Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

"bana şu taraftan bakarsan, ateist görürsün, diğer taraftan bakarsan panteist görürsün."

 

Sorun yok, bu aşamada bu farkın muhabbeti bile olmaz. Felsefe içinde durum böyle. Ama toplumsal bazda semitik dinlere karşı bir savaş vereceksen, ateizm o zaman önem kazanıyor. Dindeki bazı vurguları, işte tanrının her şeyi gördüğü, her yerde olduğu gibi... gündeme getirmenden böyle bir savaşa hazırlandığın izlenimi ediniyorum. Çünkü bu, karşı tarafta bulunan silahların aynılarını kuşanmaya benziyor.

 

Bu paragrafa başlamadan yarım saat kadar düşündüm. Sonunda ben ne desem bildiğini yapacağına karar verdim. Doğrusu da bu. En doğrusu bildiğini yapmak. Tabii ki insanlardan nefret etmeden, bu güne kadar insan türü nefreti içinde boğulmadı, ama teknoloji giderek güçleniyor. İnsanlardan nasıl nefret edilir biliyor musunuz? Onların pis nefeslerini vererek atmosferi kirlettiklerini, pis vücutlarını değdirdikleri her yere mikrop bıraktıklarını ve dışkılarıyla akarsuları, denizleri kirlettiklerini düşünerek. Nefret bu aşamaya geldiğinde alarm zilleri çalıyordur...

 

Bir milyar yıl olan vaktimizi çok daha kısaltmayalım derim ben. İnsan çıkış arayan bir zavallı türdür. Geçmişle gelecek arasına sıkışmış, geçmişi de geleceği idrak etmesine rağmen bugünden ne ileri ne geri kıpırdayamıyor. Din de bu çıkış arayışının bir ürünü. Bu gözle bakmak gerekiyor. Ben tabii geçmişle geleceği bugüne bağlayan nedensellik örüntüsünü keşif serüvenini yeğliyorum ama, herkese nasıl anlatacaksın?

 

Ya bir de önceki evrenden bilgi tohumunu devralan tek evren bizimkiyse ve bu evrende yaşamın filizlendiği tek yer gezegenimizse...

 

Evrenimiz genişleyerek yok olduğunda bir başka evrene bilinç tohumu aşılamayı ancak bizim uygarlığımızın başarabilmesi gerekiyorsa...

 

Biz de başaramazsak...

 

Yandı gülüm keten helva. Bizim tarz düşünmek ince iştir, derin iştir. Baksana evreni de bıraktık, evrenleri düşünüyoruz.

 

Ne ince zenaat değil mi? Sırtını ver her şeyi yaratan sonsuz kudretliye, türlerin de soyunu tüket, kaynakları da bitirinceye kadar talan et, nasılsa yaratanın hazineleri sonsuz, bir daha yaratır. Yaratmazsa da kendi bileceği iş! Böyle düşünmeye ne var? Ciddi söylüyorum, bir ara tropikal ormanlarda tür yokoluşlarını anlatan bir belgesel izlerken bir arkadaş geldi. "Kapat yahu şunu, makak maymunu da neymiş, ölsün gitsinler, ne çıkar?" dedi. O sırada kaç makak maymunu kaldığından ve soylarının muhtemelen ne zaman tükeneceğinden bahsediliyordu. Böyle anlarda sıfırlanıyor, resetleniyorsunuz. İlla bir şey yapacaksınız, kalkıp bir tane yapıştıracaksınız. Bazıları maymun ya da domuz denince tuhaflaşıyorlar. Önyargı böyle bir şey işte... Hatta sistematik bir domuz soykırımı planlayan var mıdır diye merak ediyorum. Olur mu olur!

 

Ama zevklidir, düşünmek hakikaten zevklidir. Ne kadar derin olursa o kadar sarhoş eder. Her şeyin bir yan etkisi olduğu için kara kara düşünmemek gerek. Derinlik sarhoşu olup çıkınca da vurgun yememek gerek elbet. Her şeyde denge... Denge çok önemli. Evrende her şey denge durumundadır. Gerçek ve mutlak anlamıyla "her şey..." Denge korunduğu sürece sorun yoktur.

 

Bu arada "elmalarla armutlar" da Türkçemizdeki güzel deyişlerden biri daha...

  • Cevaplar 206
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Sizin tanrınızda olup da maddede olmayan bir özellik söyleyin dedi. Bunu ne amaçla istedi? Herhalde maddede Allah'ın her özelliği vardır bu yüzden Allah'a inanmaya gerek yoktur demek için.

 

İlla birşeye Tanrı demek istiyorsanız, o Tanrı Madde'dir demek için o soruyu sordum.

 

Allah'ın sıfatlarını bilimsel olarak size kanıtlarım gibi bir lafzım geçti mi? Bu dini bir mevzu ve tabiki imana dayalı olacak. Semitik dinlerin dayanağı imandır. İman ettikten sonra O'nun alim mi olduğuna yarattıklarına bakarak karar verirsin ama iman etmeyen için tabi ki hiçbir anlamı yok.

 

Sana göre Tanrı alimdir. Ama tek kanıtı imandır. Başka birşey yok.

Ya bu iman ettiğin şey yanlış ise?

 

Bu konu da İslam filozoflarının uğraştıkları bir konu. Zamandan ve mekandan münezzeh bir Yaratıcı nasıl olur da zamana ve mekana müdahale eder? Zamanı ve mekanı Yaratanın yaratma işi ile zamana ve mekana tabi mi olması gerekir? Yarattıklarına müdahale etmesi onu hemen zamanın yaşlandırıcı etkisine mi tabi kılmaktadır? Onu da madde olarak telakki edersen böyle düşünmen gayet doğal. Ama O madde midir? Ha burada madde dışında ne var ki diyebilirsin. Ben de iman derim yani bilimsel bir veri veremem sana.

Kendisini TEK DOĞRU, EVRENSEL DOĞRU, TÜM ZAMANLAR İÇİN GEÇERLİ DOĞRU diye pazarlayan sistemin tek dayanağı İMAN!

 

İman edilen şey bir yalandan ibaret ise? Bunu da düşünüyor musun?

 

İman edilen şeyin yalan ve yanlış olduğu hem semitik dinlerin kendi kitaplarındaki çelişkilerde, hem de bütün doğada apaçık ortada.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

MADDE.

 

 

Madde aç kapa,aç kapa förmülüne dayanır yani madde zaten var ve devamlı kendini aç kapa,aç kapa förmülüne dayandırıyor. Bu fikir bu sitede yazan bir ateiste aittir ne fikir değilmi ama. Peki bu aç kapa förmülünün bir başlangıcı yokmudur dendiğinde tık yok. Bu yazıları yazmaktaki maksadım maddecilerin her şey maddedir dedikleri halde en basitinden bir insan veya hayvanın DNA Molekülünü nasıl tasarladığını yazamamalarıdır ama iş teori üretmeye gelince bunların üzerine yok her konuda ahkam keserler şimdi yine soruyorum Toprak,Ateş,Su,Hava yani madde canlımıdır; eğer canlı iseler bir bilinçleri (AKIL) varmıdır yok eğer Toprak,Ateş,Su,Hava yani madde cansız ise bu canlılık doğa,İnsan'da nasıl meydana gelmiştir.

