Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Sayin Cyrano, eger bu çeçen, filistinli" kelimeleri ile benim veya baska birisinin dusuncelerinin ifade ediyorsaniz. Yaniliyorsunuz! Yukarda ki son yazilarin ozeti, 2inci Dunya savaslari oldu bitti. Her yerde bitti ama orta dogu da bitmedi!. Niye, Filistin meselesine gelince, bu topraklar, Osmanli idaresin den Ingilizlerin idaresine gecti ve sonra Ingilizler birlesmis milletleri ile calisarak, bu topraklari boldu. 1948 de Israil devleti kuruldu. Evet ister siz kabul edin ister siz kabul etmeyin. Bu devlet kuruldu. Üff arkadaşım cidden şu ortadoğu nefretini bir kenara bırakıp bak dünyaya. Her yerde bitmişte Ortadoğuda bitmemiş. Sanırsınki herhangi bir Ortadoğu ülkesi ikinci dünya savaşına katıldı. İkinci dünya savaşı emperyalist devletlerin dünyayı paylaşmak için giriştikleri bir savaştır. Bu savaş sonuçlanmış savaş sonunda doğan iki kutup dünyayı paylaşmak için yeni savaşlara girişmitir. Neresi bitmiş ya. Hiçmi yakın tarih hakkında bilgin yok. İkinci dünya savaşı bitti Kore savaşı başladı. O bitmeden Vietnam başladı. O bitmeden Sovyetler doğu Avrupa'ya saldırdı. O bitmeden Kıbrıs. Sizlerin hoşgörü için referans aldığınız batı ülkeleri Savaşsız bir gün dahi yapamazlar. Bir gün bile. Devamlı savaşlara ihtiyaç duyarlar. Yoksa yaratırlar. ABD ve Müttefikleri 60 yıldır bir gün geçirdi mi savaşsız. Bir günü geçtimi askerleri herhangi bir yerde savaşmadan ? Neyin ajitasyonunu yapıyorsunuz anlamıyorumki 60 yıldır Dünyanın her bölgesinde savaşan, müdahele eden devletler bunlar. İngilizler gelene kadar Ortadoğu'da iç çatışma mı vardı ? İsrail Kurulana kadar Kudus'te Yahudiler ve Müslümanlar çatışıyor muydu? ABD işgal edene kadar Irak'ta mezhep çatışması mı vardı siviller arasında ? ABD Lübnan'a müdahele edene kadar. Lübnan'lı müslümanlar ve Hristiyanlar arasında bir tane bile çatışma çıktı mı ? Varşova Paktı'na karşı diye kurulan NATO. Varşova paktı dağılalı 20 yıl oldu neredeyse. neden hala var? Ve neden hala genişliyor? Yüzlerce ülkede iç çatışma, darbe gibi eylemleri planladığı ortaya çıkan Gladio ne işlev görüyor NATO'nun içinde. Siz daha masallara devam edin. Ha bir ara her yıl dünyanın en iyi üniversitelerinden yüzbinlerce genç G-8 i neden protesto ediyor bunuda düşünürsünüz. Ortadoğu düşmanlığı gözlüklerini çıkardıktan sonra. İsrail barış istiyor, Araplar istemiyor mottosu. 1- Hiçbir ülke başka bir ülkenin topraklarında dünyadan nufus ihraç edip ülke kuramaz. Osmanlı Topraklarında Pontus Rum devleti kurma projesi neyse. Filistinde bir İsrail kurma projeside Odur. 2- İsrail BM nin çizdiği sınırları aşıp kendi sınırlarının dört katı büyüklüğünde toprağı işgal etmiştir. BM Genel Kurul'u kararıyla İsrail "işgalci devlet" statüsündedir. BM Güvenlik Konseyi işleyişine göre İsrail'e yaptırım uygulanmasının ten engeli ABD vetosudur. 1949 da Turkiye Hukumeti kabul etti... ve halen Kabul ediyor. Bugun Israil 158 devlet tarafindan resmen tanindi. Fakat genellikle Arap Ulkeleri Israili tanimiyor. Tanimak istemiyor. Iran Israili haritadan silmek istiyor. Arap tarafi baris istemiyor. Israilden nefret ediyorlar. Biliyorsunuz, Misir Ulkesi baris yapti ve bu yuzden Enver Sadati oldurduler. Kardesim, Filistin meselesinin 50 seneden fazla devam etmesinin sebebi ... Araplar baris istemiyor. Ben bu hususta derin derecede okudugum oldu, inceledigim cok dokumanlar oldu. Eger bu hususta ciddi bir sekilde tartismak isterseniz, baska bir baslik altinda "yalniz" bu konuyu bastan basa tartisabiliriz. Ben kendimi Tarihci olarak tanitmam ama bu hususta cok inceledigim oldu. Bu hususta çok "incelemelerin" Olmuş'ta BM sınırlarını geçip silah zoruyla topraklarının bir kısmına el koyduğu Ürdün İsrail'i niye tanımıyor öyle mi ? Mantığa bak ya. Şimdi BM Gelecek Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kuracak. Sonra bu Kürt Devleti diyelim Antalyayı işgal edecek kendi sınırlarına dahil edecek. Sonra çıkacak bu mantığın demogogları "Bak Türkler barış istemiyor Kürdistan'ı tanımıyor" diyecek. O kadar döküman inceledim diyorsun. Hiç mi görmedin 1947 sınırları neresidir. İsrail'in bu günkü sınırları neresidir. İsrail kurulur kurulmaz sınılarını tam 4 kat genişletmiştir, başka ülkelerin topraklarını silah zoruyla gasp ederek. Arap Birliği sonuna kadar haklıdır. Önerdikleri ve söyledikleri çok açıktır. İsrail 1947, yani kuruluşundaki sınırlarına geri dönecek, İşgal ettiği Filistin topraklarından çekilecek. Barış olacak. Kim haklı? Kim haksız. Bir yanda BM kararıyla İşgalci durumunda olan devlet (kendi resmi toprağının 4 katı kadar daha toprak işgal edilmiş İsrail tarafından) Ve benim bu işgalimi kabul edeceksiniz diyerek tanınma bekleyen ülke. Öbür yanda Kendi sınırlarına çekil. İşgal ettiğin toprakları iade et o zaman seni tanıyalım diyen devletler. Senin o "kabileci" olmayan bakışına göre. Araplar mı barış istemiyor ? Nasıl bir mantığa sahipsin. Bir devlet başka devletlerin topraklarını işgal ettiği sürece barış olur mu ? Onbinlerce insanı katleden "Kasap" lakaplı bir adam yaptığı katliam yüzünden yargılanmak yerine devlet başkanı olursa (Sharon) barış olur mu ? Barış'ın B sinden bahsettiği için. "İnsanların topraklarını işgal altında tuttuğumuz sürece barış imkansız" dediği için öldürülen Isac Rabin gibi liderler değilde. Likud gibi Faşist partiler İsrail'de iktidarda olduğu sürece barış olur mu ? "ben sizin topraklarını işgal etmeye devam edicem. Siz de beni tanıyacaksınız. Zorla elimde tuttuğum topraklarınızın benim olduğunu kabul edeceksiniz. " gerçekten müthiş bir barışçıl yaklaşım. Pis müslümanlar nasıl kabul etmezler böyle güzel bir teklifi. Sizin bahsettiginiz trajedilere gelince, o hususta, (masum) insanlarin/cocuklarin olmesine, tabii ki bir insan olarak zok uzulurum. Ama bana kalinca sizler buna tek tarafli bakiyorsunuz Kardesim! Ben Turk olarak dogdum. Musluman olarak dogdum. Bu konulara "kabileci" olarak bakinca sizin gibi dusunurum. Objektifli bakinca degisik dusunurum. Sen nasıl bakıyorsunda değişik düşünüyorsun. Ne işi var Amerika'nın Ortadoğu'da. Ne işi var İngiltere'nin, İtalya'nın. Tek taraflı bakıyormuşuz. Batılı ülkeler tamamen tek taraflı olarak Ortadoğu'yu işgal edecek. Biz tek taraflı bakıyormuşuz. Nasıl bir mantığa sahipsiniz anlamıyorumki ya. Her yıl tonlarca bomba yağıyor Ortadoğu topraklarına. Yüzbinlerce sivil ölüyor. Ne taraflı bakacak mışız. Bakalım öbür yanından. Hangi hak ve mantıkla Amerika Irak'ı işgal ediyor. Lübnan'ı bombalıyor? Belki hayatında bir tane Irak'lı görmemiş İtalyan, İspanyol askerlerinin ne işi var Irak'ta. Dünya'nın taa öbür ucundaki ülkelerin askeri üslerinin ne işi var Ortadoğu'da. Gidip insanların ülkesini işgal edeceksin, katledeceksin. Liderlerini idam edeceksin. Sonra vay efendim bu insanlar nefret dolu, vay efendim barışı istemezler. 50 yıldır Ortadoğu petrolleri için bölge bir gün geçirmedi batı ülkelerinin işgallerini saldırılarını yaşamadan. Ortadoğuda şiddet varmış sebebide araplar ve müslümanlar barışı istemezmiş. İngilizler Mısır'da, Irak'ta katliam yaptı. Fransızlar Cezayir'de. İtalyanlar Libya'da. Onlar çekilirken. İsrail'i kurdular. Ardından ABD geldi bölgeye. Barışı istemezmiş o bölgenin insanları. "Topraklarımızdan gidin, bizi rahat bırakın" bu mu barışı istememek. Adamların ülkesi işgal edilsin. Bombalansın. Ondan sonra "aa bakın Ortadoğu'da şiddet var çünkü müslümanlar böyle" Tam George Bush ve türevlerinin ağızları bunlar. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Asıl söylemek istediğim şu: Emperyalizm'in ve Sermaye odaklarının güdümleri ile yapılan katliamları Hangisi olursa olsun "Dini İnançlara" mal etmek Emperyalizm'in ekmeğine yağ sürmek değil midir? Onu masumlaştırmak değil midir? Asıl suçluyu örtbas etmek değil midir? Bunu iddia edebilen kimseler, kendilerine gerçekten Anti-Emperyalist diyebiliyorlar mı? ............. Aksi ispatlanamadığı sürece Tüm iddialar Akıl ve Mantık Dışıdır. Saygılarımla... Sayın boşig, Evet, emperyalizm baş araç olarak sermayeyi kullandığı gibi, din'i ve etnikliği de kullanıyor. Neden kullanıyor? Onların bünyesinde ekmeğine "yağ" olabilecek yararlı ögeleri bulduğu için. Emperyalizme yardımcı, araç olabilecek önemli unsurları da ondan ayrı düşünmek (yada savunmak), anti emperyalistlikmi oluyor? Buna açık cevabını bekliyorum. Ya da emperyalizmin başarıyla kullandığı 3-5 unsuru listelemeni istiyorum (mümkünse). Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Bu hususta çok "incelemelerin" Olmuş'ta BM sınırlarını geçip silah zoruyla topraklarının bir kısmına el koyduğu Ürdün İsrail'i niye tanımıyor öyle mi ? Mantığa bak ya. Şimdi BM Gelecek Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kuracak. Sonra bu Kürt Devleti diyelim Antalyayı işgal edecek kendi sınırlarına dahil edecek. Sonra çıkacak bu mantığın demogogları "Bak Türkler barış istemiyor Kürdistan'ı tanımıyor" diyecek. Arap Birliği sonuna kadar haklıdır. Önerdikleri ve söyledikleri çok açıktır. İsrail 1947, yani kuruluşundaki sınırlarına geri dönecek, İşgal ettiği Filistin topraklarından çekilecek. Barış olacak. Bu iki parargrafta cok yanlis bilginiz var. #1 Israil Devleti kurulduktan sonra. Araplar Israile savas actilar. Israil Araplara degil. Tabii ki, bu savaslarda, bazan araplar kazandi, cogunlukla Israil savaslari kazandi. Eger ilk haritayi kabul etmis olsalardi. Bu harita ilk kuruldugu zamanin da ki gibi olabilirdi. Siz harita degismesini Israil de kabahat buluyorsunuz. ... Bu bana bir hikaye yi hatirlatir. Bir cocuk annnesini ve babasini oldurur ve kendisini mahkemede "ben yetim kaldim" merhamet goster diye mudefaa eer. Bu cesit mantik kullaniyorsunuz. #2 Yukarda soylediginiz Yanlistir. Araplar bilhassa Filistinli araplar Israil Devletini -- harita da --- hic bir toprak ta kabul etmiyorlar. Bu husus ta cok yanlis blginiz var. Dedigim gibi ben bu konuyu burada tartismak istemiyorum. Ana konuyu dagittik artik. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarının bir kısmı, İran topraklarının bir kısmı, Irak topraklarının bir kısmı, Suriye Topraklarının bir kısmı üzerinde devlet Kurduğunu ilan ediyor. Ardından ABD, İngilter ve Sovyetler Birliği gibi emperyalist devletler tamam biz bu devleti tanıyoruz diyor. Bu dört ülke ne tepki verir ? Kendi toprakları üzerinde kendilerine danışılmadan yeni bir ülke kurulmasına ? Yada Almanya, Fransa, Avusturya topraklarının bir kısmını alıp burada bir devlet ilan edilse bu üç ülke ne tepki verir ? Harita değişmesini tabiki İsrail'in suçu olduğunu söylüyorum çünkü İsrail birinci Arap-İsrail savaşından sonra yapılan anlaşmalarıda ihlal etmiştir. İngiltere, Fransa ve ABD'nin İsrail'in güvenliğini korumak için aralarında ittifak anlaşması imzalamış, arap ülkelerine silah ve gıda ambargosu uygulamış. Buna karşılık İsrail anlaşmayı ihlal ederek sınırlarını 4 kat arttırmıştır. 