Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Tayyip'in hayat hikâyesine başlamadan önce dedelerinin nereden geldiğine bakmak onun hikâyesini anlamamızı bir hayli kolaylaştıracaktır. Tayyip'in anne tarafı Rize ili Güneysu ilçesine Gürcistan'ın başkenti Batum'dan gelmişlerdi. O sıra Batum'dan gelen aileler arasında "Mezarcı" ailesi de vardı. 1991 yılı milletvekili seçimlerinde liste savaşları başlıyor, Erbakan'ın kendine yakın gördüğü isimleri İstanbul'da liste başlarına yerleştirmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Erbakan liste başına Ali Oğuz'u getirmek istiyor, Tayyip ise aynı yere Gürcü kökenli, Ümraniye Müftüsü Hasan Mezarcı'yı düşünüyordu. Erdoğan parti merkezine karşı direniyor, bu direnmenin sonucunda hemşehrisi Hasan Mezarcı'yı liste başına getirtiyordu. Mezarcı, milletvekili seçilmesinin ardından Tayyip'e layık olduğunu konuşmaları ve davranışları ile bir bir kanıtlıyordu. Partinin Bayrampaşa teşkilatında kadınlara yaptığı konuşmada Atatürk'e ********* iftiralarla saldırırken kendi köklerini de açıklıyordu. Mezarcı, Tayyip gibi Batum'lu olduğunu vurguladı^ konuşmasında şunları söylüyordu: (mezarcı sonra kendini mesih ilan etti) "Atatürk milliyetçiliği ne demek? Herkes Türküm diyecek, ne yani, senin hatırın için ben anamı babamı inkâr edeyim. Ben senin atan gibi veled-i zina mıyım? Ben Batum'luyum benim köküm belli..." MUSA'NIN ÇOCUKLARI Tayyip de aynı tarihlerde Almanya'da yaptığı konuşma ile Mezarcı'ya adeta destek veriyordu: "Ne mutlu Türküm diyene ne demek? Sen 'Ne Mutlu Türküm Diyene' dersen, o da 'Ne Mutlu Kürdüm Diyene' der..." Yine her fırsatta Türklüğü ********* Tayyip'in yakın arkadaşlarından Rize milletvekili Şevki Yılmaz şöyle yırtmıyordu: "Şimdi gençler! Müjde veriyorum. Şafak var... Şafak!.. Vallahi şafak var. Safları sıklaştırın... Tahrik için konuşmuyorum, şafağı gördüm... Nerede?.. İşte burda... SümeyyelerL. Nerde?.. İşte burda; Bilaller.L. Şafak vakti var. Gençler, gençler!... Muhammed İkbal'i dinle, meşhur şair: "Güneş doğarken şafak gelir. Kızıllık olur sabah. Gök kızarmadan güneş gelmez. Şehit kanı dökülmeden hak gelmez..." Şevki, Sümeyye'nin İslam'ın ilk şehidi olduğunu, putperestlerin onu ayaklarından develere bağlayarak iki ayrı yöne develeri sürmeleri sonucu feci bir şekilde öldürerek şehit ettiklerini anlatıyor ve gençlere "bu düzen sizi ayaklarınızdan taksilere bağlayıp parçalasa dahi asla yolunuzdan ayrılmayın "diyordu. Tayyip'in çocukları Sümeyye, Bilal ve diğerleri soluğu Amerika'da alıyorlar, öğrenimlerini oralarda devam ettiriyorlardı. Akranları Türban kavgaları verirken, kendileri, babalarının açıklamalarında görüldüğü gibi, Türbanla okuyamadıkları için Amerika'ya gidiyorlar, Sümeyye, ABD'de, HolIywood yıldızları ile aynı masada mum ışıkları altında yemekler yiyordu. Kızları, Amerika'da Robert De Niro ile mum ışıklarında yemekler yiyen Tayip, 1994 yılında, Ümraniye'de yaptığı konuşmalarda, insanlarımızı kendi refah ve mutlulukları için kullanmanın değişik versiyonlarını sergiliyor, bu konuşmalarının kasetleri AKP teşkilatlarında saf insanlarımıza seyrettiriliyordu: "...Bir gece saat bir buçukta elektrik direğinde bir yaşlı amca, eve dönüyorum, araba ile durdum, gece saat bir otuz durdum. Üç dört tane genç, "amca" dedim, "yahu ne yapıyorsun?.. Elektrik çarpacak in aşağı bu gençler çıksın bağlasın" hiç umurunda değil. Bağladı, indi. Gayet