Φ muki Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 AKP ne yaptığını biliyor. Ben de AKP’nin ne yaptığını çok iyi biliyorum. İslamcılar ne yaptıklarını biliyorlar. Cumhuriyetçiler de onların ne yaptığını çok iyi biliyorlar. Geriye AKP ile İslamcıların peşinden giden ve tamamı sözde demokrat İkinci Cumhuriyetçiler, butik solcuları, neoliberaller ve neoreaksiyonerler kalıyor. Yakın zamanda kendilerini bekleyen akıbeti yazayım: Humeyni rejimini destekleyen İran komünistlerinin başına gelenler onların da başına gelecek. Şu ya da bu oranda. Aynı kader! LAİK ARİTMETİK İlkin, "Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan" tanımlama cümlesinin bir tür İslamo-faşist ifade olduğunu söyleyeceğim. Laik bir ülkede, "99 Müslüman=1 Müslüman olmayan" olduğu için bu böyle. Laik aritmetiğin dört işlemine göre. Laik bir devlette hiçbir din, laiklik ilkelerinden daha büyük değildir. Oysa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan seçimden önce yaptığı konuşmalarda bunun tersini söylüyordu: "Din üzerinden siyaset yapılamayacağı gibi laiklik üzerinden de siyaset yapılamaz. Din ile laikliği aynı terazide tartmayın. Kişi laik olmaz. Devlet laik olur." Bu cümlede bakalım kaç yanlış var? 1. Anayasa, din üzerinden siyaset yapmayı yasaklamıştır ama laiklik üzerinden siyaset yapmayı da zorunlu kılmıştır. 2. "Din ile laikliği aynı terazide tartmayın" cümlesi, din önce gelir anlamında kullanılmış. Laik bir ülkede devletin, toplumun ve bireyin referansı din olamayacağı için, bu ülkede kamusal olan laiklik, bireysel olan dinin önünde ve üzerindedir. 3. "Kişi laik olamaz, devlet laik olur" cümlesi tipik bir mugalata örneğidir. Laik devletin ilke ve kuralları içinde yaşamayı kabul etmiş her inançlı (Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist, vb.) ve her inançsız kişi laiktir. DEMOKRASİSİZ CUMHURİYET Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilebilmesiyle 29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyet fiilen sona ermiştir. 28 Ağustos 2007’de ABD tescilli, sıfatı Ilımlı İslam Devleti olan 2. Cumhuriyet dönemi başlamıştır. Adı da "Karşı Devrim Cumhuriyeti"dir! Diyeceksiniz ki, neden? Abdullah Gül’ün iki nedenden dolayı 1923 Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olamaması gerekiyordu. Olamazdı. Madem ki oldu, onun için: 1. Geçmişi, dokunulmazlığın kapattığı dosyası ve politik hayatı boyunca dile getirdiği Cumhuriyet karşıtı düşünceler. 2. Eşinin Cumhuriyet’e meydan okuyan İslami militan eylemleri. Bunlara karşın Cumhurbaşkanı olabildiğine göre 1923 Cumhuriyeti içerde ve dışarda tasarlanmış bir cinayete kurban edilmiştir. Ve karşı devrimin ikinci dönemi resmen başlamıştır. İkinci Cumhuriyet’in bir Ilımlı İslam Devleti’ne dönüşmesini hep birlikte göreceğiz. İşte o zaman "demokrasisiz" bir cumhuriyetin nasıl bir cehennem olduğuna yaşayarak tanık olacağız. Goygoycuların canı cehenneme, ama AKP’ye oy versin ya da vermesin, bu cehennemin Türk ulusuna hayırlı olmasını nasıl dileyebilirim? İnşallah yanılıyorumdur! Özdemir İnce Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 AKP ne yaptığını biliyor. Ben de AKP?nin ne yaptığını çok iyi biliyorum. İslamcılar ne yaptıklarını biliyorlar. Cumhuriyetçiler de onların ne yaptığını çok iyi biliyorlar. Geriye AKP ile İslamcıların peşinden giden ve tamamı sözde demokrat İkinci