Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ABD’nin karşımızda olduğu ortaya çıktı Harekâtlar sürecek!


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

ABD’nin karşımızda olduğu ortaya çıktı Harekâtlar sürecek!

• Türk Ordusu, vatanı savunma kararlılığını ortaya koymuştur; ABD’nin sınırlarını çiğnemiştir; Kukla Devleti ilan etme hazırlıklarına etkili bir darbe indirmiştir ve PKK’nın o alandaki üslerini dağıtmıştır.

• Şimdi öğrendik mi, Türkiye’yi bölen esas güç hangisidir? ABD, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sağlayan harekâtın açıkça karşısındadır; o harekâtın durdurulmasına neden olan, tek güçtür. ABD; yalnız Irak’ı değil, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist devlettir.

• Tayyip Erdoğan, kendi ağzıyla yedi ayrı konuşmasında itiraf ettiği BOP Eşbaşkanlığı görevini, TSK’nın hava ve kara harekâtları sırasında da sürdürmüştür. Türban savaşı açarak ve Ergenekon tertibiyle Türk Ordusu’nu iç cepheden vurmaya kalkmıştır.

Öncelikle belirtelim: 21 Şubat 2008 günü başlayan Kara Harekâtı, durdurulmuş olmasına rağmen, bir hafta içinde ulaştığı sonuçlar açısından başarılıdır. Türk Ordusu, vatanı savunma kararlılığını ortaya koymuştur; ABD’nin sınırlarını çiğnemiştir; Kukla Devleti ilan etme hazırlıklarına etkili bir darbe indirmiştir ve PKK’nın o alandaki üslerini dağıtmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne güvenimiz daha da güçlenmiştir. Vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimiz milletimizin kalbine gömülmüşlerdir.

ABDULLAH GÜL’ÜN ABD İLE GİZLİ SÖZLEŞMESİ BOZULDU

16 Aralık 2007 günü başlayan hava harekâtı ve 21 Şubat 2008 günü başlayan Kara Harekâtı, 2002 yılından bu yana bir dönüm noktasıdır. Abdullah Gül’ün 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powel ile yaptığı “2 sayfa 9 maddelik’ gizli anlaşma bozulmuştur. Hukuken “hizmet sözleşmesi” değerinde olan bu anlaşmaya göre, Türk Silahlı Kuvvetleri Irak’ın kuzeyine harekât yapmayacaktı. Abdullah Gül’ün bu anlaşması artık yalnız kendisini bağlamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin sınırlarını geçmiştir. Bu, çok önemli bir başlangıçtır.

MOLA VERİLDİ, HAREKÂTLAR SÜRECEKTİR

Harekâtın ABD’nin baskı ve tehditleri hesaplanarak durdurulduğu ortadadır. ABD Savunma Bakanı Gates’in gelişi TSK’nın kararını etkiledi mi sorusu önemli değildir. Çünkü Gates gelmese de, ABD harekâtın durdurulmasını en yüksek ağızlardan dile getiriyordu. En son Bush, Türk Ordusuna harekâtı durdurun çağrısı yapmıştı. Çünkü kara harekâtı, ABD’ye rağmen yapılmıştı ve ABD’nin ısrarlı baskı ve tehditleri değerlendirilerek harekâta ara verildi.

Süreç inişli çıkışlıdır. Önemli olan, Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin dünya ve bölge ölçeğindeki açmazlarını iyi hesap ederek inisiyatifi ele geçirmiştir. ABD maliyesi derin bir krize yuvarlanmıştır ve ABD ordusunun savaşmak istemediği Washington yönetimi tarafından saptanmıştır. Bu koşullarda, harekâtın durdurulması, bir moladır. Harekâtlar devam edecektir.

ABD’NİN PKK’YI DESTEKLEMEYİ SÜRDÜRDÜĞÜ ORTAYA ÇIKTI

Bu harekâtın en büyük kazancı, son zamanda ortaya atılan “ABD’nin PKK’dan vazgeçtiği” yolundaki uydurmaları ve hayalleri yerle bir etmesidir. ABD, elindeki bütün baskı araçlarını gündeme getirerek, kara harekâtını sınırlamaya ve durdurmaya çalıştı. O kadar ki, Türk Ordusu’na karşı Duhok ve Erbil’e çok büyük bir askerî yığınak yaptı.