kararlı. İfade aynen şöyle; "Sen bana şahadeti çok mu görüyorsun?" dedi. "yahu amca Refah'ın bayrağı ile şahadetin ne alakası var Allah aşkına?" , "Sen ne diyorsun" dedi. "Her Refah bayrağı, Muavenet Muhribi'nden Saratoga'ya bir mermidir" dedi. Şimdi soruyorum sizlere; bu inancın, bu imanın önünde Amerikası, Batısı, basını televizyonu durabilir mi?.." Bugün kızlarının ABD'de sergiledikleri davranışları görmeyen Tayyip, dün bu imkânlan sağlamak için döktürmeye devam ediyordu: "...Olay bu kadar açık ve net ortada. Ama bunun hala farkında değildi onlar... Hala bunlar, yok çarşafların içinde erkekler vardı, ondan dolayı seçim gitti diyorlar... Ve bununla da kalmıyor, şu hanım kardeşlerimizin çalışması var ya, Hey Rabbim... Bunu papatyaların yapması mümkün mü? Değil... Gelinciklerin yapması mümkün mü?.. Değil. Onlar ancak beş yıldızlı otellerde demlenirler. Ama onların da huzuru inanıyorum ki, refahı, mutluluğu, kurtuluşu inşallah bu hanım kardeşlerimizin gayretinde yatmaktadır..." Potamya'nın gururu Tayyip, Başbakan olarak memleketi Rize'nin Güneysu Belde-si'ne gittiğinde hemşehrileri kendisini 'Potamya'ya Hoşgeldin', 'Potamya'nın Gururu' pankartlanyla karşıladı. Buralar Güneysu olarak bilinirdi. Potamya ne demekti? İşin aslı çok geçmeden ortaya çıkıyordu: Güneysu Beldesi'nin Rumca ismi Potamya'ydı. Bu beldenin ahalisinin bir kısmı sonradan Müslüman olmuş(!) Rum'du. Hala beldenin Rumca adını kullandıklarına göre Türklüğü içlerine tam sindirememişler demekti. Tayyip Erdoğan bu pankarttan rahatsız olmadı. En ufak bir tepki göstermedi. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Başbakan olduğunda ilk ziyaretini Yunanistan'a yapmış, Ramazan ayında olduğumuz halde orucunu tutmamıştı. Oysa hayatını anlattığı "Bu şarkı burada bitmez" adlı kitapta her zorluk karşısında orucunu bırakmadığıyla övünüyor, hatta röportaj günü Ramazan olmadığı halde oruç tuttuğunu söyleyerek reklâmını yapıyordu. Erdoğan Simiüs'le gerçekleştirdiği görüşmelerde iki saati aşkın başbaşa kalmıştı. Bu görüşmelerde konuştukları dil merak konusu olmuştu. Öyle ya, Tayyip İngilizce bilmiyor, Simitis ise Türkçe'den anlamıyordu. Sonunda Tayyip bu olaya da açıklık getirdi. Anlatımına göre ilk patronu Rum'du. Bu arada kardeşinin de Mossad ile yakın ilişki içinde olan Ofer'in gemilerinde çalıştığı ortaya çıkıyor, Tayyip hükümeti tarafından ülke limanları ve kaynakları Ofer'e adeta altın tepsi içinde sunuluyordu. Ben Gürcüyüm eşim Arap Hürriyet Gazetesi'nden Emin Çölaşan 2 Ekim 2006 tarihinde Tayyip'in kökleri ile ilgili şöyle yazıyordu: "...Elimde Recep Tayyip Erdoğan'ın aile nüfus kütüğü var. Devletin resmi belgesi. Bu belgede "baba tarafından çeşitli kimselerin anneleri" olarak şöyle isimler geçiyor: "Havuli... Farfuli...Fatuli..." Örneğin, Ahmet ve Yunus Erdoğan'ın ana adı Havuli. Fatuli Erdoğan'ın ana adı Farfuli, Vesile Erdoğan'ın ana adı Fatuli Bizim aklımıza insanların soyunu sopunu araştırmak, oralardan sonuç çıkarmak, bunları siyasal amaçla kullanmak asla gelmez. "Falanca Ermeni'dir, filanca Rum'dur, Yahudi'dir, dönmedir!.." İnsanların ve ailelerin kökeni şu veya bu olabilir. Onlar Hıristiyan, Musevi kökenli de olabilir. Kınanması gerekmez. Biz, rektörler ve başbakanlar dâhil istisnasız herkesi dinine, ırkına, aile kökenlerine göre değil, bu ülkeye yaptıkları -veya yapmadıkları- hizmetle değerlendiririz. Her uygar insanın yapması gereken de budur..." 