Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 KEHF SURESİ(60-80) 60. Hani Mûsâ beraberindeki gence şöyle demişti: "İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim." 61. Onlar iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti. 62. Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence "Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük" dedi. 63. Genç, "Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan unutturdu- Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti" dedi. 64. Mûsâ: "İşte aradığımız bu idi" dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisin geri döndüler. 65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. 66. Mûsâ ona, "Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi. 67. Adam şöyle dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin." 68. "İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?" 69. Mûsâ, "İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim" dedi. 70. O da şöyle dedi: "O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın." 71. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi. 72. Adam, "Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi. 73. Mûsâ, "Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!" dedi. 74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi. 75. Adam, "Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?" dedi. 76. Mûsâ, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)" dedi. 77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, "İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın" dedi. 78. Adam, "İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir" dedi. "Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım." 79. "O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı." 80. "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." 81. "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik." 82. "Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur." bu kıssada dikkat çekmek istediğim bazı konular var... birincisi ayette ''kullarımızdan bir kul'' olarak nitelenen kulun hızır olduğu yönündeki yaklaşımlara bakış... diğeri birlikte şahit oldukları olaylar içerisinde en fazla tartışma yaratan anne babasını azgınlığa ve küfre sevketmesi sebebiyle bir gencin öldürülmesi olayının değerlendirilmesi... Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 süper başlık.. bu kıssa, mucize içindeki mucize bana göre.. incelikler içindeki incelik.. kalbe göre anlamanın hat safhası.. zan,kısas,hayır-şer kavramı,hayatta başa gelebilecek nice şeye cevap öğütler.. ha barındırdığı gerçeklikler yani deniz olayı zaten bildiğimiz konular ama balık olayı tekrar tekrar okunması ve düşünülmesi ya da kısaca araştırılması gerekenler arasında.. balık hangi yolu tutup kayıp gitti ki..? .. "kullarımızdan bir kul", Allah ın ,neyi yapmasını emrederse yaptırdığı kul,dünya hayatına, dünya hayatına yakışır tarzda müdahale,inanmayanın çakamayacağı müdahaleler dizgesi.. belki de yazısı doğrultusunda her kul gibi kul.. öyle ya.. Allah ne dilerse o kadarız.. onun dilemesindan başkası değiliz.. bir kısas sözkonusu değilken,çocuk denmesiyle zaten masumluğuna karar verilmiş bir insanın öldürülmesi?özellikle bir çocuğun.. ne büyük ders, ne büyük sabır aileye.. bir anne-baba için ,küfür sadece ve sadece kafir ya da kötü bir çocukla mı olur acaba.. yoksa bir şeyi sevmekte haddi aşmak da küfre sebebiyet verir mi? çocuğun hayırlı olması demek ,inançla mı alakalı,yoksa önce kinin sağladığı dersin hayrıyla mı? onun daha da merhametli olması neyin karşılığı peki? her hayr sandığımız hayr değil, her şer sandığımız da şer değildir ama ,ama sını inanmayanlar düşünsün... biz nice şerler yaşarız sonu hayırla biter.. biz nice hayra seviniriz sonu şerle yıkar.. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 KEHF SURESİ(60-80)... Kuran'daki akla mugayir bölümlerden biri. Neden akla mugayir? Şuradaki başlıkta müslüman atrkadaşlarımız her insanın doğuştan suçsuz ve günahsız olduğunu söyledirler. Sonra geliyoruz Kehf Suresine ve suçsuz ve günahsız bir çocuk katlediliyor. Şimdi Semitik masalın 2. bölümüne geçiyoruz. Ahiret Zamanı ve Hesap Sahnesi: Katledilen Çocuk: Ben niye katledildim? Allah: Senin ananı, babanı azgınlığa ve küfre sürüklemenden korktuk! Katledilen Çocuk: Ama ben kimseyi azgınlığa sürüklemedim, kimseyekötülük etmedim. SADECE korkularınızdan dolayı mı beni katlettirdiniz? O korktuğunuz şey hiçbir zaman olmadı. Şimdi, Ey Allah, benim yaşamadığım günlerin hesabını kim verecek? Allah: Şey.. Kem.. Kümm. Bu konu üzerine güzel bir film var: Minority Report (Azınlık Raporu) "Suç işlememiş bir insan, durdurulmasaydı, suç işleyecekti" denerek, "suç işlemiş kabul edilerek" cezalandırılabilir mi? Semitik ahlak anlayışına göre, cezalandırılabilir. Seküler anlayışa göre cezalandırılamaz. Zira, gerçekleşeceği tahmin edilen, ancak henüz gerçekleştirilmemiş eylem sadece bir zan'dan ibarettir. Zan üzerine insanlara ceza