Misafir rua Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 PIPER AT THE GATES OF DAWN: 5 Ağustos 1967’de Capitol’den çıktı. Pink Floyd'un bu isimle çıkardığı ilk albümüdür. Şarkıların büyük kısmını sonraki albümde gruptan ayrılacak olan Syd Barrett yazıp söylemiştir. Pink Floyd'un diğer albümlerinden çok daha farklıdır (kısmen A Saucerful of Secrets'la eşdeğer sayılabilir belki). Şarkı sözlerinde ve de müzikte çocuksu bir hava vardır. O dönemki konserlerine oranla çok daha sade olmakla beraber bol gürültülü, doğaçlama enstrümantal pasajlarla doludur. Psychedelic hava büyük ölçüde “lsd”nin yoğun etkisi altındaki Syd Barrett'tan kaynaklanır. Şarkı sözlerinde Syd'in edebiyata olan ilgisi açıkça görülmektedir. Uzun enstrümantal komposizyonlardan oluşan bu albüm Barrett’in tam anlamıyla boy gösterdiği tek albüm olmakla birlikte 60’larda psychedelic müzik türünü benimseyen İngiliz müziğini temsil eden harika bir albümdür. 1966’Larda Floyd, Londra’nın alt kültürünün bir parçasıyken, 1967’nin sonunda bu albümün ardından pop yıldızlarının arsına girdi. Bu albümün öncesinde “Arnold Layne”, “See Emily Play” ve “Apples and Oranges/Point Box” isimli üç 45’lik çıkardılar. Bu albümün sonra grubun lideri konumunda olan “Syd” bilincini yitirdi. Syd Barrett 11 Temmuz 2006’da hayatını kaybetti. Müzik tarihinde önemli katkıları olan bir gitarist ve söz yazarıydı. Son günlerini dinlenip insanlardan uzak durarak geçirdi. Şeker hastasıydı ve insülin iğnelerini düzenli kullanmadığı için sık sık hastaneye kaldırılıyordu. Müziğe veda ederken çok acıklı sahneler hayranlarının gözleri önünde yaşanmıştır. Yoğun şekilde kullandığı “lsd” nin bağımlısı olan Syd’in sağlığı her geçen gün daha da vahim bir hal alırken ne grubun diğer üyeleri ne de çevresindeki kalabalık insan grupları O’na sahip çıkmıştı. Hatta son zamanlarda konser sırasında bir anda donup kaldığı, gitarda dakikalarca aynı akoru bastığı söylenir. Pink Floyd’un bu durma çözümü ise Syd’in çocukluk arkadaşı gitarist David Gilmour’u bu duraksama anlarında ara sololarını çalması için gruba katmak oldu. Syd bir anda donup kaldığında işi Gilmour kurtaracaktı. Belki Syd Barret bu gün yaşamıyor artık; ama gerçeğin ve hayalin madencisini çılgın elmas parıldamaya devam edecek. http://www.sydbarrett.org/lyricsmadcap.htm Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 ASTRONOMY DOMİNE Lime and limpid green, a second scene A fight between the blue you once knew Floating down, the sound resounds Around the icy waters underground Jupiter and Saturn, Oberon, Miranda and Titania Neptune, Titan, Stars can frighten Lime and limpid green, a second scene A fight between the blue you once knew Floating down, the sound resounds Around the icy waters underground Jupiter and Saturn, Oberon, Miranda and Titania Neptune, Titan, Stars can frighten Blinding signs flap Flicker, flicker, flicker blam Pow, pow Stairway scare Dan dare who's there? Lime and limpid green, the sounds around The icy waters under Lime and limpid green, the sounds around The icy waters underground ÇEVİRİ : Pastel ve duru bir yeşil, ikinci perde Bir zamanlar bildiğin maviliğin ortasında bir savaş Süzülürken aşağı yankılanıyor ses Yeraltındaki donmuş suların mavisinde Jüpiter ve Satürn, Oberon1, Miranda2 Ve Titania3, Neptün, Titan4 Yıldızlar korkabilir… Göz kamaştıran burçlar titrek titrek kanat çırpıyor Blam pow, pow Merdiven ürkütüyor orada olan Dan Dare’yi Pastel ve duru bir yeşil Ses kuşatıyor donmuş suları aşağıda Pastel ve duru bir yeşil Ses kuşatıyor donmuş suları Yeraltındaki. