berceste tarafından postalanan herşey
-
KARANLIK ÇÖKÜNCE KENTE...
YA RAB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI? "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?" (A’râf Suresi 155. Ayetin bir kısmı) Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun! diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun! Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında, Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında, Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm; Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm! Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i, En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!... Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın Emvâci hurûş-âver olurken melekûta? Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet, Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet? Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban? Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin, Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in? İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet? Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet? Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ? Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ! Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm! Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm? Lâ yüs'ele binlerce sual olmasa du kurbân; İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân! Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık; Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık! Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın... Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın! Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi: Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi! Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted: Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed! Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar, Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar! En kanlı senâatle kovulmuş vatanından, Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan! İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok... Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok! Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî! Mehmet Akif Ersoy
-
Neden Şiir Denilince İnsanların Aklına ilk Olarak "Aşk" Şiirleri Gelir? Şiir sadece "Aşk" mı Demektir?
Kişinin hayata karşı bakış açısı ve his dünyasıyla alakalı bu konu... Mesela ben aşk şiirlerinin yanısıra siyasi ve dini şiirleri severim...Yada o tarz şiirler yazarım... Yazılan şiir , şiir sahibinin iç dünyasını yansıtır...Günümüze baktıımızda da genel anlamda şuursuz , amaçsız ve başıboş bir gençlik var..Ve bunun yanısıra anlık heveslerin adını ''aşk'' koymuşlar...Ve bir orta okul -lise talabesine baktıgınız zaman bile bir yığın süslü ama içi boş şiirler bulabilmeniz çok kolay. Günümüzde ki aşk şiirlerini okumakta insana pek haz vermiyor..Günümüzde aşklar öyle ucuzlaşmış ki ve kalitesizleşmiş ki , bunu şiirlerde de hissetmemek mümkün değil...
-
İsrail, bir askeri için Gazze’yi ateşe verdi!
Filistin'in İsrail'e tanıdığı süre doldu Filistinli eylemcilerin, rehin aldıkları İsrailli asker Gilad Şalit'in salıverilmesi şartlarını kabul etmesi için İsrail'e tanıdığı süre dolarken konuya ilişkin ilk açıklama askeri kaçıran silahlı gruplardan İslam Ordusu örgütünden geldi. Örgütün Gazze Şeridi sözcüsü Ebu El Muthana, İsrail'in tanınan süreyi aşması nedeniyle artık İsrailli askerin akıbeti hakkında hiçbir bilgi verilmeyeceğini belirtti. El Muthana ''görüşme kapanmıştır. Öldürülse de öldürülmese de askerin akıbeti hakkında hiçbir açıklamada bulunmayacağız'' diye konuştu. ZAMAN
