İyi Otoban ında Bir Trafik Kazası olması, o Otoban ın Müteahhit i nin sorunu Değildir. O'na Mal Edilemez. İşleyenin Suçudur...

 

Ayrıca Yine Diyorsunuz ki ;

Kaniat herhangi bir amaç için yoktan var edilmemiştir... alıntı Tengeriinboşig

 

Amaçsız ve Gayesiz Bir Yaşam sizin seçiminizdir. Bizim Varoluş Amacımız Vardır. Bu Gaye Uğrunda Yaşarız.

Bu Ulvi Gaye ve Kutsi Mesele ise şudur ; YARATAN ı BİLMEK ve TANIMAK. Yani , SULTANI KAİNAT a LAYIK KUL OLABİLMEK...

 

Ayrıca Yine Diyorsunuz ki ;

Bilim hiç birşeyin yoktan var edilemediğini ispatlarken, alıntı tengeriinboşig

 

şimdi, Bilim Adamları nın,

'' Biz Bilim Adamları olarak Henüz hiç bir şeyi Yoktan Var Edemedik, ve de Var iken Yok Edemedik. Demek ki , Bilimsel olarak bu Mümkün değildir.''

demeleri sizce Bilimsel Bir İspat mı olmuş Oluyor ? Öyle ise Size Bilim in ve İspat ın Manasını Öğrenmeye Davet ediyorum...

 

Ayrıca Yine Diyorsunuz ki ;

"Kusursuz Denge" diye birşey de yok, bunu nereden çıkardınız?

Varlık yani Enerji/Madde sürekli bir dönüşüm içersinde...

 

Yahu artık Ben Tükeniyorum , ve Yazılarımı okumadan, anlamadan Yanıtlamaya çalıştığınızı Düşünüyorum.

 

Kusursuz Denge ; Zaten Bizzat, Enerji / Madde Dönüşümünün Ta Kendisidir. Anlayamıyormusunuz ?

 

Siz Hiç Maddenin Tabi yolla Enerji ye Dönüşmesi esnasında oluşmuş , Ve yıkıma sebebiyet vermiş Bir nükleer Reaksiyona rastladınızmı ?

 

Siz Hiç Enerjinin Tabi yolla Madde ye Dönüşmesi esnesında oluşmuş, Ve Garabet e dönüşmüş bir Madde Gördünüz mü.

 

İşte kusursuzluk, İnsan eli dokunmadığı müddetçe ,Milyarlarca Yıldır Bu Kusursuz luk bozulmadan Sürmektedir. Göremiyormusunuz..?

 

Yoksa, Buna da mı ; '' Bilimsel Olmamış '' '' Kabul Etmem '' diyeceksiniz..?

 

İsterseniz Yazınızın kalanını Siz Soruya Dönüştürün de Biz de Yanıtlayalım. Ben bu Alıntı lardan çok Yoruldum. Beni Bekleyen Farklı Sorular Var.

Şimdilik Bu kadar. Ama sakın Bir yere gitmeyin, Ben Burada Sorularınızı Bekliyor olacağım...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:
Demek Bu da Maymun un Hepimizin Atası olduğuna Kati bir Delil dir. Öylemi..?

İşte yine bilmediğiniz bir konuda konuşmak üzere buluştuk...

Evrim teorisine ait "Maymun"dan geldiğimizi iddia eden herhangi bir yazı, makale, bilimsel araştırma gösterebilir misiniz?

Lütfen ya hu, rica ediyorum...

Bana tek bir örnek getirin ve desin ki "Evrim, insanların maymundan geldiğini söyler!".

 

Evrim, Maymunlar ile İnsanların aynı ortak atadan geldiğini söyler arkadaşım...

Birinin diğerinden geldiğini söylemez...

Ben Size %100 Bilimsel Bir Araştırma yı hatırlatıyorum. Hatırlatıyorum Çünki Zaten Siz Daha önce duymuşsunuzdur.

Her Bilimsel devinimden, araştırmadan haberdar olacağım diye bir kaide yok...

Fakat aşağıdaki deneyi çok iyi biliyorum.

