Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

sayın hoppa benim iletimi alıntıladığınız için size cevap veriyorum..yoksa sizinle tartışma niyetinde değilim...tarzınız (haksöz katakuta) çok tanıdık geliyor...

islamdan nefret ediliyor teziniz durduğunuz yerle ilgili bir yaklaşımın yansımasıdır...

türklere de barbar deniyor deyip kendimizi inkar edelim olur mu..

sözlerin yetmediği yerde kendi gerçekleriyle başbaşa bırakmak gerek insanları..

 

size ve sayın yersoya alay etmek yerine sağlıklı tartışmalardan lezzet almaya çalışmalarını tavsiye ederim haddim olmayarak..

bunu başarabiliriz istersek...

  • Cevaplar 263
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
size ve sayın yersoya alay etmek yerine sağlıklı tartışmalardan lezzet almaya çalışmalarını tavsiye ederim haddim olmayarak..

bunu başarabiliriz istersek...

 

Alay etmek?

Özür dilerim sayın 4mevsim ama neden böyle bir şey dediğinizi anlayamadım???

 

Ortada bir sav var... İslamın barış ve kardeşlik dini olup olmadığı tartışılmakta. Herkes görüşünü dile getirmektedir.

İslam'a inanan arkadaşlara göre bu din savaşmayı emretmiyor (savunma dışında).

Diğer taraftan hoppa arkadaşımız, Kuran'ı çok iyi bildiğinden olsa gerek, önümüze savaş propagandası ayetleri getirince, tartışmanın adı dalga gaeçmek oluyor.

Ben kalkıp, inanan arkadaşların her zamanki tavrını eleştirmek adına bir ileti yazıyorum bunun adı da alay etmek oluyor...

 

Sayın 4 mevsim. Bu tavrınızı tartışmayalım bence. Gerçekler önümüzde duruyor. Ayetlerin yanlış yazdığını, yanlış çevirildiğini ya da yanlış anlaşıldığını ispatlayacaksanız buyurun... Yoksa bu şekilde tartışmak pek anlamlı sonuçlar getirmeyecektir. Ayetlerin ne dediği açıktır. Gelin bunları tartışalım. Diğer türlü, yüzleşmek zorunda kaldığınız gerçekleri kabul etmek istemediğinizi ve bu nedenle bu yola başvurduğunuzu düşünürüm.

 

Bunları bir kenara bırakıp, hoppa'nın madde madde yazdığı gerçeklere dönelim. Bunlara bir itirazı olan var mı? Varsa mantıklı açıklmasını yapsın, yoksa kabul etsin.

 

Gerçekleri bu şekilde örtbas edemeyiz... ve gerçekler acıdır sayın 4mevsim...

Kabul etmek/etmemek yine sizin elinizde, saygı duyarım...

Gönderi tarihi:
sayın yersoy yaptığınız bir alay değilse özür dilerim...

 

Rica ederim ne demek... Özür dilenecek bir olay yoktur sayın 4mevsim. Dediğiniz gibi tartışmaktır mühim olan...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Ben iddia ediyorum. Kuranda ki savaş ile ilgili ayetlerin tamamı bir kaçı hariç ganimet elde etmek içindir

 

...

 

İslam dediğin zaman; İngilizi, Yahudisi, Japonu, Hindu?su; dünyada kim varsa nefret ediyor.

Herkez ?en güzel din benim dinim der ama? normal olarak diğer dinlerden de nefret etmez; ama islam öyle bir din değil; tüm dünyada müslümanlar hariç hemen hemen bütün insanlar tarafından nefret edilen bir dindir.

Bunu yabancı kaynaklı internet sitelerinde ve forumlarda görmek çok kolay.

 

 

***********************

 

Evet, Ve bu ayetleri tartistik (Kur'ani) tartismak isteyenlerle. Sayin hoppanin iddiasinin dogru oldugunu (ben kendim icin konusarak) defalarca gorduk. Bu suphesiz. Ayni zamanda, Kur'anin cagdas zamani icin yazildigi muhakkak. Bu bakimdan Islami savunanlar ile hem fikirdeyim. Ayrildigimiz nokta, Kur'an Muhammed ve taraftarlariyle derlenip kendi mefaatlerini ilertletmek icin yazildigi goruluyor.

 

Ben ayni konulari kendi (cok sevdigim) akrabalarim ilede tartismistim. Benzeri argumanlar ilede karsi karsiya gelirdim. Benim ogrendigim, akrabalarim (cok iyi tanidigim icin bunlari soyleyebilirim) bu konulari tartisirken kendi kalplerindeki "iyilikleri" yansımakla dusunup konusurlardi, Kur'ani degil, Islami degil. Kendi insanliklari ile Islami aksediyorlardi, Kur'an ile degil. Kotu ornekleri Islama mal edemeyiz derlerdi. Tartisma her zaman sona ererdi sunun gibi sorularla;

 

Sayin Hoppa’nin dedigi gibi

 

“Yaw allah aşkına yaptıkları islama mal edilebilecek bu müslümanlar nerde yaşıyor söyleyinde bilelim yahu? Tüm dünya yanlış anlıyorda burdaki bir kaç kişimi islamı doğru anlıyor?”

 

veya akrabalarima sunu sordugumda;

 

Osmanlı doneminde muslumanlik propagandasi icin Japonya'ya giden elli kisilik bir kurula Japonlar'ın sorduğu bir soru gelirdi;

"Bize bir Müslüman millet gösteriniz ki, bu dini kabul etmeden önce sefil ve perişan iken kabul ettikten sonra ilerlemiş, gelişmiş, mesut ve müreffeh olmuştur. Bir tek örnek verin, kâfi."

 

1400 yıl sonra, bugün, hala boyle bir Islam memleketi yokmu?

Gönderi tarihi:

japonlara dini yeniden tanımlamak gerek o zaman...gelişme ve ilerlemeyi şintoizm ve budizmle yakalamışlarsa o zaman haklılardır islamı beğenmemekle...neden budist olmayı denemiyor tüm bilim adamları..

 

 

hata yapan bir müslümansa farklı bir hristiyansa farklı dinsizse farklı değerlendirmeyiz...hata hatadır...hata yapanla aynı inancı paylaşanlar bu suça ortak edilemezler....

meslekler için de geçerlidir bu....doktorlar hastasına müşteri olarak değil hasta olarak bakmalıdır....hiç bir doktor hatadan uzak değildir hata yapabilir....organ mafyasına bulaşanlar bıçak parası vermedi diye ameliyatı yapmayanlar hastasına sarkıntılık edenler bebek ticaretine bulaşanlar....

ne olursa olsun hatalar genele şamil kılınamaz...

 

islam barış dinidir...hizbullahı ya da başka bir maşayı ortaya sürüp tüm müslümanlrı aynı kategoriye koyanları inafa davet etmekten başka bir sözüm olamaz...tartışılacak yanı da yoktur...