Cumhuriyetçiler, butik solcuları, neoliberaller ve neoreaksiyonerler kalıyor. . . . İkinci Cumhuriyet?in bir Ilımlı İslam Devleti?ne dönüşmesini hep birlikte göreceğiz. İşte o zaman "demokrasisiz" bir cumhuriyetin nasıl bir cehennem olduğuna yaşayarak tanık olacağız. Goygoycuların canı cehenneme, ama AKP?ye oy versin ya da vermesin, bu cehennemin Türk ulusuna hayırlı olmasını nasıl dileyebilirim? İnşallah yanılıyorumdur! Özdemir İnce çok güzel paylaşım muki. sağol Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 ANAYASAYI PARSELLEME ÇABALARI Vatana hizmet etmenin "bilimsel, kültürel ve sanatsal bir hayat üslubu" olan siyaset, gerçekte, bu görevi benimseyenler için, bir "karakter yapısı" konusudur. Rastlantılarla siyasi hayata girenlerle, bu işi "profesyonel bir ahlaklılık" sayan gerçek politikacılar arasındaki fark bu sınırlarda ortaya çıkar. R. Reagan' dan sonra, iletişim dünyasından politikaya geçmek konusunda, ünlü sinema yıldızlarından 'Charlton Heston'a "B.Amerika'nın Çumhurbaşkanı adayı olmayı düşünür müsünüz?." diye sorulduğunda : Heston: "Neden olmasın ki, hayatım boyunca Amerika'ya en üst düzeyde hizmet edebilmeyi bir seçenek olarak düşünmüşümdür. Filmlerimde ki rollerimi seçmek dahil, hayatımın hiç bir döneminde Amerikan ruhuna ters düşebilecek hiç bir hareketim olmamıştır ... " demişti. Haklı yada haksız demeden, her sanığın savunmasını kabul etmek avukatlık mesleğine ve ahlakına aykırı düşmez. Soyut olarak hukuku savunmak da bir görevdir. Ama, hayatı boyunca, sadece ve sadece haklı olduğuna inandığı sanıkların vekaletini seçmek, bir avukat için ekstra gurur ve onur konusu olabilir. Siyaset adamlığı, hayat boyunca kendisinde fikirler ve jestler olarak iftihar edilecek bir tecrübe birikimi taşıyan kişilerde değer kazanır. Siyaset adamı bir de devlet kademelerinde sorumluluk taşıma alanlarına yükselince artık o toplumun,karakteristiklerinin bir simgesi olarak sadece kendi kendisinin değil, milletinin de bir modeli olacaktır. Onda, geçmiş hayatının husumetleri,öfkeleri, kinleri, ihtirasları, çileleri, ıstırapları değil bütün bunların üstüne yükselen toplumsal değerler harekete geçmelidir. Siyaset adamı, hayata ve geleceğe kırgınlıkları, küskünlükleri, öfkeleriyle değil sağduyusu ile bakabilen adam olmak konumundadır. Bir anayasa'nın günün ve geleceğin koşullarına göre yeniden gözden geçirilmesi, bir toplumun gündemine getirilebilir. Onun taslağını yada önerilerini ortaya koymak ve bunu gerçekleştirmekte öncülük -önderlik değil- yapabilmek imkanına eriştiklerine inananların, bireysel deneyimlerinden kaynaklanan hırslarla harekete geçmeleri , kendi özel hayat ve dünya görüşlerini egemen kılmak istemeleri kadar yanlış bir şey düşünülemez. 1982 tarihli Türk Anayasasının değiştirilmesi girişiminde rol alanlar yanlış adımlarla yola çıkmak istemişlerdir. Onlar anayasada yapılmasını istedikleri değişiklikler hakkındaki görüşlerini 1980'li yılların kendilerine getirdikleri konum farklılıkları açısından, 1980 öncesinden başlıyan tutumlarıyla, jestleriyle, sözleriyle önce fısıltılarla sonra yüksek perdeden ortaya koymuş ve koymakta olan kişilerdir. Bu "vaziyet alışları da kişisel ve de ideolojik bakış ayrılıkları, öfkeler, kinler, partizanlıklar vardır. Değişik fikirler ve çok değişik istekler vardır. Bunların arasında, TBMM Başkanı seçildiğinde, Başkanlık