Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Yerde kalan 'Ata'nın kanıdır'


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Çocuk hayretle bakıyor, şaşkınlıkla soruyor;

 

-Senin elin kanar mıydı?!

Kanamazdı...

 

Atatürk'ün, bahçesini düzenlerken, güllerini okşayıp severken, dikenleri ellerine batsa da, kanatmamış canını acıtmamıştı asla...

 

Galiçya"da ,Trablus'ta, çöllerde, Çanakkale'de ve dahi “Kurtuluş”ta, cephelerde de...

 

Dolmabahçe önüne demirleyen işgal gemilerine bakarken de, kanı akmamıştı, çünkü o bütün ışığı ile oradaydı ve oradakilerin “Geldikleri gibi gitmeleri” için ayaktaydı...

 

Kanı neden aksındı, inançları varken...

 

Zaferden sonra, cumhuriyeti planlarken, karşısına dikilen ve kazanılan zaferi Padişah'a sunmayı teklif eden “Arkadaşları”nın atakları bile “Kanatamamıştı” O'nu...

 

İşte o arkadaşlarının da içerisinde bulunduğu, bir takım gericinin, ayak oyunları çevirerek TBMM'ye seçilmesini, böylece devletin başına geçmesini engellemek isteyen atakları da vız gelmiş, Ata"yı “Kanatmaya” yetmemişti.

 

Aslında, işte bu yüzden sağlığında, ne çocuk ne büyük hiçbir kimsenin aklına gelmemişti gelmezdi O'na “Aaaa senin elin kanar mıydı” diye sormak...

 

Bilirlerdi ki ; Gül bahçesindekiler...

“Kanamazdı...”

 

11 Kasım 1938... İşte Atatürk'ün kemiklerinin sızlamaya başladığı, ızdırabı hissettiği tarih budur!..

 

Missouri Zırhlısı 1946 yılında Boğaz'a demir attığı zaman...

İşte o zaman, ben eminim ki Atatürk'ün yüreği kanamaya başlamıştır...

 

Sonra?..

Sonrası çorap söküğü gibi!..

 

Gençliğe hitabında altını çizdiği bütün uyarılar... Her kelime, tek tek gerçekleşmeye başladıkça, Büyük Atatürk'ün ruhu da kan revan içerisinde kalmaya başlamıştır...

 

Ebediyete akıp giden her on yılda, ilke ve inkılaplarının üzerinden silindir gibi geçildikçe...

 

Atatürk'ün, Rasattepe semalarından süzülen kanı, bir ilahi uyarı olarak tepeden serpilmesine rağmen, ülkeyi kuşatanların kurduğu menfaat zırhını delmeye yetmemiştir...

 

Ve artık...

İçinden geldiği “Peygamber ocağı”ndaki çocuklarını kurşunlayan çakalların temsilcileri...

 

Kurduğu Cumhuriyet'in Büyük Millet Meclisi'ni basmış, Atatürk'ün kürsüsünü ele geçirmiş, kurduğu devlete, kendi bağrında meydan okur hale gelmişlerdir!..

 

Atatürk,çocuklarının “Yerde kalan” kanlarını, semadan kanlı gözyaşları dökerek izlerken, “Vazifeye atılmak için” görev verdiklerinin sadece konuştuklarını görüp daha da kahır içerisindedir...

 

Yerde kalan “Atatürk"ün kanı”dır...

Sağlığında, eline hiçbir dikenin batmaya cesaret edemediği Atatürk...

Şimdi...

 

Ruhu, taciz olmuş bir vaziyette, bir kan gölünün içerisinde yatmaktadır...

Mirasını talan edenler sayesinde...

Hangimiz masumuz?!!

Anladın mı çocuk!!?.

 

Behiç Kılıç / İnternet haber

Gönderi tarihi:

Sevgili Muki

Öyle güzel yazmışsın ki insan okurken yüreği sızlıyor, burnu yanıyor ve gözleri yaşarıyor..

Yüreğine sağlık...

 

Gül bahçesinde, günümüzün GÜL bahçesi'nde eli yüreği kanıyor....

Gönderi tarihi:
Sevgili Muki

Öyle güzel yazmışsın ki insan okurken yüreği sızlıyor, burnu yanıyor ve gözleri yaşarıyor..

Yüreğine sağlık...

 

Gül bahçesinde, günümüzün GÜL bahçesi'nde eli yüreği kanıyor....

 

 

*********************

 

bu reklamı bende izledim

bazı izleyenler ağlamakdan helak olmuş ???

niye ağlıyolarsa heralde atanın eline diken battı diye ağlıyolar

her neyse bunlar tefferruat asıl mevzuya dönecek olursak burda bi takım kemalistlerin ezberinin bozulması gerektiği

kanaati oluştu bende

hiçde öyle GÜL'E gönderilmiş bi mesaj içeriği göremedim ben reklamda gül budamayla güle dikkatli ol budarız mesajı göndermişler :D (Behiç Kılıça göre)

yerdede taş vardı heralde insanımıza Erol Taş gibi kötü insan olmyın mesajıda içeriyor :D

neyse bu saatten sonra ben susayım engin ardıç konuşsun

 

İşte yetmiş yıldır o reklam filmindeki çocuk gibi davrandınız hepiniz...