Gönderi tarihi:
...tartışılacak yanı da yoktur...

 

Ama sayın 4mevsim, tartışılacak çok yanı vardır... Nitekim tartışılmaktadır...

Gönderi tarihi:
japonlara dini yeniden tanımlamak gerek o zaman...gelişme ve ilerlemeyi şintoizm ve budizmle yakalamışlarsa o zaman haklılardır islamı beğenmemekle...neden budist olmayı denemiyor tüm bilim adamları..

 

 

hata yapan bir müslümansa farklı bir hristiyansa farklı dinsizse farklı değerlendirmeyiz...hata hatadır...hata yapanla aynı inancı paylaşanlar bu suça ortak edilemezler....

meslekler için de geçerlidir bu....doktorlar hastasına müşteri olarak değil hasta olarak bakmalıdır....hiç bir doktor hatadan uzak değildir hata yapabilir....organ mafyasına bulaşanlar bıçak parası vermedi diye ameliyatı yapmayanlar hastasına sarkıntılık edenler bebek ticaretine bulaşanlar....

ne olursa olsun hatalar genele şamil kılınamaz...

 

islam barış dinidir...hizbullahı ya da başka bir maşayı ortaya sürüp tüm müslümanlrı aynı kategoriye koyanları inafa davet etmekten başka bir sözüm olamaz...tartışılacak yanı da yoktur...

 

Sayin 4mevsim, siz ekseriyetle gordugumuz yanlisliklari yapiyorsunuz. Sizin iddianiz, hatalar insanlar tarafindan yapilir. Islam veya Kuranda hata yoktur diye.

 

Verdiginiz ornekte "doktorlar hastasına müşteri olarak değil hasta olarak bakmalıdır....hiç bir doktor hatadan uzak değildir hata yapabilir....organ mafyasına bulaşanlar bıçak parası vermedi diye ameliyatı yapmayanlar hastasına sarkıntılık edenler bebek ticaretine bulaşanlar....

ne olursa olsun hatalar genele şamil kılınamaz."

 

Bu soylediginizde... yanlisiniz sudur.

 

Tıp alaninda, doktorlar (benim bildigim batida), mezun olduklari zaman "Hippocratic Oath"u alirlar. Yani yemin edip, hic bir hastalara "...zarar vermemek, kötülük etmemek ..." Tıp alaninda ki bu klavuz "Hippocratic Oath"un M.O. 4uncu asirdan gelindigi biliniyor. Hipokrat zamanindan beri kalmis bir gelenek. Tabii ki, sizin verdiginiz orneklerde oldugu gibi "bazi" insanlarin(Doktorlarin) dogrusunu yapmayacagini gorecegiz.

 

Muhim nokta, tartistigimiz, "insanlar" degil. Insanlara olan klavuz nedir diye. Dedigim gibi Muslumanlara olan Klavuza bakinca; Islamiyetin Esaslarina bakinca (yani Kur'an, Hadislere), daha degisik bir yol gosterdigini goruyoruz.

 

Umarim farki gosterebildim sizlere.

Gönderi tarihi:

Mümtehine Suresi

(8) Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever.

 

 

doktor olmanın sembolik yolu hipokrat yeminidir.. müslüman olmanın ise kelime-i tevhidi söylemektir..

 

ben müslümanım ve haksız yere bir cana kıymanın günah olduğunu bilirim her müslümanın bilmesi gerektiği gibi...başka bir inanca sahip diye durduk yerde bir insanı öldürmenin dinin bir emri ve allahın rızasını kazanma yolu olmadığını bilirim her müslümanın bilmesi gerektiği gibi...bilmeyenler vardır onların bilmemesi beni ya da diğer tüm müslümanları aynı kategoriye dahil etmez...

 

kuranın savaş emirleri bazılarının ispatlamaya çalıştığı gibi gözü dönmüş ganimet hırsıyla önüne geleni öldürüp yakıp yıkmayı emrediyorsa ve bundan allahın rızasını kazanmayı vadediyorsa ya aynı kurandan ya aynı allahtan bahsetmiyoruz ya da böyle düşünmeyenler (ben -biz) müslüman değiliz...dini bilmeden ayetlerin gereğini yapmadan kelle koparıp bizim gibi düşünmeyenleri yok etmeden sadece kendimzi kandırıyoruz müslüman olduğumuzu zannederek....

 

o zaman ayetlerin bana durduk yerde sebepsiz hadi kalk savaş bir tane gayrı müslim ya da dinsiz bulup kellesini getir cenneti kazan manasına geldiğini ispat et.... üzerimize düşeni yapalım......

Gönderi tarihi:
o zaman ayetlerin bana durduk yerde sebepsiz hadi kalk savaş bir tane gayrı müslim ya da dinsiz bulup kellesini getir cenneti kazan manasına geldiğini ispat et.... üzerimize düşeni yapalım......

 

Olaylara tarafsız ve objektif yaklaşmak çok önemli sayın 4mevsim...

Ayetler tabiiki de sadece bunları söylemeyecektir. Sevgi dolu barış dolu bir dünya çizmese nasıl gönülleri fethedecek?

Diğer taraftan yayılmak için adı geçen ayetleri vermese nasıl yayılacak?

Kendini çıkmaza sokmazmıydı aksi türlü?

Gönderi tarihi:
Mümtehine Suresi

(8) Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever.

 

 

doktor olmanın sembolik yolu hipokrat yeminidir.. müslüman olmanın ise kelime-i tevhidi söylemektir..

 

ben müslümanım ve haksız yere bir cana kıymanın günah olduğunu bilirim her müslümanın bilmesi gerektiği gibi...başka bir inanca sahip diye durduk yerde bir insanı öldürmenin dinin bir emri ve allahın rızasını kazanma yolu olmadığını bilirim her müslümanın bilmesi gerektiği gibi...bilmeyenler vardır onların bilmemesi beni ya da diğer tüm müslümanları aynı kategoriye dahil etmez...

 

kuranın savaş emirleri bazılarının ispatlamaya çalıştığı gibi gözü dönmüş ganimet hırsıyla önüne geleni öldürüp yakıp yıkmayı emrediyorsa ve bundan allahın rızasını kazanmayı vadediyorsa ya aynı kurandan ya aynı allahtan bahsetmiyoruz ya da böyle düşünmeyenler (ben -biz) müslüman değiliz...dini bilmeden ayetlerin gereğini yapmadan kelle koparıp bizim gibi düşünmeyenleri yok etmeden sadece kendimzi kandırıyoruz müslüman olduğumuzu zannederek....

 

o zaman ayetlerin bana durduk yerde sebepsiz hadi kalk savaş bir tane gayrı müslim ya da dinsiz bulup kellesini getir cenneti kazan manasına geldiğini ispat et.... üzerimize düşeni yapalım......