Şimdi öğrendik mi, Türkiye’yi bölen esas güç hangisidir? ABD, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sağlayan harekâtın açıkça karşısındadır; o harekâtın durdurulmasına neden olan, tek güçtür. ABD; yalnız Irak’ı değil, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist devlettir. Bu nedenle Türkiye’nin vatan savunması, ABD’ye direnme meselesidir. Kürt meselesi de, artık öncelikle ABD işgalciliğiyle mücadele meselesidir.

BOP EŞBAŞKANI TAYYİP ERDOĞAN HAREKÂTI TÜRBAN SAVAŞIYLA VE “ERGENEKON OPERASYONUYLA” İÇERDEN HANÇERLEDİ

Tayyip Erdoğan, kendi ağzıyla yedi ayrı konuşmasında itiraf ettiği BOP Eşbaşkanlığı görevini, TSK’nın hava ve kara harekâtları sırasında da sürdürmüştür.

Bilindiği gibi, Genelkurmay Başkanı 12 Nisan 2007’de sınır ötesi harekâtın şart olduğunu açıkladı. Bunun üzerine, Tayyip Erdoğan, “Şimdi Türkiye’deki 5 bin teröristle mücadele halledildi mi, Kuzey Irak’taki 500 kişiyle uğraşma safahatine gelinecek” diyerek, BOP Eşbaşkanı konumundan suçlamada bulunmuştu. Bu suçlama, ABD’nin ve PKK’nın Türk Ordusu’na karşı psikolojik savaş konularının başında yer alır. Ancak Tayyip Erdoğan, sınır ötesi harekâta cepheden karşı koyamayınca, TBMM’den izin çıktı. Bununla birlikte Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanlığını, hava ve kara harekâtları aşamasında da sürdürdü. Tarih tarih verelim:

Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak’ın kuzeyine 16-22-26 Aralık 2007 ve 15 Ocak 2008 tarihlerinde hava harekâtları uyguladı. Hava akınları yapılırken, Tayyip Erdoğan 14 Ocak günü İspanya’da yaptığı açıklamayla türban savaşını başlattı. Böylece ABD, BOP Eşbaşkanlığı aracılığıyla Türk Ordusu’nu iç cepheden vurmaya başladı.

Türk Ordusu, 21 Şubat 2008 günü kara harekâtına başladı ve ertesi günü kamuoyuna açıkladı. Aynı gün Abdullah Gül, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının önünü açan Anayasa değişikliğini onayladı ve Celal Talabani’yi Türkiye’ye davet ettiğini açıkladı. TSK, bir kez daha iç cepheden ateş altına alınıyordu.

BOP Eşbaşkanlığı, yalnız turban çatışmaları başlatma girişimiyle değil, Ergenekon operasyonuyla da açıkça Türk Orndusu’nu ve millî güçleri vurmaya çalıştı. Türk Ordusu vatan savunması yaparken, içerde bu vatan savunmasını sırtından hançerlemeye yönelik bir kaos ortamı yaratma girişimi herkesçe saptandı.

HAREKÂTIN KARŞISINDAKİ GÜÇLER:

ABD-PKK-TAYYİP ERDOĞAN YÖNETİMİ-BARZANİ-TALABANİ

Türk Ordusu’nun hava ve kara harekâtlarına karşı cephe tutan güçler kendilerini eylemleriyle ortaya koymuşlardır: En başta ABD, ABD’nin BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, PKK, İsrail, Barzani ve Talabani.

HEDEF: IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ

Genelkurmay Başkanlığı, Kara Harekâtının başlangıcında 23 Şubat 2008 günü yaptığı açıklamada, Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapmıştı. Harekâtın hedefinin PKK’dan kapsamlı olduğunu, ABD de saptadı ve yine Barzani ve Talabani de korku içinde dile getirdiler.

Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün birbirlerine sımsıkı bağlı olduğu, 1990 ve 2003 savaşlarından bu yana daha da iyi anlaşılmıştır. ABD’nin Irak işgali ve kuzeyde bir Kukla Devlet kurması, Türkiye için birinci ve tek tehdittir. O nedenle vatanın bütünlüğü için mücadele uzun vadeli ve kapsamlıdır. ABD işgali ve bölücülük, bölünmeyi silahla dayatmışlardır. O nedenle askerî yöntem, biz istemediğimiz halde dayatılmıştır. Ortadoğu’nun bu koşullarında silahsız milletler ayak altında kalır ve kalmaktadırlar. Meselenin çözümünde askerî yöntem anahtardır. Toplumsal, ekonomik ve kültürel çözüm ise, vatanımızın ve milletimizin bütünlüğünü sağlam zemine kavuşturacaktır.

