Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Pink Floyd & PIPER AT THE GATES OF DAWN


Misafir rua

Önerilen İletiler

PIPER AT THE GATES OF DAWN: 5 Ağustos 1967’de Capitol’den çıktı. Pink Floyd'un bu isimle çıkardığı ilk albümüdür. Şarkıların büyük kısmını sonraki albümde gruptan ayrılacak olan Syd Barrett yazıp söylemiştir. Pink Floyd'un diğer albümlerinden çok daha farklıdır (kısmen A Saucerful of Secrets'la eşdeğer sayılabilir belki). Şarkı sözlerinde ve de müzikte çocuksu bir hava vardır. O dönemki konserlerine oranla çok daha sade olmakla beraber bol gürültülü, doğaçlama enstrümantal pasajlarla doludur. Psychedelic hava büyük ölçüde “lsd”nin yoğun etkisi altındaki Syd Barrett'tan kaynaklanır. Şarkı sözlerinde Syd'in edebiyata olan ilgisi açıkça görülmektedir. Uzun enstrümantal komposizyonlardan oluşan bu albüm Barrett’in tam anlamıyla boy gösterdiği tek albüm olmakla birlikte 60’larda psychedelic müzik türünü benimseyen İngiliz müziğini temsil eden harika bir albümdür. 1966’Larda Floyd, Londra’nın alt kültürünün bir parçasıyken, 1967’nin sonunda bu albümün ardından pop yıldızlarının arsına girdi. Bu albümün öncesinde “Arnold Layne”, “See Emily Play” ve “Apples and Oranges/Point Box” isimli üç 45’lik çıkardılar. Bu albümün sonra grubun lideri konumunda olan “Syd” bilincini yitirdi.

Syd Barrett 11 Temmuz 2006’da hayatını kaybetti. Müzik tarihinde önemli katkıları olan bir gitarist ve söz yazarıydı. Son günlerini dinlenip insanlardan uzak durarak geçirdi. Şeker hastasıydı ve insülin iğnelerini düzenli kullanmadığı için sık sık hastaneye kaldırılıyordu. Müziğe veda ederken çok acıklı sahneler hayranlarının gözleri önünde yaşanmıştır. Yoğun şekilde kullandığı “lsd” nin bağımlısı olan Syd’in sağlığı her geçen gün daha da vahim bir hal alırken ne grubun diğer üyeleri ne de çevresindeki kalabalık insan grupları O’na sahip çıkmıştı. Hatta son zamanlarda konser sırasında bir anda donup kaldığı, gitarda dakikalarca aynı akoru bastığı söylenir. Pink Floyd’un bu durma çözümü ise Syd’in çocukluk arkadaşı gitarist David Gilmour’u bu duraksama anlarında ara sololarını çalması için gruba katmak oldu. Syd bir anda donup kaldığında işi Gilmour kurtaracaktı. Belki Syd Barret bu gün yaşamıyor artık; ama gerçeğin ve hayalin madencisini çılgın elmas parıldamaya devam edecek.

 

http://www.sydbarrett.org/lyricsmadcap.htm

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ASTRONOMY DOMİNE

Lime and limpid green, a second scene

A fight between the blue you once knew

Floating down, the sound resounds

Around the icy waters underground

Jupiter and Saturn, Oberon, Miranda and Titania

Neptune, Titan,

Stars can frighten

 

Lime and limpid green, a second scene

A fight between the blue you once knew

Floating down, the sound resounds

Around the icy waters underground

Jupiter and Saturn, Oberon, Miranda and Titania

Neptune, Titan, Stars can frighten

 

Blinding signs flap

Flicker, flicker, flicker blam

Pow, pow

Stairway scare Dan dare who's there?

 

Lime and limpid green, the sounds around

The icy waters under

Lime and limpid green, the sounds around

The icy waters underground

ÇEVİRİ :

Pastel ve duru bir yeşil, ikinci perde

Bir zamanlar bildiğin maviliğin ortasında bir savaş

Süzülürken aşağı yankılanıyor ses

Yeraltındaki donmuş suların mavisinde

Jüpiter ve Satürn, Oberon1, Miranda2

Ve Titania3, Neptün, Titan4

Yıldızlar korkabilir…

 

Göz kamaştıran burçlar titrek titrek kanat çırpıyor

Blam pow, pow

Merdiven ürkütüyor orada olan Dan Dare’yi

 

Pastel ve duru bir yeşil

Ses kuşatıyor donmuş suları aşağıda

Pastel ve duru bir yeşil

Ses kuşatıyor donmuş suları

Yeraltındaki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

LUCİFER SAM

Lucifer Sam, siam cat

Always sitting by your side

Always by your side

That cat's something I can't explain

 

Ginger, ginger you're a witch

You're the left side

He's the right side

Oh, no

That cat's something I can't explain

 

Lucifer go to sea

Be a hip cat

Be a ship's cat

Somewhere, anywhere

That cat's something I can't explain

 

At night prowling sifting sand

Hiding around on the ground

He'll be found when you're around

That cat's something I can't explain

 

ÇEVİRİ:

Lucifer Sam Siyam kedisi

Her zaman senin yanında oturur

Her zaman senin yanında

Bu kedide bir şey var tanımlayamadığım

Jennifer Gentle sen bir cadısın

Sen sol tarafta

O sağ tarafta,

Ah hayır,

Bu kedide tanımlayamadığım bir şey var.

