Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 Faşizmin bir gün kapımızı çalmasını beklemeden, güçlerimizi birleştirmeli ve Hitler'in ülkemizdeki uzantısı faşist düzenin, sivil faşistler ve her türlü gericiliğin egemenliğine karşı mücadele etmeliyiz. Bir dönemdir devrimci öğrencilere yönelik sivil faşistler ve gerici kesimler tarafından sürdürülen saldırılar, Akdeniz Üniversitesi'nde yaşanan son örnekle birlikte daha fazla gündeme geldi. Fakat, bu saldırıların burjuva basın yayın organlarında gerek haber yapılış ve gerekse de yorumlanış tarzı, gerçekleri çarpıtan bir içerikte oldu. Çarpıtma noktalarından birisi, olayların "sağ ve sol görüşlü öğrenciler arasında çatışma" yüzeyselliğinde yansıtılması idi. Kuşkusuz, görünürde çatışmanın bir tarafında faşistler, diğer tarafında devrimci demokrat öğrencilerin olması yanıyla sağ ve sol görüşlü öğrenciler arasında bir çatışma olduğu da söylenebilir. Fakat, bu tanım "çatışmanın neden çıktığını", "kimin hangi amaçlar ve kimlerin yönlendirmesi ile saldırdığını" gizlemektedir. Oysa, gerçeklerin ortaya çıkarılması, yaşananların tam olarak kavranabilmesi için bunun üzerinde durulması gerekir. Çarpıtma noktalarından birisi de, çatışmanın muhtevası idi. Yaşanan, faşistlerin okullarda devrimci-demokrat öğrencileri sindirerek egemenlik kurma saldırısıdır. Ve bunun karşısında devrimci-demokrat öğrenciler direnmektedir. Fakat, faşizmin ve gericiliğin egemenlik kurma çabası, yaratacağı sonuçlar açısından salt orada bulunan devrimci demokrat öğrencileri ilgilendiren değil, tüm öğrenci gençliği ve daha geniş açıdan bakarsak, tüm halkımızı ilgilendiren bir sorundur. Her iki açıdan saldırıların kavranması, halk olarak faşizme ve gericiliğe karşı vereceğimiz mücadelemiz açısından önemlidir. Bu noktaların kavranması, birincisi, faşizme ve gericiliğe karşı mücadelenin, faşist düzene karşı mücadeleden koparılamayacağı gerçeğini, ikincisi ise, bu mücadelenin, tüm gençliğin ve tüm halkın ortak mücadelesi olduğunu gösterir. Sivil Faşist Hareket, Faşist Devletin Bir Parçasıdır Ülkemizde sivil faşist ve gerici saldırılar ilk kez yaşanmamaktadır. Yakın tarihimizde, sivil faşistlerin devrimci-demokrat kesimlere ve Kürtler'e yönelik linç saldırılarını yaşadık, ırkçılık zemininde, aydınları, diğer inançlardan halkları katlettiklerini gördük. Biraz daha geçmişe gittiğimizde, aynı kesimlerin, Madımaklar'da, Maraş, Sivas, Çorum'da Alevi aydınları ve halkı hedef aldığını, 16 Martlar'da, "kanlı pazar"larda ve onlarca örnekte devrimci-demokrat öğrencilere saldırdığını gördük. Ve tüm bu saldırılar, oligarşik düzen tarafından birkaç gericinin, faşistin ya da bağlı oldukları hareketin, partilerin işi olarak gösterilmek istendi. Oysa, hiçbir zaman sivil faşist hareketin örgütlenmesi, halkın üzerine salınması bu ifadelerdeki yüzeysellikte olmamıştır. Sivil faşist hareket ve ülkemizdeki gericilik, her zaman faşist düzenin, kapitalist sömürü mekanizmasının bir parçası olmuştur. Anlattığımız örneklerden de görüleceği gibi, siyasal arenada düzenin bir parçası olarak yer almıştır. Gerek örgütlenmeleri, gerekse de saldırıları, her dönem oligarşinin politikalarına paralel olarak şekillenmiştir. Oligarşi nereye, kimlere, nasıl yönelecekse, sivil faşist harekete o çerçevede görevler verilmiştir. Bugün de aynısı geçerlidir. Linç saldırılarında da, üniversitelerdeki saldırılarda da devletin kullandığı asıl güç faşist hareket ve gericiliktir. Saldırıların düzenin saldırısı olduğu öyle açıktır ki, Akdeniz Üniversitesi'ndeki faşist saldırı sonrasında, polis ve mahkemeler de saldırıyı sürdürdüler. Kameralara görüntüleri takılan faşistleri gözaltına alıp tutuklamak zorunda