VATAN ABD’DEN KORKARAK VEYA ABD’NİN İZNİYLE SAVUNULAMAZ

Türk milleti olarak ve Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu kurumlar olarak, şu gerçeği artık bütün çıplaklığı ve boyutlarıyla kafamıza en kalın harflerle yazmamız gerekiyor:

Bu vatan, ABD’den korkarak savunulamaz. Çünkü vatanı tehdit eden güç, ABD!

Bu vatan, ABD’nin izniyle de savunulamaz. Çünkü ABD, Türkiye’nin vatan ve millet bütünlüğünü ortadan kaldırmak istiyor!

Gönderi tarihi:

ABD nin bize karsi oldugu yeni bir durum degil sayin Efendi Türkler,ABD bizim Istiklal savasimizdada karsimizda fakat arka plandaydi,DP ile Türkiye üzerindeki siyasetini acik acik yapma firsatini buldu,DP ile baslayan ABD kolonisi olma bahtiyarligi sahte Atatürkcülerin ama aslinda Laiklik ve Cumhuriyet karsiti olanlarin yönetimleriyle zirveye tasinmis,Özal ile gelisme AKP ilede en parlak dönemine ulasmistir.Surasi artik biliniyorki AKP bir ABD projesidir,sanmayinki AKP nin sözüm ona demokrasi hareketleri diger ülkelerin takdirini kazandigi icin Erdogana destek verilmektedir hayir,demokrasi denilen hareketler aslinda Türk devletinin altinin oyulmasi hareketleri oldugu, demokrasi ile uzaktan yakindan bir ilgisi olmadigi icin destek görmektedir Erdogan.Kuzey Irak serüvenide böyle.Ic politikada kaosa düsen AKP kurtulusu Kuzey Iraka kara harekati yapmakta bulunca ABD den Erdogana destek olma amaciyla bu izin verildi.Ama sinirli olarak.akil ve mantik vardir,siz 8 gün icersinde hangi terör hareketini veya yuvasini imha edebileceksiniz,bu akil almaz birseydir,zaten akil alnaz olmasida Kara harekatinin aslinda bir manipulasyon oldugunu sadece Erdogani kurtarma amacli oldugunu göstermektedir.ki türban olayi bunun bir ispatidir.

Amerika asla bizim dostumuz olmamistir ve de olamaz,olmasi icin bir nedende yoktur.Güclü oldugunuz sürece dostlariniz cok olur,hic düsünüyormuyuz,neden birileri bizim PKK terörünü bitirmemize karsidirlar.Amerikaya Afganistandan hemen cik fazla uzatma diyen oluyormu,Iraktan hemen cik diyen oluyormu? peki neden Türkiye'nin bu hakli davasinda hep ABD ve AB Türkiyenin karsisina cikip uzatma cik diyebiliyorlar,Israile dur yapma diyen oldumu bugüne kadar Türkiyede dahil olmak üzere.Afganistanda ABD yi koruduk,Lübnanda Israili koruyoruz,Irakta bize karsi olan yapilanmaya birse deme hakkimiz olmuyor bu nasil istir böyle,birisi bana anlatsin bunu.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Irak'ta Kara Harekatına "Türk Gibi" Başlamıştık Ama...

 

liveimages5cfoto20haberlo3.jpg

 

2 Şubat 2008 günü TSK’nın Irak’ta kara harekatına başladığı öğrenildiğinde Türk kamuoyu büyük bir sevinç ve coşku seline kapılmıştı. Hele de PKK’nın mağaralardan oluşan gizlenme ve barınak yerlerinin, baraka ve mağaralara depolanan lojistik destek malzemelerinin birer birer ele geçirilip, barınakların kullanılmaz hale getirildiği, mühimmat ve ikmal maddelerinin imha edildiği, hele de her gün fırsat hedefi halinde ortaya çıkan PKK teröristlerinin etkisiz hale getirildiği öğrenildikten sonra, Türk kamuoyu “zafer” kazanmış bir komutan gibi başı yukarıda geziyordu. Bu arada her gün şehit haberleri geliyor, yurdun dört bir yanında şehit cenazeleri kaldırılıyor, şehit babaları bağırlarına taş basarak, “Vatan için bir değil bin evladım feda olsun!” diyorlardı. Bu günlerin en anlamlı olanı da, bir yerde öğle namazıyla şehit cenazesi kaldırılırken, biraz sonra aynı yerde davul-zurna eşliğinde yeni celp edilen gençler askerlik hizmetine uğurlanıyorlardı.

