Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2008 17 yıl Stres, günümüzde kişilerin ruh sağlığını en olumsuz etkileyen, üretkenliklerini, yaratıcılıkları düşüren, kişilerarası ilişkilerinin ve iletişimlerinin bozulmasına en çok neden olan durumdur denilebilir. Çağımız için stres çağı bile diyenler olmuştur. Stresin yalın ve herkes tarafından kabul edilen kısa bir tanımı yoktur. Stres, kişinin huzurlu, mutlu, güvenli ve üretken olmasını engelleyen, onu mutsuz, gergin ve güçsüz bırakan her türden durum olarak anlaşılabilir. Üretici dengeyi ve kişinin kendinden memnun olmasını engelleyen her şeyin stres kaynağı ya da nedeni olarak kabul edilmesi mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta yalnızca herkes tarafından olumsuz olarak kabul edilen durumların değil, olumlu ve başarılı durumların da stres olarak görülmesi gerektiğinin unutulmamasıdır. Piyangodan büyük ikramiye kazanmak da strestir. Kişinin bir çocuğunun olması da, bir yakınını yitirmesi de strestir. Görevden alınmak, emekli olmak da strestir, yıllardır istenilen göreve getirilmek ya da işe başlamak da. Seçimi kaybetmek ile seçimi kazanıp milletvekili olmak da strestir. Tüm insanlar yaşamları boyunca az ya da çok oranda strese maruz kalırlar. Stres her zaman kişinin dengesini bozan olumsuz bir gelişme değildir. Örneğin emekleyen bir çocuğun ilk yürüme denemeleri, çocuk için stres verici bir dönemdir. Bu tip stresler olumlu streslerdir ve büyüme, gelişme, başarma, üstesinden gelme, motive olmayı sağlama gibi katkıları vardır. Sınıfı geçip geçmemenin üzerinde en küçük bir stres yaratmadığı bir öğrencinin o derse gerçekten kendini vererek çalışması olası değildir. ÜRETKEN STRES Stres kişinin üretkenliğini, ilkelerine sahip çıkmasını, sevebilmesini, değer verebilmesini, çalışabilmesini sağlıyorsa buna olumlu ve dengeli üretken stres diyebiliriz. Burada önemli olan iki boyut vardır. İlki stres verici olayın süresidir. On beş gün sonraki sınava hazırlanırken yaşanan stres durumu sınavın bitmesiyle son bulacaktır. Ama kişi bir yıl boyunca her on beş günde yeni bir sınava girmek zorunda kalırsa bu durumun kronik stresli yaşam olarak değerlendirilmesi gerekir. İkinci ve çok daha önemli boyut ise kişinin içinde bulunduğu stres koşullarına yüklediği öznel anlamdır. İnsanlar olaylara tepki vermezler o olaya verdikleri anlama ve öneme tepki verirler. Ancak zamanımızın hayat koşulları genellikle gündelik hayatı hep olumsuz durumlarla başa çıkılması gereken bir hız ve gerginlik süreci olarak yaşamamıza neden olmaktadır. Her zaman çok işimiz, yetişmemiz gereken randevular, gönlünü almamız gereken insanlar, idare edip çözümlememiz gereken çatışmalar, değişmesi olası görünmeyen açmazlar, onaylamasak da almamız gereken kararlar, istemesek de katlanmamız gereken durumlarla iç içe yaşıyoruz. İşte bu durum kronik stres koşulları olarak tanımlanmaktadır. Sürekli güçlü, her şeyi çözen, her şeyi kabullenen, her yere, herkese yetişen kahramanlar gibi yaşamak zorunda hissediyoruz kendimizi. Bu koşullar çoğumuzda bırakıp gitmek, yataktan çıkmamak, uzaklaşmak, kafamızı dinlemek, her şeyden vazgeçmek gibi isteklere ve duygulara neden olmaktadır. Bu duygular arttıkça, katlanılması gereken stresli gündelik hayatımız bize çok daha katlanılmaz gibi görünmekte giderek bir kısır döngü içinde sanki pilimiz bitmiş gibi hissetmekte, tükenmekteyiz. TÜKENME SENDROMU Kronik stres koşullarında uzun süre kalan kişilerde "Tükenme Sendromu" denilen özel bir ruhsal durum görülmektedir. Tükenme sendromunda bedensel, ruhsal ve davranışsal sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Kişi kendini sürekli yorgun hisseder ve bu yorgunluk hissi dinlenmekle geçmez. Baş ağrıları başta olmak üzere sırt, bel ağrıları, enerji kaybı, güçsüzlük, mide-bağırsak yakınmaları, tat alamama, hazımsızlık ve uyku bozuklukları görülebilir. Kişi kendini unutkan, dikkatini toplamakta