Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2005 Aşk için Aşk için bahar.Tehlike her yerdedir...Vuruluverirsin hiç ummadığın birine.Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak gibi aldatır seni.Bahardan sonra yaz gelir...Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları.Bence öyle basit değil.Henüz silinmedi hiçbirinin yarası benden.Aşk gitti ama acısını bıraktı, iz kaldı.Güz aşkları mevsimine dönünce dönence, pencereye sinmiş insanlar gelir gözümün önüne.Ve yavaş yavaş görünürler etrafta.Kimi yaza girerken terk ettiği aşkını, kimi yaz aşkını düşünür.Kimi ayrılık planlar ama hala yüreği yanar.Kimi terk edilmişliği sindirmeye çalışır.Çok azdır taze aşk yakalayan. Sanki bir doğum öncesi ölüm gibidir.Sonra kış gelir.Kimi yüzsüzler yazın hiç aldatmamış gibi eski sevgilisine döner;kimi sadıklar kavuşur...Kimi yalnızdır, kimi yorgun...O yorgunlar için kış uykusu başlar...Belki de taze baharlara, taze aşklara enerji depolarlar...Aşk dört mevsimdir herkesin sözlüğünde.Ama nedense bana bu anlattıklarımı çağrıştırmaz.Saçmaladım belki de bir paragraf boyu.Yalan attım.Aslında doğru olsalar bile yalanlardı çünkü, hissetmediklerimi yazdım.Ezbere konuştum.Aşk , kelimesi içimde gebe olduğum bir kelimedir.Her duyuşumda doğum sancısı çeker,doğuramam.Ama gözlerimin önüne o gelir.Sadece bir bakışına karın ağrıları, suyla yatışmalar.Bir tebessüme ömür bulmak.İtiraf.Saatler süren telefon konuşmaları.İlk duygular, çocuksu güzellikler.Ve sonra..... Nefessiz kalmacasına ağlamalar.Izdırap çığlıkları...Kış..Kış..Kış..... Azap....Ve sonunda doğan gün....Hemen her mevsim aşık olmuşumdur birilerine....Hatta sonbaharda bile...Ama onca ufaklı büyüklü sevda içinde, böylesine derinde var olan,böyle yaktı mı iz bırakan, bu kadar çaresiz bırakan,bu kadar arzu illetine hasta eden,bu kadar dizginsiz, sorgusuz,başına buyruk,acımasız, bu kadar bugünsüz sevda görmedim.Ve işte hiç biri böyle koyup,böyle yıkıp gitmedi.Ondan önce hiç biri içimden bir şey götürmemişti.Ondan sonrası zaten götüremez çünkü, götürülecek bir şey kalmadı..İşte o insan, beni aşka karşı böyle kelimesiz böyle hayretli, böyle çaresiz, isteksiz bırakıp gitti..Şimdi ben nefretten bile aciz isem bana bir şeyler borçlu.İçimden söküp aldığı bir şeyleri.Bana beni borçlu.Herkesi seven o sersem yüreğimi..Benden alıp kaçtığı o masum kızı borçlu.Bana bir dün, birde yarın borçlu.Benim ne günahım vardı da aşk için üç kelime etmekten aciz kalacaktım.Benim ne günahım vardı da her mevsim başka meyve yemek varken iştahsız kalacaktım.Yoktu elbet günahım..Onunda yoktu ya..Öfkem susmama engel...Ama ikimizin de suçu yoktu...Suçlu yoktu..Benim mevsimim sonbaharsa, yaza,kışa, bahara dönmez...Benim gibilerin nasibi pencere önüne sinip, mazide yaşamak,kendinle kanlı bıçaklı düellolar yapmak...Kendinle savaşmak ,hırpalamak...Yaptığının farkına varıp ,bir de üstüne onun için cezalandırmaktır. Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2005 Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol... Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüreğim sana armağan... Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına... Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı... Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su... Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları... Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını.... Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla. İşte o zamandan beridir ki: Ateş sudan, su ateşden kaçar olmuş.. Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini Sadece ateş alır olmuş... Ç.S Alıntı