 

Nedense Hep Çelişki Doludur Zaferlerimiz?

 

Genelkurmay Başkanlığı, 22.2.2008 tarihli ilk basın açıklamasında harekatın maksadı, “bölgenin teröristler için kalıcı ve güvenli bir üs bölgesi olarak kullanılmasını önlemek” olarak belirlenmişti. Askeri hedefleri de, Irak’ın kuzeyindeki PKK teröristlerinin barınak, üs, lojistik destek üssü, eğitim kampı vb. maksatlarıyla kullanacağı mağara, baraka, vb. kolaylıklardı. Bu arada harekatın siyasi hedefi; “Irak’ın toprak bütünlüğü” şeklinde anlaşılan, maksadı ve askeri hedefleri oldukça aşan bir şekilde belirlenmişti. Bu ifadenin varlığı ile Türk kamuoyu büyük bir beklenti içerisine girdi. 10 bin kişiye dayandığı belirtilen kuvvetle Irak’ın kuzeyinde bir “kalıcı” harekat yapılacakmış hissi uyandırıldı. Ya da kamuoyu bunu böyle görmek istedi. Bu kadarcık kuvvetle ve zırhlı birliklerle diğer destek unsurları olmadan kalıcı bir harekat mümkün değildir halbuki. Bunun sebebi muhtemelen Türk kamuoyunun hala “çuval geçirme” hadisesinin yarattığı travmayı atlatamamış olmasıdır. Oysa Genelkurmay Başkanlığının harekat ile ilgili maksadı ve askeri hedefleri açıkça ortada, bu harekat için kullandığı kuvvet de son derece sınırlı ve belirlemiş olduğu askeri hedeflere yönelik idi. Kesinlikle bir güvenlik kuşağı oluşturulacağına ve kalıcı olunacağına dair herhangi bir emare yoktu.

 

Kara harekatı ile birlikte Türkiye’de bilen bilmeyen herkes strateji ve askeri harekat uzmanı kesildi. Bazı televizyon kanallarında haber programı sunucuları harita üzerinden taarruz işareti olan oklarla nerelere taarruz edildiğini dahi büyük bir “askeri deha” uzmanlığı ve pişkinliği içerisinde gösterdiler. Pireyi deve, biri bin yaptılar. Herhangi bir savunma enstitüsünde yetişmediği gibi, bu alanda hiçbir yerde sorumlu görev almamış bu zatı muhteremler, hatta hayatında plan tatbikatına, harp oyununa ve atışlı bir tatbikata “sorumlu” olarak katılmayı bırakın, “konuk” olarak bile katılmamış olan bu âmiral battı” strateji uzmanları, halkın beklentisinde çıtayı yükseltmeye muvaffak oldular. Siyasi partiler bile kendi içlerindeki strateji uzmanları dururken, başkalarına açıklama yaptırttılar. Aslında siyasi partilerin yönetimleri de bu nereden çıktığı belli olmayan strateji uzmanları tarafından yanlış yönlendirildiler sanki…

 

Oysa harekat ne güzel şıkır şıkır başlamış, belirlenen hedefler havadan, karadan dövülmüş, uçar birlik harekatı ile ve komando birlikleri tarafından bölge taranmış, tam tahrip edilmeyen terör yuvaları tamamen kullanılmaz hale getirilmiş, bu arada çetin kış şartları nedeniyle daha sıcak yerleşim bölgelerinde “Kış uykusuna yatan PKK”nın mağaralarında bıraktığı az sayıdaki “muhafız” elemanları da fırsattan istifade ile etkisizleştirilmişti. Dünya kamuoyunun fazlaca sesi çıkmamış, Türkiye meşru müdafaa hakkını nihayet yerinde ve “sürpriz” etkisi yaparak kullanmıştı. Şayet birkaç hafta daha geç kalınsaydı kış uykusundaki PKK terör elemanları bölgeye gelerek bu inleri hain saldırıları için çıkış noktası, Türkiye’deki cinayetlerini takiben de dönüş üssü olarak kullanacaktı. Bu onlarca PKK yuvası kara ve hava destekli harekatla kullanılmaz hale getirildi. Bu haliyle harekat son derece başarılı oldu.

