birkumtanesi tarafından postalanan herşey
-
Aslında forumumuzda gerçek anlamda moderasyon yok
Söylenilen moderatör sistemi uygulanabilirse çok güzel olur diyorum ve uygulanabilirliğinde çıkabilecek sorunların neler olabileceğini ortaya koymak gerekir diye de düşünüyorum. Bazı arkadaşlar yazmışlar bende yazmakta fayda görüyorum.İşte bana göre bir sorun. Ben bu moderatör sisteminin çok sağlıklı yürüyeceğine inanmıyorum. İnternet ortamında belirli bir sürenin olmadığını da düşünürsek bu daha da zorlaşacaktır.Böyle bir tartışmada konuları kaçırmamak için moderatör arkadaşın 24 saat(lerce) görevinin başında olması gerekir diye düşünüyorum. Şöyle düşünelim. İstenilen özelliklere uygun bir moderatör bulundu.(bunun bilinen bir isim olmasına ayrıca karşıyım) Moderatör görevini kendisi forumda var olduğu sürece sağlıklı bir şekilde yapsın. Forumda olmadığı sürede tartışma devam edipte sayfalarca yazı yazılmış olsun,ve konudan sapmalar olmuş ,kişiselleştirilmiş,konu farklı yönlere taşınmış olsun. Ama öncekiler söylediğini söylemiş diğerleri onlara birkaç şey söyleyecekken modaretör çıka gelsin. Konunun başlıktan uzaklaştığını, kişiselleştirildiğini, konuya dönülmesi gerektiğini belirtmiş ve uygulanmış olsun. Ne olacak şimdi.Hadi bu kez birşey olmamış. Bunun tekrarında aynı kişilere denk geldiğinde ne düşünürler sizce ? Bence, moderatör arkadaşımızın, taraflı davranmasından,konuyu bilmemesinden, zaten siz hep bana yapıyorsunuz ve aklınıza gelebilecek pek çok söz ekleyebiliriz, gibi eleştirilere maruz kalacağına inanıyorum. Aslında bizler, kendi yazdıklarımıza dikkat ederek öncelikle kendi kendimizin moderatörü olmalıyız. Konu dışına çıkmamaya, konuyu kişiselleştirmemeye,sen dedin ben dedim ,ben onumu demişim gibi cümleler kurmadan, kendimizi haklı çıkarmaya çalışmadan tartışırsak inanıyorum ki her şey hallolabilir. Arkadaşlarımın da dedikleri gibi tatlı uyarılarla konuşmacıyı konuya çekebiliriz bunu bizler yapabiliriz. Tartışanlar ,okuyucular ,denetciler ve adminler...Yani eskisi gibi... Hazır bu tartışılırken oluşan yanlışlıklar,rahatsızlıklar dile getirilmişken herkes kendisi bir ders çıkararak bunu başarabiliriz sanıyorum.
-
Kayıp Gül
.......... Kitabımın öyküsü bir gül hakkında,anneciğim. Gülün adı Efes Gülü.İlahi kokuyla yaratılmış bir gül.Kokusunun kendine özgü bir sesi var. Mutlu bir ses.Düşlerden ve meleklerden bahsediyor.Tanrı'ya bu dünyada kavuşmaktan bahsediyor. Ama gül büyüdükce kendi sesi zannettiği başka bir ses duymaya başlıyor.Sürekli ben diyen, epeyce yüksek çıkan bir ses. O kadar yüksek ki, gül artık kendi öz sesini duyamaz hale geliyor. Kendi sesini tekrar duyabilmesi için kokusunu koruması gerekiyor gülün.Ama öyle bir yere ekilmiş ki, onu kokusu için sevmiyorlar. Sadece onun rengine, gövdesine ve taç yapraklarına önem veriyorlar. O da onların sevgisini kazanmak uğruna, kendisini başkalarının beklentisi doğrultusunda şekillendirmeye başlıyor. Büyü dediklerinde, büyüyor. Kendini parlat dediklerinde, sessiz bir telaşla denileni yapıyor. Çok geçmeden de, ihmal ettiği kokusu uçup gitmeye başlıyor. İnsanlar önce onu şekillendiriyor, sonra sanki bir tanrıçaymışcasına övgüler yağdırıyorlar. Öyle ki, bir süre sonra gül dahi bir tanrıca olduğu yalanına inanıveriyor. Kendini özel hissetmesi için bir gül olduğunu hatırlamasının yeteceğini anlıyamıyor bir türlü. Büyük bir şey değil.Sadece bir gül. Ve her geçen gün daha mutsuz hissediyor kendini.Geriye hayatında tek mutluluk kalıyor. Annesi. Ama tam annesini keşfetmeye başladığı, tam annesine en çok ihtiyac duyduğu sırada, annesini sonsuza dek kaybediyor. Daha doğrusu, kaybettiğini düşünüyor. Aslında, bu öykü bir gül hakkında değil, anneciğim. Bu öykü bir anne hakkında. Gerçek güllerin hiç bir zaman ölmediğini, solduktan sonra dahi etraflarına koku vermeye devam ettiklerini kanıtlayan bir anne hakkında.''Hatırlaması'' için saksısını şöle bir sarsmak zorunda kalan bir anne. Bu mümkün olabilecek mi? Gül unuttuklarını hatırlamayı ya da öğrendiklerini unutmayı başarabilecek mi? Kokusunu geri kazanabilecek mi? Ve en önemlisi, kendi öz sesini duymayı başarabilecek mi? Umarım.... Evet anneciğim, romanımın öyküsü aşağı yukarı böyle.Ama doğru düzgün anlatabildim mi bilemiyorum.Bence bu anlatılmaktan çok, yaşanması gereken bir öykü.......... Ama başaramamış olsam bile, sorun değil.Doğru düzgün anlatamadıysam da, başkaları beğenmeyecek olsa da sorun değil....... (Serdar Özkan'ın Kayıp Gül adlı romanından alıntı) Kendi öz sesini duymak isteyen herkes, bir gün mutlaka duyacaktır.