-
Başörtü mağdurlarına...
YERYÜZÜNDE BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ'nün SONA ERMESİ DİLEĞİ İLE... Ve Sizler... O gün ayetler, sizin omuzlarınızdan söz ediyordu.. Başörtüsünü bir sancak gibi yapan Eliftiniz. İnce Ceylan derisinde, sülûs yazılarla, süslü ''Nur'' ayetlerinin şavkıydı dalgalanan.. Üç küçük ağaç dallarını size dönüp çiçeğe döndü O gün. Rüzgar bazen pervaz ediyor, ince beyaz çiçeklerin arasından süzülüp, sizin başörtünüzde duruluyordu... Ve derken.. Gökte, güneş gelip başınızın üstünde durdu.. Hüznün şerefelerinde mavi ezan çiçekleri açıldı... Siz.. bir zulmün üzerine yürür gibi yürüdünüz.. Siz.. ayetlerde omuzlarından söz edilenlersiniz Siz.. yeryüzünün bütün meydanlarında başörtüsünü birer sancak gibi taşıyanlarsınız.. Siz.. iffet ve namus timsalleri... yeryüzünün zümrüt parıltılarısınız... Siz.. yeryüzüne sığmayan, iman çağlayanlarısınız.. Ve Sizler BACILARIM.. Başörtüsü için çile çeken, gözyaşı döken bacılarım... Allah yolunda her türlü tehdide, işkenceye, zulme göğüs geren, dövülen, horlanan.. Sözlerinde, özlerinde gönüllerinde imanın nurunu dalgalandıran.. Allah için, seherlerde kanlı gözyaşları arş-ı alaya dayanmış sizler...! BACILARIM... SİZLERE SELAM OLSUN! Ve sizler, öyle kimselersiniz ki; Allah ve Rasulünü dünyadan ve dünyadakilerden üstün tutanlarsınız... - Sizler Allah'tan ümit kesmeyenlersiniz.. - Sizler Dertlerini sessiz-beyaz dilekçelerle Allah'a sunanlarsınız.. - Sizler istediklerini yalnız ve yalnız Allah'tan isteyenlersiniz.. Ve sizler.. -Allah'ın mahşerdeki hesabını unutup, size alaylı gözlerle her türlü acımasızlığı yapanların yüzüne; Şanlı direnişinizi tokat gibi çarpan sümeyyelersiniz.. SİZLERE SELAM OLSUN.. Bakın! duyuyormusunuz.. İşte ecdadın sitemkar sesleri Şanlı ecdadın mezarlarında kemikleri sızlıyor.. Vatan için, millet için, bayrak için, Kur'an için, başörtüsü için, namus için can vermiş.. Şehit olmuş şanlı ecdad.. Bizler, ümmetin erkekleri boynumuz eğik.. Ama onlar.. onlar medar-ı iftiharlarınız.. Mezarlarında rahat uyumayan yüzbinlerce şehid'in al kanları.. BACIM İnan ki, senin başörtünde gül bahçesine dönüşmüş.. Onların kanları boşa akmamış.. Onlar gül bahçelerini sulayan; Eyyub El-Ensariler, Ulubatlı Hasanlar, Sütçü imamlar, Akifler.. Ey Sütçü imam.. İki bacımızın yaşmağını aldılar diye maraşı kana buladın.. HEYHAT..! Gel görki, şimdi senin şuuruna ne kadarda da muhtacız.. Hakkını helal et! Senin emanetine sahip çıkamadık.. Senin huzurunda duracak yüzümüz yok.. Bacılarımızın, kızlarımızın derdine derman olamadık.. Onlar okumak istiyorlar.. Ama gel görki senin torunlarını başörtülü diye sokmuyorlar okullarına.. O gün fransız, ingiliz yunan dölleri; Bayrağa, başörtüsüne, namusa el uzatıyordu.. Bugün adı müslüman olan, Mehmetler, Ayşeler maalesef birer başörtüsü celladı kesilmişler.. Başörtüsünü düşman bellemişler.. BACIMIN İFFETİ BATMAKTA REZİLİN GÖZÜNE.. ACIRIM TÜKRÜĞE BİLLAHİ ! TÜKÜRSEM YÜZÜNE diyor merhum Akif Reziller görevlerini yapıyorlar.. Peki ya bizler? Adı müslüman olan bizler.. Lafı gelince mangalda kül bırakmayan bizler, üzerimize sanki ölü toprağı serpilmiş.. Evlerimizdeki rahat koltuklarımızdan onların gözyaşlarını izliyoruz. utanmadan.. utanmadan.. Ve SEN okula alınmayan, gözyaşları arş-ı alayı titreten BACIM.. BAKAMIYORUM YÜZÜNE.. UTANIYORUM.. Sana karşı vazifemi yapamadım.. Beni affet.. Biliyorum.. O her şeyin hesabının hakkıyla sorulduğu yerde, yakama yapışacaksın.. sana diyecek sözüm yok.. Tükür.. Tükür yüzüme.. bacım.. Tükür.. Tükür.. Benim