Admin ™ Admin Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2024 Admin Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2024 Türkiye'nin Kadın Voleybolunda Yaptığı Devrim - 20 Yıl Önce Atılan Tohumlar Yeşerdi ve Ürün Alıyoruz KADIN VOLEYBOLUNDAKİ SESSİZ DEVRİMİN TARİHİ Alıntı Türkiye'de Kadın Voleybolunun Tarihi ve Sessiz Devrimi Vakıfbank Güneş Sigorta Kadın Voleybol Takımı, 1999-2000 sezonundan önce 1986 yılında İstanbul'da kurulan Güneş Sigorta Spor Kulübü ve 1989 yılında Ankara'da kurulan Vakıfbank Spor Kulübü ile birleşerek oluşmuştur. Takım, Türkiye Ulusal Voleybol Şampiyonluk Turnuvaları'nda (1992-93-97-98, 2004-05, 2013-14 sezonlarında), Türkiye Milli Kupası Şampiyonluk Turnuvaları'nda (1995-97-98, 2013-14 sezonlarında) ve Türkiye Süper Kupası Şampiyonluğu'nda (2013-14 sezonunda) şampiyonluklar kazanmıştır. Uluslararası ölçekte elde edilen başarılı performanslar şunlardır: Avrupa Şampiyonluk Kupası'nda ikincilik (1997-98, 1998-99 sezonlarında), Avrupa Challenge Kupası'nda şampiyonluk (2007-08 sezonunda), Avrupa Kupası'nda yarı finalistlik (1999 sezonunda), Avrupa Konfederasyon Kupası'nda üçüncülük (1999-2000 sezonunda), Avrupa Top Teams Kupası'nda şampiyonluk (2003-04 sezonunda), Dünya Şampiyonlar Kupası'nda ikincilik (2010-11 sezonunda), Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde şampiyonluk (2010-11 ve 2012-13 sezonlarında), Dünya Şampiyonlar Ligi'nde şampiyonluk (2013), Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde ikincilik (2013-14 sezonunda) ve Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde üçüncülük Lig (2014-15 sezonunda). Eczacıbaşı Spor Kulübü'nün temelleri 1950'li yıllarda Eczacıbaşı İlaç Şirketi himayesinde düzenlenen futbol, tenis turnuvaları ve bazı spor faaliyetleri ile atılmıştır. Bu sportif faaliyetler 1966 yılında Dr. Nejat Eczacıbaşı ve Şakir Eczacıbaşı tarafından Eczacıbaşı Spor Kulübü'nün kurulmasıyla profesyonel bir statüye kavuşmuştur. Dr. Nejat Eczacıbaşı, Kuşaktan Kuşağa adlı kitabında kulübün kuruluş amacını şu şekilde tanımlamıştır: … Oysa amatörce çabalar bir yana, profesyonel düzeyde spor yapan kurumlar bile uluslararası standartlara ulaşamamış; sporcular çağın gerektirdiği kalitede seviyelere çıkamamıştır. Şakir Eczacıbaşı 1966 yılında sporla ilgili bazı düşüncelerinden bahsetmişti; bu düşüncelerden Eczacıbaşı'nın bu alanda da öncü bir rol oynayabileceği anlaşılıyordu. Ben de tüm samimiyetimle onun düşüncelerini destekledim. Sorun Türk gençliğinin yeteneksizliğinden değil, çevrenin yetersizliğinden ve eksikliğinden kaynaklanıyordu. Bilgi ve disiplinli çalışmayı yeterli olanaklar ve olanaklarla bir araya getirirsek başarılı olacağımıza inanıyorduk. Eczacıbaşı Spor Kulübü 1966 yılında bu düşünce ve amaçlar ışığında ortaya çıktı. Kulüp 1967 yılında TVF'ye üye oldu. Özellikle voleybol, basketbol ve masa tenisi alanlarında Türk spor tarihinin en değerli sporcularını yetiştirdi. Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı 1968 yılında İstanbul Ligi'ne katılmış ve 1969-70 sezonunda İstanbul Şampiyonu olmuştur. 