verilemez. Konunun başka boyutları da var. Semitik masalın Allah'ı bile, masalın kötü adamı Şeytan'ı özgür bırakyıyor. İnsanların bu hayali kötü adamı dinleyip dinlememeleri masalın bazı yerlerine göre insanın kendi iradesine bağlı, bazı yerlerine göre, kötü adam bile ancak allah2ın icazeti ve dilemesi ile insanları kötülüğe saptırabiliyor. Masalın bir bölümünün iddiasına göre, yani Şeytan'a uyup uymamanın insanların elinde olduğu iddiasına göre, yukarıdaki Katil ve Katlediklen Çocuk masalını irdeliyelim. Allah bile insanları kötülüğe sürükleyecek olan masalın kötü kahramanı şeytan2ı serbest bırakıyor. Ama masalın minor kahramanlarından Hızır, bir çocuk annesini babasını azdırabilir zannıyla, çocuğu katlediyor. Bu nasıl mantıktır? Madem semitik masal doğru, Allah'ın bile yapmaduığı şeyi, Hızır adlı çocuk katili ne hakla yapabiliyor? Bu masalaın bağımlıları, bunu bile düşünemiyorlar mı? Her masalaı rasyonelleştirmek ve katilleri, cinnet geçirenleri teişze çıkarmak zorundalar mı? Olay, hiçbir açıklaması olmayan bir katl işi. Ötesi yok. Cinnet geçiren, kafasına göre, gemi delen, çocuk öldüren cinnet geçirmiş ve psikolojik sağlığı yerinde olmayan bir adamın davranışları kutsallaştırılmış. Ötesi yok. Saygılar. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 1 - ".....biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik." 2 - "...Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü" 3- "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." Tanrı tarafından ilim ve rahmet verildiği iddia edilen birinin, sapkın bir bahaneye istinaden gözünü kırpmadan bir çocuğu katletmesine mucize gözüyle bakmak, hala ve hala zihnimizin bir kısmının ortaçağa bile ulaşamadığını göstermiyor ise neyi gösteriyor? Yukarıdaki ifadeler, "Katli vacip" in legalleştirilmesi değilse nedir? "Kıssa" diyerek legalleştirilen vandalist bir uygulamayı, çocuklarına aşılamakta bir beis görmeyenler "medeniyet" tanımının içini nasıl dolduracaklar? Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 1- "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." 2 "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik." Hz. Hızır'ın yaşam tabakası ile bizimkini karıştırmayalım mümkünse...Yorumunuz bizim yaşam tabakamıza göre...Biz öyle bir şey yaparmıyız zannediyorsun ? Biz çocuğu katleder miyiz durduk yere? Gerçek müslüman katletmez. ".....biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik." iyi idrak etmek gerek...Bizim yaşam tabakasıyla lütfen kıyas etmeyelim. Önce yaşam tabakalarını öğrenelim ondan sonra kıyas etmeye çalışalım. Saygılarımla. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Bence Kur'an yine yöntem hatası yapmış. Hızır mızır... "Salih kul"a cinayet görevi yüklemek büyük bir yöntem hatası. Bu varlık çok soyut, çok tanrısal bir melek filan olmalıydı ki çocuğu ölenler "nereden biliyorum, belki asi bir evlat olup kumar borcu için beni dövecekti" diye avunsunlar. İnsanlar hakkında "Bakalım deli mi veli mi?" zihin karmaşasını yaratmanın dik âlasını yapmış. Ben olsam hikayeyi şöyle yazardım: "Salih kul, bunun üzerine Musa'ya dikkatle bakmasını söyledi. Musa birden transa geçip gökten muhteşem kanatlarını açarak çocuğa doğru inen meleği gördü. Bir sayhada çocuk birden cansız yere yığıldı." Yani cinayeti kanlı canlı, kerametli de olsa sonuçta "hikmet verilmiş" bir salih kula değil, soyut bir varlığa işletirdim. Yok bana kalsa böyle bir öykü yazmazdım da, illa yazılacaksa diyorum. Böyle her hikmet verilen geleceği görürse hapı yuttuk demektir. Elli ayaklı, kanlı canlı bir kul, çocuğu nasıl öldürdü acaba? Bunu da ayrıntılandırsaydı ya? Başını mı kesti, boğazını mı sıktı? Herhalde yazar üslubunu fazla da ilkelleştirmek istememiş olmalı ki ayrıntıya girmemiş. Tehlikeli ve sakıncalı bir anlatım. Dünyada halisünasyon gören, hayal dünyasından direktifler alan binlerce şizofren var. Bunlar çocukların geleceğini görmeye başlarlarsa, işimiz var demektir. Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Tehlikeli ve sakıncalı bir anlayış tarzı....Yaşam tabakası hala karıştırılıyor Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 O korktuğunuz şey hiçbir zaman olmadı. Şimdi, Ey Allah, benim yaşamadığım günlerin hesabını kim verecek?Bu konu üzerine güzel bir film var: Minority Report (Azınlık Raporu) Ben konuyu sadece yöntem açısından ele alıp sonra bir de mantık açısından ele almayı düşünüyordum ki bir baktım Brain benim yerime bunu yapmış. "Azgın ve asi olmasından KORKTUK" Bu kelimenin kullanımı tam bir skandal. Hani magazinler bas bas bağırır ya "ŞOK ŞOK ŞOK..." diye. Tam o türden bir anlatım. Hani bildik, ettik, bildirildi, gösterildi filan olsa neyse. "Korktuk" sözcüğü tek kelimeyle şok bir skandal. Böyle bir şey kesinlikle kabul edilebilir değil. Köşedeki caminin tarikata devam eden imamı böyle bir hikayeden daha iyisini uydururdu... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Kur'an yaşam tabakası filan demiyor. Sadece "hikmet verilen bir kul" diyor. Bu ne tür bir uyduruk yaşam tabakası varlığı ise bunu siz uyduruyorsunuz. Ve bu uyduruk yaşam tabakası Musa, yani kanlı canlı bir insan ile birlikte yürüyor, yiyor, içiyor, yaşam tabakası her ne ise bunları yapıyor. Böyle her önüne gelen bir yaşam tabakası icat ederse vay halimize... İşte bilimin tanımlarından uzak kalıp zihinden uydurulan tanımlara bağlanmanın vahim sonuçları. Bilimin tanımladıklarından başka hiç bir tanım kabul edilemez, safsatadır, uyduruktur, masaldır ve hayal ürünüdür. Şizofrenlerin hayalleriyle insanlık değil, psikopatologlar uğraşır. Tımarhaneler de bunun için var... Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Çocuk yaşta katledilmesi (kafirliğe teşebbüs edileceği Allah tarafından bilindiğinden), onun buluğ çağına girmeden ölmesi demektir bu da imtihana tabi tutulmadan cennetlik çocuk demektir. Biraz fazla araştırın mümkünse. Annesi ve babası mümin. Çocuğunu yanında görmek ister cehennemde değil . Selametle Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 1- "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." 2 "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik." Hz. Hızır'ın yaşam tabakası ile bizimkini karıştırmayalım mümkünse...Yorumunuz bizim yaşam tabakamıza göre...Biz öyle bir şey yaparmıyız zannediyorsun ? Biz çocuğu katleder miyiz durduk yere? Gerçek müslüman katletmez. ".....biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik." iyi idrak etmek gerek...Bizim yaşam tabakasıyla lütfen kıyas etmeyelim. Önce yaşam tabakalarını öğrenelim ondan sonra kıyas etmeye çalışalım. Saygılarımla. Bak bu konuda gerçekten haklısın Muallim Ali. Gerçek yaşam tabakası ile kurgu, masal yaşam tabakasını, uygar anlayış ile, insanların yada hayvanların ilahlara kurban edildiği ortaçağ anlayışını bir birinden ayırmak gerekir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Bahsedilen kişinin Hızır olduğuna dair, Hızır diye birinin olduğuna dair, Hızır'ın ne tür bir yaşam tabakasında yaşadığına dair hiç bir veri yoktur. Bunların hepsi üretkenliği çok bereketli, çünkü kutsal bir korumanın garantörlüğünde, eleştirilemez bir konumun sponsorluğunda ve karşı çıkılamaz bir dokunulmazlığın gölgesinde türetilen efsanelerdir. Kur'an ile temelini at, hadislerle duvarlarını ör, üzerini tasavvuf öyküleriyle kapla, al sana Hansel ile Gratel'in ağzını sulandıran pasta evi... Çünkü efsaneler doğurgandır. Hâla Hollywood sineması vampirler, kurtadamlar, ejderhalar efsanelerini işler durur. Bir de kutsallık koruması, eleştirilmezlik ayrıcalığı ve dokunulmazlık garantisi oldu mu önünü alabilene aşkolsun. Bilim bütün bunlar için var. Bu karanlıkları delmek, bu efsanelerin içyüzünü ortaya çıkarmak ve tabuları yıkmak, dokunulmazlara dokunmak için... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Çocuk yaşta katledilmesi (kafirliğe teşebbüs edileceği Allah tarafından bilindiğinden), onun buluğ çağına girmeden ölmesi demektir bu da imtihana tabi tutulmadan cennetlik çocuk demektir. Biraz fazla araştırın mümkünse. Annesi ve babası mümin. Çocuğunu yanında görmek ister cehennemde değil . Selametle Senin, bu çarpık semitik din anlayışına göre, bir katil çıksa ve "bu çocuklar büyüyünce şöyle veya böyle günah işleyecekler, hepsini ben cennete yollayayım, kendim cehennemlik olucam ama, binlerce kişiyi kurtarıcam" dese, ne diyeceksin? Mesela sen, bu çarpık anlayışla hareket edip, çocuklarını doğrudan garanti cennete göndermeyi düşündün mü? Saygılar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Bush amcamız da gece rüyasında tanrıdan emir alırsa... Sabah kalkınca da kendi Evangelist cenneti için böyle düşünüp siyah deri kaplı özel şifre çantasının getirilmesini emrederse... Kırmızı düğmeye basmaları için kurmaylarına emir gönderirse? Buluğ çağının üzerindekiler nereye giderse gitsin. En az iki milyar çocuk vardır. İyi rakam. Tanrı cenneti bu kadar doldurduğu için onu da aradan sıvıştırıp cennete bile sokabilir. Yok yahu, danışmanları da Evangelist diyorlar ama, hepsi değildir. Çoğu ancak Linda Evangelista'nın olduğu kadar Evangelisttir. Yaptırmazlar herhal... Yine de şu adam başkanlıktan bir gideydi, belli mi olur? Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Çocuk yaşta katledilmesi (kafirliğe teşebbüs edileceği Allah tarafından bilindiğinden), onun buluğ çağına girmeden ölmesi demektir bu da imtihana tabi tutulmadan cennetlik çocuk demektir. Mesela sen, bu çarpık anlayışla hareket edip, çocuklarını doğrudan garanti cennete göndermeyi düşündün mü? Saygılar. Umarım bu çarpıklık genel olarak düşünülmez. Yarın birisi kalkıpta; Yahu nasıl olsa buluğ çağına girmeden ölen çocuklar direkt cennetlik. Ben onlar günaha girmeden onları kurtarayım diye iyilik tarafı (!) tutarsa, biz ne yaparız o zaman. İnaç bu, bellimi olur? Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 ayrı ayrı teşekkürler hepinize katkılarınızdan dolayı.....