Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Mavi olmayan gökyüzü'ne...................


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Mavi,

 

Canını sıkan ben oldumsa, senle bir daha tartışmaya girmem. Amacım, kafamızdaki soru işaretlerinin üstesinden gelerek, sende de var olduğunu hisstettiğim sağ duyuda birleşmek. Bundan emin olmanı isterim.

 

Eleştiriye dayanıklı değilsin galiba. Elimden gelse, üzülmene neden oldu ise tüm tartışmamızı silmek isterim. Seni üzmek istemem. Afedersin. :clover:

 

olur mu sevgili Bilimselci,sizinle veya başka bir forum arkadaşımla ilgili değil;hatta az önce cevabınızı okudum ve gerçekten de kendimi ifade edeceğim kapıları aralamışsınız.ben bu forumda gerçek anlamda tartıştığım arkadaşlarımı gerçekten seviyorum...onlara ve düşüncelerine değer veriyorum...sizi dinlemeye devam edeceğim...

 

bazen olur ya size ait olan herşeyi bir köşeye itmek istersiniz...biraz özel sorunlar yani...ilginiz ve iletiniz için teşekkür ederim...sevgiler!

Gönderi tarihi:
olur mu sevgili Bilimselci,sizinle veya başka bir forum arkadaşımla ilgili değil;hatta az önce cevabınızı okudum ve gerçekten de kendimi ifade edeceğim kapıları aralamışsınız.ben bu forumda gerçek anlamda tartıştığım arkadaşlarımı gerçekten seviyorum...onlara ve düşüncelerine değer veriyorum...sizi dinlemeye devam edeceğim...

 

bazen olur ya size ait olan herşeyi bir köşeye itmek istersiniz...biraz özel sorunlar yani...ilginiz ve iletiniz için teşekkür ederim...sevgiler!

 

İnanın çok sevindim. Hatta duygulandım diyebilirim. Sağ duyunuz çok mükemmel.

 

Her şey gönlünüzce olsun. :clover:

Gönderi tarihi:
Sevgili Emre,bugün canım çok sıkkın.Grup yorum dinledikçe de daha da karamsarrlaşıyorum...galiba ben forumdan ayrılmak üzereyim...şimdi bana ait tüm alanlarda çekip gitmek geliyor.

 

ha D bakırda herşey yolunda...emin ol!

 

Ne oldu Asi,sakın canını gereksiz olay ve kişilerle sıkma.Al çayını,otur balkonda,kendinle kal biraz.Kimbilir belki de yorgunsundur.İyileşmeden Malatyaya git,orada da uğraş.

 

Asi sen arkadaşlarından,insanlardan uzaklaşmaya çabalarken hem onlardan hem de kendinden sıkılmaya başlamış olmayasın.Diyarbakır da başka yerlerde deçok iyi dostların var,onları dinle ve sakın yazdıklarımdan dolayı kızma bana.İnan ki asker olmasaydım,yanına uçardım.

 

Arada nette ulaşabiliyorum bazen de telefonda.Şimdi ne zaman bunu okursun bilmiyorum ama ben Asime bıkkınlığı yakıştırmıyorum.bunları bir köşeye yazdım ayrıca.Ersal yok mu oralarda,aslında ersal adamı tam bıktırır ya.Asi aklım kaldı sende,kolay kolay bunları yazmazsın sen.en iyisi ben sana gerçek hayatta ulaşayım.Sevgiyle,umutla ve inanmasamda duayla.

Gönderi tarihi:

Mavi... buaraya yazmayın dediniz ama yine yazdım.Sizi çok sinirlendirdim biliyorum.Size hedef olan düşünceler değil ama özellikle yazdığınız konularda sizinle ve düşüncelerinizle ilgiliydi.

 

Bir bayan bu kadar cesur,mücadaleci olur mu?Siz olacağınızı gösterdiniz hemde yaşınıza rağmen.Burada artık yazmayacağım.Söz veriyorum.Konu ile ilgili yazdıklarınızı okumaya da devam edeceğim.Yalnız ben çok kırdığım bu mücadaleci ve anlayışlı arkadaşımın çok iyi olmadığını okuyunca,son defa yazayım dedim.

 

İnanın ki sizin gibi bir insan can sıkıntısı yakışmaz.En kısa zamanda canınızı sıkan herşeyin gül bahçesine dönüşür.Mutluluğun en güzelini yaşayacağınıza inanıyorum.Sizi kırdığım için çok özür dilerim.Hoşçakalın.

Gönderi tarihi:
Ne oldu Asi,sakın canını gereksiz olay ve kişilerle sıkma.Al çayını,otur balkonda,kendinle kal biraz.Kimbilir belki de yorgunsundur.İyileşmeden Malatyaya git,orada da uğraş.