kürsüsüne frakla değil günlük kıyafetle oturulmasını isteyen, "TBMM'ni askerlerin değil sivil muhafızların koruması gerektiğini ifade eden, asker muhafızları güvenilir bulmadığını söyleyenler vardır. Bunların arasında "Yeni Anayasayı sadece sivillerin yapması gerektiği"ni söyleyen bir Başbakan ve yardımcısı vardır. Türk Anayasalarının hepsinin Türk vatanını kurtaran ve koruyanlarla birlikte, yönetmek ve yükseltmek için çalışanlar tarafından, yani Türkiye'nin askeri ve sivil gerçeklerinin bilincinde olan aydınlar tarafından hazırlanıp halkın iradesiyle gerçekleştiğini bildikleri halde son bir kaç yıldan beri fısıltılarım naralara yükselterek bir "asker - sivil" ayrımcılığı türküsü tutturan bir avuç "eski tüfek" yazarla, beş altı çığırtkan politikacının telkinleri altında kalanlar vardır. Bunların arasında federasyon talep edenler, bölücülükten yargılanan hüküm giyenler var. Bunların arasında eşi ve kızıyla birlikte "Türkiye'de din devleti kuruluncaya kadar çalışacaklarını haykıran" , "eğer imkan vermezseniz silahlanmak isteyen adamlarımızı tutamayız" diyebilen, içinde, cennet mekan Mustafa Kemal'imizin Anıtkabrini yerle bir etmek istediğini sayıklayan mebusların barındığı bir siyasal partiler vardır. "Laikliği istemezük! .. ", "Atatürk inkılabını istemezük!..", "Dini Devlet isterük!.." diyenler vardır. .. Ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını kendi, kafalarına göre değiştirmek, değiştirilmesi teklif bile edilemiyecek Anayasa maddelerini Anayasadan çıkartmak için toplanıyorlar. Toplantı Başkanı "mutabakat hasıl oldu" diyor. Yani, nedir o mutabakat?. Kabul ve makbul olmayacağı belli dualara "amin" deme toplantısında varılan sonuç ... Ciddi misiniz gerçekten? Gökhan Evliyaoğlu Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 İkinci Cumhuriyet’in bir Ilımlı İslam Devleti’ne dönüşmesini hep birlikte göreceğiz. farzı muhal, hikaye buya Türkiye ılımlı İslam devletine dönüştü, mesela yani. ne olcak, ne degişecek, bu degişim ülkede nasıl bir etki yapacak? bu bir an için, bu hayali degişim bize somut olarak nasıl yansıyacak? teoride ve pratikde bizleri ne bekliyor? birde ılımlı İslam'dan kastedilen nedir? neye tekabül eder? tartışmaya deger.. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 TSK'ya NEDEN SALDIRIYORLAR? DEMOKRASİDEN yana olmayı TSK düşmanlığı addeden ve bu düşmanlığı azgın bir şekilde sürdürenlerin esas niyetinin demokrasi olmadığı ortada. Asıl mesele Türk devletinin ‘ulus’ ya da ‘milli’ yapısını değiştirmek. Bir taraftan AB, diğer taraftan da Amerika ve hempalarının hepsinin birden demokrasi teranelerinin arkasına saklanmalarının sebebi de budur. Türk Devleti’nin ‘milli’ yapısını önce sorgulamak, sonra önemsizleştirmek ve nihayet değiştirmeye yeltenmek girişimlerinin sonuncu aşamasına gelmiş görünüyoruz. Önce ‘Türk’ kimliği tartışmaya açıldı. ‘Türk’ olmanın yeterince birleştirici olmadığı; çünkü Türkiye’de etnik olarak Türk kökenden gelmeyen epeyce topluluğun varolduğu tezi işlendi. ‘Türkiyelilik’ gibi ucube bir ifade ortaya atıldı. Seçimlerde halkın tepki göstermesinden endişe edildiği için geçici olarak askıya alınan ‘Türkiyelilik’ projesi şimdi muhtemelen anayasa tartışmalarında yeniden ve uygulamaya konulma şeklinde karşımıza çıkacak. Kirli iltisaklar... AĞZI bozuk ve iyice şımarıklaşmış ‘İkinci Cumhuriyetçiler’den, gayri