Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Mavi, Canını sıkan ben oldumsa, senle bir daha tartışmaya girmem. Amacım, kafamızdaki soru işaretlerinin üstesinden gelerek, sende de var olduğunu hisstettiğim sağ duyuda birleşmek. Bundan emin olmanı isterim. Eleştiriye dayanıklı değilsin galiba. Elimden gelse, üzülmene neden oldu ise tüm tartışmamızı silmek isterim. Seni üzmek istemem. Afedersin. olur mu sevgili Bilimselci,sizinle veya başka bir forum arkadaşımla ilgili değil;hatta az önce cevabınızı okudum ve gerçekten de kendimi ifade edeceğim kapıları aralamışsınız.ben bu forumda gerçek anlamda tartıştığım arkadaşlarımı gerçekten seviyorum...onlara ve düşüncelerine değer veriyorum...sizi dinlemeye devam edeceğim... bazen olur ya size ait olan herşeyi bir köşeye itmek istersiniz...biraz özel sorunlar yani...ilginiz ve iletiniz için teşekkür ederim...sevgiler! Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 olur mu sevgili Bilimselci,sizinle veya başka bir forum arkadaşımla ilgili değil;hatta az önce cevabınızı okudum ve gerçekten de kendimi ifade edeceğim kapıları aralamışsınız.ben bu forumda gerçek anlamda tartıştığım arkadaşlarımı gerçekten seviyorum...onlara ve düşüncelerine değer veriyorum...sizi dinlemeye devam edeceğim... bazen olur ya size ait olan herşeyi bir köşeye itmek istersiniz...biraz özel sorunlar yani...ilginiz ve iletiniz için teşekkür ederim...sevgiler! İnanın çok sevindim. Hatta duygulandım diyebilirim. Sağ duyunuz çok mükemmel. Her şey gönlünüzce olsun. Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Sevgili Emre,bugün canım çok sıkkın.Grup yorum dinledikçe de daha da karamsarrlaşıyorum...galiba ben forumdan ayrılmak üzereyim...şimdi bana ait tüm alanlarda çekip gitmek geliyor. ha D bakırda herşey yolunda...emin ol! Ne oldu Asi,sakın canını gereksiz olay ve kişilerle sıkma.Al çayını,otur balkonda,kendinle kal biraz.Kimbilir belki de yorgunsundur.İyileşmeden Malatyaya git,orada da uğraş. Asi sen arkadaşlarından,insanlardan uzaklaşmaya çabalarken hem onlardan hem de kendinden sıkılmaya başlamış olmayasın.Diyarbakır da başka yerlerde deçok iyi dostların var,onları dinle ve sakın yazdıklarımdan dolayı kızma bana.İnan ki asker olmasaydım,yanına uçardım. Arada nette ulaşabiliyorum bazen de telefonda.Şimdi ne zaman bunu okursun bilmiyorum ama ben Asime bıkkınlığı yakıştırmıyorum.bunları bir köşeye yazdım ayrıca.Ersal yok mu oralarda,aslında ersal adamı tam bıktırır ya.Asi aklım kaldı sende,kolay kolay bunları yazmazsın sen.en iyisi ben sana gerçek hayatta ulaşayım.Sevgiyle,umutla ve inanmasamda duayla. Alıntı
Φ misafir1980 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Mavi... buaraya yazmayın dediniz ama yine yazdım.Sizi çok sinirlendirdim biliyorum.Size hedef olan düşünceler değil ama özellikle yazdığınız konularda sizinle ve düşüncelerinizle ilgiliydi. Bir bayan bu kadar cesur,mücadaleci olur mu?Siz olacağınızı gösterdiniz hemde yaşınıza rağmen.Burada artık yazmayacağım.Söz veriyorum.Konu ile ilgili yazdıklarınızı okumaya da devam edeceğim.Yalnız ben çok kırdığım bu mücadaleci ve anlayışlı arkadaşımın çok iyi olmadığını okuyunca,son defa yazayım dedim. İnanın ki sizin gibi bir insan can sıkıntısı yakışmaz.En kısa zamanda canınızı sıkan herşeyin gül bahçesine dönüşür.Mutluluğun en güzelini yaşayacağınıza inanıyorum.Sizi kırdığım için çok özür dilerim.Hoşçakalın. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 İnanın çok sevindim. Hatta duygulandım diyebilirim. Sağ duyunuz çok mükemmel. Her şey gönlünüzce olsun. Mükemmel olan sizin bakış açınız,çok teşekkür ederim değerli arkadaşım...Hepimiz gönlünden geçenin gerçek hayatta yaşanması dileği ile... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Ne oldu Asi,sakın canını gereksiz olay ve kişilerle sıkma.Al çayını,otur balkonda,kendinle kal biraz.Kimbilir belki de yorgunsundur.İyileşmeden Malatyaya git,orada da uğraş. Asi sen arkadaşlarından,insanlardan uzaklaşmaya çabalarken hem onlardan hem de kendinden sıkılmaya başlamış olmayasın.Diyarbakır da başka yerlerde deçok iyi dostların var,onları dinle ve sakın yazdıklarımdan dolayı kızma bana.