 

Asi sen arkadaşlarından,insanlardan uzaklaşmaya çabalarken hem onlardan hem de kendinden sıkılmaya başlamış olmayasın.Diyarbakır da başka yerlerde deçok iyi dostların var,onları dinle ve sakın yazdıklarımdan dolayı kızma bana.İnan ki asker olmasaydım,yanına uçardım.

 

Arada nette ulaşabiliyorum bazen de telefonda.Şimdi ne zaman bunu okursun bilmiyorum ama ben Asime bıkkınlığı yakıştırmıyorum.bunları bir köşeye yazdım ayrıca.Ersal yok mu oralarda,aslında ersal adamı tam bıktırır ya.Asi aklım kaldı sende,kolay kolay bunları yazmazsın sen.en iyisi ben sana gerçek hayatta ulaşayım.Sevgiyle,umutla ve inanmasamda duayla.

 

Açıklamaya gerek var mı :D

 

Sevgili Emre,beni eleştirdiğin için çok teşekkür ederim...aslında çpk haklısın...şımarığım ben işte...yanımda olan ailem ve dostlarıma rağmen...ama durumu sana açıkladım :)

 

Sözünü dinledim...aldım kitabımı,çayımı.Balkonda özgürlüğün tadını çıkarttım ;) Ersal mı?Bak o bana dün bir şarkı gönderdi,muhteşemdi.Ağladım demişti bana,erkekler ağlar mı dedim;ağlar dedi...dinle,bak neden ağlar diye gönderdi.Gece boyunca saatlerce dinledim...hala da dinliyorum...gerçekten insan bu sözllere,bu seslere ağlar...

 

neyse,sen bakma bi an boşluığuma geldi,yazdım...şimdi iyiyim...sağolasın!

Gönderi tarihi:
Açıklamaya gerek var mı :D

 

Sevgili Emre,beni eleştirdiğin için çok teşekkür ederim...aslında çpk haklısın...şımarığım ben işte...yanımda olan ailem ve dostlarıma rağmen...ama durumu sana açıkladım :)

 

Sözünü dinledim...aldım kitabımı,çayımı.Balkonda özgürlüğün tadını çıkarttım ;) Ersal mı?Bak o bana dün bir şarkı gönderdi,muhteşemdi.Ağladım demişti bana,erkekler ağlar mı dedim;ağlar dedi...dinle,bak neden ağlar diye gönderdi.Gece boyunca saatlerce dinledim...hala da dinliyorum...gerçekten insan bu sözllere,bu seslere ağlar...

 

neyse,sen bakma bi an boşluığuma geldi,yazdım...şimdi iyiyim...sağolasın!

 

Gerek yok asi :D

 

Canını sıkma,emin ol ki her zorluğun üstesinden gelirsin.Şımarık değilsin,kırılgansın.Eleştirdim çünkü sen üzülmeyi hak etmiyorsun.Hem de hiç.

 

Asi,küçük kızımız ben olanları daha anlamadım.Bedel ödemek için daha çok küçüksün.Yine de boşver.Özgürlüğün tadını çıkart,her an özgür kalarak.Çok sevdiğin Diyarbakırın nefesini içine çekerel yaşa o özgürlüğü.

 

Şimdi arasam,konuş dersem yine susarsın.Yine ben anlamıyorum,neden dersin?Sırf bunları yazmak için burdayım.Çünkü senden dinlerken şaşırdım,utandım ve üzüldüm.Bende sustum.

 

Ersala takılma o zaman,seni ağlatmasın.Ne olur canını sıkma.Bana söz ver;olmaz mı?Buralardaysan ses ver bana.

Gönderi tarihi:

Biliyorum bilgisayarı kapatıp çekip gittin,olur ya gelirsen canım arkadaşım.Bunları yazmak için,sadece bunun için buraya geldim.Diğer siteye de uğradım.Orda da yoksun.Arkadaşına anlatmıyorsun ama bu sözler sana iyi gelir benim arkadaşıma.

 

eski duvar diplerinde karanlık sular ay vurmuş gölgelenmiş kuytular

canım oğul güzel yiğit al gel kanlı gömleğini sana nasıl kıydılar.

ben bu yürek yarasını bi gece elbistanda duymuştum;

akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara,

yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı, öflaz ışıkları yol boylarında

osmanlı karakolları, tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara

kelepçemin karasına bir ak güvercin nazlı nazlı canım yiğit

süzüm süzüm canım oğul gelip konardı.