1- İsrail tüm uluslararası hukuk kuralları çiğnenerek kurulmuş bir ülkedir. Bir ülkenin toprağında en uç koşullarda bile ancak referandum yapılarak yeni bir ülke kurulabilir. Dünya Yahudi Milli Konseyi gibi kuruluşlar değil o topraklarda yaşayanlar karar verebilir buna. 2- Birinci Arap- İsrail savaşından sonra yapılan bir anlaşma vardır. İsrail bu anlaşmayı tek taraflı olarak ihlal etmiş, Sina yarım adasına çıkartma yapmış püskürtülmüştür. 3- BM Genel Kurul'u kararına göre İsrail "İşgalci ülke" konumundadır. Uluslararası Hukuka göre BM güvenlik konseyinin İsrail'e askeri ve ekonomik yaptırım uygulaması gerekmektedir. ABD vetosu ile hukukun uygulanması engellenmektedir. 4- Araplar'ın İsrail'i haritan silmek istediği senin uydurmandır. Araplar el-kaide den ibaret değildir. Filistin yönetimi ve diğer arap devletleri Filistin İşgalinin sona ermesi ve İsrail'in BM nin kararı uyarınca kendi sınırlarına çekilmesi halinde İsrail'i tanıyacaklarını söylemektedir. Filistin ve İsrail arasında daha önce kimi anlaşmalar yapılmıştır. İsrail tek taraflı olarak hepsini ihlal etmiştir. 5- Uluslararası hukuk, BM içtihatları ve tüm insanlık normlarıyla Filistin'liler haklıdır. Toprakları işgal altındadır. istedikleride İsrail'in kendi sınırlarına çekilmesidir. 6- Hiçbir devlet başka bir devleti tanımak zorunda değildir. Dünyanın Kuzey Kıbrıs'ı tanımadığı gibi. Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımadığı gibi. İşgal'in gerekçesi de bir devletin diğerini tanımaması değildir. Bir devlet başka bir devleti ister tanır, ister tanımaz. Her devletin istediği devletle diplomatik ilişkiler kurmak istediğiyle kurmamak hakkı vardır. Bir devletin diğerini tanımıyor oluşu, o devlete tanımayan devletin sınırlarını işgal etme hakkı vermez. 7- Terör üniforma giyip giymemekle değil işlenen fiilere göre şekillenen bir olgudur. "İsrail'in düzenlediği operasyonda 4 militan 7 si çocuk 12 sivil hayatını kaybetti" "Filistinli teröristlerin düzenlediği saldırıda 2 İsrail askeri öldü" Şeklindeki haber sütünlarının taşıdığı taraflı mantık üzerinden yapılan değerlendirmeler. Bu dünyada hangi dine mensup olursa olsun, ortadoğululara karşı duyulan nefret gözlüğünden değil, objektif gözle bakılınca kabul edilmeyen değerlendirmelerdir. Buna israill'li seçme komandolar, Isac Rabin gibi liderler, savaş pilotları, vicdani redçi askerlerde dahildir. Net olan gerçek. Yüzyıllar boyunca bir arada huzur içinde yaşıyan Ortadoğu Batılı Emperyalist Devletlerin bölgeye gelişiyle kan gölüne dönmüştür. Bu gerçeği değiştirecek hiçbir yalan, demogoji yoktur. Senin tavrın aynen o ünlü CNN tavrıdır. İsrail Ordusu Ramallah'a girip Yaser Arafat'ın karargahını kuşatmışken canlı yayında Yaser Arafat'a "Sayın Arafat terörü engelleyebilecek misiniz?" sorusunu soran spiker gibi. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Sayin Cyrano, Unuttugunuz bir cok gercekler var ... Gel bakalim. Gercek #1 Tarihte hic bir zaman “Filistin” devleti kurulmamistir ve Flistinli Araplar diye bir sey yok. Bugungu “filistinliler ve Urdunluler” arasinda hic bir fark yok. Bu en cok anlasilmiyan bir seydir bugun. 1967 e kadar, araplar kendilerine “filistinliler” bile demiyorlardi. Dogu akdeniz tarafindan gelen toplum(karisik irk’dan olan) bu topraklara yerlesen, tarihten bildigimiz Filistin isimi Roma Imparatorlugu tarafindan verilen bu insanlara verilmistir. Bu toplumun “araplarla” hic alakasi yoktu. Bu toplum 2500 sene evvel ortadan kayip oldu diger tarihi medeniyeler gibi . Gercek #2 Bu eski topraklar son 3000 yil, kontrol edenler museviler, Assyrians, Babylonians, Persians, Greeks, Maccabeans, Romans, Byzantines, Arabs, Egyptians, the Crusaders, Mamelukes, ve Turkler (Osmanlilar). Turkler bu topraklari birince dunya savasinda kaybettiler, ingilizler bu topraklari aldilar. Iste Ingilizlerin aldigi Topraklar. Burada karisik toplumlar oturlardi, Museviler, hiristiyanlar, muslumanlar. Bu topraklar bugunku “Israil, West Bank, Gaza ve Urdun” dur. Gercek #3 1923 de Ingilizler, bu topraklari bolup 25% ini Jews lara verdiler, %75 ini araplara verdiler . Araplarin topraklara “Trans Jordan” denindi , Ingilizler tarafindan. Yani, Urdun Nehri karsisi demektir. Fakat, Araplar hepsini istediler ve kavgaya devam ettiler. Ingilizler bu durumdan bikti ve Birlesmis milletlere gitti 1947 de ve onlardan yardim istedi bunu cozmek icin. Gercek #4 1947 de Birlesmis Milletler karar verip bu topraklarda “iki” devlet kurulsun diye. Jews Topraklarinin, yani ilk %25’i tekrar bolup, iki devet kurulma planlarini destek yaptilar. Simdi, dedigimiz “Palestine” ve Israil oldu . Gercek #5 14 Mayis 1948 de, Israil kendi devletini, birlesmis milletler tarafindan verilen izinle kurdu. 1 gun sonra, hemen Misir, Trans-Urdun, Suriye, Lubnan, Suudi Arabya, Irak ,Yemen hepsi beraber Israile saldirdilar. Savasin sonunda ki harita degisti ..... Bu savas sirasin da, West bank ve gazada oturan filistinli araplar 100 binler ce insanlar, ortadan ayrildilar ki, diger araplar Jews lari denize sursunler diye , boylece ilk filistinli muhacirler ortaya ciktilar.Bu savasin sonunda, Trans-Jordan araplar , bugunku cok munakasa edilen “west bank” i aldilar. Ve bu harita 1949 dan 1967’e boyle kaldi. Bu zaman icinde, filistinli araplar hic kendi devletini kurmak istemediler. Bu arada “Trans Jordan” ismini tekrar degistirdi , yalniz “Jordan” (Urdun) oldu, cunku Urdun nehrinin iki tarafinda idi. Gercek#6 1967 de araplar tekrar Israile saldirip onlari denize dokmek icin. Fakat Araplar savasi “kaybettiler”. Israil bu sefer daha fazla topraklari aldi , Sinai, Gaza ve West Bank. Gercek#7 1982 de Israil, sinai colunu geri verdi ve baris yaptilar. West Bank ve Gazayi Araplara vermeyi teklif etti ve araplar red ettiler. Gercek#8 Orta dogu da, 5.5 million Jews var, 250 million Arablar var, Araplar bu 5.5 million un burda oturmasini istemiyorlar. Hepsini istiyorlar. Bu yuzden savas devam ediyor ve iki taraftan masum insanlar. Bilhassa cocuklar iztirap cekiyorlar. Ve MISIR da dogan buyuyen Yaser Arafat kendisini Filistinli tanitip (Dunyaya) edip Yahudilerle savas etmeye, olene kadar devam etti.... Bu arada butun baris tekliflerini red etti .... daha fazlaya luzum var mi? Bu durum senelerce devam edecek, sizlerin bu bilginizin olmasini istedim. Eger yukarda bir tarihi gercekliklerde hata yapmissam sizlerin bunu duzeltmenize davet ederim. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 O değil de ben anlamadım şimdi: Ben Müslümanlar Akdeniz yerleşik medeniyetler bölgesinde katliam yapmaya gerek duymadılar, egemen olmak ve kaynaklara el koymak yeterliydi, dediğim zaman şiddetle tepki gösterip de; Avrupalılar aman dileyenleri bile katlettiler, dendi. Acaba İngilizler bu kadar katliamcı, soykırımcı idiler de Arapları niye yok edip oraya da İngiliz nüfusu getirip yerleştirmediler? En çok ihtiyaç duydukları şey petrol. Ne uğraşacaksın, Arabıyla Yahudisiyle? Sür hepsini, öldür, el koy topraklara, oturt İngiliz vatandaşlarını! Güzel güzel çıkar petrolünü, keyfine bak. Avrupa sömürgeciliğini savunuyor konuma itmek için göstermediği tepki, ajitasyon, tahrik kalmadı, şimdi de istiyor ki İsrail savunuculuğuna soyunalım, bir de ordan malzeme çıksın! İstiyor ki 1967 savaşında Araplar İsrail'in kökünü kazımak ve yok etmek için saldırdılar, İsrail güvenliğini sağlamak için toprak genişletmek zorunda kaldı diyelim, sonra üstümüze afiyet Mason, semitist filan olalım. İsrail'in gözü elbette ki kutsal saydığı Kudüs'teydi. Tıpkı Müslümanların gözünün Mekke'de olduğu gibi. Bu emeline ulaşmak için fırsat verenler dertlerine yansınlar, biz ne yapalım? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 O da değil de, bu Araplar İsrail’in kökünü kazımayı filan bırakıp, onca toprak var, petrol var, zenginlik varken… Birazcık Yahudilerin çalışkanlığından, azminden örnek alsalardı… Adamlarda ne doğru dürüst toprak var, ne su var, ne petrol var. Koca Arap dünyasını bir kenara koy… Bir tek Irak, tek başına on İsrail’e bedel olması lazım. Su var, toprak var, petrol var. Sen kalk emperyalistlerin oyununa gel, darbe yapıp gül gibi CENTO’yu boz, gül gibi kralı, ailesini öldür, Said paşaları arabaların arkasına bağlayıp caddelerde sürükle… Arkasından Saddam delisini başa geçir, dayılanmadığın, efelenmediğin kimse kalmasın. İran, Kuveyt Allah ne verdiyse saldır… Tüm bu, kelimelerle tanımlarsam moderasyona takılacak davranışları sergile, başına olmadık işler açılınca otur ağla. Kardeşim dünyayı adaletli bir tanrı yönetmiyor diye burada biz boşuna mı bas bas yırtınıyoruz? Elin oğlu geldi mi öldürür de, tecavüz de eder. Ordu dediğin bir alay işsiz güçsüz, kısmen eroinmanların da toplandığı bir yer. Adam mı klonlayıp “Universal Soldiers” yaratacaklardı? Kaldı ki yine Irak’ta biri tutuklandı mı soruyorlarmış: “Kim götürdü?” Cevap “Amerikalılar” olursa “Oh” diyorlarmış, eve dönme umudu var. “Iraklılar” denirse “Vah” deyip dönmesinden ümidi kesiyorlarmış. Şimdi İran Çin’in dünya aktörü olma mücadelesinde piyonluğa soyunuyor. Derdi gücü yok el Hüseyin füzesi, yok atom bombası, yok bilmem ne silahı… Yahu bir çalışın, bir bilim yapın, bir gelişme sağlayın. Yok! İran büyükelçisi demedi mi “ABD İsrail’in çok devlet olmasını istiyorsa Alaska’da toprak versin, biz İsrail’i Ortadoğu’dan çıkaracağız!” diye? Yahu Arap birliği bile artık kuruluş sınırlarına dönme prensibini benimsemek durumunda kalmış, Arapların derdi seni mi gerdi? Yok! Kudüs kurtarılacakmış. Sen şu bilimi Batı’nın ve artık ona entegre olan Japonya’nın (artık Kore ve Çin’i de, hatta Hindistan’ı bile sayacağız, bi Allahın İslam ülkesini sayamıyoruz.) tekelinden bi kurtarsan önce? Tahran sokaklarında makyajlı, yarım başörtülü avlayacağına? Filmlerde jönlere bir şeycikler olmadığını, hep figüranların öldüğünü bari görün de Çin’in borazanını üflemeden bir daha düşünün yahu! (Tabii bunları kimseye değil, İran’a söylüyorum.) Yarın ABD 6. filosu bilmem kaçıncı filosu gelip İran körfezine dayanacak, Tomahawk’lar Cruise’lar yağacak, kabak yine bizim başımıza patlayacak. “Emperyalist uşağı Türkiye ABD ye izin veriyor!” Irak’ta pek bi izin vermedik de gördük! Sınır çizgisinden “aman ABD çarpar” diye öcü gibi korktu bu pısırık hükümet de koca Türkiye Cumhuriyeti Ordusu üç eşkiyadan baskın yedi be! Madem efeydin, dayıydın, ABD askerine geçit vermediydin, yine dayılık yapsaydın ya! Asker insiyatifi alınca niye “Türkler gelirse kan gölü yaparız” diyen tabansızlar kaçıyor, “sakın girme” uyarısı üstüne uyarı yapan ABD ağız değiştirip “Türkiye bizden izin almak zorunda değil” diyor? Bu işler böyle kardeşim. Dünyada güç söker. Dünyayı tanrının adaleti filan yönetmiyor. Gücün oldu mu vurursun yumruğu, ses seda kesilir… Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Sayin Cyrano, Unuttugunuz bir cok gercekler var ... Gel bakalim. Gercek #1 Tarihte hic bir zaman ?Filistin? devleti kurulmamistir ve Flistinli Araplar diye bir sey yok. Bugungu ?filistinliler ve Urdunluler? arasinda hic bir fark yok. Bu en cok anlasilmiyan bir seydir bugun. 