kalan düzen, bu zemini fırsat olarak değerlendirip asıl olarak yine devrimci-demokrat öğrencilere yöneldi. Saldıran, silah, satır, bıçak kullanan faşistlerdi, fakat tek suçu faşist ve gerici saldırılar karşısında sinmeyerek, mücadele etmek olan devrimci demokrat öğrenciler gözaltına alınarak tutuklandı. Çünkü, oligarşik düzenin çıkarı, devrimci demokrat öğrencilerin üniversitelerden ve yurtlardan uzaklaştırılmasında, buralarda faşizmin ve gericiliğin (başka açıdan söylersek; şovenizmin ve dinciliğin) egemenliğinin kurulmasındadır. Ki bu politika, soruşturmalar, okuldan atmalarla üniversite yönetimleri tarafından geçmişten günümüze sürdürülüyor. Bu nedenlerledir ki, sivil faşist harekete ve gericiliğe karşı mücadelemiz, oligarşik düzene karşı mücadeledir, tersinden düzene karşı mücadele de, faşizme ve gericiliğe karşı mücadeledir. Sömürü düzenlerinin olmadığı yerde, faşizm ve gericilik de olmayacaktır. Saldırıların Hedefinde Tüm Gençlik Vardır Düzenin, "sağa sola bulaşma, sen okulunu bitir" cümlesinde ifadesini bulan politikası, gençliğin önemli bir bölümünü etkilemiştir. Gerçekte ise, bu söylem, faşizm ve gericiliğin saldırıları karşısında, devrimci-demokrat öğrencileri yalnızlaştırmayı, kitleleri mücadelenin uzağında tutmayı amaçlar. Oysa, faşizm ve gericilik doğası gereği, sadece devrimcileri değil, tüm gençliği tehdit etmektedir. Çünkü, faşizm ve gericilik, ilerici düşüncelerin, hak ve özgürlüklerin düşmanıdır. Halkın her türlü ilerici demokratik örgütlenmesi ve hakları için mücadelesinin karşısındadır. Değişik inançlara, milliyetlere düşmandır, her türlü terörle halkın taleplerini baskı altına almak ister. Ülkemizdeki resmisi, siviliyle faşizmin ve gericiliğin, geçmişten günümüze yaptığı da budur. Örneğin, ülkemizde 12 Eylül öncesi yaşananlar, sivil faşist hareketin giderek tüm gençliği ve halkı hedef alacağının da önümüzdeki örnekleriyle doludur. Faşizm, işgali altındaki okullarda, salt devrimci demokrat öğrencileri değil, kendilerinin dışında kalan tüm öğrencileri tehdit etmekteydi. Ve, ancak devrimci demokrat öğrencilerin denetimi altına aldığı üniversitelerde öğrenci gençliğin can güvenliği olabiliyordu. Ve faşizmin gençliğe düşman yüzünü gösteren en iyi örneklerden birisi de 12 Eylül'ün kendisidir. 12 Eylül faşist cuntasının öncelikli hedeflerinden birisi gençlik olmuştur. Gençliğin teslim alınması için işkencehaneler, hapishaneler, sınırsız çalıştırılmıştır. Fakat, daha önemlisi, apolitik, faşizme, zulme, sömürüye, emperyalizme, işbirlikçiliğe, adaletsizliğe karşı çıkmayan, halkı düşünmeyen, bencil bir gençlik hedeflenmiştir. Bu faşizmin gençliğe yönelik en büyük saldırısıdır. Çünkü, bu doğrudan gençliğin beynini hedef alan bir saldırıdır. Yine Hitler dönemi Almanyası da bizlere faşizmin, tüm halkı hedef aldığını gösteren en belirgin tarihsel örneklerdendir. Alman halkının büyük bölümü, faşizmin ideolojik etkisi altında, dünya halklarına karşı düşmanlaştırılmış, böylesi bir ülke tablosu içinde, faşizme karşı olanların sesleri kısılmış, bilim, düşünce, üretim her şey emperyalist tekellerin ve faşizmin hizmetine sokulmuştur. İtaat eden, sorgulamayan, düşünmeyen bir gençlik yaratılmış, robotlar gibi, tekellerin çıkarları doğrultusunda dünya halklarına karşı savaştırılmıştır. Ve Hitler faşizmine ilişkin hep bir örnek anlatılır. Hitler faşizmi de, öncelikle komünistleri, devrimcileri hedef alır, örnekteki kişi gözünün önünde yaşanan bu olaylara karşı duyarsızdır, komünistlerden sonra sırada başkaları vardır ve en nihayetinde sıra, örneğimizdeki kişiye gelmiştir. Bir gün, Hitler faşizmi onun da kapısı çalar. Ve bu kişi kendisini sahiplenecek kimseyi