güçlük çeken, çabuk sinirlenen, tahammülsüz, mutsuz hisseder. Kişilerarası ilişkilerinde gergin, öfkeli, sabırsızdır. Bu belirtiler kişinin hem haz alma, istekli olma ve doyum duygusunu yaşamasını engeller hem de aile, yakınlar ve çevresiyle ilişkilerini olumsuz etkiler. STRESİN NEDEN OLDUĞU DEĞİŞİM Stresi, kişinin belli bir denge içinde giden yaşamını değiştiren ya da değiştirme riski taşıyan herhangi bir durum olarak görebiliriz. Var olan dengeyi bozan her değişim kişi de tehdit duygusuna yol açar. Dengenin bozulması tehdidi. Tehdit duygusuna canlılar bir dizi fizyolojik, psikolojik ve davranışsal değişimle tepki verirler. Biz insanlar dahil tüm canlılar yaşamımızı tehlikeye düşürebilecek tehdit içeren durumlara karşı korunma düzenekleriyle doğuştan donanımsızdır. Yaşamımızı tehdit eden olası herhangi bir durumda tüm canlılar gibi biz insanlarda da iki temel tepki oluşur: SAVAŞ YA DA KAÇ! Her iki tepkiyi oluşturan da beynimizdir. Beynimiz, duyu organları aracılığıyla, yaşamsal bütünlüğümüzü tehdit eden durumlar olup olmadığını sürekli denetler. Bazı duyumlar doğuştan itibaren beynimiz tarafından tehlikeli olarak bilinir. Örneğin çok şiddetli gürültü, derimize bir iğnenin batması, yaralanma, ateş, yükseklik, karanlık gibi. Birçoğumuz, bebeklerin ani bir gürültüden sonra korku içinde ağladıklarını gözlemlemişizdir. Doğuştan beynimize kayıtlı olan tehlikeli durumlar algılandığında beynimiz istemdışı bir etkinlik gösterir. Beynimizin bazı bölgelerinden adrenalin adı verilen kimyasal bir madde salgılanır. Bu madde, vücudumuzu, yaklaşan tehlikeye karşı SAVAŞMAYA YA DA KAÇMAYA hazırlar; Sakinlik ve gevşeme duygularını sağlayan kimyasal maddeler azalırken, hareket, enerji ve saldırganlık duygularını artıran kimyasal maddeler artar. Kan şekeri yükselir, çünkü savaşmak ya da kaçmak için enerjiye ihtiyaç vardır. Benzer şekilde solunum hızlanır, önemli organlara daha çok oksijen ve enerji gitmesi için kalbimiz daha hızlı çarpmaya ve kan basıncımız yükselmeye başlar. Kaslar gerginleşir. Kol ve bacaklarda kan dolaşımı azalır, deri soğur ve solar. Çünkü olası bir yaralanma durumunda daha az kan kaybı olması sağlanmaya çalışılırken kan daha çok beyne gönderilmeye çalışılır. Aynı şekilde mide barsak hareketleri yavaşlar oraya giden kan azalır. Bunu karnımız üzerinde kramp ya da karıncalanma gibi hissederiz. Gözbebeklerimiz daha iyi görebilmek için büyür, idrar kesemiz ağırlıktan kurtulmak üzere idrarı boşaltmak üzere kasılır. Bedenimiz ısı kaybını önlemek amacıyla soğur ve terleme başlar. HAYAT KURTARAN SİSTEM Bütün bu değişimler, yaklaşan tehlikeyle baş edebilmek için bedenimizin hazırlanması amacına yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sırada ruhsal olarak tedirginlik, gerginlik, dikkat dağınıklığı gibi belirtiler ortaya çıkar. Savaş ya da kaç tepkisi kişiyi etkileyen acil bir durum karşısında hayat kurtarıcı bir işlev görür. Bu tepki sistemi olmasaydı ne biz insanlar ne de diğer canlılar yaklaşan tehlikelere karşı önlem almaz ve zarar görürdük. Hayvanlar için bu sistem hâlâ hayat kurtarıcıdır. Biz insanlarda ise bu sistem yalnızca yaklaşan hayatı tehdit eden tehlikeler için değil, bedensel ve özellikle ruhsal dengemizi bozabilecek her türden durumda da ortaya çıkmak üzere evrimleşmiştir. Savaş ya da kaç tepkisi sınav öncesi başarısızlık halini bir tehdit olarak algılayıp daha çok ders çalışmamızı sağlayabilir; ya da bir sporcunun yarışma öncesi tüm enerjisiyle yarışmaya yoğunlaşmasını, böylelikle başarmasını sağlayabilir. İşte burada stresin süresi ve kişi için anlamının önemi ortaya çıkmaktadır. Sürekli stres altında kalmak ya da karşılaştığı her durumu, olayı, görevi hayati önemde görmek, kişinin sürekli bu fizyolojik ve psikolojik tepkiyi yaşamasına neden olur. Sonunda organizma önce fizyolojik sonra psikolojik olarak iflas eder ve yukarda tanımladığımız tükenme durumu ortaya çıkar.