milli bir İslami tavrı benimseyenler ve ırkçı-Kürtçülerden başka azınlık yapılarını hayal edenlere kadar birbirinden epeyce farklı hayat tarzına sahip gruplar tam bir işbirliği içerisinde. Amaç milli devleti ortadan kaldırmak. Bu yüzden renksiz bir anayasadan bahsediyorlar. Mevcut anayasanın 12 Eylül darbesinin ardından hazırlatılmış olmasını kurnazca kullanıyorlar. Asıl niyetlerinin anayasadan ‘Türk’ kavramını çıkarmak olduğu açık. Bu grupların ortak özelliği gayri milli politikalardan yana olmaları. Hepsi de ‘Türk’ kavramına saldırıyor. Bu temel strateji doğrultusunda kullandıkları taktikler de hemen hemen ortak. Örneğin hepsi de bu işi demokrasi ve insan hakları adına istiyor. Bu iki kavram söz konusu grupların elinde epeyce kirlendi ve ortalama halk arasında sevimsizleşti. Demokrasi adına devlet yıkmak... DEMOKRASİ savunuculuğu ile TSK düşmanlığı eşdeğer bunların gözünde. Eğer TSK’ya eleştiriyi aşan şekilde saldırmazsanız ve her konuda TSK’yı yanlış, suçlu, adaletsiz bir gizli örgüt gibi görmezseniz demokrat sayılmıyorsunuz. TSK’nın bir faaliyetinin, bir uygulamasının veya bir girişiminin eleştirilmesi pek tabiiki yapılmalıdır. Ancak TSK’yı tamamen etkisizleştirmek amaçlı saldırıların iyi niyetli olması mümkün değil. Eğer anayasayı istedikleri gibi kotarabilirlerse, ihtilal yapmış gibi olacaklar. Çünkü devletin milli yapısını kaldıran veya sulandıran yeni bir anayasa metni söz konusu grupların hedefine ulaşmaları demek. Amerika ve AB’nin bu gruplara ve hükümete her türlü desteği vermesi bundan dolayı. Milli devletleri parçalamak istiyorlar... ORTA büyüklükteki milli devletlerin parçalanması küreselleşme adına Amerika’nın yapmak istediklerinin başında geliyor. Önce bin, sonra da bir kaç bine kadar çıkacak devlet sayısı Amerika’yı memnun eder. Çünkü orta büyüklükteki devletler etnik yapılara ayrılırken Amerika’nın kendisi tam bir milli devlete dönüşüyor. Büyüklüğünü koruyor ve gücünü artırıyor. Ufak parçalara ayrılmış güçlerin Amerika karşısında etkili bir koalisyon oluşturabilmesi imkansız olacak. AB de bu fikre yatkın. Sürekli olarak ilerleme raporlarına etnik talepleri bocalıyor ve Türkiye’nin önüne koyuyor. AB’nin talepleri bütünüyle yerine getirildiği zaman bu ülkenin adının Türkiye olup olmaması bile tartışılacaktır. ABD ve AB, Kuzey Irak’da kurulmak istenen Kürdistan’a Türkiye’den ilaveler yapılmasını istedikleri için Türkiye’deki hükümetin ‘İslami’ görünen kimliğinden rahatsız değil; çünkü hükümet onların tam istediği gibi düşünüyor ve yapıyor. TSK’ya saldırmaları bundan... TÜRBAN ve laiklik tartışmalarıyla gizlenmek istenen asıl niyetin önündeki en büyük engel Ordu. TSK, yapısı ve fikriyatı itibariyle Türk milli devletinin ordusu. Ve Ordu ayakta kaldığı, gücünü muhafaza ettiği sürece Türkiye’nin milli devlet yapısının sulandırılması belki mümkün; ama toptan tasfiyesi zor. Demokrasi ve insan hakları kavramlarını peynir ekmek yer gibi kullanan bu çevrelerin aslında hiç demokrat olmadıkları da açık. İkinci Cumhuriyetçilerin pek çoğu 22 Temmuz sonrasında kendilerini eleştirenlerin gazeteler ve televizyonlardan atılmasını isteyecek kadar tahammülsüzler. Elde varolan kanalların yüzde doksanından fazlasını kullanan ve gazetelerde büyük öbekler halinde yer alan bu kadronun demokrasiden bahsetmesi gülünç. Hükümete canhıraş destek veren ‘Fitne Fesat