Zıplanacak içerik

berceste

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

berceste tarafından postalanan herşey

  1. berceste şurada cevap verdi: edminson başlık Havadan Sudan Konular
    Tv yada Pc ... Sonuçta bir şeye aşırı bağımlılık yine de bir sorun aslında... Kitap okumak varken... Ama malesef böyle bir gaflete de düşebiliyoruz
  2. Rabbimizin kelamından müminlerin tasviri... Nasıl olması gerektiği... Muminun Suresi 1. Muhakkak ki müminler, mutluluk ve başarıya erdiler. 2. Onlar namazlarında tam bir saygı ve tevazu içindedirler. 3. Onlar boş şeylerden uzak dururlar. 4. Onlar zekâtı ifa eder (kendilerini maddeten ve manen arındırırlar). 5, 6, 7. Onlar mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve cariyeleri ile ilişki kurarlar. Çünkü bunu yapanlar ayıplanamazlar. Ama bu sınırın ötesine geçmek peşinde olanlar, işte onlardır haddi aşanlar. 8. O müminler üzerlerindeki emanetleri gözetirler, verdikleri sözleri tam tamına tutarlar. 9. Onlar namazlarını vaktinde eda edip zayi etmekten korurlar. 10, 11. "İşte vâris olanlar, ebedî kalacakları Firdevs cennetine vâris olanlar onlardır onlar.....
  3. Avrupa’nın Gazze kuşatmasına tepkisi utanç verici İsviçre’nin tavrı için teşekkür edilmelidir. Avrupa’da sadece, onların hükümeti İsrail’in Gazze’de yapmakta olduğu şeyi kınamaya cesaret etti. Bunun toplu bir cezalandırma olduğunu açıkladılar. Orantılılık ilkesini ihlal etti, İsrail ve uluslararası hukuk tarafından sivillerin korunmasını gerektiren tedbirleri yerine getirmedi. Avrupa Birliği’nin utanç verici kısık sesinin aksine bir sesti İsviçre’ninki. Filistinlilerin iki askeri öldürmesine ve birini kaçırmasına karşılık olarak, İsrail elektrik şebekesini, altyapıyı ve su sistemini havaya uçurdu, köprüleri tahrip etti, gece ve gündüz çocukları korkutan ses bombaları attı ve tüm bunları devasa bir açık cezaevinde açlık altında inleyen bir halka yaptı. Peki, AB’nin yanıtı ne oldu? Avrupalı liderleri İsrailli köşe yazarı Gideon Levy’nin gösterdiği cesaretin onda birini gösteremez miydi? Levy, Haaretz’deki yazısında, “750 bin insanı elektrikten mahrum bırakmak meşru değildir. 20 bin insandan evlerini terk etmelerini ve yaşadıkları yerleri hayalet kasabalara çevirmelerini istemek de meşru değildir. Bir hükümetin yarısını ve parlamento üyelerinin dörtte birini kaçırmak da meşru değildir. Tüm bu adımları atabilen bir hükümet bir terör örgütünden ayırt edilemez, artık.” dedi. Tony Blair’in tek yaptığı şey klasik bir taraf tutmama politikası izlemek oldu: “Yıllar geçtikçe bu meselede taraflardan herhangi birini kınamanın ciddi anlamda yardımcı olmadığı konusunda yeterince deneyim sahibi oldum.” İsrail-Filistin meselesindeki Avrupa’nın iktidarsızlığı elbette kökleri geçmişe dayanan bir sorun. Hastalığı ağırlaştıran olay, ocak ayında Hamas’ın seçimlerde bir zafer kazanmasından sonra başladı. İsrail’de bu olayın, Filistin otoritesiyle ilişkisinden Arap dünyasındaki politik İslam’ın geleceğine, Müslümanlar arasında Batı’nın imajına kadarki pek çok alanda devasa bir yansıması oldu. Kısaca, bu dönem diplomatik tekniğin en fazla gerektiği dönemdi. Bu kez, çabuk sonuçlara varmadan samimi bir analiz ve danışma gerekliydi. İsrail’in Mahmud Abbas’la