Kısa ve öz yanıt verilirse memnun olurum yoksa yine geyik muhabbeti ve polemike kaçılırsa'ki olacağı o gözüküyor sorun yok biz buradayız.

Saygılar. :D

Gönderi tarihi:
İlla birşeye Tanrı demek istiyorsanız, o Tanrı Madde'dir demek için o soruyu sordum.

Sana göre Tanrı alimdir. Ama tek kanıtı imandır. Başka birşey yok.

Ya bu iman ettiğin şey yanlış ise?

Kendisini TEK DOĞRU, EVRENSEL DOĞRU, TÜM ZAMANLAR İÇİN GEÇERLİ DOĞRU diye pazarlayan sistemin tek dayanağı İMAN!

 

İman edilen şey bir yalandan ibaret ise? Bunu da düşünüyor musun?

 

İman edilen şeyin yalan ve yanlış olduğu hem semitik dinlerin kendi kitaplarındaki çelişkilerde, hem de bütün doğada apaçık ortada.

 

Saygılar.

Aslında her sistemin kabul edilmiş felsefi akımın temelinde iman var diyeceğim olmaz öyle şey diyeceksin. Herkes araştırır bazı şeyleri ve kendince doğrular bulur sonuçta belli bir sisteme, felsefeye, dine iman eder. Çoğu insan bunu yapmaz bile. Çevresinin kabulleriyle bakar olaylara. Maddeye tanrı diyemeyiz. Sen belki sayacağımız sıfatların hepsini maddede bulacaksın bir şekilde. Ama maddeye ne kadar sıfat yüklersen yükle maddeden ibaret bir alem manasız, kuru, mutluluk vermeyecek bir yer olacaktır. Maddecilerin aleminin bir anlamı yoktur. Ezeli ve ebedi bir maddeden başka birşey yok. Ne o kendinin bilincinde ne de senin varoluşunun bir anlamı var. Sonsuz uzay boşluğunun içinde sonsuz zamanlardan beri evrilip gelen maddenin bir köşesindeki hiçliğe atılmışsın. Hiçbir anlamı yok. Hiç. Ne varlığının, ne yaşamının, ne mal mülkün, ne sevdiklerinin hiçbirşeyin bir değeri yok. Neden olsun ki? Kendinden bi haber olan maddenin zorunlu ya da tesadüfi evriminin sana verdiği düşünce denen ucubenin sancılarını yaşıyorsun. Bu mudur hayatın anlamı?

En mükemmel felsefi sistem hangisi?

Diyalektik materyalizm? Kritisizm? Pozitivizm? Nihilizm? Egzistansiyalizm? Agnostisizm? vs vs... Hangisinde tüm sorularıma tastamam cevaplar bulabiliyorum hiçbirşeye iman etmeden? İzah edersen sevinirim.

Bilim felsefi sistemlerden apayrıdır. Onu karıştırma. Yani bilim diyip işin içinden kaçmaya kalkma. Zira bu felsefelerin hepsi bilimsel olduklarını iddia ediyorlar. Ama temellerinde iman var.

Gönderi tarihi:
Aslında her sistemin kabul edilmiş felsefi akımın temelinde iman var diyeceğim olmaz öyle şey diyeceksin. Herkes araştırır bazı şeyleri ve kendince doğrular bulur sonuçta belli bir sisteme, felsefeye, dine iman eder. Çoğu insan bunu yapmaz bile. Çevresinin kabulleriyle bakar olaylara. Maddeye tanrı diyemeyiz. Sen belki sayacağımız sıfatların hepsini maddede bulacaksın bir şekilde. Ama maddeye ne kadar sıfat yüklersen yükle maddeden ibaret bir alem manasız, kuru, mutluluk vermeyecek bir yer olacaktır. Maddecilerin aleminin bir anlamı yoktur. Ezeli ve ebedi bir maddeden başka birşey yok. Ne o kendinin bilincinde ne de senin varoluşunun bir anlamı var. Sonsuz uzay boşluğunun içinde sonsuz zamanlardan beri evrilip gelen maddenin bir köşesindeki hiçliğe atılmışsın. Hiçbir anlamı yok. Hiç. Ne varlığının, ne yaşamının, ne mal mülkün, ne sevdiklerinin hiçbirşeyin bir değeri yok. Neden olsun ki? Kendinden bi haber olan maddenin zorunlu ya da tesadüfi evriminin sana verdiği düşünce denen ucubenin sancılarını yaşıyorsun. Bu mudur hayatın anlamı?

 

Sevgili magician,

 

Hayatı anlamlı kılan şey harekettir. Hareket canlılıktır.

Mecnun'u mecnun yapan şey, Leyla'nın cisminden ziyade ona ulaşmak için katlandıklarıdır.

 

Dünya'da hareket oldukça, hayat da anlamsız olmayacaktır.

 

Hayat nerde anlamsız olur biliyormusun?

 

Semitik dinlerin cennetinde anlamsız olur.

 

999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999 yıl uyusam (neden uyumam gerektiğini bile bilmeden, sadece tercihim olduğu için diyelim), bir anlamı var mu bu sürenin sonsuzluğun yanında?

 

Yemeği güzel yapan açlıktır. Acıkmanın, susamanın olmadığı yerde yemenin içmenin anlamı ne??

Seksi güzel yapan cinsel açlıktır. Hiçbir eksikliğin, cinsel açlığın olmadığı yerde, hurinin anlamı ne, nurinin anlamı ne??

Mücadele etmeden başarıya ulaşmanın tadı var mı?

 

Bir son olmamasından daha kötü ne olabilir ki?

 

Truva filminde, harika bir söz vardı, bütün filmi unuttum, o sözü unutmadım.

"ÖLÜMLÜ olmak güzeldir. İlahlar bizi ölümlü olduğumuz için kıskanıyorlar."

 

En mükemmel felsefi sistem hangisi?

 

Diyalektik materyalizm? Kritisizm? Pozitivizm? Nihilizm? Egzistansiyalizm? Agnostisizm? vs vs... Hangisinde tüm sorularıma tastamam cevaplar bulabiliyorum hiçbirşeye iman etmeden? İzah edersen sevinirim.

Bilim felsefi sistemlerden apayrıdır. Onu karıştırma. Yani bilim diyip işin içinden kaçmaya kalkma. Zira bu felsefelerin hepsi bilimsel olduklarını iddia ediyorlar. Ama temellerinde iman var.