şahsımda adı erkek diye geçinenlerin hepsinin yüzüne tükür..! AH BACIM.. Senin gözyaşlarını görecek gözlerimizin önünde, şimdi neler var neler.. Paralar.. altınlar.. evler.. dünyalıklar.. Senin yaşadıklarını hissedecek yüreğimizde öyle bir pas varki, kapkara.. Kalplerimiz ise taş kesilmiş.. kaskatı olmuş.. Ah BACIM ah.. Sen yinede üzülme.. Hergün beraber olduğun insanlar, hemde adı müslüman olan bunca insan, annen, baban, kardeşlerin, bizler, kısacası hepimiz.. Bu kayıtsız hali, lakayıt hali, seni düşündürmesin.. ağlatmasın.. Bizler vazifemizi yapamasakta sen yine de üzülme..! Ümitvar ol.. BACIM... ALLAHIM, Bütün bu yapılanlar, ümmetin dağınıklığından.. En kısa zamanda bütün müslümanlara, birbirini sevmeyi, birbirleriyle kardeş olmayı ve birleşme şuurunu nasip eyle.. ALLAHIM sen Mevlamızsın.. Bizleri bağışla.. bizleri şuurlandır.. gözlerimizi aç.. kalplerimizi yumuşat.. ayaklarımızı kaydırma.. davamızda zafer nasip eyle.. AMİN... AMİN... AMİN * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
-
HZ.MUHAMMED MUSTAFA
YA RESULALLAH (sav) Gözümün nuru!...Yaradılış sebebim!... Gönlümün huzuru!...Sevgili Peygamberim!... Kalemi elime aldım...Bu kez sana yazıyorum.Ama gözlerim buğulu camlar gibi,satırları göremiyorum!...Ellerim titriyor...UTANIYORUM!..Evet, utanıyorum Sana yazmaya!...Biliyorum Ya Resulallah ( s.a.v.)...Adının anıldığı her yerdesin!..Bu halimle huzurunda olmaya utanıyorum! Beni huzuruna kabul eder misin? Ben, bir zamanlar cihanı titreten Osmanlı'nın torunuyum.Ama şimdi Senin mübarek ruhunu inciten hakaretleri yapanlara ,bir "özür" bile diletemediğim için utanıyorum...Seni o insanlara tanıtamadığım için,adını diyar diyar ötelere taşıyamadığım için utanıyorum...Sana saygısızlık edenlerin tepesine balyoz gibi inemediğim için, seni ve Rabbimin Seninle gönderdiği "Yüce İslam Dinini" lâyıkıyla temsil edemediğim için utanıyorum.... Ya Resulallah (s.a.v.)!...Hani bir gün sahabelerinle oturmuş sohbet ediyordun.Onlara "ahir zaman"dan bahsediyordun.Ve ahir zamandaki ümmetin için "Kardeşlerim" demiştin.Sahabelerin sormuştu: "Ya Resulallah kardeşlerin biz değil miyiz?" Demiştin ki . "Siz arkadaşlarımsınız.Kardeşlerim ahir zamanda gelecek olan ümmetimdir." Ya Resulallah ( s.a.v.)!..Bizi bu gamsızlığımızla, bu vurdumduymazlığımızla ve bu dünyaya tutkun halimizle "kardeşlerin "olarak kabul eder misin?Beş vakit minarelerden okunan ilahi çağrıya sağır oluşumuzla,Kur'an-ı Kerim'i okuyamaz, okusak bile anlayamaz,anlasak bile hayatımıza uygulayamaz halimizle de bize "kardeşlerim" der misin? Kur'an-ı Kerim'de övülen gün...Fetih günü...Ulubatlı elinde sancak surlara tırmanıyor.Yağmur gibi ok yağıyor üzerine...Ama o bir kez "Ya Allah! Bismillah!" deyip yüklenmişti surlara!Kimse durduramazdı O'nu!..O kadar çok yara almıştı ki bir ara sendeledi...Tam düşmek üzereyken bir el tutup çekti onu yukarıya...Ve Ulubatlı sancağı dikti surlara!...Sancağımızı surda dalgalanır gören askerimiz coştu...Bu coşkuya dayanamadı surlar!...Ve İstanbul artık sonsuza kadar bizim olmuştu!... Fatih Sultan Mehmet ,Ulubatlı'nın yanına koştu.O'nun başını dizlerine koydu ve gözyaşlarına hakim olmaya çalışarak "Hasanım! İstanbul'u almak seni kaybetmeye değer miydi?"dedi...Ama Ulubatlı'nın yüzünde güller açıyordu.Bir nur vardı simasında...Belliydi Nur'la karşılaştığı....Dedi ki:" Padişahım! Surlara tırmanırken bir ara dengemi kaybettim.Tam düşmek üzereyken bir el tutup çıkardı beni surların tepesine...O el Resulallah'ın ( s.a.v.) eliydi!...Bakın şu anda yüzünde büyük bir mutlulukla surların üzerinde dolaşıyor...Padişahım!...Bu manzara için bir değil bin Hasan feda olsun!..." Ya