 

Aaa, senin eline de diken batar mıydı Atam? Aaa, senin parmağın da kanar mıydı Atam?

 

Aaa, sen de üşür müydün Atam? Sen de yorulur, sen de acıkır mıydın Atam?

 

Sen de âşık olur, sen de rakı içer miydin Atam?

 

Sen de sever, kızar, kavga eder, üzülür müydün Atam?

 

Laf aramızda, şu “m”yi birleşik mi yazacağız yoksa kesme işaretiyle mi Atam?

 

Sen de evlenir, boşanır mıydın Atam? Senin de bir kızkardeşin, üvey baban, üvey kardeşlerin olabilir miydi Atam?

 

Çok sigara ve kahve içmekten kalp krizi geçirebilir, çok içki içmekten siroz olup ölebilir miydin Atam?

 

Yoksa sen, bize öğretildiği gibi bir uzaylı değil, bizim gibi etten kemikten bir insan mıydın Atam?

 

Olmamalıydın, çünkü baksana, tam 126 yaşındaymışsın!... Öyle diyorlar.

 

Pardon, seni reklam filminde “kullanmak” da suç değil miydi Atam?

 

Seni bize Tanrı gibi öğrettiler Atam.

 

Ben, yedi yaşımda, bir 10 Kasım sabahı güldüğüm için ihtar cezası almıştım Atam, ilkokulda... Nedenini hiç anlayamamıştım.

 

Koşup oynamak da yasaktı, okulun bahçesinde üzgün üzgün dolaşmakla yükümlüydük Atam. Durup durup bir ağlama tutturursak öğretmenin gözüne girecektik üstelik.

 

Senin ölüm yıldönümlerinde sinema da kapalıydı, tiyatro da, içki satışı da yasaktı Atam.

 

Öte yandan da asla ölmediğini, hep bizimle olduğunu söylüyorlardı Atam.

 

Yakın zamana kadar, tıpkı Hazret-i Muhammed gibi, sahnede ya da perdede seni “canlandırmak”, oynamak da yasaktı Atam.

 

Seni bizlere nasıl yanlış tanıttıklarının, birçok genci senden uzaklaştırdıklarının, soğuttuklarının acaba farkında mıydılar? Bunu kötülükten mi yapıyorlardı, *********** mı Atam?

 

Şimdi de, senin ölümünden elli yıl sonra doğanlar seni “özlemişler” Atam.

 

Ben seni özlemedim, fakat araştırıp öğrenince, tanıyınca çok sevdim Atam.

 

Başardıkların ve başaramadıkların, zaafların, yanlışların, çevreni çepeçevre sarıp sarmalamış birsürü namussuzun ortasında kalmış muhteşem yalnızlığınla çok sevdim Atam.

 

10 Kasım sabahları Dolmabahçe Sarayı’na koşup koltuk altı koklar gibi “hava koklayanlar” bunları anlayamazlar Atam.

 

Aah ah, cumhuriyeti emanet edecek başka çemiş bulamadın mı Atam?

 

ANLAYANA TABİ BU DİZELER

Gönderi tarihi:
hiçde öyle GÜL'E gönderilmiş bi mesaj içeriği göremedim ben reklamda

 

O benim yorumumdu...

 

Aah ah, cumhuriyeti emanet edecek başka çemiş bulamadın mı Atam?

 

Ben de buna üzülüyorum ya işte... Anlayana...

Gönderi tarihi:

******* Bugün Tayyibi yere göge sigdiramayanlar,Kasimpasali delikanli diye onun namina erkek kesilenler var ise ATATÜRK gibi bir insana söylenen hersöz azdir.Tayyib ne yapti bu ülkeyi satmak disinda.Tayyib ne yapti,Türk ulusunun onurunu iki paralik etmek disinda.Tayyib ne yapti bu ülkede kalkinma namina,eger Tayyib bunlari yapmadigi halde bastaci ediliyorsa ATATÜRK'icin söylenen hicbir methiye cok degildir.Bunu Atatürkü sevmeyenler bilemez,hele Engin Ardic gibi ne oldugu ******* hic bilemez,bu nedenle adam gibi adamlarin yazilarini getirin foruma belki insanlar birsey kaparlar ondan.

 

saygilarla

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Engin Ardıç rüzgar nerden esrese yelkenini oraya çeviren bir arkadaştır. Bu yüzden ondan böyle bir yazı okumak çok şaşırtıcı değil. Atatürk'ün ölümüne üzülmek için ilk başta onu tanımak, anlamak gerekir. İnsan o zamanın şartlarını kavramalı, yokluk içinde nasıl bir devlet kurulduğunu bugün gözünün önüne getirmelidir. Atatürk'ün yaptığı ve değeri bu şartlarda anlaşılır.