Φ DELETERİOUS Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Aşkı için ölen kadın... Bugün bir cenaze töreni var... Gencecik yaşında, daha 40'ında beyin kanserinden hayata veda eden araştırma görevlisi Ayperi Günan'ın cenazesi kalkacak bugün... Ölüm acıdır!.. Hele 40 yaşında gelen ölüm daha da acıdır... Sonunda daha yaşanmamış, bitirilmemiş, yarım kalmış bir hayat vardır... Oysa, ölünün evinde, iki gece önce, şaraplar içilmiştir... Evde matem havası değil, düğün havası esmiştir... Yukarıdaki düğün kutlanmıştır... Bir ölümün mateminden çok, yukarılardaki bir düğünün merasimi yapılmıştır... Bu nasıl şey böyle dediğinizi duyar gibiyim... Anlatayım... Bundan iki yıl önce, Ayperi'nin o sırada 44 yaşında olan gencecik kocası bir tatil dönüşü, vücudunda kızarıklıklar çıktığını görür... Üzerinde aşırı yorgunluk hali vardır... Hastaneye check-up'a giderler... Safradaki tümör, vücudu sarmış, beyne bile sıçramıştır... Doktorlar, hastayı yatırmadan kaldırırlar... 8 hafta ömür biçerler... 8 hafta sonra öleceğini söylerler... Onlar 1996'da evlenmişlerdir... Bu olay olduğunda 7 yıllık evlidirler... İkisi de taze aşk acısından çıkmışken, bir arkadaş toplantısında tanışmışlardır... Geçmiş aşkları küllenmediğinden, hemen aşık olamamışlardır... Önce birbirlerini sadece sevmişlerdir... Geçmiş aşk acılarını paylaşa paylaşa, birbirlerine yaslana yaslana aralarında müthiş bir aşk doğmuştur... Onlar evlenmeden önce değil, evlendikten sonra birbirlerine aşık olmuşlardır. Tam 7 yıl, en güzel yılbaşı partilerini onlar evlerinde vermişlerdir... Meşhur yılbaşı partilerine katılan arkadaşları, onları sadece ve sadece pazar günleri hazırladıkları krep esnasında, "Ne kadar süt koyalım" sorusu yüzünden tartıştıklarına şahit olmuşlardır... Onun dışında aşk acılarından doğan bu büyük aşkta 7 yıl hiçbir kavga hiçbir gürültü olmamıştır... Görenlere parmak ısırtan bir sevgi, birlikte yaşanan ve yaratılan güzellikler, birbirini tamamlayan hayatlar vardır ilişkilerinde... Engin Günan, Güney'deki yaz tatili dönüşü aldığı o haberin ertesinde 7 hafta sonra kanserden ölmüştür... Doktorların biçtiği 8 haftalık ömrü bile yaşayamadan, 7. haftada biricik aşkına elveda deyip sonsuzluğa uzanmıştır... Ne olduysa ondan sonra olmuştur... Tatilde beraber yüzdüğü, beraber dans ettiği ve seviştiği kocasını sadece 7 hafta sonra, sonsuzluğa uğurlayan Ayperi bir daha kendine gelememiştir... Her gün Allah'a yalvarmaya başlamıştır... - "Beni de aynı hastalıktan aynı zamanda al götür Allah'ım... Sevdiğimin yanına alıver Allah'ım..." 38 yaşında kocasını kaybeden Ayperi, neredeyse bitkisel hayata girmiş, hayati motivasyonlarını kaybetmiştir... Tek bir motivasyonu vardır... Ettiği duadır: "Beni de aynı hastalıktan götür Allah'ım... Sevdiğimin yanına alıver Allah'ım..." Bu yakarışlardan 2 yıl sonra, Ayperi baş dönmesinden doktora gitmiş ve yapılan muayenede, beyninde tümör çıkmıştır... Ayperi ameliyat edilmiş, ancak 3 ay sonra aynı tipteki tümörün beynin 5 yerinde birden çıktığı ve önlenemez hale geldiği tespit edilmiştir... Ve önceki gün Ayperi Hakkın rahmetine kavuşmuştur... 