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Stres...Bazen stresin ta kendisi olduğumu düşünürüm.Hergün diğer milyonlarcasıyla birlikte yanyana yürüyen baştanaşağı bir stres.Öyle değil midir? Hiçbir şey yapmasam,ruhsal olarak dışarıdan bir uyaranın etkisinde kalmasam dahi,bu sefer sırf karnımın acıkması bile stres yaratacak nasıl olsa.Yemeği azıcık fazla kaçırırsam yine bedenim stres yaşayacak.Uykum gelmeyecek belki,haydi stres.Cinsel içgüdülerim beni zorlayacak,buyur stres.Trafiğe çıkıcam,stres.Aşık olucam stres,evlenicem stres,çocuğum olacak stres,işimin peşinden koşucam stres,hastalanıcam,yaşlanıcam stres.Sanat bile stresin çocuğu.Yaşam stressiz yaşam olmaz. Ben yaşamın merkezindeki tutkunun stresiyim,ve bu stresin yapıntısıyım.İyi ki her zaman eksiğim ki bir amacım var.Ve ne mutlu ki hep eksik olarak kalacağım.Eksik kalacağım ki,zevkin bilincine varayım,acı çekeyim ki zevki tanıyayım.Direneceğim,direteceğim yaşam için. Fazla stres öldürürmüş.Bugüne kadar yaşattı,varsın öldürsün. Kusurluyum,o halde varım.
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Stres...Bazen stresin ta kendisi olduğumu düşünürüm.Hergün diğer milyonlarcasıyla birlikte yanyana yürüyen baştanaşağı bir stres.Öyle değil midir? Hiçbir şey yapmasam,ruhsal olarak dışarıdan bir uyaranın etkisinde kalmasam dahi,bu sefer sırf karnımın acıkması bile stres yaratacak nasıl olsa.Yemeği azıcık fazla kaçırırsam yine bedenim stres yaşayacak.Uykum gelmeyecek belki,haydi stres.Cinsel içgüdülerim beni zorlayacak,buyur stres.Trafiğe çıkıcam,stres.Aşık olucam stres,evlenicem stres,çocuğum olacak stres,işimin peşinden koşucam stres,hastalanıcam,yaşlanıcam stres.Sanat bile stresin çocuğu.Yaşam stressiz yaşam olmaz. Ben yaşamın merkezindeki tutkunun stresiyim,ve bu stresin yapıntısıyım.İyi ki her zaman eksiğim ki bir amacım var.Ve ne mutlu ki hep eksik olarak kalacağım.Eksik kalacağım ki,zevkin bilincine varayım,acı çekeyim ki zevki tanıyayım.Direneceğim,direteceğim yaşam için. Fazla stres öldürürmüş.Bugüne kadar yaşattı,varsın öldürsün. Kusurluyum,o halde varım.