müzakere etmeyi reddetmesi nedeniyle aceleye de gerek yoktu. Ancak AB hızlı bir biçimde ABD ve İsrail’in tarafında yer aldı ve Hamas’tan politikalarını değiştirmesini talep etti, aksi halde cezalandırılacağını söyledi. Son dönemlerde ABD, AB, Rusya ve BM arasındaki politikaları koordine etmek için oluşturulan bir organ olan Dörtlü, diğer devletleri hizada tutmada ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir kolu gibi hareket etme tuzağına düştü. Bazı Avrupalı diplomatlar şimdi acele ettikleri için pişmanlık duyuyor. Filistinlilerle temasları kesmede olduğu gibi yardımı durdurma kararı da bir hataydı. Geçen ay Fransa’nın, Gazze’ye yardımı yeniden başlatmak için bir mekanizma bulma girişimi, Dörtlü’nün hatasını kabuldeki ilk adımdı. Hamas’la teması reddetme de aynı ölçüde bir hataydı, özellikle Hamas bir yıldan fazla bir süre tek taraflı olarak ateşkesi sürdürürken (bu İsrail’in bastırmaya çalıştığı bir nokta). Hamas’ın terörist bir örgüt olarak tanımlanmasının önüne geçilmeliydi; çünkü tıpkı IRA, Tamil Kaplanları ya da ETA’da olduğu gibi hükümetler milliyetçi gündemlerde benzer eylemlerden bahsetmiştir. Mevcut krizin sonuçları net değil. Ancak, Avrupa’nın yararsız bir biçimde ABD ve İsrail’i destekleme politikasından vazgeçme noktasına gelmesiyle sonuçlanacağı kesin. Olmert hükümeti sadece Hamas’ı değil, aynı zamanda Mahmud Abbas’ı da yok etmeye çalışıyor. Tıpkı Şaron’un ılımlı Filistinlileri güçsüz göstererek yok etmeye çalıştığı gibi. Sonuç olarak, İsrail şiddetten vazgeçmeli, özellikle de Filistinli liderlere suikast düzenlemekten. Bu saldırılarda onlarca sivil öldü. Hükümetlerin ahlaki açıdan net ve politik açıdan doğru olması onlara büyük etkinlik sağlar. Kınama ve psikolojik izolasyon, seçmenleri harekete geçirebilecek gerçek zemini sunar. Ancak bu kitleler sadece İsrail’de değildir. Avrupa’nın doğru tarafta yer almasını bekleyen küresel bir kitle var. 6 Temmuz 2006
  4. berceste şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Filistinlilere destek!... Yarın Çağlayan Meydanı’nda “Filistinlilere Destek” mitingi yapılacak. Beni de arayıp bahsetmemi rica ettiler. Büyük bir katılım bekleniyor. On binlerce insan kanuni çerçevede tepkilerini dile getirecekler. Ne zaman Filistinliler toplu halde saldırılara maruz kalsa -Der Yasin, Sabra-Şatilla, Refah, Cenin, Batı Şeria-Gazze vs.- ilk aklıma gelen “Sözün bittiği yer...” cümlesi geliyor. Bir noktadan sonra söyleyecek söz bulamıyor insan. Dünyanın 5. büyük ordusuna sahip bir devlet ve karşısında hafif silahlarla direnmeye çalışan bir halk. Son olaylar, yine “sözün bittiği yer”e getirdi bizi. Deniz kenarında piknik yapan bir aileyi İsrail bombaladı, bir genç kız hariç hepsini parçaladı. Bütün gözlemciler, İsrail’in amacının, Hamas’ı “terör” damgası vuracağı yeni bir “intihar eylemi”ne zorlamak olduğunu söylüyor. Hamas, seçilmiş, yasal bir yönetim! İsrail, Hamas’tan “nefret” ediyor. Filistin’in mücadele tarihinde hiçbir güç veya örgüt Hamas’tan daha ağır bir zayiat verdirmedi İsrail’e. Eylül 2000’den önce yaklaşık 1 milyon Yahudi İsrail’i terk ediyordu, Şaron, bu geri göçü durdurmak için Mescid-i Aksa’ya baskın yaptı, bütün anlaşma şartlarını ortadan kaldırıp “kendi yöntemleri”ni