1972-73 sezonundan itibaren üst üste on yedi sezon Türkiye Şampiyonu olmuş ve profesyonel seviyede rekor kırarak toplam yirmi sekiz Türkiye Şampiyonluğu kazanmıştır. Ayrıca takım üç kez Cumhurbaşkanlığı Kupası, sekiz kez Türkiye Kupası ve iki kez Süper Kupa kazanmıştır. Uluslararası turnuvalarda Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı 1998-99 sezonunda kazandığı Avrupa Kupa Galipleri Kupası ile Türkiye'ye ilk Avrupa Şampiyonluk Kupası'nı getirmiş, 2014-15 sezonunda Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu ve Dünya Kulüpler Şampiyonu olmuştur. Ayrıca Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı, 1983-84 sezonunda Avrupa Şampiyonlar Kupası'nda dördüncülük, 1992-93 sezonunda Avrupa CEV Kupası'nda ikincilik, 1998-99 sezonunda Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nda hiç maç kaybetmeden şampiyon oldu. 1999-2000 sezonunda Şampiyonlar Kupası'nda üçüncülük, 2001-02 sezonunda Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde dördüncülük, 2004-05 sezonunda Avrupa Top Teams Kupası'nda üçüncülük, 2008-09 ve 2013-14 sezonlarında Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde dördüncülük, 2014-15 sezonunda Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde Şampiyonluk ve aynı yıl düzenlenen Dünya Şampiyonlar Kupası'nda Şampiyonluk Kupası'nı aldı . 1980 yılında Atatürk'ün doğumunun 100. yılında ikincilik elde ederek Türk sporunun sesini uluslararası alanda duyuran Eczacıbaşı kadın voleybolcuları, Türk Basın Yayın Kurumu tarafından "Atatürk'ün Kızları" ilan edildi. Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, TVF Kupası'nda iki kez şampiyonluk (1959-60 ve 1976-77 sezonlarında), İstanbul Kadınlar Voleybol Ligi'nde on kez şampiyonluk (1955-56, 1956-57, 1957-58, 1958-59, 1960-61, 1967-68, 1968-69, 1970-71, 1971-72 ve 1972-73 sezonlarında), Türkiye Kadınlar Voleybol Şampiyonası'nda sekiz kez şampiyonluk (1955-56, 1956-57, 1958-59, 1959-60, 1967-68, 1968-69, 1971-72 sezonlarında), üç kez Türkiye Kadınlar Voleybol Süper Kupası'nda (2008-09, 2009-10 ve 2014-15 sezonlarında) iki kez, Türkiye Kadınlar Voleybol Kupası'nda (2009-10 ve 2014-15 sezonlarında) iki kez ve Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi'nde (2008-09, 2009-10, 201011 ve 2014-15 sezonlarında) dört kez şampiyonluk elde etmiştir. Dikkat Çeken Bir Hikaye Dünya voleybol tarihinin en ilginç olaylarından biri, kadın voleybolcu Sabbiha Rifat Gürayman'ın hikayesidir ve voleybol sporu ortamında varoluş mücadelesi burada paylaşmaya değer bulduğumuz bir hikayedir. Fenerbahçe Kadın Voleybol tarihinde 1929 yılında eşi benzeri görülmemiş ve oldukça ilginç bir olay yaşanmıştır. Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı’nda oynayan kadın sporcu Sabiha Rıfat Gürayman, erkek voleybol takımının kaptanlığını yapmış ve 1928-29 sezonunda şampiyonluk elde ederek belki de dünya voleybol tarihinde bir ilki gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın makine mühendisi olan ve Yüksek Lisans derecesine sahip Sabiha Rıfat Gürayman hakkında yazılan bir yazıda konu şu şekilde işlenmiştir: Onun için Fenerbahçe “ilklerin” başlangıç noktasıydı. 