İnan ki asker olmasaydım,yanına uçardım. Arada nette ulaşabiliyorum bazen de telefonda.Şimdi ne zaman bunu okursun bilmiyorum ama ben Asime bıkkınlığı yakıştırmıyorum.bunları bir köşeye yazdım ayrıca.Ersal yok mu oralarda,aslında ersal adamı tam bıktırır ya.Asi aklım kaldı sende,kolay kolay bunları yazmazsın sen.en iyisi ben sana gerçek hayatta ulaşayım.Sevgiyle,umutla ve inanmasamda duayla. Açıklamaya gerek var mı Sevgili Emre,beni eleştirdiğin için çok teşekkür ederim...aslında çpk haklısın...şımarığım ben işte...yanımda olan ailem ve dostlarıma rağmen...ama durumu sana açıkladım Sözünü dinledim...aldım kitabımı,çayımı.Balkonda özgürlüğün tadını çıkarttım Ersal mı?Bak o bana dün bir şarkı gönderdi,muhteşemdi.Ağladım demişti bana,erkekler ağlar mı dedim;ağlar dedi...dinle,bak neden ağlar diye gönderdi.Gece boyunca saatlerce dinledim...hala da dinliyorum...gerçekten insan bu sözllere,bu seslere ağlar... neyse,sen bakma bi an boşluığuma geldi,yazdım...şimdi iyiyim...sağolasın! Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Açıklamaya gerek var mı Sevgili Emre,beni eleştirdiğin için çok teşekkür ederim...aslında çpk haklısın...şımarığım ben işte...yanımda olan ailem ve dostlarıma rağmen...ama durumu sana açıkladım Sözünü dinledim...aldım kitabımı,çayımı.Balkonda özgürlüğün tadını çıkarttım Ersal mı?Bak o bana dün bir şarkı gönderdi,muhteşemdi.Ağladım demişti bana,erkekler ağlar mı dedim;ağlar dedi...dinle,bak neden ağlar diye gönderdi.Gece boyunca saatlerce dinledim...hala da dinliyorum...gerçekten insan bu sözllere,bu seslere ağlar... neyse,sen bakma bi an boşluığuma geldi,yazdım...şimdi iyiyim...sağolasın! Gerek yok asi Canını sıkma,emin ol ki her zorluğun üstesinden gelirsin.Şımarık değilsin,kırılgansın.Eleştirdim çünkü sen üzülmeyi hak etmiyorsun.Hem de hiç. Asi,küçük kızımız ben olanları daha anlamadım.Bedel ödemek için daha çok küçüksün.Yine de boşver.Özgürlüğün tadını çıkart,her an özgür kalarak.Çok sevdiğin Diyarbakırın nefesini içine çekerel yaşa o özgürlüğü. Şimdi arasam,konuş dersem yine susarsın.Yine ben anlamıyorum,neden dersin?Sırf bunları yazmak için burdayım.Çünkü senden dinlerken şaşırdım,utandım ve üzüldüm.Bende sustum. Ersala takılma o zaman,seni ağlatmasın.Ne olur canını sıkma.Bana söz ver;olmaz mı?Buralardaysan ses ver bana. Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2008 Dun biraz ugradim buraya ama gormedim seni Okuduma gore yine iyisin ? Sevindim canim Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Biliyorum bilgisayarı kapatıp çekip gittin,olur ya gelirsen canım arkadaşım.Bunları yazmak için,sadece bunun için buraya geldim.Diğer siteye de uğradım.Orda da yoksun.Arkadaşına anlatmıyorsun ama bu sözler sana iyi gelir benim arkadaşıma. eski duvar diplerinde karanlık sular ay vurmuş gölgelenmiş kuytular canım oğul güzel yiğit al gel kanlı gömleğini sana nasıl kıydılar. ben bu yürek yarasını bi gece elbistanda duymuştum; akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara, yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı, öflaz ışıkları yol boylarında osmanlı karakolları, tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara kelepçemin karasına bir ak güvercin nazlı nazlı canım yiğit süzüm süzüm canım oğul gelip konardı. ben bu yürek yarasını bi gece elbistanda duymuştum; ekmek yedim su içtim ben nasıl yatsıyayım ya nasıl yatsıyayım o isatlı selvilerde ayışığını, ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim sen nezaman büyüdünde nezaman kaptırdın gönlünü o nurhaklara sen daha bebek bebek sen daha baba baba canım oğul o kıraç topraklarımın yaban gülü yiğidim sen nezaman büyüdünde düştün yollara yolunu mavi kargalardan toylardan sorar oldum hala duruyormu telefon tellerinde o mavi kargaları maraş topraklarının o karamuk çalıları o çoban döşekleri o müslüman kayalar beni sordunmu gözüm o kanlı toprakların menekşeli sabahlarından ıçkınımda kara zeytin bile yok kara alman kelepçesi bileklerimde, bileklerim canım oğul yeni yeni başladı sızlamaya sen büyüdünde demek düştün demek o damar damar kınalı topraklara tüketmişim yirmi yılı canım yiğit bir salkım üzüm gibi canım oğul güzel yiğit al gel kanlı gömleğini sana nasıl kıydılar. bunu sen bana göndermiştin.okurken insan olduğumu hatırlatıyor demiştin ya,benden sana.umutla asi kız! Alıntı