3 Ekim 2006 Hürriyet Gazetesi; "Doğu Karadeniz'de Fatma Fatuli' dir." Başlığı altında Çölaşan'm yazdıkları ile ilgili bir haber yapıyordu: "Hürriyet yazan Emin Çölaşan, önceki gün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın nüfus kayırlarında Havuli, Farfuli ve Fatuli gibi isimiere rastlandığını yazdı. Çölaşan'ın verdiği bilgiye göre, 'Ahmet ve Yunus Erdoğan'ın ana adı Havuli. Fatuli Erdoğan'ın ana adı Farfuli, Vesile Erdoğan'ın ana adı Fatuli’ydi. Çölaşan daha sonra, "Bizim aklımıza insanların soyunu sopunu araştırmak, oralardan sonuç çıkarmak, bunları siyasal amaçla kullanmak asla gelmez" diyordu. Bu kelimelerin hangi dilden gelmiş olabileceğini bölgeyi yakından tanıyan insanlara sorduk. Rize doğumlu gazeteci Ömer Lütfi Mete, Doğu Karadeniz'de Fatma'ya Fatuli, Havva'ya Havuli denildiğini belirterek, "-H eki Gürcüce'den geçmiş olabilir. Zaten biliyorsunuz, Türkçe ve Gürcüce'nin karışımından, araya Ermenice kelimelerin de girmesiyle ortaya çıkan dile bölgede Lazca ismi verilir" dedi. Doğu Karadeniz'de Lazca türküler derleyen ve Türkçe'yi sonradan öğrenen, Rize-Pazar doğumlu müzisyen Birol Topaloğlu da, Ömer Lütfi Mete'nin dediklerini doğruluyor. Topaloğlu da, bölgede, özellikle kadın isimlerine bu tür eklerin takıldığını, zamanla hece düşmesiyle Havuli, Fatuli, Farfuli şekline dönüştüğünü söylüyor. Ermenice ve Rumca'da ise böyle kelimeler bulunmuyor..." diyordu. Ancak içinde zerre kadar Müslümanlık bulunan bir insan İslam Peygamberi'nin Kızı'nm ismi olan Fatma'nın özgün hali dururken ona Fatuli der mi, diyebilir mi?... Yine Âdem Peygamber'in Eşinin ismi Havva'yı nasıl Havuli yapabilir?.. Peki, *Farfuli neydi ve nereden geliyordu?.. Ağustos 2004 yılında yaptığı Gürcistan gezisinde Gürcistan Devlet Başkanı1 nın yanında; "Ben de Gürcüyüm. Ailemiz Ba-tum'dan Rize'ye göç etmiş bir Gürcü Ailesi'dir" diyordu. Bu bağlamda Tayyip'in Gürcü olma ihtimali de kesinlik kazanıyordu. Kısacası; Tayyip Erdoğan Türk kökenli değildi. Zaten Türklük şuuru da taşımıyordu. Zorunlu olmadıkça Türk sözünü kullanmıyor, Türklüğü ve Türk milliyetçiliğini ayrımcılık olarak değerlendirdiğini çok kere vurguluyordu. Tayyip'in en yakınındaki isim tarafından yazılan ve Tayyip tarafından yalanlamayı bırakın desteklenen "Erdoğan'ın Harfleri" adlı kitaba baktığımızda Tayyip Erdoğan'ın Musa Peygamber'in soyundan geldiği bildiriliyor. Musa'nın İsrailoğlu olduğu vurgulaması yapılıyordu. "Ben Şeriatçı'yım" diyen birinin Hz. Muhammed'in soyundan geldiğini ya da en azından onla bağlantılı olduğunu iddia etmesi gerekirken, İsrailoğullarına gelen peygamberle kendini Öz-leştirip bir de onun soyundan geldiğini açıklattırması, soyunda Yahudilik olduğunun en açık kanıtı oluyordu. Gürcü olduğunu açıklayan Tayyip, bir özelliğini gizliyordu. Tayyip anne tarafından Gürcistan'da yerleşik Musa'nın yani Yahudinin soyundan geliyordu... Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Başbakan olduğundan beri ağzından bir kez bile Türk milleti'' sözü .çıkmıyor, hep Türkiye halkı" diyordu. Kaldı ki; gerek MSP Gençlik Kolları Başkanlığı, gerek RP İl Başkanlığı, gerekse Belediye Başkanlığı döneminde danışmanlığını yapan ve Tayyip'in; "Beynimin yarısı, bugünlere gelmemde çok emeği vardır" dediği Mehmet Meüner, Tayyip için Türk değildir" diye açıklamalarda bulunuyordu. Gürcülüğünü ilan eden Tayyip Erdoğan, 1994 yılında Ümraniye'de yaptığı konuşmada, Türklüğe karşı tüm kinini kusuyordu: "Bakınız, geçen gün İstanbul Valiliği'nin bir beyanı var. Ne diyor? 