2 yıldır her gün sürdürdüğü haykırışları yukarılarda bir yerlerden mi duyulmuştur? Beyin o kadar istemiştir ki, kendi kendine mi gerçekleştirmiştir... Bilinmez... Ama Ayperi sadece 2 yıl sonra istediği gibi, istediği hastalıkla ölmüş ve kocasına kavuşmuştur... İnanılmayacak kadar sürrealist olay, inanılacak derecede realite olmuştur... Şimdi ölü evinde matem değil, düğün merasimi vardır... Onlar gökyüzünde bir yerlerde birlikte krep yapıyorlardır... Muhtemeldir ki krepe ne kadar süt koyacaklarını tartışıyorlardır... ( Reha Muhtar-Sabah, 22.12.2005 ) Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 NE AŞKTAN NE UMUTTAN KAÇILIR Umut beni hiç terk etmedi... Her akşam, karanlık inerken ışığın son kez gülümseyişi gibi yanımda kaldı hep. Keder, yorgun bir dağ gibi üzerime yıkıldığında, yeni şiirler kadar taze sabahlarda cesaretim oldu, sevgilim oldu umut. Bazen hayallerinizi bile yakıp geçen öyle anlar olur ki, hayatın size ihanet ettiği en zalim yüzüne, rengine, kokusuna dokunup ağlamak istersiniz. Rüyalarımızın "cam kuşları" bahçemizi terk ederse hayatın aşka bakan yüzünde kara güller açar, kederlendiren zehirler karışır umutlarımızı... Aşk acısı çekenler de, katiller de ölür sonunda. Ama ne aşktan ne de ölümden kaçılır. Nedense insanlar en çok kendi hayallerinden ve umutlarından korkarlar. Umuda ve ölüme en yakın oldukları anlarda merakla korku birbirine karışır, hem kendi içlerine, hem de umuda bir adım atıp sonra geri çekilirler. En çok da kendi "rüya bahçeleri"nden korkarlar. Umuttan kaçarak umudu yakalamak ister herkes ve herkes yanmaktan korktuğu aşkı kovalar... Eğer, hayatımızda hayatınızdan başka değerli bir şey yoksa, umutlarınızı "cam kuşları"yla yeni hayallere uçurmak zorundasınız. Eğer, katillerle, zorbalarla hayatınız üstüne yaptığınız bütün anlaşmaları yırtmazsanız, bir uçurumdan uçarak geçersiniz çıldırmanın kenarından. Eğer, ölümle hayat arasında yüzen parçalarımızı yalandan ve ihanetten kurtaramazsak, aşk da umut da terk eder hayallerimizi. Umut beni hiç terk etmedi, ama hiç kimseye de gülümsemedi... Ne kederlere, ne sevinçlere kardeş olduk, ne de hayatımıza yeni sırlar ekledik. Artık ne melale aşinayız, ne de kardelenlere kardeş olan genç kızların çalınmış hayalleri var şiirlerimizde... Kimse, aşklarımıza neden ateş edildiğini, kardeşin kardeşi neden öldürdüğünü bilmiyor. Hiçbir şey yerli yerinde değil, herkes aynı karanfilde bir başka hüzünle yanıyor. Mehmet OCAKTAN Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Yüzün güneşe bakardı, güne bakanlar kıskanırdı. Zaten sen bakmasan güneş parlamazdı. Ben senin yüzüne hayranlıkla bakarken gözlerin bir sevdayı anlatırdı. Ben o sevdanın tutkunuydum ve bir sevda ancak böyle tutkulu yaşanırdı. Hüznün karanlığına teslim gecelere, senin varlığınla direnirdim. Varlığın