Φ Muziçko Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 teşekkür ederim mavi umuttur mavi hayattır hep mavi kalmak dileklerimle... Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Yayamaz Kayımca ve sen yok iken konularınıza şöyle bir döndüm,ama artık koğuşa gitmeliyim.Benden bu kadar Mavi,gelirsen selamını gönder.Erzurumdan selamlar.Sercan ve Yayamaz da buralardaysa sevgiler. Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Ben de artik 24 saat girmiyorum her gun burdayim ama vakitler birz denisti artik koleje yine basladigim icin dersler de basladi Ama mutlaka burda olurum yoksa sizi cok ozlerim ben Alıntı
Φ bursercan Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 canım dostum mavı sıırın ıcın buradan da tesekkur etmek ıstedım Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Asi o kadar kişi yazmış burda,insan bir cevap yazar.Şimdi uyuyosundur sen yada çizgi film izliyorsundur kalk gel buraya.bak beni bu sefer Gümüşhaneye gönderdiler.Deprasyon mu neye gireyim(sen öyle yazıyorsun )verme cevabı,ben sana yine şiir armağan edeyim.Bu arada cidden yoksun artık nette?Hayırdır Asi? ŞAFAK TÜRKÜSÜ 1 Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice 2 Bugün görüş günü Günlerden salı Islak Sarı bir yağmur Ülkemin neresine bakarsa ay Orada yitik bir anne ağlıyor Sen aralıyorsun yağmuru Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini Sonra bir umut koşuyorsun Yüreğin avcunda ısırırken çırpıntı gözlerini (ah verebilseydim keşke yüreği avcunda koşan herbir anneye tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan koşma anne birdenbire batacak olan düş denizinde yarattığın umut sandalıdır oysa benim için gece ışık hızıyla koşan kısa ve soğuk bir zamandır bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak uykusuz yorgun ve korkak 3 sanırım baytardı yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor boşver hipokrat amca üzülme ne olur sen de anne sen de üzülme hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim korkak kahraman gecelerimi düşlerimle sınırsız diretmişliğimle genç şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine usulca açılıverdi yanağımda tomurcuk pir sultan'ı düşün anne şeyh bedrettin'i börklüce'yi torlak kemal'i düşün anne hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın deniz'i düşün anne her mayıs şafağında uzun uzun döverken darağaçlarını ve o şafaktan doğma onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları insanları düşün anne düşün ki yüreğin sallansın düşün ki o an güneşli güzel günlere inanan mutlu bir yusufçuk havalansın 4 sıcak omuzlar değerken omzuma buz üstünde yürüdüm yıllar boyu bayraklar ve türkülerle kopunca memelerinden o mükemmel yaşama kurşunlar sıktılar alnıma açık alanlarda ağır kartalların konup kalktığı yalçın kayalardan biriydim ölüp dirildim yeniden güneşli güneşsiz akşamlarda mutlu yarınlar adına özgürlük adına ekmek adına üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin dirilip dönmesin diye hiroşimalar tahtadan atların boynuna çıplak ölümlerle yatmasın diye çocuklar aç gözlerle bakmasın diye çocuklar kardeşlik adına havadaki kuş denizdeki balık adına yürüdüm yıllar boyu dönüp bakmadım arkama ıraktı gözlerim çok ırak izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda kalsa da silinir gider yalnızca bir ağıt gibi çakılır ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer 5 tören adımlarıyla ölmek ne garip şey anne kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum bütün gözler üstümde sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun masa üstünde üşüyen bir sigara yanında küçücük bir cam bardak içinde rengi bu gecenin cılız titrek bir kibrit kağıt kalem sandalye geride flu yağlı büküm büküm bir ip ve çingene kuralına uygun değişmez dekoru mudur idam mahkumunun 6 kırılacak cammışım gibi davranıyorlar yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün oysa birazdan boynumu kıracaklar pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün ben ölümü asıl az ötede titreyen çingenenin kara killi ellerinde gördüm anladım ki küllenen sigaradır soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm yani benim güzel annem alacaşafağında ülkemin yıldız uçurmak varken oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim 7 ne garip duygu şu ölmek öptüğüm kızlar geliyor aklıma bir açıklaması vardır elbet giderken darağacına 8 geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem bağışla beni güzel annem oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana elleri değsin istemedim gözleri değsin istemedim ağlayıp koklayacaktın belki bir ömür taşıyacaktın koynunda usul adımlarla yürüdüm ömrümü karşımda kurum kurum-laşan darağacı (tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan ökse de olsa dört bir yanı) birdenbire acıdı boynum gelecekler var birbiri ardınca genç yakışıklı ne olur işçi kadınım az yumuşak dik şu kefenin yakasını 9 yaşamak ağrısı asıldı boynuma oysa türkü tadında yaşamak isterdim çiçekleri kokmak ırmakları akmak yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak su başlarında aylak sektirmek kavalımı sonra bir çocuğun afacan bacaklarında anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim o güzel günleri görenler arasında bir soluk ben de yaşamak isterdim bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden öperken siya-u jakond'u tebessümünden işte o an saçlarından yakalamak dolunayı bir de yirmibeş kilometreden görebilmek nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı ölmek ne garip şey anne bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı sedef kakmalı bir kutu içinde vermek isterdim çocukların ellerine sonra sonra benim güzel annem damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza 10 künyemi okudular suçumuz malum gecenin kıyısında durmuşum kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum koşun çocuklar çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor yanlış mı duydum yoksa erkenci bir horoz mu ötüyor keskin bir acı bilenmiş gitgide yaklaşıyor sonum iri sözlerim yoktu söyleyecek usulca baktım yüzlerine bin yıllık iskeletleri çatırdayarak göçtü ayaklarının dibine korkutamadılar beni anne avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran darağacı bir zaman rüzgarda saçını tarayan telli kavak değil mi boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi söyle anne o çingene bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan bağıra çağıra geçen bohçacı kadını sevmedi mi çılgınca 11 kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda işkenceler zindanlar hücreler savunmak yok mutlu tok bir yaşamı açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren mideme karşı kısacası bir çiçeği düşünürken ürpermek yok gülmek umut etmek özlemek ya da mektup beklemek gözleri yatırıp ıraklara ölmek ne garip şey anne artık duvarları kanatırcasına tırnağımla şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım baba olamayacağım örneğin toprak olmak ne garip şey anne ceplerimde el yerine balyoz taşırken korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini ve yüreğimin ırmakları taştı taşacakken ölmek ne garip şey anne uçurumlar ki sende büyür dağdır ki sende göçer ben yaprak derim çiçek derim çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim gül yanaklı çocuğa benzer yine de oğlunu yitirmek kimbilir ne garip şey anne 12 beni burada arama anne kapıda adımı sorma saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama kırıldıysa düş evinin kapısı bütün kırık kapıların çağrılışıyım kızların yanaklarında çukurlaşan biten başlayan aşkların ortasındayım her kavgada ölen benim bayrak tutan çarpışan her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni özlem benim kavga benim aşk benim bekle beni anne bir sabah çıkagelirim bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak öylece kalkar uykudan şalterler dişleyip tükürmeden sigaralarını türkü tadında giyinirken işçiler bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını adı başka sesi başka nice yaşıtım koynunda çiçekler çiçekler içinde bir ülke getirirler başlarını koymak için yorgun dizine sen hazır tut dizini anne o mükemmel güne Nevzat ÇELİK kırmızılı mısraları içine çeker gibi havayı oku.Sevgiler! Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 canım dostum mavı sıırın ıcın buradan da tesekkur etmek ıstedım Bende tam demiştim ki Sercan,şimdi kesin çok kötü şeyler yazmıştır!Hım aslında bunun için okumuşsun ama neyse;canım dostuma kıyamam ben.Hele 24 saat,7 gün çalışıyorsa filmi anlatamadım sana,neyse şimdi mesajlar bedava nasıl olsa...ordan yazayım...bu sana.... ARABESK ıslığında usturalar bileniyor bıyıkları marşandiz katarı zulasında eroini esrarı tutuklandıkça yenileniyor kafası kızdı mı taksim'de akşam bütün lahmancunlar ondan sorulur oğlanın birine takıldı / tamam çengelköy'lü sevtap diye meşhur göğüsleri hakikat birer kumru eskiden de süslenir boyanırmış ayak ayak üstüne atıp oturdu mu insanda can mı bırakırmış sabaha karşı bir büyük rakı yıldız tozuması külüstür mehtap arabada sevişmek başlıca merakı ne kanun tanıyor ne de kitap bu yollara düşecek adam mıydı çiçek yaptırmalar parfüm filan bu sefer yakasını fena kaptırdı sevtap başını yiyecek anlaşılan boşversene / daha ölmedik ulan ATTİLA İLHAN nassı ama tam seni anlatyor iştesin değil mi?kolay gelsin... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Ben de artik 24 saat girmiyorum her gun burdayim ama vakitler birz denisti artik koleje yine basladigim icin dersler de basladi Ama mutlaka burda olurum yoksa sizi cok ozlerim ben Canım bende artık pek buralarda olmayacağım...yeni dönem,biraz daha yoğun!Neyse biraz geç cevap verdim...özür dilerim hepinizden.Ben çoooooooooook daha iyiyim...sağolasın tatlı kız!bu da sana... Kaldırımlar 1 Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi.. Necip Fazıl Kısakürek bu dizeler gerçekten çok güzel...tam benlik Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 teşekkür ederim mavi umuttur mavi hayattır hep mavi kalmak dileklerimle... Sevgili Muazzez ben çok teşekkür ederim...yüreğin ve umutlarınla kal.... BİR ŞEHRİ BIRAKMAK Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır geceleri. Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında.. Her akşam çayımı getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. Bu şehirdedir Valsler, foksrotlar altında Şuman'dan, Bramsdan Parcalar çaldığı zaman dönüp Bana bakan ihtiyar piyanist. Doğduğum köye müşteri taşıyan Şirket vapurları bu şehirdedir. Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları. Bu şehirdedir işim gücüm, Ekmek param. Fakat bütün bunlara mukabil Yine budur başka bir şehirdeki Bir kadın yüzünden Bıraktığım şehir. ORHAN VELİ KANIK yakında ardından bırakacağım herşeye rağmen güzel kentim olan Diyarbakır aklıma geldikçe bu şiire bakarım...çok zor olacak bu galiba...neyse umarım beğenirsin... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Asi o kadar kişi yazmış burda,insan bir cevap yazar.Şimdi uyuyosundur sen yada çizgi film izliyorsundur kalk gel buraya.bak beni bu sefer Gümüşhaneye gönderdiler.Deprasyon mu neye gireyim(sen öyle yazıyorsun )verme cevabı,ben sana yine şiir armağan edeyim.Bu arada cidden yoksun artık nette?Hayırdır Asi? ŞAFAK TÜRKÜSÜ 1 Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice 2 Bugün görüş günü Günlerden salı Islak Sarı bir yağmur Ülkemin neresine bakarsa ay Orada yitik bir anne ağlıyor Sen aralıyorsun yağmuru Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini Sonra bir umut koşuyorsun Yüreğin avcunda ısırırken çırpıntı gözlerini (ah verebilseydim keşke yüreği avcunda koşan herbir anneye tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan koşma anne birdenbire batacak olan düş denizinde yarattığın umut sandalıdır oysa benim için gece ışık hızıyla koşan kısa ve soğuk bir zamandır bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak uykusuz yorgun ve korkak 3 sanırım baytardı yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor boşver hipokrat amca üzülme ne olur sen de anne sen de üzülme hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim korkak kahraman gecelerimi düşlerimle sınırsız diretmişliğimle