bulamaz, çünkü artık müdahale edecek kimse kalmamıştır. Çıkarılması gereken sonuç şu olmalıdır; faşizmin bir gün kapımızı çalmasını beklemeden, henüz birlikte mücadele edebileceğimiz bir çoğunluğu oluşturuyor iken, güçlerimizi birleştirmeli ve Hitler'in ülkemizdeki uzantısı faşist düzenin, sivil faşistler ve her türlü gericiliğin egemenliğine karşı mücadele etmeliyiz. Saldırılara Karşı Mücadele, Tüm Gençliğin Omuzlarındaki Görevdir Bunların anlamı, faşizm ve gericiliğin tüm gençliğe de düşman olduğudur. Bu nedenlerledir ki, "sağa sola bulaşmadan okulu bitirme" düşüncesi, sadece üniversitelerin, yurtların bu kesimlere terk edilmesi anlamına gelmez, aynı zamanda tüm hak ve özgürlüklerden vazgeçmek anlamına da gelir. Gençliğin, bu politikaların etkisinden kendisini korumasının tek yolu, direnmek ve mücadele etmektir. Düzenin, "12 Eylül öncesine dönmek" sözleriyle ifade ettiği korkularından birisi de, faşizme karşı mücadele eden gençlikten duyduğu korkudur. 12 Eylül öncesinin anlamı, sivil ve resmi faşizmin saldırıları karşısında gençliğin apolitik bir tutum içinde olmamasıdır. Bu yanıyla, 12 Eylül öncesi halk ve gençlik olarak bizim değil, faşist düzenin korkusudur. Bizim yapmamız gereken ise, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi, faşizme karşı mücadeleyi kitleselleştirmek, büyütmektir. 12 Eylül faşist cuntasının önemli oranda elimizden aldığı, duyarlı, politik, vatanını ve halkını seven gençliği yeniden yaratmaktır. Ki, düzen, bir yandan gençliği mücadelenin dışında tutmaya çalışırken, kendisi sürekli olarak egemenliğini pekiştirmeye çalışmakta, bu amaçla ihtiyaca göre çeşitli kesimleri kullanmakta ve değişik politikaları uygulamaya koymaktadır. Yani, oligarşi bir yandan gençliğe saldırılarını sürdürürken, diğer yandan saldırılar karşısında sessiz kalmasını, tepki göstermemesini öğütlemektedir. Gençlik, üniversitelerinde yaşanan faşist saldırılar, gerici örgütlenmeler karşısında izleyici konumda olmamalıdır. Mücadelenin dışında kalmak, kavgalara karışmamak bir erdem değildir, apolitiklik, duyarsızlık ve bencilliktir. Gençlik, düzenin kendisine yönelttiği apolitikleştirme saldırısına teslim olmamalı, faşizme ve her türden gericiliğe karşı mücadelenin tüm gençliğin ortak mücadelesi olduğu bilinciyle, devrimci-demokrat saflardaki yerini almalıdır. Kaynak:Yürüyüş Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2008 Sana düşman bana düşman düşünen insana düşman demişsin Yayımca Kayımcam Faşizme; Faşist olmak;sağcı olmak veya solcu olmak; Olduğunu belli ederek güç gösterisinde bulunmak, İlk cinayetini bir martının çığlıklarında aramak; Aslında ne kadar basitmiş onca şey olmak, Onca şey iken HİÇBİRŞEY olmak... Akdeniz Üniversitesinde yaşanan olaylar bir yana;insanları karşı karşıya getirmenin en düzmece yoludur insana sen bu olmalısın demek.Hrant Dink bir gazeteciydi;düşündüklerini yazan! Ogün Samast ise bir vatansever olmalıydı;onu en güçsüz olduğu zamanda yakalayan!F tipi cezaevlerinde ki insanlık dışı muamelere dur demek isteyen birileriydi bildirileri okuyan;halkın tepkisi diye linçi meşrulaştırandı siyasi bir erk olan!11 yaşında ki bir çoçuğa 13 kurşunu reva gören de bir çoçuğun terörist olmasıydı.Çıkıp da meydanlarda darbeyi haykırmak ise ulusalcı olmaktı. Bak gördün mü Yayamaz Kayımca ne kadar basitmiş buralarda bir şey olmak.Bana atılan bazı mesajlarda ben o kadar çok şey oluyorum ki ;annem duysa benimle gurur duyar kesin!Şimdi okuldan geldim;çok güzel başlıklarla buradasın yine...Çok şey var yazılacak onca güzelliğe ama kahretsin sınavlar var!GECELERİN KRALİÇESİ!Nasıl ama?Burada anlatmaya devam... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.