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 LUCİFER SAM Lucifer Sam, siam cat Always sitting by your side Always by your side That cat's something I can't explain Ginger, ginger you're a witch You're the left side He's the right side Oh, no That cat's something I can't explain Lucifer go to sea Be a hip cat Be a ship's cat Somewhere, anywhere That cat's something I can't explain At night prowling sifting sand Hiding around on the ground He'll be found when you're around That cat's something I can't explain ÇEVİRİ: Lucifer Sam Siyam kedisi Her zaman senin yanında oturur Her zaman senin yanında Bu kedide bir şey var tanımlayamadığım Jennifer Gentle sen bir cadısın Sen sol tarafta O sağ tarafta, Ah hayır, Bu kedide tanımlayamadığım bir şey var. Gece sinsi sinsi gezip kumu eşeliyor Gizlice dolanıp toprakta Ortaya çıkacak o Ses oralardayken. Bu kedide tanımlayamadığım bir şey var Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 MATİLDA MOTHER There was a king who ruled the land His majesty was in command With silver eyes the scarlet eagle Showers silver on the people Oh Mother, tell me more Why'd'ya have to leave me there Hanging in my infant air Waiting You only have to read the lines They're scribbly black and everything shines Across the stream with wooden shoes With bells to tell the king the news A thousand misty riders climb up Higher once upon a time Wandering and dreaming The words have different meaning Yes they did For all the time spent in that room The doll's house, darkness, old perfume And fairy sories held me high on Clouds of sunlight floating by Oh Mother, tell me more Tell me more ÇEVİRİ: Bir zamanlar bir kral varmış bu ülkeyi yöneten. Majesteleri hüküm sürermiş. Gümüş gibi parlayan gözleriyle bu kırmızı kral Gümüş yağdırırmış insanların üstüne. Ah anne hadi anlat daha. Neden beni bırakman gerekti orada Asılı kalarak boşluğunda çocuksu hayal âleminin, bekleyerek. Yalnızca okuman gerekirdi Siyahla karalanmış satırları ve her şey parlayacaktı o zaman. Irmağın öte yanına geçerek ahşap kunduralarla Krala haberleri iletmek için çanlarla Bin esrarengiz atlı tırmanırmış Doruklara evvel zaman içinde. Düşünürdüm ve düşlerdim Sözcüklerin farklı anlamları olduğunu Evet öyleydi… O odada geçirdiğim tüm zaman boyunca Oyuncak bebek evinin karanlığı, eski güzel kokusu Ve masallar beni doruklarda Güneş ışığının süzüldüğü bulutların üzerinde gezindirdi. Ah anne, hadi anlat daha Hadi anlat daha. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ godzilla Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 biri pink floyd mu dedi wish you were here So, so you think you can tell Heaven from ****, blue skies from pain. Can you tell a green field from a cold steel rail? A smile from a veil? Do you think you can tell? And did they get you to trade your heroes for ghosts? Hot ashes for trees? Hot air for a cool breeze? Cold comfort for change? And did you exchange a walk on part in the war for a lead role in a cage? How I wish, how I wish you were here. We're just two lost souls swimming in a fish bowl, year after year, Running over the same old ground. What have you found? The same old fears. Wish you were here. --------------- bi de çevirecekmiyiz yapma beee bende ingilizce yokkk hiçç yani bilirimde şimdi uzun uzun bayram günüü sonra çevirsemmm işte böyle çevirilirrrr Can you tell a green field from a cold steel rail? A smile from a veil? şarkıdaki bu söz çok şey anlatır... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 biri pink floyd mu dedi wish you were here So, so you think you can tell Heaven from ****, blue skies from pain. Can you tell a green field from a cold steel rail? A smile from a veil? Do you think you can tell? And did they get you to trade your heroes for ghosts? Hot ashes for trees? Hot air for a cool breeze? Cold comfort for change? And did you exchange a walk on part in the war for a lead role in a cage? How I wish, how I wish you were here. We're just two lost souls swimming in a fish bowl, year after year, Running over the same old ground. What have you found? The same old fears. Wish you were here. --------------- bi de çevirecekmiyiz yapma beee bende ingilizce yokkk hiçç yani bilirimde şimdi uzun uzun bayram günüü sonra çevirsemmm işte böyle çevirilirrrr Can you tell a green field from a cold steel rail? A smile from a veil? şarkıdaki bu söz çok şey anlatır... oraya da gelicem. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 FLAMING Alone in the clouds all blue Lying on an eiderdown Yippee You can't see me But I can you Lazing in the foggy dew Sitting on a unicorn No fair, you can't hear me But I can you Watching buttercups cup the light Sleeping on a dandelion Too much, I won't touch you But then I might Screaming through the starlit sky Travelling by telephone Hey ho, here we go Ever so high Alone in the clouds all blue Lying on an eiderdown Yippee You can't see me But I can you FLAMING-ÇEVİRİ: Yalnızken masmavi bulutların içinde Uzanırken kuş tüyü yorganın üzerinde, yuppii! Beni göremiyorsun; ama ben seni görebiliyorum. Tembelce zaman geçirirken sisli çiğde Otururken unicorn’un üzerinde korkusuzca Beni duyamıyorsun; ama ben seni duyabiliyorum. İzlerken düğün çiçeklerinin ışığı emmelerini Uyurken kara hindiba çiçeklerinin üzerinde. Bu çok güzel dokunamayacağım; ama belki daha sonra. Süzülürken yıldızlarla aydınlanmış göklerde Yol alırken telefonla. Hey çıkıyoruz işte Hiç olmadığı kadar yükseklere Yalnızken masmavi bulutların içinde Uzanırken kuş tüyü yorganın üzerinde Yupii! Sen beni göremiyorsun; Ama ben seni görebiliyorum. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 TAKE UP THY STETHESCOPE AND WALK Doctor doctor I'm in bed Achin' head Gold is lead Choke on bread Underfed Gold is lead Jesus bled Pain is red Are goon Grow go Greasy spoon You swoon June bloom Music seems to help the pain Seems to cultivate the brain Doctor kindly tell your wife that I'm alive Flowers thrive Realize, realize Realize TAKE UP THY STETHESCOPE AND WALK-ÇEVİRİ Doktor Doktor, yatıyorum. Doktor Doktor, başım ağrıyor. Doktor Doktor, altın madendir Doktor Doktor, ekmek boğazımda kaldı Doktor Doktor, doymadım Doktor Doktor, altın madendir Doktor Doktor, İsa kan kaybetti Doktor Doktor, acı kırmızıdır Doktor Doktor, karanlık son Yulaf lapası, gulyabani, yağlı kaşık Kullanılmış kaşık, karanlık son Müzik sanki acıyı yatıştırıyor Sanki beyni uyarıyor Doktor, lütfen karınıza söyler misiniz hayatta olduğumu. Çiçekler büyüyor Fark edin Fark edin Fark edin Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 THE GNOME I want to tell you a story About a little man If I can A gnome named Grimble Crumble And little gnomes stay in their homes Eating, sleeping, drinking their wine He wore a scarlet tunic A blue green hood It looked quite good He had a big adventure Amidst the grass Fresh air at last Wining, dining, biding his time And then one day Hooray Another way for gnomes to say Oooooooooomray Look at the sky Look at the river Isn't it good? Look at the sky Look at the river Isn't it good? Winding, finding places to go And then one day Hooray Another way for gnomes to say Oooooooooomray Ooooooooooooooomray ÇEVİRİ: Bir öykü anlatmak istiyorum Küçük bir adam hakkında Başarabilirsem Grimble Crumble adında bir cüce Cüceler evde oturup Yemek yerler, uyurlar, şaraplarını içerler O kırmızı bir tunik giyerdi Cam göbeği kukuletası Oldukça güzel görünürdü Büyük bir macera yaşadı O Çimlerin arasında Sonunda açık havada Kazanarak, yemek yiyerek, uygun zamanı bekleyerek Ve sonra bir gün hurraaaa (ya ya ya, şa şa şa!) Bu cücelerin yaşasın deme biçimidir… Gökyüzüne bak, ırmağa bak Harika değil mi? Gökyüzüne bak, ırmağa bak Harika değil mi? Dolaşarak, gidecek yerler keşfederek Ve sonra bir gün hurraaaa (ya ya ya, şa şa şa!) Bu cücelerin yaşasın deme biçimidir… Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 CHAPTER 24 A movement is accomplished in six stages And the seventh brings return The seven is the number of the young light It forms when darkness is increased by one Change returns success Going and coming without error Action brings good fortune Sunset The time is with the month of winter solstice When the change is due to come Thunder in the other course of heaven Things cannot be destroyed once and for all Change returns success Going and coming without error Action brings good fortune Sunset, sunrise A movement is accomplished in six stages And the seventh brings return The seven is the number of the young light It forms when darkness is increased by one Change returns success Going and coming without error Action brings good fortune Sunset, sunrise