Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Masaldan masala geçiş


muki

Önerilen İletiler

50-Al-i imran, Ben, benden önceki Tevratı tasdik ederek ve daha önce size haram olan bazı şeyleri size helal kılmak için gönderildim. Rabbinizden size bir mucize getirdim. Allahtan korkun ve bana itaat edin.

 

Kuran'ın büyük bölümü Tevrat ile aynı olduğuna göre Muhammed Tevrat'ı taklit etmeden kabul ettirebilmesi çok zor. Hatta yukarıda dediği gibi, Tevrat'ı tasdik için geldiğini söylüyor, o zaman Muhammed'in kitabı Tevrat'ı bir şekilde çagrıştırmalı, öyle değil mi? E peki, Kuran'dan önce mevcut olan masalı bir insan otursun da neden yeniden derlesin? Hadi derledi, Muhammed'in yazdıklarının kaynağının Allah olduğuna, bu bilgilerin kendisine vahiy yoluyla geldiğine nasıl inanmalı, elinin altında Tevrat diye bir kitap varken?

 

Demek ki Muhammed yazdıklarının Allah'tan geldiğini kabul ettirebilmek için Tevrat'ta ve İncil'de bulunan hikayeleri Kuran'a aktarmış.

 

Aynen Kubaba/Kybele olmasaydı Meryem de olmazdı hikayesindeki gibi.

 

Akhalar geldiği zaman ana tanrıça Kybele ya da Rhea, Zeus'u oğlu olarak kabul etmiş ya da ettirilmiştir. Bu kabul işi de enikonu kan dökülerek gerçekleşir.

 

Bu kabul ettiriliş Hıristiyanlıkta da gündeme gelir. Ana tanrıça tapınmasının hala sürdüğü İonya’da Hıristiyanlar kan dökerek İsa’yı kabul ettirmek isterler. İonyalılar ise kabul etmezler, ne İsa’yı ne Meryem’i benimsemezler. Kabul ediş, ancak Meryem’e tanrı anası sanını aldırmalarıyla gerçekleşir (431 Efes Konsülü).

 

Bu da demek oluyor ki; vahiy falan hak götüre, bir önceki masaldan hikayeleri bir kitaba taşı, sonra da bana Allah'tan vahiy geldi de.

 

Mitolojik dönemde kime vahiy geldi de Zeus'u Kybele ya da Rhea'nın oğlu olarak kabul ettirdi acaba?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dağda yaşadığını söleyen çoban olduğunu söleyen sizlere ne olduda birden peygamber'i tevratlarla incillerle haşır neşir içinde tuttunuz buna anlam veremiyorum.yani bu çöl bedevisi(sözüm brain'e) toplumdan dışlanmış kendini dağlara vermiş biri kalkıp 40 yaşından sora dicekki ben insanlardan intikam alıcam bana inanmayanlarrın kebab olacağını sölicem bu yüzdende gidip tevratı ve incili ezberlicem bide üstüne ben değişik bişeler katıcam dicek ve ayetleri kendi yazıcak ölemi.hemde okuma yazma bilmeyen biri yapıcak onca şeyi ölemi.küçümsediğiniz peygamberi bu konuda baya bi yücelttiniz sayın muki teşekkürler konu için... :D:P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dağda yaşadığını söleyen çoban olduğunu söleyen sizlere ne olduda birden peygamber'i tevratlarla incillerle haşır neşir içinde tuttunuz buna anlam veremiyorum.yani bu çöl bedevisi(sözüm brain'e) toplumdan dışlanmış kendini dağlara vermiş biri kalkıp 40 yaşından sora dicekki ben insanlardan intikam alıcam bana inanmayanlarrın kebab olacağını sölicem bu yüzdende gidip tevratı ve incili ezberlicem bide üstüne ben değişik bişeler katıcam dicek ve ayetleri kendi yazıcak ölemi.hemde okuma yazma bilmeyen biri yapıcak onca şeyi ölemi.küçümsediğiniz peygamberi bu konuda baya bi yücelttiniz sayın muki teşekkürler konu için... :D:P

 

Muhammed'in dağda yeterince planlar kurma şansı oldu herhalde ve sara hastalığını da vahiy geldi bahanesiyle önemsenir hale getirdi. Elbette Tevrat ve Kuran'ı okumadı, çünkü yazar çizer değildi, ancak kulaktan dolma bilgilerin değiştirilmiş veya eksik bir biçimde aktarılmasını sağladı.

 

Pamukprenses yatağında uyuyordu, kırmızı çizmeli kedi gelip onu öpünce uykusundan uyandı.... ay pardon iki masalı karıştırdım galiba... ama olur böyle şeyler... gerçekten uyumayanlar ise masalın karıştırılmış olduğunu anlarlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dağda yaşadığını söleyen çoban olduğunu söleyen sizlere ne olduda birden peygamber'i tevratlarla incillerle haşır neşir içinde tuttunuz buna anlam veremiyorum.yani bu çöl bedevisi(sözüm brain'e) toplumdan dışlanmış kendini dağlara vermiş biri kalkıp 40 yaşından sora dicekki ben insanlardan intikam alıcam bana inanmayanlarrın kebab olacağını sölicem bu yüzdende gidip tevratı ve incili ezberlicem bide üstüne ben değişik bişeler katıcam dicek ve ayetleri kendi yazıcak ölemi.hemde okuma yazma bilmeyen biri yapıcak onca şeyi ölemi.küçümsediğiniz peygamberi bu konuda baya bi yücelttiniz sayın muki teşekkürler konu için... :D:P

 

25 yaşına kadar dağda yaşamış, asosyal yaşamış, itilmiş, kakılmış, belirgin şizofreni vakasından muzdarip.