 

Hiçbirşeyin en mükemmel cevabı yoktur. Hiçbir felsefe de mükemmel değildir.

En mükemmel cevabı bulmak, hayatın devinimini durdurmak anlamına gelir.

 

Neden dinler tabucu, dogmatik?

Herşeyin cevabını buldukları ve o cevabı derin dondurucu koydukları için. O cevabın sorgulanmasını istemedikleri için.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
MADDE.

Madde aç kapa,aç kapa förmülüne dayanır yani madde zaten var ve devamlı kendini aç kapa,aç kapa förmülüne dayandırıyor. Bu fikir bu sitede yazan bir ateiste aittir ne fikir değilmi ama. Peki bu aç kapa förmülünün bir başlangıcı yokmudur dendiğinde tık yok. Bu yazıları yazmaktaki maksadım maddecilerin her şey maddedir dedikleri halde en basitinden bir insan veya hayvanın DNA Molekülünü nasıl tasarladığını yazamamalarıdır ama iş teori üretmeye gelince bunların üzerine yok her konuda ahkam keserler şimdi yine soruyorum Toprak,Ateş,Su,Hava yani madde canlımıdır; eğer canlı iseler bir bilinçleri (AKIL) varmıdır yok eğer Toprak,Ateş,Su,Hava yani madde cansız ise bu canlılık doğa,İnsan'da nasıl meydana gelmiştir. Kısa ve öz yanıt verilirse memnun olurum yoksa yine geyik muhabbeti ve polemike kaçılırsa'ki olacağı o gözüküyor sorun yok biz buradayız.

Saygılar. :D

 

Canlıları Zeus yaratmış.

Kısa ve öz yanıt oldu mu?

 

Zeus'un bir başlangıcı yok mudur sorusuna cevap bulduğun gün, maddenin başlangıcı yok mudur sorusuna da cevap bulursun.

 

İnsanoğlu maddeyi yoketmeyi başarabildiği gün, başlangıç denebilecek bir zamanda, maddenin daha önceden varolmadığını teorik olarak ispat etmiş olursun.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Gerginlik var yine ama güzel bir atışma olmuş. Şimdi Brain haksız mı diyeyim arkadaşlar, gayet haklı. İlla kim yarattı diye bir sorunun yanıtını arayacaksak, herkesin bir yanıtı olur. Suçluyu bulamıyorsan dosyayı yık o sırada tutuklanmış birine, geç git. Bu ilkel dedektiflik.

 

Bilim ise gerçek dedektiflik yapıyor. Nedensellik örüntüsünü hiç acele etmeden, kaldığı yerden “yeter ya, kaç bin yıldır araştırdığımız, bu işin ucunda tanrı var deyip kurtulalım!” deyip pes etmeden sabırla çalışıyor.

 

Nedenselliğin en başına en karmaşık olanı koymak çözümsüzlüğün en âlâsıdır, bundan çözüm çıkmaz. Evreni yaratacak bir gücün evrenden çok daha karmaşık olması gerekir. Bununla problemi çözmek bir yana, olan problemin üzerine daha karmaşık bir tane daha ekliyorsunuz.

 

Bakın yanlış anlamayın, bilim “Tanrı mı ne tanrısı yahu? Öyle bir şey yok!” da demiyor, bu da bir ön kabuldür. Yaratıcı bir süreç hiçbir zaman, hiçbir biçimde var olmamıştır iddiasında değil. Çünkü “yaratıcı süreç” ne demek, onu da bilmiyoruz ki? Nedir yani yaratma, nasıl yaratılır? Yaratmanın tarifi yok ki yaratıcının olsun?

 

Biz sabırla nedensellik örüntüsünü ilmek ilmek çözümlüyoruz, bitmeyecek, iyi ki de bitmeyecek, bitse Brain’in dediği gibi bütün hazlar sona ererdi. Çözdük, çözdük, örüntünün bir yerinde “ana! O da ne? Tanrı varmış! İşte bakın, varmış!”

 

Böyle bir şey olacak mı? Bunu bilemeyiz. Belki böyle bir şey olur, belki olmaz. Böyle bir şey asla olmayacak diye ter ter tepinelim mi yani şimdi? Olacaksa da olur, biz böyle bir şeyden çekinmiyoruz. Fena da olmaz, bulan ne kadar Nobel varsa toplar götürür, köşe olur yani…

 

Kozmik fon ışınımında dalgalanmalar bulunduğunda ABD de gazeteler manşet attı: “Tanrı’nın parmak izleri bulundu!” Bu kadar da hevesli insanlar bu işe yani, merak etmeyin, öyle “aman tanrı ortaya çıkar da ***** oluruz” filan diye tırstığı yok kimsenin.

 

Ya arkadaşlar, bizim buralardaki gibi bu işi bu kadar ciddiye alan yok ya, relax lütfen, tanrı var veya yok diye çok da didişmenin gerçekten bir anlamı yok. Yarın öldük, “sizi gidi ateistler sizi, gelin bakalım… Haaa, şimdi görürsünüz nasıl oluyormuş…” diyen bir tanrı ile mi karşılaşacağız? Biraz komik olmuyor mu bu?

 

Sizi bilmem, bana çok komik geliyor. Ben kimseyi düşündükleri ile yargılamıyorum, yaptıkları ile yargılıyorum. Yapmadıkları ile de yargılamıyorum. Bunu ben bile yapmazken, tasavvur ettiğiniz tanrı yapıyor öyle mi?

 

“Hani ... namaz? Yok mu? Peki oruç? O da mı yok? Hacca zaten gitmemişsindir, sormaya gerek yok, Allahın Arabistanında ne işim var diye küçümsemişsindir bir de seni zındık seni! Niye geldin ... sen buraya? Ha? Ne yüzle geldin?” Bu mu yani?

 

Hayır yani, “beni dünyaya gönderirsen bunları yapacağım, söz” diye mukavele mi imzaladım da sorulacak, onu anlamıyorum ben. Baktım buradayım, paşa paşa oturmuş niye burada olduğumun “nedenlerini” araştırıyorum, kimsenin de tavuğuna kışt demişliğim yok! Sadece bana kestirmeden “sen yaratıldığın için buradasın!” diyenlere “Gerçekten mi? Niye ki?” diye kuşkulu gözlerle bakıyorum, o kadar. “Dur bakalım, araştıralım hele” deyip işime bakıyorum. Bunun için mi yanacağım?

 

Biraz değil, çok komik oluyorsunuz…

Gönderi tarihi:
Sevgili magician,

 

Hayatı anlamlı kılan şey harekettir. Hareket canlılıktır.

Mecnun'u mecnun yapan şey, Leyla'nın cisminden ziyade ona ulaşmak için katlandıklarıdır.

 

Dünya'da hareket oldukça, hayat da anlamsız olmayacaktır.