1967 e kadar, araplar kendilerine ?filistinliler? bile demiyorlardi. Dogu akdeniz tarafindan gelen toplum(karisik irk?dan olan) bu topraklara yerlesen, tarihten bildigimiz Filistin isimi Roma Imparatorlugu tarafindan verilen bu insanlara verilmistir. Bu toplumun ?araplarla? hic alakasi yoktu. Bu toplum 2500 sene evvel ortadan kayip oldu diger tarihi medeniyeler gibi . Biz 3000 yıl önce kiminde gibi ****** konularla uğraşmıyoruz. 2000 yıl boyunca Yahudiler ne o bölgede nede dünyanın herhangi bir yerinde devlet kurmamıştır ona bakarsan. binlerce yıl Kudus için hiçbir zaman savaşmamış insanlar "Ya kudus işte bilmem kaçbin yıl önce bizimdi" gibi bir dayanak ararlar kendilerine (yada buralar bize vadedilmişti) . Kudus, araplar ve müslümanlar tarafından, Haçlı işgali altındayken ele geçirilmiş ve yüzyıllar boyunca Eyyubiler, Osmanlılar gibi müslüman devletlerin hakimiyetinde kalmıştır. Ve o bölge yüzlerce yıl arap ve müslüman devletlerin hakimiyetinde kalmıştır. Gercek #2 Bu eski topraklar son 3000 yil, kontrol edenler museviler, Assyrians, Babylonians, Persians, Greeks, Maccabeans, Romans, Byzantines, Arabs, Egyptians, the Crusaders, Mamelukes, ve Turkler (Osmanlilar). Turkler bu topraklari birince dunya savasinda kaybettiler, ingilizler bu topraklari aldilar. Iste Ingilizlerin aldigi Topraklar. Burada karisik toplumlar oturlardi, Museviler, hiristiyanlar, muslumanlar. Bu topraklar bugunku ?Israil, West Bank, Gaza ve Urdun? dur. Gercek #3 1923 de Ingilizler, bu topraklari bolup 25% ini Jews lara verdiler, %75 ini araplara verdiler . Araplarin topraklara ?Trans Jordan? denindi , Ingilizler tarafindan. Yani, Urdun Nehri karsisi demektir. Fakat, Araplar hepsini istediler ve kavgaya devam ettiler. Ingilizler bu durumdan bikti ve Birlesmis milletlere gitti 1947 de ve onlardan yardim istedi bunu cozmek icin. 1- İşgalci bir devletin taksim yapma yetkisi yoktur. Sevr gibi. 2- Yine çarpıtıyorsun ancak sanırım tek beklentin kimsenin bilmediği varsayımı. 1878 yılında yapılan nufus sayımına göre Filistin topraklarında yaşıyan Yahudi Nufusu 10,000 civarındadır. 1918 yılına kadar İngilizler Filistin'i ele geçirdiklerinde Filistin'in toplam nufusu 700,000 civarında. Hristiyan nufusu 60,000 yahudi nufusu ise 54,000 civarındadır. Belfour planı uyarınca 1923'e kadar Avrupa'dan Filistin'e bir devlet kurulması saikiyle Yahudi göçü başlatılmıştır. Buna rağmen 1923'e gelindiğinden Filistin topraklarındaki Yahudi nufus %11 civarındadır. Ve bunların çoğu Avrupa'dan 5 yıl içinde göç eden Yahudilerdir. İngilizler silah zoruyla araplardan arındırdıkları bölgeleri ve köyleri göçmen Yahudilere tahsis etmiştir. Balfour Deklerasyonuyla başlayan Yahudi göçünün hangi maksat ve saikle gerçekleştirildiği Bizzat Balfour'un mektubuna bakalım : "Majestelerinin hükümeti, Filistin'in Yahudilerin vatanı olarak benimsenmesini hoşnutla karşıladığını ve bu amaç uğruna elinden gelen çabayı göstereceğini ifade eder." İngilizler nufusun yüzde 10'unu oluşturan ve hemen hemen yarısı Avrupa'dan yeni göçetmiş Yahudilere Filistin Topraklarının %25 ini veren taksim planını gündeme aldılar. Filistinli araplar planı reddettiler. Filistin topraklarını ele geçir. Yeterli Yahudi Nufusu olmadığı için Avrupa'dan göçle varolan nufus kadar daha göç sağla. Buna rağmen %11-12 civarındaki nufusa ülkenin %25'ini ver. Filistin topraklarında Yahudiler ve Araplar arasında İngilizler bölgeye gelene kadar hiçbir sorun yoktur. Sadece Filistin topraklarında değil Osmanlı hakimiyetinde yüzyıllar boyunca Yahudiler hiçbir sorunla karşılaşmadan yaşamışlardır. Ve hatta Osmanlı'nın en önemli şehirlerinden Selanik'te %80 lere varan nufusa sahip olmalarına rağmen hiçbir kaygı duyulmamış ve hiçbir şiddet eylemine girişilmemiştir. Ancak bir ülkede %11 istiyor diye ülke ikiye bölünmez. Taksim yapılmaz. 700 bin arap 70 bin hristiyan bölgede bir taksime karşı çıkarken yarısı göçmen 80 bin Yahudi devlet kursun diye ülke ikiye bölünmez. Hiçbir toplumda bunu kabul edilmez. Ha oldu Yarısı göçmen %11 nufusa ülkenin %25 i verilmez. Taksim ancak referandum yoluyla olur. Kimse bana ajitasyon yapmasın. 19, yy ın sonlarında başlayan İngiliz menşeili Filistin topraklarında İngilizlere bağlı bir Yahudi devleti kurma projesini başka adlarla sunmaya çalışmasın. Kuzey İrlanda'nın İspanya'dan getirilen protestanlarla İrlanda'lı katolikler arasında taksim edilmesi, Sevr ile Osmanlı topraklarının çeşitli azınlıklara taksim edilmesi için Balfour Deklarasyonun hiçbir farkı yoktur. Bunu ne İrlandalı'lar, Ne Türkler, Ne de Filistinli araplar kabul etmiştir. Hiçbir ulusta böyle bir şeyi kabul etmez. Gercek #4 1947 de Birlesmis Milletler karar verip bu topraklarda ?iki? devlet kurulsun diye. Jews Topraklarinin, yani ilk %25?i tekrar bolup, iki devet kurulma planlarini destek yaptilar. Simdi, dedigimiz ?Palestine? ve Israil oldu . 1947 Yılında bölgede 1 milyon 300 bin Arap. 608 bin Yahudi yaşamaktadır. Yahudi Nufusu'nun %90'ı Batı ve Doğu Avrupa'dan göç eden Yahudilerdir. Filistinde yaşıyan Museviler Irgun adlı bir terör örgütü kurdular. Bu Yahudi Terör örgütü Filistinli arapların köylerini basmaya Filistinli din adamlarına karşı suikastler gerçekleştirmeye başladı. İkinci dünya savaşını bir el bile ateş etmeden bitiren yahudi azınlıklar, Filistin topraklarına göç ettikten sonra İngilizlerin desteğiyle Araplara saldırmaya başladı. En ünlü eylemlerinden birisi olan Deir Yasin katliamında. Deir Yasın köyünü basıp 245 Filistinli arap, kadın erkek ve çocuğu kyö meydanında toplayıp kurşuna dizdiler. Kral Davud oteline baskın düzenleyip 96 Filistinli arapı katlettiler. Filistinli Araplar yüzyıllar boyunca ne hristiyanlara nede musevilere karşı hiçbir saldırıda bulunmadıkları vatanlarında İngiliz işgalinden sonra, Bölgeye yoğun Yahudi göçü, Yahudi terör ve katliam eylemleri ile karşı karşıya kaldılar. Ve Bm 1947 yılında: (Ki BM o tarihte sadece savaşın galibi devletlerin söz hakkının olduğu bir örgüttür. Daha sonra bu devlet daimi üye olarak yine onay yetkisine sahip olacaklar) 608 bin nufusa sahip ve %90'ı göçmen olan Yahudilere Ülke'nin %56 sını. 1 milyon 300 bin nufusa sahip araplara ise birbirinden kopuk iki parça olacak şekilde ülkenin %44'ünü verdiler. Adalet? Hak? mantık ? Yada Ortadoğu'ya sıçrama tahtası olacak bir "Yahudi Devleti" projesi. Orta dogu da, 5.5 million Jews var, 250 million Arablar var, Araplar bu 5.5 million un burda oturmasini istemiyorlar. Hepsini istiyorlar. Bu yuzden savas devam ediyor ve iki taraftan masum insanlar. Bilhassa cocuklar iztirap cekiyorlar. Ve MISIR da dogan buyuyen Yaser Arafat kendisini Filistinli tanitip (Dunyaya) edip Yahudilerle savas etmeye, olene kadar devam etti.... Bu arada butun baris tekliflerini red etti .... daha fazlaya luzum var mi? Gerçekten senin hangi taraftan baktığın artık net olarak belli oluyor. Yaser Arafat'ın Mısıra büyüdüğü yalandır. Neden böyle bir çarpıtma yaptığınıda anlamadım. Yaser Arafat'ın babası Gazze'li bir Osmanlı Zabitidir. Net olarak nerede dünyaya geldiği Kahire'mi, Gazze'mi net olmasada. İlkokul bitene kadar Kudus'te Orta öğrenimini ise Gazze'de tamamlamıştır. Kahire'de üniversite öğrencisi iken İsrail devletinin kurulmasıyla mücadeleye başlamıştır. Bu nasıl bir çarpıtmadır. Filistin'lilerin topraklarını işgal eden İsrail. Bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasına karşı çıkan İsrail. Barış tekliflerini reddettiğide yalandır. "İşgal ettiğim topraklar benimdir, Filistin'de bana bağlı özerk bir devlet olarak kalacaktır" böyle bir barış teklifi telif midir ? Yoksa demogogları propaganda yapsın diye sunulan onursuz bir dayatmamıdır? Filistin'li arapların istediği net ve açıktır. Sen ne kadar çapıtmaya çalışsanda. Bağımsız bir Filistin devleti. İsrail'in işgal ettiği ve BM'nin İsrail'e verdiği ultimatomla bildirdiği gibi Filistin'lilere iade edilmesidir. İsrail 50 yıldır Filistin'de gerçek bir faşizm uygulamaktadır. İsrail'in Filistin'de yaptığı katlamları "karşılıklı savaş" "iki taraftanda çocuklar ızdırap çekiyor" şeklinde şirinleştirme masumlaştırma girişimleri kimsenin yiyeceği taktikler değildir. Barış istiyor diye, kendi liderini Suikastle yokeden bir devletin barış arzuladığını, Tek amaçları bağımsızlık ve kendilerine ait olan toprakların geri verilmesini isteyen insanları ise "barışı reddedenler" olarak sunmak ise gayet taraflı ve amaçlı bir yaklaşımdır. Hergün Filistin topraklarına bomba yağdıran, Sabra ve Şatilla da 800 sivili gözünü kırpmadan katleden, Lübnan'ı işgal edip 13,000 silahsız sivili katleden Kadınları, çocukları, erkekleri, ambulansları dahi vurmaktan çekinmeyen. İnsan Hakları adına dair ne varsa hepsini ihlal eden İsrail Barışı aramaktadır. Filistin'liler ise bağımsızlık ve topraklarını geri istediği için "ölene kadar savaş" arzusunda olan insanlardır. Bize daha önce din adına şöyle şiddet işliyor müslümanlar böyle şiddet işliyor derken. Anayasasında açık açık Laik olmadığını ve dinle yönetildiğini belirten İsrail'in 50 yıldır sivillere yönelik yaptığı katliamlara sıra gelince "ee savaş, iki taraflı çatışma" olur bu. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Sayın boşig, Evet, emperyalizm baş araç olarak sermayeyi kullandığı gibi, din'i ve etnikliği de kullanıyor. Neden kullanıyor? Onların bünyesinde ekmeğine "yağ" olabilecek yararlı ögeleri bulduğu için. Sayın Maraba... Dinler ortaya çıktıkları dönemin Toplumsal Kabulleri ile ilgili hükümler belirtmiştirler. Bu açıdan "Hz. Muhammed'in Kur'andaki ifadeleri, dönemin koşullarına göre Emperyalist midir?" gibi bir soru sorabilirsiniz... Ona göre dönem ele alınıp, net bir cevap verilebilir ama ben şu anki bilgim ile "Liberal" görüşte olduğunu açıkça söyleyebilirim. Liberal/Kapitalist görüş bugün için uygulanan (savunup savunmadığım bir kenara) ama ileride vazgeçileceğini, çökeceğini düşündüğüm bir sistemdir. "O gün için uygulanır mıydı?" Bu da bir asıl tartışılması gereken konusudur işte... Ama nedense olaya Bilimsel Baktığını iddia edebilen hiç bir forumdaşım (ki sizi tenzih ederim, siz bana bu soruyu özel konuşmalarımızda sorabilecek kadar bilimsel olduğunuzu göstermiştiniz.) böyle ve buna benzer bir soruyu sormayı akıl dahi edemediler. Hemde örneklerini çokça vermeme rağmen. Neyse, Onlara göre hala Akıl ve Mantık dışı, Bilimsel olmayan açıklamalarıma devam edeyim ben... Kur'an-n o hükümlerinin bugün için kullanılması hususunda ise... Bakın: Dinler Toplumsal Yargıları ile, bugüne uzanan Tarihsel Süreç içersinde insanların Toplumsallaşmalarının bir basamağı olmuşturlar. Yani "Din" kavramının bilimsel tanımı içerisinde de bu vardır: "Toplumsal Kurallarının Olması..." İşte burada bilmemiz gereken şey; Dinlerin miladlarını tamamladıkları ve yerlerini Anayasal Bağlılığa bıraktıklarıdır. Bunu şöyle açık ve net ifade edeyim: Dinlerin Toplumsal Hükümleri bugüne hitap etmez. Toplumsal Yargıları ile birlikte "Dinler" ve "Dinsel Bağlılıklar" yerlerini geride bırakmışlardır. Bugün için uygulanabilir değildirler. Çünkü İnsanlık, onların niteledikleri Toplumsal Yapılardan çok daha ileridedir. Toplumları Dinler yönlendirmezler, Toplumsal ve Ekonomik çıkarlar yönlendirir. "Din" kavramı içersinde Toplumsallaşma vardır. Bu yüzden "Din" ve "İnanç" kavramlarının birebir aynı olmadıklarını düşünüyorum. İnanç kavramı sadece kişinin kendi vicdani sorumluluğunu niteler. Bugün sadece ve sadece "Vicdani Sorumluluklar"dan başka bir şey ifade etmezler. Açık ve net bir şekilde özetlersem: "Din" kavramının Bilimsel (Tarihsel Materyalist açıdan) Tanımı: -İnsanların anlayamadıkları, karşısında güçsüz kaldıkları doğa ve toplum olaylarnı, gizemsel nitelikteki güçlerle açıklamaya yönelmeleri olgusu ve bu nitelikteki tasarımların kurallar, kurumlar, törenler ve simgeler biçiminde örgütlenmesini sağlayan Düzen. Bazı ifadeleri kullanmanın "Anti Emperyalistlik"mi olduğu hususunda ise: Dinlerin, Toplumsal Hükümler içerdiğini Tarihsel Materyalizm ve dinlerin kendileri söylüyor. Dinlerin yerlerini Anayasal Hukuka bıraktığını Tarihsel Materyalizm söylüyor. Dinlerin bu hükümlerinin, bugün uygulanabilir olMAdığını da Tarihsel Materyalizm söylüyor. Ve bende buna dayanarak diyorum ki: İslamiyet bir Din olarak (ki yukarıdaki Din tanımı açısından ele alınız) ortaya çıktığı döneme hitap eden yargılar içerir. Bunu söylemek Emperyalizm'i desteklemek değildir. İnanç ise "İman" ve "İtikat" olarak ele alınır ve kişi ile "Tanrı" arasındaki bağı niteler. Bu açıdan "Vicdan Özgürlüğü"nden bahsettiğimizde "Toplumsallaşma" unsurunu artık dışarıda bıraktığımızı çok net ifade etmiş olmalıyız zaten. Dinlerin Toplumsal Yargıları, uygulandığı dönem için uygundur ya da değildir asıl tartışma konusu bu olmalıdır. Bunu tekrar tekrar söylüyorum... Dinlerin Toplumsal Yargıları bugün uygulanmaya çalışılması, bugün uygulanabilir olduğu savunusu, Emperyalizm'in bir öğretisidir ve Emperyalist Güçlerin kullanımına uygun düşmektedir ya da Emperyalist güçler bu tanımları nasıl kullanacaklarını çok iyi bilmekte ve halklara "Dini Yapılanmayı" dikte etmektedirler. Bu yüzden Suudi Arabistan, Dinde katı bir öze dönüşü öngörürken aynı zamanda Abd.'nin en büyük müttefiklerindendir. Kaldı ki Petrol Rezervlerinin %50si kadarına Abd.'nin sahip olduğunu akılda tutmak gerekir. Aynı zamanda halkının da %90ı kadarı eğitimsiz bırakılmaktadır. Bunun nedeni "Din" değil, "Din Sömürüsü"dür, Emperyalizmdir. Aynen Napoléon'un etnik duyguları provakatif amaçlı kullanması gibi. Ya da Abd.'nin Demokrasiyi, İşgallerini meşrulaştırmak için kullanması gibi. Emperyalizme yardımcı, araç olabilecek önemli unsurları da ondan ayrı düşünmek (yada savunmak), anti emperyalistlikmi oluyor? Buna açık cevabını bekliyorum. Emperyalizm'e yardımcı olabilecek araçların aslında bugüne hitap etmediklerini, uygulanabilir olmadıklarını söylüyorum (ki bunu Tarih Bilimi bize gösteriyor zaten). Ancak bugüne uygulandığında Emperyalizmin işine yaradığı açıktır ve bu yüzden Emperyalizm Dini Toplumsallaşmayı dikte etmektedir, halkı "Bilimsel Görüş"ten uzaklaşacak Eğitimi dikte etmektedir (Bkz. Osmanlının son dönemlerinde Pozitif Bilimler yerine Dinsel Eğitim ağırlık kazanması. Türkiye'nin son dönemlerinde haftalık 1 ders saati olan Din Dersi için senede 1100den fazla Din Dersi Öğretmeni atanırken, 4-6 ders saati Tarih dersi için 100küsur, 4-6 ders saati olan Fizik vb. dersleri için 50 küsur Öğretmenin atanması.). Uygulanabilir olduğunu, bugüne hitap ettiğini düşünenlerin mutlaka ve mutlaka "Bilimsel Olmadığını/Olamadığını" ve Emperyalizme hizmet ettiklerini de gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Aynı zamanda Sayın Cryano ve Sayın Suheyla'nın yazışmalarına da bu açıdan değinmek isterim: Sayın Suheyla'nın ne yazık ki Tarihsel Materyalizm, Yakın Tarih ve Sömürgecilik Tarihi bilgisine yeteri kadar sahip olmadığını düşünüyorum ne yazık ki. Ya da emperyalizmin başarıyla kullandığı 3-5 unsuru listelemeni istiyorum (mümkünse). Tabii ki yazabilirim: İslamiyetin Hizipleştiği dönemden temelini alan ve Gazzali'nin Düşünceleri ile yapısallaşan Yöneticiyi Tanrı'nın lütfu olarak görme, Bunu -Kader- olarak benimseyip isyan etmeme, -Tevekkül- ile bağdaştırıp boyun eğme, Kavrayamadığı Toplumsal ve Pozitif olguları -Vardır bir hikmeti- deyerek Ya da -Hükümdarımız en doğrusunu bilir (Tanrı'nın Gölgesi)- kabulü ile sorgulanamaz hale getirmek, Baştaki kimseler Peygamber soyundan geliyor diye (Ürdün Kıralı'nın Şerif olması vs.) ya da en azından Halifelik ünvanı var diye eleştirilemez olarak kabul edilmesi ve Emperyalist güçlerce öyle dikte edilmesi. Gibi kabulleri ifade etmem yeterli midir acaba? Bakın şöyle özetleyeyim: Önce bir toplumu sömürgecilik hareketleri ile onlarca yıl yıkıntıya uğratırsınız. Onlarca yıl kanlarını döker, topraklarını ve milli öz kaynaklarını sömürürsünüz. Karşı gelişleri engellemek için yapılanmasını engelleyip eğitimsizleştirirsiniz. Fakirleştirir ve direnç noktalarını en aşağıya çekersiniz (Afganistan, Filistin vs.). Böylelikle devinimlerini, hangi felsefeyi ya da inancı taşırlarsa taşısınlar en uç noktada savunacaklarını biliyorsunuzdur (Orta Doğu Halkları, Filistinliler). Daha sonra içlerine gönderdiğiniz Kışkırtıcı/Provokatörler ile, artık hangi Felsefeyi savunuyorlar ise en uç noktada temsil etmeleri için elinizden geleni yaparsınız (Misal: Soros). Sonra o toplumun kabullerini kötülemek için uygun ortam doğar ve harekat için gerekli desteği alırsınız: "İslam şiddet dinidir. Ben Tanrı'nın isteğini temsil ediyorum. Oraya demokrasi götüreceğim." Aynı zamanda en zengin İslam devleti ve İş adamları ortağınızdır ama neyse... Orientalism diye bir konu alanı vardır. Ya da Toplum Mühendisliği diyelim biz buna. Almanlar niçin Hitler'in arkasında yer aldılar? Daha öncesinde, 1nci Dünya savaşından sonra da Almanlara aynısı uygulanmıştır ve Almanlar uç noktalara itilmişlerdir. İkinci Dünya savaşı çıkartılmıştır (ki Sayın Cyrano, bunun ardında Abd.'nin bir oyunu olduğu yazmıştı daha önce). Ve Abd. bugün o savaş neticesinde Dünyanın Jandarmasıdır... Sayın Maraba, Kusura bakmayın biraz uzun oldu bu... Saygılarımla... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Biz 3000 yıl önce kiminde gibi ******* konularla uğraşmıyoruz. Ben sizi Tarihci zannetmistim. Yanildim. Kusura bakma ! "İşgal ettiğim topraklar benimdir, Filistin'de bana bağlı özerk bir devlet olarak kalacaktır" böyle bir barış teklifi telif midir ? Siz Osmanli Turklerin 600 sene yaptigi savaslarin sonunda, Avrupayi, Kuzey Afrikayi ve Orta Doguyu isgal etmesine itiraz ediyor olmalisiniz bu mantikla, degil mi? Aksi taktirde "Kabileci" oldugunuz belli oluyor. Yani sizin sectiginiz "yanlis" ve "dogru" sadece sizin kabile acisindan bakiyor olmalisiniz. Objektifli degil! Gerçekten senin hangi taraftan baktığın artık net olarak belli oluyor. Yaser Arafat'ın Mısıra büyüdüğü yalandır. Neden böyle bir çarpıtma yaptığınıda anlamadım. Yaser Arafat'ın babası Gazze'li bir Osmanlı Zabitidir. Net olarak nerede dünyaya geldiği Kahire'mi, Gazze'mi net olmasada. İlkokul bitene kadar Kudus'te Orta öğrenimini ise Gazze'de tamamlamıştır. Kahire'de üniversite öğrencisi iken İsrail devletinin kurulmasıyla mücadeleye başlamıştır. Ben bir kac dokumanlara baktim bu soru uzerinde, Ispanyolca, Fransizca, Ingilizce ve Turkce --- Bu dokumanlarin hepsi de ayni seyleri soyluyor. Bunun ozeti bu bir sayfa makalede (Turkce) ozet yapilmis. Bunu burada okuyabilirsiniz. -http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2004/10/041028_arafat_profile.shtml- "Mütevazı bir tüccarın oğlu olarak dünyaya gelen Arafat, 1929'da Mısır'da doğdu ve eğitimini Mısır'da tamamladı..... Kudüs'te doğduğunu söyleyen Arafat'ın kayıtları, Mısır'a işaret ediyor..." Benim kastim burada "Israil i mudafaa etmek degil". Ogle gorunuyor. Ama degil. Benim kastim, niye bu savaslarin bitmedigini gostermek. Niye bu nefretin devam ettigi gostermek... Niye yalniz Islam Ulkelerin ayni birlikte bu nefrete devam etmelerini gostermek ti (Kuran'in yardimi ile). Islam'in "nefreti" besledigini gostermektir. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Bu işler böyle kardeşim. Dünyada güç söker. Dünyayı tanrının adaleti filan yönetmiyor. Gücün oldu mu vurursun yumruğu, ses seda kesilir… Tek kelime ile "Haklisiniz" derim. Hayvanlari tabiat ta cok cok seyrediyoruz. Deniz de buyuk baliklar kucuk baliklari yer. Tabiat ta ki en benimsenmis hayvan kurallarindan biri "Survival of the fittest" dir. Bunun tam turkcesini bilemiyorum ama - sanki "En uygun veya kuvvetli olanin hayatta kalmasi" kuralidir. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2007 Filistin'liler ise bağımsızlık ve topraklarını geri istediği için "ölene kadar savaş" arzusunda olan insanlardır.