ÇEVİRİ: Hareket altı aşamada tamamlanır Ve yedinci aşama başlangıca dönüştür. Yedi, yeni ışığı simgeler Karanlık bir derece daha arttırıldığında oluşur Değişim, geri dönüş, başarı Hatasız gidiş ve geliş. Hareket şans getirir. Günbatımı. Kış gündönümü ile birlikte Değişim zamanı geldiğinde Yer yarılır, gök gürler Her şey bir anda ve tümüyle yok edilemez. Değişim, geri dönüş, başarı Hatsız gidiş ve geliş. Hareket şans getirir. Günbatımı, gündoğumu. Hareket altı aşamada tamamlanır Ve yedinci aşama başlangıca dönüştür. Yedi, yeni ışığı simgeler Karanlık bir derece daha arttırıldığında oluşur Günbatımı, gündoğumu. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 THE SCARECROW The black and green scarecrow as everyone knows Stood with a bird on his hat and straw everywhere He didn't care He stood in a field where barley grows His head did no thinking His arms didn't move except when the wind cut up About his head and mice spun around on the ground He stood in a field where barley grows The black and green scarecrow is sadder than me But now he's resigned to his fate 'Cause life's not unkind He doesn't mind He stood in a field where barley grows ÇEVİRİ: Siyah ve yeşil bostan korkuluğu herkesin bildiği gibi Dimdikti şapkasına konmuş bir kuşla ve her yanı samandandı Umursamıyordu. Duruyordu bir arpa tarlasında. Kafası hiç çalışmıyordu, Kolları hareket etmiyordu rüzgar sert esmedikçe Ve toprakta fareler koşuşuyordu etrafında Duruyordu bir arpa tarlasında. Siyah ve yeşil bostan korkuluğu benden daha mutsuz Fakat şimdi kaderine terk ediyor kendini Çünkü zalim değil yaşam - aldırmıyor o. Duruyor bir arpa tarlasında. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir rua Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2007 BİKE I've got a bike You can ride it if you like It's got a basket A bell that rings And things to make it look good I'd give it to you if I could But I borrowed it You're the kind of girl that fits in with my world I'll give you anything Everything if you want things I've got a cloak It's a bit of a joke There's a tear up the front It's red and black I've had it for months If you think it could look good Then I guess it should You're the kind of girl that fits in with my world I'll give you anything Everything if you want things I know a mouse And he hasn't got a house I don't know why I call him Gerald He's getting rather old But he's a good mouse You're the kind of girl that fits in with my world I'll give you anything Everything if you want things I've got a clan of gingerbread men Here a man There a man Lots of gingerbread men Take a couple if you wish They're on the dish You're the kind of girl that fits in with my world I'll give you anything Everything if you want things I know a room full of musical tunes Some rhyme Some ching Most of them are clockwork Let's go into the other room and make them work ÇEVİRİ: Bir bisikletim var. İstersen binebilirsin ona. Bir sepeti var ve çalan bir zili Ve onu güzel gösterecek her şeyi Sana verirdim onu mümkün olsaydı, ama ben de ödünç aldım. Sen tam bana göre bir kızsın. Sana her şeyi, her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen. Bir pelerinim var. Matrak bir şey. Önü açık. Kırmızı ve siyah. Aylardır bende o. Eğer güzel olduğunu düşünürsen, o zaman sanırım bana da öyle gelir. Sen tam bana göre bir kızsın. Sana her şeyi, her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen. Bir fare biliyorum, yuvası olmayan. Nedendir bilmiyorum; ona Gerald adını taktım. Oldukça yaşlandı; ama iyi bir fare. Sen tam bana göre bir kızsın. Sana her şeyi, her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen. Bir sürü zencefilli çörek adamım var. Biri burada, biri şurada, bir sürü zencefilli. Birkaç tane al istersen. Tabakta duruyorlar. Sen tam bana göre bir kızsın. Sana her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen. Bir oda biliyorum ezgilerle dolu. Bazıları uyanık, bazıları şangırtılı. Çoğu saat tiktağı Haydi diğer odaya girip çalıştıralım onları. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.