1927-1929 yılları arasında sadece Kadın Voleybol Takımı'nda değil, Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı'nda da oynamış ve daha da ilginci Erkek Voleybol Takımı'nın kaptanlığını yapmıştır. Erkeklerle oynayan bir kadın oyuncu olarak tarihe adını yazdırırken, Erkek Oyuncularla yarışabilmek için günde iki-üç antrenmanla çalışmalarını sürdürmüştür. Lakabı "uçan parmaklar" olan Sabiha Gürayman, erkek takımının bir oyuncusu eksik olduğunda takımı kurtarmış ve bu eksikliği kendisi gidermiştir. Erkek takımıyla şampiyonluk yaşayan ilk kadın sporcu olmuştur. O dönemde çıkan bir gazete olayı okuyucularına şöyle aktarmıştır: İstanbul Ligi'nde birinci olan Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı, bu yılki yarışmaya bazı değişikliklerle katılmıştır. Bu arada Fenerbahçe Bayan Takım Kaptanı Leydi Gürayman da takıma katılmıştır. Fenerbahçe'yi, ülkemizin spor tarihinde ilk kez resmi bir yarışmada karma bir takım (kadın ve erkeklerden oluşan) oluşturarak voleybola getirdiği yenilik nedeniyle kutluyoruz. İslam Hukuku ile yönetilen ülkede yakın yıllara kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal yaşamdaki izleri oldukça tazeyken, Sabbiha Rifat Gürayman'ın sergilediği bu tavır oldukça önemli bir olay olarak değerlendirilebilir. Türkiye'de kadınların voleybolla tanışması 1920'li yıllarda gerçekleşmiş olsa da, aradan geçen 90 yıla rağmen kadın voleybolu ülke genelinde tam olarak yaygınlaşamamıştır. Ülkede kadın voleybolunu uluslararası başarıya taşıyan takımların ise özellikle İstanbul takımları olmak üzere Orta ve Batı bölge takımları olduğu belirtilmektedir. Öte yandan, Türk Milli Takımlarını oluşturan sporcuların tamamen bu takımların oyuncularından oluştuğunu da görmekteyiz. Türk milli voleybol takımları, diğer Dünya takımları arasında ilk 10'da ve Avrupa'da yıllardır ilk 5'te yer almaktadır. Ancak genç milli kadın takımları da Dünya ve Avrupa şampiyonlukları kazanmıştır. Ayrıca, kulüp takımları son yıllarda ülke tarihi boyunca oldukça başarılı uluslararası performanslar sergilemiştir. 1958 yılında kurulan ve 2005 yılında özerk hale gelen TVF, kurulduğu günden bu yana kadın voleybolu devrimi kapsamında geniş kapsamlı altyapı projeleri üretmiştir [49]. Ancak, kendilerini laik, modern ve batılı olarak tanımlayan kişilerin bu projelerde yer aldığını görüyoruz. Daha muhafazakar bir yaşam tarzının uygulandığı Türkiye'nin orta ve doğu bölgelerinde bu altyapı projelerinin yaygın olarak uygulanması olasılığı ortaya çıkmamaktadır. Türkiye Birinci, İkinci ve Üçüncü Lig takımlarının bölgelere göre dağılımının analizi bu eşitsizliği açıkça göstermektedir. Bugün bile Türkiye Kadınlar Birinci Ligi'nde mücadele eden on iki takımın her birinin batı illeri ve Ankara takımları olduğu, İstanbul takımlarının çoğunlukta olduğu, benzer şekilde ikinci ligdeki takımların illere göre dağılımını incelediğimizde Batı ve Ortabatı bölgelerindeki takımların çoğunluğu oluşturduğunu görüyoruz . Öte yandan, doğuda kurulan ve üst liglerde mücadele eden takımların kişisel çabalarla kurulduğunu ve yine batı bölgesinde bulunan takımlardan transfer edilen oyunculardan oluştuğunu da belirtiyoruz. Kendi bölgelerinde altyapı faaliyetleri yürütemeyen bu takımların ya