[/b] Sayin Cyrano, konuyu simdi Islam ve Kurana bagliyalim. Bu kadar haklari var ise ve bu kadar arzulari var ise, o zaman Islam dinine gore bu cok kolay. -------------- Muhammed şöyle demiş: 1. Bir kul bir defa "Elhamdü lillah" dediği zaman yer ile gök arası sevab ile doldurmuş olur. 2. İkinci defa "Elhamdü lillah" dediği zaman, yerin yedi kat göklerin üstüne kadar olan bu arayı sevab ile doldurmuş olur. 3. Üçüncü defa "Elhamdü lillah" dediği zaman, Allah-ü Teâlâ, bu kulna "Ey kulum, işte al" buyurur. Yani Yüce rabbimiz "Ey kulum, dilediğini dile, dileğin verilecektir, muradını iste, muradın yerine getirilecektir. Dilek ve muradın gerçekleşecektir. Sen hemen iste..." buyurmuş demek olur. -------------- Yoksa siz Hadislere inanmiyorsunuz? -------------- Muhammed şöyle demiş: "her kim, sabah akşam üçer kere, "Bismilâhillezî lâ yedurru maasmihi Şey'ün fil'ardı velâ fissemâi ve Hüvessemi'ul Aliym" duasını okursa kendisine yerde ve gökte hiçbirşey zarar veremez ve kendisine ansızın bela gelmez." -------------- Yoksa buna da mi inanmiyorsunuz? -------------- Muhammed şöyle demiş: Akşamları bu duayı " E'ûzu bikekimâtillahittâmmâti min şerri mâ halak" üç kere okumalıdır. Okuyan bütün korkulardan emniyet ve selamette olur. -------------- Yoksa buna da mi inanmiyorsunuz? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Ben sizi Tarihci zannetmistim. Yanildim. Kusura bakma ! 20 yy'da bir ülkede hak iddia etmek için 3000 senedir o ülkede hiçbir devlet kurmamış, o ülke için hiçbir savaş vermemiş kişilerin buralarda 3000 sene önce bizim devletimiz vardı gibi bir bahaneleri olamaz. Siz Osmanli Turklerin 600 sene yaptigi savaslarin sonunda, Avrupayi, Kuzey Afrikayi ve Orta Doguyu isgal etmesine itiraz ediyor olmalisiniz bu mantikla, degil mi? Aksi taktirde "Kabileci" oldugunuz belli oluyor. Yani sizin sectiginiz "yanlis" ve "dogru" sadece sizin kabile acisindan bakiyor olmalisiniz. Objektifli degil! Hayır adalet ve mantık açısından bakıyorum. Tarihsel olaylara ve vakalara bakarken yaşandığı çağ ve koşullar ekseninde bakılması gerektiğinide biliyorum. "Bu konularda çok şey " okumuş her insan bilmesi gerektiği gibi. Ortaçağ'da Yeniçağda bir devletin başka bir devleti işgal etmesi ile 20, yyda bunu yapmasını aynı minvalde değerlendirmek sanırım bilimsellikle hiç bağdaşmaz. Yani şöyle bakalım Şimdi İtalyanlar İspanyayı işgal etse, buna gerekçe olarakta 16, yy da İspanyollar'da Romayı işgal etmişti ne fark dese ? Yada bir ülkedeki diktatörlüğü "ne olmuşki ya 500 sene öncede tüm dünya monarşiyle yönetiliyordu" şeklinde açıklıyabilir miyiz ? 20, yy'da bir ülkeye dışarıdan nufus ihraç ederek. Yüzyıllardır bir arada sorunsuz yaşayan üç din mensupları arasında Irgun, Hagana, Etzel, Lahome Herut gibi binlerce insanın katline (ki İsrail devleti kurulana kadar Filistinli araplar arasında Yahudilere saldırılar düzenleyen bir tane bile silahlı örgüt yokturYeni bir tarih yazamayız. Filistin topraklarında etnik çatışmayı başlatan Yahudilerdir) imza atmış Yahudi Terör örgütlerini silahlandırıp kollayıp binlerce Filistinli arapı katlettirip. Nufusun %11 'i (ki yarısından fazlası son 10 yılda göç eden avrupalı yahudilerdir) istiyor diye Ülkeyi ikiye bölmeyi bunuda %25'ini %11 lik nufusa vermeyi planmak ? İsrail devletinin kuruluşu, Diaspora sonrasında dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudiler için bir yurt oluşturmayı amaçlayan Siyonist hareketin uzun süren çabalarının meyvesi. http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...in_rehber.shtml Buna şu çağlardada şu devletler şuraları işgal ediyordu şeklinde mi açıklama getireceğiz ? Daha sonra Galip Devletlerin Uluslararası tahakküm aracı işlevinin dışına çıkması için daha önünde onlarca yıl olan BM aracılığıyla yüzyıllardır orada yaşıyan, ne hristiyanlara ne musevilere şiddet uygulamayan, o ülke için savaşan insanların topraklarını ellerinden alıp, Dünyanın çeşitli yerlerinden bölgeye göç ettirilmiş Yahudi azınlığa vermek ? 1,300,000 lik nufusa yüzde %44. 690 bin lik nufusa %56 toprak vermek gibi en uç kertede bile adalet ve hakla alakası olmayan bir uygulama. Beklenen ne Filistin'li araplardan. Bunu kabul et o zaman barışçı olursun. Şimdi, net olalım. 20, yy başında tüm Filistin topraklarındaki Yahudi nüfüsu 10,000 civarında. İngilizlerin bölgeye girişiyle bu sayı 24,000'e çıkarılıyor. Daha sonra Balfor deklarasyonu adıyla anılan plan uyarınca (İngilizlerin Ortadoğu'nun kapısında İngiltere'ye bağlı bir İsrail devleti kurma projesi) Bu sayı 50 binlere daha sonra ise 80 bine çıkıyor. Savaş sonra Dünyanın her yerinden Filistin'e Yahudiler göç ettiriliyor. Yahudi terör örgütleri Filistin topraklarında iç karışıklık yaratmak için arap köylerini basıyor, katliamlar yapıyor. Ve yüzbinlerce Filistinli Arap topraklarından atılıyor yerlerine Yahudi göçmenler yerleştiriliyor. Yüzyıllardır orada yaşıyan insanlar kendi ülkesinde göçmen durumuna düşüyor. Ve o taksim. Ben bir kac dokumanlara baktim bu soru uzerinde, Ispanyolca, Fransizca, Ingilizce ve Turkce --- Bu dokumanlarin hepsi de ayni seyleri soyluyor. Bunun ozeti bu bir sayfa makalede (Turkce) ozet yapilmis. Bunu burada okuyabilirsiniz. -http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2004/10/041028_arafat_profile.shtml- "Mütevazı bir tüccarın oğlu olarak dünyaya gelen Arafat, 1929'da Mısır'da doğdu ve eğitimini Mısır'da tamamladı..... Kudüs'te doğduğunu söyleyen Arafat'ın kayıtları, Mısır'a işaret ediyor..." Arkadaşım Arafat'ın Kudus ve Gazze'de yaşadığı ev. Okuduğu okul belli ayan olan bilgilerdir. Orta halli bir tüccarın 7 çocuğundan biri olan Arafat'ın annesi, anti-Siyonist hareketin öncülerinden Kudüs Başmüftüsü Hacı Emin El Hüseyni'nin akrabasıydı. Arap-İsrail Savaşı'nın (1948) ardından ailesiyle göç ettiği Gazze'de ortaöğrenimini tamamladıktan sonra, Kahire Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği öğrenimi gördü, Müslüman Kardeşler örgütüyle ilişkileri oldu. http://www.sabah.com.tr/ozel/arafat206/dosya_208.html Yok müslüman bir ülkenin gazetesi dersen ansiklopedik kaynaklara bakalım. "Arafat was born in Cairo to Palestinian parents.[1] His father, Abdel Raouf al-Qudwa al-Husseini, was a Gazan with an Egyptian mother. He worked as a textile merchant in Cairo's culturally mixed Sakanini District. Arafat was the second-youngest of seven children and was (along with his younger brother Fathi) the only offspring born in Cairo. His mother, Zahwa Abul Saoud, died from a kidney ailment in 1933, when Arafat was five years of age. Arafat's first connection to Jerusalem came when his father, unable to raise seven children, sent him and his brother Fathi to their mother's family in the Old City. They lived there with their uncle Selim Abul Saoud for four years. In 1937, their father recalled them to be taken care of by their older sister, Inam. Arafat had a deteriorating relationship with his father; when he died in 1952, Arafat did not attend the funeral. Neither did he visit his father's grave upon his return to Gaza.[4]" http://en.wikipedia.org/wiki/Yasser_Arafat...h_and_childhood Görüldüğü gibi Arafat'ın Filistinli olmadığı gibi bir şey söz konusu değil. Almanya'ya çalışmak için giden Türk ailelerin çocukları doğunca Alman olmuyor herhalde. Görüldüğü gibi Arafat ,Filistinli olan babası Mısırda ticaret yaparken doğmuş. Ardından Arafat çocukken Kudus'e geri dönmüşler. Arafat ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Üniversite öğrenimi için Mısır'a gitmiş. Annesininde Kudus Müftüsünün akrabası olduğuda açık. Benim kastim burada "Israil i mudafaa etmek degil". Ogle gorunuyor. Ama degil. Benim kastim, niye bu savaslarin bitmedigini gostermek. Niye bu nefretin devam ettigi gostermek... Niye yalniz Islam Ulkelerin ayni birlikte bu nefrete devam etmelerini gostermek ti (Kuran'in yardimi ile). Islam'in "nefreti" besledigini gostermektir. Ortadoğu'da savaşların neden bitmediğinin sebebini tüm dünya çok iyi bilmektedir. Her yıl meydanlarda devasa gösterilen düzenleyen dünyanın en iyi üniversitelerinden gençler çok iyi bilmektedir. Ortadoğu'da savaşlar bitmemektedir. Çünkü Ortadoğu 100 yıldır Emperyalist devletlerin elini çekmediği bir coğrafyadır. Ortadoğu'da Müslümanlar , hristiyanlar ve museviler yüzlerce yıl beraber yaşadılar. Müslüman hakimiyeti altında. O senin gerekçe saydığın sebepse. Neden Müslümanlar Kudusi boşaltmadı ? San Jan Orduları Kudus'u ele geçirdiklerinde bir tane bile müslümanı Kudus'te sağ bırakmadılar. Ancak Eyyubiler Kudus'u ele geçirdiklerinde ne musevilere, ne hristiyanlara, nede onların tapınaklarına saldırdılar. Kudus'un işgali sırasında Selahattin Eyyubi ile baş şovalye arasındaki son konuşma ; Selahaddin : Tüm ordularınız dağıtıldı. Hiçbir destek kuvvete sahip değilsiniz. Şehri teslim edin. Gece yarısına kadar sancağınızı surlara ters asmassanız. Şehri ele geçirdiğimizde savaş yaşasını uygularız (çağın savaş yasasına göre bir şehir teslim edilmeyip saldırı ile düşerse savaşan askerlerin 3 gün yağma hakkı vardır) Şovalye : Canımızı ve ibadethanelerimizi son ana kadar koruyacağız. Selahaddin: Canınıza ve ibadethanelerinize dokunmayacağız. Şovalye : Hristiyan İttifak Kudus'u ele geçirdiğinde tüm müslümanları öldürmüştü. Ve şimdi sizde intikam alacaksınız. Selahaddin : Onlar, onlar bende Selahattin'im. Buraya kan dökmeye değil El Aksa'nın bahçesinde üstümüzdeki kanı temizlemeye geldik. Kudus teslim edildi. İsteyen hristiyanlar kaldı, isteyenler mülkleriyle beraber Kudus'ten ayrıldı. İngilizler ve göçmen Yahudiler gelene kadar Filistin topraklarında yahudiler, müslümanlar ve hristiyanlar hiçbir çatışma yaşamadan yüzyıllar boyunca yaşadılar. Sonra İngilizler geldi. Tüm ayrıntıları ve belgeleriyle açık olan plan uyarınca batı ve doğu Avrupa'dan yahudiler göç ettirildi. Yahudi terör örgütleri silahlandırıldı araplara ve hristiyanlara yönelik saldırılar başladı. Daha sonra yüzbinlerce yahudi Filistin'e getirildi. Araplar evlerinden atılıp köylerine kasabalarına Yahudi göçmenler yerleştirildi. Ve en nihayetinde yüzlerce yıldır yaşadıkları vatanları ikiye bölündü. O bakın nasıl geleceğe bakıyor dediğiniz Japonlar ülkelerinin işgal edilmesi tehlikesi karşısında. Onbinlerce intihar komandosu olarak öldü. Ülkeleri işgal edilirse son bebeğe kadar intihar saldırıları yapacaklarını söyledi. Uçak, denizaltı, sürak teknesi ne bulurlarsa canlı bomba olarak Amerikalılara saldırdılar. İngilizlerin ünlü siyonist planları uyarınca Filistin arapların elinden alınıp Göçmen Yahudilere verildi. İnsanlar kendi ülkelerinde göçmen konumuna düştü, katledildi, aşağılandı. 100 Yıldır, Ortadoğu'da Batılı emperyalist devletlerin işgalleri, ambargoları, katliamları durmadı? Neymiş nefretin ve savaşın sebebi ? Kuran ayetleri öyle mi ? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 20. yüzyıl tarihin ayrı bir birimi ve bu birimde işleyen kurallar binlerce yıl öncesinden farklı değildir. “Bu devirde, işgal, diktatörlük! Ne ayıp, ne ayıp!” diye bir şey yok. Yedirirlerse diktatör de olursun, işgal de edersin. Nitekim Saddam ikisini de yaptı, yedirmediler. Yahudiler binlerce yıldır kovulmuş oldukları anavatanlarına dönüp devlet kurdular, yedirdiler. Olay budur. Niye Araplara yedirmiyorlar da Yahudilere yediriyorlar? Öyle gerekiyormuş, menfaatlerine böylesi uygunmuş. Bunun da mı hesabını biz verelim? Bu zamanda diktatörlük, işgalcilik 20. yüzyılda olmayacak iş olduğu için değil, “yedirmedikleri” için olmuyor. Güvenlik konseyinin beş daimi üyesi var. Niye altı değil? Beş, yersen… Beğenmiyorsan altı yapacaksın. Bunun beş olmasının nedenleri var, altı yedi sekiz on olması için de nedenler gerekiyor. Olgular keyfimize göre değil, nedenlerin gerektirmesiyle ortaya çıkıyorlar. Ha sizin nedenselliği etkileyecek ve değiştirecek gücünüz varmış, atom silahı yapar, nedenselliği değiştirirmişsiniz. Olabilir, deneyip göreceksiniz. Kafası basan, gözü kesen dener. Başarır, başaramaz, o ayrı konu. Onu da nedensellik belirleyecektir. K. Irak’ta bir Kürt devleti kurulacak, Irak, Suriye ve İran’dan toprak alacakmış. Hay hay, buyursunlar. Eğer Türkiye, Irak ve İran yedirirlerse… Kars ve Ardahan Ermenistan’a bırakılacakmış. Valla biz bırakmıyoruz. Güçleri yetiyorsa buyursunlar, önümüz bayram… Şekerimiz, baklavamız var, yediririz, üzerine kolonya da tutarız. İstanbul aslında Konstantinopolis’miş. Doğrudur. Sonra İstanbul oldu. E, yine Konstantinopolis olsun. Olsun demeyle oluyorsa bizce sakıncası yok. Ama Biz “Konstantinopolis neymiş ya, İstanbul olsun madem olacaksa” dediydik de hop diye oluvermediydi. Sen öl, seni evindeki kedin bile yer kardeşim. Ölmeyeceksin yoksa. Bu onbin sene önce de böyleydi, şimdi de böyle. Yakın bir zamanda da değişecek gibi görünmüyor. Gelelim Kur’an ayetlerine… Kur’an öldürün demiş, öldürmüşler. Cizye alın demiş almışlar. Din yalnızca Allahın dini oluncaya kadar savaşın demiş, savaşmışlar. Yok efendim bunu ayet emrettiği için değil, ekonomik nedenlerle yapmışlar. Hiç farketmez. Allah yolunda savaşanların beyinlerini okuyamam. Savaş demiş, bunlar savaşmış, olay bu. Örtüşme var mı, var. Ben bunu bilirim. Arabistan’ı kimse işgal edip “bundan böyle ticaret yapmayacaksınız, deve gütmeyecek, koyun beslemeyeceksiniz” demediydi. Onlar da “bu işten sıyrılmanın ne yolu olsa? Hah buldum, yeni bir tek tanrılı din icat edelim” demedilerdi. Herkes işinde gücündeydi, birisi tuttu peygamber oldu. Olabilir, niye oldu, olmayaydı demiyoruz. Putları kıracam dedi, önce yok kırmayalım dediler, sonra iyi hadi kıralım dediler. Yani şimdi müşrikler üstün geleydi, ama hızlarını alamayıp “hazır semitik dinlere girişmişken şu Yahudilerle Hristiyanları da halledelim” deselerdi, “Yok yav bu din savaşı değil, ekonomik savaş, illa tek tanrı olmasın, putlar olsun diye filan savaşmıyorlar, çıkar için” demenin bir anlamı olacak mıydı? Adam putu yıkmış mı, yıkmış, bunlar yense putu dikecek miydi, dikecekti. Put için, Allah için, çıkar için… Her ne içinse savaşmış mı savaşmış! Olay bu! Araplar da kabileler halindeydi, Yahudiler de. Araplar üstün geldi. Yahudilerin kaleleri yıkılıp öldürüldü, esir edildi ve en son cizyeye bağlandılar. Gün oldu devran döndü, işler değişti. Birleşik Arap ordularını uçakları yerden havalanamadan 6 gün içinde kesin bir yenilgiye uğratan bu kez Yahudiler oldu. Şimdi siz ne diyorsunuz? “İsrail yoktu, Filistin vardı.” Ey, peki. Sonra? “Yine öyle olsun. İsrail yine olmasın, Filistin olsun.” E, buyurun? Kim tutar sizi? Hayır biz mi engel oluyoruz, ABD’ye mesaj üstüne mesaj yollayıp “Aman Bush amcacığım, gözünü seveyim şu Araplara fırsat verme” mi diyoruz? Son söz: Stadyumda filler maç yaparken en büyük zararı çimler görür. Filler en fazla kırmızı kart görür, yerine başka fil oyuna girer… Bir şey ekleyeyim: Türkiye İslam dünyasının sorunları içine çekilmek, Arap gibi düşünmek, Arap gibi hissetmek için sistemli bir propaganda bombardımanına tutuluyor. Bunun aracı da İslam kültürü. Türkiye’de anti Kemalist İslam propagandası yapılmasının tek amacı budur. Bu ülkeyi bu kaosun içine çekmek ve yıpratmak, oyalamak. Plan budur. Başörtüsü Arap özdeşliğinin birincil simgesi olarak bu propagandanın en önemli unsurudur, simgesidir. Bu propagandayı teşvik eden sanıldığı gibi ABD değildir. AB dir. ABD bizim daha güçlü olmamızı istiyor, çok fazla değil, ama biraz daha güçlü. AB ise biraz daha zayıf olmamızı istiyor, çok zayıf değil, ama biraz daha zayıf. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Öncelikle iki kişinin tartışmasına "biz" diyerek girmenin mantığını anlamış değilim. İkincisi, ben her zaman tespitten önce bilginin gelmesinin doğru olduğuna inanırım. Araplar devletleştiğinde Yahudiler'in bir devleti yada kalesi falan yoktur. İslam'dan öncede yarımadanın çeşitli yerlerine dağılmış azınlıklardır. İslamdan sonrada. Yaşadıkları heryerde kendi yasalarıyla değil, içinde yaşadıkları toplumun yasalarıyla yönetilmişlerdir. İsrail'in kurulduğu tarihe kadar 2400 yıl boyunca hiçbir yahudi devleti yada hiçbir yahudi kalesi olmamıştır. Araplar Filistin'i Bizanslılardan almışlardır. Yahudiler Filistin'de Bizans devrinde de azınlıktır, Arap devrinde de. Yahudilerin "5000 yıllık acı dolu tarihimiz" dedikleri tarihlerinde "Müslümanlardan gördükleri zulumler" diye bir kalem yoktur. Filistin 1300 yıl boyunca müslüman toplumların hakimiyetinde kalmıştır. Bu 1300 yıllık tarih Filistin'de üç dine mensup halkların bir arada yaşadığı tarihtir. Daha doğrusu Filistin tarihinde iç savaşlar olmadan yaşanan tek dilimde budur. 88 yıllık haçlı hakimeyi kesintisi vardır. O kesintide Hristiyan kaynaklarında Askerlerin cinsel organlarına ulaşacak kadar kan gölüne döndüğü tarihtir. İsrail Filistin'de katliam uyguluyor" buna "Onlarda uygulatmasın kardeşim" şeklindeki yaklaşım. Herşeyden önce İnsanlık normları , binlerce yıl içinde edinilen insanlık değerleri ? Bunlar tabi hikaye olur. Kaldı ki Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı verirken sınırları yoksullukla boğuşan halklarının, kadınlarının kolundaki altınları satarak Anadolu'ya para gönderdiği ülkelerle değil de. İngiltere ve İsrail gibi ülkelerle çevrilseydi netice aynı mı olurdu düşünmek lazım. Benim bildiğimde silah ve mermi meyvesi veren bir ağaç yok. Açıkçası bir yandan Kemalizmin adını zikredip bir yandan Türkiye'nin Ortadoğu'nun geleceğiyle ilgili gelişmelerin dışında kalmasını. Yada bölgesindeki işgallere tepki göstermesini "islam dünyasının sorunları içine çekilmek" "arap gibi düşünmek" vs diye adlandırmak. Atatürk'ün ve Kemalizm'in "Mazlum Milletler" tanımlaması ve bu konudaki fikirleriyle ne kadar bağdaşır. Türkiye arap gibi değil Ortadoğulu gibi düşünmek zorundadır. Çünkü Türkiye bir Avrupa ülkesi değildir. Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir. Buda zaten "Arap gibi düşünmek" değildir. Dün "Emperyalizme karşı tetikte olmalıyız" diyenler iki gün sonra "bize ne" ci kesilirse bu mantığın memleketi getireceği nokta bellidir. Bir binanın üçüncü katında oturup birinci kattaki yangın için "banane" demenin de sonu bellidir. İngilizler birer birer Ortadoğu ve Asya ülkelerini ele geçirirken seyreden Osmanlı'nın sonu malumdur. Amerika'da Türk Generallerin katıldığı toplantıda dahi Diyarbakır'dan Malatya'ya kadar kapsayan Kürdistan haritalarının BOP hedefleri çerçevesinde sinevizyon gösterimiyle sunulduğu ortamda. ABD Türkiye'nin birazda olsa güçlü olmasını istiyor tespiti havadadır. Bugün bölgesindeki işgallere seyirci kalanlar yarın işgali yaşadığında ne olacağınıda düşünmelidir. Savaşlar artık Çanakkale harbindeki yada Kurtuluş savaşındaki gibi askerlerin bireysel kahramanlığıyla yürütülmemektedir. Amerikan yapımı uçaklarla, İsrail Yapımı tanklarla, Amerika'ya karşı savaşabileceğini sananlar varsa ancak tatlı rüyalar denilir. İsrail Filistini işgal ediyor "Onlarda ettirmesinler kardeşim" . Amerika Irak'ı işgal etti. "Onlarda izin vermesinler" . Amerika İran ve Suriye'yi işgal planları yapıyor "onlarında eli armutmu topluyor". peki yarın? "Türkiye Kürdistan'ı istikrarsızlaştırıyor" , "Türkiye'de demokrasi yok", "Türkiye kitle imha silahları üretiyor" söylemleriyle "şer listesi" ne dahil edilince Türkiye ? Bize ne, bize bir şey olmaz. Aslanlar gibi izin vermeyiz sloganları atanlar. Bir yerlere Tomahawk füzelerini havada imha edecek füzelermi sakladılar. Yoksa bizim haberimiz olmadan bir yerlere Tornadolarla savaşacak uçaklar mı depoladılar. Uçak gemileri inşa edip sakladılar mı ? Vatan sınırlarında elinde tüfek kahramanca bekleyerek verilmiyor artık savaşlar. Amerika'nın sadece silah ve istihbarat desteği vererek beslediği bir örgütün ülkede yarattığı karmaşa ortadayken ABD ve İsrail'in sınırlarımızda kalıcılaşmasına "bize ne, arap gibimi düşünelim, İslam dünyasının sorunlarına ortak mı olalım" şeklinde yaklaşmak. Yok bunun kemalizmle falan bir alakası yok. Amerika, İngiltere ve İsrail'in Büyük Ortadoğu Planı Türkiye'i kapsam dışında tutan bir plan değildir. Aksine bu planın mutlak başarıya ulaşabilmesi Türkiye'nin sınırları değişmeden mümkün değildir. Emperyalist Devletler Ortadoğuyu ele geçirdiğinde, Türklerin 700 yıllık devletlerinin sonu geldi. Yenisini kurabilmek için çektikleri ortadadır. Bu bir daha mümkün olur mu? Bu çağ topraklarını kaybeden bir millete ikinci bir şans verecek çağ değildir. Türkiye rüyasını gördüğü Avrupa'nın bir parçası değildir. Türkiye Ortadoğu'nun bir parçasıdır. Kaderi tüm Ortadoğu ile aynıdır. Türkiye'nin en büyük kabusu ise, ABD ve İngiltere'nin Ortadoğu'ya kalıcı olarak yerleşmeşidir. Türkiye'nin Irak'tan sonra diğer Ortadoğu kalelerinin birer birer düşüşünü seyretmek gibi bir lüksü yoktur. Rüya gören varsa ben söyliyeyim. Türkiye'nin ABD, İsrail, İngiltere üçlüsüyle savaşacak ne parası, ne silahı vardır. Yarın önüne ya BOP uyarınca topraklarından feragat et yada "şer listesi" ne katıl sunulmadan. Ortadoğu ülkeleri arasındaki gücünü kullanmalı, Avrupa'nın küçük üyesi olma hayallerini bırakıp Ortadoğu'nun lider ülkesi olma hedefine yönelmelidir. Türkiye'ye karşı savaşan terör örgütünün liderlerini Devlet başkanı gibi ağırlayan Avrupa ülkelerinin yarın Türkiye savaşla karşı karşıya kalınca bir şeyler yapacağını falan sanan yoksa tabi. Bir emperyalist devlet yerleşemediği coğrafyalarda sağlam müttefiklere ihtiyaç duyar. "uzaktan kontrol" mekanizması için. O coğrafyaya yerleştiğinde dünkü müttefiki artık rakibidir. Kuzey Irak'ta direkt olarak ABD tarafından yönetilen bir Kürdistan kurulduktan sonra. İran ve Suriye işgal edildikten sonra. ABD'nin artık Türkiye'nin müttefikliğine değil, topraklarına ihtiyacı olur ancak. Bu bir yasadır. Afganistan, Hindistan coğrafyasında Rus ve Çin hakimiyeti varken. Pakistan İngiltere ve ABD'nin en önemli müttefikiydi. Afganistan'a NATO yerleştikten sonra. Dünün