Kimse ona kızını vermiyor. 40 yaşında dul kalan bir kadın kendisine emir veremeyecek, ama geri bir toplumdaki "dul kadın - elde eilebilir kadın" imajını engelleyecek, yani "görüntü"yü kurtaracak, fazla akıllı olmayan, afedersiniz, "güdülebilir" bir adam arıyor. Muhammed de en uygun aday.

 

Muhammed aklıbaşında, kızlarca tercih edilen bir adam olsa idi, ya önceden evlenirdi, yada hani şu hali vakti yerindeydi denen Abtulmuttalip oğullarından kimse sen ne yapıyorsun 40 yaşındaki kadını ne yapacaksın diyen bir kişi yok.

 

Neden acaba?

 

"Yaw zaten Muhammed'i kim alacak" düşüncesinden olmasın?

 

Neyse biz gelelim tevrat, incil, 1001 gece masallarına nasıl vakıf oldu?

 

Şizofreni hastalarının, bize olağanüstü gelen bazı özellikleri vardır.

Hayal dünyaları çok gelişmiştir. Halüsinasyonlarla gerçeği birbirine karıştıracak kadar gelişmiştir.

 

LŞizofreni hastalarının diğer bir özelliği de, ezber/hafıza yetenekleridir.

 

Tanıdığınız bildiğiniz bir vaka yoksa, en azından filmlerde bu tipleri görmüşsünüzdür.

Yağmur Adam, Akıl Oyunları gibi filmleri hatırlayın.

 

Muhammed evlenip, Hatice tarafından ticari kervanlara katılan develerin başına çoban dikilince, uzun ve bol sohbetli ortamlara katılıyor ister istemez.

 

O zamanın dünyasında tv yok, radyo yok, kervan kamp kurunca eğlenecek zaman geçirecek bişey yok. Yapılabilen tek şey sohbet etmek. Cin hikayeleri, şeytan hikayeleri, tevrat hikayeleri, incil hikayeleri anlatmak.

 

Muhammed bu de dinliyor bunları. Buralardan öğreniyor.

 

Bu hikaylerle hayal dünyası zenginleşince, kendini huzurlu hissettiği yerlere, kişilere gidiyor. Yani bu tür sohbetler yapan dini guruplara, hanifler o bögede yaygın mesela. Onlara takılıyor.

 

Bir noktadan sonra artık bariyeri geçiyor, eve yuvaya da gelmez oluyor. Dağlara kaçıyor.

****

 

Zaten Kuran'ın ilk ayetlerinde sürekli deli olmadığını söyler durur.

 

*

 

Ben burada Muhammed'i tahlil etmeye çalışıyorum. Bazı arkadaşlar Muhammed'e kinin ne diye soruyor. Ben yaşıtım, çağdaşım, rakibim olmayan bir insanla ne tür bir kin ilişkisi içerisinde olabilirim ki? Sadece adamı tahlil etmeye çalışıyorum.

 

******

 

Muhammed'in karısı Hatice tarafından "kontrol altında tutulduğu" dönemde herhangi bir şiddet eğilimi, kadınlara karşı ayrımcılık falan göremezsiniz. Şizofreniden muzdarip insanları yönlendirmek, dolduruşa getirmek çokaydır. Ne zaman ki kontrol eden, güden insan ölüyor, işte o zaman ip müritlerin eline geçiyor.

 

Müritler de uçuruyorlar. Müritler uçurdukça onun da egosu şişiyor. Kendini önemli ve güçlü hissetmeye başlıyor. Verdiği kararlar da artık adalaet, ahlak ve akıl terazisinin dışına çıkmaya başlıyor.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhammed aklıbaşında, kızlarca tercih edilen bir adam olsa idi, ya önceden evlenirdi, yada hani şu hali vakti yerindeydi denen Abtulmuttalip oğullarından kimse sen ne yapıyorsun 40 yaşındaki kadını ne yapacaksın diyen bir kişi yok.

 

Saygılar.

 

masallardan bahsediyorsunuz ama masalın ötesinde gerekçeler sunarak yapıyorsunuz.

ne yani bir insan 40 yaşında ve dul birisi ile evlenemez mi?

kendiside 25 yaşında olamaz mı?

ha önce evlenmiş, ha sonra evlenmiş.

ha kendisinden büyük biri ile evlenmiş, ha da kendisinden küçük biri ile evlenmiş, ne ifade ederki.

nereden biliyorsun aklı başında kızların O'nu (as) tercih etmedigini, yada onun tercih etmedigini?.

kendisinden büyük biri ile evlenen her kişi için bu bilimsel! yorumlar geçerlimi mesela?

 

bana kalsa yazdıklarının hiç bir degeri yok. tamamen İslam'a ve davetine olan karşı olma halinin tipik bir duygusal dışa vurumu.

karşı olmak ve eleştiride bulunmak en dogal hakkın, ama bu kadarda basit olmak zorunda degil....

 

selamlarr.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

masallardan bahsediyorsunuz ama masalın ötesinde gerekçeler sunarak yapıyorsunuz.

ne yani bir insan 40 yaşında ve dul birisi ile evlenemez mi?

kendiside 25 yaşında olamaz mı?

ha önce evlenmiş, ha sonra evlenmiş.

ha kendisinden büyük biri ile evlenmiş, ha da kendisinden küçük biri ile evlenmiş, ne ifade ederki.

nereden biliyorsun aklı başında kızların O'nu (as) tercih etmedigini, yada onun tercih etmedigini?.

kendisinden büyük biri ile evlenen her kişi için bu bilimsel! yorumlar geçerlimi mesela?