Resulallah(s.a.v)!...Elimizde Senin sancağın,nefis surlarımızı aşmaya çalışıyoruz biz de...Dünyanın câzibedâr okları yağıyor üzerimize her yandan!...Ha bire sendeleyip duruyoruz...Kayıp düşmemiz an meselesi...Farkındayız Ulubatlı'nın imanı yok yüreğimizde...Utanıyoruz bunu söylerken ama...Ya Resulullah ( s.a.v.) ,bu halimizle ,bizim de elimizden tutar mısın?Düşmek üzereyken bizi de kurtarır mısın? Hani bir gün Hz. Ebubekir(r.a.),bir bardak soğuk su istemişti yanındakilerden...Suyu içtikten sonra ise hıçkırıklara boğulmuştu...Etrafındakiler de O'nunla birlikte ağlamaya başladılar nedenini sormadan...Hz. Ebubekir biraz sonra dedi ki: "Neden ağladım biliyor musunuz?Bir gün Resululah (s.a.v ) ile oturuyorduk.Eliyle bir şeyleri itiyor gibiydi.Biraz sonra bunun sebebini sorduğumda dedi ki: "Dünya bütün güzelliği ile karşımda temessül etti ve kendini bana kabul ettirmeye çalıştı.Elimle onu itiyordum. Sonra kenara çekildi ve dedi ki:"Sen beni kabul etmesen de , senden sonrakilere kendimi kabul ettireceğim."." İşte şimdi bu bir bardak soğuk su ile dünya bana kendini kabul ettirdi korkusuyla ağlıyorum." Ya Resulallah (s.a.v.)!...Dünyadan "bir bardak soğuk su "kadar zevk alıp da bundan pişman olan bu yüce ruh karşısında ve dünyanın bütün zevklerini elinin tersiyle itişin karşısında; dünyanın kendini bize nelerle kabul ettirdiğini görüp utanıyoruz!...Utanıyoruz ama, Senin doğduğun andan, Rabbimize kavuştuğun ana kadar "Ümmetim" diye inleyişine ümidimizi bağlayıp,yine de diliyor ve dileniyoruz...Bu halimizle de bizi "Ümmetin" olarak kabul eder misin? Bir savaş sonu Hubeyb b.Adiyy (r.a.),kafirlerin eline esir düşmüştü ve ona sormuşlardı idam sehpasında: "Senin yerinde şu an Muhammedin olmasını ister miydin?" Hubeyb'in bu soru karşısında tüğleri ürpermiş ve: "Hayır! Allah şahidim olsun ki, bir değil bin başım olsa hepsi O'nun yolunda feda olsun." demişti.Sonra da "Ya Rabbi! Resulallah'a veda edemeden gelmiştim.Sen selamımı O'na ulaştır.Esselamu Aleyke Ya Resulallah!..."diye sana selam göndermişti... Sen o anda ashabınla oturmuş konuşurken,birden doğrulup " Ve Aleyküm Selam Ya Hubeyb!" demiştin.Yanındakiler ne olduğunu sorunca da gözyaşları içinde "Müşrikler Hubeyb'i şehid ettiler.O da son anında bana selam yolladı." diye cevap vermiştin... Uzaklık bizler için Ya Resulallah (s.a.v)!Biz senden uzağız ama sen bize yakınsın...Uzaklığımızdan utanıyoruz...Sana lâyık bir ümmet olamayışımızdan utanıyoruz...Sana utanmazca saldıranların sesini kesemeyişimizden utanıyoruz...Ve bir elimizle bir demet gülü, diğer elimizle bir avuç gözyaşını sana sunup,özür diliyoruz senden...Özrümüzü kabul buyur Ya Resulallah ( s.a.v)... Çağlar ötesinden,kendi uzaklığımızdan sana selam yolluyoruz...Kalbimiz sevginle dopdolu...Belki de tek sermayemiz bu!...Ulaştır Ya Rabbi!... Esselamu Aleyke Ya Resulallah!.. Esselamu Aleyke Ya Resulallah!.. Esselamu Aleyke Ya Resulallah!.. ALINTI
-
Filistinli militanlar alarmda
- nedir? insanın doğası..
Günümüz insanı mutluluğu anlık hazlarda , parada aramaktadır...Ne kadar paran varsa o kadar rahatsın ve mutlusun... Ve yaşam para kazanma çabasıdır elbette..Çünkü, sağlam bir şekilde ayakta durmak için güçlü olmalısın ve güçlü olmanın en kısa yolu da paradan geçer...diye düşünüyorlar! Asırlardır süregelen mantık hakim hala bazı zihinlerde...Güçlü zayıfı yener...Ve bu manasız çabalarda hep bu mantıkla oluşmaktadır... Hayata bu pencereden bakan bir insan da doğayı ,yaradılışı, estetiği- sanatı, felsefeyi ne yapsın...- anne ve babanız kişiliğinizi ve hayatınızı ne ölçüde etkiledi
Nedir şu elalemden çektiğimiz yahu- Kainatta bir an yok ki ezan sesi olmasın....
