ercan1980 tarafından postalanan herşey
-
GELECEĞİ SADECE PEYGAMBER VE BİLİM BİLEBİLİR
Yooo! yeterli miktarda vermiştir. Hatta daha fazlasını da! Görmek istemeyince göremezsin. 41/53'e dikkat et! AKLEDENLER farkediyor bunları! Allah'ı gereği gibi tanıyanlar bilimadamlarıdır (35/28). Teknoloji evrimi bir tesadüf değil! Ne mayaların ne mısırlıların devamı da değil! Yakında terminatörler gezinmeye başlayacak! İlginçtir, bu da tesadüfen olmayacak (17/50-51)! örneğin ayın yarılması (54/1)! Dünyanın sonunun geldiğini gösterecek olan en canlı tanık bu olacak! Peki zincirin son halkası ne olabilir(di)? "cansıza can verme ve/veya ölüme karşı koyma". Bu iki şey şimdilik imkansız. Ama olduğunda kaçacak delik arayın! Ve dediğim gibi ... Görmek isteyen göreceğini görür! Selametle!!!
-
GELECEĞİ SADECE PEYGAMBER VE BİLİM BİLEBİLİR
Selam dost! Peygamber ile elçi aynı şeyler değildir. Elçi=Allah'tan aldığını Peygambere ileten demektir. Bazı peygamberler hem elçi hem de peygamberdir. Bazıları sadece elçidir. örneğin Kutsal ruh ve cibril gibi. Dolayısıyle verdiğin ayetlerde peygamber kastedilmemiş elçi kastedilmiştir. Gaybı her insan bilemez. Cinler bilemez. Allah'ın elçileri bilir. Peygamberler de, allah izin verir ve elçisiyle bildirirse bilebilirler. Ama böyle bir örneğe ben Kuran'da denk gelmedim! Mesela İsa, Allah'ın izniyle olağanüstü mucizeler gösteriyor olmasına karşın "gaybı bilme" yeteneği yok idi. Veya Hz.Muhammed'e "saatin bilgisini" sorduklarında o cevap vermemişti ve/veya verememişti (7/187). Oysa Hz.Muhammed bir peygamberdi! Allah'ın kendisine ilim verdiği ve halk arasında hızır diye bilinen ilim sahibi gaybı bilebiliyordu. Bu kişi bildiğimiz bir insan da olabilir, insan kılığına girmiş melek de olabilir. Ama gaybı biliyordu! (18/65-82) Musa, Allah ile direkt (perde arkasından) konuşan elçi+peygamber olmasına rağmen gaybı bilmiyordu. Demek ki bunun şartı "ALLAH'IN İLİM VERDİĞİ KİŞİLERDEN OLMAKTIR". Selametle!!!
-
GERİ KAFALILIK VE GERİCİLİK... (YORUMSUZ...)
Evet! Söylediklerinizin birçoğuna katılmamak mümkün değil (sivridilliliğiniz dışında). Her çağa ışık tutan ilahi kelamı rehber edinmek yerine eskilerin masallarını yeterli görerek bu kitabı duvara asan-astıran cahillerden, iyilik-güzellik ve bilgelik adına ne bekleyebilirsin ki? Birileri değil artık herkes bu cehalete dur demeli! Gerçekten, böyle gelmiş böyle gitmemeli. Muhatap olduğumuz ilahi bilgiler bizi rehavete sürüklememeli. Bilakis akılcı düşünmeli ve üretmeliyiz. Koyunların sayısını değil çobanların sayısını arttırmak için uğraşmalıyız. Yoksa herkes bizi gütmeye devam eder! Selametle!!!
-
İNANÇLILARA SORULAR
Selam! Burada bir yanlış aktarım sözkonusu! Doğrusu şöyle olacak: "53/19-23 Gördünüz mü (dişi putlarınız olan) Lat ve Uzza'yı? Ve üçüncüleri olan Menat'ı? Erkekler sizin de dişiler O'nun mu? Ne de insafsız bir paylaşma! Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve ALLAH onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab'lerinde bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar." Sorunuzu bu gerçek üzerinde yeniden bir gözden geçirirseniz iyi olacağı kanaatindeyim! İkincisi bu söylemin kimlere ait olabileceğini tahmin ediyorum! Yani orjinal bir fikir değil! Varsayımlarla (-mışlarla, muşlarla) gerçek öğrenilemez! size tavsiyem odur ki, aklınızı başkasına ipotek ettirmek yerine ve/veya aklını başkasına ipotek ettirmişlerin rivayetleri ile yetinmek yerine, hakkında iddiacı olduğunuz (şüpheye düştüğünüz) kaynağı bir elden geçirin derim! Böylesi daha akılcı ve mantıklı olacaktır! Selametle!!!
-
Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası (2)
Arkadaş siz "hidayete ermek ve canım kardeşim"den başka kelime bilmez misiniz yahu? İskender kebabını da Nur tv'de birkaç izledim 1saatlik söyleşisinde yarım saatini esneyerek geçiriyor ve nedenini bilmediğim bir şekilde kilitleniveriyor. Diyorum herhalde bu vakitte vahiy alıyor ??? Alıyordu dimi sizin bu efendiniz? Buna hayır diyemezsin herhalde? Beni hidayete erdirecek olan Kuran'dır! Başta da söyledim bunu şimdi de söylüyorum! Hep de söyleyeceğim! size Kuran'dan sorulacak (43/44) "Mihr"in öğretilerinden değil! Evet ben hidayete ermeyi çok istiyorum! Allah izin vermemişse sen istediğin kadar yırtın, ilgili ayetleri sen bilirsin yazmama gerek yok sanırım! Sizin mihrinizle bana gelecek olan hidayet gelmez olsun! Ne farkınız var sizin diğer bölücülerden! Yiyorsa Tek Allah'a çağırın diyoruz ama halâ İskender kebabının reklamını yapıyorsunuz, ayıp ya!!! İkincisi yazımın sadece ikinci bölümüne bakıp da birşeyler sallama! Bu yazının birinci bölümü de var! Hem benim hangi diğer yazılarımı okudun da beni şirkçilikle suçluyorsun, sen kim oluyorsun? Kafasındaki çatlaktan içeri giren havayı vayih sanan yaşlı ihtiyarın müritleri değil misiniz hepiniz? Ceviz kabuğunda maskara oldunuz daha neyi zırvalıyorsunuz be? Size acıyorum! Aklınızı başkalarına ipotek ettirdiğiniz için acıyorum! Kendi başınıza kitaptan bana ne verebilirsiniz? Halka ne verebilirsiniz? Üç beş ayeti evirip çevirerek "üniversitenize kaynak mı sağlıyorsunuz?". Sizin o efendi dediğiniz yapay tanrınızın yazdığı kitaplara belirlediği fiyatların toplam ücreti ile bir araba alırsın kendine be! Sizin derdiniz imanınız para!!! Varsa sizde yürek, dağıtın o kitaplarınızı ücretsiz halka!!! Selam, "TEK ALLAH'A - TEK KİTABA" (saf ve katıksız) gönül verenlere olsun! Gayrısı hikaye!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Hasbunallah!!! Siz İskender Kebapçıları çekişmekten başka birşey bilmez misiniz yaw? Bu foruma astığım yazılar kendi yazılarımdır! Kuran'dan anladığım naçizane çıkarımlarımdır! Forum bir paylaşım platformudur adı üstünde! Ben de yazılarımdan birkaçını astım! Neden bu kadar rahatsız oldun? "SADECE KURAN" demem seni rahatsız mı etti yoksa? Ben biliyorum sizin planlarınızı! Allah'a ulaşmayı dileyeyim de o Allah ile konuştuğunu zırvalayan yapay tanrınıza kaysın tümkaynaklar değil mi? Bu millet tavuk ya! Yolun anam yolun! Ekabirler (!) yolmuş yetmiyor bir de sizler yolun! Sana bir daha cevap yazmayacağım! Aklını başına topla da halkı, İskender ilahınıza çağırıp durmaktan vazgeçin! Ben biliyorum sizin çağrınız ardında dönen tezgahları! Allah'a çağırın eğer çağıracaksanız! Selametle!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Buraya da astığım ilgili yazımı okudun mu bilmiyorum ama siz "İskender kebapçıları" için söylenebilecek en güzel söz "ALLAH SİZİ ISLAH ETSİN ve KENDİ KAFANIZI ÇALIŞTIRMAYI NASİP ETSİN" olacaktır! "Rabbim Allah" diyorum, O' da bana doğru ile yanlışı ayıracak yetenek veriyor! Sen bunun nasıl olduğunu anlayamazsın! Anlama boşver!... KURAN! BAŞKA ŞEY DEĞİL SADECE KURAN! Benim mürşidim de Kuran, Hidayetçim de Kuran, şeriatım da - şeyhim de ... herşeyim Kuran! Ben ondan sorguya çekileceğim (43/44), seni bilmem! Artık anladın sanırım! Hala anlamadıysan, şu kısmı bir daha oku! Günümüz İslam dünyasında (!) farklı mezheplere ayrılmış olan müslümanlara (!) şu soruya (ayete) verecekleri cevap merak konusu ! Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH´ın ayetleridir. ALLAH´tan ve ayetlerinden başka hangi hadise (söze) inanıyorlar? (45/6) Kuran´ daki İslam´ ı tanımayanlar adına, bu sorunun cevabını bizler verelim ... Sünnilik - Alevilik - Bektaşilik - Aczmendilik - Nurculuk - Süleymancılık - Hanefilik - Malikilik - Şafilik - Şiilik - Mevlevilik - Nakşibendilik ... Kısacası, " Müslümanlık " dışında kalan tüm akımlar veya inanışlar (?) İşte tüm bu akım veya inanç sistemi izleyicileri, Allah´ ın ayetleri (sözleri) dışında, bu akımlardan çıkan fikir ve bu akımları ortaya çıkaran beşerlerin, sözlerine uymaktadırlar. Şeyhler - Evliyalar - Alimler - Dervişler - Hacılar - Hocalar - Vaizler - İmamlar - Papazlar - Rahipler - Hahamlar ... Kısacası, " Müslümanlar " dışında verilen her türlü kimlikler bunlara örnektir. Ve bu izleyiciler, Allah´ ın ayetlerini dinlemeyip, inadına bölünmekte ve bu politikalarını halen devam ettirmektedirler. (3:103 - 105) ... Evet bu listeye siz "İskender Kebapçılarını" eklemeyi unutmuşum beni mazur görün!!! Anlatacaksan "TEK ALLAH'A ARACISIZ TESLİM OLMAYI" anlat! İnsanları "TEK"e yönlendir, (propaganda yapıp, şifreli kelimelerinizi kullanarak) kendinize ve/veya İskender evliyanıza (!) değil!!! AKLETMEZ MİSİNİZ???
-
MÜŞRİK KİMDİR ?