 

ben bu yürek yarasını bi gece elbistanda duymuştum;

ekmek yedim su içtim ben nasıl yatsıyayım ya nasıl yatsıyayım

o isatlı selvilerde ayışığını, ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim

sen nezaman büyüdünde nezaman kaptırdın gönlünü o nurhaklara

sen daha bebek bebek sen daha baba baba canım oğul o kıraç

topraklarımın yaban gülü yiğidim sen nezaman büyüdünde

düştün yollara yolunu mavi kargalardan toylardan sorar oldum

hala duruyormu telefon tellerinde

o mavi kargaları maraş topraklarının o karamuk çalıları o çoban döşekleri

o müslüman kayalar beni sordunmu gözüm o kanlı toprakların

menekşeli sabahlarından ıçkınımda kara zeytin bile yok

kara alman kelepçesi bileklerimde,

bileklerim canım oğul yeni yeni başladı sızlamaya

sen büyüdünde demek düştün demek o damar damar kınalı

topraklara tüketmişim yirmi yılı canım yiğit bir salkım üzüm gibi

canım oğul güzel yiğit al gel kanlı gömleğini sana nasıl kıydılar.

 

bunu sen bana göndermiştin.okurken insan olduğumu hatırlatıyor demiştin ya,benden sana.umutla asi kız!

Gönderi tarihi:

Asi o kadar kişi yazmış burda,insan bir cevap yazar.Şimdi uyuyosundur sen yada çizgi film izliyorsundur :D kalk gel buraya.bak beni bu sefer Gümüşhaneye gönderdiler.Deprasyon mu neye gireyim(sen öyle yazıyorsun :D )verme cevabı,ben sana yine şiir armağan edeyim.Bu arada cidden yoksun artık nette?Hayırdır Asi?

 

ŞAFAK TÜRKÜSÜ

 

1

Beni burada arama anne

Kapıda adımı sorma

Saçlarına yıldız düşmüş

Koparma anne

Ağlama

 

Kaç zamandır yüzüm tıraşlı

Gözlerim şafak bekledim

Uzarken ellerim

Kulağım kirişte

Ölümü özledim anne

Yaşamak isterken delice

 

2

Bugün görüş günü

Günlerden salı

Islak

Sarı bir yağmur

Ülkemin neresine bakarsa ay

Orada yitik bir anne ağlıyor

Sen aralıyorsun yağmuru

Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini

Sonra bir umut koşuyorsun

Yüreğin avcunda

ısırırken

çırpıntı gözlerini

(ah verebilseydim keşke

yüreği avcunda koşan

herbir anneye

tepeden tırnağa oğula

ve kıza kesmiş

bir ülkeyi armağan

koşma anne

birdenbire batacak olan

düş denizinde yarattığın umut sandalıdır

oysa benim için gece

ışık hızıyla koşan

kısa ve soğuk bir zamandır

bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak

uykusuz

yorgun

ve korkak

 

3

sanırım baytardı

yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken

ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor

boşver hipokrat amca

üzülme ne olur

sen de anne

sen de üzülme

hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi

ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim

ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim

korkak kahraman gecelerimi

düşlerimle sınırsız

diretmişliğimle genç

şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine

usulca açılıverdi

yanağımda tomurcuk

 

pir sultan'ı düşün anne

şeyh bedrettin'i

börklüce'yi

torlak kemal'i düşün anne

hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde

utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının

onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen

ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın

deniz'i düşün anne

her mayıs şafağında uzun

uzun döverken darağaçlarını

ve o şafaktan doğma

onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları

insanları düşün anne

düşün ki yüreğin sallansın

düşün ki o an

güneşli güzel günlere inanan

mutlu bir yusufçuk havalansın

 

4

sıcak omuzlar değerken omzuma

buz üstünde yürüdüm yıllar boyu

bayraklar ve türkülerle

kopunca memelerinden o mükemmel yaşama

 

kurşunlar sıktılar alnıma

açık alanlarda ağır

kartalların konup kalktığı

yalçın kayalardan biriydim

ölüp dirildim yeniden

güneşli güneşsiz akşamlarda

 

mutlu yarınlar adına

özgürlük adına ekmek adına

üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin

dirilip dönmesin diye hiroşimalar

tahtadan atların boynuna çıplak

ölümlerle yatmasın diye çocuklar

aç gözlerle bakmasın diye çocuklar

kardeşlik adına

havadaki kuş denizdeki balık adına

yürüdüm yıllar boyu

dönüp bakmadım arkama

ıraktı gözlerim çok ırak

izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda

kalsa da silinir gider

yalnızca bir ağıt gibi çakılır

ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer

 

5

tören adımlarıyla ölmek

ne garip şey anne

kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum

bütün gözler üstümde

 

sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun

masa üstünde üşüyen bir sigara

yanında küçücük bir cam bardak

içinde rengi bu gecenin

cılız titrek bir kibrit

kağıt kalem

sandalye

geride flu

yağlı

büküm büküm bir ip

ve çingene kuralına uygun

değişmez dekoru mudur

idam mahkumunun

 

6

kırılacak cammışım gibi davranıyorlar

yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün

oysa birazdan boynumu kıracaklar

pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün

 

ben ölümü asıl az ötede titreyen

çingenenin kara killi ellerinde gördüm

anladım ki küllenen sigaradır

soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm

 

yani benim güzel annem

alacaşafağında ülkemin

yıldız uçurmak varken

oturup yıldızlar içinde

kendi buruk kanımı içtim

 