alt liglere düştüğü ya da kapatıldığı gözlemlenmiştir. Son Değerlendirmeler Sonuç olarak, Türk Kadın Voleybolunun uluslararası başarıları, kısa geçmişine rağmen, ülkede genel olarak yaygın ve kurumsallaşmış bir voleybol kültürünün sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Voleybol, Türkiye'de ortaya çıktığı günden bu yana, büyük bütçeli İstanbul takımlarının, devlet kuruluşlarına ait takımların, şirket takımlarının ve Selim Sırrı Tarcan, Sabbiha Rifat Gürayman ve Eczacıbaşı ailesi gibi sporun, özellikle kadın voleybolunun gönülden destekçisi olan kişilerin olağanüstü katkılarıyla kalıcı bir başarıya ulaşmıştır. Altyapı faaliyetlerinin bu tür büyük ölçekli başarıları sağlamak için kesintisiz devam etmesi gerekiyor. Ancak Türkiye'de voleybolun oynandığı ilk günden itibaren, kendilerini laik, modern ve batılı olarak tanımlayan ailelerin kızları altyapıya istikrarlı bir şekilde katılım gösterdiler. Kendilerini batılılaşmaya karşı veya muhafazakar olarak tanımlayan ailelerin kızlarının bu altyapı faaliyetlerine katılımı neredeyse sıfırdır. Ülke genelinde yaygın katılımdan mahrum kalmış bir spor dalında böylesine büyük uluslararası başarılar elde edilmesi, ancak kurumsal bazda kapsamlı katkılar ve özel çabalar ve kendilerini laik, modern ve batılı olarak tanımlayan toplumsal kesimlerin yaygın katılımıyla açıklanabilir. Sabiha Rifat Gürayman'ın 1929'daki bölümü, Türk spor tarihi boyunca tüm kadın sporcuların ve kadın voleybolcuların katılım konusundaki mücadelesi için oldukça değerli bir ilham kaynağı haline gelmiştir. Tüm toplumsal baskılara rağmen verdiği varoluş mücadelesi, günümüzde de varlığını sürdüren Türk kadın voleybolunun başlangıç noktası ve temel motivasyon kaynağı olarak değerlendirilebilir. Bu makalede ele alınan Türk toplumundaki felsefi çelişkinin tarif edilmesi, Sabiha Rıfat Gürayman konusuyla ilgili olarak da kendini göstermektedir. Bazıları için Türk sporunun ve kadın voleybolunun en önemli kahramanlarından biriyken, dini kuralları çiğneyen bir suçlu olarak düşünülmüştür. Türkiye'de kadın voleybolu bu koşullar altında günümüze kadar gelmiş ve Müslüman bir ülkenin hiçbir ulusal kadın voleybol takımının şimdiye kadar gerçekleştiremediği, belki de gelecekte asla gerçekleştiremeyeceği sessiz bir devrime imza atmıştır. Biraz tarih dersinden sonra gelelim bugüne: Türkiye'nin inatla Kadın Voleyboluna yaptığı yatırım dünya kadın voleybol yıldızlarını Türkiye'ye getirmeye başlamış, bir bakalım bunlar kimler: Ekaterina Gamova, Tijana Boskovic, Gabi Guimaraes, Paola Egonu, Kiera Van Ryk ve daha bir çok isim sayabiliriz... Bunların Türkiye de olması Türk ligine ne sağlıyor: Onlarla oynayan bütün sporcularımız dünyanın en iyileriyle oynuyor ve bu da onlara ekstra güç katıyor. Evet hala çok iyi Pasör Çaprazı ve Smaçör yetiştiremiyoruz ama bu bir süreç yakında onu da becereceğiz.
Önerilen İletiler
Bir hesap oluşturun veya yorum yazmak için giriş yapın
Yorum yapmak için üye olmak zorundasınız...
Bir Hesap Oluşturun
Forumumuzda üyelik çok basit ve ücretsizdir!
Yeni Bir Hesap OluşturunGiriş Yap
Hali hazırda bir hesabınız var mı? O zaman Giriş Yapın.
Giriş Yapın