genç şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine usulca açılıverdi yanağımda tomurcuk pir sultan'ı düşün anne şeyh bedrettin'i börklüce'yi torlak kemal'i düşün anne hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın deniz'i düşün anne her mayıs şafağında uzun uzun döverken darağaçlarını ve o şafaktan doğma onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları insanları düşün anne düşün ki yüreğin sallansın düşün ki o an güneşli güzel günlere inanan mutlu bir yusufçuk havalansın 4 sıcak omuzlar değerken omzuma buz üstünde yürüdüm yıllar boyu bayraklar ve türkülerle kopunca memelerinden o mükemmel yaşama kurşunlar sıktılar alnıma açık alanlarda ağır kartalların konup kalktığı yalçın kayalardan biriydim ölüp dirildim yeniden güneşli güneşsiz akşamlarda mutlu yarınlar adına özgürlük adına ekmek adına üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin dirilip dönmesin diye hiroşimalar tahtadan atların boynuna çıplak ölümlerle yatmasın diye çocuklar aç gözlerle bakmasın diye çocuklar kardeşlik adına havadaki kuş denizdeki balık adına yürüdüm yıllar boyu dönüp bakmadım arkama ıraktı gözlerim çok ırak izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda kalsa da silinir gider yalnızca bir ağıt gibi çakılır ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer 5 tören adımlarıyla ölmek ne garip şey anne kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum bütün gözler üstümde sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun masa üstünde üşüyen bir sigara yanında küçücük bir cam bardak içinde rengi bu gecenin cılız titrek bir kibrit kağıt kalem sandalye geride flu yağlı büküm büküm bir ip ve çingene kuralına uygun değişmez dekoru mudur idam mahkumunun 6 kırılacak cammışım gibi davranıyorlar yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün oysa birazdan boynumu kıracaklar pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün ben ölümü asıl az ötede titreyen çingenenin kara killi ellerinde gördüm anladım ki küllenen sigaradır soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm yani benim güzel annem alacaşafağında ülkemin yıldız uçurmak varken oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim 7 ne garip duygu şu ölmek öptüğüm kızlar geliyor aklıma bir açıklaması vardır elbet giderken darağacına 8 geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem bağışla beni güzel annem oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana elleri değsin istemedim gözleri değsin istemedim ağlayıp koklayacaktın belki bir ömür taşıyacaktın koynunda usul adımlarla yürüdüm ömrümü karşımda kurum kurum-laşan darağacı (tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan ökse de olsa dört bir yanı) birdenbire acıdı boynum gelecekler var birbiri ardınca genç yakışıklı ne olur işçi kadınım az yumuşak dik şu kefenin yakasını 9 yaşamak ağrısı asıldı boynuma oysa türkü tadında yaşamak isterdim çiçekleri kokmak ırmakları akmak yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak su başlarında aylak sektirmek kavalımı sonra bir çocuğun afacan bacaklarında anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim o güzel günleri görenler arasında bir soluk ben de yaşamak isterdim bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden öperken siya-u jakond'u tebessümünden işte o an saçlarından yakalamak dolunayı bir de yirmibeş kilometreden görebilmek nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı ölmek ne garip şey anne bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı sedef kakmalı bir kutu içinde vermek isterdim çocukların ellerine sonra sonra benim güzel annem damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza 10 künyemi okudular suçumuz malum gecenin kıyısında durmuşum kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum koşun çocuklar çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor yanlış mı duydum yoksa erkenci bir horoz mu ötüyor keskin bir acı bilenmiş gitgide yaklaşıyor sonum iri sözlerim yoktu söyleyecek usulca baktım yüzlerine bin yıllık iskeletleri çatırdayarak göçtü ayaklarının dibine korkutamadılar beni anne avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran darağacı bir zaman rüzgarda saçını tarayan telli kavak değil mi boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi söyle anne o çingene bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan bağıra çağıra geçen bohçacı kadını sevmedi mi çılgınca 11 kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda işkenceler zindanlar hücreler savunmak yok mutlu tok bir yaşamı açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren mideme karşı kısacası bir çiçeği düşünürken ürpermek yok gülmek umut etmek özlemek ya da mektup beklemek gözleri yatırıp ıraklara ölmek ne garip şey anne artık duvarları kanatırcasına tırnağımla şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım baba olamayacağım örneğin toprak olmak ne garip şey anne ceplerimde el yerine balyoz taşırken korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini ve yüreğimin ırmakları taştı taşacakken ölmek ne garip şey anne uçurumlar ki sende büyür dağdır ki sende göçer ben yaprak derim çiçek derim çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim gül yanaklı çocuğa benzer yine de oğlunu yitirmek kimbilir ne garip şey anne 12 beni burada arama anne kapıda adımı sorma saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama kırıldıysa düş evinin kapısı bütün kırık kapıların çağrılışıyım kızların yanaklarında çukurlaşan biten başlayan aşkların ortasındayım her kavgada ölen benim bayrak tutan çarpışan her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni özlem benim kavga benim aşk benim bekle beni anne bir sabah çıkagelirim bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak öylece kalkar uykudan şalterler dişleyip tükürmeden sigaralarını türkü tadında giyinirken işçiler bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını adı başka sesi başka nice yaşıtım koynunda çiçekler çiçekler içinde bir ülke getirirler başlarını koymak için yorgun dizine sen hazır tut dizini anne o mükemmel güne Nevzat ÇELİK kırmızılı mısraları içine çeker gibi havayı oku.Sevgiler! Ve Hırçın...Karadenizin bidanesi..Gümüşhane ha,bak üzüldüm...oralar baya uzak..sarptır dağları,korkarım ben o kentten.Bu arada geçen gün kapattıp giderken o bilgisayarı sen çevrimdışıydın,sen varken çekip gidermiyim.O kadar güzel cümleler ile yanımdaydın ki.Sana ne demeli.Nasıl anlatmalı...Sen,Ersal ve tabi ki İzmirin en yakışıklı,en tatlı polisi,9 yıllık can arkadaşım... Ha bu arada sen takmışsın benim uyumama..saya ne ya hem ben bugün 4'te uydum,7 de kalktım...şimdi eve geldim...kapatacağım telefonu şimdi,uyuyacağım;kıskan işte arkadaşları da kandırdım,nasıl olsa...hehe Ben bu yazdıklarını inan ki görmemiştim,bundan cevap yazmadım...yüreğini sıcak tutmaya devam...Bu şiiri yüreğime işledim,sağol!!!!! Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Sevgili Emre,Ahmet Kaya ile tanıştığım bu güzel ve en çooooooooooooook sevdiğim mısralar sadece sana... UY HAVAR Yangınlar, ***** fakları, Korku çığları Ve irin selleri, aç yırtıcılar, Suyu zehir bıçaklar ortasındasın. Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay! Pusatsız, duldasız, üryan Bir cana bir de başa Seher vakti leylim -leylim Cellat nişangahlar aynasındasın. Oy sevmişim ben seni... Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu! He canım... Çiçekdağı kıtlık, kıran, Gül açmaz, çağla dökmez. Vurur alnım şakına Vurur çakmaktaşı kayalarıyla Küfrünü, Medetsiz, Munzur. Şahmurat Suyu kan akar Ve ben şairim. Namus işçisiyim yani Yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, Ne salkım bir bakış Resmin çekeyim, Ne kınsız bir rüzgar Mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni... Ve sen daha demincek, Yıllar da geçse demincek, Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm, Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim, Yaran derine gitmiş, Fitil tutmaz, bilirim. Ama hesap dağlarladır, Umut, dağlarla. Düşün, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamın Yarının çocukları, gülleri için Herbirinin ayvatüyü, çilleri için, Koymuş postasını, Görmüş restini. He canım, Sen getir üstünü. Uy havar! Muhammed, İsa