Hatta Lombak mizah dergisinde de çizmişlerdi. :)

Ama konunun asıl deneği Maymun değil Gorildi...

Bir Maymun kendi Yavrusu ile birlikte, Zemini Metal olan bir kafese konuluyor. Ve davranışları Gözlemleniyor.

Bir müddet sonra zemin e sıcaklık uygulanmaya başlanıyor. Maymunun ayakları hafifçe yanıyor.

Maymun zıplamaya başlıyor, Tabii ki yavrusunun çırpınışlarına tahammül edemiyor, ve onuda kucağına alıyor.

bir müddet böylece devam ediliyor, anne Maymun Yavrusunu hiç bırakmıyor. sıcaklık giderek artılıyor. Lakin Maymun Yavrusunu hala Taşıyor.

 

Sonunda sıcaklık Tahammül edilemez boyuta ulaştırılıyor. Ve Yukarıdan kalınca bir İP sarkıtılıyor.

Maymun sıcaklığa dayanamıyor ve İp e ulaşmaya çalışıyor. Lakin İp belirli bir yükseklikte tutuluyor. Maymun Yetişemiyor.Biraz daha yükselebilmesi Lazım.

Nihayet ; Maymun kucağındaki Yavrusunu yere Bırakıyor, ve kendi yavrusunun üzerine basarak İpe yetişebiliyor, ve kurtuluyor. işte Bilimsel Deney.

Cevap 1:

Sizce Bunu Hangimizin Anne si Yapar. Tabii bir kaç İnsanlık Yoksunu Kadın Vardır. Camilere bebeklerini Bırakırlar.

Cevap 2:

Örnek olarak Osmanlı Padişahları arasında en alimi olarak tanıdığım Fatih Sultan Mehmet, kendi kardeşini boğdurtmuştur...

Gazete sayfalarında çocuğunu öldüren anne-babalar olduğu gibi aynı zamanda kendi çocuğuna yıllarca tecavüz eden insanlarda olabiliyor...

İnsan "Vicdan" oluşturabilen bir yaratıktır...

Milyonlarca yıllık evrimimiz sonucunda belirli bir bilgi kapasitesine, toplumsallaşma düzeyine ve vicdan/ahlak oluşumuna gebe kaldık...

Elbette ki maymunlardan farkımız olacak...

 

Soruları cevaplayamadıkça, konuyu fazlasıyla kalabalıklaştırarak geçiştiriyorsunuz...

Yoksa Bizim Anne lerimiz Maymun dan Evrimleşirken Bilinmeyen bir kaynaktan Şefkat Fedakarlık Vicdan Merhamet gibi olgulara mı Maruz Kalmışlar..?

Bak ne kadar da Nasipliymişiz, Yoksa annelerimiz de Hiç Çekinmeden Bizim için Hayatlarını Feda edebilmek yerine, Maymunlar gibi, Sırtımıza Bineceklerdi...

Eminim Bizimkiler Maymunlar la Hiç Tanışmamaşlardır. O yüzden Ben, İnsanlığımız ve Annelerimiz ile Gurur Duyuyorum... Sen de Duymalısın...

İlk olarak:

İnsanlar maymunlarda evrimleşmemiştir...

 

İkinci olarak:

İnsan kültür, vicdan ve ahlak oluşturabilen bir varlıktır. Tabii ki bunları oluşturamayan hayvanlardan farkımız olacak. Ancak bu gurur ya da utanç duyulacak bir şey değildir. Nitekim sende bal yapamadığın gibi koza da öremiyorsun...

Bence Tüm Mevcudatta ; ATEİZM in dışında bir Aksaklık bulunmamaktadır.

Dünyanın en İyi Otoban ında Bir Trafik Kazası olması, o Otoban ın Müteahhit i nin sorunu Değildir. O'na Mal Edilemez. İşleyenin Suçudur...

Ne yani hiç mi yollardaki delik çukurlar yüzünden kaza olmuyor?

Tanrı/Allah/Çalap'a dair verdiğiniz örnek ve düşünceniz "Bence" önermesi ile başladığı için yorum yapmıyorum...

