Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

wyattearp

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    117
  • Katılım

  • Son Ziyaret

wyattearp tarafından postalanan herşey

  1. wyattearp

    TÜRK ŞAİRLERİ

    Kesinlikle
  2. Şef Seatle'ın Mektubu 1854 yılında A.B.D. Başkanı yazdığı bir mektupla Amerika'ya gelen beyaz göçmenlere toprak bulmak amacıyla Kızılderililerden toprak istemiş ve bu isteği kabul edilecek olursa, kızılderililere rahatlıkla yasayabilecekleri bir bölgenin ayrılacağını bildirmiştir. Topraklarının büyük bir bölümü zaten beyazlar tarafından zorla ellerinden alınmış olan Kızılderili Reisi Seatle bir söyleviyle A.B.D. Başkanına yanıt vermiş ve bu yanıt mektup olarak A.B.D. başkanına gönderilmiştir. Mektubun aslı Amerika, Seatle, Squamish Müzesinde korunmaktadır. İnsan ve doğa diyalektiğini en güzel dile getiren metinlerden biri olarak günümüzde değeri daha çok anlaşılmaktadır. ŞEF SEATLE'IN MEKTUBU Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir. Şef Seatle her ne söylerse, Washington'daki büyük Şef ona, güneşin ya da mevsimlerin dönüşüne inandığı ölçüde inanabilir. Washington'daki büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığını biliyoruz. Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç. Bir zamanlar insanlarımız bu topraklara tıpkı rüzgarda kıvrımlanan deniz dalgalarının kabuklu kuru yüzeyleri kapladığı gibi yayılmışlardı. Çok uzun zaman geçti ve o büyük kabileler artık hüzünlü bir anı oldu. Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız. Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz, öldükten sonra yıldızlar alemine göç ettiği zaman, doğduğu toprakları unutur. Bizim ölülerimiz ise bu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili, gerçek anasının toprak olduğuna inanır. Washington'daki Büyük Beyaz Reis bizden toprak almak istediğini yazıyor. Bu bizim için büyük bir fedakarlık olur. Büyük Beyaz Reis, bize rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz Kızılderililerin ise onun çocukları olacağımızı söylüyor. Bu önerinizi düşüneceğiz. Ama yine de bunun kolay olmayacağını itiraf ederim.Çünkü bu topraklar bizim için kutsaldır. Nehirlerin ve ırmakların suyu, bizim için sadece akıp giden su değildir; atalarımızın kanıdır aynı zamanda. Bu toprakları size satarsak, bu suların ve toprakların kutsal olduğunu çocuklarınıza öğretmeniz gerekecek. Biz nehirleri ve ırmakları kardeşimiz gibi severiz. Siz de aynı sevgiyi gösterebilecek misiniz kardeşlerimize ? Biliyorum beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır. Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir. Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz. Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama, benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların, ve doğanın seslerini duymadıkça, yaşamın ne değeri olur ? Bir kızılderiliyim ve anlamıyorum. Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp temizlenmiş meltemleri severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak, havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava ? Atalarımız doğdukları gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı ? Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var: Beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı göstersin. Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum. Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz sadece yaşayabilmek için avlardık buffalo'ları. Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır. Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki herşey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi, ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır. Bildiğimiz bir gerçek daha var: Sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yaratıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz tanrınızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz. Ama hepimizi yaratan Tanrı için Kızılderili ile beyazın farkı yoktur. Ve Kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrının kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrının adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı Buffalo'ların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak. Gündüz ve gece bir arada olamaz. Kızılderililer her zaman beyazlardan tıpkı sabah sislerinin güneşten kaçtığı gibi kaçmışlardır. Bütün bunlara rağmen, teklifinizi tartışacağız. Ve umuyorum ki, halkım bunu kabul edecek ve Büyük Beyaz Şef'in vaadettiği üzere beraber barış içinde yaşayacağız. Böylece Ay birkaç kez daha doğacak, birkaç kış daha geçecek. Bu geniş topraklara yerleşmiş ve mutluluk içinde yaşamış olan neslimiz, daha önce bizden daha güçlü ve daha umut dolu yaşamış insanlarımızın mezarları başında yas tutacaklar. Ama, niye insanlarımın kaderi için yas tutayım ki? Tıpkı deniz dalgaları gibi kabileler kabileleri, uluslar ulusları takip ediyor. Bu doğanın düzenidir ve teessüf gerekmez. Yok oluşumuz çok uzak olabilir ama kesinlikle bir gün gerçekleşecek; son Kızılderili yok olup, kabilemin hatıraları Beyazlar için bir tarih olduğunda, bu kıyılar kabilemin görünmez cesetleriyle kaynaşacak. Çocuklarınızın çocukları kendilerini bir dükkanda, bir yolda, boş bir yerde yalnız olarak düşündüğünde aslında yalnız olmayacaklar. Dünyanın hiçbir yerinde tamamen işsiz bir yer yoktur. Geceleri, şehir ve kasabalarınızın caddeleri boşalmış gibi görünse de, aslında, bir zamanlar oralarda yaşamış ve bu güzel toprakları gerçekten seven ruhlarla dolu olacaktır. Beyaz adam asla yalnız kalamayacaktır. Beyaz adamın, benim insanlarıma saygı göstermesini sağlamalısınız, çünkü; ölüler güçsüz değildir. Ölü mü dedim? ... ! Ölüm diye bir şey yoktur ki, sadece dünya değiştirir insan. Şef Seatle, 1854 Şu mektubu okuyunca, ruhsuz ve materyalist bilimden ve onu kutsallaştıranlardan bir kez daha tiksindim. O gün demir atın penceresinden buffalolara kurşun sıkarak eğlenen, sözde doğaya karşı maddeci bilimle geldiği noktadan doğayla dalga geçen psikopat ruh hali bugüne kadar aynen korunmuş, bugün dişlerini daha da sivriltmiş halde farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır.Kimi zaman Hiroşima’ yı bombaladı, kimi zaman Vietnam’ ı. İlmi başarılarla evreni tamamıyla çözme yolunda hızla ilerlediğini zanneden materyalist, ateist bilim şu an olduğu yerden kasıla kasıla Yaratıcı yoktur diye bağıra dursun; Yaratıcının koyduğu dengeyi kendi eliyle bozup, şimdi kendi ağzıyla kendi sebep olduğu kıyamet senaryolarını bilimsel bir öngörü gibi bize itelemekte. Neymiş efendim çevre kirliliği, küresel ısınma ( Ozon tabakasının delinmesine bağlı olarak), nükleer silahlar …. Falan dünyanın sonu olabilirmiş.Daha düne kadar en basit birkaç sebzeyi tamamıyla çözdüğünü zannedip, hormonlarla, tarımsal ilaçlarla onunla oynayan bilim, bugün sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer misali, organik tarım naraları atarak, Yaratıcının işine bir daha karışmayacağına dair söz veriyor gibi.