 

Hayat nerde anlamsız olur biliyormusun?

 

Semitik dinlerin cennetinde anlamsız olur.

 

999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999 yıl uyusam (neden uyumam gerektiğini bile bilmeden, sadece tercihim olduğu için diyelim), bir anlamı var mu bu sürenin sonsuzluğun yanında?

 

Yemeği güzel yapan açlıktır. Acıkmanın, susamanın olmadığı yerde yemenin içmenin anlamı ne??

Seksi güzel yapan cinsel açlıktır. Hiçbir eksikliğin, cinsel açlığın olmadığı yerde, hurinin anlamı ne, nurinin anlamı ne??

Mücadele etmeden başarıya ulaşmanın tadı var mı?

 

Bir son olmamasından daha kötü ne olabilir ki?

 

Truva filminde, harika bir söz vardı, bütün filmi unuttum, o sözü unutmadım.

"ÖLÜMLÜ olmak güzeldir. İlahlar bizi ölümlü olduğumuz için kıskanıyorlar."

Hiçbirşeyin en mükemmel cevabı yoktur. Hiçbir felsefe de mükemmel değildir.

En mükemmel cevabı bulmak, hayatın devinimini durdurmak anlamına gelir.

 

 

Ölümlü olmak güzeldir. Zaten ölümlüsün ölmemek gibi bir şansın yok. Şeb-i Arus mu olacak yoksa hiçliğin başlangıcı mı ölüm? Burun buruna gelmeden ahkam kesmek kolaydır.

Nefsin ne istiyor? Bu forumda ne işin var? Niye bana bunları anlatıyorsun yapmak istediğin şeyler yok mu? Ne kadar vaktin kaldı hiçliğe doğru. Bir arayış içindesin. Ölümsüzlüğü arıyor ruhun. Sadece bir ömürlük misafirsin. Etrafındaki insanlar sana bir zevk vermez hale geldiğinde uzak ufuklara doğru dalıp gitmiyor musun? Hiç içinde ne olduğunu anlatamadığın bir sıkıntı bir melal yok mu? Ruhunu dinlemiyor musun hiç?

 

Neden dinler tabucu, dogmatik?

Herşeyin cevabını buldukları ve o cevabı derin dondurucu koydukları için. O cevabın sorgulanmasını istemedikleri için.

 

Saygılar.

Dinde her şeyin cevabı bulunmuş değildir. Belli normlar vardır bunlara göre zamanın getirdiklerini yorumlarsın. Toplumlar değişmektedir her şey değişiyor. Değişimi var eden kim? Hayatın değişmediğini kim iddia ediyor. Allah’a iman eden için bu değişimin kaynağı kim? Tabiî ki Allah. O zaman bu değişimi doğru yorumlamak gerekir. İslam toplumunun ilk dönemlerine baktığınızda Farabilerin İbn-i Sinaların akıl dönemi görürsünüz. Daha sonra da nakil dönemini.

Dinde reforma (içtihada) ihtiyaç var. Kainatı Yaratan sürekli değiştiriyor onu sürekli bir evrim var kainatta ama sen onun yarattığı bu (doğa) kitabı hiç okumuyorsun. (Sana demiyorum doğmatiklere diyorum) Akıl mı nakil mi tartışmaları var bunlara girmeyeceğim. Şunu sorgulamalıyız. Dogmatizm dinin kendinden mi “aman yanlış yapmayalım” diyenlerin önceki imamları taklitten öteye geçememelerinden mi kaynaklanıyor? İlahiyat profesörlerinin bu konuda güzel tespitleri var. Tabiî ki bunları dini rasyonelleştirme çabaları olarak görüp es geçebilirsin. Ama dini şeyhlerin hocaefendilerin eline terk etmekten, sonra da laiklik elden gidiyor tartışmalarından iyidir bu. Neyse bu konuyu farklı bir platformda tartışırız.

Nedenselliğin en başına en basit olanı koyalım ve bu en basit olanın sonsuzdan beri evrildiğini varsayalım. 99999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999

99999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999

99999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999

99999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999 yıldır evrimleşip gelen maddenin ortaya çıkardığı bilinç insan bilinci mi olmalıydı? Madde kendi kendinin bilincine insanla mı ulaşmıştır? Kendi farkındalığını sadece insanla mı sağlayabilmiştir? Bilinç bu kadar avantaj sağlayan bir şeyse neden sadece insanda varolabilmiştir? Niye sonsuzdan beri evrilen evren ben buyum diye bir bilince ulaşmamıştır? Niye sonsuzdan beri evrilip gelen evren bu kadar karmaşık ve sırlarla dolu?

 

Bilimin incelediği evrenin bir anlamı yok arkadaşlar. Bilimin bir anlam bulacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Şu andaki bilim anlayışı bundan ibarettir. Bu anlayış doğru ya da yanlış o ayrı tartışma mevzuu. Bana göre bilim de kapitalist toplumda ranta dönüştürebileceği olguları araştırır hale geldi. Evrende araştırmamız hiç bitmesin doğru ama bu evrenin şimdilik hiçbir anlamı yok mu demek olmalı? Evren var ama hiçbir anlamı yok. İşte sonsuzdan beri öyle hareket ede ede bugünlere geldik. Neden varsın be kardaşım? Bi sebebi yok işte öylesine varım. Kusura bakmayın ama komik oluyor.

İlkel dedektifçilikle suçlamışsınız. Şöyle diyeyim. İmtihana girmiş iki kişinin önüne iki kitap koyuyorsunuz. Bunlardan biri kitabı açıp okuyor. Kitabın manasını çözüyor. Anlıyor ve imtihandaki soruları cevaplıyor.

Diğeri ise kitabı açıyor harfleri büyüteçle inceliyor. Kelimelerin dizilişine bakıyor. Ama kitabı anlamıyor. Kitaptan bir anlam çıkaramıyor.

Bu benzetme alıntıdır. Ama bugünün her şeyi bilim söyler diyen ateistlerinin durumu budur. Tabiî ki inceleyeceksin ama manaya bakmayı da unutmayacaksın. Hangisi ilkel dedektifçiliktir?

Gönderi tarihi:
Sevgili magician,

 

Hayatı anlamlı kılan şey harekettir. Hareket canlılıktır.

Mecnun'u mecnun yapan şey, Leyla'nın cisminden ziyade ona ulaşmak için katlandıklarıdır.

 

Dünya'da hareket oldukça, hayat da anlamsız olmayacaktır.

 

Hayat nerde anlamsız olur biliyormusun?

 

Semitik dinlerin cennetinde anlamsız olur.

 

Hayatta tek bir gerçeklik var;

Varlığın ve

Varlıktaki Değişimin Kendisi;

"Tanrı"

 

Değişmeyen her şey geride kalmaya mahkumdur...