kullanmaya başladı. İsrail, çareyi “utanç duvarı” inşa etmede buldu. Bu çağda duvar örmek ne kadar ayıp! Gelen hiçbir tepkiyi ciddiye almadı, zamanın Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, Uluslararası Adalet Divanı duvar aleyhinde bir karar çıkartırsa, bunu kaale almayacaklarını söyledi. İsrail “özel imtiyazlar”a sahip bir devlet. Siyonizmin üç ideolojik/politik parametresi var: a ) Seçilmiş millet; b ) Vaat edilmiş toprakların ele geçirilmesi (Tesniye, Bab: 11/24-25.); c) Hiçbir halka (ve ulusa) tanınmayan ayrıcalıkların İsrail’e tanınması. Bunlar nahif gelebilir size. Ama üçü de gerçek. Dünyanın gözü önünde 1,5 milyon insan temerküz kampında. Elektrik santralları, yollar, hastaneler, okullar, resmi binalar bombalanıyor. Yerleşim birimleri yerle bir olmuş. 1,5 milyon insan karanlıkta; gölgede 40 derecenin olduğu cehennemî sıcakta ameliyatlar olmuyor, sari hastalıklar almış başını gidiyor, içecek su yok. Ehud Olmert, “Kimse elektriksizlikten ölmez.” diyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği uluslararası toplantıya katılan David Kimche -ki kendisi eski Mossad ikinci başkanı oluyordu- “Asıl saldırgan Filistinliler.” diyor. Sahi, barış, karşılıklı anlayış, dinlerin evrensel çağrısı ve diyalog gibi yüksek değerlerin konuşulduğu bir toplantıda Mossad ikinci başkanının işi ne? Bu bir teolog mu, filozof mu, sivil toplum temsilcisi mi? Ama BM’nin Filistin Özel Raportörü John Dugard öyle demiyor. Hazırladığı rapora göre “Dünya en kötü muameleyi Filistin’e yapıyor.” (Zaman, 24 Haziran 2006.) Şimdi gelelim Hamas’ın yeni eylemine! Hamas umulmadık bir şey yaptı. Kazdığı bir tünelden ustalıkla bir askeri kaçırdı. Kimsenin burnu kanamadı. İsrail, karşılığında sivilleri vurdu. Hiç çekinmeden uçaklarını Şam üzerinde uçuruyor. Adalet Bakanı, Meş’al’e suikast düzenleyebileceklerini söylüyor; bakanları ve milletvekillerini tutuklayıp hapishanelere atıyor. İsrail sahiden muvazenesini kaybetmiş sanki. Şimdi karşısında seçimlere katılıp sandıktan başarıyla çıkan, çatışmaya girmesi beklenirken El Fetih’le koalisyon kuran bir Hamas var. El Kaide bile “Hamas eskisi gibi değil, ben işgal altındaki topraklarda eylem yapacağım” demeye başladı. Asker kaçırma “yeni bir eylem ve direniş stili”! Filistin halkı bu yeni stilden çok memnun. Bombalar altında; ama moralleri yüksek. İsrail’in hapishanelerinde 8 bin tutuklu var; kadınlar ve çocuklar da tutuklu. Gelelim çifte standarda. Çifte standart yok, “tek standart” var. Bütün bunlar olup biterken ABD “İsrail’in kendini koruma hakkı var” diyor; AB ülkeleri, kaçırılan asker için dünyayı ayağa kaldırıyor. Bu arada Filistin’de siviller öldürülürken, Türkiye ve başka ülkelerde “propaganda makinesi” de eşzamanlı harekete geçiyor. Mesela haberler şöyle veriliyor: “Asker kaçırma ile başlayan bunalım…” Filistin militanları ile İsrail askerleri arasında çatışma..” Ve tabii TRT dahil, belli başlı kanallar peş peşe İkinci Dünya Savaşı’nda milyonlarca Yahudi’ye reva görülen soykırımı anlatan filmleri gösteriyorlar. Hamas’ın ne “iflah olmaz bir terör örgütü” olduğunu anlata anlata bitiremeyen dostlarımız hâlâ suskun. Ali Bulaç 08.07.2006