çok dallı budaklı bir konu olduğu bir gerçek...konunun düğümlendiği nokta katl olayı....ve bunun doğru anlaşılmasında tek yol var...kullardan bir kulun kim olduğu.... şöyle yapalım...önce katl olayı üzerinde durup daha sonra kulun kim olduğu üzerinde konuşalım...ben kul demeyi tercih ediyorum çünkü ayette hızır ismi geçmemektedir... 74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi. ayette çocuğun öldürüldüğünden bahsediliyor ama ne şekilde öldürüldüğüne dair bir bilgi yok....bıçakla öldürdü denebilir ya da boğdu denebilir...bir çok farklı ifade geçebilir ölüm şekliyle ilgili ama öyle bir durum yok..sadece öldürdü der...bunun karşısında hz musa çok büyük bir tepki ve itiraz gösterir...ve bir önceki yaşanan gemi delme olayından daha büyük bir tepki verir doğal olarak.... burada bizim ölçü olarak alabileceğimiz tek husus hz musanın tepkisidir çünkü bir insanın öldürülmesinin tek şartı kısastır yani bir cana karşılık bir canın öldürülmesidir...musa bir kimseyi öldürmediği yani suçsuz olduğu halde birinin öldürülmesine karşı çıkar...kul durduk yerde birini öldürmüştür ve bunu da kısas gerekçesi olmadan yapmıştır... buradaki hadiseden yola çıkarak genel olarak dinde hatta islamda suçsuz yere çocuklar öldürülüyor gibi bir yorumun çıkmasının bir dayanağı olamaz... olaya bu açıdan baktığımızda..biz olayların zahirine(görebildiğimiz algılayabildiğimiz bilebildiğimiz) göre amel ederiz...adaletin ve hukukun işleyişi buna bağlıdır...ancak bildiklerimize göre hüküm vermek herzaman adaleti sağlamasa bile böyle olmak zorundadır... 80. "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." 81. "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik." herşeyi bir nedene bağlamak mümkündür...olayların meydana gelişinin bağlı olduğu nedenleri bazen bilebiliriz...görebiliriz....bazı nedenleri ise bilemeyiz...göremeyiz... ancak bilemediklerimizden de bazıları bazı nedenler vasıtasıyla bilinebilir....geri kalan bazıları ise bazı nedenlerle bilinemez olarak kalır... bu konuya açılım getirebiliriz....ancak bundan önce katl olayını aydınlatmamız gerek.... katl peygamber olan musanın itiraz ettiği bir durumdur... katli işleyen kul hukuken değil allahın kendisine verdiği bilgi ve yetkiyle bu işi yapmıştır...olayların tümünde musadan başka olaylara şahit olan kimsenin bulunmaması da onun bir insan olmadığı sonucunu doğurmaktadır.... devam edeceğim...ancak bu konuda anlaştığımız ya da ayrıldığımız noktaları da görerek ilerlemek istiyorum....bakalım neler öğreneceğim ben de devam ederken... selamlar... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 ......bu konuya açılım getirebiliriz....ancak bundan önce katl olayını aydınlatmamız gerek.... katl peygamber olan musanın itiraz ettiği bir durumdur... katli işleyen kul hukuken değil allahın kendisine verdiği bilgi ve yetkiyle bu işi yapmıştır...olayların tümünde musadan başka olaylara şahit olan kimsenin bulunmaması da onun bir insan olmadığı sonucunu doğurmaktadır.... devam edeceğim...ancak bu konuda anlaştığımız ya da ayrıldığımız noktaları da görerek ilerlemek istiyorum....bakalım neler öğreneceğim ben de devam ederken... selamlar... Konuya kendi çapınızda bir çıkar yol bulma çabasında olduğunuz anlaşılıyor. Açıkçası, yalnızca olaylara şahit olan birilerinin olmadığından bahisle fiili gerçekleştirenin insan olamayacağı çıkarımında bulunmanız oldukça eğreti duruyor... Buradaki hikayeden çıkarılması istenen sonuç, şer gibi görünen olayların altında bile bir hayır bulunabileceğidir. Ancak kaş yapalım derken göz çıkartılmış... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Konuya kendi çapınızda bir çıkar yol bulma çabasında olduğunuz anlaşılıyor. Açıkçası, yalnızca olaylara şahit olan birilerinin olmadığından bahisle fiili gerçekleştirenin insan olamayacağı çıkarımında bulunmanız oldukça eğreti duruyor... Buradaki hikayeden çıkarılması istenen sonuç, şer gibi görünen olayların altında bile bir hayır bulunabileceğidir. Ancak kaş yapalım derken göz çıkartılmış... sayın yamyam...kendi çapımda bir çıkar yol bulmaya çalışmıyorum...sadece buradaki katl olayının dinin bir emri ve öngörüsüymüş gibi gösterilmesinin temelsizliğini gösteriyorum ikincisi şer gibi görünen olayların hayır olabileceği zaten malumunuz....ancak bunu burdan yola çıkarak söylediğimizde yine dikkat edelim.....allahın kendisine ilim öğrettiği kullardan bir kul cinayet işleyebilir demiş olma pahasına mı bu dersi çıkaracağız....ben o yüzden meseleyi baştan beri kulun kim olduğunu anlama çabasına yoğunlaştırmaya çalışıyorum.... olaylara kimsenin şahit olmaması ayetlerden çıkardığım bir tespittir....