sevgili Pakistan'ı ve iktidarı bugünün düşmanı oldu. "Demokrasiyle yönetilmediği, terör örgütlerine yataklık yaptığı" söylemleriyle yeni hedef haline geldi. İran devriminden sonra, Irak ve Saddam İngiltere ve Fransa'nın en sevgili müttefikiydi bölgede. Fransız şehirlerinde Irak sevenler dernekleri vardı. Ne zamanki İran- Irak savaşı bitti. İran yaralarını sarmak için vanlarını kısma politikasından vazgeçti, içine döndü. Irak ne olduğunu bile anlamadan kendini baş düşman olarak buldu bölgede. Tarih Tekerrürden ibarettir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Hayber kalesinin fethinde Ali'nin kale kapısını söküp kalkan olarak kullandığı filan anlatılıyor da, ben o bakımdan söylemiştim. Ha, efsaneyse bilemem. Kale'nin tanımını, eşkalini vermeye, nasıl bir kaleydi, burçları var mıydı'ya girişecek değilizdir sanıyorum. Ağaç gövdelerini yanyana çakıp birbirine bağlayarak yapılan kale de var, taş bloklardan yapılan da. Hayber kalesi nasıldı bilmiyorum, açıkçası umurumda da değil. Kale argümanı üzerinde tartışmanın bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Sanıyorum böyle ayrıntılar üzerinde gürültü çıkarıp, sonra da "argümanını geri çekti" diye zafer çığlıkları atmak da bir taktik olmalı. Kale, male... Şehir devletlerinden bahsediyoruz ve bunların etrafı surlarla mı, hendeklerle mi, neyle çevriliyse bilemeyeceğim, argümanımızı etkileyen bir husus değil. Sonuçta Yahudi yerleşimi kuşatılmış, ele geçirilmiş. Olay bu. Kişiselleştirme yaptığımızda moderasyonun harekete geçeceğini hepimiz biliyoruz. O yüzden senli benli olmadan sadece argümanlarımı savunmaya elimden geldiğince gayret edeceğim. Hayır haklı şimdi moderasyon. Burada kişiliklerimizi değil, fikirlerimizi tartışıyoruz. Ben argümanımı savunmak için yanıt vermek zorundayım. Ben Türkiye'yi ne bir ortadoğu ülkesi, ne de bir Avrupa ülkesi olarak görüyorum. Bir geçiş bölgesi olarak görüyorum. O yüzden de dengelerin hassaslıkla gözetilmesi gereken kilit bir bölge olarak görüyorum. Arap gibi düşünmemek dedim, insan gibi düşünmemek demedim. İnsanlar olarak dünyanın herhangi bir yerinde olan her şey hepimizi ilgilendirir. Ben ilgilendirmez demiyorum. "Öldürüyorlar" tezine "Onlar da ölmesin" diyecek halimiz yok. Yani hakkaten ne noktalara çekiliyoruz, ne konularda kendimizi savunma durumunda bırakılıyoruz hayret ediyorum ama, çaresi yok, sorulunca yanıt vermek gibi bir zorunluluk var. Ben en iyisi kısaca şunu söyleyeyim: Hükümetlerimiz büyük bir aymazlık yapmadığı sürece şer eksenine dahil edilmemiz filan diye bir durum şu anda yakın bir ufukta gözükmüyor. Ha bu bir garanti mi, değil... "Vay müslüman kardaşlarımız" dolduruşlarına gelirsek bilemem. Benim de argümanım gelmememiz şeklinde zaten. Türkiye bir NATO ülkesi ve ABD yakın müttefikidir. AB ile de yakın işbirliği için çalışmalarını sürdürmektedir. Bu eksende de gitmesi gerekmektedir. Toprak moprak da vermeyiz, hiç kimse heveslenmesin, bu yani, bu kadar... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Ortadoğu sorunlarına "onlar arapların sorunu" gözüyle bakmanın saçmalığı üzerine bir şey söyleme ihtiyacı bile duymuyorum. Dediğim gibi, üçüncü katta oturup birinci kattaki yangını kendi sorunu sanmamak gibi. Yada arka koltukta oturduğu için otobüsün gideceği istikametten farklı bir yöne gideceğini sanmak gibi. Ortadoğu'nun emperyalist ülkeler tarafından işgal edilmesine tepki veren kişi kendini arap gibi hissetmiş olmaz. Türkiye bir geçiş bölgesi falanda değildir. Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir, Türkiye'nin şu anda ne ABD ile Ne de Avrupa Birliği ile bölgesel ortak çıkarı yoktur. Aksine çelişmektedir bölgesel çıkarlar. Avrupa Birliği ve ABD'nin bölgesel planlarının tümü Türkiye'nin savaş sebebi saydığı yada kırmızı çizgilerinin ihlali anlamına gelirken hangi geçiş süreci ? Türkiye'nin Avrupa Birliği olma rüyası 5 yıl önce nihayete ermiştir ve bu kesinleşmiştir. Türkiye'nin ciddi olarak AB üyesi olacağına inanan hiçbir stratejist yada politikacı yoktur artık dünyada. Buna Türk Hükümetide dahil. Şuan ufukta görünmüyor diye. Oturup ufukta görünecek günü beklemek değildir yapılacak. Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeyi temel alan. Ortadoğu haritalarını yeniden çizmeyi hedefleyen Emperyalist planların varlığı yokluğu artık tartışma konusu dahi değildir. Tartışılan nasıl olacağıdır. Türkiye "arapların sorunu bize ne" mantığıyla sıra kendisine gelene kadar diğer Ortadoğu kalelerinin düşmesini bekleyecek. Bunu mümkün kılan askeri operasyonlar için üslerini, deniz sahasını ve topraklarını açacak ve bunun mantığı "ya bu arapların sorunu" mu olacak ? Tüm Avrupa devletlerini temsil eden parlamenterler ve hükümetler "tamam" dese dahi. Eninde sonunda referandumla AB üyesi ülkelerin vatandaşları karar verecektir. Onlarında Türkiye'nin AB üyeliği için ne düşündüğü ortadadır. Başka bir dünyada yaşamayan herkes. AB ülkelerinde yapılacak bir referandumda bırak tek bir ülkenin hayır demesinin yeterli olmasını (Güney Kıbrıs Dahil) Türkiye'nin AB üyeliğine evet oyunun hiçbir ülkeden çıkmayacağını görür. Israrla Filistin, Irak, Lübnan, İran meselelerini "vay müslüman kardeşlerim" gazı olarak görmek. Yada salt müslüman davası temeline oturtma çabalarını anlamak imkansızdır. Türkiye Ortadoğu'nun kaderinden ayrı bir kadere sahip değil. "Bize ne ortadoğudan biz zaten Avrupa Ülkesi olucaz" mantığına sahip olan varsa zil çalalı çok oluyor. Salt Irak savaşının Türkiye'ye maliyeti ortadadır. Türkiye resmi olarak ermenilere soykırım uygulamış bir devletin devamı olarak kabul edildi. AB'nin her yıl raporlarında Türkiye azınlıklara şiddet uygulayan, dini ibadetlere izin vermeyen ülke olarak tanımlanıyor. Türkiye gayri resmi olarak kendi topraklarının doğuşunda işgalci olarak tanımlanıyor. Türkiye'ye karşı savaşan terör örgütünün temsilcileri Avrupa'da diplomatik temayüllerle ağırlanıyor. Kıbrıs adası tek ülke ve devlet olarak tanındı ve Güney Kıbrıs tüm Kıbrıs'ın hakimi olarak AB'ye alındı. Bu direk olarak Türk Ordusu'nu ve Türkiye'yi adada işgalci yapar. Tüm Kıbrıs Güney Kıbrıs toprağıdır. Türkiye orada işgalcidir bu karara göre. Avrupa Parlementosunda PKK temsilcileri konuşma yapıyor kürsülerden (DTP lilerde değil direk PKK temsilcileri) Tüm bu kararlar yarın Türkiye'ye karşı kullanılacak kozlardır. Türkiye şer eksenine dahil edildiğinde altyapısını oluşturacak argümanlardır "Soykırımı inkar eden. Bir AB üyesi ülkenin topraklarını işgal eden. Azınlıkları baskı altında tutan. İbadetlere izin vermeyen. Kürdistanı işgal eden. Kürtleri katleden" ülke. Türkiye bir Nato üyesidir. Bu güne kadar yaşadığı tüm askeri sorunlar ve krizlerde NATO'nun desteğini görmediği gibi NATO'nun lider ülkeleri karşısında olmuştur (Bkz Kıbrıs, Bkz Kuzey Irak, Bkz Kardak krizi, Bkz Ege hava sahası krizi) Türkiye sadece asker ihtiyacı duyulduğunda asker gönderen bir Nato üyesidir. Türkiye kendisine karşı savaşan terör örgütünü silahlandıran, hakim olduğu bölgede barındıran ve kollayan ABD ile müttefiktir. Türkiye kendisini soykırımla suçlayan devletle Müttefiktir. Türkiye "Ortadoğu'yu yeniden yapılandıracağını" açık açık söyleyen. Bu minvalde Malatya'ya kadar Türkiye'nin doğusunu içine alan "Kürdistan" haritalarını masa üstüne çekinmeden sererek Ortadoğu'yu yeniden şekillendirirken bu şekillendirmeden Türkiye'nin payına ne düşeceğini belli eden ABD ile müttefiktir. Bu "Yakın Müttefiklik"'in Türkiye'ye kazandırdığı varsa bunu isteyen koysun ortaya. Ben kaybettirdikleri üstüne bir sayfa liste yapabilirim. "Biz, bizim haricimizdeki Ortadoğu devletleri işgal edilip birer birer düşene kadar bekleriz. Kılımızı kıpırdatmayız. Sıra bize gelince aslanlar gibi tek başımıza koruruz ülkemizi. Toprak moprak alamazlar" zihniyetine sahip olan varsa. Ancak dünyayı kara murat filmleriyle , yada bir 100 sene geriden takip etmek olabilir bu. Türkiye'nin Ortadoğu'yu yeniden şekillendirecek emperyalist planlara destek değil, engel olmaya yönelik politikalara sahip olması gerektiğini "vay müslüman kardeşim gazı" olarak sunmak anlamsızdır. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Görüş ve bakış açısı farklılıklarını gideremeyeceğimiz ve uzlaşı bulamayacağımız anlaşıldı. O halde uzatmanın anlamı yok. Ben sadece olası İran müdahalesinden ve bunun etkilerinden bahsetmek istiyorum. Bush'un görev süresi dolmadan önce bu işi kotaracağı söylentileri yayılıyor. Ben yakın bir zamanda bir İran savaşı beklemiyorum. Bundan en çok İngiliz askerleri körfezde esir alındığında endişe etmiştim. Bunun da bir Lübnan esir İsrailli askerler krizi benzeri olmasından... Eğer ABD harekete geçecek olsa o zaman geçerdi. Pek acele etmeye niyetleri olduğunu sanmıyorum. Bu konuda uzun bir bekleyiş olacak. Hatta İran'ın nükleere sahip olmasına ses çıkarılmayabileceğini bile düşünüyorum. Bu durumda ne olur? Tehdit dengesi bakımından Türkiye'de İran'a yönelik nükleer kapasite konuşlanması gündeme gelir ve NATO kapsamında Türkiye yeniden bir uç ülke konumu üstlenir. İran da karşı tarafın ileri karakolu olur. Bu durum hiç hoş olmaz. Karşı taraf kim? Neredeyse Asya'nın tamamı. Başta Çin, Rusya ve Hindistan... Diğer aktörlerin konumları değişken olabilir ama Çin'in başlı başına bir aktör olacağı kesin. Satranç tahtası Ortadoğu'dan kaldırılıp Orta Asya'ya kurulur. Bu olurken Ortadoğu ABD nin istediği formata getirilmiş olabilir. Filistin devleti kurulabilir, İsrail Araplarca tanınmış olabilir. Türkiye PKK tehdidinden arınmış ve Kıbrıs'taki hakları tanınmış olabilir. Bunlar tamamen varsayım, işler böyle gitmeye de bilir, fakat varsayalım. ABD yerel destekleri alıp yeni bir kutuplaşma için gardını alabilir. Bunu öngörebilmeyi çok isterdim ama tek başına globalleşme politikasında ısrarcı olup ikili kutuplaşma konumuna geçmeyi reddedebilir mi? Bunu yapacaksa İran'a saldırması gerekiyor. Tersini varsayalım; saldırmayı ve sorun büyümeden çözmeyi seçti. Irak tipi bir işgal, yani bayrağın Tahran'a dikilmesi bence olası değil. Bu Suriye için olası, İran için olamaz. İran'da yapacağı şu: Büyük bir deniz gücünü körfeze yığarak İran'ın boğazına çökmek isteyecektir. Uzun menzilli toplar, füzeler ve uçaklarla bütün petrol tesislerini, limanları yerle bir edecektir. Bu oldukça trajik bir savaş olur, körfeze yığılacak güç muazzam ve vuruş gücü yüksek olur. Buna karar vermek gerçekten güç bir iş. Buna ancak "baktık olmuyor, döner gideriz" denilerek girişilebilir. Bilmiyorum kıyı şeridinde dar bir işgal olur mu? Fakat içerlere girmesi bence imkansız. Tahran'a ulaşmak ancak bir rüya. Bağdat ise bence