 

Yukarıdaki paragrafta harekatın fiziki başarılarına değinildi. Buna ilaveten manevi ve psikolojik yöndeki kazançları da oldu. Türkiye’de PKK mihrakları eskiden olduğundan daha az yandaş bulabildiler. Irak’ın kuzeyindeki sözde devlet kurucularının sesi soluğu neredeyse kesildi. Buna karşılık Irak Türklerinin (Türkmenler) moral değerleri yükseldi. Irak Hükümeti bile bu harekattan Irak’ın kuzeyindeki “dik kafalı” özerk yönetim karşısında doğal bir müttefik bulmanın rahatlığını ve kendisine güç katan varlığını hissetti. Türk kamuoyu ise 1 Aralık 2007’de başlayan ve aslında kamuoyunun “gazının alınması” açısından yararı daha fazla olan hava harekatıyla başlayan moral değerlerini biraz daha yükseltti. Zira, Ekim 2007 ayı içinde Türkiye’deki her vatandaş var olan ama bir türlü kullanılamayan “Türkiye’nin Gücü”nden kuşku duyar hale gelmişti. Bugün bu gücün varlığına çok daha fazla inanmakta, moral ve psikolojik gücü yukarılara tırmanmaktadır.

 

29 Şubat 2008’de harekatın sona erdiği Genelkurmay Başkanlığı’nın basın açıklamasıyla duyuruldu. Aslında bu durum, konunun uzmanı stratejistler tarafından son derece olağan karşılandı. Ancak, bir gün önce ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Ankara ziyaretinde masaya getirilen TSK’nın Irak’tan ne zaman çıkacağı yolundaki sorusuyla ilgili yorumlar, Genelkurmay Başkanı’nın “kısa süre”nin izafiliği ile ilgili spekülasyona açık ifadeleri, ardından ABD Başkanı Bush’un “Türkler çok hızlı hareket etmeli!” şeklinde ve Türkiye’den pek sevimli bulunmayan açıklaması sonucunda, “Türk gibi başlayan” ve aslanlar gibi sürdürülen kara harekatının başarısına gölge düşürmeye yetti. Buna bir de Hükümetin, sanki TSK’dan kopuk bir iletişim içerisinde olduğu intibaını veren ve ayrıca sınır ötesi harekat ın bitişiyle ilgili geciken reaksiyonu eklenince, TSK’nın, Mehmetçiğin ve gerçekten bölgesinde önemli bir bölgesel güç olan Türkiye’nin gücü yine bir tarafa bırakılarak unutuldu ve toz duman içinde kaybolmaya terk edildi…

 

Genelkurmay Başkanlığı tarafından; “Harekatın başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre tarafımızdan belirlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kararına içeriden ya da dışarıdan her hangi bir etki söz konusu değildir. Kaldı ki, bu konuda bazı haberlerin çıktığı gün, harekata katılan birliklerin bir kısmı başlangıçtaki planlama gereği sınırlarımız içine çekilmiş durumdaydı!” şeklinde resmen bir açıklanma yapıldığı halde, bu açıklamayı yapması gereken Hükümet’ten daha önce açıklama yapılmadığı için, “Türk gibi başladığımız” harekat, ne yazık ki gene “Türk gibi bitirildi…” Artık Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi açıklamalarına da inanmaz hale geldiğimiz görüyorum zira…

 

Sonuç

 

Harekat süresince bölgedeki 60 hedef grubuna (272 hedef) hava taarruzu icra edilmiş; ayrıca Kara Kuvvetleri ateş destek vasıtaları tarafından 517 adet muhtelif hedef ateş altına alınmıştır.

126 mağara, 290 barınak ve sığınak, 12 komuta merkezi, 11 muhabere tesisi, 6 eğitim tesisi, 23 lojistik tesis, 18 ulaştırma tesisi, 40 hafif silah mevzii ve 59 uçaksavar mevzii kısmen ya da tamamen tahrip edilmiş, 240 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bu arada 24’ü asker ve 3’ü Geçici Köy Korucusu olmak üzere, 27 güvenlik görevlisi şehit olmuştur. Genelkurmay Başkanlığı’nın da özellikle altını çizmiş olduğu gibi, bölgede icra edilen operasyonla terör örgütünün tamamen etkisiz hale getirilmesi söz konusu değildir. Ancak, Irak’ın kuzeyinin teröristler için emniyetli bir bölge olmadığı gerçeği PKK’ya gösterilmiştir. Bu husus hem onların bahar aylarındaki cinayetlerini frenleyecek, hem de yeni eleman devşirmekte zorlanacaklardır. Peşmerge içinde barınmağa kalkarlarsa, bu durum mutlaka öğrenilecek ve gereği de yapılacaktır hiç kuşkusuz…