beni çoğaltırdı. Ne kadar çoğalırsam aşkım o kadar büyürdü ve aşk sadece senin adınla vardı. Elimde ki birkaç umut kırıntısını her gün; ama yeniden her gün yeniden besteleyip bitmeyen bir aşk senfonisine dönüştürürdüm her notası seni anlatırdı. Sen duymazdın ama dinleyen herkes seni anlattığını anlardı.. Günler solar, mevsimler değişir, zaman delice akardı.yalnızlık bir kılıç olup yüreğime saplanırdı. Sensizliğe günce yazıp kimsenin bulamayacağı yerlere saklardım.sensiz olduğum bilinsin istemezdim. Çünkü bu yürek sadece seninle atardı. Ağlardım, kimse görmezdi. Gözyaşlarım içime akardı. Seni özlemek bir fırtınayı andırırdı. Fırtınalar içinde sevda ağaçlarını kökünden kopartırcasına sallardı. Her seferinde bir yolunu bulup ağaçlarımı kurtarırdım. Bu yüzden benim sevdam yıkılmazdı. Aşkın yarını yoktu; bizim beklediğimiz hep yarındı. Bu ne sana nede bana uyardı; ama çaresizlik elimizi kolumuzu bağlardı. Hayata isyan ederdim isyan tek arkadaşımdı. Bu sevdayı yaşamak ayakta tutmak kolay değildi, yorardı, yinede şikayet etmezdim. Çünkü senin için her şey göze alınırdı. Hain değildim ben, seni aldatmadım. Beynim de yüreğim de seninleyken bir başkası bana sadece yabancıydı. Ben yabancılara teslim etmedim kendimi, kimsede beni teslim alamadı. Mükemmel değildim ben, hatalarım vardı. Ama hatalarımı fark edip düzeltmeyi bilirdim. Yaptığım en ufak bir hata seni biraz incitse beni yıkardı.. Şimdi ’gittim’ diyorsun öyle mi? Hiç kalmadın ki benimle gidesin.. benimle kalan hep yalnızlıktı. Olmayışının hiçbir önemi yok. Bir tarafında hep sen olsan da benim aşkım bağımsızdı hayatta hep tatlı anlar yoktur ya, nasıl yaşadıysam seni, acıyı da yaşamayı bilirim ben. Aslında çok da üzülecek bir şey yok. Çünkü bu aşk baştan sona imkansızdı…… Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 SEVECEKSEN BÖYLE SEV Acıları kurutmalısın,yüreğindeki sayfalarda. Umut olmalı,heyecan olmalı kahverengi gözlerinde Hüzünlerden kederlerden uzak olmalısın Hayat bulamlısın ,huzur dolmalısın İşte yaşamak bu,nefes almak bu demelisin Gözlerimi düşündükce daha fazla sevmelisin Bende seni senin gibi öyle sevmeliyim. Korktuğumda sıkıca sarılabilmeliyim sana, Üşüdüğümde soğuktan titredğimde Sen ısıtmalısın beni yüreğinle Çocuklaşıp ağladığımda okşamalısın saçlarımı, Tesellim olmalısın tesellin olmalıyım. Yüreğinde merhamet düşüncelerinde vicdan olmalı, Bütün güzelliklere kalbinde yer açmalısın. Düşenlerin dostu,gülenlerin huzuru Ağlayan herkesin umudu olmalısın. Yağmurlar gibi yağmalısın,bir adım gelene, Şimşekler gibi çakmalısın,karanlıkta gezene Güneş gibi doğmalısın,garibanın gönlüne, Yıldırım gibi düşmelisin,zalimlerin üzerine Sen hep böyle olmalısın. Ben seni sevdiğimden gurur duymalıyım Acılara gülümseyebilmelisin Hayat denizinden attığın her oltaya Gülücükler takılmalı,umutlar yakalamalısın, Umutların bugün doğmuş bebek gibi olmalı Geçen her zaman büyütmeli onları Bazan küçük bir tebessümün yaşatmalı beni Bazanda koca bir yürekten akan sevgin. Sevdamız sınırsız ve ölümsüz olmalı Biz toprak olsakta sevgimiz dillerde dolaşmalı. Ne varsa hayata dair paylaşmalısın benimle Acolarını,sevinçlerini vede korkularını bilmeliyim. Gözyaşlarımızı