Buraya da astığım ilgili yazımı okudun mu bilmiyorum ama siz "İskender kebapçıları" için söylenebilecek en güzel söz "ALLAH SİZİ ISLAH ETSİN ve KENDİ KAFANIZI ÇALIŞTIRMAYI NASİP ETSİN" olacaktır! "Rabbim Allah" diyorum, O' da bana doğru ile yanlışı ayıracak yetenek veriyor! Sen bunun nasıl olduğunu anlayamazsın! Anlama boşver!... KURAN! BAŞKA ŞEY DEĞİL SADECE KURAN! Benim mürşidim de Kuran, Hidayetçim de Kuran, şeriatım da - şeyhim de ... herşeyim Kuran! Ben ondan sorguya çekileceğim (43/44), seni bilmem! Artık anladın sanırım! Hala anlamadıysan, şu kısmı bir daha oku! Günümüz İslam dünyasında (!) farklı mezheplere ayrılmış olan müslümanlara (!) şu soruya (ayete) verecekleri cevap merak konusu ! Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH´ın ayetleridir. ALLAH´tan ve ayetlerinden başka hangi hadise (söze) inanıyorlar? (45/6) Kuran´ daki İslam´ ı tanımayanlar adına, bu sorunun cevabını bizler verelim ... Sünnilik - Alevilik - Bektaşilik - Aczmendilik - Nurculuk - Süleymancılık - Hanefilik - Malikilik - Şafilik - Şiilik - Mevlevilik - Nakşibendilik ... Kısacası, " Müslümanlık " dışında kalan tüm akımlar veya inanışlar (?) İşte tüm bu akım veya inanç sistemi izleyicileri, Allah´ ın ayetleri (sözleri) dışında, bu akımlardan çıkan fikir ve bu akımları ortaya çıkaran beşerlerin, sözlerine uymaktadırlar. Şeyhler - Evliyalar - Alimler - Dervişler - Hacılar - Hocalar - Vaizler - İmamlar - Papazlar - Rahipler - Hahamlar ... Kısacası, " Müslümanlar " dışında verilen her türlü kimlikler bunlara örnektir. Ve bu izleyiciler, Allah´ ın ayetlerini dinlemeyip, inadına bölünmekte ve bu politikalarını halen devam ettirmektedirler. (3:103 - 105) ... Evet bu listeye siz "İskender Kebapçılarını" eklemeyi unutmuşum beni mazur görün!!! Anlatacaksan "TEK ALLAH'A ARACISIZ TESLİM OLMAYI" anlat! İnsanları "TEK"e yönlendir, (propaganda yapıp, şifreli kelimelerinizi kullanarak) kendinize ve/veya İskender evliyanıza (!) değil!!! AKLETMEZ MİSİNİZ???
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Selam cyrano şu imzandaki resme baktıkça ülkem insanı aklıma geliyor! Ne dense kanan, ne verilse yiyen halkım!... Neyse! Üstteki yazıyı senin yazmadığın malum! Ama yazan iyi sallamış! Allah'ı bu yeryüzünde görebilen/görebilecek bir canlı yoktur! ancak müminler öldükten sonra Rablerini yakınen görebileceklerdir. 75/22-23 O gün bazı yüzler parlar. Rabb'ine bakar. Hz.Musa Rabbi görmeyi dilemişti, bir perde arkasından konuşabilmesine rağmen görememişti! (7/143) Neyse bunu geçelim gelelim yahudilere! Yahudileri iki ana grubta değerlendirmek mümkündür! İbrani olan Yahudiler, Samiri yahudiler. Yani bazı yahudiler İbrahim'in monoteist inancına halen bağlıdırlar, bazıları ise dediğin gibi isyancılardır. Günümüzde hala İbrani olan yahudi var mı bilmiyorum ama varsa da tek tük kalmıştır. Çünkü firavun ibranileri esir edip Musa ve Harun ile Allah'ın yardımıyla bu esaretten kurtulduktan sonra birçoğu Samiri önderliğinde buzağıya tapınmaya başlamıştı! Şeytanın toplistte en üst sıralara yükseldiği zamandı o zaman! İsa'ya kadar bu böyle devam etti! Meryem'e de fahişe iftirası atan bu buzağıcılardı! Sen burada Yahuda ile yahudilik başladı demişsin ama bana göre asıl Samiri ile başladı! Bu samiriciler İsa'yı çarmıha germek istediler ama başaramadılar! İsa'yı çarmıha germek istiyorlardı çünkü kendi hükümranlıklarını dünyaya egemen kılmak istiyorlardı. Hz.Musanın bildirdiği ilahi hükümleri değiştirip gizlemişlerdi! İsa'ya kadar ulaşan birkaç İbrani bu zalimlerin zulmü altında ezilmekteydi! İsa bunları ayıklamak için gönderildi! Oysa gözü dönmüş zalimler, kendilerinden başka hiç kimseyi tanımıyorlardı! Allah bir ayetinde der ki "hesap günü için verilmiş bir söz olmasaydı karar çoktan verilirdi" diyor. Yani Adem için belirlenmiş bir zaman (dünya hayatı - akletme/pişmanlık zamanı) olmasaydı, kıyamet İsa'dan sonra kopmuş olacaktı! Çünkü Allah'a samimi inanan neredeyse hiç kimse kalmamıştı! Zalimler dengeyi (neredeyse) bozmuşlardı. Bir duraksama döneminin ardından son elçi olarak Hz.Muhammed geldi. Muhammed'in hiçbir dini bilgisi yoktu! İlgili ayetlerden bu anlaşılıyor. Dini Cibril'den öğrenmekteydi! Elçi gençliğinde (elçilikten önce) bir tür sapkınlık içerisindeydi! Bu dinen de olabilir (lakin içinde bulunduğu kavim sapkın inançlı olan bir kavimdi), veya bildiğimiz sapıklık da olabilir (-ki ilgili birkaç ayetten elçinin kadınlara karşı zaafı olduğu seziliyor). Fakat bu sapkınlığı elçilik görevi verildikten sonra terketmiştir. Duha suresi elçinin hayatını özetler. Kendi hükümranlıklarını kurmak isteyen buzağıcılar Muhammed'i de öldürmek istemişlerdi! Çünkü Muhammed'in tebliğ etmeye başladığı gerçekler o buzağıcıların değiştirdiği-gizlediği gerçeği ortaya çıkarmaktaydı. Foyalarının meydana çıkacağını sezen bu zalimler elçiye türlü tuzaklar kurdular. Fakat hızla çoğalan İslam inancı karşısında savaşla bir çözüm bulamayacağını anlayanlar, elçinin ölümünü fırsat bilip (çok değil hemen 50 yıl sonra) peygambere atfen birçok iftira hadis uydurmaya başladılar. Buhari denen Yahudi ajanı bunların başında geliyor. Elçiye yüzlerce iftira yakıştırmaktan geri kalmamıştır. Sadece bu değil tabi! Bunlardan başka buzağıcılar da geldi geçti tarih sahnesinden! günümüz itibarı ile İsrail'de toplanmışlardır bu Allah düşmanları! Kendi ırklarından olmayanları yamyam görürler. Ve aynı akrep gibi köşeye sıkıştıklarında ya senin kökünü kazırlar, yada kendilerinin! Hitler örneğin! Gerçi o biraz sorunluydu ama!!! Sözün özü buzağıcı yahudi çok! bunlar günümüze kadar zülümle gelebildi! Emperyalist Amerika bunların k...ı kolluyor! Amerika da dönek bir yahudi! Aslında onlar ne Hristiyan ne de Yahudi! Kendilerinden başka milletleri sömürme bakımından yahudiler, oysa İse'vi olamazlar. Çünkü İsa, İbrahim'in devamıydı ve tektanrıcılığı tebliğ etmişti! Gerçek Hristiyanlar Müslümanlara yakın olan halklardır! 5/82 İnsanların arasında inananların en azılı düşmanı olarak Yahudileri ve müşrikleri bulacaksın. İnananlara sevgice en yakınları da "Biz Hristiyanız," diyenleri bulursun. Çünkü onlar arasında büyüklük taslamayan papazlar ve rahipler var. Şimdi buzağıcılar ve bunları pohpohlayan hristiyanlar, birbirilerini dost edinmişlerdir. Amaç eski zulümlerine kaldıkları yerden devam edebilmek! Hedef İslam toplumları! Gerçek İslam'ı tanıyanlar bu zalimlerin ipliğini çıkarabilecek tek toplumdur ama siz de görüyorsunuz ki, sözde müslümanlar kendi aralarında mezhep ve parti kavgasına tutuşmuşlar! Bu halka hiçbir şey yaramaz, ne monarşi, ne padişahlık, ne cumhuriyet ... bu millete yarasa yarasa anarşi yaraşır! Yada buzağıcıların safına dahil olup mazlumları ezmek... Zaten bugünlerde bunun için çabalamıyor muyuz? Selametle!!!
-
MÜŞRİK KİMDİR ?
Selam! Haniflik ve İslam ayrı ayrı kavramlar değildirler! İslam=teslim olmak demek! Yaratıcının varlığını aklederek ikna olup O'na teslim olmak demektir! Hanifilik ise birlemek demektir! Monoteizm yani tektanrıcılık demektir! Dolayısyle "Hanif müslümanlar" Tek Allah'a teslim olanlar demektir. Ne yazık ki 1200 seneden beri tek Allah'a kul olmak yerine insanlar başkalarını da aracı olarak kullanmışlardır! Örneğin mezhepçiler!!! Elçiyi ve O'nun soyundan olduğunu iddia eden yalancıları kullanmaktalar! Bunların savunduğu ve uygulamaya çalıştığı İslam "şeriat islamıdır". Bu dinde kuralları malesef insanlar belirler. Allah'ın hükümlerini yumuşutmaya çalışırlar! Allah'ın haramlarını çiğnemeleri için kendilerince geçerli bir nedenleri vardır. "FETVA"! Kendini Allah'a teslim etmeyenler başka insanlar tarafından güdülmeye mahkumdurlar! Allah'ın onayladığı tek inanç "Hanif müslüman" inancıdır! (4/125, Allah'ı seçtikten (teslim olduktan) sonra, artık Onun yanında başka hiçbir öğretiye inanmayacaksın. Kuran son ve korunan kitap olduğuna göre Allah'ı tanımada en yardımcı olacak rehber Kuran'dır! Şeriatçılara inat, Kuran'ı duvardan indiren ve indirten müminlere selam olsun!!! İslam akıl dinidir, taklit dini değildir! Ancak akledebilenler bu gerçeğin farkına varabilirler! Ve "BİR İNSAN YA HANİFTİR YADA MÜŞRİK!!!"
-
Zina Hükmü Nedir
Dostum bunlar zaten benim (Kuran'dan anladıklarıma göre yaptığım) yorumlarım ve (bu yazının da) soruna yanıt verebildiğini düşünüyorum! Dikkatle okumanı istirham ederim! Yada daha ayrıntılı bilgi edinmek için bkz. Kuran! Selametle!!!
-
Kabe ve Hacerü'l Esved
Selam dost! Kabe'yi Hz.İbrahim ve oğlu İsmail inşa etmiştir! Kabe bir işarettir, semboldür! Hz.İbrahim'e bağlılığı gösteren bir sembol! Allah'a teslim olan monoteistlerin fiziki açıdan bağlılıklarını gösterdiği, saygı ziyareti yaptığı bir işaret - buluşma noktasıdır! Kabeye tapınılmaz! Cennetten indiği varsıyalan o taşın asıl görevi kabe etrafındaki dönüşlerin akılda tutulabilmesi içindir! Ve "Şeytan taşlama" diye bir olay da yoktur! Boşluğa, "şeytanı taşlıyorum" mantığı ile taş atmanın mantıklı bir açıklaması da olamaz zaten! Kabeyi ziyaret etmek her İbraninin (müminin) görevidir! Sünniler bu ziyareti ticaret haline getirdiler! Bazı aymazların iddia ettiği gibi "Kabe ziyareti arapları zengin etmek için değil" İbrahim'e bağlılığı göstermek için yapılan saygı ziyaretidir! Dediğim gibi bu ziyareti ticarete dökenler de var! Ama bunun hesabı da sorulmayacak değil elbet! Kabe ziyaretinin belli bir günü yoktur! Senede birkaç güne sıkıştırılan bu ziyaret ile malesef onlarca saf müslüman birbirilerini eziyorlar! Hac ziyareti Kuran'da bahsedilen 4 aylar başlangıçlarında da yapılabilir! Burada önemli oraya hangi niyetle gittiğinizdir! Selametle!!! (Ayrıntılı bilgi için bkz.Kuran)
-
Bismillahirrahmanirrahim
Elçiye olağanüstü görev yükleyenler, ona Allah'tan daha üstün sevgiler besleyerek Allah'ın isminin yanına ismini uygun görenler ... velhasılkelam onu ilahlaştıran peygamperperestlerden, elçinin kendisi şikayetçi olacak! 25/30 Elçi de, "Rabbim, halkım Kuran'ı terketti," der. Bu yazıyı yazan kişiye (alıntılayan kişiye değil) derim ki, lütfen kendinize gelin! Başınıza-başımıza gelen bunca felaket, Allah'ı unutup, onun sevgisini kullarına yamadığımız için gelmektedir! Rab der "Allah'ı unuttunuz, bugün de siz unutuluyorsunuz!" Kendinize gelin! Uyanın! Allah size Kuran'dan ne anladığınızı soracak! Anladığınızı uygulayıp - uygulayamadığınız sorulacak! 43/44 Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız. Bence bu tür şirk yazılarını paylaşmadan önce iyice bi düşünün! Bedeli ağır olabilir! Sağduyulu beyinlere selam olsun!!!