öyle olsaydı gemide ya da köyde onu engelleyen ya da cezalandırmaya kalkan birileri olurdu....söylediğim budur...diğeri de öldürme konusunda bir tespit...bunlardan yola çıkarak insan olmadığı sonucu bir iddia....burada haklısınız...ben tesbitleri söyleyip iddiayı sona bırakmalıydım...acele etmişim Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 kullardan kul kimdir sorusuna ilk dönemlerden itibaren farklı yorumlar getirilmiş...o bir peygamberdir...o kendisine ledün ilmi verilmiş salih bir kimsedir ya da direk hızırdır denmiş...ya da üçüncü bir yorum (ki ayetlerle uyum içinde olan da bu gibi görünüyor)bu kulun bir melek olduğu şeklindedir... salih bir adam olduğu yönündeki yorumlara daha ilk dönemlerde itirazlar gelir...yahudiler bahsi geçenin kendi peygamberleri olan musa olamayacağını söylerler...bir peygamberin peygamber olmayan bir başka adamdan ilim namına birşeyler öğrenmek durumunda olması kabul edilemez bir durumdur..üstelik bu onların peygamberlerine yapılacak bir eksiklik iddiasını da beraberinde getirmektedir...ydolayısıyla yahudilere göre ayette geçen kendi peygamberleri değildir başka bir musadır...ya da ona ilim öğretmesi beklenen bir peygamber olabilir ancak...ya da melek.. bu kulun peygamberliği ile ilgili ayette bir bilgi yoktur...sadece ona bir rahmet verildiği söylenmekte....rahmetin ne anlama geldiği ise bazılarına göre peygamberliktir ...bazılarına göre allahın bir görev için seçmesidir... bu kul ya peygamber olacak ya bir melek ya da salih bir kişi... onun bildiğimiz manada bir peygamber olduğunu söylediğimizde nasıl bir şeriata göre amel ettiğini söyleyebiliriz ki hz musanın bile itirazına sebep olacak iişler yapmaktadır....peygamber dahi olsa bir insan olayın içyüzüne göre bir insanı öldürebilir mi....kaldı ki anne babayı küfre zorlama ya da onlara zulmetme ihtimali ile bir peygamberin birini öldürmesi mümkün değildir...bu dinin gönderiliş amacına tamamen ters düşer... bu kişinin hızır olduğu konusundaki yorumlara baktığımızda yine çok geniş bir halk kültürüyle karşılaşıyoruz... hızır kimdir... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 sayın yamyam...kendi çapımda bir çıkar yol bulmaya çalışmıyorum...sadece buradaki katl olayının dinin bir emri ve öngörüsüymüş gibi gösterilmesinin temelsizliğini gösteriyorum Öncelikle şunu söyleyeyim sayın 4mevsim: Herzaman bu forumda kullandığım bir söz vardır: RASYONELLEŞTİRME ÇABASI Maalesef siz de burada o işe girişmişsiniz. Masalın Kuran'da geçtiği gibi gerçekleştirildiğini varsayıyoruz. Sizin yaptığınız iş, katil her kim olursa olsun, suçsuz bir çocuğun, henüz yapmadığı ve sadece yapacağı TAHMİN edilen eylemlerden dolayı katledilmesi olayını, rasyonelleştirmeye, bu vahşeti normalleştirmeye, hatta ulvileştirmeye çalışmaktır. katli işleyen kul hukuken değil allahın kendisine verdiği bilgi ve yetkiyle bu işi yapmıştır... George Bush, Allah'ın kendisine verdiği bilgi ve yetkiyle, Afganistan ve Irak'a savaş açmıştır. George Bush kendisine Allah'ın böyle bir görev verdiğini ilan etti. Kuran'daki katilin görünmeyen metafizik varlık allah2tab bilgi ve yetki aldığını kabul edeceksiniz, ama George Bush'unkini kabul etmeyeceksiniz? Kıstas ne? Fakirlikten sürünmekte olan ve borç batağına giren adam, aynen Kuran'daki katilin yaptığı gibi, çocuklarının fakirlik yüzünden hırsızi dolandırıcı, uyuşturucu kaçakçısı, fahişe olmalarından KORKTUĞU için, karısını ve çocuklarını öldürüp kendine de bir kurşun sıkıyor. Çocuklar daha küçücük. Kuran'a göre bu çocuklara babası büyük bir iyilik yaptı ve doğrudan cennete yolladı. Şimdi cinnet geçiren bu adam haklı mı? olayların tümünde musadan başka olaylara şahit olan kimsenin bulunmaması da onun bir insan olmadığı sonucunu doğurmaktadır.... olaylara kimsenin şahit olmaması ayetlerden çıkardığım bir tespittir....öyle olsaydı gemide ya da köyde onu engelleyen ya da cezalandırmaya kalkan birileri olurdu....söylediğim budur... Olaylara Musa'dan başkası şahit olmadıysa, Musa, halüsinasyonlar gören bir şizofrenden başkası değildir. kullardan kul kimdir sorusuna ilk dönemlerden itibaren farklı yorumlar getirilmiş...o... bu kul ya peygamber olacak ya bir melek ya da salih bir kişi... ...bu dinin gönderiliş amacına tamamen ters düşer... Suç işlememiş bir çocuğu öldüren bir katili, hangi vicdan, hangi ahlak anmlayışı, hangi adalet sistemi salih kişi, melek vs. olark adlandırabilir ki? Beyinlerin bunu kabul etmesi için, nasıl bir beyin yıkama sürecinden geçiriliyor ki bu insanlar? ...bu dinin gönderiliş amacına tamamen ters düşer... Aslında bütün sır burada. Yalanları, dolanları, cinayetleri, katliamları, ahlaksızlıkları, "Bu allah'ın emridir" diye yutturmak, en tehlikesiz ve kazançlı yolmuş anlaşılan. Din gönderme diye birşey olamayacağını insanlar anladıkları gün, çözülecek bu iş. Saygılar. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 hızır sadece ayette bahsi geçen özelliklere sahip bir kimse midir....yoksa tamamen olağanüstü güçlerle donatılmış ölümsüz bir varlık mıdır.... bahsi geçenin adının hızır olduğu konusunda hadisler öne sürülmektedir....ancak mevzu (uydurma) hadis kaynaklarına baktığımızda hızırla ilgili tüm hadislerin uydurma olduğu konusunda tüm hadis alimleri ittifak halindedir....dolayısıyla bazı güvenilir kaynaklarda geçen hızırla ilgili hadislere de bu manada ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir.... Dinimizin tek kaynağı olan Kur’an, Hızır diye birisinden bahsetmez. halk inanışları içinde hızır konusu kadar her inancın içine girmiş her kültürden beslenmiş çok az kelime vardır... Hızır” sözcüğü; “yeşil” demektir ve baharı simgeler. Bu kavram ilk önceleri ilkel toplumların çok tanrılı inançlarındaki, belki “Bitki Tanrısı” denilebilecek bir kavrama karşılık gelmekte iken, daha sonra kişileştirilmiştir. Hızır lâkabıyla meşhur olmasının sebebi, kuru bir yere oturup kalktığında, oranın yeşerip, yemyeşil olmasından dolayıdır. Hızır As. Allah’ın sevgili kullarındandı. Doğdu, büyüdü ve vefat etti. Ancak cenabı Hak onun ruhuna insan şeklinde görünmek ve kıyamete kadar yardım isteyen Müslümanların imdadına yetişmek, yardım etmek, konuşmak, ilim öğretmek özelliklerini verdi. Bazı âlimler Peygamber, bazıları da Velî kabul ederler. Hızır, gerçek fizyonomisini değiştirme, sonsuz değişik kalıplarda görünme kabiliyetine sahiptir. İhtiyar bir adam, genç veya bir çocuk olabilir. Kuş, tavşan vs. gibi her türlü hayvan biçimlerine girebilir. Göz açıp yummadan uzun mesafeleri katedebilir. Yardıma ihtiyaç duyulduğu bir anda görünüp, işini bitirince hemen yok olur gider. Tabiattaki varlıkları kendi emrine alabilir. Onları kendi hizmetinde kullanabilir. Ölü insanları diriltme kabiliyetine sahiptir. Havada, boşlukta yürüyebilir; su üstünde batmadan dolaşabilir.”(!) görüldüğü gibi Hızır’a, İslâm dini ile hiç bağdaşmayan bir anlayışla insanüstü, doğaüstü güçler ve özellikler yakıştırmışlardır. Yukarıdakilere benzer şekillerde kimlik kazandırılmış Hızır inancı, Zerdüştlük, Hıristiyanlık, Yahudilik, Şamanizm ve Eski Yunan dinlerinde yer almaktadır. Özellikle de Yahudilikteki İLYA inancı, Hızır inancı ile tıpatıp aynıdır. Kitab-ı Mukaddes’e göre İlya, Yahudi mistiklerine görünmekte, onlara gizli hikmetleri öğretmektedir. Yahudi mistikleri de yollarda, çöllerde İlya’ya rastladıklarını ondan bilgi aldıklarını, maddî ve manevî yardım gördüklerini anlatırlar. . İşte bu tartışmalar içinde, Kur’an’da yer alan bu “âlim kul”, Hızır olarak isimlendirilmiş, çeşitli ekleme ve uydurmalarla da bu Hızır, halk içerisinde yaşayan, onlara dar zamanlarında yardıma koşan, insanüstü bir varlık olarak kabul edilmiştir. Hatta, ayrı zamanlarda ve ayrı mekânlarda yaşamış olmalarına rağmen Musa peygamberin yol arkadaşı olan “âlim kul” ile Süleyman peygamberin yanında bulunan “âlim kul”un aynı kişi olduğu, bu kişinin de Hızır olduğu kabul edilmiş ve böylece KUR’AN’A AYKIRI olarak ölümsüz, ebedî, zaman ve zemin üstü, kıyamete kadar yaşayacak HURAFE bir varlık oluşturulmuştur. Enbiya; 34, 35 : SENDEN ÖNCE HİÇBİR İNSANA ÖLÜMSÜZLÜK VERMEDİK. Şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü olacaklar? HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTIR. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Öncelikle şunu söyleyeyim sayın 4mevsim: Herzaman bu forumda kullandığım bir söz vardır: RASYONELLEŞTİRME ÇABASI Maalesef siz de burada o işe girişmişsiniz. sayın brainslapper kuranı rasyonelleştirme çabası derken aslında neyi kastettiğinizi bilmiyorum...ama eğer bundan kuranı olmadığı bir kalıba sokmaya çalışmayı kastediyorsanız bundan önce rabbime sığınırım... kuranı bilim kitabı gibi algılamadım hayatımın hiçbir döneminde... kuranı keşfettiğim günden beri hep okuyup anlama çabası içinde oldum kendimce... kuranın ne muhteşem bir kitap olduğunu herkese kanıtlayıp buradan birkaç kişiynin de hidayetine sebep olayım gibi böyyük iddialarım da yok... herzaman bildiğimden daha fazlasını bilmeye bu bildiklerimi de iyice anlayıp kendime mal edip içselleştirmeye çalışmaktan başka bir amacım yok... buradaki çabam da anlama çabasıdır... bu konuyu seçmemin sebebi ise hemen hemen bir çok itirazın içine araya biryere sıkıştırıverilen zaten sizin dininizde masum çocuklar katledilir...sizin kuranınızda gelecekte suç işlemesi muhtemel bir suçsuz çocuk katledilir ve bu hikmetli bir iş görülür tarzı ezber yaklaşımların haksızlığını ortaya koymaya çalışmaktır... bildiklerim ve zekam konusunda hiçbir zaman iddialı laflar etmedim..etmem...eğer konuyu gereği gibi izah edememişsem bu benim acizliğimdir... Sizin yaptığınız iş, katil her kim olursa olsun, suçsuz bir çocuğun, henüz yapmadığı ve sadece yapacağı TAHMİN edilen eylemlerden dolayı katledilmesi olayını, rasyonelleştirmeye, bu vahşeti normalleştirmeye, hatta ulvileştirmeye çalışmaktır. George Bush, Allah'ın kendisine verdiği bilgi ve yetkiyle, Afganistan ve Irak'a savaş açmıştır. George Bush kendisine Allah'ın böyle bir görev verdiğini ilan etti. Kuran'daki katilin görünmeyen metafizik varlık allah2tab bilgi ve yetki aldığını kabul edeceksiniz, ama George Bush'unkini kabul etmeyeceksiniz? Kıstas ne? Fakirlikten sürünmekte olan ve borç batağına giren adam, aynen Kuran'daki katilin yaptığı gibi, çocuklarının fakirlik yüzünden hırsızi dolandırıcı, uyuşturucu kaçakçısı, fahişe olmalarından KORKTUĞU için, karısını ve çocuklarını öldürüp kendine de bir kurşun sıkıyor. Çocuklar daha küçücük. Kuran'a göre bu çocuklara babası büyük bir iyilik yaptı ve doğrudan cennete yolladı. Şimdi cinnet geçiren bu adam haklı mı? sayın brainslapper ben söylenen her 'yorumu' bir katkı olarak görüyor ve iletiniz için teşekkür ediyorum... bakın aslında yazmaya başlarken bu kişinin melek olduğu yönündeki düşüncem çok güçlü değildi ..farklı bakışlardan sadece biriydi benim için... ancak insan olduğu konusundaki israrlı görüşleri okudukça aslında ne kadar sakıncali hatta tehlikeli bir yaklaşımın içine girilebilecek bir düşünce olduğunu görüyorum...