gizlemeden ağlayabilmeliyiz, Sevinçlerimizi paylaşıp gülebilmeliyiz, Korkularını anlatmalısın hiç çekinmeden Korktuğunda hiç kimselerin bilmediği sığınağın olmalıyım. Korkuları birlikte yenmeliyiz. Sevmediklerini söyleyebilmelisin bana, bende sana İçimde olmalısın yanımda yoksan bile Hissetmeliyim varlığını fizanda olsan yinede Tutkunsam,yanıksam sevdalıysam sana Bedeli ölüm olmamalı, yaşatmalı beni Senin vazgeçilmezin ben olmalıyım Sende benim vazgeçilmezim olmalısın Paylaşmak istemediğin tek varlık ben olmalıyım Sen paylaşılmazım olmalısın Beni herşeyimle kabullenmelisin ben buyum,böyleyim diyebilmeliyim korkusuzca Hüzünlendiğimde huzur bulduğum kucak, Mutluluğumda sarıldığım beden olmalısın. Bütün şarkılarım sana hitap etmeli İç çekmelerimin nedeni Şiirlerimin ilhamı Bütün sohbetlerimin konusu sen olmalısın. Bir anda dört mevsimi yaşatmalısın bana. Sevginle kış ortasında baharı getirmelisin, Beni düşündüğünde güneş doğmalı şehre Birdaha asla batmamalı. Bedenimdeki bütün hücrelerimde sen olmalısın. Damarlarımda sen dolaşmalısın, Damarlarında dolaşmalıyım kan yerine Hücrelerinde hissetmelisin beni bende seni Canım olmalısın sen yaşatmalısın beni Canın olmalıyım ben yaşatmalıyım seni. sen ve ben olmamalı Türkçe'de ve diğer dillerde, Biz olmalıyız yalnızca biz Tek yürek, tek beden,Tek can olmalıyız. Ben beni, sende yaşamalıyım Sende seni,bende yaşamalısın. Masallar anlatmalısın aşka dair, Sevdalar işlemelisin yüreğinle yüreğime Ayrılık kelimesi geçmemeli sözlerinde Sen saçlarımı okşarken yanımdayken bile, Yüreğimdeki denizlerden,hasret şiirleri haykırmalıyım Bütün çılgın dalgalar,fısıldamalı kulağına Kahverengi gözlerin yaşamamın tek nedeni olmalı Saçların rüzgar olup göyaşlarımı kurutmalı Uzaklardada olsak düşünmemeliyiz mesafelerle ayları Zaman kavramı olmamalı içimizde Sevgimiz büyümeli sığmamalı yüreğimize Taşmalıyız ırmaklar gibi Coşmalıyız ilkbaharda dereler gibi Çöllerde Vaha olmalıyız Bozkırlar sevgimizle yeşile dönmeli Gözlerin karanlıkta ışığım olmalı Sözlerin bilinmezliklere uçurmalı Bulmacaların olmalıyım Beni sen çözmelisin İpuçların olmalıyımki,rahatlayabilesin Benim olmalısın benimsin diyebilmeliyim. Senin olmalıyım,benimsin diyebilmelisin. Bütün duyguların bende yoğunlaşmalı Seviyorsan tek sevdiğin ben olmalıyım Kızabilmelisin bana bağırıp çağırabilmelisin Küsebilmelisin bana, arasıra çekip gitmelisin. Geri bana gelebilmelisin Yenebilmelisin gururunu Sevdiğini defalarca söylemelisin Nefretini bütün açıklığıyla haykırmalısın Sitem etmelisin edebilmelisin bana Öfkeni yenebilmek için tokat bile atabilmelisin Seni herhalinle sevebilmeliyim. Kölemdir diye tanıtsanda dostlarına Başım dik ve gururla evet kölenim diyebilmeliyim eziyet etsende bana, ben seni sevdiğimi söyleyebilmeliyim. Bir damla suyu bir parça ekmeği Oturup katıksız yemeliyim senle Kimseler bilmemeli açlığımızı bile Sana ve bana ait ne varsa paylaşmalıyız senle verdiklerinle değil yalın halinlede Sevmeliyim hissetmeliyim seni. Düşüncelerinde yalnızben olmalıyım Hayalimle yüreğini ben süslemeliyim. Gözlerindeki aşk kıvılcımıyla yalnız ben yanmalıyım. Vede benim ateşimle sen yanmalısın Yüreğinle