7

ne garip duygu şu ölmek

öptüğüm kızlar geliyor aklıma

bir açıklaması vardır elbet

giderken darağacına

 

8

geride

masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem

bağışla beni güzel annem

oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana

elleri değsin istemedim

gözleri değsin istemedim

ağlayıp koklayacaktın

belki bir ömür taşıyacaktın koynunda

 

usul adımlarla yürüdüm ömrümü

karşımda kurum kurum-laşan darağacı

(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan

ökse de olsa dört bir yanı)

birdenbire acıdı boynum

gelecekler var birbiri ardınca genç

yakışıklı

 

ne olur işçi kadınım

az yumuşak dik

şu kefenin yakasını

 

9

yaşamak ağrısı asıldı boynuma

oysa türkü tadında yaşamak isterdim

çiçekleri kokmak ırmakları akmak

yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak

su başlarında aylak sektirmek kavalımı

sonra bir çocuğun afacan bacaklarında

anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim

o güzel günleri görenler arasında

bir soluk ben de yaşamak isterdim

bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden

öperken siya-u jakond'u tebessümünden

işte o an saçlarından yakalamak dolunayı

bir de yirmibeş kilometreden görebilmek

nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı

 

ölmek ne garip şey anne

bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı

sedef kakmalı bir kutu içinde

vermek isterdim çocukların ellerine

sonra

sonra benim güzel annem

damdan düşer gibi

vurulmak isterdim bir kıza

 

10

künyemi okudular

suçumuz malum

 

gecenin kıyısında durmuşum

kefenin cebi yok

koynuma yıldız doldurmuşum

koşun çocuklar çocuklar koşun

sabah üstüme

üstüme geliyor

yanlış mı duydum yoksa

erkenci bir horoz mu ötüyor

keskin bir acı bilenmiş

gitgide yaklaşıyor sonum

 

iri sözlerim yoktu söyleyecek

usulca baktım yüzlerine

bin yıllık iskeletleri çatırdayarak

göçtü ayaklarının dibine

 

korkutamadılar beni anne

avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran

darağacı

bir zaman rüzgarda

saçını tarayan telli kavak değil mi

boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız

sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi

söyle anne

o çingene

bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan

bağıra çağıra geçen bohçacı kadını

sevmedi mi çılgınca

 

11

kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda

işkenceler zindanlar hücreler

savunmak yok mutlu tok bir yaşamı

açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren

mideme karşı

kısacası

bir çiçeği düşünürken ürpermek yok

gülmek umut etmek özlemek

ya da mektup beklemek

gözleri yatırıp ıraklara

 

ölmek ne garip şey anne

artık duvarları kanatırcasına tırnağımla

şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım

mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım

baba olamayacağım örneğin

toprak olmak ne garip şey anne

ceplerimde el yerine balyoz taşırken

korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini

ve yüreğimin ırmakları taştı

taşacakken

ölmek ne garip şey anne

uçurumlar ki sende büyür

dağdır ki sende göçer

ben yaprak derim çiçek derim

çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim

gül yanaklı çocuğa benzer

yine de

oğlunu yitirmek kimbilir

ne garip şey anne

 

12

beni burada arama anne

kapıda adımı sorma

saçlarına yıldız düşmüş

koparma anne

ağlama

kırıldıysa düş evinin kapısı

bütün kırık kapıların çağrılışıyım

kızların yanaklarında çukurlaşan

biten başlayan aşkların ortasındayım

her kavgada ölen benim

bayrak tutan çarpışan

her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni

özlem benim kavga benim aşk benim

bekle beni anne

bir sabah çıkagelirim

 

bir sabah anne bir sabah

acını süpürmek için açtığında kapını

umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur

çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar

o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak

öylece kalkar uykudan şalterler

dişleyip tükürmeden sigaralarını

türkü tadında giyinirken işçiler

 

bir sabah anne bir sabah

acını süpürmek için açtığında kapını

adı başka sesi başka nice yaşıtım

koynunda çiçekler

çiçekler içinde bir ülke getirirler

başlarını koymak için yorgun dizine

sen hazır tut dizini anne

o mükemmel güne

 

 

Nevzat ÇELİK

 

kırmızılı mısraları içine çeker gibi havayı oku.Sevgiler!

Gönderi tarihi:
canım dostum mavı sıırın ıcın buradan da tesekkur etmek ıstedım :)

 

Bende tam demiştim ki Sercan,şimdi kesin çok kötü şeyler yazmıştır!Hım aslında bunun için okumuşsun ama neyse;canım dostuma kıyamam ben.Hele 24 saat,7 gün çalışıyorsa :D filmi anlatamadım sana,neyse şimdi mesajlar bedava nasıl olsa...ordan yazayım...bu sana....