 

bana kalsa yazdıklarının hiç bir degeri yok. tamamen İslam'a ve davetine olan karşı olma halinin tipik bir duygusal dışa vurumu.

karşı olmak ve eleştiride bulunmak en dogal hakkın, ama bu kadarda basit olmak zorunda degil....

 

selamlarr.

 

Bu zamanda bile aklı yerinde olan bir oğlunun hemen hemen iki misli büyüğü dul bir kadınla evlenmesini kim ister? Sizin bir oğlunuz olsa/varsa, siz ister misiniz kendinden iki misli büyük bir dul kadınla evlenmesini? Ne var canım bunda olamaz mı, ne ifade eder demek kolay. Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu zamanda bile aklı yerinde olan bir oğlunun hemen hemen iki misli büyüğü dul bir kadınla evlenmesini kim ister? Sizin bir oğlunuz olsa/varsa, siz ister misiniz kendinden iki misli büyük bir dul kadınla evlenmesini? Ne var canım bunda olamaz mı, ne ifade eder demek kolay. Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

 

söyledikleriniz hiç bir anlamı yok. benim bir şeyi isteyip istememem çokda önemli degil.

hayatda neler olmuyor ki?

 

kimbilir belkide sizin gibi düşünenler için böyle bir karar vermişdir. kemikleşmiş önyargılar için,

 

varsayalım bugün böyle bir durum oldu.? olmuyor mu?

bu kişi içinde aynı argümanlar geçerli olacak mı?

olacaksa bunun dayanakları nedir?

toplum mu?

anne mi?

baba mı?

dayı mı?

 

inandıgın yasalar mı karşı duracak?

 

yani sıkıntı nerde senin için.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bana kalsa yazdıklarının hiç bir degeri yok. tamamen İslam'a ve davetine olan karşı olma halinin tipik bir duygusal dışa vurumu.

karşı olmak ve eleştiride bulunmak en dogal hakkın, ama bu kadarda basit olmak zorunda degil....

 

Yazdığım yazılar tamamen islam tarihine uygun yazılardır.

Bugün şizofreni hakkında elde edilen bilgilerle yorumlanmış tarihi verilerdir.

 

*

 

Mesela yine yukarıdaki masalımla "uyumlu" (TUTARLILIK) başka birşeye değinmek istiyorum.

 

Muhammed'in "emin" kişi olması hususu. Yani İslami masallardan birine daha bakalım.

 

Arabistan'da bulunduğum için, oradan biliyorum. Kendi işini yapmayıp da başkasına devreden, başkasına yaptıran kişiler, tuttukları adama emin diyorlar. Yani vekaletçi, emanetçi, emaneten o işi gören kişi demek emin.

 

Muhammed çoban olduğu için, davarların emanet edildiği kişi anlamında bir emin sıfatı var. Yani bu sıfat Muhammed'in karakterini yansıtan bir sıfat değil öncelikle.

 

Peki Muhammed güvenilir bir insan değil miydi? Bilemiyoruz.

 

Bu konuyla ilgili olarak anlatılan başlıca hikaye, hadise, tarihi vaka, Kabe'de kutsal sayılan Hacer-ül Esvde'in yerine konması vakasıdır.

 

Hikayeye göre, Muhammed peygamberliğini ilan etmeden çok önce, Kabe'de yapılan bir tamirattan sonra, Hacer-ül Esved taşını kimin yerleştireceği konusunda tartışma çıkar. Kimse, onur saydığı bu eylemi başkasına vermek istememektedir.

 

Bu sırada Muhammed çıkagelir. Oradakiler "Hah Muhammed bir yol veya kişi söylesin, ona göre hareket edelim" derler. Böylece taş Muhammed'in bulduğu yöntemle yerine konur.

 

Müslümanlar bunu Muhammed'in "güvenilir" kişi olmasına en büyük delil sayarlar.

 

Ancak Muhammed'e bu kadar güvenen Mekkelilerin neden Muhammed'in dinine inanmadıklarının açıklamasını yapamazlar.

 

Kabe'nin Kara Taş'ının yerşleştirilmesi konusunda bile Muhammed'i dinleyen, ona "güvenen (!)" Mekkeliler, peki neden Muhammed'in dinle ilgili iddialarına hiç inanmadılar? Adamlar sırf kötülük olsun diye Muhammed'e cephe mi almışlar?

 

Müslümanlar bunun açıklamasını yapamazlar.

 

Ancak bunun açıklaması zor değildir.

 

Benim yukarıdaki "masallarımı" iyi okursanız, Mekkelilerin neden Muhammed'e karşı böyle birbirine zıt iki tavır sergilediklerini anlayabilirsiniz.

 

Ne diyorduk, Muhammed şizofreniden muzdarip bir insandır.

Sadece çamur mu atıyorum?

Hayır Kuran'da yazıyor bunlar.

 

Şu ayetleri, söylediğim şeylerin tamamen Kuran'daki bilgilerden yararlanılarak yazıldığını belirtmek ve herhangi bir hakaret amacı güdelmediğini vurgulamak için yazıyorum.

 

Hicr Suresi-6: Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin."

Kalem Suresi-6: Hanginizmiş fitneye tutulan, deliren!

Zariyat Suresi-52: İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli."

 

Şimdi buradan, Muhammed'in halk arasında "deli" diye tabir edilien bir psikolojik durum yaşadığı bu ayetler ile tarihi kayıt altına alınmış.