 

Cumhuriyet yıllarında, yabancı bir ressam kazanılan zafer şerefine, kurtuluş savaşının ve Atatürk'ün tasvir edildiği bir tabloyu yaparak, Çankaya'da Atatürk'e hediye etmek ister. Tobloda kılığı kıyafeti yerinde gayet nizamı bir ordu ve başında yağız bir ata binmiş Atatürk resmedilmiştir. Atatürk resme bakar ve iltifat beyleyen ressama tenkitte bulunur. Gerekçe ise şudur: "Atlarımızın açlıktan kaburgaları sayılıyordu, biz ise onlardan farlı değildik. Bizi böylesine bakımlı ve iyi durumda resmetmekle kazandığımız zaferi küçültüyorsunuz"

 

O zafer ve Atatürk; bunun değerini anlamış insanların, zaman zaman gözlerinde yaş, gönüllerinde bir borç, içlerinde bir gurur, önlerinde gidilecek bir yol ve kalplerinde sevgi olarak daima şekil bulur. Oturdukları rahat koltukları, onları bu gerçeklerle yüzleşmekten alıkoyan ve bu hissiyata ulaşamayan insanlar için ise Atatürk daima eleştirilmesi gereken bir değer olarak kalacaktır.

 

Engin Ardıç'ın yazısı çok başarılı, tam bir demagoji örneği. Kendisini kutlamak lazım. O da özlemeyi versin, üzülmesi de gerekmiyor hiç. Güle oynaya şen şakrak yesin içsin menfaat sofralarında. Ama şunu da hatırlasın "Vatan kurtuluş savaşıdır, vatan cepeye mermi taşıyan kadınlardır, vatan onsekizine gelmeden ölen oğullardır, vatan cumhuriyettir, vatan ordudur, vatan bunların hepsini gerçek yapan Atatürktür ve vatan söz konusu olunca Engin Ardıç sadece bir teferruattır."

Gönderi tarihi:
Engin Ardıç rüzgar nerden esrese yelkenini oraya çeviren bir arkadaştır. Bu yüzden ondan böyle bir yazı okumak çok şaşırtıcı değil. Atatürk'ün ölümüne üzülmek için ilk başta onu tanımak, anlamak gerekir. İnsan o zamanın şartlarını kavramalı, yokluk içinde nasıl bir devlet kurulduğunu bugün gözünün önüne getirmelidir. Atatürk'ün yaptığı ve değeri bu şartlarda anlaşılır.

 

Cumhuriyet yıllarında, yabancı bir ressam kazanılan zafer şerefine, kurtuluş savaşının ve Atatürk'ün tasvir edildiği bir tabloyu yaparak, Çankaya'da Atatürk'e hediye etmek ister. Tobloda kılığı kıyafeti yerinde gayet nizamı bir ordu ve başında yağız bir ata binmiş Atatürk resmedilmiştir. Atatürk resme bakar ve iltifat beyleyen ressama tenkitte bulunur. Gerekçe ise şudur: "Atlarımızın açlıktan kaburgaları sayılıyordu, biz ise onlardan farlı değildik. Bizi böylesine bakımlı ve iyi durumda resmetmekle kazandığımız zaferi küçültüyorsunuz"

 

O zafer ve Atatürk; bunun değerini anlamış insanların, zaman zaman gözlerinde yaş, gönüllerinde bir borç, içlerinde bir gurur, önlerinde gidilecek bir yol ve kalplerinde sevgi olarak daima şekil bulur. Oturdukları rahat koltukları, onları bu gerçeklerle yüzleşmekten alıkoyan ve bu hissiyata ulaşamayan insanlar için ise Atatürk daima eleştirilmesi gereken bir değer olarak kalacaktır.

 

Engin Ardıç'ın yazısı çok başarılı, tam bir demagoji örneği. Kendisini kutlamak lazım. O da özlemeyi versin, üzülmesi de gerekmiyor hiç. Güle oynaya şen şakrak yesin içsin menfaat sofralarında. Ama şunu da hatırlasın "Vatan kurtuluş savaşıdır, vatan cepeye mermi taşıyan kadınlardır, vatan onsekizine gelmeden ölen oğullardır, vatan cumhuriyettir, vatan ordudur, vatan bunların hepsini gerçek yapan Atatürktür ve vatan söz konusu olunca Engin Ardıç sadece bir teferruattır."

Kutlarim sayin Rodina,gercekten teferrutaarin yazilarini okumak kadar bana aci veren birsey olamaz.O Engin Ardic bir zamanlarda CEM UZAN'IN kuyrugunda dolasiyordu.Onun icin STAR TV.de Ciller'e veryansin ediyordu,sizinde degindiginiz gibi,rüzgar nerdene eserse yelkenini oraya ceviren birisidir,yani önemsenecek bir yani yoktur.

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.