-
Bismillahirrahmanirrahim
Sen Türk değilsin o zaman
-
Zina Hükmü Nedir
Bu, indirerek yasa olarak yayımladığımız bir sure olup öğüt alasınız diye içine apaçık ayetler yerleştirdik. (24/1) Zina kısa ve öz tabiriyle; "evlilik dışı girilen cinsel ilişkidir". Kuran´a göre bunun bir başlangıcı veya sınırı yoktur. Yani her kim, hangi inanışa sahip olursa olsun, evlilik sözleşmesi yapılmadan kurulan ilişkilere zina denir. Çağımızın bazı aydın görüşlü-görünüşlü gençleri(!), zina hükmüne girmemesi için değişik yöntemler keşfetmeye koyulmuşlardır. Örneğin, gebeliği önleyici araçlar kullanarak(!) ve kimileri de parasına güvenerek, kendi çapında Allah´ın kurallarını değiştirmeye çalışmaktadır. Yusuf Peygamber´in ahlakından habersiz olan bu toplumun, farkında olmadan yol açtığı olumsuzlukları görmezlikten gelemezsiniz. Sadece ülkemiz genelinde, hemen hemen her ilde, bir çocuk yuvası ve buralarda anası-babası belirsiz onlarca-binlerce çocuk bulunmaktadır. Sonuç; "tinerci-tecavüzcü-uyuşturucu vb. kurbanı gençlik". İnsanlık tarihi boyunca, onlarca kavim ve bunları uyaran peygamberler geçmiş olmasına rağmen, bazı peygamber-kavim ilişkilerinin özellikle anlatılması, neyi gösterir sizce? Kuran´ın bir ayetinde der ki; "Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? ...2/214" Diyebilir miyiz ki; "Yusuf ahlakına sahip olanlar ile olmayan Şeytan orduları birbirinden ayrılacak!" ve Allah, dünyada zinaya karışmayan mümin kullarına (cennet için) şu müjdeyi veriyor; "Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle eşlendirmişizdir. 52/20" ve "Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır.55/56" Allah, bir şeyin yapılmasını uygun görmüyorsa, bunun mutlaka geçerli bir sebebi vardır. Zinanın da öyle. Ölümcül hastalıklar(aids,frengi vb.)-şiddetli geçimsizlikler vs. zinanın başlıca sebep olduğu yıkımlardır. Geçmiş yıllarınızda bir şekilde zinaya karışmış olsanız dahi bunun sonucu, siz evlendikten sonra da çıkabiliyor (çocuklarınızdaki psikolojik, soyaçekim/gensel özellikleri vb.). ZİNAYI ÖNLEMEK Allah kitabında zina edenleri "halkın önüne çıkarıp yüz celde vurun!" der (24/2). Bu hükmü çağdaş cahiliyeciler, "Yobazlık-gericilik" olarak nitelendirilirler. Fakat her nedense kendi aile bağlarını koruyamazlar, evlatlarına sahip olamazlar. Adları çıkınca da "asacağım-keseceğim!" diye nara atmaya başlarlar. Sonuç "kan ve gözyaşı". Cahil ve zevke düşkün insan, "ne yapsam da Allah´ın hükümlerini yumuşatsam" gibisinden birtakım telkinlere kaptırır kendini. Daha küçük yaşlarda, kız ise erkeği-erkek ise kızları tavlama yöntemleri (!) keşfetmeye başlar. "Gençlikte çapkınlık mübahmış!". Boşuna yırtınmayın Şeytan elçileri, sizin ve insanlığın durumu ortada! Oysa bir caydırma yöntemi olan yüz celde, zina edenlere uygulanmış olsa, olumsuzluklar yaşanmaz ve herkes namus güvencesi altında, mutlu bir hayat sürdürür. ZİNANIN CEZASI Eğer eşinizin başka biriyle zina ettiğini duymuş iseniz, Allah iddia sahibinden dört şahit getirmesini ister. Bunun bilimsel bazı açıklamaları da olabilir. Yada ortada bir iftiranın dönüp-dönmediği diğer insanlar tarafından da anlaşılsın babında değerlendirilebilir (24/4). Her iki duruma göre, dört kat daha ince düşünmeli ve çabuk karar vermelisiniz! (24/6-9, 2/226). Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin. Tanıklık ederlerse, onları, ölünceye veya ALLAH onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun. Sizden zina işleyen çifti cezalandırın. Tevbe edip düzelirlerse onlardan vazgeçin. ALLAH yönelişleri kabul edendir, Rahim'dir. (4/15-16) Yorum: Ayette geçen "cezalandırın" ifadesinin açılımı Nisa suresi 2.ayette anlatılmaktadır. Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz celde vurunuz. ALLAH'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onlara olan acıma duygunuz ALLAH'ın yasasını uygulamakta size engel olmamalı. İnananlardan bir grup onların cezalandırılma işlemine tanık olsun. (24/2) Eğer siz zina ederken yakalamış olsanız, hiçbir şekilde onları öldüremezsiniz (25/68, 4/19). Böyle bir durumda meclise karşı nasıl savunma yapmanız gerektiğini de şu ayetler açıklamaktadır: Eşlerini suçlayıp kendilerinden başka tanıkları olmayan erkeklerden birinin tanıklığı, doğru konuştuğuna dair dört kez ALLAH'a yemin etmesiyle geçerli olabilir. Beşinci yeminde de, yalancı olduğu taktirde ALLAH'ın lanetinin kendisi üzerine olmasını diler. Dört kez ALLAH'a yemin ederek kocasının yalan söylediğine tanıklıkta bulunduğu taktirde kadın cezayı savar. Beşinci yeminde de, kocasının doğru olması halinde kendisinin ALLAH'ın gazabına uğramasını diler. (24/6-9) Çıkmaza gireceğinizi düşünüyorsanız Kuran´ın yöntemi; "güzellikle salıverirsiniz!" ama "affederseniz de, Allah affedicidir!". (bkz.65.sure, 2/226-233) Resmi dini Müslüman kabul edilen ülkeler dahil "yüz celde ile caydırma yöntemi", bildiğim kadarıyla dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmıyor. Dünyanın asıl sahibi Şeytan, kendisine sadık öğrenciler yetiştirmesini bilmiş!. (24/21) Yahudi uydurması olan "taşlama usulü" ise, Kuran´da yer almayan bir uygulamadır. Hem hiçbir şekilde insanın öldürülmesini istemeyen Allah, bu hükmü vermiş olamaz. Bu olsa olsa, kendisi zina ettiği halde, kendisi dışında kalanların bu işe bulaşmamasını sağlamak amacıyla(!), uydurduğu bir önlem(!) olabilir. EVLİLİK Kuran der ki; "Bekarlarınızı, erdemli kadın ve erkek hizmetçilerinizi evlendiriniz; eğer yoksul iseler, ALLAH onları kendi lütfundan zengin edecektir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.24/32" Eğer zinaya karışmaktan korkuluyorsa, ebeveynler, çocuklarını biran önce evlendirmelidir. Ayette geçtiği üzere eğer yoksul iseler, biraz daha sabretmeleri gerekir ki sabır, müminin bir vasfıdır. Evlilik bir sözleşmedir. Bir bağdır. Ahlaki değerlere sahip çıkmak ve bunu korumak için gereklidir. Allah bunu helal, zinayı haram kılmıştır. Öte yandan ebeveynler, daha evlenememiş olan çocuklarına, ahlaki eğitimi Kuran´daki şekli ile kendileri vermelidirler. Bu eğitime özen göstermeleri gereklidir. Yoksa, alınlarına vurulacak arsızlık/namussuzluk damgası söz konusu (-ki bu, hiçbir toplumda hoş karşılanan bir durum değildir). Müminler iftira atmaz. Bu büyük bir günahtır (24/23). Fakat bazı cahiller ki onlar, vaktiyle Hz. Meryem´e dahi iftirada bulundular (19/27-30), kendileri şu an kadınları sex kölesi olarak kullanmaktadırlar. Bu kişiler evlenseler dahi bu, pek uzun sürmüyor. Çocuk ise, pesimist/mütecaviz toplumların arasına giriveriyor. Çocuğunuza, (kendi kontrolünüz/bilginiz dahilinde bile olsa) cinsellik unsuru içeren filmler izlemesini şiddetle yasaklarsanız veya kendiniz (Kuran ahlakına dayalı) cinsellik eğitimi vermezseniz, ilk eline geçen harçlıkla randevuevine/geneleve gider! Zina fiilini yapmak - bakmaktan daha kötüdür. Hem izleyip - hem o fiili yapıyorsa zaten bu kişi mümin değildir! Kontrolü elinize alın ve sınırı aşmamasını öğütleyin! "Ağaç yaşken eğilir" sözünü hatırlayıp çocuklarınıza, ufak yaşlarında "Hz.Yusuf ve Hz.Meryem'in" karakterlerini aşılayın ve kendisine zinanın yasak olduğunu ısrarla anlatın, inanmıyorsa da zorlamayın! Allah, ona hakettiği bir yaşayış tarzı sunacaktır. Çocuklarınızın (görsel/eğitsel yollarla) cinsel bilgi edinimlerini engeller ve bu şekilde evlendirirseniz, hem kızda - hem erkekte kalıcı rahatsızlıklar/arızalıklar meydana gelebilir. İşin bu yönü doktorlarla ilgili olduğu için fazla detaya girmeyeceğim! Evlenebileceğiniz kişiler hakkında ise Kuran, açıklayıcı bilgiler verir. Mezhepçi öğretilere kurban gitmeyin! (bkz. 4/22-25 ve 24/23) Yabancılarla evlilik durumu ise; "Ey inananlar, inanan göçmen kadınlar size sığındığında onları sorgulayın. ALLAH onların inançlarını çok iyi bilir. İnançlı olduklarını anlarsanız, onları kafirlere geri göndermeyin. Ne bunlar o inkarcılara helaldir, ne de onlar bunlara helaldir. İnkarcıların harcadığı mehirlerini onlara geri verin. Mehirlerini ödediğiniz taktirde bunlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur. İnkarcı kadınları sorumluluğunuzda tutmayın. Onlara harcadığınız mehirlerinizi isteyebilirsiniz, onlar da verdikleri mehirlerini isteyebilirler. Bu, ALLAH´ın hükmüdür. O, aranızda yargıda bulunur. ALLAH Bilendir, Bilgedir. 