 

"Cennet" ve "Cehennem" tabirleri "Öte Alem" dene bir yerde mi yoksa insanın kendisinde mi?

 

Ben tek varlığın bu alem olduğuna inandığıma göre elbetteki "Cennet" ve "Cehennem"i de bu alemde arayacağım...

 

Nedense Mutasavvıflar (Mevlana, Yunus, Hallac-ı Mansur vs...) "Bedenen Ölüm"ü hiç umursamamışlar da gerçek ölüm olarak "Ölmeden ölmek"i görmüşlerdir.

 

Neden?

 

İşte asıl öte alem orası da o yüzden...

 

Melamilikte şöyle bir tanım vardır, ki melamilik Mevlana ya da Yunus'un kaynak aldıkları duruştur;

"Önce bu dünya ile işini halledeceksin..."

 

Kısaca "Ölmeden ölmek" için öncelikle bu dünyadaki işlerin hallolması yani insanın dünya kaygısının kalmaması gerekiyor ki günümüzde bu pek mümkün değil...

 

Lakin Yunus Emre'nin yaşadığı döneme bakalım;

Medeniyet bugünkü gibi değil ve insanların ihtiyaçları çok az...

Yani Yaşam ve Evlilik ihtiyaçlar bugünkü gibi çok geniş bir ihtiyaç içermiyor.

O yüzden mesela Yunus, tekkeye girdikten sonra Taptuk Emre'nin kızı ile evlenmiş ve artık dünya ile olan işini bitirmiş sonra huzuru aramaya başlamıştır...

 

İşte bam teli burada...

 

"Ölmeden Ölmek" kişinin kendisine yönelmesi ve iç huzuru yakalaması işidir.

Bu özellikle Budizm'de çok görülür, ki sonucu "Satori-Aydınlanma" halidir.

Mısır inancında da vardır bu, "inisiye" denmektedir.

Eski Türklerde de "Kam"lar aynı süreci yaşarlardı.

 

Türk İslam aleminde de "Ölmeden Ölmek" olarak vücut bulmuştur.

 

İşte "Cennet" ve "Cehennem" insanın iç huzur yakalaması ile ilgili bir süreçtir...

 

Psikolojide buna "Benlik Bütünlüğünü Sağlama" olarak değinilir

Ve "Kişinin Kendisine Yönelmesi" meselesidir.

Zira "Kendisini bile Tanrı'yı da bilir..."

 

Yemeği güzel yapan açlıktır. Acıkmanın, susamanın olmadığı yerde yemenin içmenin anlamı ne??

Seksi güzel yapan cinsel açlıktır. Hiçbir eksikliğin, cinsel açlığın olmadığı yerde, hurinin anlamı ne, nurinin anlamı ne??

Mücadele etmeden başarıya ulaşmanın tadı var mı?

İşte durum budur...

Doğuştan gelen ilkel dürtüler tam anlamıyla tatmin olmadıkça yani aç kaldıkça, doyum yaşanmadıkça herhangi bir şekilde kişi o vaad edilen "Cennet"i göremez.

Çünkü bu açlıklardan başını kaldırıp kendisine yönelemez.

İç huzurunu yakalayamaz...

 

Hz. Muhammed bunu bildiği için bu hazları "Ölümden Sonrası" için vaad etmiştir,

Çünkü o huzura ulaşan kimse için bu içsel ilkel dürtüler çok büyük bir ihtiyaç ifade etmez.

Açlık hissedildiğinde tatminsizliği bir sorun yaratmaz, çünkü kişi benlik bütünlüğünü sağlamıştır...

 

Neyse;

Bunun Tasavvufi ve Psikolojik açılımını sayfalarca yapabilirim...

O yüzden kısa keseyim da "Felsefe" yapmış olmayayım...

 

Ama emin olun ki "Cennet" ve "Cehennem" ya da "Ölüm" bedeni ve maddi değil, insanın iç dünyası ve huzuru ile ilgilidir...

 

Neden dinler tabucu, dogmatik?

Herşeyin cevabını buldukları ve o cevabı derin dondurucu koydukları için. O cevabın sorgulanmasını istemedikleri için.

Dinleri tabucu ve doğmatik yapan "Ölüm Korkusu"dur.

Ve odur ki "Cennet" ve "Cehennem" kavramlarını "Maddi" bir hale bürütmüştür...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sayın la bohéme;

 

Keşke daha ayrıntılı yazsaydınız. Size yanıt olarak ne söylesem tahmine dayalı olacak ve ne söylediğiniz hakkında tahmin yapmak istemiyorum.

 

Yalnız bakınız inançlar komik olmamak zorunda da değiller. Bir şeye komik diye inanmamak gerekmez. Bir arkadaş Japonya’ya gitmiş, orada görmüş ki Japonlar tapınağa girdiklerinde el çırpıyorlar. Gözüne İngilizce bilen bir Japon kestirip niye böyle yaptıklarını sormuş. Japon, “tanrıyı uyandırmak için” el çırptıklarını söyleyince afallamış. Bu kadar teknolojik harikalara imza atan Japonlar, tanrıyı uyandırmak için el çırpıyorlar! Ben de dedim, teslise, İsa’nın tanrının oğlu olduğuna inanmak çok mu mantıklı? Buna da uygar dünyada bir çok kişi inanıyor? E işte İslam’da böyle şeyler yok. En mükemmel din. Kardeşim, tabii en mükemmel olacak, çünkü en son gelmiş. Elbette aynı hataları tekrarlamayacak ve daha ileri bir bilinç düzeyinde oluştuğu için daha mantıklı olacak. Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Bu gün yeni bir din ortaya atılsa kim bilir ne kadar daha mantıklı şeyler söylerdi.

 

İşi komik duruma sokan, bu inançları kabul edin diye ısrar edilmesi. Dayatmaları zaten söz konusu etmiyorum, o ayrı bir toplumsal sorun da, bu inanç işleri bizim coğrafyalarda aşırı ciddiyetle ele alınıyor. Bu işi biraz gevşetmemiz ve relax olmamız lazım. Nihayetinde özgürce felsefe yapmak, düşünceyi özgür bırakmak esastır. İnanç kalıplarında boğmak değil.

 

“Yokluk kadar varlıkta kanıtlanamaz” sözünüzde bence derin bir anlam var ama benim anladığım anlamı kastettiğinizden emin olmadığım için yorum yapmamayı tercih ediyorum. Benim anladığım gibiyse bu hamur çok su götürür.

 

Anlamak ise çok önemli, buna çok değindiğimin belki farkına varmışsınızdır. Gazali’yi bile onaylamam ama, sırf felsefenin işlevinin ne olduğunu, onu mahkum etmiş olsa bile, anladığı için ona bu noktada saygı duyduğumu söylemiştim. Yani Gazali felsefeyi öldürürken anlayarak öldürmüş, hakkını vermiştir.