( Kendisi hiç kabullenmiyor ama ) Bu düşünceler içinde Necip Fazıl Kısakürek’ in yıllar önce yazdığı bir şiir geldi aklıma : FEZA PİLOTU Yirminci yüzyılın ablak yüzlü pilotu Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu ? Bir odun parçasına at diye binen çocuk Başında çelik külah, sırtında plastik gocuk. Uzakları yenmiş Fatih edasındasın| Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın... Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış... Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış. Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe; Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe. Kavanozda, kendini deryada sanan balık; Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kabalık; Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası; Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler; Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler. Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza; Kalptedir, ölümsüzlük kefili kutsi imza. Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not; Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot, Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde, Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde. Bizimkiler ışığa gem vururda binerler; Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler.. NECİP FAZIL KISAKÜREK
  3. Sevgili canuğur bey konuyu ‘işine gelmeyince yanlış anlamanın veya anlamamanın’ en güzel örneklerinden birini vermiş. Gazete haberini okuyan herkesin anlayacağı şey duanın hastalar üzerindeki olumlu etkisi hatta daha da ilerisi ’ 2005 yılında Amerikan Duke Üniversitesi'nin araştırmasında, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Budistlerden oluşan 700 anjiyo ve balon hastasının yakınlarından hastalar için dua etmeleri istendi. Hastalar ve doktorların bu durumdan haberi olmadı. 6 ay sonra yoğun dualar ile birlikte rahatlatıcı müzik dokunma ve resim tedavisi alan grupta daha az ölümlere rastlandı.’ Acaba bu olayı senin materyalist biliminin nasıl açıklayacak. Ben söyleyeyim; dayandığı temeller itibariyle açıklayamayacak. O zaman ne yapacak? Her zaman yaptığını, yani olayı kör tesadüflere bağlayıp bilimsel bakışını tamamlayacaktır
  4. http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/01/gnd101.html
  5. Tanrı Sahnede Onları materyalizmin devrim marşlarıyla tanımıştık.Cem Karaca tekbirlerle gömülmek istedi.Timur Selçuk, "Ben namazını kılan bir sosyalistim" dedi. Mahzar Alanson 'Yandım Yandım'ı Hz. HZ.hz.muhammed için yazdığını söyledi.Ne oluyor? Popçular mı dindarlaşıyor? Yoksa din mi popülerleşiyor? Yıllar önce bir mizah dergisinde bir karikatür vardı: 'Ateizm konferansı'nda konuşacak hatip, kuliste diz çökmüş dua ediyor: "Tanrım, bağışla ne olur? Bir kere girmiş bulunduk bu yola..." Türkiye'de adı Marksist sol çizgiyle özdeşleşmiş kimi müzisyenlerin çekmecelerinden kutsal kitaplar çıkması, akla bu karikatürü getiriyor. Acaba ateist hareketlerin starları, devrim marşları söyledikleri dönemde de sahne almadan kuliste dua ediyorlar mıydı? Yoksa 'beklenen devrim'in bir türlü gelmemesi mi onları uhrevi bir dünyanın kollarına çekti? Geçici bir moda mı bu? Yoksa ideolojinin boşluğunu inanç