60/10" FLÖRT - NİŞAN Çocuklarınıza Kuran ahlakını aşılayabildiğinizi düşünüyorsanız, karşı cinsle arkadaşlık kurmalarını yasaklamayın! Evlenecek bireylerin (aile kontrolünde) birbirilerini iyi tanımaları gereklidir. Bazı yörelerde uygulanan görücü usulü ile evlenen bireyler, ancak zamanla birbirilerini tanıyabiliyorlar. Fikren aynı şeylere inanmadıkları/savunmadıkları ortaya çıktıktan sonra şiddetli geçimsizlikler/sen - ben kavgası başlıyor. Evlilik, karşılıklı anlayış ve sadakata dayalı olmalıdır. Nitekim resmi nikah yapanlar bu şekilde söz veriyorlar. Ebeveynlerin gözetimi altında/bilgisi dahilinde olmayan flörtlerin "kötü sonla" sonuçlanacağı malumdur. Bu yüzden çocuklarınızı evlendirinceye kadar gözetmeli/bilgilendirmelisiniz ve baskı altında tutmamalısınız! Eğer baskı altında tutarsanız, çocuğunuzun çok kısa bir süre içinde "kötü arkadaşlar edindiğine - sigara içmeye başladığına - alkol/uyuşturucu kullanmaya başladığına - kumar vb. oynadığına ve fuhuş sektörüne girdiğine" şahit olursunuz! Çocuğunuza iyiyi/güzeli öğretmelisiniz! Ama önce kendiniz doğruyu öğrenmelisiniz! Nişan: Geçici sözleşmedir. Evlilik gibi resmiyet taşımaz. Bu yüzden nişanlı olan kişiler, kendilerini evlenmiş gibi görmemelidirler. Bana sorarsanız 3-6 ay kadar nişanlı kalınabilir. Tarafların birbirilerini iyi tanıyabilmeleri için yeterli bir zaman. İMAM NİKAHI - DEVLET NİKAHI Evlilik bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyi halkın önünde imzalarsınız. Evlilik, hem hukuki kurallara hem de dini kurallara uygun bir biçimde yaptırılmalıdır. Her ikisinin de çoğunluk önünde yapılması gerekmektedir. Sevgililer ve sadece imam arasında yada sadece nikah memuru arasında yapılan nikahlar (kısmen) geçersiz sayılırlar. Bilindiği gibi zinanın cezası halk önünde uygulanacak olan yüz celdedir. Niçin halk önünde? Eğer öyle olmasaydı sapık/iftiracıların ekmeğine yağ sürülmüş olurdu! İmam nikahı ve devlet nikahı ikisi birden ve halkın huzurunda yapılmalıdır. Bu şekilde ileride, size atılan iftiraları batıl kılmış olursunuz! Sadece imam nikahının veya sadece devlet nikahının halk önünde yapılması, nikahın geçerli olduğu anlamına gelmez. Nitekim halk önünde yapılan imam nikahı ile 5-10 kadınla birlikte olanlar bulunmaktadır. Oysa Kuran'da önerilen evliliğin tekeşlilik olduğunu daha sonra göreceksiniz! İki sevgilinin, bir imama yada nikah memuruna giderek evlenmeleri de geçersiz sayılmaktadır! SINIRI AŞANLAR Allah, kendi saltanatı altındakilere hep iyiyi-güzeli öğretmektedir. Şeytan ise bunun tam tersini telkin eder. Öyle ki insan artık kendi hemcinsleri ile zina etmeye başlar (geçmişte olduğu gibi). Hangi inanışa sahip olursanız olun, kendi cinslerinizle ilişkiye girmeniz affedilemez! Bütün ilahi kitaplarda bu mesaj vardır. Onların başlarına neler geldiği de bu kitaplarda kayıtlıdır. Ayrıca bunların canlı tanık-kanıtları da yeryüzünde-gözlerinizin önünde durmaktadır. Benim bir teorim var: "Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? ...2/214 " ayeti gereğince, geçmişte bu tür ters-sapkın ilişkilere girmiş kavimlerin hortlayacağını-çoğalacağını ve akabinde Allah´ın boşuna yaratmadığı volkanik dağların, hepsinin, aynı anda faliyete geçip "suçlu günahkarların başına ateş yağdıracağını" tahmin ediyorum (51/32-34). Ama bu tezime katılırsınız yada katılmazsınız, o sizin bileceğiniz bir iş!. GÖZ ZİNASI (!) Bu kavram da sapıklardan nasibini almış/çarpıtılmıştır. Ayetteki "gözlerini sakınsınlar" dan maksat (kadınlar için) "tahrik edici bakmasınlar" -ki böylece zinaya sebebiyet vermesinler demektir. Her nedense şeriatçılar "yüze bakmasınlar - gözler ve eller dışında heryeri namahremdir" diye çevirerek kadınlarını zorla çuvala sokmaya çalışmışlardır. İnanan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH'a yöneliniz ki başarılı olasınız. 24/31 Ayette geçen ifade şu şekildedir, kadınlar "gözlerini sakınsınlar - iffetlerini korusunlar - alımlı yerlerini göstermesinler". Bilindiği gibi kadınlar erkeklerden daha arzuludur (12/24). Kadınların kırıtarak yürümeleri, açılıp saçılmaları ve erkekleri cezbedici biçimde bakmaları, kendilerini zinaya götüren nedenlerdendir. Oysa fazla açılıp saçılmayan, vakarlı/iffetli davranan ve gözlerini sakınan hanımlar hakkında, ahlaksız iddialarda bulunamayız. Fakat arsızlar, iffetli bir yaşayış tarzı benimseyen hanımlarımıza, kafirlerin Meryem'e yaptığı gibi çirkin iftiralar atmaktan geri durmazlar! Ama bilmezler ki Allah, bu iftiracıları/iftirayı sevmez. Moda uğruna çıplaklığı ilke edinen kadınların evliliklerinin yürümediği ve güvenilir bir aile bağı kuramadıkları da bir gerçek! Meşru olan evlilik sözleşmesini hiçe sayıp metres eşler edinerek ilişkiye girenlerin, zina etmiş sayılacağı da bir gerçek. Tek eşle evliliği öngören Kuran, iki veya daha fazla eşle evlenmek zorunda kalan bireyler için şu hükmü benimser: Ne kadar isteseniz de eşlerinize adaletle davranmak elinizde değildir. Dolayısıyla diğerlerini dışlayarak ve onları kocası hem var hem de yokmuş gibi bir durumda bırakarak (içlerinden sadece) birine yönelmeyin. Ancak her şeyi yoluna koyar ve O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. (4:129) Cinsel hayata gerekli/yeterli ölçüler getiren İslam'ı, kişisel hükümleriyle dejenere eden mezhepliler, böyle bir hassas konuda yeterli eğitimi çocuklarına verememektedirler. Fiili zinayı - göz zinası(!)ndan daha büyük bir günah olarak öğreten mezhep mukallitleri, her nedense kendileri fiili zina etmekten geri kalmıyorlar. Yeter ki ellerine bir fırsat geçsin! ZİNA HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER Gebeliği önleyici etmenler (evlilik dışı ise) zinaya sebep olmaz Keyfi üç-beş eşle evlilik zina sayılmaz Gençlikte çapkınlık mübahtır Zina edenler taşla öldürülmelidir Çocukların/gençlerin yaptığı zina sayılmaz Parasıyla kurulan cinsel ilişki mübahtır Çıplaklık zina sayılmaz (ama filmlerdeki hariç ki, gerçeği yansıtmıyor ve fiili bir ilişkiye girilmiyor) El-ele tutuşmak, öpmek vb. zina sayılır. Nişanlı iken ilişkiye girmek yasak değildir. Mastürbasyon haramdır. SONUÇ Evlilik ve cinsel yaşam konularında, Kuran hükümleri dışında kişisel hükümlere dalıp gidenler, cinsel hayatın olumsuzlukları karşısında bir çözüm bulamamaktadırlar. Yeterli bir bilgiye sahip olmamaları, onları fuhşa götürmeye veya bunalıma girerek intihar etmelerine neden olmaktadır. Baskı altında tutulan ve (Kuran'daki) hiç bir ahlaki hükümlerden kendisine bahsedilmeyen çocukların, ilerde "fahişe veya zampara" olmamalarını bekleyemezsiniz! Çocuklarınıza "Meryem ve Yusuf" ahlakını yerleştirmelisiniz! Yoksa sonucu, sizin için bir sürpriz olmamalı! İnananların arasından hayasızlığın yaygınlaşmasını arzulayanlar, dünya ve ahirette acı verici bir cezayı hakketmişlerdir. ALLAH bilir, siz bilmezsiniz. (24/19)
-
Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası (2)
Selam dost! Forumda karakter kısıtlaması olduğu için yazıyı bölmek zorunda kaldım! 1.bölümü de okumuş muydun? Sanırım soruna cevap, yazıyı bütünüyle inceledeğinde var! Yada daha ayrıntılı bilgi edinmek istersen sitemi ziyaret edebilirsin! Selametle!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Selam! Açık ve net cevap vermemişsin! Şimdi dediğin ayete bakalım ne diyor? "10/62 ALLAH'ın dostları için ne bir korku vardır, ne de üzülürler." Allah'ın dostları diyor! Peki kimlermiş bu Allah'ın dostları? 41/30 "Rabbimiz ALLAH'tır," dedikten sonra doğru yolu izleyenlerin üzerine melekler iner:"Korkmayın, üzülmeyin ve davetli olduğunuz cennetle sevinin." 41/31 "Dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınız biziz. Orada canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır." Rabbimiz Allah'tır diyenler yani teslim olanlar! İslam olanlar! Hz.İbrahim gibi şirksiz teslim olanlar! Diğer bir değişle "Hanif müslümanlar"mış Allah'ın dostları! Ben de bir "hanif müslüman" olduğuma göre Allah benim de dostum! Ne dersin? Yanlış bir varsayım mı olur bu? Çünkü ben de zalimleri sevmiyorum ve onlara sempati beslemiyorum, aynen şu ayette denildiği gibi: 11/113 Zalimlere sakın sempati duymayın, onları desteklemeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin ALLAH'tan başka dostlarınız yoktur, sonra size yardım da edilmez. Şimdi o halde Allah'ın dostları senin benim gibi sıradan insanlar! Ama diğerlerinden farklı olarak "SAMİMİ İNANAN MÜMİNLERDEN OLMALARIDIR". 5/55 Gerçek dostlarınız, ALLAH, elçisi ve namazı gözetip alçak gönüllü olarak zekatı veren müminlerdir. Demek oluyor ki bana dost olarak Allah yeter ve Allah'a gönül veren samimi müminler! -Ki onlar aynı zamanda din kardeşlerimdir! (49/10) "Şeytan evliyalarına bağlı olmalıyız"ı kastediyorsan dostum yanlış yoldasın! Selametle!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Selam! Valla hidayet dost, söylediklerin Kuran ile özdeşleştirilebilir lakin kullandığın (aradaki) ifadeler bana pek yabancı gelmiyor gibi! İskender kebabıyla bir alakan yok değil mi? Dini Allah'a has kılarak, katıksız Allah'a yönelenlerdensin yani değil mi?
-
Peygamberimizin vasiyeti.. !