sarmalı,gözlerinle ısıtmalısın Tenime her dokunuşunda ben inlemeliyim Sen hiç tatmadığın kadar haz almalısın Ve hiç bir zaman doymamalısın bana bende sana doymamalıyım İhanetlerini aldatmalarını bilmeliyim Açıkca söylemelisin bana Bugün A şahsi ile seviştim diyebilmelisin Fakat o an hayalinde ben olmalıyım Öptüğün o tenin kokusunda hissetmelisin beni Bedenine sahip olmalı o her kimse yüreğin vede aldığın haz bana ait olmalı Senleyken korkmamalıyım ölümden bile Senin gibi mert senin gibi erkek olmalıyım Yiğitliğin destanını öğretmelisin bana Sonra cahilliğimi yüzüme vurmamalısın Git dediğinde surat asmadan gitmeliyim Kal dediğinde ateşinle daha çok yanmalıyım. Yüreğimden gelen sesle erkeğimsin diyebilmeliyim Böyle sevmelisin beni,bende seni Senin ruhun bende olmalı Benim ruhum sende sen öldüğünde bende yaşamamalıyım İşte bitanem böyle sevmelisin beni bende seni Kabülümsün, Vazgeçilmezlerinle, Olmazsa olmazlarınla, bende senin kabulünsem, Hazırım... Hazırım senle tüm savaşlara.... Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Bazen içinde fırtınalar koparken bile bunu belli edemezsin….. içinde bunu dışarı vurmak için amansız bir istek ve telaş duyarsın ancak bir türlü buna cesaret edemezsin……. aslında ilişkilerin uzun süreli olması şart değil, zamana ve yaşananlara bağlı herşey.. doğasında ve mecrasında seyredecektir zaten. fakat nedense her zaman bir bitiş ve erken bir son korkusu yaşar insan….. gönül serüvenleri her iki tarafında yüreğini ortaya koyduğu, bütün maneviyatıyla soyunduğu bir ilişkidir …. bu nedenle bazen bu bitiş telaşı ve korkular kişilerin gerçeklerini ortaya koymaktan alıkoyar. ve istenen ve hayal ettiğimiz ilişkiyi yaşayamayız maalesef…… sevda serüveni zor bir yolculuktur, nerede başlayacağı ve ne zaman biteceği hiç belli olmaz…. bazen kendini en korunaklı limanda hissettiğin de ne olduğunu anlayamadan, bir anda bir kasırgaya tutulabilirsin ….. güvenmişken ve emin olmuşken sevdandan, hiç beklemediğin bir anda yapayalnız kalabilirsin. ya da öyle bir halet-i ruhiye cenderesi içine girersin ki; mecburiyeti olan bir nedenle aniden gitmen gerekebilir….. günün, dününe uymaz bazen, kaprislerin,kıskançlıkların,öfke patlamaların bütün sınırlarını zorlar …. bazen bir ilişkide kendine çok güvenirsin, bazen de savunmasız bir çocuk gibi çaresiz kaldığını hissedersin………. bazen de sevginin,aşkın,hazzın en görkemlisini yaşarsın kısacık ve beklenmedik bir anda…. ancak acılar ve hüzünlerde aynı seyri izler, zaten sevdanın tadı da bundandır………….. bazen kaçıp bildik güvenli limanlara sığınmak istersin…. sevdanın sığ denizlerinde dolaşmak ister canın… ama hemen ardından oraların artık sana göre olmadığını anlar derin bir hüznün kollarında bulursun kendini………….. sonuçta; aşkın kendisi aykırıdır. her türden kuralın dışında kendi doğasını inşaa eder ve orada yaşanır aşk………… belki biten bir aşkı yaşarken bile çekilen onca acının bir nedeni de budur işte….. senin aykırılığında derin bir ilişki yaşanıyordur, ve acı kaçınılmaz olarak yol arkadaşı olacaktır sana….. ancak şu da bir gerçektir ki; acılardır,hüzünlerdir,ayrılıklardır aşkı aşk yapan……. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.