 

 

Sayin 4mevsim ... buyrun

 

 

A. Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.(2/216)

B. Hani Rabbin meleklere, "Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına" diye vahyediyordu.(8/12)

C. (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi onlardan öc alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.(47/4)

D. O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar.Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz. (4/74)

E. Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.(9/111)

F. oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.(4/96)

 

 

 

Yukarda ki ayetleri lutfen okuyun sizin sordugunuz soruya cevap olarak... Yazilarimin bir kismini "kalinlastirtim"ki sizin daha iyi okuyabilmeniz icin.

Gönderi tarihi:

Sayın boşig, araya bir karışıklık girdiği için konu bir anda soğudu ama henüz bitmedi.

 

o yasaların, ortaya çıktıkları zamana uygun olup olmadıkları ile ilgili öyle yapıcı ve dikkati çeken bir tartışmaya, bu forumda pek rastlamadım.” Demiştiniz. Ve:

 

Muhammed'in Vahiy Katibi, Ona ilk inananlar ve ilk inanan arkadaşları, Halifeler ve Sahabiler mi daha iyi bilir Kur'an-ı, o bugünün çoğunluktaki Müslümanları mı?” Demiştiniz.

 

Bırakın Muaviye’yi ve diğer sahabileri, peygamberin kendisinin zaten Kur’anı işine geldiği gibi yazdığı söylendikten sonra daha ne tartışılsın? Yani konu zamana mekana topluma uygunluğu bırakın, peygamberin arzularına uygunluk bazında tartışılmadıysa ben bir şey demiyeyim. Yani halası kızı Zeynep’ten hoşlanınca evlatlığın evlat gibi olması tabusunu yıkmak gerektiğini hatırladığı tartışıldı, yeni cariyesi ile yakalanınca eşleri arasında sıraya riayet etmek zorunda olmadığını belirten ayet yazdığı tartışıldı. Yani ben bu konuları yeniden ısıtmak için değil, tartışıldığını hatırlatmak için söylüyorum. Aişe zina ile suçlanınca keçinin recm ayetini yediği bile tartışıldı.

 

Hatta en son şimdi Kur’anda dünyayı fethedin emri olmadığı ve sadece savunma amaçlı savaş emri olduğu halde peygamberin kendi kafasından “insanlarla lailahe…. Deyinceye kadar…” ifadesini kendi kafasından mı uydurduğu tartışmasını da yaptık.

 

Görünen o ki Kur’anı herkes, peygamber, sahabileri, sonraki ve günümüz Müslümanları hepsi çok iyi biliyorlar. Bilmeyen kimse yok. Yani normal de zaten, ansiklopedi değil külliyat değil, topu topu bir kitap. Bilinmeyecek bir şeyi de olmaması lazım.

 

Sonuç olarak peygamberden günümüze kadar her Müslüman, “Kur’an ebedi geçerli” diye iddia ediyor. Yine peygamberden günümüze kadar her Müslüman, böyle bir geçerliliğe uymuyor.

 

Bakın yanlış anlamayın, tüm o iddiaları yeniden tartışalım demiyorum. Ama tüm o tartışmalar, bu görünümü ortaya çıkarıyor, iddiaların tümel özeti bu oluyor. Sadece bu geçerlilik iddiasının kapsamı hakkında görüşünüzü soruyorum. İddia o ki Kur'an değil müslümanları, peygamberi bile kapsamayan, bağlamayan sembolik bir kitap. Ne diyorsunuz? Tartışmak istemiyorum, görüş soruyorum.

Gönderi tarihi:
o zaman ayetlerin bana durduk yerde sebepsiz hadi kalk savaş bir tane gayrı müslim ya da dinsiz bulup kellesini getir cenneti kazan manasına geldiğini ispat et.... üzerimize düşeni yapalım......

 

 

Sayin 4mevsim ... buyrun

 

 

A. Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.(2/216)

B. Hani Rabbin meleklere, "Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına" diye vahyediyordu.(8/12)

C. (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi onlardan öc alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.(47/4)

D. O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar.Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz. (4/74)

E. Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.(9/111)

F. oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.(4/96)

 

 

 

Yukarda ki ayetleri lutfen okuyun sizin sordugunuz soruya cevap olarak... Yazilarimin bir kismini "kalinlastirtim"ki sizin daha iyi okuyabilmeniz icin.

 

 

allaaaaaah....tutmayın beni...ok sadak kılınç ne varsa getirin....ben çok fena ikna oldum...

 

ya da biri bana bu ayetleri farklı anlamamız gerektiğini ispat etsin...

Gönderi tarihi:
ya da biri bana bu ayetleri farklı anlamamız gerektiğini ispat etsin...

 

Farklı anla, farklı anlamalısın; madem vazgeçmeyeceksin... :)

Saygılar, sevgiler....

Gönderi tarihi:
ya da biri bana bu ayetleri farklı anlamamız gerektiğini ispat etsin

Mesele de zaten herkesin anlamak istediği gibi anlaması... Örneğin ben 8/67 ayetini (Hiçbir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici menfaatini istiyorsunuz.) şöyle anlıyorum:

 

Kesin zafer kazanıp yeryüzünü tamamen ele geçirinceye kadar durmak yok. Esir almak, savaşı bırakıp dünyanın geçici menfaatine dalmaktır. Bu cümleyi dünyada aklı başında, tarafsız herhangi birine söyleyin, bunu söyleyen kişi, dünyayı ele geçirmek isteyen çılgın bir megalomandır der. Bunu Abuzittin efendi söylese kaçık olur. Sezar söyleyince imparator, Attila söyleyince fatih, Muhammed söyleyince peygamber olur.

 

Ha dediğini yapmış mı, tabii ki hayır. Dünyanın megalomanlığından daha büyük olduğunu her megaloman (Attila, Cengiz, Sezar, İskender, Hitler, Mussolini, Stalin...) gibi anlamış. Almış cariyeleri, kendi ağzıyla yasakladığı dünya menfaatine dalmış. Gaz zamanı gaz, buz zamanı buz... Dedik ya Kur'an hiç kimseyi, peygamberi bile bağlamaz. İşine gelmeyince. İşine gelen herkesi hemencecik, şıpın işi bağlayıverir. Yeter ki iste... Türkselle bağlan hayata...

Gönderi tarihi:

sayın demirefe,

kısacık yazınızda çok sayıda iddiada bulunmuşsunuz... ama cevaplamaya değer yazılardan biri olduğunu söylemeliyim...