1_ 16000 kişi ortalama 50 yaşında ölmüş olsun! Bu 16000 kişiden herbiri ömrü boyunca birkez bile İslam ile tanışmadan nasıl ölebilir? 50 yıl boyunca İslam'dan bihaber olan 16000 kişi!!! Bu mümkün değil! Bu dünyada yaşayacak ve İslam'dan zerre miktarı haberi olmayacak öyle mi??? 2_ Neden belli bir ümmete sesleniş var? Kuran evrensel değil mi? Neden "ey insanlar" denmiyor da "ey ümmetim" deniyor? Elçi hayatı boyunca insanları Kuran'a-Allah'a çağırdı, şimdi hortlamış da kendine mi çağırıyor? 3_ Neden İsa iniyor? Hz.Muhammed ne güne duruyor? Hz.Muhammed'in inmesi daha efdal bence! Yoksa vaktiyle İsa'yı çarmıha germek isteyenler haya etmeye başladı da, "gelse de bi özür dilesek" telaşına mı girdiler? Bu, o günahkarların bir uydurması olmasın sakın? 4_ Bir insanın kaç tane efendisi olur? Diyelim ki elçiyi efendi kabul edenler, asıl efendinin Allah olduğu gerçeği ile yüzleştiklerinde nasıl bir tepki verecekler? 5_ Elçi ortaya konularak böyle bir yemin verilen halusunasyon olayı ile, ilgili kişi sevaba mı girmiştir? Yoksa apaçık bir iftira mı yüklenmiştir? İnsanların duygularını okşayıcı bu tür mesajlarla İslam'a hizmet edilmez! Aksine zarar verilir! Senelerce "Allah yazılı petek" resimlerini internette dolaştıranlar, "bu işin insan yönlendirmesi ile yapılabileceğini" öğrendikleri zaman, fatura direkt inananlara kesilmekteydi! Böyle ciddi konuları başkaları ile paylaşmadan önce lütfen olabilirliğini Kuran'a götürün! Aksi taktirde dinsiz Allah düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeye ve onlara malzeme çıkartmaya devam edeceksinizdir! Selametle!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Selam! Neden kıvırtayım 90 derece yahu? Konu sapmaya gidecek diye kısa kısa geçiştiriyorum sadece! Evet dediğin gibi insanların ilahı 1'dir/aynıdır! Fakat O'na ulaşılış yolları binlercedir! Şimdi sen, kendi dininin Allah'a en iyi ulaştırdığını düşünürsün! Ben de kendi dinimin Allah'a en iyi şekilde ulaştırdığını düşünürüm! Aynı şekilde Yahudiler, Hristiyanlar, Sabiiler ...de böyle düşünür! Ama Allah diyor ki 3.surenin 68.ayetinde "İbrahim'e en yakın olanlar, İbrahim'e tabi olanlardır"! Şimdi neden böyle olduğunu sana açıklamak isterdim ama, baya zaman alır! Benim şamanizm hakkında biraz bilgim var hamdolsun! Aynı şekilde diğer dinlerle de! Fakat dediğim gibi binlerce dinden bir tanesi onay almış bulunmakta anlıyor musun (bkz.altta)? Ha sen buna iman edebilirsin etmezsin o da senin bileceğin bir iş! Selametle!!! 4/125 ALLAH'a teslim olarak iyilik yapan ve İbrahim'in tektanrıcı dinine uyandan daha güzel bir dine kim sahip olabilir? ALLAH İbrahimi arkadaş edindi.
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Dostum sana şu kadarını söyleyeyim, ben globalistim! Kavmiyetçilik gütmüyorum! Ama inanç yönünden İbrahim'in milletindenim! Senden basitçe dininin inceliklerini burada değinmeni istedim! Özetlemek zorunda da değilsin! Senin anlıyacağın bir polemiğe girmek istemiyorum! Yukarıdaki yazımı tam olarak okumuşsan benim kimliğimi çözmüşsündür umarım! Birbirimize verebileceğimiz şeyler olmalı atışma dışında değil mi? Selametle!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Selam! Valla dost, senin işin Allah'a kalmış, ben ne desem boş! Ama merak etmiyor da değilim senin dinin inceliklerini, (burada) kısaca bahsetmeye ne dersin? Selametle!!!
-
HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNDEN BAŞKA DİN YOKTUR !
Günümüz İslam dünyasında (!) farklı mezheplere ayrılmış olan müslümanlara (!) şu soruya (ayete) verecekleri cevap merak konusu ! Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH´ın ayetleridir. ALLAH´tan ve ayetlerinden başka hangi hadise (söze) inanıyorlar? (45/6) Kuran´ daki İslam´ ı tanımayanlar adına, bu sorunun cevabını bizler verelim ... Sünnilik - Alevilik - Bektaşilik - Aczmendilik - Nurculuk - Süleymancılık - Hanefilik - Malikilik - Şafilik - Şiilik - Mevlevilik - Nakşibendilik ... Kısacası, " Müslümanlık " dışında kalan tüm akımlar veya inanışlar (?) İşte tüm bu akım veya inanç sistemi izleyicileri, Allah´ ın ayetleri (sözleri) dışında, bu akımlardan çıkan fikir ve bu akımları ortaya çıkaran beşerlerin, sözlerine uymaktadırlar. Şeyhler - Evliyalar - Alimler - Dervişler - Hacılar - Hocalar - Vaizler - İmamlar - Papazlar - Rahipler - Hahamlar ... Kısacası, " Müslümanlar " dışında verilen her türlü kimlikler bunlara örnektir. Ve bu izleyiciler, Allah´ ın ayetlerini dinlemeyip, inadına bölünmekte ve bu politikalarını halen devam ettirmektedirler. (3:103 - 105) Oysa Allah, inanç ve fikir bakımından, birbirimizle kardeş olmamızı istemiştir. (49:10) Fikir ayrılığı bir toplumda bol ise, o toplumda huzur eksiktir. Bir toplumda, kökleşmiş ve herkes tarafından benimsenmiş bir inanç sistemi yoksa, o toplum yok olmaya mahkumdur. Kardeşlik duygusunu (vicdanen) içine sindirememiş olanlar, sonsuza dek birbirilerine düşman kalırlar. İslam, toplumların, kardeşlik içinde olmasını istemekle aradaki düşmanlık bağlarını da koparmıştır aynı zamanda. Ancak bu söylenenler, mesajın tam anlaşılabildiği ve uygulanabildiği toplumlarda geçerlidir. Mesajı anlamamakta direnen bağnazların önder olduğu bir toplumda, iç çatışmalar bitmek - tükenmek bilmez. Kitabı okumayan ve Allah´ ın ayetlerine uzak olan zihniyetler, kendilerine önder (imam) ettikleri kimlikler ile gömülecekler ve yine onlarla çağrılacaklar. (17:71) Bu önderler, atalarından kalma ve Allah´ ın ayetlerine uzak olan fikir veya akım öğretilerini, halka empoze etmeye çalışıyorlar ise, vah hallerine onların ve onlara uyanların ! (2:170 - 171) Bunlar, " Hanif " olan, Hz. İbrahim´ in örnek hayatını incelememişler midir ? İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan; tektanrıcı (hanif) bir müslümandı. Hiç bir zaman ortak koşanlardan olmadı. (3/67) Peki, Hz. İbrahim´ in, Allah´ ı birleyen tektanrıcı (hanif) müslüman (teslim olan) oluşunu anlayamayan, putperestçiler (!) bu durumda Allah´ a şirk (ortak) koşmuş - mu sayılıyor ? Yani, Sünniler - Aleviler - Şafiler - Malikiler ... Allah´ ı birlemediler de, O´ na beşerleri (insanları) ortak mı koştular? Ayete göre, evet ve malesef bu, günümüzde de gözardı edilemeyecek bir gerçek haline geldi. (10:105-106) Bazı cahiller, yukarıda saydığımız kimliklere bürünen ve birazcık din bilgisine sahip olan müşriklerin (ortak koşanların) öğretilerine kurban gittiler, mesajı unuttular. Oysa Allah´ ın huzurunda, bu cahilliklerinin hesabını verecekler. (43:44) Allah´ ın mesajını algılayabilenler arasında Hz. İbrahim de vardı. Biz daha önce de İbrahim´e anlama ve kavrama yeteneğini bağışlamıştık. Biz onu çok iyi biliyorduk. (21/51) Ve İbrahim´ in aynı zamanda (kabul edilen) bir duası da vardı. "Rabbimiz, onların arasından, ayetlerini onlara okuyacak, onlara kitabı ve bilgeliği öğretecek ve onları temizleyecek bir elçi gönder. Sen Yücesin, Bilgesin." (2/129) Kendisine Allah´ ı dost edinen (4:125) ve sadece Allah´ a yalvaran (kulluk eden) (16:120) Hz. İbrahim´ in duası kabul oldu. Allah O´ nun soyundan olan Hz. Muhammed´ i, kitabı ve bilgeliği öğretecek ve onları temizleyecek bir elçi olarak gönderdi. Ve Allah, Hz. Muhammed´ e, şunu tavsiye etti. Nitekim, İbrahim´in dinini bir monoteist olarak izlemen için sana vahyettik; o asla putperestlerden olmadı. (16/123) Hz. Muhammed´ de, bu mesajı anladı ve ... "Rabbim beni dosdoğru olan yola iletmiş bulunuyor: monoteist olan İbrahim´in mükemmel dinine... O, ortak koşanlardan olmadı." dedi. (6/161) Oysa bugünün kavmiyetçi (ayrılıkçı) zihniyeti, bu mesajı anlamadı ve dinlerini parçaladılar. Kendilerine bilgi ulaştıktan sonra sırf aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Belli bir zaman için Rabbinin verilmiş bir söz olmasaydı onların arasında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba mirasçı olanlar da ondan kuşku ve şüphe içindedirler. (42/14) Unutulmamalıdır ki insanı, Allah yaratmıştır. (19:67) Öyleyse insanı en iyi tanıyan Allah, insana bilmediklerini öğretti/öğretecektir. (96:5) Acele etmeyiniz. (21:37) Kendinize Kuran´ ı rehber edinir ve Hz. İbrahim´ in ve Hz. Muhammmed´ in ve diğer Peygamberlerin duyurduğu inanç sistemi olan " hanifliği " ve bu Peygamberlerin tebliğ ettiği din olan " İslam´ ı " benimser ve bunda samimi olursanız üstün gelecek olan sizsiniz. (3:139) Yok, hala, " hanif - muslim " değilseniz, söylenecek sözümüz kalmamıştır. Yahudiler: "Hristiyanların bir temeli yok," derken, Hristiyanlar da: "Yahudilerin bir temeli yok," dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Cahiller de tıpkı onlar gibi konuşur. Diriliş günü ALLAH ayrılığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecektir. (2/113)
-
Miraç Gerçeği (?)