mı doldurdu? Alkışlar ve tekbirler Cem Karaca'nın ölümünün ardından Zaman gazetesinde Fetullah Gülen'in bir veda ilanı yayınlandı. Bu, 'Hocaefendi'nin daha önce bir şiirini seslendiren sanatçıya vefa örneği olarak yorumlandı. Karaca, 'son fotoğraf'ında babasının mezarı başında dua ediyordu. Kendisi de vasiyeti üzerine Abdülbaki Gölpınarlı'nın cenazesinin kaldırıldığı camiden, alkışlar yerine tekbirlerle uğurlandı ve başucunda dua ettiği babasının yanına gömüldü. Bütün bunlar, onu 'devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halklar' için söylediği 1 Mayıs marşıyla anımsayan kimi hayranları için şaşırtıcı oldu. Ne olmuştu da, 'devrimci Cem', alkıştan sıkılmış ve son yolculuğuna tekbirlerin eşlik etmesini istemişti? Cem Karaca'nın soyağacını ve biyografisini inceleyenler bu soruya tekil yanıtlar bulabilirler. Ancak işin, onu aşan bir yanı var. Çünkü Karaca, cebinde tespih bulunan ilk 'solcu müzisyen' değil; son olmayacağı da kesin... Ondan 5 yıl önce, yine meydanlarda işçi sınıfının 1 Mayıs marşını seslendirmesiyle tanıdığımız bir başka müzisyen Timur Selçuk, Nebil Özgentürk'e şöyle diyordu: "Namazını kılan bir sosyalistim ben... Daha iyi bir yöntem gelirse bir dakika sosyalizmle kalmam, yeni yönteme geçerim. Ama esas gönül pınarım, kaynağım o başucu kitabımdır. Ondan (Kuran'dan) son nefesime kadar vazgeçmem. Başucu kitabımla sosyalist ahlâkın çok uyuştuğuna inanıyorum. Çünkü orada insandan, emekten yana bir şeyler var. Ama Marksist miyim? Hayır. Çünkü ben Allah'ı inkâr edemem. İşçi sınıfı diktatörlüğünü kabul edemem. Sosyalizmin altından çok sular aktı. İbadeti reddeden bir Marksizmi ben de reddediyorum." Selçuk, eskiden beri bu görüşte olduğunu söylüyordu, ancak 1970'lerdeki dinleyicileri onun marşlarıyla coşup işçi sınıfı diktatörlüğü için sloganlar atarken, sahnedeki adamın konserden sonra namaza gittiğini bilmiyorlardı. O, bunun nedenini şöyle açıklıyordu: "Bize 'İbadet, Allah'la kul arasındadır' diye öğretildi. Ayetlerde de 'İbadetini yüksek sesle yapma, bunları gösteriş için kullanma' dendi bize... Babamız da bunları söyledi. Ama ne zaman '90'lara geldik, ne zaman ki bir takım insanlar o eşsiz başucu kitabını oya tahvil etmek için bunun bezirganlığını yapmaya başladılar, 'Babacığım, kusura bakma, ben artık konuşuyorum' dedim: 'Ben de ibadetimi yapıyorum arkadaş, senden daha da dindarım. Çünkü oy istemiyorum insanlardan. Üstelik sosyalistim' Bitti." İşte başka bir örnek... Dönemin solcularından sayılmasa da dindar bir görüntü de arzetmeyen Mazhar Alanson, NTV'de Gani Müjde'nin programında, sevdalıların birbirlerine söyledikleri son 'hit'i Yandım Yardım için şöyle diyordu: "Yandım Yandım'ı Hz. HZ.hz.muhammed için yazdım. Mekke'de, Kâbe'ye ilk gittiğim gün, o şarkının 'yandım yandım' sözü çıktı. Mekke'deki ikinci günümde ise '...ki ne yandım' kısmını ekledim. Daha sonra yazılan 'Bana yeniden şarkılar söyleten kadın' mısrası ise hayali bir sevgiliye ithaf edildi. Herkes bu şarkıyı bir kadın için yazdığımı sanıyor, ama öyle değil. Böyle garip bir adamdan bunu beklemezsiniz." Sufi'nin yazarı Mazhar da "Sevdadan geçme faslında"ydı artık, "Mevla'yı bulma yollarında..." Cat Stevens'tan Cohen'e Bu, bize özgü bir akım değil... Son 30 yılda Batı müzisyenleri arasında sıkça rastlanan bir durum... En tanıdık örneği, Cat Stevens... Uyuşturucuyla dibe vurduğu 27 yaşında Kuran'la tanışıp Müslümanlığı seçen