 

Aslında TBMM’de iktidarı ve muhalefeti ile büyük bir çoğunlukla desteklenen bu milli politikanın ne basiretsiz siyasi karar organları, ne de “amiral battı” uzmanları tarafından gözden düşürülmesine izin verilmemelidir. Saddam Hüseyin dönemindeki sınır ötesi harekatın çoğunda, dönüşlerinde hükümetin haberinin olup olmadığı pek önem taşımıyordu. Ancak, AKP Hükümetinin kuruluşundan beri ABD’ye karşı izlediği politikada Türkiye’nin “bağımsızlığı” ya da “bağımlı”lığına ilişkin spekülasyonlara sebebiyet verildiğinden, böylesi akıl yürütmelere de ne yazık ki çanak tutulmuştur. Hükümetin haberinin olup olmadığı bu kez de önemli olmasın. Olduğu taktirde, bir bakanımızın harekat öncesi “Irak’a kara harekatı masada!” şeklindeki boşboğaz hareketleri tekrarlanır ve bunu takiben de harekattan da beklenen sonuç alınamazsa ne yaparız o zaman?

 

Biraz itidal ve biraz sağduyu ile bu güzel ve güçlü ülkemizi, bu sabırlı, zeki, çalışkan ve kahraman milletimizi çok daha yükseklere çıkarabileceğimize inanıyor, bir kez daha şehitlerimize Tanrı’dan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Ama ille de milli davalarda ve politikalarda biraz daha sağduyu, ortak hareket ve seri iletişim diliyorum. Hoş geldin TSK, hoş geldin Mehmetçik! İnanıyoruz ki, yarın ihtiyaç duyulduğunda gene Irak’a gireceksin. Vatan size minnettardır…Jeopolitik-Strj. ve Harp Tarihi Uzmanı

Yazan: Doç. Dr. Celalettin Yavuz on 02 Mart, 2008 12:42:48

Gönderi tarihi:

Peki ABD bizim karşıtımızda biz nekadar kendi yandaşımızız? Bunu sormayı hiç düşündünüzmü,biz kendi içimizde küskünler oluşturdukça birilerinin bu küskünleri kullanmaya çalışıp onların küsme sebeplerini size düşman olma sebebi haline getirmleine nekadar hizmet edildi? Şu7nu açıkça söyleyebilirimki ABD hem türk halkının hemde kürt halkının dahada genişletmek gerekirse bütün müslüman aleminin düşmanıdır,hiç kimseyi çıkarı olmadan desteklemez yada yardım etmez TÜRKİYE bir ihale yapacağı zaman bakarsınız burdalar pkk'ya silah satarlar diyer yandan bu kan dökmenin bitmesini ABD neden istesin şimdi? Bilen biri varsa ve eğer haksızsam buyrun söyleyinde öğrenelim.

 

 

SAYGILARIMLA....

Gönderi tarihi:

Bildiğiniz gibi, I.Dünya Savaşı sırasında, Fransa’da bir dizi aşırı yersiz taarruz oldu. Tekrar tekrar yenildiler. Fransızlar inanılmaz kayıplar verdi. Bunlar silah altına alınmış acemi askerlerdi. Bu yenilgilerin birinden sonra, binlerce askerden oluşan bir grup şöyle dedi: ‘Bunu bir daha yapmayacağız, bu yanlış’. Fransızlar ne yaptı biliyor musunuz? Décimation dedikleri şeyi yaptılar, yani taburları sıraya dizdiler, her on askerden birini alıp vurdular. Şimdi, bu emri veren general bunun yankılarından acı duydu, kişisel olarak, ahlaki olarak. Fakat bu olaydan sonra Fransa’da askerler bir daha itaatsizlik etmedi. Ordu bu sorunda dağılsaydı, Almanya Fransa’yı işgal edecekti. Bu açıdan, gücün kullanımıyla uğraştığınız takdirde Silahlı Kuvvetlerde bir zorlama unsuru vardır.

 

...................