 

Hatta abartarak hayatta en büyük korkumun anlayamamak olduğunu söyleyebilirim. Bir şeyi anlayamamaktan fena halde rahatsız olurum. Çok önemsiz görünen bir konu bile olsa… Anlamaya basit şeylerden başlamalı, karmaşıklardan değil. Basitten karmaşaya doğru gitmek iyi bir başlangıçtır.

 

Bu konuda standart bir önerim vardır: Herhangi bir nesneye odaklanın ve o nesnenin o anda niye orada duruyor olduğunu düşünmeye başlayın. Nedenleri düşünün…

 

Kapılar birer birer ve yavaş yavaş açılmaya başlarlar…

 

Saygı karşılıklı…

Gönderi tarihi:

Sayın magician, sorularınızın bana olduğu anlaşılıyor. Öncelikle söylemek isterim ki, ben dinde bulunan bazı sorunları felsefe alanında çözmeye çalışmıyorum. Dine çözüm de önermiyorum, dinde reform yapmaya da çalışmıyorum. Dinde reforma gerek yoktur. Herkes ne şekilde inanıyorsa öyle inanır. Kimse çıkıp “ey ahali, bundan böyle, şöyle inanasuz!” diye ferman yayınlayamaz. Biri çıkar, “bana vahiy geldi, yeni bir din kurdum, bu dinin ilk ve tek mensubu benim” diyebilir. “Höst bre zındık! Son peygamber gelmiştir” mi diyeceksiniz?

 

Ben kimseye inanmayın da demiyorum. Neye, ama gerçekten neye inanıyorsanız ona inanın. Yeter ki kimseye dayatmayın, herkes inandığını açıkça da söylesin, kimse kimseye ilişmesin. İşte namazda Türkçe mi okunsun, Arapça mı? Yahu kardeşim, oturup ulema sana niye fetva kessin? Git nece kılacaksan kıl, sorun nedir? Senin aklın, kafan yok mu da birilerinin sana nece kılacağını dikte etmesini istiyorsun? Bu sorun olmayan hayali sorunları neden üretiyor bu toplum anlamıyorum.

 

Neyse konuyu dağıtmayayım. Hayret, nasıl benim “neden varsın”a yanıt aradığımı anlamaz da yanıtımın “sebebi yok, öylesine varım” olduğunu varsayarsınız? Ben burada nedensellik diye diye papağana dönmüşken?

 

Sınava girenlere verilen kitap örneğinin hiçbir geçerliliği yok. Çünkü hiçbir ateist de, siz de, ben de böyle bir geri zekalılık yapmayız.

 

Ben de bir örnek vereyim o zaman: Bir kazı yapılıyor ve bir kil tablet çıkarılıyor. Bu tabletin çıkarıldığı yere nazaran biri üzerindeki yazılarda kim bilir ne kutsal şeyler yazıyordur deyip bir parçasını kırıp uğur getirir ümidiyle boynuna asmak istiyor. Diğeri de elinden çekip alıyor ve büyüteçle inceliyor.

 

Ne alaka? Tableti kıran adam sizi tanımlamıyor değil mi?

 

Sınavda kitabı büyüteçle inceleyen de beni…

 

Baştaki bol dokuzlu rakamlı kısımdaki sorularınız tam da yanıtını harıl harıl aradığımız sorular… Tam üstüne basmışsınız.

 

Yalnız bilimin anlamsızlığı sözünüz çok talihsiz. Evrende bilinen en anlamlı şey bilimdir…

Gönderi tarihi:
Baştaki bol dokuzlu rakamlı kısımdaki sorularınız tam da yanıtını harıl harıl aradığımız sorular… Tam üstüne basmışsınız.

 

Yalnız bilimin anlamsızlığı sözünüz çok talihsiz. Evrende bilinen en anlamlı şey bilimdir…

Sayın demirefe herhangi bir dini inancı karıştırmadan sadece felsefe yapalım. Bakalım evrende en anlamlı şey bilimdir teziniz ne kadar geçerli. Sadece felsefe yaparak sorguluyorum bakın herhangi bir inanç yok.

1-Evren sonsuz mudur? -Evet

2-Sonsuz evrende bilgi sonsuz mudur? -Evet

3-Bilgi sonsuz ise bilgiyi/evreni tam anlamıyla kavramamız mümkün mü? -Hayır

4-Bilgi ve evreni tam anlamıyla kavrayamayacaksak evrende neden var olduğumuzu bir gün tam anlamıyla çözebilecek miyiz? -Hayır

5-Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin sonsuz evrende asla bilemeyeceğimiz şeyler olacak mı? -Evet

6-Bu açıdan bilimin anlamı ne kadardır? -Daima ilkokul 5. sınıf matematik kitabı kadar. Çünkü karşınızda daima sonsuz bilgi olacak.

Bunlar prensip soruları. Baştan sorgulayacaklarınız. Cevaplarımdan beğenmedikleriniz varsa nedenleriyle alayım.

Gönderi tarihi:

Sayın magician;

 

Beşinciye kadar soru ve yanıtlar tamam. Altıncı sorunun yanıtında üniversiteden geçtik, bari lise kitabı filan deseydiniz, çok insafsız davranmışsınız.

 

Her neyse, sonsuzun yanında ha bin, ha milyon, ha milyar. Muhabbeti olmaz...

 

Peki hepsi onaylandı...

Gönderi tarihi:
Sayın magician;

 

Beşinciye kadar soru ve yanıtlar tamam. Altıncı sorunun yanıtında üniversiteden geçtik, bari lise kitabı filan deseydiniz, çok insafsız davranmışsınız.

 

Her neyse, sonsuzun yanında ha bin, ha milyon, ha milyar. Muhabbeti olmaz...

 

Peki hepsi onaylandı...

 

:) Peki efendim doktora tezi olsun. Fakat dediğiniz gibi sonsuz bilginin yanında elde edilen verilerin değeri nedir? Veri toplayabildiğimiz gözlemlediğimiz alan kadar bilgimiz olacaktır belki. Aynı zamanda madde derinlemesine de sonsuz veri topladığımız gözlemlediğimiz alanda da bilgi sonsuz demektir.

 

Yani hem yatay hem dikey hem de zamansal sonsuzlukla karşı karşıyayız. Elinizdeki bilgi doktora tezi değil İskenderiye kütüphanesi de olsa bu boyutlardaki sonsuzlukta ne anlam ifade ediyor? Yerçekimini, izafiyeti, sanayinin gerektirdiği bazı teknik buluşları yapıyorsunuz. Rahatlığınızı artırmak için ama bir taraftan da suni yolla müdahale ettiğiniz için doğayı mahvediyorsunuz.