şimdi yazdığınız ayeti yüzeysel alırsanız- ki bu sizin gibi derinliği arayan birine yakışmayacaktır- elbette yukarıda ki çıkarımlarınız gibi sayısız şeyler elde etmeniz mümkündür... ancak bir de şöyle bakalım... kuranı anlamanın yolu onun indiği toplumun ve dönemin sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel özelliklerini gözönüne almaktan geçiyor... olayları bilmeden, yaşanılanları öğrenmeden - ki buna mevcut halin öncesine vakıf olmak denir hukukta- metinden ya da sözden direkt anlam çıkarmak ve hüküm vermek yanlıştır... bu konu islam terminolojisinde Esbab- Nuzul olarak geçer...

esir kavramı o dönemin koşullarında fidyeyi ve ganimeti çağrıştırmaktadır.. o dönemin kültürel ve siyasal koşulları esir kavramını kendine has gelenek ve kuralları belirliyordu. o coğrafyada o dönem esir ve köle kavramı ekonomik bir değer de ifade ediyordu ki, tarih böyle söylüyor... bu geleneksel bir gerçeklik...

Oysa islam bu gerçekliği reddediyor ve bu menfaat yaklaşımını dışlıyor... ''... hiç bir peygambere yakışmaz...'' diyor Allah... çünkü islam evrenseldir ve bütün zamanların ve çağların üstünde değerleri öngörmektedir... O kutsalın öngörüsünü yapmaktadır... Peki nedir Kutsalın öngörüsü ??

Allah tan başka yardım dileyecek kimsesi bulunmayan, zayıflatılmış kadınlar, çocuklar, ve hakları emperyalistler tarafından gasp edilmiş zavallı insanlar - dikkat ediniz müslümanlar demiyor, genel itibarı ile haksızlığa uğramış insanlar diyor - yoksun bırakılmış, ezilmiş insanlar için, yurtlarından çıkarılmışlar için Savaşmayı-Mucadele etmeyi emrediyor.... Dinin kutsalı bu... İnsanlığın değerini ayakta tutmak için birilerinin savaşması gerekiyor... Bu müslümanların görevidir.. islam sadece savunma amaçlı bir savaş emretmez... Bu da bir başka gerçek... islam sadece müslümanların değil, bütün insanlığın değerleri için savaşmayı ve ölmeyi kutsal sayar... burada Esir almak önce peygamberin şahsında sonra tüm müslümanların şahsında yakışıksızdır... hiç bir müslüman dünyalık menfaat için savaşmaz...

Sorunuzun içinde cevabını kendiniz de vermişiniz, eğer ayeti sizin gibi anlamış olsaydı tüm esirleri öldürmüş olması gerekecekti, demek ki Allah esirlerin öldürülmesini değil, bağışlanmasını istiyor... Esirlerin bağışlanması yolu ile de müminleri temizlemek istiyor tanrı...

Peygamberi megaloman olarak görmeniz çok yanlış, sayın demirefe..... o çok büyük bir şahsiyetti ama, kendisine kırbacı ile dokunduğunu iddia eden bir köleye, sırtını açarak sen de aynısı ile vur diyecek kadar alçak gönüllü, başı hep yerde, yürürken bile insanları incitmekten korkan bir ululuk.... ''Ey kızım fatıma baban peygamber diye sakın güvenme, ben bile nasıl hesap vereceğimin korkusundayım'' diyen bir şahsiyet, nasıl olur da hitler ya da mussoliniye kıyas edilir ?

burada kaçırdığınız nokta, İslamın evrensel değerleri... hedefleri sadece bir coğrafya ile ya da bir zamana ait değildir islamın... zulüm nerede ise orda bir başkaldırıdır İslam, ne zaman olursa, o zaman... her zaman ve her yerde bağlar hayata, Kapsama alanı ve zamanı süreklidir yani... Kopmaz...

İslamın savunma alanı çok geniştir bu yüzden, çünkü evrenseldir....

Gönderi tarihi:

burada bir hususu daha belirtmekte fayda görüyorum,

savaş ayetlerini okuyunca müslümanların hemen sokaklarda kafir aradıklarını ve nerede bulurlarsa kafalarını keseceklerini düşünüp dehşete kapılan siz sayın ateist arkadaşlara seslenip bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.....

bazı müslümanların hoşuna gitmese de bunu yazmalıyım diye düşünüyorum...

O savaş ayetlerinin evrensel değerleri içerisinde hakkı gasp edilmiş, ezilmiş ateistler için de savaşma emri vardır... insanların yaşama hakkı kutsaldır... ve bu hakkına tecavüz edilen bir hristiyan, bir yahudi, ya da ateist olabilir, hiç farketmez... islam size saldırmayanı, sizinle savaşmayanı düşman kabul etmez...

Bu savaş ayetlerindeki, görevlendirme, bireye yönelik bir görevlendirme değildir... O dönemin terminolojisinde topluma- yani bugün karşılık olarak devlete - yönelik bir görevlendirmedir... zira savaş konusu bireyi aşan bir konudur... burada yetkili olan Devlet başkanıdır, görev de onundur... eğer devlet başkanı - ya da halife ve ya emir - bu görevini yapmaz ise hem halkın huzurunda hem de tanrının katında sorumlu tutulur... Zira devletin görevi, gücünün yettiği kadar insanlara hayatı zindan eden güçlere karşı önlem almaktır... hayatı yaşanabilir kılmaktır.... insanlığa ait değerleri üstün tutmak, özgürlüğün bekçisi olmaktır... bu görevlendirmeyi tanrı yapmıştır, yetki devlete aittir... yani bu şu demektir, '' bugün yeryüzünde işlenen cinayetlere dur demek gerekiyorsa da, birey olarak hiç bir mümin bu savaşımı veremediği için sorumlu değildir'' çünkü burada sorumlu olan devletler ya da toplumlardır... Çeçenistanda bir ulus toptan yok ediliyor... filistin de, lübnanda... ırakta.... filipinlerde, vietnam da, kamboçya da, afrika da... kim dur diyecek ?

Müslüman Topluluklar, müslümanların devletleri elbette.... görev onların.. yetkileri de var... ama güçleri yok.... yani görevlerini yapmaları gerek, ama bunu yapacak güçleri yok... sorumlulukları da yok mu peki ? var elbette .... dünyanın neresinde bir damla gözyaşı bir damla kan dökülse, müsümanlar sorumludur... o dökülen göz yaşı bir ateistin bile olsa müslümanlar sorumludur Allah katında... Güçlü olmadıkları için.... onun hakkını koruyabilecek güce sahip olamadıkları için... tembel oldukları için, çalışmadıkları, çaba göstermedikleri için... adalet ve barış için en azından zalimler kadar emek vermedikleri için.... Selam ile....

Gönderi tarihi:
Oysa islam bu gerçekliği reddediyor ve bu menfaat yaklaşımını dışlıyor... ''... hiç bir peygambere yakışmaz...'' diyor Allah... çünkü islam evrenseldir ve bütün zamanların ve çağların üstünde değerleri öngörmektedir... O kutsalın öngörüsünü yapmaktadır...