 

Şimdi dönelim Hacer-ül Esved'in yerine konması ve Muhammed'in "eminlik" sıfatına.

Mekkeliler taşı kim yerleştirecek diye tartışırken, o sırada Muhammed çıkageliyor. Oradakiler "Hah Muhammed bir yol veya kişi söylesin, ona göre hareket edelim" diyorlar.

 

Peki neden böyle demişler?

 

Muhammed çok güvenilir olduğu için mi?

 

Hayır.

 

******

 

Mekkelilerin kararı Muhammede bırakmış olmalarının tek açıklaması budur.

Aksi takdirde, Muhammed'e bu kadar güvendikleri iddia edilen Mekkelilerin, neden Muhammed'in dinine inanmadıklarının açıklaması yapılamaz.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhammed'in "emin" kişi olması hususu. Yani İslami masallardan birine daha bakalım.

 

Arabistan'da bulunduğum için, oradan biliyorum. Kendi işini yapmayıp da başkasına devreden, başkasına yaptıran kişiler, tuttukları adama emin diyorlar. Yani vekaletçi, emanetçi, emaneten o işi gören kişi demek emin.

 

Muhammed çoban olduğu için, davarların emanet edildiği kişi anlamında bir emin sıfatı var. Yani bu sıfat Muhammed'in karakterini yansıtan bir sıfat değil öncelikle.

 

Peki Muhammed güvenilir bir insan değil miydi? Bilemiyoruz.

 

Saygılar.

 

masalı bırakdın bu sefer kendi yazdıgınla çelişiyorsun.

 

sen işveren olsan kimi seçersin?

tabiki işin hakkını verebilecek sıfatdaki bir insana.

güvenilir olmayan birisine sen emanet bırakabilirmisin. her ne olursa olsun.

bugün dahi insanlar, ''falanca yalan söylemez, o güvenilirdir veya işini dogru yapar'' demiyorlar mı?

 

not;

bu tür konularda tarihi belgelere göre konuşalım, kaynagını falan belirt bize, oraya gittim, şuraya gittim gibi argümanlar geçersizdir. ne yani bizdemi gittigimiz yerleri söz konusu edelim.

ben şimdi işin derinine inme zahmetine girmiyor ve kaynakları söz konusu etmiyorum.

gereksiz buldugumdan, yazdıkların kendi içinde çelişik, önce tutarlı hale getir.

mesela hangi kaynaklardan edindin görüşleerini.

 

selamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Brain'in tezleri 1400 yıl öncesi için yüzde yüz isabetli olmayabilir, ama kaba hatlarıyla mantıklı önesürümler.

 

Ancak günümüze gelinceye kadar aynı biçimde müritleri tarafından şişirilmiş sayısız ego örneği var. Günümüzde de var. Adamlar bir anlatıyor, uçar, kaçar, yitiği, öleni kalanı, şehidi gaziyi bilir, namazda ya Kabe ona gelir, ya o Kabe'ye gider, nasıl mı ne bileyim, arzlar dürülür olur işte, Allah'ın hikmetinden sual mi olur, akşamüstü cehenneme uğrayıp orada yananları görür, pek cennete uğramazlar, transparan giysili hurileri görünce aptesleri bozulabilir, sabah Hızır ile birlikte rutin devriye uçuşundan gelir, kalbinden geçeni bilir, ölür gider, hâla tasarrufu bitmez, mezarından kalkar savaşa gider, gözlerinden çıkan ultraviyole ışınlarla düşman mevzilerini radardan iyi tespit eder, pilotlara bomba atacakları yerleri gösterirken kafalarına sarık bağlamayı hiç ihmal etmezler, pilot yakıtın bittiğini söyler, devam et evladım, biz burada rızıkları taksim ediyoruz manevi tasarrufumuzla, beş on litre benzin elinin kiri, lafı mı olur? Daha küffar mevzileri var ilerde...

 

Bunları inanmayanlara anlatmazlar. İnanırsan birden açılırlar, uçarlar da uçarlar. İçlerini dökmelerini sağlarsan, yani ne transformers filminde, ne keloğlan masallarında bu kadar fantezi yoktur.

 

Böyle kesintisiz bir zincir oluşturduklarına göre peygamber varislerinin günümüze kadar aynı özellikleri kalıtladıklarına kuşku yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

masalı bırakdın bu sefer kendi yazdıgınla çelişiyorsun.

...

yazdıkların kendi içinde çelişik, önce tutarlı hale getir.

 

Çeliştiğim noktaları göstermenizi rica ediyorum.

 

*

 

Davar emanet etmek için, herkesin herkesi tanıdığı bir yerleşim yerinde çok güvenilir adam aramaya gerek yoktur. 6,7 yaşındaki çocuğa da davar güvenilir, kali yeterliliği tam olmayana da.

 

mesela hangi kaynaklardan edindin görüşleerini.

 

Benim islamiyet hakkındaki görüşlerim tamamen islami kaynaklara dayalıdır.

Kuran'ı okumasaydım, onu hala yüce, harikulade, mükemmel bir kitap sanmaya devam edecek ve müslüman kalacaktım.

 

Kuran'ı okudum, tılsım bozuldu.

 

Sana da tavsiye ederim.

 

Bir ayet buradan, bir ayet şuradan okuma, hepsini oku.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Çeliştiğim noktaları göstermenizi rica ediyorum.

 

*

 

Davar emanet etmek için, herkesin herkesi tanıdığı bir yerleşim yerinde çok güvenilir adam aramaya gerek yoktur. 6,7 yaşındaki çocuğa da davar güvenilir, kali yeterliliği tam olmayana da.