çünkü bizim görebildiklerimizin dışında bir bilgiye sahip olduğunu iddia eden birilerini hukukun(tabii hukuk) dışında bir iş yaparken gördüğümüzde müdahele etme hakkımızı elimizden alan yahutta herhangi bir mübarek!!! zatın ben ledün ilmine sahibim bana allah bildirdi diyerek din adına cinayetler(her manada) işlemeye kalktığında vardır bir hikmeti demeye bizi zorlayan üstü kapalı ben ne dersem o olur mesajını bağlılarına sunacak bir terbiyeye sokan anlayışlar türüyor bu yorumlardan.... Suç işlememiş bir çocuğu öldüren bir katili, hangi vicdan, hangi ahlak anmlayışı, hangi adalet sistemi salih kişi, melek vs. olark adlandırabilir ki? Beyinlerin bunu kabul etmesi için, nasıl bir beyin yıkama sürecinden geçiriliyor ki bu insanlar? Aslında bütün sır burada. Yalanları, dolanları, cinayetleri, katliamları, ahlaksızlıkları, "Bu allah'ın emridir" diye yutturmak, en tehlikesiz ve kazançlı yolmuş anlaşılan. b] Saygılar. ben de bu cümleye katılırım eğer birileri bunu yapıyorsa....allaha karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir... ama buna rağmen bakıyorum her ne kadar birileri dini ahlaksızlıkların cinayetlerin kaynağı gibi göstermeye çalışsalar da dünya üzerinde kimler katlediliyor ve kimler ahlaksızca insanlık onurunu ayaklar altına alıyor...görebilmesini diliyorum herkesin...ve lanet edilmesi karşı durulması gerekenlere bunu topyekün yapalım diye umuyorum .... selamlar... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 KEHF-74- Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın" dedi. Nihayet bir oğlana rastladılar. Hızır onu hemen öldürdü. Oğlan deyimi gibi gulâm deyimi de çoğunlukla buluğ çağına ermeyenler de yaygın olarak kullanıldığından dolayı, Cumhur bunun henüz büluğ çağına ermemiş bir çocuk olduğunu söylemişlerdir. Fakat İbnü Ebî Hatem, Said b. Abdülaziz'den yirmi yaşında bir genç olduğunu rivayet etmiştir. Gerçekten böylelerine de gulam denilebilir. Musa dedi ki: "Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana nasıl kıydım? Yani bir kısas hakkın yok iken, bir masum veya suçsuz kimseyi mi öldürüverdin? Demişlerdir ki, maksat, öldürmenin haksız yere olduğunu söylemektir. Yalnız kısas hakkının olmaması bu duruma en uygun olması itibariyledir. Veyahut Musa'nın şeriatinde çocuğu (öldürmede) de kısas gerektiğini bildirmektir. Doğrusu çok fena bir şey yaptın" Ancak burada dikkate değer bir nokta vardır ki o da Hızır'ın öldürdüğü çocuk meselesidir. Eğer bu çocuk büluğ çağına ermiş idiyse derhal küfür ve azgınlığına hüküm vermek şeriata uygun olur. Fakat âlimlerin çoğunun dedikleri gibi, henüz büluğ çağına ermemiş bir çocuk idiyse, onun kâfirliği ve azgınlığı nihayet gelecekte meydana çıkacak bir gerçektir. Hızır, Allah'ın kendisine bağışladığı ilim ile, onun o zamanki ve gelecekteki bütün gizli bilgilerini bilmiş dahi olsa, bir çocuk şöyle dursun bir ergini bile ileride yapacağı suçtan dolayı öldürmek şüphe yok ki İslâm hukukuna aykırıdır. Çünkü Hz. Ömer (r.a) Muğire'nin kölesini görünce: "Bu beni öldürecek" demiş, kendisinin katili olacağını bilmişti. "O halde niye bırakıyorsun, ey müminlerin emiri!" dediklerinde "Ne yapayım henüz bir şey yapmamıştır. Ve yalnız kalbindeki şeyden dolayı da şeriata göre sorumlu olunmaz" dedi. Ve dediği gibi ertesi gün şehid oldu. Şu halde Hızır'ın öldürdüğü eğer çocuk ise bundaki hüküm, hakikat ile şeriat arasında bir uyumsuzluk noktası meydana getirmez mi? Ve bu durumda Musa bu yoruma nasıl kanaat etmiş olur? başka bir ifade ile güzellik ve çirkinlik açısından bakıldığı zaman Hızır'ın yaptıkları, gözle görülmeyen gizli sebeplere dayandığı için görünürde çirkin ve hikmetsiz görünüyor. Sebeplerinin açıklanmasıyla gerçeğe uygun olduğu zaman ise, üçte ikisi genel kurala uygun ve biri genel kurala aykırı bir istihsan (güzel sayma) olduğu anlaşılır. Musa onun ilmindeki özelliği, daha önce Allah'ın ilmi ve sırrından haber almış, ondan doğruyu bulmasına yardımcı olacak ilmi öğrenmeye gelmişti. Gördüğü örnek ise ona, amel ve şeriat yönünden kendisinin memurluğuna uymayan ve bununla beraber itiraz etmeye de hak vermeyen özellikler bulunduğunu öğrenmiş ve bunun üzerine aralarında birbirinden ayrılma gereği gerçekleşmiştir Şimdi yukardaki açıklamadanda (kısa) anlaşılacağı gibi Kehf 74. Ayeti İslam ulemasıncada tartışılmış ve tefsirlerde yerini almış durum böyle ister inanırsın, ister inanmazsın fakat inanmadığını açıklarken (karşı görüş eleştiri ve İnsanlık adına) savunduğun değerleri çöpe atacak argümanları kullanmazsın (ŞİZOFREN,HALİSÜLASYON,KATİL) veya savunduğun her ne ise izm'mi idoloji'mi putperestlikmi vs vs onu ortaya koyarsın'ki ne adına karşı çıktığın anlaşılsın yoksa "ALLAH c.c. ve Hz. MUSA a.s." şu an Dünyada en az 4 veya 5 milyar İnsanın inandıkları "İLAH VE PEYGAMBER'DİR" dolayısı ile her kim veya düşünce ortaya bir eleştiri atacaksa evvela savunduğu değer yargılarını ve temsilicilerinide ortaya koyması gerekir yoksa "MÜFTERİ'dir" sebebide 4 veya5 milyar İnsandan dahamı akıllı ve ahlaklı olduğunu nasıl anlayacağız en kolay şey olan eleştir ve saldır fakat inandığın şey ne ve bu güne kadar ortaya ne atmış "İNSANLIK ADINA VE, NE YAPMIŞ". Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 sayın brainslapper kuranı rasyonelleştirme çabası derken aslında neyi kastettiğinizi bilmiyorum...ama eğer bundan kuranı olmadığı bir kalıba sokmaya çalışmayı kastediyorsanız bundan önce rabbime sığınırım... Kuran, senin ve benim müslümanken sandığım gibi, harikulade bir kitap değildir. Kuran, Allah, cin, melşek veya herhangi bir hayali varlıktan gelmiş bir kitap da değildir. Sıradan bir insanın, dünya hayatını yorumlamaya çalışmasından ibarettir. Bunu yaparken de, ben bunları allahtan, falandan, filandan aldım demesi sadece bir taktiktir. Akla, Ahlaka, Vicdana aykırı olay, söz ve tavsiyelerle doludur. Kuran'ı Rasyonelleştirme nedir? Kuran'ı rasyonelleştirme, sizin bu başlıkta örneğini verdiğiniz şeydir. Akla, ahlaka, adalete ve vicdana aykırı bir olayı, buradaki örnekte bir çocuğun katledilmesi olayını, sırf Kuran denen ve allah adı verilen bir ilahın gönderdiği sanılan bir kitapta yazdığı için, Akla, ahlaka, adalete ve vicdana uygun gösterme çabasıdır. Önce rasyonelleştirme çabasına girişilir. Fakat hala insanın içinde, bu rasyonelleştirmeyi bile kabullenmeyen, itiraz eden, baş kaldıran bir duygu varsa, bu takdirde de, "Vardır bir hikmeti" denir ve geçilir. Hızır çocuk öldürür, bu cinayet rasyonelleştirilir. İbrahim, cinnet geçirir, çocuğunu kesmeye kalkar, bu şizofrenlik rasyonelleştirilir. İbrahim, kızkardeşiyle evlenir, evlilik sınırı olrak kuzen kabul edilen bir toplumda, bu ******* rasyonelleştirilir. İbrahim, karısı durumundaki kızkardeşini peşkeş çeker, bu ******* rasyonelleştirilir. Yusuf, Mısır'ı kıtlığa, sefalete ve açlığa sürükler, bu beceriksizliği rasyonelleştirilir. Muhammed, hırsızlığı, yağmayı, talanı, insan satışını, ganimet adı altında yasallaştırır, bu yağmacılık uygulama rasyonelleştirilir. Muhammed 9 yaşında, ilkokul 3. nınıf düzeyinde bir kızla evlenir, bu eylem, rasyonelleştirilir. Muhammed, evlatlığının karısını elinden alır, bu ****** rasyonelleştirilir. Muhammed, halüsinasyon görür, allahın yanına gittim katırla der, bu halüsinasyon rasyonelleştirilir. Bunun gibi bir sürü örnek verilebilir... Peki neden? Nedeni şu: Aklı, vicdanı, ahlakı olan hiçbir insan, kutsal kitap adı altında pazarlanan, akla, ahlaka, vicdana aykırı kitaplara "rayonelleştirme çabası olmadan" inanamaz. Bir kere yutmuştur "o kitaplar allahtan geldi" yalanını. Çocukluğu8nda yutturulmuştur o yalan. Bu yalandan uzun süre kurtulamaz. Milyonlarcası hiç kurtulamaz. Ama her insanın aklına takılır bu kutsal kitap denen garabet kitaplardaki akla, ahlaka, adalete, vicdana aykırı yerler. Bunu yerleri bir şekilde "akla uygun, ahlaka uygun, adalete uygun" hale getirmeye çalışır. Bu şekilde koruyabilir inancını, başka türlü mümkün değildir inancı korumak. Hep merak ediyorum, insanlık, peygamber adı verilen ve psikolojilerinin bozuk olduğu eylemlerinden anlaşılan insanların masallarına daha ne kadar katlanmak zorunda kalacak? Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Kuran, senin ve benim müslümanken sandığım gibi, harikulade bir kitap değildir.Kuran, Allah, cin, melek veya herhangi bir hayali varlıktan gelmiş bir kitap da değildir. Sıradan bir insanın, dünya hayatını yorumlamaya çalışmasından ibarettir. Allah'ı inkar ederek farkında olmadan onlarca şeyi de inkar etmiş oluyorsunuz lakin bununda farkında değilsiniz. Allah'ın varlığına inanmayan ne cinlere inanır ne peygamberlere ne de meleklere ne de kutsal kitaplara ne ahiret hayatına inanır. Doğal olarak sadece dünyaya odaklanır. Sadece dünya eksenli(uzay vs. de buna dahil) düşünür. Yukarıdaki Hz. Hızır bahsinde çocuğun öldürülmesine ahiret yönüyle bakarak hikmetini öylece idrak ediyoruz ve çocuğu katletmedi Allahın izniyle cennet ehline dahil ettiğinden seviniyoruz, vicdanımız rahatlıyor, aklımız rahatlıyor,Allah'ın her işi hikmetle yaptığına bir kez daha şahit oluyoruz ve Allah'a şükürler olsun diyoruz, oysa siz sanıyorsunuzki çocuğu katlettiği için seviniyoruz. Bakış açımız sizin ahirete inancınız olmadığından kesişmiyor bu yüzden zıt düşünüyoruz gibi görünüyor oysa gerçekler göründüğü gibi değil..., rasyonelleştirme gibi bir saçmalıkla alakamız yok çok şükür... Saygılarımla. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.