ve Yusuf İslam adıyla kendini İslam'ın emrine veren pop yıldızı... Bir başka örnek, "Acımız arttıkça daha çok Tanrı'ya ihtiyaç duyuyoruz" deyip maneviyat tahkimi için Hindistan yollarına düşen Beatles... Ve 70'lerde girdiği derin buhranı atlatmak için Zen'e sığınan ve sonunda Guru'sunun peşine düşerek 5 yıl boyunca Güney Kaliforniya'daki bir dağda, yaşlı hocasının aşçısı olarak tapınağa kapanan Leonard Cohen... Peki ne oluyor? Popun starları mı dindarlaşıyor? Yoksa din mi popülerleşiyor? Papa'nın huzurunda ters dönerek break dansı yapan popçular mı ibadete yöneldi, yoksa çağın ihtiyaçları doğrultusunda donuk kilise korolarını birer rock ayini haline çeviren papazlar mı moderniteye boyun eğdi? Paranın, şöhretin, içkinin, uyuşturucunun, seksin hükmettiği bir dünyanın hükümdarlarının secdeye gelmesini nasıl izah etmeli? Mütemadiyen altında oldukları ışık, renk ve ses alemi, aydınlatmak yerine karartıyor mu dünyalarını...? Aradıkları ışığı maneviyatta mı buluyorlar? Karşı karşıya oldukları yoğun fiziki baskı onları metafizik bir dünyaya mı itiyor? İlişkilerin yüzeysel, geçici, çıkarcı, sahte olduğu bir dünya içinde, mistik olan cazibe mi kazanıyor? Yoğun ilginin getirdiği bir anlam kaybı, anlam arayışını mı getiriyor beraberinde..? Sahnede kazanılan yarı-Tanrısal konum, onları Tanrı'ya mı yaklaştırıyor? Tanrı'nın dönüşü Belki de bu soruların yanıtı, modernizmin din karşısındaki yenilgisinde saklı... Tanrı'yla zıtlaşarak bayrağını açan modernite, dindarlığı hep köylülük alameti olarak gördü ve aşağıladı. Buna karşın (ya da bu yüzden) dindarlar da modernliği ateistlikle eş gördüler ve direndiler. Ancak bu özdeşleşme ilkin Batı'da çözüldü. Ağır kimlik krizlerinin ardından 'Tanrı'nın dönüşü'ne tanık olundu. Ateizmin karargahı Sovyetler'in duvarı yıkılırken kilise ayakta kaldı. Avrupa'da kiliseye gidenlerin sayısı azalsa da, dinin etkisi çoğaldı. Zamanla aynı gelişme Türkiye'de gözlenir oldu. Daha önceleri 'Tanrıtanımaz' olmasalar da 'din-dışı' bir hayat süren modern kesimler, Ramazan'da iftar sofralarında buluşmaya başladılar. Modernizm vaatlerini tutamayıp yoruldukça, din, biçare yüreklere yeniden yerleşti. Bu eğilimin öncüleri de 'toplumun sinir uçları' kabul edilen duyarlı sanatçılar oldu. Maneviyata en sıkı sarılanlar, maddiyata en çok dokunanlar arasından çıktı. Sol bir maziden İslam'a evrilen İsmet Özel de bir şiirinde "Küfre yaklaştıkça inancım arttı" demiyor muydu? Kaynak: Milliyet Gazetesi - 19 Şubat 2004
  6. Kardeşim onu bunu bilmem imzan süpermiş bi düşündümde seni atına kızlar deh diyo falan ne bileyim sabahtan beri gülüyorum kendi kendime işin gücün rastgelsin
  7. Mantığına, idrakine hayran kaldım yam yam kardeş…Pes yani…O kadar yazılan şeyden sonra benim hakkımda bunu söyleyebilmen aslında tartışmamızın zaten çok sağlıksız aynı zaman da gereksiz olduğunu gösteriyor.
  8. BEN YUKARDA YAZILANLARI SORDUGUN SORULARA GAYET AÇIK CEVAPLAR VERİLMİŞ ..... AMA SEN KENDİNİ BELLİ BİR YERE KADAR ZORLRSIN.. O NDAN SONRASINI ZATEN YAPAMZSIN..... ATEİST VEYA TESİT OLMA ..