Miraç: (sözlükte) göğe çıkmak, yükselmek demektir. Isra: Gece yürüyüşü, gönderme anlamlarına geliyor. 17/1 Bazı ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu geceleyin (Mekke'deki) Kutsal Mescitten, çevresini kutlu kıldığı en uzak mescide (secde yerine) alıp götüren çok Yücedir. O kuşkusuz İşitendir, Görendir. Hz.Muhammed için yakıştırılan Miraç olayının tarifini yukarıdaki ayet yapmaktadır! Elçi bir gece, Rabbin ayetlerinin kendisine gösterilmesi için ve/veya tanıklık yapabilmesi için, Kutsal Mescit'ten başka bir mekana aktarılmıştır/götürülmüştür. Kafaları karıştıran şey, aktarılma olayı bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleşmiştir? Bu konuda iki önemli teori yürütelim! İlki, _ Aktarılma beden+ruh ile gerçekleşmiştir! Sünnilerin (peygamberperestlerin) büyük bir çoğunluğu bu teze inanır. Hatta bunu kuvvetlendirmek için Yahudi efsanelerinden bile yararlanırlar. Onlara göre Hz.Muhammed'e bu gecede, (güya) kanatlı bir at (burak) gelerek, O'nu 7 kat göğe çıkartmış, her katta peygamberleri ve kavimlerini görmüş, bu her kattaki elçilerden bir icazet almış ve en son katta da Allah ile birebir yapılan namaz pazarlığında 50 vakit namaz, 5 vakte indirilmiştir. Yani Peygamber, sırf 50 vakit namazı 5'e düşürtmek için göğe yükselmiştir(?). Oysa Kuran'daki (yukarıdaki) ayete baktığınızda, anlatılan bu safsatalarla ilgili hiç bir bilgiye rastlamamaktayız! Kuran'da sözü edilen aktarılmanın beden+ruh ile gerçekleşmiş olması elbette mümkündür. Belki de Hz.Muhammed'e (aktarıldığı yerde) gösterilmesi gereken bazı ayetlerin, bulunduğu yerde gösterilme ihtimalinin olmadığını anlamalıyız! Bilmemiz gereken Hz.Muhammed, bir atın sırtında Allah ile namaz pazarlığı yapmamıştır! Peki Hz.Muhammed Allah'ı gördü mü? Kuran'a baktığımızda bunun, bu dünyada gerçekleşmesinin muhtemel olmadığını görüyoruz! Lakin Hz.Musa, böyle bir dilekte bulunmuştu. Fakat Musa, Allah ile (perde arkasından) konuşmuş olmasına rağmen O'nu görememişti! 7/143 Musa, belirlenen vakitte bize gelince ve Rabbi kendisiyle konuşunca, "Rabbim, bana görün, sana bakayım," dedi. "Beni göremezsin. Ancak şu dağa bak; yerinde durursa o zaman beni göreceksin," dedi. Rabbi, dağa görününce onu paramparça etti ve bunun üzerine Musa kendinden geçti. Ayılınca, "Sen yücesin, sana yöneliyorum. Ben (buna) inananların en önde olanıyım," dedi. Bu durum bize bir gerçeği anlatmaktadır. Allah'ın saltanatı/arşı bu dünya boyutu dışındadır. Bundan dolayı biz O'nu göremiyoruz! Fakat Allah bizi görüyor. Görememize neden olan bir engelden/perdeden bahsedilir! Bu engel boyutlar arası geliş-gidişi sağlayan bir kapı olabilir (23/100). Lakin melekler bu geçitlerden Kadir Gecesi Dünyaya inerler ve yine bu geçitlerden Allah'a geri dönerler! (70/3, 97/4) Dönüş süreleri bizim saydığımız zamanla 50.000 yıla denk bir süreçtir (70/4). Yani buna 50.000 yıllık bir mesafe de diyebiliriz! Melekler 1 günde bu yolu katedebilirler. Çünkü Allah katında zaman dilimi/kavramı 1 güne eşittir. Yani Allah katında dün ve yarın yoktur. Sadece bugün vardır! Ve bu gün sonsuzdur! Bu tezi (kısmen) destekleyen ayetler şunlardır; 20/102-104 Boruya üfürüldüğü gün, suçluları o gün mavi (kederden yüzleri morarmış) olarak toplarız. Aralarında gizli gizli konuşurlar, "Siz (dünyada) sadece on kaldınız." Onların ne konuştuğunu iyi biliriz. En doğru görüşlüleri, "Siz sadece bir gün kaldınız," diyordu. 23/112-114 Dedi ki, "Yeryüzünde kaç sene kaldınız?", "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayanlara sor," dediler. Dedi ki, "Siz gerçekten çok kısa bir süre kaldınız, keşke bilseydiniz." Allah katında/arşında zaman böyle! Fakat Allah, dünyada vuku bulan bir örnek/hadiseye müdahalesi için, bu kez tam tersini söylüyor. Yani bizim saydığımız gün hesabı devreye giriyor! 2/259 Yahut şu kimse gibisi de (dikkatini çekmedi mi?)... Altı üstüne gelmiş yıkıntı bir kasabaya uğrar ve "ALLAH bunu ölümünden sonra nasıl diriltebilir," der. Bunun üzerine ALLAH onu yüz sene ölü bıraktıktan sonra diriltti. "Burada ne kadar kaldın," dedi. "Bir gün yahut günün bir parçası kadar kaldım," dedi. "Hayır, sen yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak hala bozulmamış. Eşeğine de bak. Seni halk için bir delil yaptık. Kemiklere dikkat et, onları nasıl üstüste koyuyor, sonra onlara nasıl da et giydiriyoruz." Durum kendisine aydınlanınca, "Artık ALLAH'ın her şeye gücü yettiğini biliyorum," dedi. Bundan da anlıyoruz ki Allah'ın sistemi ile güneş sistemi arasındaki zaman kavramları farklıdır. Allah katında (aslında) zaman kavramı diye birşey yoktur! Bunun için Cennet'lerden hep sonsuz diye bahsedilir! Konuyu dağıtmayalım! Hz.Muhammed o gece, bu geçitlerden "Melek ve/veya Kutsal ruh" yardımı ile Allah'a götürülmüş olabilir miydi? Bunu (kısmen) destekleyen şu ayetlere bir bakalım! 53/6-18 Üstün otoritenin sahibi göründü, En yüksek ufukta. Sonra inip yaklaştı. Mesafe iki yay kadar veya daha yakın oldu. Ve sonra kuluna ne bildirilecekse onu vahyetti. Gördüğünü gönlü yalanlamadı. Onun gördüğü hakkında kendisiyle tartışıyor musunuz? Onu bir kez daha görmüştü. En son noktada. Ki yanında barınılacak cennet vardır. Tüm bölge olağanüstü biçimde kuşatılmıştı. Göz şaşmadı, sınırı da aşmadı. Rabbinin büyük ayetlerini gördü. Sünniler bu ayetlere bakarak, Hz.Muhammed'in Allah ile (birebir - bu dünyada (?)) görüştüğünü savunurlar ve Miraç Gecesi/Kandili(!) inançlarının destekçisi/savunucusu olduğunu öne sürerler! Halbuki Allah'ın (haşa) yeryüzü insanı arasına inmesi olacak iş değildir. Bu inanç Tevrat kaynaklıdır! Çık.24: 9-12 Sonra Musa, Harun, Nadav, Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi dağa çıkarak İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. Tanrı'nın ayakları altında laciverttaşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu. Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi. Tanrı'yı gördüler, sonra yiyip içtiler. RAB Musa'ya, «Dağa, yanıma gel» dedi, «Burada bekle, halkın öğrenmesi için üzerine yasalarla buyrukları yazdığım taş levhaları sana vereceğim.» Musa ile ilgili ve Kuran'daki diğer muhtelif ayetlere baktığımızda, Allah'ın bu dünyada göze görünemeyeceğini öğrenmekteyiz (Ayrıca bkz. 6/103). Öyleyse Hz.Muhammed'in gördüğü ne idi? Gerçekten Kutsal Ruh ve/veya Cebrail O'nu boyut kapısından geçirip Allah'a mı götürdü? Acaba o boyutta Allah'ı görebilmesi mümkün müydü? Yukarıda alıntıladığımız 53/6 ayetinden iki önceki ayetlere baktığımızda, Hz.Muhammed'e bir varlığın Kuran'ı öğrettiğinden ve vahyi bildirdiğinden bahseder. Yani Kutsal Ruh ve/veya Cebrail, Hz.Muhammed'e gelerek Rabbin Cennet'ini ve büyük ayetlerini O'na göstermiş olabilir miydi? Halusunasyon gibi birşey! Isra Suresi 1.ayette sözü geçen o vahiyler/işaretler, bu sırada Hz.Muhammed'e gösterilmiş olan ayetler/işaretler olabilir mi? (En doğrusunu Allah bilir) _ Aktarılma sadece Ruh ile gerçekleştirilmiştir! Ruh/nefis/öz dediğimiz şey, insanın canlılığını sağlayan, Allah'ın verdiği bir lütuftur. Bu ruh, bedeni geçici sürece terkederse bayılırsınız. Ayrıca uykunuzda iken de bu ruh kısmen bedeninizi terketmiş sayılır. Vefat ettikten sonra da bu ruh bedeninizden tamamen ayrılır ve bu dünyaya tekrar geri dönme olasılığı yoktur. Bu gerçek, hakkında ölüm kararı verilmiş olanlar için ertelenemez/örtülemez (39/42). Kredisi bitmemiş bir insanı elektroşok ve hayat öpücüğü vb. yöntemlerle geri getirebilirsiniz! Zaten bu esnada ruh bedeni tamamen terketmemiştir. Öldükten 3 gün sonra karşımıza dikilen birinden söz edeni ise duymadık daha! Konuya dönecek olursak, Hz.Muhammed'in bazı önemli gerçeklere rüyasında tanık olduğu söylenebilir. Örneğin bir ayette, savaş ile ilgili kendisine göstertilen bir rüyadan, Kuran şu şekilde bahseder, 8/43 ALLAH onları rüyanda sana az gösteriyordu. Onları sana çok gösterseydi, dağılacak ve o konuda çekişip duracaktınız. Fakat ALLAH (sizi) kurtardı. O, göğüslerin özünü bilendir. Ve ne ilginçtir ki rüyada gördüğü bu sahne, gerçek yaşamında da gördüğü/olduğu şekliyle sirayet etmişti. Fakat aslında o düşmanlar gerçekten sayıca çoktu! Ama Hz.Muhammed'in rüyasında gördüğü sayı kadar görünüyorlardı! Bu, hakikaten (düşündüğünüzde) ilginç bir olay! 8/44 Zamanı gelip kendileriyle karşılaştığınızda sizin gözlerinizde onları az gösteriyor, onların da gözlerinde sizi az gösteriyordu ki ALLAH önceden planlanmış işi gerçekleştirsin. İşler, sonunda ALLAH'a döner. Belki de Hz.Muhammed rüyasında (iken ruhu), geçitlerden "Melek ve/veya Kutsal ruh" yardımı ile Allah'a götürülüp (O'nun arşında), yukarıda (Isra ve Necm surelerinde) sözü edilen ayet ve işaretler, o gecede göstertilmiştir! (Elbette en doğrusunu Allah bilir) Sonuç Hz.Muhammed'in efsanevi bir ata binip göğün katlarını dolaşıp, buralarda diğer elçilerden icazet alıp, yedinci gökte Allah ile namaz pazarlığına giriştiğine ve Allah'ı yakınen gördüğüne inanmamız ve bunu Miraç Mucizesi diye gelecek nesillere aktarmamız, Hz.Muhammed'e attığımız iftiradan başka birşey değildir! Düpedüz O'nunla dalga geçmektir! Bu hikaye bu şekliyle, Yahudi kaynaklarından İslam'a aktarılmıştır ve her nedense Sünniler tarafından, din olarak kabul edilmiştir! Hz.Muhammed'in tek mucizesinin Kuran olduğuna inananlar, bu masallara da (mucize diye) inanmaktadırlar! Her iddiaları ile zaten çelişkide olan bu mezheplileri yadırgadığımız tutum, bunları dindenmiş gibi kabul etmeleridir! Çocukken zaten yeterli miktarda masal dinliyoruz, bari bunları yetişkinlere de anlatmasalar !!! 17/60 Rabbinin insanları kuşatmış olduğunu sana bildirmiştik. Fakat sana gösterdiğimiz görüntü ile ve Kuran'da lanetlenen ağaçla sadece insanları denedik. Biz onları uyarırız, ancak bu, onların azgınlığına büyük bir katkıda bulunmaktan başka sonuç vermiyor.