Benim islamiyet hakkındaki görüşlerim tamamen islami kaynaklara dayalıdır.

Kuran'ı okumasaydım, onu hala yüce, harikulade, mükemmel bir kitap sanmaya devam edecek ve müslüman kalacaktım.

 

Kuran'ı okudum, tılsım bozuldu.

 

Sana da tavsiye ederim.

 

Bir ayet buradan, bir ayet şuradan okuma, hepsini oku.

 

Saygılar.

 

çeliştigin nokta; emanet ehline teslim edilir.

yani başka ne bekliyordun ki.?

takıntın hangi hususda, çobanlık yapmış olmasında mı?

 

İslami kaynaklara dayandırdıgın 'eminlik' konusunda ki kaynakların neler dedim.?

 

kaynagın Kur'an'da, ben diger başka kaynakları soruyorum.

 

bana tavsiye ettigin husus için;

emin ol senden çok daha fazla ve baştan sona defalarca okudum?

 

gereksiz yazılara boşa zaman harcama derim.

 

selamlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın brainslapper demiş ki;

Hikayeye göre, Muhammed peygamberliğini ilan etmeden çok önce, Kabe'de yapılan bir tamirattan sonra, Hacer-ül Esved taşını kimin yerleştireceği konusunda tartışma çıkar. Kimse, onur saydığı bu eylemi başkasına vermek istememektedir.

 

Bu sırada Muhammed çıkagelir. Oradakiler "Hah Muhammed bir yol veya kişi söylesin, ona göre hareket edelim" derler. Böylece taş Muhammed'in bulduğu yöntemle yerine konur.

 

Müslümanlar bunu Muhammed'in "güvenilir" kişi olmasına en büyük delil sayarlar.

 

Ancak Muhammed'e bu kadar güvenen Mekkelilerin neden Muhammed'in dinine inanmadıklarının açıklamasını yapamazlar.

 

Kabe'nin Kara Taş'ının yerşleştirilmesi konusunda bile Muhammed'i dinleyen, ona "güvenen (!)" Mekkeliler, peki neden Muhammed'in dinle ilgili iddialarına hiç inanmadılar? Adamlar sırf kötülük olsun diye Muhammed'e cephe mi almışlar?

 

Müslümanlar bunun açıklamasını yapamazlar.

 

sayın brain başka bir konu başlığı altındada demiştiniz ki koskoca ebu süfyan neden iman etmedi.ticari çıkarlarını düşündüğü için hatta dahada ileri giderek haccı zorla peygamber'e kabul ettirdiğini bile dediniz yanlış hatırlamıyorsam.

ve hatta dedinizki o zamanın müşrikleride ebu süfyanda dedilerki;biz eğer peygamberin Rabbine inanırsak o zaman işimiz biter mekke turistik bir şehir olmaktan çıkar bizim 300 küsür putumuz için gelen onca kabile artık gelmeyecek ve geçimimizi sağlayamıyacağız...bu sizin yorumunuzdu yanlış hatırlamıyorsam..

demekki yukarıda alıntıladığım yazınızın cevabı bu hemde başka konuda kendiniz yazmışsınız o zamanki müşriklerin neden iman etmediklerini.bize gerek bırakmadığınız için teşekkirler sayın brain :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

EMİN;

 

Allah (c.c.)'ın bir ismi ve resullerin bir vasfını belirten Kur'an-ı bir terim.

 

"el-Emin", "E-Mi-Ne" fiilinden ism-i fâildir. "E-Mi-Ne"; korkusuz ve âsude olmak, "el-Emin" ise "koruma muhâfızı, bir şeyi koruyan, güvenilen, itimatlı adam, hâin olmayan" anlamındadır.

 

"Emin, mümin ve emânet" kelimelerinin kendinden türediği "EMN", her türlü korku ve şüpheden uzak olmak, bütünüyle mutmam bulunmak demektir (Râğıb el-İsfahânı, el-Müfredât fi Garibi'l-Kur'ân, 30).

 

"El-Emîn", sıka, güvenilir. mutemed manasına geldiği gibi, bazan da emniyet içerisinde olan, emniyetli manalarına gelir.

 

"Emîn" kelimesini açıklamak için önce aynı kökten gelen "emânet" kelimesini açıklamamız gerekir. Çünkü "emin" aynı zamanda "emânete riâyet eden kimse" demektir.

 

 

"Muhakkak Allah size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder ." (en-Nisâ, 4/58).

 

Bu şekilde emâneti yerine getirene emin kişi denir. Allah'ın risâleti en önemli bir emânettir ve bu da bütünüyle emin olan elçiler aracılığıyla, yine bütünüyle emin olan nebilere tevdî edilir:

 

"Onu er-Ruh'ul-emin indirdi, kalbine uyarıcılardan olasın diye" (eş-Suarâ, 26/193).

 

Bir kimsenin "emîn" sayılabilmesi için o kimsenin davasında samimi olduğunda güvenilir olması, davayı yüklenmeye güç yetirebilmede güvenilir olması ve her türlü zorluğa o uğurda katlanacağı hususunda güvenilir olması gerekir. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de "bir işi yapabilme gücüne sahip" manasında da kullanılmaktadır "emîn" kelimesi.

 

Emin olma; sırf doğru olma, güvenilir olma, bir işi yapabilme gibi manalarında kullanılmıyor. Kur'an-ı Kerîm'de emîn kavramının bir de azâbdan, korkudan kendi kendinden "emîn olma, gibi anlamları da vardır.