 

Hepsini alıntılamadım ama bir sürü yorum yapmışsınız.Ancak bu yorumlarınıza kurandan herhangi bir delil yok.Sanki kuranı allah değilde siz indirmiş gibi konuşuyorsunuz.

 

 

Oysa islam bu gerçekliği reddediyor ve bu menfaat yaklaşımını dışlıyor... ''... hiç bir peygambere yakışmaz...'' diyor Allah... çünkü islam evrenseldir ve bütün zamanların ve çağların üstünde değerleri öngörmektedir... O kutsalın öngörüsünü yapmakta

 

Hayır efendim red etmiyor.

 

Hani bizde bir deyim vardır.

 

İstemem yan cebime koy,işte aynen onun gibi diyor bir sonraki ayetlerde.

 

68- Eğer Allah'dan bir yazı (hüküm) bulunmasa idi aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azab dokunurdu.

 

69- Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Muhakkak ki, Allah bağışlayıcıdır ve merhamet edicidir.

 

Biz sizin burda yaptığınız türden vaazları çok dinledik zamanında. Artık bize sökmüyor bu tür yazdılamalar.Onun için eğer islam hakkında tartışmak isitiyorsanız kendi yaldızlı vaazlarınızı bırakında,kurandan ve hadislerden delillerinizi getirin.

Gönderi tarihi:

Sizi kızmış gördüm, üzüldüm...

yazdıklarım islamın özüdür... aynı ayetleri okuyoruz.... aynı kitabı... ama sizin okuyuşunuzla benim okuyuşum farklı... dudaklar kelimeleri söylese, kalp ona anlam katar... size ayetleri yazınca bir diğeriniz de '' ayet delil olmaz, kabul etmem'' diyor... ben yalnızca inandıklarımı sylüyorum.... siizin çook vaaz dinlediğinize de eminim... ama dinlemek önemli değil ki, önemli olan işitmektir...İşitmek ise kuranda çok farklı bir durum olarak anlatılır - okumanızı tavsiye ederim, işitmek hususunu - hani bir şarkı vardı ''Yüreklerin kulakları sağır'' diyordu... şimdi aklıma geldi... bir ayettte de tanrı öyle diyor, yürekleri işitmeyenler için kalpleri mühürlenmiş der... siz yukardaki ayeti nasıl anladınız bilmiyorum ama, o ayet, peygambere savaş sonrası elde edilen ganimetleri soranlar için verilmiş bir cevaptır... ganimetlerin paylaşımı farklı şeydir, ganimet için savaşmak farklı şey... islam evrensel kurtuluş için savaşmayı emreder, ganimet paylaşmak için değil... öyle olsaydı eğer, hiç bir akrabalıkları olmayan, ne dini ne de kan bağı bulunmayan başka ülkelerdeki kölelerin özgürlüğü için fidye ödemezlerdi, değil mi ?

ganimetler paylaşılırken, zayıf insanlar için ve zulüm gören zavallılar için de pay ayırmazlardı değil mi ?

Lutfen kuranı anlamya çalışırken, gözlerinizdeki ya da kulaklarınızdaki perdeleri kaldırmayı deneyin... eğer bunu yapabilirseniz tanrı yüreklerinizdeki perdeyi kaldırmayı da nasip eder .... o her şeye gücü yetendir...

Gönderi tarihi:

Sayın evaporit; söylediğiniz yorumlama, ayet: “Hiçbir peygambere savaşta esir almak yakışmaz” biçiminde olsa, doğru olurdu. Böyle söylemiyor. Zaten savaşta esir almamak mümkün değildir, savaşınca esir alırsınız. Ayet esir almayı da yasaklamıyor zaten. Esir fidye, işgücü, cariye ve insan ticareti demek. Ayet bunları da yasaklamıyor. Derdi sadece bunlarla ilgili bu menfaatlere dalıp savaşın bırakılması.

 

Bu da yapılan savaşların savunma değil, saldırı olduğunu kanıtlamaktadır. Savunma savaşında size saldıranları ya öldürürsünüz, ya ölmeyenler kaçarlar. Önemli miktarda bir esir olmaz. Asıl saldırı ve işgal savaşlarında önemli miktarda esir olur. Savunma savaşında esir alınsa da zaten savaş bitmiş, saldırganlar yenilmiş. “Kesin zafer kazanıncaya kadar” kaydını niye koysun? Bu ileri, daha ileri, daha yeni fetihlere demektir. Adamlar bir daha toparlanıp saldırıncaya kadar esirleri sat, fidyeni al. Neyse yap… Konu esir filan değil. Konu, fetihlerden geri kalmak.

 

Zaten dikkat edilirse konu savunma savaşı iddiasından “mazlumları kurtarmak için fetih amaçlı” savaş iddiasına geldi. Yani artık “İslam’da sadece savunma savaşı vardır” tezi çürüdü. Bal gibi saldırı savaşı var. Yeni ülkeler fethetme var. Müslümanlar yayılma, insan kaynaklarını, tarımsal kaynakları ve ticari gelirleri ele geçirme stratejisi izlemişlerdir. Bu amaçla Akdeniz havzasında yayılmışlardır.

 

Megalomanlık konusuna gelirsek: Peygamberler tiranlar gibi davranmazlar. Tiranların cellatları ve zindanları vardır. Peygamberlerin cennet ve cehennemleri, bir de kutsal saygınlıkları. Bu yüzden bir yandan tevazu gösterirken bir yandan varlığın kendileri için yaratıldığını iddia ederler. Elbette din bir öğretidir ve kendisiyle çok büyük çelişkilere düşmemek için adalet, iyilik, dürüstlük emredecektir. Dinin bu olumlu mesajlar verme ve bu yolla taraftar toplama özelliğini göz ardı edemeyiz. Dönemine ve toplumuna göre de son derece etkin olabilmiş. Hatta zaman zaman olumlu örneklemeler oluşturabilmiş de… Niye toptan karalama yoluna gideyim ki? Böyle bir şey yok. Ak – kara kesinliği hiçbir şey için yoktur. Hiçbir şey için olmayan bu kesinliği dinden esirgersem din bağnazlarını eleştirirken din karşıtlığında bağnaz olmuş olurum. Yalnız, eklemeliyim ki; bağnazlık soyutta olur, yapısında var. Karşıt bağnazlığı din bağnazlığı uyarır ve besler. Neyse, din çok önemli bir tarihsel realite elbette. Bunun göz ardı edilmesi olası değil. İnsanlık kültürünü şekillendirmiş en eski ve en etkili araçlardan biri. Diğer araçlar yeni gelişti ve etkileri çok daha geç etkin duruma geldi.

 

Bakalım gelecek nasıl şekillenecek...