Gece sinsi sinsi gezip kumu eşeliyor

Gizlice dolanıp toprakta

Ortaya çıkacak o

Ses oralardayken.

Bu kedide tanımlayamadığım bir şey var

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MATİLDA MOTHER

There was a king who ruled the land

His majesty was in command

With silver eyes the scarlet eagle

Showers silver on the people

Oh Mother, tell me more

 

Why'd'ya have to leave me there

Hanging in my infant air

Waiting

You only have to read the lines

They're scribbly black and everything shines

 

Across the stream with wooden shoes

With bells to tell the king the news

A thousand misty riders climb up

Higher once upon a time

 

Wandering and dreaming

The words have different meaning

Yes they did

 

For all the time spent in that room

The doll's house, darkness, old perfume

And fairy sories held me high on

Clouds of sunlight floating by

Oh Mother, tell me more

Tell me more

ÇEVİRİ:

Bir zamanlar bir kral varmış bu ülkeyi yöneten.

Majesteleri hüküm sürermiş.

Gümüş gibi parlayan gözleriyle bu kırmızı kral

Gümüş yağdırırmış insanların üstüne.

Ah anne hadi anlat daha.

 

Neden beni bırakman gerekti orada

Asılı kalarak boşluğunda çocuksu hayal âleminin, bekleyerek.

Yalnızca okuman gerekirdi

Siyahla karalanmış satırları ve her şey parlayacaktı o zaman.

Irmağın öte yanına geçerek ahşap kunduralarla

Krala haberleri iletmek için çanlarla

Bin esrarengiz atlı tırmanırmış

Doruklara evvel zaman içinde.

 

Düşünürdüm ve düşlerdim

Sözcüklerin farklı anlamları olduğunu

Evet öyleydi…

 

O odada geçirdiğim tüm zaman boyunca

Oyuncak bebek evinin karanlığı, eski güzel kokusu

Ve masallar beni doruklarda

Güneş ışığının süzüldüğü bulutların üzerinde gezindirdi.

Ah anne, hadi anlat daha

Hadi anlat daha.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

biri pink floyd mu dedi

 

wish you were here

 

So, so you think you can tell Heaven from ****,

blue skies from pain.

Can you tell a green field from a cold steel rail?

A smile from a veil?

Do you think you can tell?

And did they get you to trade your heroes for ghosts?

Hot ashes for trees?

Hot air for a cool breeze?

Cold comfort for change?

And did you exchange a walk on part in the war for a lead role in a cage?

How I wish, how I wish you were here.

We're just two lost souls swimming in a fish bowl, year after year,

Running over the same old ground.

What have you found? The same old fears.

Wish you were here.

---------------

 

bi de çevirecekmiyiz yapma beee bende ingilizce yokkk hiçç

 

yani bilirimde şimdi uzun uzun bayram günüü sonra çevirsemmm

 

işte böyle çevirilirrrr :)

 

Can you tell a green field from a cold steel rail?

A smile from a veil? şarkıdaki bu söz çok şey anlatır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

biri pink floyd mu dedi

 

wish you were here

 

So, so you think you can tell Heaven from ****,

blue skies from pain.

Can you tell a green field from a cold steel rail?

A smile from a veil?

Do you think you can tell?

And did they get you to trade your heroes for ghosts?

Hot ashes for trees?

Hot air for a cool breeze?

Cold comfort for change?

And did you exchange a walk on part in the war for a lead role in a cage?

How I wish, how I wish you were here.

We're just two lost souls swimming in a fish bowl, year after year,

Running over the same old ground.

What have you found? The same old fears.

Wish you were here.

---------------

 

bi de çevirecekmiyiz yapma beee bende ingilizce yokkk hiçç

 

yani bilirimde şimdi uzun uzun bayram günüü sonra çevirsemmm

 

işte böyle çevirilirrrr :)

 

Can you tell a green field from a cold steel rail?

A smile from a veil? şarkıdaki bu söz çok şey anlatır...