Bahsettiğiniz gibi son derece göreceli bir kabul çünkü bu, genel geçer değil.

Amaçsız ve Gayesiz Bir Yaşam sizin seçiminizdir. Bizim Varoluş Amacımız Vardır. Bu Gaye Uğrunda Yaşarız.

Bu Ulvi Gaye ve Kutsi Mesele ise şudur ; YARATAN ı BİLMEK ve TANIMAK. Yani , SULTANI KAİNAT a LAYIK KUL OLABİLMEK...

Cevap olarak şuradaki yazımı alıntılıyorum:

Açıkçası ben "Dinleri" eleştirmem...

Çünkü dinler ortada durur, alırsınız, okursunuz...

Ya kabul edersiniz ya da reddedersiniz...

Ama ben insanların Dinleri algılamalarını eleştiririm...

 

Dolayısı ile bir insan,

Belli bir fikrin ve belli bir kimsenin önderliği olmadan hayatı anlamsız görüyorsa...

Belli bir fikre ve belli bir kimseye bağlı olmadan kendisini çaresiz, zayıf ve gergin hissediyorsa...

Belli bir fikir ve belli bir kimse eleştirildiğinde, o fikir ve kimsenin uluhiyeti olduğunu düşünüp başvuruyorsa...

Belli bir fikri ve belli bir kimseyi benimsedikten sonra kendisi fikir üretemiyor ve önceden oluşturulmuş o fikrin zaten yeterli ve düşünmüş o kişinin zaten yetkin olduğuna inanıyorsa...

Belli bir fikrin ve belli bir kimsenin ihtiyaçları için kendi ihtiyaçlarını bir kenara bırakıyorsa...

Belli bir fikrin ve belli bir kimsenin önderliğinin onu var ettiğini, o fikir ve kişinin önderliğinin ona ayrıcalık ve "özel olmak/ayrıcalık"lık tanıdığını düşünüyorsa...

Belli bir fikre ve kişiye, diğer insanların üzerinde bir uluhiyet tanıyorsa...

Belli bir fikir ve belli bir kimse onların bireysel benliklerine ya da ailelerine zarar dahi verse bağlılıklarını sürdürüyorsa...

Belli bir fikir ve belli bir kimse tarafından yalnız bırakılmaktan korkuyorsa...

Buna "Bağımlı Kişilik Bozukluğu" denilmektedir...

şimdi, Bilim Adamları nın,

''Biz Bilim Adamları olarak Henüz hiç bir şeyi Yoktan Var Edemedik, ve de Var iken Yok Edemedik. Demek ki , Bilimsel olarak bu Mümkün değildir.''

demeleri sizce Bilimsel Bir İspat mı olmuş Oluyor? Öyle ise Size Bilim in ve İspat ın Manasını Öğrenmeye Davet ediyorum...

Hayır efendim, öyle olmamış...

Yine bilmiyorsunuz...

Binlerce yıldır "Madde"nin "Neliği" düşünülüyor ve deneyimleniyor...

 

En sonunda bilim'in bugüne gelişmesi ile daha sağlıklı deneyler gerçekleştiriliyor.

Madde'yi alıyorlar ve yok etmek için bir çok deneyler gerçekleştiriyorlar, kuramlar, teoriler ortaya atıyorlar...

En sonunda yok olamayacağını, sadece dönüştürülebileceğini yasalaştırıyorlar...

En temel örneği E=MC2'dir bildiğim kadarıyla...

 

Bana "Bilim"i ve "İspat"ın ne olduğunu öğretecek en son kişi bile değilsiniz diye düşünüyorum.

Zira yukarıda kırmızı'ladığım iletiyi yazabilen birisi olarak, varlığını ispatlayamadığınız bir varlığa, bir şeye inanmanız, bilimden ve ispattan ne kadar anladığınızı ortaya koyuyor...

Yahu artık Ben Tükeniyorum , ve Yazılarımı okumadan, anlamadan Yanıtlamaya çalıştığınızı Düşünüyorum.