- Kainatta bir an yok ki ezan sesi olmasın....
- Kainatta bir an yok ki ezan sesi olmasın....
Tşekkürler Gülsün- FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Rica ederim dogville al bir tane daha sana Buda Yürek arkadaşım Şüheda ve Su Damlasına Terapi , Ahirzaman , Bekir , Yamyam , alaTurka , Sedelina , Cerenimo , Adrenalin , Evrensel , Eren , Aça , Kralx ve tüm forumdaki arkadaşlara gelsin- Yabancı doktor tasarısı Meclis’te...
Sen bir dene , işe yarıyorsa şayet bende bakarım Ama hakikaten işe yarıyorsa , su söze doktorların bulundukları mekanlara atalım , belki olur da bir an akılları başlarına gelir- İsrail, bir askeri için Gazze’yi ateşe verdi!
Evet... Ne güzel de özetlemiş Üstad değil mi...- SİZCE..?
Ama yine de , herşeye rağmen güçlü kalabilmek en zoru- hangisi?
Tabi ki Şener Şen...- Günün Türküsü
En sevdiğim türkülerden biri... Ah bir ataş ver cigaramı yakayım Sen sallan gel ben boyuna bakayım Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği Yanık olur anaların yüreği Vur ataşı gavur sinem ko yansın Arkadaşlar uykulardan uyansın Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği Yanık olur anaların yüreği- Şu an ne dinliyorsunuz
Hüzün türküsü -Eşref ziya- FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Şüheda,Sudamlası,alaTurka,Terapi,ahirzaman,Evrensel,Aça,kralx,Eren,selef61,ayhan,shankara,bekir,maryam,dogville,adrenalin,cerenimo ve Yamyam'a...- FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Hepinize teşekkürler- Yabancı doktor tasarısı Meclis’te...
Sahi yaa ne bu arkadaşlar ne diye böyle galeyana geliyorlardı Bak bende unuttum bir an... Hay aksi- Karanlığın gözlerine bakmak...
Karanlığın gözlerine bakmak Geçtiğimiz günlerde Irak’ta bir işgal askeri, kendisine silahla karşı koyan Iraklı kadının ailesini nasıl öldürdüğünü anlatan bir şarkı icra etmiş ve klibini çekmişti. “Küçük kız kardeşini tutup çektim ve önüme oturttum. Kurşunlar havada uçuşmaya başlayınca, gözlerinin ortasından kan fışkırdı. Deliler gibi güldüm…” gibi sözleri duyduğumda kapıldığım dehşet beni bir yandan da umutlandırmıştı. Felluce, Tel Afer, Hadisa veya Bakuba’da sivilleri katledenler ceza almadığında susanlar bu kez bir tepki versin diye bekledim. Ne de olsa medeni dünyanın elinin altındaki internete sunulan bu klip sözümona bir kültür hizmeti vermekteydi. Kitlelere ulaşma ve popüler olma ihtimali yüksekti. İstedim ki, bu kez dini, dili, ırkı farklı ama kalpleri bir olan insanlar durumu protesto etsin. İnsanın eğlenmek ve eğlendirmek için yaptığı her soytarılığın adının magazin olmadığını haykırsınlar istedim. Popüler kültür, magazin ve suç işleme kültürünün eşanlamlı birer kavram gibi aynı kabulü görmesi karşısında sesler iyice yükselsin istedim bu kez. Oysa asker “eğlenceden başka bir amacım yoktu” diyerek özür diledi. Ve uygar dünyada mesele kapandı. Eğlendiren şiddet Eğlenmek, modern zamanların dokunulmaz kutsallarından. Bir çeşit ihtiyaç fazlası. İşkenceyi, günahı, çete içinde çeteleri dikkatlerden uzaklaştıran bir uyuşturucu. Suç işleyerek eğlendirebilirsiniz kitleleri. Gözlerine spotlar tutabilirsiniz. Yeter ki karanlığınızın gözlerine bakmasınlar. İsterseniz yevmiyeli işçilerinizin pantolonunu indirin, vicdanın yerine reytingi koyanlar sizin imgeniz üzerinden gerçeği yeniden üretecektir nasılsa: “Bir iş kazası bu canım. Halk tolere eder.” Oysa alaycı gülüşün bol olduğu yerde insanlığın iç sesi işitilemez. Duyulan daha ziyade nefsin gevrek kahkahalarıyla sınırlıdır. Halk