Medyası’nın hiç bir milli kalemi bünyelerinde tutmadığını geçmiş yıllarda gördük. Hükümete büyük destek vermesine rağmen Amerika’yı eleştirmeye kalkışan İslamcılar bile gazetelerden atıldı. Onların demokrasi laflarının sadece uygun bir vasıta olduğu açıkça görülüyor. Demokrasi, insan hakları ve AB sürecini Ordu’yu zayıflatılmak için kullanıyorlar. Milli devlete yönelik bu saldırıların demokrasi adına büyük ölçüde Ordu’ya yönelmiş olması beklenen br durum. Öyle anlaşılıyor ki, bu gruplar Türkiye’yi tehlikeli bir gidişata mahkum etmekten çekinmeyecekler. Ama bilmeleri gereken bir husus var. 7.5 milyondan fazla insana gıda ve ihtiyaç maddeleri dağıtarak aldıkları oyların büyük bir kısmı bu tartışmaların yaratacağı kaosda hızla AKP’den uzaklaşabilir. Doç. Dr. Hasan ÜNAL Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 farzı muhal, hikaye buya Türkiye ılımlı İslam devletine dönüştü, mesela yani.ne olcak, ne degişecek, bu degişim ülkede nasıl bir etki yapacak? bu bir an için, bu hayali degişim bize somut olarak nasıl yansıyacak? teoride ve pratikde bizleri ne bekliyor? birde ılımlı İslam'dan kastedilen nedir? neye tekabül eder? tartışmaya deger.. ılımlı islam federe cumhuriyetine geçtiğinizde aslında bunu tartışmak bile geldiğimiz noktayı gösteriyor. neler değişecek biliyormusunuz 1923 Cumhuriyetinde kazandığımız hak ve özgürlükler elimizden alınacak islam devleti olacağı için kanunlar islamın kurallarına göre belirlenecek yani şeriat yasalarına yavaşça geçilecek halkın büyük bir kesimi zaten buna hazır. ılımlı islamın amerikan maşası fethullah kurulacak islam cumhuriyetinin ardından hilafetini ilan edecek tüm dünyada açtığı okullarla ve siyasi ilişkileriyle artık dünyada buna hazır. tek engel tsk onunda içinde yerleşik irticacılar hazır bekliyor emniyet teşkilatınıda kullanacaklar ve biraz osmanlı biraz amerikancı yeni bir melez ülke var olacak. bağımsızlık ateşi sönecek arab ve amerikan kontolünde efendilerimiz ne kadar lütfederse o kadarına şükredeceğiz. ılımlı islam denilen amerikan projesi ve beslediği fethullah gülen emperyalizme yeni kanlı canlı bit toplumu kurban verecek. kemalizm bütün bunların tek engeliydi artık yasalardan çıkması an meselesi. tereyağından kıl çeker gibi kolay üstelik halkın rızasıyla geçiş dönemi başladı. ancak hayırlı olacağını hiç umut etmeyin. dine dayalı yönetim biçimi hayır getirmez sömürü getirir. Alıntı
Misafir istanblue_7@ Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 iyide türklük ne zamandır ılımlı islamı benimsedi yada türklüğün özünde islam mı var ? lakırdıdan başka bir şey olmasa gerek . isyAn Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 ılımlı islam denilen amerikan projesi ve beslediği fethullah gülen emperyalizme yeni kanlı canlı bit toplumu kurban verecek. kemalizm bütün bunların tek engeliydi artık yasalardan çıkması an meselesi. tereyağından kıl çeker gibi kolay üstelik halkın rızasıyla geçiş dönemi başladı. ancak hayırlı olacağını hiç umut etmeyin. dine dayalı yönetim biçimi hayır getirmez sömürü getirir. Bahsettigin konularda haklisin. Kurani Kuranin yani sira kitab edinenlere verirsen, seni zorla peceyede sokarlar, evden disariyada cikartmazlar. onlari susturacak asil kitab kurandir. o yuzden simdiden kuran okumani tavsiye ederim. Haa birde islamin ılımlısı ılımsızı olmaz. islam kurandir. Kurani ogrenirsen hic kimse seni somuremez. Mutluluklar. Evren. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Ilımlı islam modeli ulus devletin parçalanmasıdır.12 Eylül darbesi ile önü açılan bu modelTurgut Özal ile birlikte liberal bir kalıba oturtulmuştur.Bu ülkede ki her kesim amerikanın kendilerine biçtiği kıyafetleri giymekte ve kendilerine biçilen rolü oynamaktadırlar.Eskinin solcuları globalleşme masalları ile emperyalizmin maşası konumuna gelirken dinci ve sağ görüşlü kesimde islamın düşmanı olarak gördükleri amerikayı ılımlı islam adı altında melekleştirmekte ve bir çoğunun islamı daha iyi yaşadıklarını söyledikleri amerika ikinci vatanı olmaktadır. Ilımlı islam modeli laiklik ilkesinden ve diğer bir çok ilkeden taviz vermeyi gerektirir veamerika açısından radikal islamın yalnızlaştırılması babından oldukça da uygundur.Avrupaya bakıldığında ise Ab birliğine girmek için yırtınan Türkiye'nin böyle bir modele kayıyor olması AB birliği temel sözleşmesi açısından uygun olmamakla birlikte bir çok avrupa ülkesinin dinci örgütlere ve oluşumlara kucak açtığı ve bunları desteklediği bilinen bir gerçektir.Hal böyle olunca ılımlı islam modeline Türkiyenin kayması Ab birliğine Türkiye yi almak istemeyenlere oldukça iyi bir zemin hazırlamaktadır.Sonuç olarak bu modelden herkesin bir çıkarı var ve olan halen akıllanmamakta direnen ve emperyalizmin maşası olmaya devam eden bizim zavallı ülke insanımıza olacaktır. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 1923 Cumhuriyetinde kazandığımız hak ve özgürlükler elimizden alınacakislam devleti olacağı için kanunlar islamın kurallarına göre belirlenecek yani şeriat yasalarına yavaşça geçilecek halkın büyük bir kesimi zaten buna hazır. ılımlı islam denilen amerikan projesi ve beslediği fethullah gülen emperyalizme yeni kanlı canlı bit toplumu kurban verecek. kemalizm bütün bunların tek engeliydi artık yasalardan çıkması an meselesi. tereyağından kıl çeker gibi kolay üstelik halkın rızasıyla geçiş dönemi başladı. ancak hayırlı olacağını hiç umut etmeyin. dine dayalı yönetim biçimi hayır getirmez sömürü getirir. soyut ifadeler bunlar, ben daha çok sokagın nasıl bir şekle bürünecegi noktasında merak içindeyim. birebir de ne ifade edecek? nedir mesela elimizden çıkacak olan hak ve özgürlükler.? ( aslında önemli olan herkesin hakdan, özgürlükden, adaletden neyi anladıgıdır. Hak nedir mesela?)... anlamak istedigim ılımlı islama geçişde ne olacak ya da radikal islama geçişde ne olacak. artı halkın büyük bir kesimi buna hazır ise, ortada ciddi ve anlaşılmaz sebepler var demekdir. böyle bir şeyi hayal ettigimiz zaman şunu söylemek gerekir, demek ki halkın büyük bir çogunlugu mevcut yaşayışdan memnun degil.? yani.. ılımlı İslam eger amerikan projesi ise ve radikal İslam'a dönerse bu proje sahibi o zaman ne yapar. ( eger ılımlısı oluyorsa mutlaka bunun zıddı var demekdir, oda radikal İslam olsa gerek)( gerçi ben kabul etmiyorum ya neyse) eger bu proje 'bir toplumu kurban' verecekse, yukarıda ifade ettiginiz 'büyük kesimi' nereye koymamız gerekecekdir. çünkü halk buna hazır diyorsunuz. bu hazır olma halinin rızayla mı? yoksa 'göbek kaşımayla' mı? alakalı görüyorsunuz. dine dayalı yönetimin sömürge getirecegini ifade buyurmuşsunuz, peki bu sömürgecili seküler kapitalist medeniyet ile kıyaslıyormusunuz? ya da söz konusu medeniyetin