-
Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası (2)
_ Herkes yapıp-ettiğinin karşılığını tastamam görmektedir, 45/22 ALLAH gökleri ve yeri belli bir amaç için yarattı ki her can, kazandığının karşılığını haksızlığa uğramadan görsün. 50/29 "Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara asla haksızlık etmem." _ Hesabı görülenleri Allah tekrar öldürür ve zaten ölmemiş/ölmeyecek olan, Allah'ın önceki Cennet'te lutfettiği/bahşettiği bugünü bekleyen insanın ruhu/nefsi/özü, Cennet'lerden birine (Adn Cennetine) götürülür ve burada bu manzaranın benzeriyle daha önce de karşılaştığını anımsar (bu, dünyaya gönderilmeden önceki Test Cennet'i olabilir ve/veya dünyadaki müthiş güzellikteki adalar/koylar vb. de olabilir) ve sonuç olarak tekrar Allah'a kavuşmuştur, 40/11 Diyecekler ki, "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?" 2/28 ALLAH'ı nasıl inkar edersiniz? Siz ölüler idiniz o sizi diriltti. Sonra sizi öldürür ve tekrar diriltir ve sonunda ona döndürülürsünüz. 2/25 İnanıp erdemli davrananları, içlerinde ırmaklar akan cennetlerle (bahçelerle) müjdele. Kendilerine oradaki ürünlerden rızıklar sunulduğunda "Bu, daha önce bize sunulan nimetlerdir," derler. Böylece, kendilerine mecazi tanımlar (benzetmeler) verilir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Yorum: Ben düşünüyorum ki, hesap gününe mahsus olmak üzere, her çürümüş kemiğe dahi yeni bir beden giydirilir (-ki insanlar bu şekliyle sorguya çekilir). Burada da günahlarını inkar etmek isteyecek olan günahkarlara, bu kez bedenleri şahitlik/tanıklık etmeye başlar (aleyhlerinde)! Hesap görülme bittikten sonra tüm insanların (bedenlerinin) yeniden öldürüleceğini tahmin ediyorum ki, Cennetler bilindiği gibi ruhani/bedensiz varlıkların konakladığı manevi bir alemdir. Ve insanın ruhunun/nefsinin/özünün ölümsüz olduğuna (öldükten sonra ruhun, hesap günü için bekletildiğine -23/100) inandığımdan, Cennet'e gönderilecek olanın da, insanın (bu) özünün olduğunu düşünüyorum. Veya, Yeniden giydirilen beden eğer bildiğimiz beden gibi ise ve bu halde Cennet'e dahil edilecekse, kendisine ihtiyaç duyacağı yeme-içme vb. ihtiyaçlarından dolayı Cennet'te pek hoş manzaralar oluşmayacaktır. Ve eğer yeni bedenlerimiz eskisine benziyorsa ölümsüzlük/ebedilik nasıl mümkün olacak? -ki, Dünya'da, insan hayatının uzun yada kısa olması, tedarik ettiği ihtiyaçlara bağlıdır (hava-su-yiyecek). Cennet'te de (bir çeşit içecek ve yiyecek) olduğunu Kuran'dan öğreniyoruz. Öyleyse Cennet'te canlılığı devam ettirecek ayrı bir hava/gaz solunması söz konusu mudur? Ayrıca vücudun yıllar içinde yıpranmaya uğrayacağı da malum (-ki oysa Cennet'te sonsuza dek kalınacak deniyor)! Bu bedene lazım olan ihtiyaçların/gereksinimlerin değişik bir reaksiyonla hemen tepkimeye geçmesi gerekir ve yine (bir çeşit) hava ile geriye verilmesi mümkün olabilir mi? Yani "ruh ve beden, ikisini de idare edebilecek gereksinimler (bildiğimiz metalardan farklı şekilde) burada (özel olarak) oluşturulacak" diyebilir miyiz? (Hemen üstteki) ilk ayete bakarak, iki kez ölüm ve iki kez dirilmenin nasıl olabileceğini şu şekilde açıklasak yanlış mı olur? _ Hesap gününden önce (dünyanın sonu ile) tüm canlıların ölmesi ilk ölüm, _ Hesap günü için nefislerin eşleştirilmesi ve/veya ikinci bedenlerinin verilmesi ilk diriliş, _ Hesap görüldükten sonra yeni verilen bedenlerin (tanıklık görevlerinin bitmesinin ardından) geri alınması ile ikinci ölüm ve _ Yeni bedenlerinden de kurtulan (ikinci kez dirilen) insanlar (ruhlar/nefisler/özleri) Cennet veya Cehennem'e gönderilirler diyebilir miyiz? Biz insanlar, ancak mevcut ifadelere bakarak değişik yorumlar yapabiliyoruz. Mevcut bilgiler (ayetler) dışında yapılan yorumlar gayb-i aktarım sayılacaktır ki bu da Kuran'da hoş karşılanan bir durum değildir. Elbette herşeyi (gaybı da) hakkıyle bilen yalnızca Allah'tır! _ Zulüm/Cehalet/İsyan ve sapıklıkta sınır tanımayan inkarcılar (-ki Şeytan'ın dostudurlar), zakkumlarla donatılmış yollardan/geçitlerden Cehennem'e götürülürler (-ki Şeytan Cehennem'e yalnız gireceği korkusuyla Allah'tan, sapmaya meyilli olan insanları da beraberinde götürmek için izin istemiştir (15/28-43)), [1] 19/83 İnkarcıların üzerlerine şeytanları yolladığımızı görmez misin? Onları kışkırtıp duruyorlar. 15/43-44 "Cehennem hepsinin buluşma yeridir.", "Onun yedi kapısı vardır ve her bir kapı için onlardan belli bir pay vardır." 44/43-45 Elbette, zakkum ağacı, Günahkarın yiyeceğidir. Derişik asit gibi ve midelerde kaynayacaktır. _ Zenginlik(!) içinde şımaran kibirli cahiller/yoksulu ezenler için Cehhennem'de özel bir yer tahsis edilmiştir (yada özel bir durum oluşturulmuştur), diğerlerine ibretlik için, 69/28-37 "Param bana yaramadı." , "Tüm gücümü yitirdim." Yakalayın, bağlayın onu. Ve sonra cehennemde yakın. Sonra, onu yetmiş arşın boyunda bir zincire vurun. Çünkü o, Yüce ALLAH'a inanmıyordu. Yoksullara yedirmeğe de çalışmıyordu. Bu yüzden onun buralarda bir dostu yoktur. Hiç bir yiyeceği de... İrin hariç, Onu ancak günahkarlar yer. _ Melekler ruhları/nefisleri/insanları hakettikleri yere kitleler halinde götürürler ve Cennetlikler, Cehennemliklerin üstünden/yanından geçerler, 39/73 Rablerini sayıp dinleyenler ise yığınlar halinde cennete götürülürler. Oraya vardıklarında onun kapıları açılır ve bekçileri onlara, "Size barış olsun; kazandınız. Haydi temelli kalmak üzere oraya giriniz," derler. 7/41 Onlar (Cehennemlikler) için cehennemden bir yatak ve üstlerinde de bir örtü vardır. Zalimleri işte böyle cezalandırırız. _ Melekler Cennetlikleri Cennet kapılarında selamlarlar, 21/103 O en büyük korku onları üzmez. Kendilerini melekler, "İşte bu, size söz verilen gününüzdür!," diye karşılar. 16/31-32 İçlerinden ırmaklar akan Adn cennet (bahçe) lerine girerler. Orada her diledikleri şeyi bulurlar. ALLAH erdemlileri işte böyle ödüllendirir. İyi durumdayken melekler canlarını almaya geldiklerinde, "Selam size olsun. Yaptıklarınızın karşılığı olarak cennete giriniz," derler. _ İnanan her erkek ve dişiyi (Cennet'e girdikten sonra) kendilerini yaşıt eşler karşılarlar, bunlar sadece birbirilerine ait olan eşler/hurilerdir! 55/56 Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır. 78/31-33 Erdemliler için kurtuluş vardır. Bağlar, bahçeler... Genç ve yaşıt eşler... 56/35-38 Biz kadınları yeniden biçimlendirdik. Onları, gençleştirdik. Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir. Sağ tarafta olanlar içindir. _ Ebedi Cennet hayatında kendisine lazım gelebilecek gereksinimlerden süresiz/sınırsız yararlanacaklardır, 61/12 Günahlarınızı bağışlar ve sizi içinden ırmaklar akan bahçelere ve Adn bahçelerindeki saraylara sokar. Büyük başarı budur. 22/23 ALLAH inanıp erdemli bir hayat sürenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere (bahçelere) sokar. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Orada giysileri de ipektir. 20/76 Adn bahçeleri ki altından ırmaklar akar. Orada ebedi kalıcıdırlar. Arınanların ödülü işte böyledir. _ Cehennemlikler de Cennetlikleri her gördüklerinde onlarla birlikte gitmeyi/olmayı isterler ama nafile -derin bir çukurdadırlar, 7/50 Ateş halkı, cennet halkına seslendi: "Suyunuzdan, yahut ALLAH'ın size verdiği bazı nimetlerden üstümüze akıtın." Onlar da dediler ki: "ALLAH bu ikisini kafirlere haram kılmıştır." 57/13 O gün, ikiyüzlü erkekler ve kadınlar inananlara, "Bize bakın da sizin ışığınızdan alalım," diyecekler. Onlara, "Geriye dönün de ışık arayın," denir. Aralarına, iç taraftaki merhametle, dış taraftaki azabı ayıran kapılı bir engel konacaktır. 101/8-11 Kimin de tartıları hafif gelirse, Onun da anası uçurumdur. O uçurumun ne olduğunu bilir misin? O, kızgın bir ateştir! [2] _ Buradan çıkmayı her istediklerinde kapılar üzerlerine kapanır, aralarında bir engel ve kapılarında da kesin emir almış bekçiler vardır. Cahil/zalimler, bu günle karşılaşacaklarını uman müminlerle alay etmişlerdi/onlara zulmetmişlerdi, 7/40 Ayetlerimizi inkar edenlere ve onlara karşı büyüklük taslayanlara göğün kapısı açılmaz ve deve iğne deliğinden geçmedikçe de cennete girmezler. Suçluları böyle cezalandırırız. 7/44-49 Cennet halkı cehennem halkına seslenir: "Rabbimizin bize söz verdiğini gerçek olarak bulduk. Rabbinizin size söz verdiğini siz de gerçek olarak buldunuz mu?" "Evet!," derler. Biri aralarında şunu ilan eder: "ALLAH'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." Onlar ki ALLAH'ın yolundan alıkoyarlar ve onu eğriltmek isterler. Ahiret konusunda da inkarcıdırlar. Cennet ile Cehennemin Ortasında Kalanlar. Aralarını bir perde böler. Orta yerde de bazı kimseler var ki herkesi görünüşlerinden tanırlar. Cennet halkına, "Selam size," diye seslenirler. Bunlar oraya (cennete), canları istedikleri halde giremediler. Gözleri ateş halkına çevrildiğinde, "Rabbimiz, bizi zalim toplulukla birlikte bulundurma," derler. Orta yerde bulunanlar, görünüşlerinden tanıdıkları kimselere seslenirler: "Sizin cemaatiniz ve büyüklük taslamış olmanız size hiç bir yarar sağlamadı.", "ALLAH onlara bir rahmet dokundurmayacak diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Orta Yerdekilere şunlar denecektir:) "Cennete girin; size bir korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de." Yorum: "Orta yerde kalanlar" şehitler ve/veya öldürülenler olabilir. Yada çocuk yaşta ölenler de olabilir. Dünyada iken iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı bir etki/zorlama sebebiyle ayırt edememiş veya bu seçim hakkı ellerinden bir şekilde alınmış olan kişiler de olabilir! En doğrusunu elbette Allah bilir! 