 

Kusursuz Denge ; Zaten Bizzat, Enerji / Madde Dönüşümünün Ta Kendisidir. Anlayamıyormusunuz ?

Siz Hiç Maddenin Tabi yolla Enerji ye Dönüşmesi esnasında oluşmuş , Ve yıkıma sebebiyet vermiş Bir nükleer Reaksiyona rastladınızmı ?

Siz Hiç Enerjinin Tabi yolla Madde ye Dönüşmesi esnesında oluşmuş, Ve Garabet e dönüşmüş bir Madde Gördünüz mü.

İşte kusursuzluk, İnsan eli dokunmadığı müddetçe ,Milyarlarca Yıldır Bu Kusursuz luk bozulmadan Sürmektedir. Göremiyormusunuz..?

Eğer kusursuzluk olsaydı, karadelikler oluşmaz ve durup duran bir yıldızı çekip yok etmezdi...

Eğer kusursuzluk varsa, yıldızların sönmeleri ve yeni oluşumlara girmeleri tamamen çelişki olurdu değil mi?

Ama ne yazık ki öyle oluyor...

Evrende bir kusursuzluk olmadığı için sürekli ve sürekli yeni oluşumlar meydana geliyor...

Sayın Yam_yam'ın yazısını okumanızı tavsiye ederim...

Kaynakçası bile var...

İsterseniz Yazınızın kalanını Siz Soruya Dönüştürün de Biz de Yanıtlayalım. Ben bu Alıntı lardan çok Yoruldum. Beni Bekleyen Farklı Sorular Var.

Şimdilik Bu kadar. Ama sakın Bir yere gitmeyin, Ben Burada Sorularınızı Bekliyor olacağım...

Ya bana birde kendi açıklarınızı kapatmış ve sorularımı yanıtlayabilmiş iması yaratmayın...

Ama lütfen beklemeyin beni burada...

Zira sorularım yeterince çoğaldı ve hala açık ve net cevaplar bekliyorum...

Veremeyecekseniz boşu boşuna ele alıp kafa yormayın...

Önce gideceksiniz "Evrim"in ne olduğunu öğreneceksiniz...

Sonra "Bilim"in yasalarını ve temellerini öğreneceksiniz...

Sonra "Metafizik düşünce"nin "Bilimsel" ve "İspatlanabilir" olMADIĞInı öğreneceksiniz...

Sonra bir soruya nasıl açık ve net olarak cevap verilir, bunu öğreneceksiniz...

Ancak ondan sonra gelip sorularıma çelişkiye düşmeden ve tatmin edici cevap vereceksiniz...

Tabii ki bunları öğrenirken ömürünüz tükenmezse...

 

Saygılarımla...

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

İşte yine bilmediğiniz bir konuda konuşmak üzere buluştuk...

Evrim teorisine ait "Maymun"dan geldiğimizi iddia eden herhangi bir yazı, makale, bilimsel araştırma gösterebilir misiniz?

.

.

...

 

 

Sevgili Tengeriin Boşig ;

 

İnanın Size Cevap Verebilmek İçin Çok Uğraştım, ama Nafile, Bir Türlü Yazamıyorum.

Niye mi..? ;

Yazınızdan önce yazmış olduğum yani, Sizin bir önceki yazınıza Cevap olarak yazdığım İfade ve Delillerin Tümü,

Hem Kendinden Önceki yazılanları, hem de arkasından gelmiş olan, yazılanları yanıtlar nitelikte.

 

Yani Bu Yazdıklarınızın Tam ve Net Cevapları bir önceki 12 05 08 tarihli yayınlanan yazımda Verilmiştir. Üstüne söz dahi eklenemez,

Mevcut çerçeveden bakıldığı müddetçe de Tartışılamaz olmaya devam etmektedir.

 

NOT: (Ne Yapayım Ben Böyleyim. Dava söz Konusu olduğunda Tevazu ve İzzet i Birbirinden ayırt edemiyorum.)

(Sanırım Hiç vazgeçmeyeceğim, ve Sanırım Kimse de Vazgeçiremeyecek.)

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.