4 şehit polis memurunun cenazesine "Ben Türküm diyen gelsin" diyor. "Ben İstanbulluyum diyen gelsin" diyor. Ben Lazım diyen ne olacak? Ben Gürcüyüm diyen, Ben Kürdüm diyen ne olacak? Ben Çerkez'im diyen ne olacak?... Ben Abaza'yım diyen ne olacak?.. Ya bunlar bu ülkeyi zaten yıllardır bu ifadelerle parçaladılar. Ama Anayasa'da ne yazdılar? Ne Mutlu Türküm Diyene.1.. Mîlletin bütünlüğü ilkesi "Ne Mutlu Türküm Diyene" ifadesi ile sağlanır mı?... Babama sordum "Biz Laz mıyız, Türk müyüz?" dedim. Allah rahmet eylesin, babam dedi ki; "Oğlum ben de dedeme sordum, dedeme dedim ki, 'dede biz Laz mıyız, Türk müyüz?' Torinim dedi, 'Yarın Öleceğiz. Öldüğümüz zaman Allah bize bir soru soracak, men Rabbüke vemen Nebiyyüke ve ma Dinüke diyecek. Vema Kav-müke diye bir soru sormayacak torinim' dedi... Şimdi salonda saf saf dinliyor. Tabi büyük dedem molla idi. 'Torunum Rabbin kim? Nebin kim? Dinin ne? Ama kavmin ne diye bir soru sormayacak. Sana sordukları zaman 'Elhamdülillah Müslüman'ım de geç'. Şüphesiz her kavmin mensubu rahatlıkla ben Kürdüm, ben Türk'üm, ben Çerkez'im, ben Abhaza'yım, demek hak ve hürriyetine sahiptir. Bundan daha tabi bir hak ve hürriyet olmaz... ... 600 sene Osmanlı otuzu aşkın etnik gurubu Ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu. 600 sene... Buyrun, şu anda 70 senedir tutabildiler mi? Tutamadılar işte, bak ülke birbirine girdi..." Tayyip, Ocak 1995'te Hollanda İslam Federasyonu'nda yaptığı konuşmasında "Türkiyeli Müslüman" olduğunu şu sözleri ile vurguluyordu: "Ben Türkiyeli bir Müslüman'ım. Müslümanlar şu anda önemli bir karar aşamasında bulunmaktadırlar. İslam havzası, bu kararın arifesindedir. Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Bu adamların Türklükle bir ilişkisi olmadığı aslında o kadar aşikar. Kanlarında taşımadıkları gibi ruhlarındada Türklük bilinci yok. Ergün Poyraz Musanın çocukları isimli kitabında belgelerle birlikte çok çarpıcı açıklamalarda bulunmuş bu kitap okunmalı tabi bu kitap yüzünden adamın başına neler geldi. Başbakan Erdoğan, Ergün Poyraz’ın yazdığı “Musa’nın Çocukları, Tayyip ve Emine “adlı kitabın toplanılması için mahkemeye başvurmuştu biliyorsunuz. Kitap Erdoğan ailesinin kökeni konusunda çarpıcı bilgiler veriyordu. Bu sebeple, Ankara 19. Asliye Hukuk mahkemesinde, "kitabın toplatılması ve yayının durdurulması" için dava açtı Erdoğan. “Buyrun benimle ilgili şimdi kitaplar yazılıyor. Yahudi deniliyor, kimisi Rum diyor, kimisi Musa'nın çocuğu diyor. Arkadaşım Abdullah Bey için Musa'nın Gülü deniliyor.”( Hürriyet- 23 Mayıs 2007) Ankara 19. Asliye Hukuk, Erdoğan tarafından açılan bu davayı ret etti. Çünkü kısa bir süre önce Başbakanın danışmanı ve basın sözcüsü Akif Beki’nin de yayınlanmış böyle bir kitabı vardı. O kitapta Erdoğan’ın Musa’nın soyundan geldiği belirtiliyordu. Başbakan Erdoğan, sözcüsü Beki yazınca “Musa soyundan “olmakla gurur duyuyor da Ergün Poyraz yazınca niye mahkemeye veriyor onu anlayamadım? Burada kıstas Erdoğan’ın siyasi kariyeri boyunca bu konuda gösterdiği performans olmalıdır. Bilhassa AKP iktidarı süresince yapılan icraatların semeresini kimler görecektir? Bunun cevabı verildiğinde kendisinin “Musa’nın çocuğu” olup olmadığı netleşecektir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.