Gönderi tarihi:

savaşlar sadece savunma amaçlı değildir... bir kötülük varsa yeryüzünde onu düzeltmekle görevlisiniz.... herkes gücü oranında buna katkı sağlayacak, bireyler birey olarak güçleri yettiğince, sosyal, siyasal ve ekonomik güçlerini kullanacaklar... topumlar da.... devletler de.... gerekirse askeri güç de kullanılacaktır... bu doğaldır ve meşruudur... ama gücünüz yetmeyecekse eğer- geçmişte az yaşansa da - diplomasi yaparsınız, ya da fidye - günümüzdeki ekonomik menfaat anlaşmalarında olduğu gibi - bedel ödersiniz....

Tiran benzetmeniz son derece yanlış..... çünkü tiranların cenneti dediğiniz, yeryüzünde zalimlere has kılınmış, kan ve göz yaşı üzerine kurulmuş bir sahteciliktir, ezilen bir sınıfın gözyaşları üzerine kurulmuş, zulüm düzenidir... bir kısım insanların bu dünya da cehennemleri pahasına cennet oluşturma çabasıdır... Peygamberler ise, ezilen halk yığınlarına gerçek cennetin bu dünya da kurulamayacağını anlatma çabası içindedirler ve tiranlara gerçek cehennem uyarısında bulunmaktadırlar.... benzetmeniz etimolojik olarak şık olmamış sayın demirefe...

 

savaşlarda elbette esir alınır, bu gayet doğal, bunda hem fikiriz...ama amaç fetihlerden geri kalınmaması olmasa gerek, çünkü mantıklı değil... düşünsene savaşın ortasında ''Acele edin esirleri bırakın, salıverin (çünkü öldürülmemişler), hemen mısıra ya da suriyeye gitmemiz gerekiyor'' olduğunu sanmıyorum... Ayette savaşın bırakılmaması istenseydi ''onlar bırakırsa siz de bırakın'' denmezdi değil mi ?

Sayın Demirefe ..

Müslümanların neden savaş yaptıkları konusu beni de çok düşündürmüştü... özellikle bir tanesi vardı ki, onu hiç unutamam... peygamberin gönderdiği elçileri öldürmüşlerdi... ve peygamber arkadaşlarıyla konuştu... bir kaç bin - 3 bin - kişilik bir ordu toplandı... karşılarında 250-300 bin kişilik bir ordu olduğunu bildikleri halde, yola koyulmuşlardı... geri dönmeyeceklerini bile bile gittiler... onların görevi; kul olma, adam gibi adam olma, toplum olma bilinci ile alakalıydı... peygamber onlara şehadeti müjdeledi ve onlar sevindiler, ölüme uçarak gittiler... Mute Savaşından sözediyorum...

hangi ganimet veya maddi çıkar böyle bir savaşın sebebi olabilir ki ?

Çanakkalede ki direnişin tek sebebi, ingilizlere boğazı geçirtmemek mi ? o şehitlerin mektupları okunup dururken, tek bir satırında ganimet işittiniz mi ?

ama atalarımın, bir masumun imdat çığlığı için kendi canlarını feda ettiklerini okudukça, aidiyetimin islam olmasından gurur duyuyorum işte.... Hiç bir ganimet vaadi insanları ölmeleri için bu kadar mutlu yapamaz ... Tanrıya ulaşma ve yakın olma sevdası ancak bunu yaptırabilir diye düşünüyorum...

'' saldırı savaşları '' terimi islami ya da dini kavram olarak kullanılmamalıdır, bu tamamen teknik bir terim olarak kullanılırsa, ancak bu açıdan yorum ve tartışma yapılabilir kanaatindeyim...

bu yüzden, ''Akdeniz havzasına yayıldılar'' cümlenizi yadırgamadım, çünkü, savaşlar insanlarla ilgilidir, insanların yaşadıkları coğrafyalarla alakalıdır... bu tanımlamalara en uygun yer de o dönemde doğal olarak bu bölgedir.. bugün bu tanım değişip petrol bazına evrildiği için ortadoğudur...

savunma kelimesini ''islamın evrensel mesajı çerçevesinde, evrensel sorumluluk alanı içerisinde'' değerlendirirseniz, hiç bir sorun kalmayacaktır....

Gönderi tarihi:

Sayın evaporit, tiran – peygamber arasında benzetme yapmadım, iyi okuyun. “kıyaslama” yaptım. Tiranlar sömürü düzeni kurar, köleleştirir, zulüm yaparlar. Buna karşı çıkmanın bir aracı ve en önemli aracı geçmişte din olmuş.

 

Spartaküs’ün öyküsü meşhurdur. Roma kölelik düzenine başkaldırmış ve gladyatörlerden küçük bir ordu kurmuştu. Bu küçük ordu başlangıçta koskoca Roma imparatorluğu karşısında parlak başarılar elde etti. Fakat kısa sürede içinden çatlamalara uğrayarak dağıldı. Direnmekte ve savaşmakta direnenlerin akibeti kılıçtan geçirilmek oldu ve Roma imparatorluğu gücünü gösterip yeni isyanları düşünenlere ibret olsun diye 6000 kişiyi, Appia yolu boyunca çarmıha gerdi. Kölelerin özgürlük hareketi, köle düzeni karşısında yenildi.

 

Bu mutlak hüsranın nedeni olarak Spartaküs’ün bağlılarını ateşleyecek dini inançtan yoksunluğu gösterilir. Olabilir, ama unutmayalım, bir çok peygamber de başarısız olmuştur. Bence bu tarihsel bir rulet. Koşullar uygun olunca konjonktür ibresi ilerileri gösteriyor. Hani halk arasında “Allah yürü ya kulum demiş” derler ya… Ancak kesin olan bir şey varsa geçmişte ve yakın tarihte din çok önemli bir araç olmuş. Başlangıçta sömürüye karşı çıkmakta olduğu kadar, kısa sürede yeni bir sömürü için uyuşturucu görevi de görmüş. Halen din önemsenmeme lüksü olmayan bir araç konumunu sürdürüyor. İslam da tarihte en iyi çıkış yapan ve hızlı gelişen dindir. Yahudiliğin kayda değer bir yayılışı olmamış, zaten bir ırk dinidir. Hristiyanlık İsa peygamberin ölümüne kadar çok az sayıda üye toplayabilmiştir. Hristiyanlığı bir dünya dini yapan aslında İsa’nın kendisi değil, Roma’dır. Diğer dinlerin savaşla, yayılmakla pek bir işi olmamış, daha çok ahlak öğretisi olmuşlar. Hinduizm, Budizm… vs.

 

Yani İslam dini oldukça ayrı ve farklı duruyor diğerleri arasında. Aslına bakılırsa günümüzde de global stratejilerin en önemli karşıtı durumunda. Yeni dünya düzeninin İslam ile, aslında radikal İslam ile savaştığını görebiliyoruz zaten.