 

"emîn" vasfı, tüm Resullerin ortak vasıflarından biridir. Bu vasıfları ile Allah'ın dinini tebliğ ediyorlar ki insanlar kendilerine inansın.

 

kısacası ham ve dar görüşlü bilgilerle açıklama yapma cesareti göstermeyiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

çeliştigin nokta; emanet ehline teslim edilir.

yani başka ne bekliyordun ki.?

takıntın hangi hususda, çobanlık yapmış olmasında mı?

 

İslami kaynaklara dayandırdıgın 'eminlik' konusunda ki kaynakların neler dedim.?

 

Herkes bir meslek yapacaktır. Çobanlık yapmasını kınamak gibi bir sorunum yok.

 

Söylemek istediğim, Muhammed2in emin'lik sıfatının karakterle alakalı olmadığı, sadece "çoban" yani "davar teslim edilen adam" anlamına gelmesi.

 

Anadoluya gidin, Arabistan'a gidin, daha 6-7 yaşında çocukların davar öçobanı yapıldığını göreceksiniz.

 

Çobanlık yapmanın, güvenirlir veya işinin ehli olmakla bir alakası yoktur.

 

Beni ham ve dar görüşlülükle suçladığınız metinde, emin kelimesinin bugün türkçede kazandığı "karakter" tanımlayan anlamı ön plandadır.

 

Halbuki ben Muhammed'in eminlik sıfatının karakterle ilgisi olmadığını söylüyorum. Sadece bir meslek tanımlamasıdır o sıfat.

 

Muhammed'in emin olarak tanımlanmasının tek kaynağı da müslümanlara göre Kabe'deki karataş yerleştirme işidir. Onun nedeni de bence Muhammed'in tarafsız karar vermesinden dolayı değil, Muhammed'in, Kuran'daki tarihi kayıtlarla da örtüşen, "***** ****** ****" durumundan kaynaklanmaktadır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Emin" sözcüğünün ne anlama geldiği gibi tartışmaya açık konuları gündeme getirmenin yararı olmayacağını düşünüyorum. Bu, "Araplar kız çocuklarını diri diri gömüyorlar mıydı?" konusunu tartışmak gibi uzayacak ve gereksiz bir konu olabilir. Bunun olmayacağını kanıtlamak için "bütün kızlar öldürüldüyse çocukları kim doğurdu ve nesilleri niye tükenmedi?" gibi anlamsız savlamalara girişmek de yanlış. Araplarda ilk kız çocuğunu gömmek ve böylece tanrıları korkutmak ve bir daha kız vermemelerini sağlamak şeklinde bir inanç olabilmiştir. Bunun yaygınlığı elbette o kadar fazla değildir, yani "hadi bakalım, ilk çocuğun kız oldu, götür göm" gibi bir toplumsal baskı söz konusu olamaz. Bu anlamda evet, propaganda yapılıyor. Dini filmlerde canlandırılan "Nayır nolamaz, kız mı oldu? Ben şimdi onu nasıl diri diri gömeyim, olmas olsun bu acımasız putlar, olmas olsun bu merhametsiz tanrılarrr... Evladımmm..." şeklindeki abukluklar gerçek değildir.

 

Neyse konu dağılmasın, örnekti bu. Bence peygamberin eminliği konusunda asıl absürd olan, çocukken melekler tarafından gerçekleştirilen bir "kalp ameliyatı" geçirmiş olduğunu söylemesi. Bu tam bir halisünasyon örneği değilse bir fantezi olmalı. Bir kere kalp hiç bir biçimde duygu ve düşüncelere kaynaklık etmez. Bunun beyin ameliyatı olması gerekiyordu. Dolayısıyla kalbinin çıkarılıp kutsal sularla yunmuş paklanmış olmasının hiç bir anlamı yok. Bu tamamen sembolik kavramları gerçekle karıştırmanın bir örneği ki bunu sağlıklı düşünen bir insan yapmaz. Bunu peygamber sembolik anlattı da sonradan gerçek sanıldı derseniz bu daha bir vahim, bir anlattığını doğru dürüst anlatmanın yolunu bulamamış demektir. O zaman biz bu dini bilmiyoruz, anlattıklarının tümünü tersinden anlamışız, hiç biri geçerli değil?

 

Miraç, öbür dünya, tanrı ve melekleri... Hepsi sembolik anlatımların gerçekle karıştırılmasından ibaretse, anlatacağını doğru dürüst anlatamayan ve görevini yapamayan bir peygamberle karşı karşıyayız o zaman.

 

Bu "onlar sembolik, siz anlamazsınız, gerçeğini rabbimiz bilir, bir de hikmet verilmiş olanlar..." yutturmacası en çok başvurulan kandırmacadır. "Bilimi, aklı, mantığı, gerçek algısını ve vicdanınızın sesini bırakıp hikmet ehlinin dediklerine uyun, onlar da sizi uyutsunlar" demenin Türkçesidir.

 

Sonra da İslam'da ruhban sınıfı yok! Bunu külahımın dinleme olasılığı olabilir belki...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Söylemek istediğim, Muhammed2in emin'lik sıfatının karakterle alakalı olmadığı, sadece "çoban" yani "davar teslim edilen adam" anlamına gelmesi.

 

Saygılar.

 

söyledigin dogru ama çok eksik.

sende geleneksel müslümanlar gibi algılıyorsun bu meseleyi, genelde oldugu gibi.

yukarıda kısaca açıklamalar var bu konu hakkında.

eksik bilgilerle sonuca gitmeye çalışıyorsun ama nafile.

'eminlik' senin bahsettiginden çok daha kapsamlı bir kavram.