denilen o soyut kavram ise ‘soylu’ erdemlerden muaf tutularak, gerektiğinde her formata uydurulabilir. Eğlendirmek amacıyla en çok kendi nefsine zulmeden komedyeni tolere edenler daha ziyade, reklâm kuruluşları ve kâr pastasında dilim kavgası veren televizyoncular değil midir? Bugün eğlendirmek artı değerin neredeyse yegâne birimi. Eğlendirebiliyorsanız kazanacak, kazandıracaksınız. Ahlak kuralları sizin için yeniden yazılabilir artık. Yeni sezonda yeni taşkınlıklar başladığında, bunları izlemeyi reddeden A sınıfı için nezih ve düzeyli programlardan oluşan yeni bir televizyon kurulmalıymış. Çok iş yaparmış. Reklâm verenler için de iyi olurmuş. Ama averaja hitap eden asıl banal programlar diğer izleyicilerin talebi doğrultusunda ne yapalım ki sürecekmiş. Bu analizi bir televizyon yazarının ağzından duyduğumda nutkum tutuldu. Televizyon yöneticileri kâr edebilsin diye, düşük kaliteli ve magazini bol programlar alt sınıflara ‘kakıştırılmaya’ devam edecek demek ki. Bu saygın yazarın bilinçaltına göre onlar buna zaten müstahak. İnsanın sorası geliyor ister istemez. Peki öğrenciler arasındaki öldüren şiddet veya üçüncü dünya ülkelerinde çocuk işçilerin üç kuruşa uluslararası şirketler tarafından sömürülmesi gibi ‘ciddi’ konular hangi sınıfın ilgi alanına girecek? Görünen ve görünmeyen şiddet hep başkalarının çocuğunu mu vurmayı sürdürecek? Kahkahalar eşliğinde? Gazze’deki plaj katliamında başlarına füze yağan kadın ve çocukların delik deşik olmuş bedenlerine bakıp “imaj savaşında kaybettik” yorumu yapabilen yazarlar çıkmış İsrail’de. Yine geçtiğimiz hafta Guantanamo’da işkence skandalları, açlık grevleri ve isyan girişimlerinin ardından ilk kez üç esirin kendini astığı haberi geldiğinde, Kamu Diplomasisi’nden sorumlu ABD’li müsteşar şu açıklamayı yapmış: “Dikkat çekmeye yönelik iyi bir halkla ilişkiler manevrası.” Belki katliam ve işkencenin klibini henüz çekmemişler ama birtakım postliberal terimlerle bu insanlık dışı durumları bir ‘business’ meselesi olarak ele alabilen diplomatlar var bugün yeryüzünde. Askerlerine prim vererek işkence edilecek bedenleri toplatan komutanlar da var sonra. Ve onları rüşvet karşılığı çalıştıran askeri kuruluşlar… Günah diplomasisinin son cambazları… Ölümle dirim birer eğlencelik olarak ekranlarda eşitlendikçe anne babasını öldüren evlatlar, büyükannesini öldüren torunlar, ablalarını kız kardeşlerini vuran erkekler, ‘racon kesmek yerine kafa kesmeyi’ tercih edecekler… Karşılığında da katliam görüntüleri ekranlarda klip kıvamına getirilerek reyting yapmaya devam edecek. Ruhun ölümü Öldürdükçe eğleneceğiz, eğlendikçe popüler kültür üretiyoruz diye alkışlanacağız. Alkışlandıkça kâr edeceğiz. Es kaza bir gün sıra sizin trajedilerinize gelirse, sizin ölen bebekleriniz üzerinden eğlence devam edecek. Para karşılığında işkence yapanlara laf etmediğiniz sürece para karşılığında eski karınızla ekran karşısında kavga ettirileceksiniz. İnsan yalnızca bir bedenden ibaret artık. Vücutlarınız can pazarındaki kâr kuruluşlarına ait. İnsana üflenen ruh içeri kaçtı. Tanrı’yı çoktan öldürdüğünü söyleyen medeniyet, ruhu da öldürdü. Geride tozlu bir vicdan kaldı. İyi ile kötü arasında, güzel ile çirkin arasında hangi kriterlerin değişmeden kalabildiğini, evrime hiç uğramadan var olabildiğini ayırt etmek için… Bedene indirgenmiş şu son insan da öldürülmeden önce, karanlığın gözlerine bakabilmek için… Turkuaz- Şu an ne dinliyorsunuz
Mona Roza- İsrail, bir askeri için Gazze’yi ateşe verdi!
