Engin Ardıç: Nasreddin Hoca makbul bir adam değildir!
Üniversiteye öğretim üyesi olmuş bir arkadaş Nasreddin Hoca’yı Mevlana’ya öldürttü, yok pardon, tersi galiba... Biri on üçüncü, biri on beşinci yüzyılın adamı ama arkadaş öldürtüyor... Her iki iddia da aynı saçmalık düzeyinde sayılacağından, farketmez... Şimşekleri de üzerine çekti, hem Konya hem de Akşehir taraflarında kendisine çok kızdılar...
Benim de amacım sevgili Akşehirli kardeşlerimi kızdırmak, hele bu beldemizin hoca turizmini baltalamak hiç değil bu kez, fakat kusuruma bakmasınlar, Nasreddin hiç de makbul bir adam sayılmaz.
“Anadolu köylü kurnazlığının” mükemmel bir örneği, özü, özetidir. Simgesidir.
Birçok fıkrası yakıştırmadır üstelik, Profesör Saim Sakaoğlu’nun pek güzel belirttiği gibi. Bunların bir kısmı ünlü Aesopos masallarından aktarmadır. Mevlana’nın ünlü Mesnevi’sinden bile birçok öykü alınıp ona mal edilmiştir. Yüzyıllar geçtikçe halk arasında yeni yeni fıkraları uydurulmuş, yani bir “destan çemberi” gibi geliştirilmiş, süslenmiştir.
Birçok fıkrası halkımızın uzun zamandır yitirdiği bir pırıltının, “absürd mizah anlayışının” mükemmel örneklerini oluşturur.
Birçok fıkrası belden aşağı, kimisi galiz sözlerle, kimisi sapık hatta “makabr” sayılacak fantezilerle doludur. Bunların arasında ölüsevicilik bile vardır. Profesör Pertev Naili Boratav bunları yayınlamıştı da kıyamet kopmuş, kitap uzun süre yasaklanmıştı.
Çünkü bu ülkede hemen herkes Nasreddin Hoca’yı bir çeşit “halk kahramanı”, dokunulmazlığı olan bir “Türk büyüğü” sanıyor.
Oysa adamın gerçekte yaşayıp yaşamadığı bile kesin değil!
İleri sürüldüğü gibi 1208-1281 yılları arasında yaşamış olsa, Timur’la ilişkisi nereden çıkıyor? Arada yüz küsur yıl fark var.
Hemen herkesin ezbere bildiği fıkralara göz atınca, onun, ya da o simgesel kişiliğin, sinsi, kurnaz, üçkâğıtçı, çıkarcı, bencil, güvenilmez bir adam olduğunu görüyoruz.
Kendisine emanet edilmiş kazanın üstüne yatan, yani komşusunu kazıklayan, küçük bir çocuğa parasını vermediği için bir düdük bile alıp hediye etmekten yüksünen bir adam yahu karşımızda bulunan!
Üstelik işgalci Moğol kuvvetleriyle de ilişkileri son derece karanlık... Hani işbirlikçi bile denebilir! Timur’la sorun çıkınca Anadolu halkını yüzüstü bırakmakta da sakınca görmüyor.
Ama zarar yok, bu da bir çeşit köylü bilgeliği olsa gerek.
Nasreddin Hoca’yı “doğru okuyamayan” aydınlarımız, köylünün İstanbul varoşlarını nasıl ele geçirdiğini de anlayamıyorlar.
Solcular da onu “Şeyh Bedreddin gibi bir şey” sanıyorlar.
İşin daha da kötüsü, hiçbir şekilde bu önyargılar tartışılamıyor, sorgulanamıyor. Çünkü bu ülkede hiçbir şeyin üzerinde durulup düşünülmüyor, klişeleri papağan gibi tekrarlamakla yetiniyor insanlar. Nereden mi biliyorum? Bugün bu yazımı okuyan çok kişi kıyameti koparacak.
Belki beni “Türk büyüklerine hakaretten” mahkemeye veren avanaklar bile çıkacak...
Nasreddin Hoca’nın kaynanasının cesediyle ilişkiye girdiği fıkrayı hiç duymamışlar anlaşılan!
Ben öyle bir büyük istemiyorum. Türklüğü ayağa düşüremezsiniz, izin vermem.
Akşam
11/12/2005
********************************
valla bu yazıdan sonra engin ardıç ı akşehir de ilk gören öldürecek diye biliyorum taa o zamandan.
yani bir de hoca hakkında böyle bir yazı var ekleyeyim dedim.