 

Emin olma; sırf doğru olma, güvenilir olma, bir işi yapabilme gibi manalarında kullanılmıyor. Kur'an-ı Kerîm'de emîn kavramının bir de azâbdan, korkudan kendi kendinden "emîn olma, gibi anlamları da vardır.

kendisinsen çok emin olmak, ayakları yere saglam basmak, inandıgı ilkelerin nihayi hakikati söylediginin bilincinde olmak.

Rasul'ün hayatı buna şahiddir. hiç bir güç O'nu yolundan çevirememişdir.

inanmayabilirsin ama durum budur.

hani derler ya 'gözünü budakdan sakınmaz' diye..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın brain başka bir konu başlığı altındada demiştiniz ki koskoca ebu süfyan neden iman etmedi.ticari çıkarlarını düşündüğü için hatta dahada ileri giderek haccı zorla peygamber'e kabul ettirdiğini bile dediniz yanlış hatırlamıyorsam.

ve hatta dedinizki o zamanın müşrikleride ebu süfyanda dedilerki;biz eğer peygamberin Rabbine inanırsak o zaman işimiz biter mekke turistik bir şehir olmaktan çıkar bizim 300 küsür putumuz için gelen onca kabile artık gelmeyecek ve geçimimizi sağlayamıyacağız...bu sizin yorumunuzdu yanlış hatırlamıyorsam..

demekki yukarıda alıntıladığım yazınızın cevabı bu hemde başka konuda kendiniz yazmışsınız o zamanki müşriklerin neden iman etmediklerini.bize gerek bırakmadığınız için teşekkirler sayın brain :D

 

Ebu Süfyan'ın ilahlarla işi yoktu.

Muhammed'e karşı çıkma nedeni ilahın 1 veya 300 küsür olması değildi.

Onun sorun ettiği şey, ilah'ın heryerde olması idi.

Zira "ilah her yerde olursa, Mekke'ye kimse gelmez, biz de aç kalırız" diye düşünüyordu.

İslam'a göre ilah heryerde olmaya devam etti, ama Ebu Süfyan'ın endişesi de "hac" farz kılınmak suretiyle, Kabe ilah'ın evi ilan edilmek suretiyle giderildi.

 

*

 

Mekke kodamanlarının Muhammed'i ciddiye almaları peygamberlik ilanının 6.-7. yıllarına rastlar.

O zamanlara kadar ciddiye almamışlardır.

Bu yıllara kadar, Muhammed'i ciddiye almamalarının sebebi akli yeterlilikte görmemeleridir.

Ancak iş sülaleler arası kavgaya dönüşünce, iş ciddileşmiş, kentin huzuru kaçmıştır.

Ancak bundan sonra Mekke kodamanları işe el atmışlardır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Brain, hac konusundaki saptama çok enteresan ve dikkate değer...

 

En büyük düşmanı ve karşıtı olan, Ebu Süfyan'ın da mensubu olduğu "Kureyş" hakkında sure olmasına ne diyorsun? Bu onurun bahşedildiği Kureyş kabilesi çok kısa sürede tekrar egemenliği ele alıp hilafeti saltanata dönüştüreceklerdir. Hem de akıl almaz kıyımlar pahasına...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ebu Süfyan'ın ilahlarla işi yoktu.

Muhammed'e karşı çıkma nedeni ilahın 1 veya 300 küsür olması değildi.

Onun sorun ettiği şey, ilah'ın heryerde olması idi.

Zira "ilah her yerde olursa, Mekke'ye kimse gelmez, biz de aç kalırız" diye düşünüyordu.

İslam'a göre ilah heryerde olmaya devam etti, ama Ebu Süfyan'ın endişesi de "hac" farz kılınmak suretiyle, Kabe ilah'ın evi ilan edilmek suretiyle giderildi.

 

*

 

Mekke kodamanlarının Muhammed'i ciddiye almaları peygamberlik ilanının 6.-7. yıllarına rastlar.

O zamanlara kadar ciddiye almamışlardır.

Bu yıllara kadar, Muhammed'i ciddiye almamalarının sebebi akli yeterlilikte görmemeleridir.

Ancak iş sülaleler arası kavgaya dönüşünce, iş ciddileşmiş, kentin huzuru kaçmıştır.

Ancak bundan sonra Mekke kodamanları işe el atmışlardır.

 

Saygılar.

 

sayın BrainSlapper

hicret etmiş yıllarca savaşmış ve galip olmuş sonra da mekkeyi fethetmiş bir peygamber neden ebu süfyanın gönlünü kazanmak için haccı farz kılmış olsun??

bunun mantıklı bir açıklamasını yapabilir misiniz??

kabe kureyş dönemin de kutsallık kazanmadı ki Hz muhammedle birlikte kutsal olmadı kı, Kabe pazarlık konusu yapılsın??

selamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hem Ebu Süfyan'ın hem Kureyş kabilesinin gönlünü almak zorundaydı. Çünkü ne kadar savaşmış da olsa Kureyş hem kendi kabilesi idi, hem sadece Mekke'nin değil, tüm Arabistan'ın en gözde ve itibarlı kabilesiydi. Zaten bunun için Mekke'yi aldığında yumuşak davrandı. Tüm amacı orayı güzellikle alıp hakimiyetini ilan etmekti. Böylece dışlandığı, kovulduğu kabilesinin yeniden bir mensubu olacaktı. Bu yüzden onlara yenilip teslim olanlar gibi değil, itibarı iade edilenler gibi davrandı. Çünkü bu, kendi itibarının da iadesi anlamına geliyordu. Hatta Kureyş adına ayet bile değil, bir sure Kur'an'a yerleştirilerek bu itibar iadesini taçlandırdı.