  5. Dünyaperestlik nedir? Dünyayı çok sevmek dünyaperestliktir. Dünyada yaşadığımıza göre her insan az ya da çok dünyayı sever. Allah, dünyayı ve içindekileri insan için yaratmıştır. İnsan aradığı her şeyi dünyada bulur, bu sebeple dünyayı sever. Dünyanın çeşitli yüzleri vardır. Birincisi dünya ahiretin tarlasıdır. İkincisi ise dünya fanidir. Her şey gelip geçicidir. Kıyametin kopacağı, astronomi âlimleri tarafından bile kabul edilmektedir. Üçüncüsü ise dünyanın günahlara bakan yüzüdür. Günahların bütünü dünyada işlenir. Sahil evlerinde denize girenler de var, evinde oturup kitap okuyup ibadet ederek vaktini değerlendirenler de. Her ikisi de sahilde bir evde oturuyor. Kısacası dünyanın helale bakan yönü de var, harama bakan yönü de. Cennete de, cehenneme de dünyadan gidilir. Allah’ın bize verdiği akıl, gönderdiği kitap Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz ve sünnetleri dünyayı ve ahireti cennet etmek içindir. Almanya’da bir arkadaşıma; “Günlerini nasıl geçiriyorsun?” diye sordum. Dedi ki: “Sabah namazından sonra biraz okurum, sonra kahvaltımı yaparım, biraz dinlenirim. Uyanır işlerimi görürüm. Âlimleri dinlemeye giderim.” Arkadaşa dedim ki: “Seni tebrik ederim. Mekke’de olsaydın da bunları yapardın. Mekke hayatını Berlin’e taşımışsın.” Dünya için, yani menfaat ve zevk için dinden uzaklaşan her insan dünyaperesttir. Helal kazanç için çalışmak dünyaperestlik değildir. Haram yoldan kazanç sağlamak dünyaperestliktir. Meyve suyu içmek dünyaperestlik değildir, sarhoş eden bir içecek içmek dünyaperestliktir. Kadının kocasına güzel görünmek için süslenmesi dünyaperestlik değildir, kadının yabancı erkeklere güzel görünmeye çalışması dünyaperestliktir. Bir şeyh, müridine, bahçesine bir elma ağacı dikmesini söylemiş. Mürit kendisine söyleneni yapmış. Fidan kısa zamanda büyümüş, bol meyve vermiş. Müridi demiş ki: “Bu şeyhimin kerametidir.” Bir gün şeyh o bahçeye gelmiş. Elmanın dallarını kırıp kırıp yere atmış. Müridi bu manzarayı dehşetle seyretmiş, şeyh, müridine, “Elmayı bahçeye dik dedim, kalbine dik demedim.” diye cevap vermiş. Şimdi madalyonun diğer tarafına bakalım. Mal için, para için çok cinayetler işleniyor. İşte birinde dünya sevgisi kalbinin içindedir. Öbüründe dünya, cebindeki mendil gibidir, çıkarıp atar. Mevlânâ diyor ki: “Dünya denizdir. Sen de denizde gemisin. Suyu içine alma batarsın.” Bunları düşündüğümüzde dünyayı mı, ahiretimi mi sevdiğimiz anlaşılır... 08.07.2006
  6. ‘Hayat Güzeldir’ filmi Gazze’de gerçek oluyor Yahudi bir babanın II. Dünya Savaşı sırasında Nazi kamplarında yaşananları çocuğuna oyun gibi anlatmasını konu alan ‘Hayat Güzeldir’ filmi, bugünlerde Filistin’de gerçek oluyor. İsrail ordusunun son yılların en kanlı operasyonlarından birini gerçekleştirdiği Gazze’de insanlık dramı yaşanıyor. Uçakların bombaladığı bölgelerde ölen siviller arasında çocukların fazlalığına ise kamuoyu tepkili. Filistinli bir baba, dün dünya kamuoyuna hitaben bir mektup yazarak yaşadıkları acılara dikkat çekti. İsrail’in fırlattığı bombaları kızına ‘havai fişek’ veya ‘balon patlaması’ olarak anlattığını belirten Halil Ebu Şabala, gerçekleri artık daha fazla gizleyemediğini kaydetti. Bu ifadeler, Roberto Benigni’nin başrolünü oynadığı film Hayat Güzeldir’i hatırlattı. 