-
MUHABBET MEKANI
Sen çok yaşa emi...ben gerçekten hastalık derecesinde çocuk seviyorum.... Kendimle yüzleştim, ekmek arası tost yapacak kadar sevmediğim ortaya çıktı...
-
MUHABBET MEKANI
Çok teşekkürler ....Gerçekten başarılı oldu
-
Cinsel yaşam hakkında akıla takılan sorular.....
'Önemli olan işlevi, boyutu değil' Söylediğiniz gibi abartılan p.orno sektörünün sonucunda, pisikolojileri bozulan erkeklerimiz, bu konu da ne kadar başarılı olabilirler ki.Azımsanmayacak kadar çok olduğunu bildiğimiz, varoluşlarının yegane amacı bu olan erkeklerin, yaşam da ki duruşlarını etkilememesi mümkün mü? Bunun sonuçları topluma nasıl yansıyor. Merak ediyorum doğrusu.
-
CHP' nin Onuru, Evladı Kerbela' ya Karşı
CHP'nin onuru, evlâdı Kerbela'ya karşı YILDIRIM TÜRKER CHP’nin onuru, Baykal’ın göz bebeği, sonunda baklayı ağzından çıkarıverdi. Şimdiye dek tartışır gibi yaptığımız, herkesin kendi meşrebince bir çalı dibine sinip oradan doğru salvolar savurduğu Açılım üstüne Onur Öymen, bodoslama girdi. Evet, biz de yıllardır bu vahşi statükocu kadroların hayatımızı yaralayan meseleler üstüne tam da böyle düşündüklerini bilirdik. Ama yıllar önce takiye adındaki söz ve tavır sanatını hasmına yakıştırmış olanların bu alanda ne kadar usta olduğunu bir türlü anlatamamıştık. İyi oldu. Bir süredir korku dükkânının esnafı Bahçeli’yi aratacak yoğunlukta bir mücadelenin içinde CHP kadrosu. Terörün kökünün kazınması için haykırırken hayatımızı hunharca terörize ediyorlar. İstediklerinin kanlı bir katliam olduğunu biliyor, olası bir iç savaşta edinecekleri rütbelerin hesabıyla sarhoş olduklarına tanık oluyoruz. Durmadan el artırıyorlar. Şehit ailelerinin yası üstüne siyaset kuruyor, pervasızca düşmanlık körüklüyorlar. Şimdi de özbeöz Türk, kafasına keçe külah yaraşır Öymen, o sanki ardından başkası konuşuyormuşçasına puslu ve derinden sesiyle anaların acılarını bu kadar da abartmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Onun dünyasında, anaların görevi yas tutmak, gençlerinkiyse şehit olmak. Yani işlerin doğal akışı budur. Anaların gözyaşları ayaklarımıza pranga olsaydı şimdiye kadar hiçbir sorunu çözemezdik deyip Dersim Katliamı’nı örnek alınası bir durum olarak gösteriyor. Dolayısıyla hayatımızın kördüğümüne önerdiği çözüm, Kürtlerin gözünün yaşına bakmadan soyunu sopunu kurutmak. Öymen’in diplomasi dilinin ardına saklanacak zamanı yok. Demokrasi adına atılacak adımlara da karnı tok. Çünkü onun çözümü belli: Topunu yok edeceksin. Dersim katliamı, benim için Cemal Süreya’nın şiirindeki tarih öncesi köpeklerdir. Kendisi de çocuk yaşında kılıçartıklarıyla birlikte sürgüne yollanmış olan şairden kalan dizeler, Öymen’in gururla arka çıktığı vahşetin uğultusunu hissettirir: “Bizi kamyona doldurdular./ Tüfekli iki erin nezaretinde./ Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular./Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar./Tarih öncesi köpekler havlıyordu.” Dersim, o son büyük katliamla birlikte adını bile kaybetmiş, Tunç Eli olmuştur. Vahşiler ve tarih öncesi köpeklerinin mutluluk ve huzurdan anladıkları da bütün Kürt ellerini tarihinden, kültüründen, canından soyup tek isim altında, diyelim Demir Eli olarak Cumhuriyet haritasına kilitlemektir. Seyit Rıza Onur Öymen’in böylesine cüretkâr olabilmesinin altında ne