 

Bütün bunlar tarihsel ve güncel konjonktür açısından değerlendirmelerim. İnanç bağlamında, kutsallıklar açısından zaten bakmam. Böyle bakınca ne önemli oluyor biliyor musunuz? “Şu an, şimdi ne yapacağız?” Önemli olan budur. İslam bugün olumlu kullanılabilir bir araç olarak durmuyor. Revizyonist düşünce bunun için çaba gösteriyor ama gelişmemişlik büyük engel. Laik İslam görüşleri var. Türkiye laik modelini yaygınlaştırma. Bu da antilaik İslam ile çatışıyor. Bilim eksikliği hatta karşıtlığı ayrı büyük engel… İslam’ı bilimle bağdaştırma çabaları, ayetlere olmayacak anlam yükleme biçiminde oluyor, bu yanlış. Bilim bilimdir, din dindir. Bilimi yaparsın, olur. İnançtan bağımsızdır.

 

İslam’ın verileri artık kesinleşmiş, yerleşmiş. Güncellenmesi herhangi bir dinden çok daha zor. O yüzden İslam çözüm değil sorun üretiyor. Bunun çözümü bence kutsallık bağlamlarının gevşeyip çözülmesinden geçiyor. Herkes ılımlı İslam’ı “Light” diye ti’ye alıyor ama, ben “light İslam” projesine destek veririm. Çünkü kimseye inançlarının boş, tanrı diye bir şey olmadığını söyleme lüksüne sahip değilim. Hadi faraza söyledim, kimse inanmak zorunda değil. Adam tanrı var diyor şimdi, ne yapayım, kellesini mi uçurayım? Kimisi de diyor light’i normali bütün sigaralar sağlığa zararlıdır. Ey ama canım, sigarayı bile yasaklayamıyorsun işte. Kendi içen içsin diyorsun. Hop diye olmuyor her şey… Şimdi koskoca İslam’ı sigaraya benzetti de denilecek. Bu dinde var ya, tartışma bitmez ben söyleyeyim. O tarafa dönüp bir şey söylesen, bu taraftaki alınır. Bu tarafa dönüp bir şey söylesen o taraftakine yaranamazsın. Bu böyle gider epey zaman…

 

Her şey gibi İslam da evriliyor ve evrilecektir. Bakalım ne yönde? Fakat çok yavaş gidiyor. Önemli ölçüde değiştiğini görmek zor herhal…

Gönderi tarihi:

sayın Demirefe ''Kıyaslama'' kavram olarak içerisinde ''benzetme-benzerlik kurma-illiyet kurma-benzer yönlerini araştırma'' gibi husuları doğal olarak barındırmaktadır. benzerlik kurmadan kıyaslama yapmak mümkün değildir. hukukta buna illiyetini aramak diyoruz. sizin cümlelerinizde de o illiyet çabasını gördüğüm için bunu söyledim..

Spartaküsün yenileceği uzun vadede muhakkaktır, çünkü karşısında sürdürülebilir bir savaş kültürü ve geleneği olan bir devlet vardı... İnanç insanlara direnme gücü ve cesaret verir... Savaşlarda asıl güç HAKLI olmaktır.. meşruuiyet duygusu insanları üstün kılar... Ama Sonuç Allahtandır diye inanırız biz... Bu yüzden ''bir çok peygamber başarısız olmuştur'' tezinizie katılmıyorum...Sayın Demirefe, Peygamberlerin görevi vardır.. O görevi yerine getirmekle emrolunmuşlardır... onlar Tanrının buyruklarını insanlara iletirler ve öğretirler... Zafer kazanmak, fetihler yapmak, devlet kurmak, ordu toplamak ve savaş yapmak gibi görevleri yoktur - birkaç istisnai durum hariç - Savaşta yenilen bir peygamber başarısız demek değildir... Önemli olan görevinizi yapmış olmanızdır, sonuç sizin elinizde olan bir şey değildir, dolayısı ile başarı sonuçla değerlendirilemez... Spartaküs de neticede önemli bir şey yapmıştır... yapılması gereken bir şeyi yapmıştır... Sonuçlar sadece başarıdan oluşturulsaydı, tarih hiç olmayacaktı belki de ....

Bir de şu ifade ''üye toplayabilmiş...'' biraz iğreti duruyor... sanki bir dernek ya da kooperatife üye kaydı yapılıyormuş anlamı katıyor ifaenize... oysa bunu kastetmediğinizi sanıyorum. Din insanlara yaşamın sırrını öğretir...yaratılmış olan varlık alemindeki ilişkileri ve yaratıcılarıyla olan irtibatlarını öğretir... insanlar dilerse öğüt alır, dilerse almaz...

sayın Demirefe, revizyonizm fikrinize biraz farklı yaklaşmaya çalışacağım... şöyle demek istiyorum; islamın revize edilmeye ihtiyacı yoktur, ama belki müslümanların islama yaklaşımlarını revize etmekte fayda olacak sanırım... aslında daha geniş alıp, bütün insanların islamz yaklaşımlarını yenden revize etmelerinde büyük fayda mülahaza etmekteyim. hatta, kuranı yeniden okumakta kendim içinde olmak üzere büyük fayda görüyorum...

islamı bilimle anlamaya çalışma hususunda sanırım çok yakın düşünceler taşımaktayız. islam islamdır, bilim de bilim... islamın bilime ihtiyacı yoktur. ama müslümanların bilime ve bilimsel çalışmalara çok ihtiyaçları var.. bilim adamları bilimi insanların inançlarına müdahale aracı olarak görmedikleri sürece müslümanlar da bilimi inançlarına payanda etmeyeceklerdir.

Sayın demirefe ''İslamın verileri kesinleşmiştir, güncellenmesi zor'' sözünüz biraz kapalı geldi açmanızı rica edeceğim... Verilerin kesin olması ile güncellenme arasında bağ kuramadım.. neyi kastettiğiniz anlaşılmıyor..