temelinin sömürü üstüne kurulduguna inanıyormusunuz? dine dayalı bir yönetimi savunmak gibi almayın, lakin sapla samanı birbirine kaarıştırmamak lazımdır. eger mevcut çok da iyi birşey olsaydı insanlar savrulmazdı saga sola. az olan ve mevcut olan sistemden memnun olanların sözü dogrudur diye bir şey yokdur, terside geçerli. önce mevcut dünyanın gidişhatını bilmek gerekir. not; ılımlı İslam projesi tutmaz, bu İslamın içinde barındırdıgı ilkelerden kaynaklanır, ne kadar anlarsanız o kadar yorumlarsınız İslam'ı, görünürleriniz de bu anlayışın dışa vurumudur. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Ilımlı islam modeli ulus devletin parçalanmasıdır. avrupa birligi ülkeleri de ulus devleti kısmen bir kenara koymuş gibi. ulus devletin parçalanması sürecini mi yaşıyor avrupa? yoksa ulus devletin bir üst aşamasını mı tecrübe ediyoruz.? biz onların şimdi yapmak istedigini sonra mı yapmak istiyoruz acaba? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Büyük bir yanilgi veya aldatmaca var ortada,birileri nedendir bilinmez ama Avrupayi ulus devleti bir yana koymus gibi gösterme sevdasindadirlar ki bu kocaman bir yalandir,Avrupa asla ulus devleti bir kenara koymadi,koymadigi icin,Fransa Türkiyenin AB ortakligi icin referanduma gidecektir,koymadigi icin Almanya önce Alman kültürü sonra Alman vatandasligi diyor ve Almanya bölünmüslügünü 1990 yilinda sona erdirmistir,bilmeyenlere hatirlatilir,bos keseden bahsis dagitir gibi insanlari ulus devlete karsi kiskirtma siyasetinden vazgecin.Türkiyenin selameti küresellesmede<degil ulus devlettedir.Bugün ulus devlete karsi olanlar 1919 da baslayan Kurtulus ve bagimsizlik savasinada karsidirlar.Bugün ulus devlete karsi olmak Türkiyenin bölünmesine evet demekle esanlamlidir.Anayasada yapilacak olan ideolojik oynamalarin gercek amaci iddia edildigi gibi (Sivil Anayasa)falan degildir,Anayasanin sivili askeri olmaz,Tayyib askeri anayasa ilemi iktidar oldu yoksa diye sorarlar adama.Anayasada yapilmasi öngörülen oynamalarin tek amaci ülkeyi federatif bir yapiya tasimak ve Türkiye Cumhuriyetinin ordusuna boyunduruk vurarak onu rapt-ü zapt altina almaktir.Cünkü ordu ele gecirilmeden Türkiye cumhuriyeti ne yikilabliir nede bölünebilir.amac orduyu ele gecirmektir,AKP buna soyunmustur cünkü bütün hedeflere ulasilmistir ve sadece ordu kalmistir onunda icabina bakilmalidir.Iste AKP nin dinci ve tarikatci ve hatta Fetullahci mantigi burada yatmaktadir. *......22 Temmuzda Türkiyede yapilan secimle;/ Eylülde Fasta yapilan secimin en büyük benzerligi iki ülkede genisletilmis Ortadogu projesinin labarotuarlariydilar,AKP nin amblemi ampüldü,Fastaki AKP nin ki ise lamba idi.Bati dünyasinin cok ilgi gösterdigi bu iki secimde ABD Fasta umdugunu bukamadi cünlü Fas halki bilincli olarak oy kullanmis ve ABD nin beklentilerini bosa cikarmisti. Türkiyede ise basarili olmustu.ABD nin beklentileri bosa ciktimcünkü benzerlikler ortak yönler bir yere kadar.Her ülkenin dinamikleri farkli,sablonlarin iflasi kacinilmaz. ABD ders cikarip projelerini gözden gecirse ve Ankarayi artik rahat biraksa iyi olur.Cünkü ne Türkiye bölge icin,nede AK Parti bölgedeki siyasi olusumlar icin model olamaz.Bizim 60 yillik demokratik 80 yillik laik gelenegimiz var. Her ülke Demokrasi yolculugunu tek basina yapmak zorunda.