İSTESEN BİLE YAPAMZSIN....unutmaki kimse kendini başkasını yerine koyarak DÜŞÜNEMEZ... EGER BEN kendim seni yerine koyamam .... koysam dinsiz olamam... ...... tamam yukarda sordugun sorulara cevap veremiyoruz demek .. o zmanaiki şık var ya sen anlamıyorsun veya anlamak işine gelmiyor - veya biz anlatamıyoruz... tamam yukarıyı unut.....konu dışı birşey yazıyorum şunu düşün....ben nufus cuzdanımda musluman yazıyor , ülkmiz için ornek vereyim 5 vakit namaz kıılna saıyısı % 50 yi ya bulur ya bulmaz bi okadar oran oruç tutar tutmaz. bı o kadar oran veya o orana yakın zina yapar -yapmaz...bi okadar oran cumadan cumaya gider... bi okadar oran veya altı hiç birini yapmaz 5 vakit kılmaz oruç tutumaz..... temel ilkelerini yerien getirmez diyelim... ve boyle insanlar her müslüman ülkede..... şimdi ben i o insanlardan yani dini yükümlülüklerini yerine getirmeyen insanalrdan tek farkım var bir cümle - inanmıyorum- bende onlar gibi elham. müslümanım formatnda yaşayamazmıydım..... deem o ki teist veya ateist olmak daha zordur ...tabirinizle cehennemde durup dururken niye yanayım. demi...............konuya ek olarak.....islamiyet şuan dunyanı 6/1 ine hitab ediyor....ve müslüman ülkeleri zıncırle seriat ile ancak zoraki müüslüman yapıyorlar ... bknz ( islam rejimi ile yonetilen ulkelere) çünkü halkı serbest bıraksalar LİAKLİK İSTERİZ DİYECEKLER .. daha çok okul isteyecekler..okul yerine islamiyeti basacaklar .. çüünkü insanı serbeset bıraktıkları zaman batı ya kayacaklar... neden UYDU ANTENİ YASAK oralarda??? demekki zoraki müslümanlık bu kadar ..... ... selametle 14169[/snapback] Ya ben bir soru sordum sen bana alakasız cevaplar veriyorsun. Ben senle İslam ülkelerindeki son durumu Arapların ne düşündüklerini tartışmıyorum ki. Eğer tartıştığımız konuya daha önce söylediklerinden başka diyeceğin yoksa benim açımdan konu bitmiştir. Verdiğiniz cevaplar benim öğrenmek istediklerim konuyu tam olarak karşılamadı ve tatmin olmadım
  9. Dikkat edersen dini konular başlığı altındasın
  10. İşte ben de o sorunun cevabını arıyorum neden bir fark yok .Galiba bu olay benim şahsi düşüncelerimle ilgili tekrar ediyorum ben ateist olsaydım buraya dikkat insanlar, insan yapımı kurallar, değerler benim için bir şey ifade etmezdi.Toplum kurallarına uyarmış gibi yapardım toplumdan dışlanmamak için ama gizliden her şeyi yapardım. Ne bileyim böle işte
  11. Şunu da belirtmeliyim haklılığın Konfüçyüs'ün söyledikleriyle ilgili
  12. onlar ahlakı allahta ararlar allah ne dediyse onu yaparlar iyi şeyler olursa allah yardım etti kötü birşeyler olursa hayırlısı allahın bir bildiği vardır elbet derler kadercilik teslimiyet şu ahlakıda genelde kadın üzerine yoğunlaştırırlar ahlak denen kavramı tekrar yazıyorum kimse sana öğretemez kimseyede öğretemazsin onu ancak sen seçersin ahlaklı veya ahlaksız olmak senin seçimindir dinin de ahlakla hiç bir alakası yok en ilkel toplumlarda bile hırsızlık serbest değil zaten ilkel toplumlar gereği zinada hep en büyük suç olmuştur 13962[/snapback] Lütfen önce benim sorduğum soruya bir bakın sonrada pacodelucia ile yamyamın cevabının soruyla ilgisine.Yamyam soruyu dikkatli okursan ben ateistlerden birini veya hepsini iyi veya kötü herhangi bir sıfatla nitelendirmedim.Sorumu daha açık sorayım anlaşırız belki o zaman: Diyorum ki eğer ateist olsaydım ben dünyada hiçbir şey umurumda olmazdı ;insanlar, koydukları kurallar, herhangi bir izm, buradaki tartışmalar, ben inanmadıktan sonra insanlar inanmış inanmamış bana ne, yani sırf toplum kurallarına uyucam diye ahlaklı bir insan da olmazdım. Daha doğrusu çıkarlarım neyi gerektiriyorsa, canım ne istiyorsa öyle yapardım yani çok kasmazdım kendimi, insanlar ne düşünür aman toplum kuralları falan diye.Açıkçası ben olsam böyle yapardım. Bu yüzden soruyorum sizin için anlamı nedir diye.. 14110[/snapback] AMA İÇİNDE POTANSİYEL VAR ASLINDA GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ R POTNSEİYEL SUÇA adaletsilige.ahlaksılıĞA meilli AMA İŞTE kitap kitap-allah engelii var... işte aramıdaki farkta bu - Biz KİTAP OLMADAN yapıyoruz ALLAH KORKUSU OLMADAN YAPIYORUZ BUNLAR... AYRICA KONİFÇUS DERKİ : ANLAMAK İSTEMEYENE BİR ŞEY ANLATAMAM.... 14145[/snapback] Kesinlikle haklısın