ARABESK

 

ıslığında usturalar bileniyor

bıyıkları marşandiz katarı

zulasında eroini esrarı

tutuklandıkça yenileniyor

 

kafası kızdı mı taksim'de akşam

bütün lahmancunlar ondan sorulur

oğlanın birine takıldı / tamam

çengelköy'lü sevtap diye meşhur

 

göğüsleri hakikat birer kumru

eskiden de süslenir boyanırmış

ayak ayak üstüne atıp oturdu mu

insanda can mı bırakırmış

 

sabaha karşı bir büyük rakı

yıldız tozuması külüstür mehtap

arabada sevişmek başlıca merakı

ne kanun tanıyor ne de kitap

 

bu yollara düşecek adam mıydı

çiçek yaptırmalar parfüm filan

bu sefer yakasını fena kaptırdı

sevtap başını yiyecek anlaşılan

 

boşversene / daha ölmedik ulan

 

ATTİLA İLHAN

 

nassı ama tam seni anlatyor :D iştesin değil mi?kolay gelsin...

Gönderi tarihi:
Ben de artik 24 saat girmiyorum :) her gun burdayim ama vakitler birz denisti artik koleje yine basladigim icin dersler de basladi :)

Ama mutlaka burda olurum yoksa sizi cok ozlerim ben :wub:

 

Canım bende artık pek buralarda olmayacağım...yeni dönem,biraz daha yoğun!Neyse biraz geç cevap verdim...özür dilerim hepinizden.Ben çoooooooooook daha iyiyim...sağolasın tatlı kız!bu da sana...

 

Kaldırımlar 1

 

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

 

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

 

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

 

Necip Fazıl Kısakürek

 

bu dizeler gerçekten çok güzel...tam benlik :D

Gönderi tarihi:
teşekkür ederim mavi umuttur mavi hayattır hep mavi kalmak dileklerimle...

 

 

Sevgili Muazzez ben çok teşekkür ederim...yüreğin ve umutlarınla kal....

 

BİR ŞEHRİ BIRAKMAK

 

Bu şehirde yağmur altında dolaşılır

Limandaki mavnalara bakıp

Şarkılar mırıldanılır geceleri.

Bu şehrin sokakları çoktur,

Binlerce insan gelir gider sokaklarında..

Her akşam çayımı getiren

Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen

Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.

 

Bu şehirdedir

Valsler, foksrotlar altında

Şuman'dan, Bramsdan

Parcalar çaldığı zaman dönüp

Bana bakan ihtiyar piyanist.

 

Doğduğum köye müşteri taşıyan

Şirket vapurları bu şehirdedir.

Hatıralarım bu şehirdedir.

Sevdiklerim,

Ölmüşlerimin mezarları.

 

Bu şehirdedir işim gücüm,

Ekmek param.

Fakat bütün bunlara mukabil

Yine budur başka bir şehirdeki

Bir kadın yüzünden

Bıraktığım şehir.

 

ORHAN VELİ KANIK

 

yakında ardından bırakacağım herşeye rağmen güzel kentim olan Diyarbakır aklıma geldikçe bu şiire bakarım...çok zor olacak bu galiba...neyse umarım beğenirsin...

Gönderi tarihi:
Asi o kadar kişi yazmış burda,insan bir cevap yazar.Şimdi uyuyosundur sen yada çizgi film izliyorsundur :D kalk gel buraya.bak beni bu sefer Gümüşhaneye gönderdiler.Deprasyon mu neye gireyim(sen öyle yazıyorsun :D )verme cevabı,ben sana yine şiir armağan edeyim.Bu arada cidden yoksun artık nette?Hayırdır Asi?

 

ŞAFAK TÜRKÜSÜ

 

1

Beni burada arama anne

Kapıda adımı sorma

Saçlarına yıldız düşmüş

Koparma anne

Ağlama

 

Kaç zamandır yüzüm tıraşlı

Gözlerim şafak bekledim

Uzarken ellerim

Kulağım kirişte

Ölümü özledim anne

Yaşamak isterken delice

 

2

Bugün görüş günü

Günlerden salı

Islak

Sarı bir yağmur

Ülkemin neresine bakarsa ay

Orada yitik bir anne ağlıyor

Sen aralıyorsun yağmuru

Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini

Sonra bir umut koşuyorsun

Yüreğin avcunda

ısırırken

çırpıntı gözlerini

(ah verebilseydim keşke

yüreği avcunda koşan

herbir anneye

tepeden tırnağa oğula

ve kıza kesmiş

bir ülkeyi armağan

koşma anne

birdenbire batacak olan

düş denizinde yarattığın umut sandalıdır

oysa benim için gece

ışık hızıyla koşan

kısa ve soğuk bir zamandır

bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak

uykusuz

yorgun

ve korkak

 