Gönderi tarihi:

Gözümüz aydin Türkiye'nin gercek düsmanini gördük. Arkadasim bu biraz gec olmadimi dersiniz? Düne kadar siz ABD'yi dostumuzmu biliyordunuz??? Lütfen olmuyor böyle. ABD'nin Türkiye'nin ve hatta dünya halklarinin Israil haric tabiiki tümünün düsmani oldugu en azindan 100 yildan beri belliydi ve bunu ülkemizde ve baska ülkelerde görenler coktuuuu. Bakin Deniz Gezmis ve arkadaslarinin kavgasina net sekilde görürsünüz.

Bana göre gercek düsman icimizdeki rantci siyasi partiler, hemen hemen ülkemizde gelmis gecmis tüm siyasi partiler bunun icine dahildir, istisnasiz hemde. Bakmayin bazilarinin Atatürkcü veya milliyetci gecinmelerine. ABD konusunda hepsi ayni ve sadece secmenlerine karsi gercekleri söylemiyorlar o baska.

 

Ülkemizin durumu gün gectikce gülünc duruma düsmeye basladi. AKP türban ve seriat ugruna orduyu yipratiyor. Yillardan beri insanlarimizin gercek sorunu olan egitimle, ekmekle, isle, asla ugrasacagimiza halaa PKK ve türban ile ugrasiyoruz. Demekki bazilari bu meselelerin cözülmesini istemiyor yillardan beri. Biz halaa hayal kurmaya devam edelim, yok bitirdik PKK'yi, yok az kaldi bitirecegiz, falan filan. Hikaye hepsi, uyuklamak icin anlatilan hikayelere benzedi artik. Birakalim sucu devamli disarida aramayida önce icimizdeki baris düsmanlarini taniyalim. Dis güclerinin karsi olmasi dogal, bizde baskalari hakkinda iyi düsünmeyebiliriz. Bunlar dogal. Önemli olan sorununu kendimizin dogru analize etmesi, böyle bir analizde olmadigina göre, herhalde cözümsüzlükte dogal bana göre.

Herhalde bir 30 yil daha "sehitler ölmez vatan bölünmez" diye bagiracagiz ve bu yoldan sorunu cözecegimizi zannedecegiz. Yillardan beri yanlis yoldayiz ve halaa bu yolda ilerlemeye inat ediyoruz. Bu inat tabiiki ülkemizdeki terör rantcilarinin ve baris karsitlarinin isine yariyor.

Gönderi tarihi:

ABD ye göcmen kimligiyle girmek isteyen teröristleri tespit etmek icin önlemleri arttiran BUSH yönetimi bu konuda en radikal terör listesini hazirliyor.

ABD de cikan gazetelerden PITTSBURGH POST GAZETTE'nin ele gecirdigi bir belgeye göre;istihbarat ve güvenlik yetkilileri tarafindan hazirlanan bu liste Bush yönetimi tarafindan kabul edilmek üzere.

Listenin en büyük özelligi ise süpheli isimlerin yerine ülke isimlerinin olmasi.

2006 yilinda hazirlanmasina baslanan listede yer almasi konusunda görüs birligine varilan ülkeler arasinda ABD'nin teröre destek veren ülkeler arasinda gösterdigi Iran,Suriye,Ürdün ve Kuzey Kore gibi ülkelerin yanisira Amerika'nin müslüman dünyasindaki en yakin müttefikleride bulunmaktadir.Pittsburgh Post'a göre listede TÜRKIYE,MISIR,ÜRDÜN gibi ülkeler de var.Yani ABD ye göcmek isteyen birkisi,eger Türkiye'de dogmussa veya yakin akrabalari Türkiye'de yasiyorsa potansiyel terörist damgasi yiyecek,ABD yönetiminin bu kisileri tanimlamak icin kullandigi sifat ise"SPECIAL INTEREST ALIEN"(SIA)(ÖZEL ILGI GÖSTERILMESI GEREKEN YABANCI)seklinde.SIA olarak nitelendirilen kisisler Amerikan güvenlik teskilatlarinin cok agir güvenlik denetimlerinden gecmeden ülkeye göcmen olarak kabul edilmeyecek.Bazen yillar sürecek aklama süreci sirasindada"POTANSIYEL TERÖRIST"olarak gözönünde bulundurulacak.

Ne güzel dost degilmi,insanin öpüp öpüp bagrina basasi geliyor...

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.