  13. sorun çok güzel teşekkürler... 1- sevgi dürüstlük adalet dersen orada dur derim ... eger birisini sevmek saygı gosttermek adalet istersen buna kitaba gerek allaha gerek olamdan da yaparız...biz.....demin de yazdıgım üzere adalet dersen ateizimin % 60 lara dayandıgı iskandinav ulkelerinde...eğer azıcık ingilizcen varsa ingilizce olarak ara googldan bak bakalım gelir dagılımı yaşam standartları hangi ulkelerde ?? kuzey avrupa ulkelerinde yani ateizmin % 60 lara dayandıgı iskanndinav ulkelerinde... saygı desen onlarda . en basit ornek kimse trafijte bizim (öküzler) gibi kornayla taciz etmiyor.. herkes birbirine saygılı... sevgi ise görecelidir neyi sevdigine başlıdır.. bana sorarsan .. ailem var kardeşim var BİRİCİK karım ve cocugum var...onlarla geçirdigim koskoca bir hafta sonu var... benim için bundan buyuk sevgi olamaz.. 2- şahsım adına konuşayım , ETİK yaşamasını hepinizden iyi biliyorum :.. kufur etmem .. gunah oldugu için degil hırsılık yapmam -- çalışmayı sevdigim işimi sevdigim .....elimdekiyel yetinmesini bildiğim için... dostum allah ihtiyaçlar sonucu musa tarafındna-zamanında ortaya çıkartılmıştır.....ve dinler..... 2500 yıl once kimse tanımıyordu allhı .. o zamanki insanları ve ondan oncesini yarguılayan da yoktu ... siz bazı kurallara din vasıtasıyla uyuyorsunuz... biz ise ETİK nedemek bildigimiz için yapmıyruz... biz KORKUDAN değil saygıdan kurallara uyuyoruz... aramızdaki fark bu korkudan yapmıyoruz dersen . bu konuyla iligili sana butun "benden korkun" içerikli ayet copy paste yapabilirim...diğer formlarda ana avrat küfür ettiler bize ama biz yien agzımızı açmadık..tek bir kotu cevap vermedik.. tahrik ettiler tahrik olamdık... ... cehenneet cehennem beklentisi sınav günü için yaşarsınız siz ... benim kaygım ise gerida bırkacağım insanalar, nasıl bir hayat bırakrım kaygısı ... eşime ççocuklarıma aileme daha rahat ve huzrlu bir hayat ve gelecektir amacım ...ve huzurluı bir şekilde olmek .. gerçi ayet derki bakara : 7. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır. ben çevremdeki ateist arkadaşlarım ve aileleirinde azap içinde ÖLMÜŞ ve sürünmüş (manevi -madii ) anlamda gormedim ama....... dostum son olarak .. sevgi, adalet ,dürüstlük için etik oldugu için yaparsan din eihtiyacın kalmaz...... bizde de sadaka veririz ama allah rızası için değil ..... bizde tsunamiye yardım ederiz ama allah rızası için değil... farkımız bu ... umarım kavramışsındır.. selametle 14130[/snapback] Ben hala daha soruma yanıt aldığımı düşünmüyorum ve ısrarla yanlış anlaşılıyorum.Sizin yazdıklarınızı okudum ama beni okuyan yok zannedersem veya ben tam olarak sorumu size iletemiyorum. Sizden ricam daha önceki arkadaşlara yazdığım cevabı okumanız ve onunla ilgili bir yorum yapmanız ben okudum söyleyecek başka sözüm yok diyorsanız ben sorumun cevabımı alamadım ve bu konuyla ilgili benim görüşümü sorarsanız şöyle derim; Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır, Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır M .A .Ersoy