 

Şimdi tekrar düşünelim bilim hem dikey yani maddenin derinlemesine hem yatay yani uzayın derinliklerine hem de zamanın derinliklerine doğru giden sonsuzluklar içinde bilgi arıyor. Bulunan her "doğru" bilgi çürütülmeye müsait. Ve asla gerçek doğrunuz yok. Hep "aksi ispatlanıncaya kadar doğrudur" lar ile karşı karşıyayız.

 

Bilim olarak medeniyete yaptığımız katkılar da yok değil hani:

 

1-Bilim benzinli motorları keşfetti=Küresel ısınmayı arttırdı.

2-Bilim mükemmel tarım ilaçları buldu= Organik tarımı öldürdüğü söylenip geri dönüldü.

3-Bilim TNT'yi, nükleer silahları, napalm, fosfor bombasını buldu=İnsanları öldürdü.

4-Bilim, bir sürü ilaç buldu hastalıkları tedavi edici= Hepsi de pazarın geliri oldu.

5-Bilim yapay zekayı bulacak bununla ilgili şahsi hipotezlerim var patent hakkı saklıdır.

6-Bilim genetikte büyük gelişmeler yakalıyor ne gibi olumsuzluklar getireceğini bilemiyoruz.

 

Yani insanın her müdahale edişinde dünyada sorun çıkıyor.

Dünyada en anlamlı şey bilimdir tezi ne kadar gerçekçi bu durumda?

Üçlü sonsuzluk açmazında "aksi ispatlanıncaya kadar doğrudurlar" devasa evren hakkında ne kadar evrensel bilgi verebilir? Neden sorumuza ne kadar doğru yanıt verebilirler? Bilimi sorguluyoruz bakın herhangi bir inanç karıştırmadan.

Tüm bunlardan sonra şöyle sorayım teorik olarak bilim evrende neden varolduğumuz bize söyleyebilir mi?

Gönderi tarihi:
Neye, ama gerçekten neye inanıyorsanız ona inanın. Yeter ki kimseye dayatmayın, herkes inandığını açıkça da söylesin, kimse kimseye ilişmesin. İşte namazda Türkçe mi okunsun, Arapça mı? Yahu kardeşim, oturup ulema sana niye fetva kessin? Git nece kılacaksan kıl, sorun nedir? Senin aklın, kafan yok mu da birilerinin sana nece kılacağını dikte etmesini istiyorsun? Bu sorun olmayan hayali sorunları neden üretiyor bu toplum anlamıyorum.

 

:clover:

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
-Atomların zekası var. Düşünüp birşeyin olmasına karar verebilirler- diyebilecek birisi var mı?

 

Peki bunu dedikten sonra ispatlayacak birisi var mı?

Tek tek atomların zekası yoktur.

Fakat Varlık bir bütün halinde bir irade ortaya getirir...

Doğa'nın kendisine bakın, bunu görmemeniz imkansızdır...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sayın magician, bu şekilde tartışamayız. "Bu adam buna ak diyor, ben nasıl kara diyeyim" mantığı bizi bir yere götürmez.

 

1. Magician oksijen alıp karbondioksit vererek küresel ısınmaya katkı yapıyor.

 

2. Magician atıklarını kanalizasyonlara ve çöp alanlarına aktararak çevre kirliliğine katkıda bulunuyor.

 

3. Magician olur olmaz bilinçsizce antibiyotik kullanıp bakterilerin direnç kazanmasına yardımcı oluyor.

 

4. Magician askere gidip eline tüfek alarak dünya barışını tehdit etti.

 

5. Magician geçen sene yıpranmamış olduğu halde tişörtünün rengine sinir olduğu için çöpe atıp yenisini alarak israf ekonomisini besledi.

 

6. Magician her ne kadar yerli kola içse de geçenlerde aceleyle kutusunu çöpe attığında dışarı düştüğü halde almadan gitti. Çöpçüler de insan!

 

7. Magician zaten geçen gün yürürken dikkatli olmadığı için bir karıncayı ezdi, yavruları vardı...

 

8. Üstelik magician esnerken ağzını kapatmıyor, bir de üstelik hapşırırken de...

 

Herhalde listeyi daha fazla uzatmama gerek yoktur. İnsan içine çıkmaya devam etmenizi istiyorum:-) Dünyayı düz ve yıldızları gökyüzüne serpiştirilmiş kandiller sanmaya devam etsek, ama yeter ki tanrıya inancımızı yitirmeseydik öyle değil mi?

 

Belki de siz haklısınızdır...

Gönderi tarihi:

Brain dostum, ben sizi anladım, siz de beni anladınız sanıyorum.

 

Ateistlik meselesindeki anlaşamazlığımızın hiç bir önemi yok sanıyorum, bu çok küçük bir ayrıntı, değil mi?

 

Saygı karşılıklı...

Gönderi tarihi:
Teorik olarak bilim evrende neden varolduğumuz bize söyleyebilir mi?

Asıl sorumu es geçmişsiniz.

Gönderi tarihi:

Sayın HüKüMDaR, yanıtını bildiğiniz bir soru soruyorsunuz. Ancak size yine de bir yanıt verebilirim:

 

Nedensellik karmaşık bir örüntü halini aldıkça, belirli bir akış kazanır. Çünkü aynı koşullarda aynı nedenler, hep aynı sonuçları verirler. Bu akış, bir "belirlilik" ortaya çıkarır. Çok uzun bir sürede kararlık kazanmış da olsa, belli bir akış diyagramı biçiminde zamanı ören bu nedensellik, kararlılığı sürdürür.

 

Bu kararlı nedensellik akışı, "olası olan" bir olguyu ortaya çıkmaya "zorlaya"bilir. Hiç uçan bir canlı yokken, rüzgar esiyor ve yaprakları havalandırıyorsa, uzun bir evrim süreci içinde bile olsa, uçamayan canlıların bir gün gelip uçabilecek bir yapı kazanması "kaçınılmaz" duruma gelebilir.

 

Dikkat ederseniz bunları "olasılıkçı" bir dille ele alıyorum. Aynı şekilde rüzgarın estiği ve uçan canlıların bulunmadığı varsayımsal binlerce gezegende, hiç bir uçan canlı ortaya çıkma fırsatı elde edememiş olabilir.

 

Bir noktada işlerin ters gitmesi nedeniyle sürecin kesintiye uğradığı ve anlamlı bir oluşumun ortaya çıkamadığı gezegenler, hatta evrenler olabilir. Bizim her şeyin yolunda gittiği bir noktada bulunmamız, sayısız kötü şans kurbanını görmemizi engelliyor ve kendimizi çok şanslı hissetmemizi, hatta dizayn edilen koşullar içinde yaşadığımızı sanmamıza neden oluyor olabilir.

 

Nihayet, nedensel geçmişin uzak bir aşamasında bir süreç, tasarımlama yeteneği elde etmiş de olabilir. Bu süreç etkinliğini (azaltarak-artırarak) sürdürüyor olabilir, devreden çıkmış olabilir. Bütün bunlar olasılık dahilindedir. Hiç bir olasılığı reddetme lüksüne sahip değiliz.