3

sanırım baytardı

yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken

ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor

boşver hipokrat amca

üzülme ne olur

sen de anne

sen de üzülme

hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi

ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim

ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim

korkak kahraman gecelerimi

düşlerimle sınırsız

diretmişliğimle genç

şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine

usulca açılıverdi

yanağımda tomurcuk

 

pir sultan'ı düşün anne

şeyh bedrettin'i

börklüce'yi

torlak kemal'i düşün anne

hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde

utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının

onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen

ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın

deniz'i düşün anne

her mayıs şafağında uzun

uzun döverken darağaçlarını

ve o şafaktan doğma

onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları

insanları düşün anne

düşün ki yüreğin sallansın

düşün ki o an

güneşli güzel günlere inanan

mutlu bir yusufçuk havalansın

 

4

sıcak omuzlar değerken omzuma

buz üstünde yürüdüm yıllar boyu

bayraklar ve türkülerle

kopunca memelerinden o mükemmel yaşama

 

kurşunlar sıktılar alnıma

açık alanlarda ağır

kartalların konup kalktığı

yalçın kayalardan biriydim

ölüp dirildim yeniden

güneşli güneşsiz akşamlarda

 

mutlu yarınlar adına

özgürlük adına ekmek adına

üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin

dirilip dönmesin diye hiroşimalar

tahtadan atların boynuna çıplak

ölümlerle yatmasın diye çocuklar

aç gözlerle bakmasın diye çocuklar

kardeşlik adına

havadaki kuş denizdeki balık adına

yürüdüm yıllar boyu

dönüp bakmadım arkama

ıraktı gözlerim çok ırak

izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda

kalsa da silinir gider

yalnızca bir ağıt gibi çakılır

ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer

 

5

tören adımlarıyla ölmek

ne garip şey anne

kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum

bütün gözler üstümde

 

sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun

masa üstünde üşüyen bir sigara

yanında küçücük bir cam bardak

içinde rengi bu gecenin

cılız titrek bir kibrit

kağıt kalem

sandalye

geride flu

yağlı

büküm büküm bir ip

ve çingene kuralına uygun

değişmez dekoru mudur

idam mahkumunun

 

6

kırılacak cammışım gibi davranıyorlar

yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün

oysa birazdan boynumu kıracaklar

pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün

 

ben ölümü asıl az ötede titreyen

çingenenin kara killi ellerinde gördüm

anladım ki küllenen sigaradır

soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm

 

yani benim güzel annem

alacaşafağında ülkemin

yıldız uçurmak varken

oturup yıldızlar içinde

kendi buruk kanımı içtim

 

7

ne garip duygu şu ölmek

öptüğüm kızlar geliyor aklıma

bir açıklaması vardır elbet

giderken darağacına

 

8

geride

masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem

bağışla beni güzel annem

oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana

elleri değsin istemedim

gözleri değsin istemedim

ağlayıp koklayacaktın

belki bir ömür taşıyacaktın koynunda

 

usul adımlarla yürüdüm ömrümü

karşımda kurum kurum-laşan darağacı

(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan

ökse de olsa dört bir yanı)

birdenbire acıdı boynum

gelecekler var birbiri ardınca genç

yakışıklı

 

ne olur işçi kadınım

az yumuşak dik

şu kefenin yakasını

 

9

yaşamak ağrısı asıldı boynuma

oysa türkü tadında yaşamak isterdim

çiçekleri kokmak ırmakları akmak

yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak

su başlarında aylak sektirmek kavalımı

sonra bir çocuğun afacan bacaklarında

anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim

o güzel günleri görenler arasında

bir soluk ben de yaşamak isterdim

bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden

öperken siya-u jakond'u tebessümünden

işte o an saçlarından yakalamak dolunayı

bir de yirmibeş kilometreden görebilmek

nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı

 

ölmek ne garip şey anne

bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı

sedef kakmalı bir kutu içinde

vermek isterdim çocukların ellerine

sonra

sonra benim güzel annem

damdan düşer gibi

vurulmak isterdim bir kıza

 

10

künyemi okudular

suçumuz malum

 

gecenin kıyısında durmuşum

kefenin cebi yok

koynuma yıldız doldurmuşum

koşun çocuklar çocuklar koşun

sabah üstüme

üstüme geliyor

yanlış mı duydum yoksa

erkenci bir horoz mu ötüyor

keskin bir acı bilenmiş

gitgide yaklaşıyor sonum

 

iri sözlerim yoktu söyleyecek

usulca baktım yüzlerine

bin yıllık iskeletleri çatırdayarak

göçtü ayaklarının dibine

 

korkutamadılar beni anne

avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran

darağacı

bir zaman rüzgarda

saçını tarayan telli kavak değil mi

boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız

sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi

söyle anne

o çingene

bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan

bağıra çağıra geçen bohçacı kadını

sevmedi mi çılgınca

 