kolay hedefti. Bazı emekli generallerin filan ABD güçlerinin Bağdat'a ulaşmalarının çok zor olduğunu söylediklerini duyup "acaba bir bildikleri olabilir mi?" diye hayret ediyordum. Neredeyse Bağdat'a kadar direnmeyip Bağdat önünde kıyametin kopması gibi bir stratejiye inanacaktım. Hiç ihtimal vermesem de koca emekli generaller söyleyince şüpheye düşmüştüm. Fakat Tahran için de aynı şekilde tersi yönden eminim. Bir Tahran işgali olamaz. Peki bu harekatı başarısız kılar mı? Hayır. Petrol ihracatı yapamayan İran büyük bir krize sürüklenir. ABD sonunda istediğini elde eder. Son İranlıya kadar savaş kararlılığı? Bilmiyorum, bu kadarını öngöremem. Bazı nedensellikler de kaotiktir, kestirilmeleri zordur. Bildiğim bir şey varsa, bu İran işi dananın kuyruğu konumunda. Her durumda büyük sorunlar yaratacak. Bütün bunların altında Çin'in küresel rekabetin ikinci kutbu olma isteği yatıyor. ABD - Çin rekabeti dünyayı yeni bir ikili kutuplaşmaya iter mi, ABD'nin tek kutuplu globalleşme planı tutar mı? Bence dünya siyasetinin en önemli sorusu bu. ABD gerçekten tek kutupluluk iddiasında ısrarcı olacak mı? En çok merak ettiğim bu. Yugoslavya bu iddianın kanıtıydı, Irak ve Afganistan öyle... Devamı merak konusu. Ama tarih hep ikili dengelerin var olduğunu gösteriyor. Türkiye her durumda arada ve önemli konumda kalacak. Hatta aklımın bir köşesinde büyük bir yatırım olan Karadeniz otoyolunun Orta Asya'ya açılmak için ABD tarafından mı yaptırıldığı sorusu var. Çünkü bu yol İran'ı dışlayıp Ermenistan'ı öne çıkarıyor. Ne kadar ortak görünseler AB ile ABD pazar konusunda rakiptirler. AB nin kırmızı ışık yakması (ki durum öyle görünüyor) Türkiye'nin ABD ile bağını güçlendirir gibi geliyor bana. Çünkü geleneksel olarak Türkiye ile Avrupa'nın çıkarları ters, ama ABD ile Türkiye'nin paraleldir. Ama Orta Asya yolu açılınca onlar eski ahbap çavuşlardır, yine anlaşırlar. Bununla Türkiye ABD ye rest çeksin, İran ile birlik olsun demiyorum. Bu bence düşünülebilir bile değil. Araplardan zaten kesinlikle Türkiye'ye müttefik olmaz. ABD ile koşulsuz, kullanılan müttefik olalım da demiyorum. Bu gelişmelerden akıllı ve güçlü müttefik pozisyonunda, en yüksek kâr ile çıkmalıdır. Köprüyü tutan Deli Dumrul'sa haracı keser. Yoksa köprü bekçisi olmaktan öteye gidemez... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 2005 Kasim ayinda , Suudi ogretmeni ders verirken, yahudiler ve Incil hakkinda bir kac pozitif ifadeler yapti. O ogretmen 750 kirbaca mahkûm edilip hapise atildi. Batida Suudi Okul sistemi uzerinde cok incelemeler yapildi. Suudi Arabistanda, asagi yukari 25,000 okullar var, ve bunun yaninda Dunya baskentlerinde(bir Suudi okulu Washington DC civarinda dahil), 19 okullari var. Butun okullar Suudi Hukumetinin kontrol ettigi, hemen hemen ayni “kitaplari” kullaniyorlar. Bilhassa Eylul 11, 2001 den sonra, Suudi Hukumetinin okullarindaki ders kitaplarinda temizlemeler olacak diye soz verilmisti. Bugun, genc cocuklar neler ogreniyorlar, gelin bakalim: BIRINCI SINIF “Islam dininden baska her din yanlistir.” “Bu boslugu doldur, dogru kelimeler ile (Islam, cehennem atesi): Butun dinler, ______________ dininden baska yanlistir. Islamin haricinde, kim olurse ____________ e girer." ALTINCI SINIF “Muslumanlar tarihte basarili oldugu gibi, hacli seferlerle savastilar ve onlari Filistinden kovdular, Araplar ve Muslumanlar birlik yapip tekrar Cihad savasina katilacaklar. Allah icin savasacaklar” Sizlere yahudiler ve hiristiyanlar hakkinda ne ogrendiklerini buraya, Forum kurallarina aykiri kelimeleri kullanmak lazim oldugundan, yazamiyacagim. Fakat sizler tahmin edebilirsiniz bunlari. Ohh evet, soylemeyi unuttum. Islam "Religion of Peace" mis ! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 2005 Kasim ayinda , Suudi ogretmeni ders verirken, yahudiler ve Incil hakkinda bir kac pozitif ifadeler yapti. O ogretmen 750 kirbaca mahkûm edilip hapise atildi. Batida Suudi Okul sistemi uzerinde cok incelemeler yapildi. Örneğe bakar mısınız? Abd.nin en büyük ortağı ve müttefiki... Halkının eğitimsiz ve hatta bağnaz bir eğitimle yetiştirilmesi çok normal... O kadar sömürülüşe kimsenin karşı çıkmaması gerekir... Sömürülmeyi "Kader-Yazgı" olarak görmeleri gerekir. Ve İslam İnancı bunu içerir halde sunulmaktadır... Çok merak ediyorum: Acaba OrtaDoğu'dan İslam Dini kaldırılsa, Ciddi ciddi bir anda tüm en ufak benimsenmişlikleri ile arınmış olsa Ya da İslam o bölgede hiç olmasaydı, Tüm Sömürgecilik faaliyetlerine rağmen orası çok daha mutlu ve huzurlu bir ülke ve bölge mi olacaktı? Buna gerçekten inanıyor musunuz? Sadece gülerim... Yazık... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Örneğe bakar mısınız?Abd.nin en büyük ortağı ve müttefiki... Halkının eğitimsiz ve hatta bağnaz bir eğitimle yetiştirilmesi çok normal... O kadar sömürülüşe kimsenin karşı çıkmaması gerekir... Sömürülmeyi "Kader-Yazgı" olarak görmeleri gerekir. Ve İslam İnancı bunu içerir halde sunulmaktadır... Çok merak ediyorum: Acaba OrtaDoğu'dan İslam Dini kaldırılsa, Ciddi ciddi bir anda tüm en ufak benimsenmişlikleri ile arınmış olsa Ya da İslam o bölgede hiç olmasaydı, Tüm Sömürgecilik faaliyetlerine rağmen orası çok daha mutlu ve huzurlu bir ülke ve bölge mi olacaktı? Buna gerçekten inanıyor musunuz? Sadece gülerim... Yazık... Sayin Tengeriin boşig, "Sadece gülerim" demekle mutlu olmaniza sevindim. Mamafih, sizin geri kalan metininizi takip edemedim. Kusura bakma, sizin "gulusunuzu" paylasamiyorum. Eminim ki Suudi Al-Madina gazetesinin yayinladigi bu olayda ki ogretmen Bay Muhammed al-Harbi de bunu gulunc bulmuyor! Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Suheyla gerçekten sana bir şeyi anlatamadık. bu kadar uğraşmamıza rağmen. Bir diktatörlük hangi ideolojiye dayanırsa dayansın. Onu en uçta ve şiddetle savunur. Senin örneklemelerin ve eleştirilerin aynen dediğim gibi. Milliyetçilik için Hitler ve yaptıklarını. Sosyalizm için Pol-pot ve yaptıklarını. Laiklik için stalin ve yaptıklarını almak gibi. Verdiğin örnek 100 yıldır hiçbir demokrasi deneyimi olmayan. Mutlak monarşi ile yönetilen bir ülke. Herşeyden önce 21.yy da hangi din olursa olsun. Din ile ülke yönetmeye kalkıp hoşgörülü olmak mümkün mü ? Koyu ideoloji ile yönetilen ülkeler o ideolojiye aykırı görüşlere tahammül gösterebilir mi? Diktatörlükte diktatörlüğün dayandığı ideolojiye aykırılığa tahammül olur mu ? Ya Türkiye ? Müslüman bir ülke ? Türk halkıda müslüman. Hoşgörüsüz mü? Bunu söyliyebiliyormusun? Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Suheyla gerçekten sana bir şeyi anlatamadık. bu kadar uğraşmamıza rağmen. Zamaninizin ziyan olmasini istemem. Hem fikirde olmamak anlamamak degildirki, Sayin Cyrano. Bir diktatörlük hangi ideolojiye dayanırsa dayansın. Onu en uçta ve şiddetle savunur. Senin örneklemelerin ve eleştirilerin aynen dediğim gibi. Milliyetçilik için Hitler ve yaptıklarını. Sosyalizm için Pol-pot ve yaptıklarını. Laiklik için stalin ve yaptıklarını almak gibi. Yani Suudi Arabistani diktatorluk olarak goruyorsan (oyleyse, sizinle hemfikirdeyim), "Seriat" kanunlarina dayanarak idare edilen ulkeler arasinda hic diktator olmayan varmiki? Yok derseniz, o zaman, ben sasiriyorum neyi tartisiyoruz diye! Ya Türkiye ? Müslüman bir ülke ? Türk halkıda müslüman. Hoşgörüsüz mü? Bunu söyliyebiliyormusun? Hoşgörüsüz mü? --- ben kendime nazaran kimse hosgorusuz olmadi bana. Nasil cevap vermesini bilmiyorum o soruya. Ama okuduklarim, duyduklarim, izlediklerim televizyonlarda, Hoşgörüsüz insanlari gordum ve sayilarinin artigini goruyorum... sansliyim onlarla karsilasmadim. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Neyi tartıştığımızı sana sormak lazım. Dinin hoşgörüsünü ölçmek için 21. yyda diktatörlük aracı olarak dini kendilerine referans alanları dayanak olarak sunuyorsun. Diktatörlüğe dayanak olarak alınan tüm ideolojilerin mutlak bir hoşgörüsüzlükle savunulduğu gerçeğini göz önünde tutman gerekir. Yada hoşgörü sahibi herhangi bir diktatörlük olabilir mi? İdeolojisi ne olursa olsun. İkinci bir hatan. Devletlerin davranışlarını referans alıyorsun. Devlet bir aygıttır ve dini emirlere göre karar vermez. Çıkarları, gelişimi, yada aygıtı korumak referanslarıyla karar verir. Hoşgörü için o dine mensup toplumları normal koşullarda değerlendirmelisin. 84 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde diğer dinlerden olanlara karşı bir tane toplumsal olay gerçekleşmiştir 6-7 eylül olayları. Oda dini ayrım üzerinden değil siyasal milliyetçilik ayrımı üzerinden cereyan etmiş bir olaydır ( Kıbrıs sorunun en ateşli bir hal aldığı. Eoka'nın Kıbrıs'lı türklere karşı silahlı eylem haberlerinin hergün gazetelerde yayınlandığı günlerde. Rumlar Atina'da atamızın evini bombaladı söylentisi ile ) Sana göre müslümanlar yahudileri yok etmek ister. En büyük avrupa devletleri Almanya'dan kaçan yahudileri sınırlarına sokmamak için elli tane takla atarken. İngilizler almanyadan kaçan yahudileri taşıyan gemileri denizaltılarla batırırken. Savaşta gerçekten kıtlık çeken Türk halkı. Yahudi mültecileri şehirlerde evlerinde köylerinde ağırladı. Türk vatandaşı yahudilerin Fransa'da toplama kampına gönderileceği haberi gazetelerde yayınlandıktan sonra. Türkiye'nin Fransız Büyükelçisi o mültecilerin toplama kampına gönderildiği trenin vagonuna binip "benide götüreceksiniz toplama kampına o halde " dedi Türk Yahudi Mültecileri kurtardı. Yahudi Bilim adamları Türkiye'de üniversitelerde ders verdi. Türk halkına dini hoşgörü sahibi olmadığı şeklinde bir tanım haksızlığın ötesinde bir şey olur. Batılı devletlerin başlarına tayin ettiği diktatörlerle yaşıyan. Savaş, salgın hastalıklar, işgaller, sosyal yıkımlarla tükenme noktasında yaşıyan insanların verdiği tepkiler referans olamaz. O insanlar neye dayanırlarsa onu en uçta ve en tahammülsüz şekilde savunurlar. Ve en radikal şekilde. Şöyle düşün. Ne oldu Arap yarım adasının laik ülkesi Irak'a. Evet işgal öncesi Irak için çok şey söyliyebiliriz. Ama şeriatçı yada dinle yönetilen bir devlet diyebilirmiyiz. İşgalden sonra temel ayrışma ve hareket noktası haline geldi din. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Sayin Cyrano, Turk halki hakkinda ki genel gorus ifadelerinle hem fikirdeyiz. Ben din konusuna donecegim. Ozet olarak "şeriatçı" bir devleti benimsimiyorsunuz? Yani, Turkiye hukumetinin "şeriat" kanunlariyle idare edilmesini istiyormusunuz? Cevabinizi bana "Harp ve Sulh" destani kadar yazmayip, net olarak belirtirseniz, sevinirim. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.