 

:yukari::) oraya da gelicem.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

FLAMING

Alone in the clouds all blue

Lying on an eiderdown

Yippee

You can't see me

But I can you

 

Lazing in the foggy dew

Sitting on a unicorn

No fair, you can't hear me

But I can you

 

Watching buttercups cup the light

Sleeping on a dandelion

Too much, I won't touch you

But then I might

 

Screaming through the starlit sky

Travelling by telephone

Hey ho, here we go

Ever so high

 

Alone in the clouds all blue

Lying on an eiderdown

Yippee

You can't see me

But I can you

 

FLAMING-ÇEVİRİ:

Yalnızken masmavi bulutların içinde

Uzanırken kuş tüyü yorganın üzerinde, yuppii!

Beni göremiyorsun; ama ben seni görebiliyorum.

 

Tembelce zaman geçirirken sisli çiğde

Otururken unicorn’un üzerinde korkusuzca

Beni duyamıyorsun; ama ben seni duyabiliyorum.

 

İzlerken düğün çiçeklerinin ışığı emmelerini

Uyurken kara hindiba çiçeklerinin üzerinde.

Bu çok güzel dokunamayacağım; ama belki daha sonra.

 

Süzülürken yıldızlarla aydınlanmış göklerde

Yol alırken telefonla.

Hey çıkıyoruz işte

Hiç olmadığı kadar yükseklere

 

Yalnızken masmavi bulutların içinde

Uzanırken kuş tüyü yorganın üzerinde

Yupii! Sen beni göremiyorsun;

Ama ben seni görebiliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TAKE UP THY STETHESCOPE AND WALK

Doctor doctor

I'm in bed

Achin' head

Gold is lead

Choke on bread

Underfed

Gold is lead

Jesus bled

Pain is red

Are goon

Grow go

Greasy spoon

You swoon

June bloom

 

Music seems to help the pain

Seems to cultivate the brain

Doctor kindly tell your wife that

I'm alive

Flowers thrive

Realize, realize

Realize

 

TAKE UP THY STETHESCOPE AND WALK-ÇEVİRİ

Doktor Doktor, yatıyorum.

Doktor Doktor, başım ağrıyor.

Doktor Doktor, altın madendir

Doktor Doktor, ekmek boğazımda kaldı

Doktor Doktor, doymadım

Doktor Doktor, altın madendir

Doktor Doktor, İsa kan kaybetti

Doktor Doktor, acı kırmızıdır

Doktor Doktor, karanlık son

Yulaf lapası, gulyabani, yağlı kaşık

Kullanılmış kaşık, karanlık son

 

Müzik sanki acıyı yatıştırıyor

Sanki beyni uyarıyor

Doktor, lütfen karınıza söyler misiniz

hayatta olduğumu.

Çiçekler büyüyor

Fark edin

Fark edin

Fark edin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

THE GNOME

I want to tell you a story

About a little man

If I can

A gnome named Grimble Crumble

And little gnomes stay in their homes

Eating, sleeping, drinking their wine

 

He wore a scarlet tunic

A blue green hood

It looked quite good

He had a big adventure

Amidst the grass

Fresh air at last

Wining, dining, biding his time

And then one day

Hooray

Another way for gnomes to say

Oooooooooomray

 

Look at the sky

Look at the river

Isn't it good?

Look at the sky

Look at the river

Isn't it good?

Winding, finding places to go

And then one day

Hooray

Another way for gnomes to say

Oooooooooomray

Ooooooooooooooomray

 

ÇEVİRİ:

 

Bir öykü anlatmak istiyorum

Küçük bir adam hakkında

Başarabilirsem

Grimble Crumble adında bir cüce

Cüceler evde oturup

Yemek yerler, uyurlar, şaraplarını içerler

 

O kırmızı bir tunik giyerdi

Cam göbeği kukuletası

Oldukça güzel görünürdü

Büyük bir macera yaşadı O

Çimlerin arasında

Sonunda açık havada

Kazanarak, yemek yiyerek, uygun zamanı bekleyerek

 

Ve sonra bir gün hurraaaa (ya ya ya, şa şa şa!)

Bu cücelerin yaşasın deme biçimidir…

 

Gökyüzüne bak, ırmağa bak

Harika değil mi?

Gökyüzüne bak, ırmağa bak

Harika değil mi?

 

Dolaşarak, gidecek yerler keşfederek

 

Ve sonra bir gün hurraaaa (ya ya ya, şa şa şa!)

Bu cücelerin yaşasın deme biçimidir…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

CHAPTER 24

A movement is accomplished in six stages

And the seventh brings return

The seven is the number of the young light

It forms when darkness is increased by one

Change returns success

Going and coming without error

Action brings good fortune

Sunset

 

The time is with the month of winter solstice

When the change is due to come

Thunder in the other course of heaven

Things cannot be destroyed once and for all

Change returns success

Going and coming without error

Action brings good fortune

Sunset, sunrise

 

A movement is accomplished in six stages

And the seventh brings return

The seven is the number of the young light

It forms when darkness is increased by one

Change returns success

Going and coming without error

Action brings good fortune

Sunset, sunrise

 

ÇEVİRİ:

 

Hareket altı aşamada tamamlanır

Ve yedinci aşama başlangıca dönüştür.