1997 yılında 3 Oscar kazanan film, Alman kamplarına çocuğuyla birlikte giren Yahudi bir babanın, çevresinde olup biteni oğluna oyun gibi göstermesini işliyordu. Halil Ebu Şabala, Filistin haber ajansı Wafa’da yayınlanan mektubunda, operasyonun durdurulması için ciddi bir adım atmayan uluslararası toplumun kendilerini koruyamayacağından endişelendiklerini söyledi. İsrail’in sonik bombalar kullanarak “psikolojik işkence” uyguladığını söyleyen Filistinli baba, Gazze’de “gerçek bir savaş” yaşandığını kaydetti. Şabala, İsrail’in, 3 yaşındaki kızı Nesma’ya yaşattığı korkuları şöyle anlattı: “Ne zaman bir uçak sesi duyulsa, Nesma titremeye ve ağlamaya başlıyor. Çocuklarımızı nasıl yatıştıracağımızı ve sonik bombaları nasıl anlatacağımızı bilemiyoruz. Bunların, havai fişek gösterisi ya da balon patlaması olduğunu söylüyoruz. Ancak, gerçekleri daha fazla saklayamayız.” Nesma’nın, bir babanın asla duymak istemeyeceği “işgal”, “direniş”, “tank”, “füze”, “şarapnel” gibi kelimeler kullandığını yazan Şabala, diğer dünya çocukları gibi, sokaklarda koşup oynamayan Gazze çocuklarının, ağır silahlarla saldıran İsrail’in nasıl bir “meşru müdafaa” yaptığını sorguladıklarını ifade ederek şöyle devam etti: “Nesma’ya zarar gelmeyeceğini kim garanti edecek? Hayatının geri kalanını sinir krizleri içeresinde geçirirse İsrail ve uluslararası toplum Nesma’ya ne cevap verecek?” ZAMAN
  7. Sanırım gençliğin bir bölümü İstiklal marşı olmasa bilmeyecek Mehmet Akifi !!!
  8. berceste şurada cevap verdi: edminson başlık Havadan Sudan Konular
    bende tv izlemem pek... Kendime göre sevdiğim bir kaç kaliteli program dışında... Eskiden tartışma programlarını izlerdim...Fakat şimdi bakıyorum da onlar da zaman kaybı sadece.. Objektiflikten uzak , laf dalaşı olmus sadece reyting uğruna yapılan... Tv programlarını eleştirmeye başlarsak sanırım bu işin içinden çıkılmaz... herkes öyle diyor ama... o saat gelince millet magazin izliyor ve bazı (......) insanların elinden de günü gelince magazin dergileri gazete ekleri düşmüyor... Ama sükür ki hayatımda magazine yönelik bir şey ne okudum ne de bir kaç dk. dahi olsun izledim...
  9. Demek yardım etmesek hiç çiçek vereceğin yok menfaatçi seni Tşk.. sedelina... Benden de ikinize bir çiçek gelsin... Bu arada sağda ki sedelina solda ki de dogville
  10. Demek benden hiç elektrik alamadın sedelina hı .. demek buz gibiyim...Ama sorun bende değil buralarda son günlerde hava soğuk ya onun etkisindendir aman neyyse sanki ben senden almıştım
  11. Evet ... Öyleyse bende Aleviyim
  12. vallaha ne güzel gizli saklı yazıyoduk ne o sedelina msj verelim mi diyorsun
  13. Arkadaşım yazımı dikkatle okusaydın anlardın Haddi bilmeye gelince sizden öğrenecek değilim Ben yazımda alevliği tanımlamadım asla... Onlar gerçek alevidir yazmadım ki, yazımın en sonunda aleviliği tartışırsak çk başka bir mezvu dedim SAdece günümüzde belli ideoloji sahiplerinin kendi fikirlerini saklayıp alevilik kılıfına girdiklerini ve aleviliği bu yolda kullandıklarını yazdım... Dini , Atatürkü vs.. kullananlar olduğu gibi alevilği de kullananlar var elbet.. Şayet sizin haberiniz yoksa , ben şaşarım bu işe.... Lütfen doğru düzgün okuyun , öyle yorum yapın

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.