yatıyor dersiniz? Büyük ihtimalle Atatürk’ün bu katliamda üstlenmiş olduğu rol. “Sorumluluğu üzerime alıyorum. Vuracağız Dersim’i” demişliği, manevi kızı Sabiha Gökçen’in bombardıman uçağının pilotu olarak kahramanlığa adım atmışlığı, operasyonu yürüten askerlere taktığı madalyalar besbelli Onur Öymen’i Atasının izinde, doğru yolda olduğu hissi veren. Tarihi kısaca hatırlayalım. Üstelik yandaş tarihçiler diyerek bir münafık ilan edileceklerin dilinden değil. Anlı şanlı devlet adamı, Türk sağının kurucu unsurlarından İhsan Sabri Çağlayangil’in ağzından. Darbeci general Muhsin Batur, bu konuda tanıklıklarını anlatamayacağını belirterek halkı ve okurundan özür dilemişti. Onu böylesine sarsan vahşet, Çağlayangil’le yapılmış bir söyleşide bir kez daha hayat buluyor: “...Tercümana Kürtçe anlattı. Tercüman bize tercüme etti. Kürt adam şöyle dedi. ‘Beyanatınız bizi duygulandırdı. Vereceğiniz isimler üzerinde inceleme yaptık. Üç tanesi hariç bunları size teslim etmeye karar verdik.’ Abdullah Paşa bu üç tanenin kim olduğunu sordu. İçlerinden biri bu kadın. Bir tane de başka adam var. Abdullah Paşa bu üç kişinin istisna edilmesine razı olamayacaklarını, bu üç kişinin de teslimi gerektiğini kabul ettiklerini beyan etti ve bu üç kişinin istisnasının sebebini sordu. Kürt büyük bir samimiyetle dedi ki: ‘Bir adamın bir kocası olur dedi. Siz bir hareket yapıyorsunuz. Bu hareket gelir geçer. Buraları yine Kürt ağalarına kalır. O zamanlar bize zulmederler. Bizi kurtaramazsınız siz. Siz bütün Dersim’e hâkim olsanız, oraya devlet otoritesi girse zaten biz ağaya kul olmayız. Ama siz yoksunuz. Bizim daimi muhatabımız ağa olduğu için ve kudret de onda olduğu için ve bunlar da şeyh olduğu için, din büyükleri olduğu için, size değil onlara itaate, sizin değil onların söylediğini yapmaya mecburuz.’ Abdullah Paşa, şimdiye kadar bu işin böyle olduğunu, fakat hükümetin bundan sonra kararlı olduğunu, Dersim’i de yurdun öbür parçaları gibi hükümetin otoritesinin cari olduğu ve hükümetin üstünde tek bir otoritenin bulunmadığı yer yapmakta kararlı olduğunu, ağaların lafına kapılmamasını, meseleyi tekrar tezekkür etmelerini söyledi. Bunlar kabul etmediler. Sonra biz geri döndük. Yani meclise. Neticeyi söylüyorum. Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti.” O zaman da Kürtler ve Aleviler birer tevatür muamelesi görüyordu. Resmi görüşe kalırsa Dersimliler, “Horasan’dan gelme öz Sünni Türk olan ama sonradan Kızılbaş Kürtlere dönüşen” bir halktı. 1937’de hazırlanan “Islahat Programı”nı İnönü ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak açıklamıştı. Birçok kişi teslim olmuştu fakat Seyit Rıza ve yandaşları direniyordu. Kendisine, ‘hepimizin başını yiyeceksin’ diye sataşan bir Dersimliye şöyle cevap verdiği yazılır: “Varsın sizin muradınız olsun kardeşim! Dersim’de taşa değen taş, varsın benden bilinsin. Bilsem ki, onlar benim kellemi alarak sizin yakanızdan düşerler, hemen şimdi gidip vereyim kellemi onu isteyenlere. Ama korkum odur ki, bugün bizim yarın sizin sıranızdır. Adım gibi biliyorum ki, onlar bizim başımızı aldıktan sonra, zürriyetimizi kesip biçmeye doymayacaklar!” Sonra Diyarbakır’dan kalkan üç uçak filosu bölgeyi bombalar. Seyit Rıza tutuklanır. Sonrası yine Çağlayangil’den. Çağlayangil, Atatürk’den Seyit Rıza’nın hayatının bağışlanmasını ister. Oysa usule itiraz eden savcı izinli sayılıp işe gelememiş, ümmi hem de Türkçe bilmeyen sanıklara iddianame ve avukat verilmemiş, asılabilsin diye Seyit Rıza’nın yaşı 57’ye indirilmiş, oğlunun yaşı da 17’den 21’e çıkartılmıştır: “Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Etrafta hiç kimse yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa bağırdı: ‘Evlâdı Kerbelayık. Bihatayık. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi, sandalyeye ayağıyla tekme vurdu ve kendini astı. Gömüleceği yer türbe olmasın diye cenazesi de yakıldı.” İdamlardan bir buçuk ay sonra da ‘dağlı’ denilen binlerce insan, çoluk çocuk yaşlı kadın demeden ‘temizlendi’. Yüzlerce aile de topraklarından koparılıp sürgüne yollandı. İşte Onur Öymen’in çözüm önerisi. İşte CHP’nin Alevi ve Kürt sorununa yönelik demokratik açılım çabalarını küçümser, vatan hainliği ilan ederken aklının gerisinde yatan toptancı çözüm. Onur Öymen, sonunda baklayı ağzından çıkardı.
-
ibrahim tatlıses - fosforlu cevriyem
Sevgili Zebercet Ne diyeyim ben sana .... Saygı duyulası adamlar serisin de, hepimizi yamulttuğun yetmedi, birde bu saatten sonra İbrahim dinleteceksin bize... Aman aman korkulur senden.
-
MUHABBET MEKANI
Sevgili Jön , Sonuda ablaları ikiledin. Sevgili AED, Sizden sonra kaç yeğen, kaç kuzen arandı bilseniz... Sonunda yarı başarı elde ettim... www.ktunnel.com sitesinden you tube'yi açtım.... Fakat bilgisayar ayarlarımı halledemedik ...Bu yüzden sitedekileri göremiyorum.
-
MUHABBET MEKANI
Bulaşıkcıyı da sevsinler....Ben onu yerim yerim.
-
MUHABBET MEKANI
Birce ve gun.dem hoşgeldiniz... keyifli zamanlar... AED ,ben hala you tube ile uğraşıyorum... Kardeşim nerde benim....nereye kayboldun sen jön
-
MUHABBET MEKANI
- MUHABBET MEKANI
derin nefes al ....rahatla artık...- MUHABBET MEKANI
Senden önce yazayım....yoksa sen şimdide kopye çekti dersin -b-- MUHABBET MEKANI
Şimdi sen bu işte torpil mi var diyosun?- MUHABBET MEKANI
Yaşasınnnnnnnn.. Ne kazandım... Kırmızı pabuççççççççç- MUHABBET MEKANI
d - bildim mi?- MUHABBET MEKANI
Onlarla yürümeyi öğrenene kadar çıkarmayacağım.- MUHABBET MEKANI
Bence yanıt ( olabilir. Sevgili jön , Bol giymişler ama birinin içinde şort var ...ben öle görüyorum. Bu nedenle (a) olamazmış gibi geldi...- MUHABBET MEKANI
Sevgili gelincik , Bu da öyle iyi geldi ki anlatamam....Çay benim olmazsa olmazım...- MUHABBET MEKANI
Zeyynepp'cim lafımı olur ...iste her zman yaparım...hatta un helvasını daha iyi yaparım...şöle bolcevizli....- MUHABBET MEKANI
Selam arkadaşlar, Helva getirmiştim. Sohbetiniz tatlansın. Benim favorilerim de Cem Yılmaz ve Şener Şen- Tabip Kurmay Albay Dursun Çiçek serbes .......
Sevgili Dayı, Hukuk kitapları ayrı diye düşünüyorum. Çivisi çıktı çıktı.- MUHABBET MEKANI
Yok yok yalan söylemeyelim.. Sana da kıyamam ..Ben yeni fincan takımlarını koyacağım yerine ...Öğreneyim sonra ..tamam mı..Üzülme sen..- Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...
Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... Sevgili Gece Kuşu, Çok haklısınız- MUHABBET MEKANI
Ben onu yıkarken kırdım ve yerine çok güzel bir takım aldım ....ama buraya bir türlü resmini ekleyemedim.. Annen çok kızacak biliyorum.. - MUHABBET MEKANI
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.