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Yazar Tüm psikoloji terimleri arasında belki de en sık kullanılanı: stres... Hemen hepimiz stresle ilgili birşeyler biliyoruz, ama bilmediklerimiz de neredeyse bildiklerimiz kadar var... Stresin kelime anlamına bakacak olursak; Bir organizmanın, üstesinden gelmesi gereken yeni koşullar karşısında verdiği tepki durumudur. (Kaynak: Psikoloji Terimleri Sözlüğü, Adnan Erkuş) Açıklamak gerekirse, yeni oluşan bir koşul karşısında verdiğimiz ruhsal, bedensel ve fizyolojik tepkilerin tümüne birden stres hali diyebiliriz... Günümüzde trafik sıkışıklığı, gürültü, hava kirliliği, şiddet, suçlarda artış, kişilerin birbirinden uzaklaşması gibi etmenlerin de etkisiyle kişilerin stres yaşama ihtimali daha da artmaktadır... Kişilere ve duruma göre yaşanan stres de farklılıklar göstermektedir; örneğin bazı kişiler için bir karınca görmek stres unsuru olabilecekken, bazılarımızda hiçbir etki yaratmamaktadır... Kelime anlamlarını, sözlük açıklamalarını bir yana bırakırsak, benim tanımımla stres, "belirli etkenlere bağlı olarak yaşadığımız gerginlik hali"dir. Bazı zamanlarda yaşadığımız bu gerginlik fiziksel belirtilerle de kendini gösterir (tırnak yeme, ellerini masaya vurma, bacağını sallama vs.); baza zamanlarda fizyolojik sonuçları olur (terleme, yüz kızarması, kalp atışlarında hızlanma, nefes alıp vermede hızlanma vs.) bazen ise bunların hiçbirini yaşamadan sadece ruhsal gerginlik yaşarız... Stresle ilgili pek çok yazıda olduğu gibi, burada da stresin aslında olumsuz birşey olmadığını belirtmek isterim. Stres, hayatımızı devam ettirmek için vücudumuzun ürettiği bir savunma mekanizmasıdır aslında... Hiç stres yaşamadığımız bir hayatta kendimizi korumamız da zor olur... Örneğin karşıdan karşıya geçerken hızla size doğru yaklaşan bir arabayı gördünüz diyelim, bu durum, sizde yoğun stres yaratacak bir durumdur... Ve bu stres sayesinde de kaçıp hayatınızı kurtarabilirsiniz; ama bu ve benzeri durumlarda hiç stres yaşamadığımızı düşünürsek, karşıdan araba gelirken bile hiçbir tepki vermememiz anlamına gelir bu Bu da hayatın devamını zora sokabilir... Bu yüzden stres temelde zararlı bir süreç değildir... Peki o zaman, bizim için bu kadar hayati bir güçken, stres nasıl olup da hayatımızı bu kadar zorlaştıran bir hal almıştır? Nasıl olup da hayatın devamlılığını sağlamak için vücudumuzun verdiği bir tepki olan stres, günümüzde kalp rahatsızlığından dolayı oluşan ölümlerin birinci sebebi olabilir?
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Yazar Stres...Bazen stresin ta kendisi olduğumu düşünürüm.Hergün diğer milyonlarcasıyla birlikte yanyana yürüyen baştanaşağı bir stres.Öyle değil midir? Hiçbir şey yapmasam,ruhsal olarak dışarıdan bir uyaranın etkisinde kalmasam dahi,bu sefer sırf karnımın acıkması bile stres yaratacak nasıl olsa.Yemeği azıcık fazla kaçırırsam yine bedenim stres yaşayacak.Uykum gelmeyecek belki,haydi stres.Cinsel içgüdülerim beni zorlayacak,buyur stres.Trafiğe çıkıcam,stres.Aşık olucam stres,evlenicem stres,çocuğum olacak stres,işimin peşinden koşucam stres,hastalanıcam,yaşlanıcam stres.Sanat bile stresin çocuğu.Yaşam stressiz yaşam olmaz. Ben yaşamın merkezindeki tutkunun stresiyim,ve bu stresin yapıntısıyım.İyi ki her zaman eksiğim ki bir amacım var.Ve ne mutlu ki hep eksik olarak kalacağım.Eksik kalacağım ki,zevkin bilincine varayım,acı çekeyim ki zevki tanıyayım.Direneceğim,direteceğim yaşam için. Fazla stres öldürürmüş.Bugüne kadar yaşattı,varsın öldürsün. Kusurluyum,o halde varım. ARTROPOD sizin adınıza sevindim stres ve siz birlikte yaşamayı ögrenmişsiniz.......
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.