11

kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda

işkenceler zindanlar hücreler

savunmak yok mutlu tok bir yaşamı

açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren

mideme karşı

kısacası

bir çiçeği düşünürken ürpermek yok

gülmek umut etmek özlemek

ya da mektup beklemek

gözleri yatırıp ıraklara

 

ölmek ne garip şey anne

artık duvarları kanatırcasına tırnağımla

şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım

mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım

baba olamayacağım örneğin

toprak olmak ne garip şey anne

ceplerimde el yerine balyoz taşırken

korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini

ve yüreğimin ırmakları taştı

taşacakken

ölmek ne garip şey anne

uçurumlar ki sende büyür

dağdır ki sende göçer

ben yaprak derim çiçek derim

çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim

gül yanaklı çocuğa benzer

yine de

oğlunu yitirmek kimbilir

ne garip şey anne

 

12

beni burada arama anne

kapıda adımı sorma

saçlarına yıldız düşmüş

koparma anne

ağlama

kırıldıysa düş evinin kapısı

bütün kırık kapıların çağrılışıyım

kızların yanaklarında çukurlaşan

biten başlayan aşkların ortasındayım

her kavgada ölen benim

bayrak tutan çarpışan

her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni

özlem benim kavga benim aşk benim

bekle beni anne

bir sabah çıkagelirim

 

bir sabah anne bir sabah

acını süpürmek için açtığında kapını

umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur

çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar

o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak

öylece kalkar uykudan şalterler

dişleyip tükürmeden sigaralarını

türkü tadında giyinirken işçiler

 

bir sabah anne bir sabah

acını süpürmek için açtığında kapını

adı başka sesi başka nice yaşıtım

koynunda çiçekler

çiçekler içinde bir ülke getirirler

başlarını koymak için yorgun dizine

sen hazır tut dizini anne

o mükemmel güne

 

 

Nevzat ÇELİK

 

kırmızılı mısraları içine çeker gibi havayı oku.Sevgiler!

 

 

Ve Hırçın...Karadenizin bidanesi..Gümüşhane ha,bak üzüldüm...oralar baya uzak..sarptır dağları,korkarım ben o kentten.Bu arada geçen gün kapattıp giderken o bilgisayarı sen çevrimdışıydın,sen varken çekip gidermiyim.O kadar güzel cümleler ile yanımdaydın ki.Sana ne demeli.Nasıl anlatmalı...Sen,Ersal ve tabi ki İzmirin en yakışıklı,en tatlı polisi,9 yıllık can arkadaşım...

 

Ha bu arada sen takmışsın benim uyumama..saya ne ya :D hem ben bugün 4'te uydum,7 de kalktım...şimdi eve geldim...kapatacağım telefonu şimdi,uyuyacağım;kıskan işte :D arkadaşları da kandırdım,nasıl olsa...hehe

 

Ben bu yazdıklarını inan ki görmemiştim,bundan cevap yazmadım...yüreğini sıcak tutmaya devam...Bu şiiri yüreğime işledim,sağol!!!!!

Gönderi tarihi:

Sevgili Emre,Ahmet Kaya ile tanıştığım bu güzel ve en çooooooooooooook sevdiğim mısralar sadece sana...

 

UY HAVAR

 

Yangınlar,

***** fakları,

Korku çığları

Ve irin selleri, aç yırtıcılar,

Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.

Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!

Pusatsız, duldasız, üryan

Bir cana bir de başa

Seher vakti leylim -leylim

Cellat nişangahlar aynasındasın.

Oy sevmişim ben seni...

 

Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!

He canım...

Çiçekdağı kıtlık, kıran,

Gül açmaz, çağla dökmez.

Vurur alnım şakına

Vurur çakmaktaşı kayalarıyla

Küfrünü, Medetsiz, Munzur.

Şahmurat Suyu kan akar

Ve ben şairim.

 

Namus işçisiyim yani

Yürek işçisi.

Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,

Ne salkım bir bakış

Resmin çekeyim,

Ne kınsız bir rüzgar

Mısra dökeyim.

Oy sevmişem ben seni...

 

Ve sen daha demincek,

Yıllar da geçse demincek,

Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,

Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,

Yaran derine gitmiş,

Fitil tutmaz, bilirim.

Ama hesap dağlarladır,

Umut, dağlarla.

 

Düşün, uzay çağında bir ayağımız,

Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri

Düşün, olasılık, atom fiziği

Ve bizi biz eden amansız sevda,

Atıp bir kıyıya iki zamın

Yarının çocukları, gülleri için

Herbirinin ayvatüyü, çilleri için,

Koymuş postasını,

Görmüş restini.

He canım,

Sen getir üstünü.

 

Uy havar!

Muhammed, İsa aşkına,

Yattığın ranza aşkına,

Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!