İslamın hayata dair verileri elbette kesindir... İslamın hayata ilişkin temel ilkesi ADALET tir... yeryüzünde adaleti egemen kılmak için bazı kurallar ve düzenlemeler getirmiştir ki, bu kurallar ve düzenlemeler, hedeflenen yaşam kalitesi için zaman ve şartlara göre yenilenebilir, güncellenebilir... güncelleme terimini hukuki bir karşılık olarak (İçtihat = Yorum = görüş ) değerlendirmek istiyorum... Tanrı yaşama dair temel bir ilke koyup, bu prensipler etrafında bir YAŞAM ŞEKLİ oluşturuyor... bu şekil evrenseldir ve zamanlar üstüdür.. Oysa bu şekli oluşturmak için yapılan kurallar ve düzenlemeler sabit-değişmez değildir... ihtiyaçlara ve değişken durumlara göre yeniden yorumlanabilir ve uyarlanabilir.... İşte bu yeniden ki; sizin deyiminizle güncelleme, dediğimiz şey METOD dur... yani temel ilke dediiğimiz o hedefi- yaşam şekli - gerçekleştirmek için gerekli düzenleme ve kuralları uygulama, yani pratiğe aktarmanın usulü ve şekli bir metodu gerektirir... Bu güncelleme metodu peygamberlerin öğretisinden başkası değildir aslında... Onlar müslümanlara nasıl güncelleme yapılacağını öğretmekle görevlidirler ki, biz buna ıstılahta SÜNNET - uygulama-pratiğe aktarma-uyarlama- diyoruz... o dönemin şartlarında ve o günün koşullarında Tanrının Adaletini sağlamanın metodunu peygamberden öğreniyoruz yani....bu yüzden İslamın güncellenme sorunu yoktur... müslümanların böyle bir sorunu olduğuna katılabilirim ama...

Lıght İslam tanımına katılmıyorum... İslam islamdır.. Ama müslümanların Lıght ı olabilir denilirse belki kabul edilebilir.... İslam evrilmiyor.....buna da katılamam... ama müslümanlar evrilebilir, çevrilebilir, devrilebilir, gevrilebilir, kevgire bile dönebilirler, ama ,islam asla...

Gönderi tarihi:
sayın Demirefe, revizyonizm fikrinize biraz farklı yaklaşmaya çalışacağım... şöyle demek istiyorum; islamın revize edilmeye ihtiyacı yoktur,

 

 

 

İslamın hayata dair verileri elbette kesindir... İslamın hayata ilişkin temel ilkesi ADALET tir... yeryüzünde adaleti egemen kılmak için bazı kurallar ve düzenlemeler getirmiştir ki, bu kurallar ve düzenlemeler, hedeflenen yaşam kalitesi için zaman ve şartlara göre yenilenebilir, güncellenebilir... güncelleme terimini hukuki bir karşılık olarak (İçtihat = Yorum = görüş ) değerlendirmek istiyorum... Tanrı yaşama dair temel bir ilke koyup, bu prensipler etrafında bir YAŞAM ŞEKLİ oluşturuyor... bu şekil evrenseldir ve zamanlar üstüdür.. Oysa bu şekli oluşturmak için yapılan kurallar ve düzenlemeler sabit-değişmez değildir... ihtiyaçlara ve değişken durumlara göre yeniden yorumlanabilir ve uyarlanabilir.... İşte bu yeniden ki; sizin deyiminizle güncelleme, dediğimiz şey METOD dur... yani temel ilke dediiğimiz o hedefi- yaşam şekli - gerçekleştirmek için gerekli düzenleme ve kuralları uygulama, yani pratiğe aktarmanın usulü ve şekli bir metodu gerektirir... Bu güncelleme metodu peygamberlerin öğretisinden başkası değildir aslında... Onlar müslümanlara nasıl güncelleme yapılacağını öğretmekle görevlidirler ki, biz buna ıstılahta SÜNNET - uygulama-pratiğe aktarma-uyarlama- diyoruz... o dönemin şartlarında ve o günün koşullarında Tanrının Adaletini sağlamanın metodunu peygamberden öğreniyoruz yani....bu yüzden İslamın güncellenme sorunu yoktur... müslümanların böyle bir sorunu olduğuna katılabilirim ama...

 

 

Lıght İslam tanımına katılmıyorum... İslam islamdır.. Ama müslümanların Lıght ı olabilir denilirse belki kabul edilebilir.... İslam evrilmiyor.....buna da katılamam... ama müslümanlar evrilebilir, çevrilebilir, devrilebilir, gevrilebilir, kevgire bile dönebilirler, ama ,islam asla...

 

Aynen kuran gibi çelişkili

 

İlkönce islam revize edlimez diyorsunuz

 

sayın Demirefe, revizyonizm fikrinize biraz farklı yaklaşmaya çalışacağım... şöyle demek istiyorum; islamın revize edilmeye ihtiyacı yoktur.İslamın hayata dair verileri elbette kesindir

 

 

Bunu söyleyen bir insanın tek kelime bile etmemesi ve nokta koyması gerekirdi.

 

yeryüzünde adaleti egemen kılmak için bazı kurallar ve düzenlemeler getirmiştir ki, bu kurallar ve düzenlemeler, hedeflenen yaşam kalitesi için zaman ve şartlara göre yenilenebilir, güncellenebilir... güncelleme terimini hukuki bir karşılık olarak (İçtihat = Yorum = görüş ) değerlendirmek istiyorum... Tanrı yaşama dair temel bir ilke koyup, bu prensipler etrafında bir YAŞAM ŞEKLİ oluşturuyor... bu şekil evrenseldir ve zamanlar üstüdür.. Oysa bu şekli oluşturmak için yapılan kurallar ve düzenlemeler sabit-değişmez değildir... ihtiyaçlara ve değişken durumlara göre yeniden yorumlanabilir ve uyarlanabilir...

 

Kesinlik mesinlik kalmadı,bir sürü laf kalabalığı ile yine kendiniz islamı revize ettiniz.Bizde zaten buna lıght islam diyoruz.

 

Lıght İslam tanımına katılmıyorum... İslam islamdır.. Ama müslümanların Lıght ı olabilir denilirse belki kabul edilebilir.... İslam evrilmiyor.....buna da katılamam... ama müslümanlar evrilebilir, çevrilebilir, devrilebilir, gevrilebilir, kevgire bile dönebilirler, ama ,islam asla...

 

Sen istediğin kadar katılmıyorum de yukarıda yaptığın açıklama bal gibi light islamdır.

 

istersen bir daha oku kendi yazdığını.

 

yeryüzünde adaleti egemen kılmak için bazı kurallar ve düzenlemeler getirmiştir ki, bu kurallar ve düzenlemeler, hedeflenen yaşam kalitesi için zaman ve şartlara göre yenilenebilir, güncellenebilir... güncelleme terimini hukuki bir karşılık olarak (İçtihat = Yorum = görüş ) değerlendirmek istiyorum... Tanrı yaşama dair temel bir ilke koyup, bu prensipler etrafında bir YAŞAM ŞEKLİ oluşturuyor... bu şekil evrenseldir ve zamanlar üstüdür.. Oysa bu şekli oluşturmak için yapılan kurallar ve düzenlemeler sabit-değişmez değildir... ihtiyaçlara ve değişken durumlara göre yeniden yorumlanabilir ve uyarlanabilir...[/
Gönderi tarihi:

sayın evaporit

mükemmel bir yazı..her cümlesine katıdığımı belirtmek isterim...elinize yüreğinize sağlık.. selamlar...sevgiler...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.