İsrail’e kendi basını da tepkili: Yaptığınız çete işi Tüm dünyada infial uyandıran Gazze'deki saldırılara İsrail basınından da tepki geldi. Ülkenin etkili gazetelerinden Haaretz, operasyonun gerekçe ve meşruiyetini sorgularken, saldırıların kaçırılan askerin kurtarılmasına hizmet etmeyeceğinin altını çizdi. Gazete, ‘takas amacıyla' siyasetçilerin tutuklanmasını ise, “İnsanları pazarlık kozu olarak tutuklamak bir devletin değil, olsa olsa bir çetenin işidir.” diye eleştirdi. Konuyu dün başyazısında ele alan liberal eğilimli Haaretz, “İsrail mantığını kaybediyor” başlığını kullandı. Yazıda, Tel Aviv'in, saldırıları sadece askeri kurtarmak için yaptığına inanmanın güç olduğu da vurgulandı. Kaçırılan İsrailli askerin kurtarılması için ordunun uyguladığı yöntemlerin tek tek sıralandığı yazıda şu ifadeler yer aldı: “Araçların ve insanların yararlandığı köprüleri bombalamak, yıllardır harabe halde olan bir havaalanını ele geçirmek, elektrik santralını havaya uçurarak Gazze Şeridi’nin büyük bir kısmını karanlıkta bırakmak, insanlara hayatlarından endişe etmeleri uyarısı yapan bildiriler dağıtmak, Beşar Esad’ın sarayının üzerinde tehditkâr uçuşlar yapmak ve seçilmiş Hamas yetkililerini tutuklamak: Hükümet bizi, tüm bu eylemleri, sadece Şalit’i kurtarmak için yaptığına inandırmak istiyor.” İsrail hükümetinin, askerin kaçırılmasında Suriye ile Hamas’ın bu ülkedeki lideri Halit Meşal’in “kilit rol” oynadığını iddia ederken seçimle işbaşına gelen Hamas yönetimi ile Filistin halkı üzerindeki baskıyı giderek artırmasını çelişkili bulan Haaretz, “Öyleyse, kaçırma eyleminden sorumlu olmayan Filistin’deki yerel yönetime saldırmanın maksadı ne?” sorusunu yöneltti. İsrail’in Gazzeli sivilleri cezalandırarak amacına ulaşamayacağını vurgulayan Haaretz, güney Lübnan’ın altyapısını tahrip ederek sivil halka baskı yapan İsrail’in, sonunda hem Hizbullah’la masaya oturduğunu hem de Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldığını hatırlattı. Başbakan Olmert’in kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda Hamas yetkililerini, Şalit’le takas için tutukladıklarını söylediğini yazan gazete, “İnsanları pazarlık kozu olarak tutuklamak bir devletin değil, olsa olsa bir çetenin işidir.” ifadesini kullandı. “Mesele, bir askerin eve dönüşünü sağlamak, Ortadoğu’nun çehresini değiştirmek değil.” diyen Haaretz, İsrail hükümetinin bir an önce Hamas yetkililerini serbest bırakması ve müzakerelere başlaması gerektiğini vurguladı. Bu arada, İsrail’de yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre halkın çoğu, kaçırılan asker karşılığında Filistinli tutukluların serbest bırakılmasını destekliyor. Kudüs, Cihan- DONUK AŞK
DONUK AŞK Yine akşam oldu, Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine, Uzaklık aynı gerçi, Heryerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi, Yine akşam oldu orda olduğu gibi, Görebiliyorum seni burdan da, Aynısıydı ordayken de, Uzaklıktan korkmuyorum belki de, Orada da aynıydı uzaklık gerçi Donuklaşmış oldu artık bu, Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi, Galiba ben baştan kaybetmişim, Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş... - nedir? insanın doğası..
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.