* ERDAL SAFAK SABAH Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 avrupa birligi ülkeleri de ulus devleti kısmen bir kenara koymuş gibi. ulus devletin parçalanması sürecini mi yaşıyor avrupa? yoksa ulus devletin bir üst aşamasını mı tecrübe ediyoruz.? biz onların şimdi yapmak istedigini sonra mı yapmak istiyoruz acaba? ılımlı islam ile avrupanın ülkelerinin ulus devlet anlayışını nasıl bağladın? üstelik, Avrupa'daki birlik bir hristiyan birliği ve hepsi aynı zamanda ulus devlet birliktelikleri ekonomik... Türkiye ulus devlet olmaktan federe olmaya geçtiğinde bu ona benzeyecek mi? böyle birşeye inanabiliyormusun? ulus devletin bir üst aşaması da ne demek? federe olmak ve dine dayalı bir yönetim şekli ulus devlet anlayışının üzerinde bir anlayış mı? demokrasi ve millet olma bilinci bunun neresinde olacak? kime göre ve nasıl? Avrupa ne yapmak istiyor siz bugüne kadar Avrupalıyım diyen bir Alman, bir İngiliz, bir Fransız gördünüz mü? Ulus devlet olmak ekonomik birlikteliklere engel değil ve yeryüzünde hiç bir ırk bizdeki bazı şaşkınlar kadar meraklı değildir bir başka ulusa entegre olmaya... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 ılımlı islam ile avrupanın ülkelerinin ulus devlet anlayışını nasıl bağladın? valla yazdıklarınız bana cevap teşkil etmiyor. ılımlı İslamı bir kenara koy ve AB ülkelerinde kimi uygulama ve anlayışlar ulus bilincinin dışında kalıyor. üstünde kalır veya altında kalır bu çokda önemli degil. önemli olan ulus düşüncesinin dışına çıkmakdır. biliyor olmalısınız, söz konusu ülkeler kimi haklarını AB devrediyor. gelincik arkadaş ''Ilımlı islam modeli ulus devletin parçalanmasıdır.'' demiş. bende bunun üstüne, ''avrupa birligi ülkeleri de ulus devleti kısmen bir kenara koyuyor''. diye söylemişim. asıl söylemek istedigim AB ülkelerinde de ulus devlet anlayışı parçalanıyor, ama avrupa büyüyor. parçalanan anlayışlardır, bu demek degil ki kötü bir sonuç hasıl olaacak. insanlar menfaatlerini birleşerek daha iyi koruyabilecek duruma gelirse, varsın parçalansın. bir almanın, bir fransızın avrupalıyım demedigini söylüyorsunuz. aynı insanlar avrupanın nimetleri içinde uzun yıllar. insanların birlik olmaları için kimliklerini inkar etmesi gerekmiyor. yeter ki temel ortak noktaları bulalım.... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 Avrupa'nın ulus devlet anlayışını terk ettiği falan yok onların birliktelikleri ekonomik peki siz Türkiye'nin ulus devlet anlayışından uzaklaştığında Avrupa'ya entegre olacağınımı sanıyorsunuz yoksa ne? Avrupa Federasyon falan değil ve Türkiye'nin ulus devlet yapısını terk etmesi intihar etmesi demektir... Bunu görmek zor değil başkanlık sistemi, eyaletlere ayrışma, ılımlı islam... e peki sonra? toprak bütünlüğünü ve millet bütünlüğünü muhafaza etme sonra bundan medet um olacak iş mi? Alman, Fransız, İngiliz herneyse orada ifade ettiğim kimse kimliğinden vazgeçmiyor bizde vazgeçmiyoruz federasyon bize kimlik değil ancak daha fazla kargaşa getirir... Avrupada her ülkenin vatandaşları o ülkenin vatandaşlık haklarına bağlı ancak birliktelikleri başka imkan sağlıyor peki Türkiye bunun neresinde duracak? Bütün tavizleri ver kendi bütünlüğünü teslim et sonra Avrupa seni kalkındırsın refah düzeyin artsın... Zaten Avrupanında tek amacı buydu... Bizi kalkındıracaklar Avrupa bu yüzden var...(!) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.