 

Kişisel fikrimi sorarsanız, tek bir evren her şeyin yolunda gitmesi için bence yeterli değil. Bir gazoz içinde köpüren baloncuklar gibi, big-bang'lerle oluşan sayısız evren olmalı. Bu evrenlerin de sayısız adedi boş ve ölü evrenler iken, "şanslı" bir evren dizgesi olmalı. Bu evrenler sona ermeden içinde oluşmuş bilinç, kendini bir sonraki bir evrene kopyalamayı başarıyor olmalı.

 

Diye bir fikir tasavvur ediyorum. Tabii ki yanlış olabilir...

 

Bu tasavvurda bir sorun olduğunun farkındayım: İlk "şanslı" evren ne kadar işler yolunda gitse de, torunlarından kaçınılmaz olarak daha az gelişmiş olacak. Bu evrendeki bilinç bir sonraki evrene kalıtlanmayı başaracak kadar gelişme fırsatı bulamaması gerekmez mi?

 

Bu kadarını tasavvur etmek çok zor. Henüz canlı kalıtım mekanizmasını keşfedeli yüz yıl oldu. Evrenden evrene kalıtımın mekanizmasını keşfetmek için teknolojimiz henüz çok ilkel.

 

Ancak güneşin bizi beslemenin ötesinde, yakacak kadar parlaklaşmasına bir milyar yıl var. (Bu bilgi için link kopyalamayayım, yukarıda var) Bir milyar yılın ne kadar uzun bir süre olduğunu düşünün, sadece iki yüzyılda teknolojinin kazandığı inanılmaz ivmeyi de bir düşünün.

 

Bir de aklınızı özgür bırakın, ters şeyler düşünürüm de yaratanın öfkesini çekerim diye korkmayın. O kadar büyükse size niye öfkelensin ki? Size hiç ilişmeden Hint okyanusunda Seyşel adaları yakınında suda yüzüp duran bir hücreli bir planktona öfkelenir miydiniz? Bir kaç gün sonra bir balık tarafından yenecek zaten üstelik de...

 

Sizi öfkelendirebilecek tek şey: "Sen uçmuşsun dostum" diyecek birisidir. Onu da boş verin gitsin...

 

Hiç bir şey öfkeye değmez. Ortaçağda kısa bir ömür yaşamış ve tanrıların gazabını dindirmek amacıyla kurban edilmiş ya da köle olarak satılıp öldürülmüş bir insanı düşünün. O neye öfkelenebilmiş ve elinden ne gelmişti? Ondan daha şanslı olmak için bir ayrıcalığınız mı var? O da bir ömür yaşadı, biz de öyle yapacağız...

Gönderi tarihi:

Sayın magician, afedersiniz, hemen asıl sorunuza yanıt vereyim: Bilimin tüm çabası evrende neden varolduğumuz sorusunu yanıtlamaya çalışmak. Bunun için oldukça büyük bir çaba gösteriyor. Sonucu kestirmek güç. Belki verebilir, belki veremez...

 

Sayın la bohéme; size ne yanıt verebileceğimi kestirmek güç. Sizde kesin bir düşünce derinliği var. Ama bazı şeylerden vaz geçmişsiniz. Kafamda oluşan sanıyı söylemekten nefret ediyorum ve yanlış olması olasılığı beni rahatsız ediyor ama, çok az açıklıyorsunuz, ben de tahmin yürütmek zorunda kalıyorum.

 

İnancın öncesi sonrası olmaz. Benim o inançla ilgili sözüm muhatabıma atfettiğim bir ifade idi. Kendi düşünceme göre inanç artmaz, azalmaz, sadece nitelik değiştirir. Hepimizin inandığı birtakım şeyler var. "İnançsız" diye bir tanım olamaz. Ancak bitkisel hayatta yaşayan biri ise, ona inançsız diyebilirsiniz.

 

Bilinç olduğu sürece inanç vardır.

 

Herkese saygılar...

Gönderi tarihi:
4-Bilgi ve evreni tam anlamıyla kavrayamayacaksak evrende neden var olduğumuzu bir gün tam anlamıyla çözebilecek miyiz? -Hayır5-Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin sonsuz evrende asla bilemeyeceğimiz şeyler olacak mı? -Evet

6-Bu açıdan bilimin anlamı ne kadardır? -Daima ilkokul 5. sınıf matematik kitabı kadar. Çünkü karşınızda daima sonsuz bilgi olacak.

 

Peki hepsi onaylandı...

 

Sayın magician, afedersiniz, hemen asıl sorunuza yanıt vereyim: Bilimin tüm çabası evrende neden varolduğumuz sorusunu yanıtlamaya çalışmak. Bunun için oldukça büyük bir çaba gösteriyor. Sonucu kestirmek güç. Belki verebilir, belki veremez...

Herkese saygılar...

 

Ortada bir çelişki mi var yoksa bana mı öyle geliyor? Cevaplarınızdan birini değiştirseniz iyi olur. Yukarıda hata yapmışım atom bombasının bulunmasından dolayı dinsel doğmaları suçlamalıydım pardon. Ne de olsa dünyada kötü olan ne varsa dindendir. Ama bir arkadaşımızın şöyle bir iletisini hatırladım. "Talibanın terörü yüzünden İslamı suçlamamalıydık." diyordu bana.

Hayatta önemli bir şey var mı?

Galiba hayatta tek önemli şey nobel ödülüdür.

Tekrar edeyim:

"Cevaplarınızdan birini değiştirseniz iyi olur. "

Gönderi tarihi:

Magician, sorun şu anladığıma göre: "Bir şeyin anlamlı olması için, evrende niye var olduğumuzu tastamam açıklaması gerekir" gibi bir önyargınız olduğunu sezdim.

 

Ben bilimi "en geçerli" açıklamayı yaptığı için en başa koyuyorum, "mükemmel" açıklamayı yaptığı için değil.

 

"Mükemmel" açıklama hiç olmadı, olmayacak. Böyle bir açıklama olsaydı, yanıtlarımda çelişki olur ve ben de birini geri alırdım.

 

Atom bombasının bulunmasının "suç" olduğunu nerden çıkardınız ki? Bulmasa mıydık? Bulunca ne yapacaktık? "Aman kimse duymasın" diye çalışmalarımızı bir füzeye koyup uzaya mı fırlatmalıydık? Nedensellik örüntüsünün işleyişi ve bizi getirdiği noktadan kaçınamayız. "Kader" olarak algılanagelen anlayış, determinizmin "gerekircilik" ilkesidir.

 

Belki bir gün dünyamıza yaklaşan bir meteordan kurtulmanın tek yolu nükleer füzeler olacak, ne biliyorsunuz?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.