  14. onlar ahlakı allahta ararlar allah ne dediyse onu yaparlar iyi şeyler olursa allah yardım etti kötü birşeyler olursa hayırlısı allahın bir bildiği vardır elbet derler kadercilik teslimiyet şu ahlakıda genelde kadın üzerine yoğunlaştırırlar ahlak denen kavramı tekrar yazıyorum kimse sana öğretemez kimseyede öğretemazsin onu ancak sen seçersin ahlaklı veya ahlaksız olmak senin seçimindir dinin de ahlakla hiç bir alakası yok en ilkel toplumlarda bile hırsızlık serbest değil zaten ilkel toplumlar gereği zinada hep en büyük suç olmuştur 13962[/snapback] Lütfen önce benim sorduğum soruya bir bakın sonrada pacodelucia ile yamyamın cevabının soruyla ilgisine.Yamyam soruyu dikkatli okursan ben ateistlerden birini veya hepsini iyi veya kötü herhangi bir sıfatla nitelendirmedim.Sorumu daha açık sorayım anlaşırız belki o zaman: Diyorum ki eğer ateist olsaydım ben dünyada hiçbir şey umurumda olmazdı ;insanlar, koydukları kurallar, herhangi bir izm, buradaki tartışmalar, ben inanmadıktan sonra insanlar inanmış inanmamış bana ne, yani sırf toplum kurallarına uyucam diye ahlaklı bir insan da olmazdım. Daha doğrusu çıkarlarım neyi gerektiriyorsa, canım ne istiyorsa öyle yapardım yani çok kasmazdım kendimi, insanlar ne düşünür aman toplum kuralları falan diye.Açıkçası ben olsam böyle yapardım. Bu yüzden soruyorum sizin için anlamı nedir diye..
  15. Bir ateist için hayatın anlamı nedir arkadaşlar ? Kusura bakmayın çok merak ederim de eskiden beri kimseye de soramadım.Bir an kendimi ateist olarak düşünüyorum da hayatta beni bağlayacak hiçbir şey olmadığını düşünüyorum.Hiçbir şeyin anlamı kalmıyor.Sevgi,dürüstlük,adalet….Bütün bunlar bir anlam ifade etmiyor.Kusura bakmayın sadece meraktan soruyorum.Bir ateist için bunlar ne kadar önemli ...
  16. Hoşbulduk teşekkür ederim.
  17. Arkadaşlar ben bu foruma yeni üye oldum. Öncelikle hepinize merhabalar..Birkaç gündür tartıştığınız konuları inceledim.Yazılanların içinde dikkatimi çeken birkaç konu var aklıma geldikçe tartışmaya açacağım.İlk olarak esranın açtığı "Ateist " başlıklı konuya spartacüsün verdiği cevaptan: "diğer canlılardan hiç bir farkın yok senin aklın olman üstünlüğün değildir hayatta kalabilmen için üstün özelliğindir.Nasıl çita hızlı koşuyorsa kartal gözleri uzağı görebiliyor avını yakalamada muhteşem iniş takımları varsa nasıl bukalemun renk değiştirip avlanıyor ve ya avlanmaktan kurtuluyorsa senin aklında o dur..." Burada spartacüs insanı diğer canlılarla tamamen eş tutarken benim aklıma bi şey takıldı:Diğer canlıların üstün olan özellikleri sadece avlanmalarına yarıyor.İnsan müdahale etmedikçe bu üstünlüklerin hiçbiri doğanın dengesini bozacak türden değil veya bozsa bile doğa başka dengeler kuruyo.Ama insan öyle mi? Onun üstün özelliği diğer canlılara direkt hükmetmesini gerektiriyo isterse kendinden başka bütün canlıları yok edebilir bi anda, bunu yapmamasına mani olacak olan yine kendisi... İnsanın iktidarını başka hiçbir canlı üstün özelliği ne olursa olsun engeleyemiyor.Evrim süreci insana biraz torpil yapmış zannedersem.Ve ne tesadüf ki insandan başka bu olayı etkileyebilecek hiçbir yaratık yok. Bu durumda spartacüsün dediğin gibi insanı diğer canlılarla aynı kefede tartmak biraz garip bi durum değil mi?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.