aşkına, Yattığın ranza aşkına, Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü! Benim de boş yanım hançer yalımı Ve zulamda kan-ter içinde, asi, He desem, koparacak dizginlerini Yediveren gül kardeşi bir arzu Oy sevmişem ben seni... AHMED ARİF Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 bütün mevsimler tutsak düşse de yangına, her bahar dicle’yi emzirir dağlar bahar, dicle’nin dağları kucakladığı yerde başlar. alışamam ölüme alışamam, ölüm insana aykırıdır alışamam. susmak insana aykırıdır susamam. yanıbaşımda bir yangın, eti yanar vatanımın susamam. yanıbaşımda ölüm çalıyor kapıları duramam. çığlık olmak ama her sessizliğe çığlık olmak insana yaraşır ölüme direnirim tırnağımla dişimle ama alışamam ölüme bir başına olmak önemli değil bir gül, bir gül bırakabilmek arkadan gelenlere tek başına bir mum devririr geceyi tek bir can neleri neleri devirmez ki? nedir bu sancı nedir? hasretin yine başladı, sol yanım seninle birlik işgal etmişsen yar ömrümü ateşin düşmüş canıma sen benim içimde ben diyarbekir içinde ağır ağır yanarım dönerim bitmez geçerim bir mermi gibi candan, yar sandan geçemem nasıl da özlemişem, sevda çeker canım yangındır gayrı bir uçtan bir uca sarılmıştır her yan yeşile, sarıya, kırmızıya. dağlar damar damar olmuş akar memleketin yüreğine bugün keskin bıçak ağzı da olsa gökyüzü bahar düşmüştür vatanıma mavi erguvan dallar fışkırmıştır topraktan can yürümüştür dallara gayrı dört mevsim bahardır dağlardan akar ne durursun ana görmisen kar erir her yanda ne durursun ana tilili çek, çek tilili Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 bütün mevsimler tutsak düşse de yangına, her bahar dicle’yi emzirir dağlar bahar, dicle’nin dağları kucakladığı yerde başlar. alışamam ölüme alışamam, ölüm insana aykırıdır alışamam. susmak insana aykırıdır susamam. yanıbaşımda bir yangın, eti yanar vatanımın susamam. yanıbaşımda ölüm çalıyor kapıları duramam. çığlık olmak ama her sessizliğe çığlık olmak insana yaraşır ölüme direnirim tırnağımla dişimle ama alışamam ölüme bir başına olmak önemli değil bir gül, bir gül bırakabilmek arkadan gelenlere tek başına bir mum devririr geceyi tek bir can neleri neleri devirmez ki? nedir bu sancı nedir? hasretin yine başladı, sol yanım seninle birlik işgal etmişsen yar ömrümü ateşin düşmüş canıma sen benim içimde ben diyarbekir içinde ağır ağır yanarım dönerim bitmez geçerim bir mermi gibi candan, yar sandan geçemem nasıl da özlemişem, sevda çeker canım yangındır gayrı bir uçtan bir uca sarılmıştır her yan yeşile, sarıya, kırmızıya. dağlar damar damar olmuş akar memleketin yüreğine bugün keskin bıçak ağzı da olsa gökyüzü bahar düşmüştür vatanıma mavi erguvan dallar fışkırmıştır topraktan can yürümüştür dallara gayrı dört mevsim bahardır dağlardan akar ne durursun ana görmisen kar erir her yanda ne durursun ana tilili çek, çek tilili Jönümüz beni çözmüş valla...çok güzel!yüreğine sağlık kaçak asker(nettesin ya ondan) Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 ben normalde asker kacagiydim ama ayni zamanda okuyodum da okurken nasil kacak durumuna dustum bunu bende anlamadim bi dilekce yasdim aninda askerdeyim köyün evleri karanlık, gökte yıldız pır pır eder. ben bir asker kaçağıyım, gelin, bana bir tas su ver. neyliyim kusura bakma, elleri kınasız gelin, çalar asker kaçakları kapıları geceleyin. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 ben normalde asker kacagiydim ama ayni zamanda okuyodum da okurken nasil kacak durumuna dustum bunu bende anlamadim bi dilekce yasdim aninda askerdeyim köyün evleri karanlık, gökte yıldız pır pır eder. ben bir asker kaçağıyım, gelin, bana bir tas su ver. neyliyim kusura bakma, elleri kınasız gelin, çalar asker kaçakları kapıları geceleyin. Jön yoksa seni okuldan mı alıp götürdüler,valla anlamadım Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 okulu biraktim cikisimi aldim sonra bi de baktim ki askerdeyim Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 okulu biraktim cikisimi aldim sonra bi de baktim ki askerdeyim dur hele...sen neden okuldan çıktın ki? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.