 

Kureyş de zaten bu itibarı daha peygamber ölür ölmez yine yönetime el koyarak çıkar için kullandı. Hâlen hac bir ticari gelir kapısıdır, değişen hiç bir şey yok, olmayan sadece putlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hem Ebu Süfyan'ın hem Kureyş kabilesinin gönlünü almak zorundaydı. Çünkü ne kadar savaşmış da olsa Kureyş hem kendi kabilesi idi, hem sadece Mekke'nin değil, tüm Arabistan'ın en gözde ve itibarlı kabilesiydi. Zaten bunun için Mekke'yi aldığında yumuşak davrandı. Tüm amacı orayı güzellikle alıp hakimiyetini ilan etmekti. Böylece dışlandığı, kovulduğu kabilesinin yeniden bir mensubu olacaktı. Bu yüzden onlara yenilip teslim olanlar gibi değil, itibarı iade edilenler gibi davrandı. Çünkü bu, kendi itibarının da iadesi anlamına geliyordu. Hatta Kureyş adına ayet bile değil, bir sure Kur'an'a yerleştirilerek bu itibar iadesini taçlandırdı.

 

Kureyş de zaten bu itibarı daha peygamber ölür ölmez yine yönetime el koyarak çıkar için kullandı. Hâlen hac bir ticari gelir kapısıdır, değişen hiç bir şey yok, olmayan sadece putlar...

 

 

bakıyorumda ******** megaloman anarşist birini hemen çok akıllı zeki ticari düşünen kabilesini düşünen biri yaptınız ..bravo size ..

bu kadar çelişkiyi bir arada hiç görmemiştim..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkes mevki ve itibarı gelişince daha mantıklı düşünmeye başlar. Bir tanıdığım Almanya'dan zengin olarak dönünce hemen köyündeki birisine büyük bir iyilik yapmıştı.

 

Meğer fakir iken onun bir şeyini habersizce çalmışmış. Bu içinde kalmış ve vicdan borcunu bu şekilde ödemiş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hem Ebu Süfyan'ın hem Kureyş kabilesinin gönlünü almak zorundaydı. Çünkü ne kadar savaşmış da olsa Kureyş hem kendi kabilesi idi, hem sadece Mekke'nin değil, tüm Arabistan'ın en gözde ve itibarlı kabilesiydi. Zaten bunun için Mekke'yi aldığında yumuşak davrandı. Tüm amacı orayı güzellikle alıp hakimiyetini ilan etmekti. Böylece dışlandığı, kovulduğu kabilesinin yeniden bir mensubu olacaktı. Bu yüzden onlara yenilip teslim olanlar gibi değil, itibarı iade edilenler gibi davrandı. Çünkü bu, kendi itibarının da iadesi anlamına geliyordu. Hatta Kureyş adına ayet bile değil, bir sure Kur'an'a yerleştirilerek bu itibar iadesini taçlandırdı.

 

Kureyş de zaten bu itibarı daha peygamber ölür ölmez yine yönetime el koyarak çıkar için kullandı. Hâlen hac bir ticari gelir kapısıdır, değişen hiç bir şey yok, olmayan sadece putlar...

sayın demirefe

peygamberin tüm amacı mekkeyi alıp hakimiyetini ilan etmek olsaydı bir imparator gibi girer kan döker taş taş üstünde baş baş üstünde bırakmazdı..hakimiyeti ihtişamlı olurdu..yapabilirdi ama yapmadı..bunun tek açıklaması var..o rahmet peygamberidir..

dıilandığı kovulduğu kabilesinin mensubu olmaya o kadar hevesli olsaydı mekkeyi fethettikten sonra ona en zor zamanında kucak açan medinelilerin arasına tekrar dönüp ömrünün sonuna kadar orada kalmazdı..

ama şu cümlen çok doğru..''onlara yenilip teslim olanlar gibi değil itibarı elde edilenler gibi davrandı''bu cümlenin aynısını üniversitede tarih hocamız söylemişti..ama güzelliklere örnek olarak..

kureyş suresi mekke döneminde inmiştir.mekkenin fethiyle alakası yok..şartl refleksler mi demiştiniz..

selamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam'a göre ilah heryerde olmaya devam etti, ama Ebu Süfyan'ın endişesi de "hac" farz kılınmak suretiyle, Kabe ilah'ın evi ilan edilmek suretiyle giderildi.

 

Saygılar.

 

evet.

müşrik olan Ebu Süfyan'ın, bir başka deyişle, Tevhidi içine sindiremeyen Ebu Süfyan'ın, ki iki tanımda özünde aynı anlama gelir, müşrik olan şimdiki torunları, yani Kral, İslam'i ilkelerin içinden Hac ilkesini de yozlaştırmanın baş mimarlarındadır.

bu yozluk, kralın geçmiş ataları içinden Süfyan gibileri örnek aldıgını gösterir. Ömer(ra) gibileride örnek almadıgını gösterir.

 

her dini olanın 'yozlaşabilecegi' gibi Hac ilkeside kendi baglamı dışına çıkabilir.

bu, Hac'ın ya da diger emirlerin kendisinden degil ama inananlarının 'yozlugundan' ileri gelir.

 

bu dinin sorunu İslam'ı kabul etmeyenlerle degildir sıklıkla, asıl çözümlenmesi gereken başat sorun, dinin içinde olanlardır, yani müşriki inanca sahip olanlar.

modern deyişle söylersek, ''müslümanın müslümanlaşması'' geregi....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.