Yedi, yeni ışığı simgeler

Karanlık bir derece daha arttırıldığında oluşur

 

Değişim, geri dönüş, başarı

Hatasız gidiş ve geliş.

Hareket şans getirir.

Günbatımı.

 

Kış gündönümü ile birlikte

Değişim zamanı geldiğinde

Yer yarılır, gök gürler

Her şey bir anda ve tümüyle yok edilemez.

 

Değişim, geri dönüş, başarı

Hatsız gidiş ve geliş.

Hareket şans getirir.

Günbatımı, gündoğumu.

 

Hareket altı aşamada tamamlanır

Ve yedinci aşama başlangıca dönüştür.

Yedi, yeni ışığı simgeler

Karanlık bir derece daha arttırıldığında oluşur

Günbatımı, gündoğumu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

THE SCARECROW

The black and green scarecrow as everyone knows

Stood with a bird on his hat and straw everywhere

He didn't care

He stood in a field where barley grows

 

His head did no thinking

His arms didn't move except when the wind cut up

About his head and mice spun around on the ground

He stood in a field where barley grows

 

The black and green scarecrow is sadder than me

But now he's resigned to his fate

'Cause life's not unkind

He doesn't mind

He stood in a field where barley grows

 

ÇEVİRİ:

 

Siyah ve yeşil bostan korkuluğu herkesin bildiği gibi

Dimdikti şapkasına konmuş bir kuşla ve her yanı samandandı

Umursamıyordu.

Duruyordu bir arpa tarlasında.

Kafası hiç çalışmıyordu,

Kolları hareket etmiyordu rüzgar sert esmedikçe

Ve toprakta fareler koşuşuyordu etrafında

Duruyordu bir arpa tarlasında.

Siyah ve yeşil bostan korkuluğu benden daha mutsuz

Fakat şimdi kaderine terk ediyor kendini

Çünkü zalim değil yaşam - aldırmıyor o.

Duruyor bir arpa tarlasında.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİKE

 

I've got a bike

You can ride it if you like

It's got a basket

A bell that rings

And things to make it look good

I'd give it to you if I could

But I borrowed it

 

You're the kind of girl that fits in with my world

I'll give you anything

Everything if you want things

 

I've got a cloak

It's a bit of a joke

There's a tear up the front

It's red and black

I've had it for months

If you think it could look good

Then I guess it should

 

You're the kind of girl that fits in with my world

I'll give you anything

Everything if you want things

 

I know a mouse

And he hasn't got a house

I don't know why

I call him Gerald

He's getting rather old

But he's a good mouse

 

You're the kind of girl that fits in with my world

I'll give you anything

Everything if you want things

 

I've got a clan of gingerbread men

Here a man

There a man

Lots of gingerbread men

Take a couple if you wish

They're on the dish

 

You're the kind of girl that fits in with my world

I'll give you anything

Everything if you want things

 

I know a room full of musical tunes

Some rhyme

Some ching

Most of them are clockwork

Let's go into the other room and make them work

 

ÇEVİRİ:

 

Bir bisikletim var. İstersen binebilirsin ona.

Bir sepeti var ve çalan bir zili

Ve onu güzel gösterecek her şeyi

Sana verirdim onu mümkün olsaydı, ama ben de ödünç aldım.

 

Sen tam bana göre bir kızsın.

Sana her şeyi, her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen.

 

Bir pelerinim var. Matrak bir şey.

Önü açık. Kırmızı ve siyah.

Aylardır bende o.

Eğer güzel olduğunu düşünürsen, o zaman sanırım bana da öyle gelir.

 

Sen tam bana göre bir kızsın.

Sana her şeyi, her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen.

 

Bir fare biliyorum, yuvası olmayan.

Nedendir bilmiyorum; ona Gerald adını taktım.

Oldukça yaşlandı; ama iyi bir fare.

 

Sen tam bana göre bir kızsın.

Sana her şeyi, her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen.

 

Bir sürü zencefilli çörek adamım var.

Biri burada, biri şurada, bir sürü zencefilli.

 

Birkaç tane al istersen. Tabakta duruyorlar.

Sen tam bana göre bir kızsın.

Sana her şeyi verebilirim; eğer bir şeyler istersen.

 

Bir oda biliyorum ezgilerle dolu.

Bazıları uyanık, bazıları şangırtılı. Çoğu saat tiktağı

Haydi diğer odaya girip çalıştıralım onları.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.