Benim de boş yanım hançer yalımı

Ve zulamda kan-ter içinde, asi,

He desem, koparacak dizginlerini

Yediveren gül kardeşi bir arzu

Oy sevmişem ben seni...

 

AHMED ARİF

Gönderi tarihi:

bütün mevsimler tutsak düşse de yangına,

her bahar dicle’yi emzirir dağlar

bahar, dicle’nin dağları kucakladığı yerde başlar.

 

alışamam ölüme alışamam,

ölüm insana aykırıdır alışamam.

susmak insana aykırıdır susamam.

yanıbaşımda bir yangın,

eti yanar vatanımın susamam.

yanıbaşımda ölüm çalıyor kapıları duramam.

 

çığlık olmak ama her sessizliğe

çığlık olmak insana yaraşır

ölüme direnirim tırnağımla dişimle

ama alışamam ölüme

bir başına olmak önemli değil

bir gül, bir gül bırakabilmek arkadan gelenlere

 

tek başına bir mum devririr geceyi

tek bir can neleri neleri devirmez ki?

 

nedir bu sancı nedir?

hasretin yine başladı, sol yanım seninle birlik

işgal etmişsen yar ömrümü

ateşin düşmüş canıma

sen benim içimde

ben diyarbekir içinde ağır ağır yanarım dönerim bitmez

geçerim bir mermi gibi candan, yar sandan geçemem

nasıl da özlemişem, sevda çeker canım

 

yangındır gayrı

bir uçtan bir uca sarılmıştır her yan

yeşile, sarıya, kırmızıya.

dağlar damar damar olmuş akar memleketin yüreğine

bugün keskin bıçak ağzı da olsa gökyüzü

bahar düşmüştür vatanıma

mavi erguvan dallar fışkırmıştır topraktan

can yürümüştür dallara

gayrı dört mevsim bahardır dağlardan akar

ne durursun ana görmisen kar erir her yanda

ne durursun ana tilili çek, çek tilili

Gönderi tarihi:
bütün mevsimler tutsak düşse de yangına,

her bahar dicle’yi emzirir dağlar

bahar, dicle’nin dağları kucakladığı yerde başlar.

 

alışamam ölüme alışamam,

ölüm insana aykırıdır alışamam.

susmak insana aykırıdır susamam.

yanıbaşımda bir yangın,

eti yanar vatanımın susamam.

yanıbaşımda ölüm çalıyor kapıları duramam.

 

çığlık olmak ama her sessizliğe

çığlık olmak insana yaraşır

ölüme direnirim tırnağımla dişimle

ama alışamam ölüme

bir başına olmak önemli değil

bir gül, bir gül bırakabilmek arkadan gelenlere

 

tek başına bir mum devririr geceyi

tek bir can neleri neleri devirmez ki?

 

nedir bu sancı nedir?

hasretin yine başladı, sol yanım seninle birlik

işgal etmişsen yar ömrümü

ateşin düşmüş canıma

sen benim içimde

ben diyarbekir içinde ağır ağır yanarım dönerim bitmez

geçerim bir mermi gibi candan, yar sandan geçemem

nasıl da özlemişem, sevda çeker canım

 

yangındır gayrı

bir uçtan bir uca sarılmıştır her yan

yeşile, sarıya, kırmızıya.

dağlar damar damar olmuş akar memleketin yüreğine

bugün keskin bıçak ağzı da olsa gökyüzü

bahar düşmüştür vatanıma

mavi erguvan dallar fışkırmıştır topraktan

can yürümüştür dallara

gayrı dört mevsim bahardır dağlardan akar

ne durursun ana görmisen kar erir her yanda

ne durursun ana tilili çek, çek tilili

 

Jönümüz beni çözmüş valla...çok güzel!yüreğine sağlık kaçak asker(nettesin ya ondan) :D

Gönderi tarihi:

ben normalde asker kacagiydim ama ayni zamanda okuyodum da okurken nasil kacak durumuna dustum bunu bende anlamadim :D

bi dilekce yasdim aninda askerdeyim :lol:

 

köyün evleri karanlık,

gökte yıldız pır pır eder.

ben bir asker kaçağıyım,

gelin, bana bir tas su ver.

 

neyliyim kusura bakma,

elleri kınasız gelin,

çalar asker kaçakları

kapıları geceleyin.

Gönderi tarihi:
ben normalde asker kacagiydim ama ayni zamanda okuyodum da okurken nasil kacak durumuna dustum bunu bende anlamadim :D

bi dilekce yasdim aninda askerdeyim :lol:

 

köyün evleri karanlık,

gökte yıldız pır pır eder.

ben bir asker kaçağıyım,

gelin, bana bir tas su ver.

 

neyliyim kusura bakma,

elleri kınasız gelin,

çalar asker kaçakları

kapıları geceleyin.

 

:D:D Jön yoksa seni okuldan mı alıp götürdüler,valla anlamadım -_-

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.