23/109-111 "Kullarımdan bir grup, 'Rabbimiz, inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.' derdi.", "Sizse onları alaya aldınız ve onlar yüzünden beni anmayı unuttunuz. Onlara gülüp duruyordunuz.", "Bugün ben, onlara sabretmelerinin karşılığını verdim. Kazananlar işte bunlardır." 66/6 Ey inananlar, yakıtı halk ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun. Ateşin üzerinde sert ve güçlü melekler olup, ALLAH'ın buyruğuna karşı gelmezler ve kendilerine ne emredilmişse onu uygularlar. _ Cehennemlikler için hesapları ağırdan alınır, bu sonucu isteyenlerin sayısı çok olduğundan grup grup yollanırlar. Öyleki bir müddet sonra Cehennem'in taştığı zannedilir, oysa Cehennem'in 6 kapısı daha vardır! 7/182 Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar farketmeden onları yavaş yavaş sonlarına yaklaştıracağız. 39/71 İnkar edenler yığınlar halinde cehenneme götürülürler. Oraya vardıklarında onun kapıları açılır ve bekçileri onlara, "Size, Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi uyaran sizden elçiler gelmemiş miydi?" derler. "Evet. Ancak 'ceza' sözü inkarcılar hakkında gerçekleşmiştir," diye karşılık verirler. 50/30. O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz, o: "Daha var mı?" der. 15/44 "Onun yedi kapısı vardır ve her bir kapı için onlardan belli bir pay vardır." _ Alçaltıcı azabın hiç değilse bir anlığına ertelenmesini isterler, oysa şanslarını daha önce zaten (inkarla) kullanmışlardı, 40/49. Ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azâbımızı hafifletsin" derler. 40/50 Onlar da derler ki, "Elçileriniz size apaçık delillerle gelmemiş miydi?" "Evet" derler. Bunun üzerine onlar, "Öyleyse kendiniz yalvarın. Ne var ki inkarcıların yalvarması sonuç vermez." _ Allah'ın ayetlerini ve O günü inkar eden bu cahil/zalimler pişman olurlar ama pişmanlıkları bir yarar sağlamaz, çünkü artık karar verilmiştir! 67/6-11 Rab'lerini inkar edenler cehennem cezasını hakketmişlerdir. Ne kötü bir duraktır. Oraya atıldıkları zaman, onun kaynayıp tüterken uğultusunu işittiler. Nerede (nerdeyse) ise öfkeden patlayacak! İçine her ne zaman bir grup atılsa, oranın gardiyanları, "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sordular. Onlar da dediler ki, "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz yalanladık ve, 'ALLAH hiçbir şey indirmemiştir. Siz tümüyle sapıtmışsınız,' dedik.", "Dinleseydik veya aklımızı kullansaydık biz şu ateşin halkı içinde olmazdık," dediler. Böylece günahlarını itiraf ettiler. Ateşin halkı uzak olsunlar. DİNLE! ONLARIN ÇIĞLIKLARINI SEN ŞİMDİDEN DUYABİLİYOR MUSUN? ACİZLİK VE REZİLLİKLERİNİ HAYAL EDEBİLİYOR MUSUN? BU SAHNELERİ TASAVVUR EDEBİLİYOR MUSUN? İNANMIŞ OLSAN DA OLMASAN DA AKIBETİN "HESAP GÜNÜ"DÜR VE BUNU HİÇ KİMSE ERTELEYEBİLECEK YADA SAVABİLECEK DEĞİLDİR! İNANMIŞSAN KÂZANIRSIN! İNKARI SEÇMİŞSEN KAYBEDERSİN! (23/102-103, 41/46) ÖYLEYSE SEN, ÖLÜM SANA GELMEDEN EVVEL AL TEDBİRİNİ! MERHAMETİ BOL OLAN ALLAH'IM, SANA BU DÜNYADA BİR ŞANS DAHA VERDİ! VE SANA MASAL ÖĞRETMEDİ! UNUTMA, SEN, SANA VERİLENLERDEN HESABA ÇEKİLECEKSİN, ATALARININ ÖĞRETİLERİNDEN DEĞİL! EĞER ATALARININ CENNET'E GİRECEĞİNDEN 100% EMİN DEĞİLSEN, ŞU ANDAN İTİBAREN KURAN'A SARILMANI VE KESİN BİR TEVBE ETMENİ TAVSİYE EDERİM! ÇÜNKÜ YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR! 4/18 Sürekli kötülük işleyen ve kendilerini ölüm yakalayınca, "Ben artık tövbe ettim," diyenlerin tövbesi geçersizdir. İnkarcı olarak ölenlerin de tövbesi geçersizdir. Onlar için acıklı bir azap var. 10/90-91 İsrail oğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu ise küstahça ve düşmanca arkalarına düştü. Boğulmak üzereyken, "İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, ben müslümanım," dedi. "Çok geç! Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculardan olmuştun." _ Kendinizi Kandırmayın! Cehennemlikler, (dünyada iken) günahlarının karşılığını Cehhennem'de ödedikten sonra(!) Cennet'e gönderileceklerine ve bu torpile de peygamberlerinin şefaatı sayesinde(!) kavuşacaklarına inanırlardı. Oysa Kuran'a göre bu, pek de mümkün görünmüyor! Lakin Peygamberler de hesaba çekilecek! (7/6) Cehennem kuyusuna atılanın oradan çıkma ihtimali yoktur! (Allah dilerse başka) 2/80 "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize değmeyecek," dediler. De ki: "ALLAH'tan böyle bir söz mü aldınız -ki ALLAH verdiği sözden dönmez- yoksa ALLAH adına bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" 74/47-49 "Nihayet (şimdi) kesin gerçeğe ulaştık." Aracıların şefaati onlara bir yarar sağlamaz. Öyleyse neden bu mesajdan yüz çeviriyorlar. Allah'a kavuşmayı arzulayanlar, hesap gününde hesaba çekileceğini umanlar, KURAN'A SARILSINLAR! Allah'ın ilk emri "OKU"dur (96/1-5, 29/51). Neden "oku!"? Öğrendiklerinden ve öğrendiklerini hayata nasıl ve/veya ne şekilde geçirdiğinden sorulacaksın da ondan! Sınırı/haddini aşarak "cahil/kibirli/zorba/zalim" biri olmayı mı seçmişsin? Yoksa düşünüp sakınan, iyi bir mümin mi olmuşsun? Bunun sonucunu/hakettiğin sonucu, her nefis gibi sen de, elbette öğreneceksin/göreceksin! Ve unutma, hiçbir kimseden yardım da görmeyeceksin! 26/88-89 O gün, paranın ve çocukların yararı olmayacaktır. ALLAH'a mükemmel bir kalp ile gelenler hariç. 82/19 O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız ALLAH'a aittir. Öyleyse sen, Allah'a karşı samimi olmaya çalış! Tüm canlıları Allah yaratmış ise, O'ndan daha iyi tanıyabilecek yoktur! Ve kimse Allah'ı kandırabilecek de değildir! Deneyenler ise lanetlenmiş/mühürlenmişti! Kimbilir belki de birçoğumuz onların torunlarıdır! Şu halde onlarla aynı yere, onların arkasında/önderliğinde (Cehenneme) gidecek miyiz, yoksa orası için bir kurtuluş rehberi/umudu olan Kuran'a mı sarılacağız? 6/104 Rabbinizden size aydınlatıcı bilgiler gelmiş bulunuyor. Kim görürse kendi yararına, kim körlük ederse kendi zararınadır. Ben üzerinize bekçi değilim. 43/44 Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız. 33/72 Biz sorumluluğu (sınanmayı) göklere, yere, dağlara sunmuştuk da onlar onu yüklenmekten çekinmişler ve kabul etmemişlerdi. Ancak onu insan yüklendi; o zalim ve cahil olmuştu. 44/38-40 Biz, gökler, yer ve aralarındakileri oyun eğlence için yaratmadık. Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler. Hepsi Karar Günü topluca buluşacaklardır. 33/73 Böylece, ALLAH ikiyüzlü erkekleri ve kadınları, ortak koşan erkekleri ve kadınları cezalandırır ve ALLAH inanan erkeklerin ve kadınların ise tevbelerini kabul eder. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. Not: Bazı okuyucularımız açıklamalarımıza bakarak, (haşa) insanların istemesinin, Allah'ın dilemesinden önde olduğu fikrine kapılabilir. Allah'ın alnından tutup denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Kainattaki her canlı ve cansız varlık Allah'ın gözetiminde ve kontrolündedir (11/56). İnsana lütfedilen aklı kullanma veya kullanamamalarına göre bir seçim yapması/bir yol belirlemeleri gerekmektedir (42/47). Allah, inanmayı isteyen/dileyen insanların göğsünü İslam'a açmakta ve inanmış biri olarak Allah'a ulaşmalarına ruhsat tanımakta/izin vermektedir. Allah'ın izin verdiği müminlerin, Şeytan'a prim vermeleri de söz konusu değildir. Şeytan, sapmaya meyilli olan inkarcıları saptırmak için izin almıştır fakat müminlere bulaşmasına izin verilmemiştir (15/39-40). Allah'ın inanma izni vermediği (-ki onlar münafık/ikiyüzlü/kafirlerdir) ne kadar direnirlerse dirensin, ne kadar dilerlerse dilesinler, ancak Allah izin verirse imana kavuşabilmektedirler. Çünkü bu inkarcıların kalplerini Allah mühürlemiş, yine Allah dilerse mühür kalkacaktır! Bu farka dikkatinizi (acizane) çekmek isterim! Herşeyi hakkıyle bilen sadece Allah'tır ve en doğrusunu Allah bilir! (3/29) [1] Cehennem zakkumu farklı bir bitki olsa gerektir! (37/62-66) Nitekim dünyadaki (ismini insanların koyduğu) bir bitki olan zakkumun, ateşin dibinde yetişiyor olması ateistlere pek abes gelmektedir. Oysa bizim de, Cehennem'in dibinde biten zakkumun dünyadaki zakkum olduğunu iddia edebilmemiz için, sözkonusu ayetlerde "sizin bildiğiniz ve/veya yetiştirdiğiniz ağaç" denilmesi gerekirdi. Fakat bunun bildiğimiz zakkumdan farklı bir zakkum olduğu muhtemeldir (37/65). (En doğrusunu Allah bilir) [2] Buradaki ayetlere bakarak şöyle bir benzetme yapabilir miyiz? 8 katlı bir apartman düşünün, giriş kapısına kadar heryer zakkumlarla donatılmış. Cehennemlikler bu manzarayı görünce, Cennet'e gireceğini zannederler (37/63). Oysa zemin katta Cehennem vardır (-ki alabildiğine derin bir çukur/uçurumdur), kapıdan girer girmez bu kuyuya/uçuruma itilirler (83/16). Bunun üstünde 7 kat Cennet vardır! Cehennem'in en üstünde/tepesinde (saydam) bir kapı vardır ve Cennetliklerin durumları Cehennemliklere gösterilir. Bunu gören Cehennemlikler, onlar gibi olmak/onların yararlandığı nimetlerden yararlanmak isterler. Fakat pislik ve rezilliğe mahkum olmayı kendileri seçmiştir. İşte bunlar dünyada iken (zulüm/inkar/cehaletlikleri ... ile) müminleri pis ve rezil olarak görüyorlardı! Şimdi ise kendileri bu durumdalar! (En doğrusunu Allah bilir) 28/56 Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH'tır. Doğruya ulaşmayı hakedenleri en iyi bilen de O'dur.