Dogrucudavut tarafından postalanan herşey
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Sizi kastetmemiştim. Lütfen alınmayın.
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Bu dediklerinizin doğru olup olmadığı, Türk mlleti tanımını ne olarak gördüğünüze bağlıdır. Nihal Atsız'ın millet tanımı, kana, soya, ırka dayalı Alman millet anlayışı ile aynıdır. Siz bunu kabul ediyor musunuz ? 80 öncesinden bahsetmiştim. Ayrıcaa, Ülkücülerin beni konuşturup konuşturmamasını hangi anlamda sordunuz ? Höt deyip, dizimi titretmeyip tahammül etmeleri anlamında mı ? Yoksa, bir kuyruk acım olduğunu düşünerek mi ? Ya da en vahimi Türk ırkından başka bir ırktan olduğumu mu düşündünüz ?
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Dostum, biraz acele etmişsin cevap yetiştirmek için. İnsanlara en büyük iyilik, akıllarını kullanmayı öğretmektir.
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Nasıl da korkuturmuşuz diye birileri kendi adına pay çıkarmasın şimdi
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Türkçülüğün evrimi (!) Atatürk'ün bir ulus olmayı kastettiği '' Ne mutlu Türküm diyene '' sözünü, Türkçülüğün ilk döneminde Nihal Atsız düşüncesi, '' Ne mutlu Türk ırkından olana '' diye yorumlanmış, ayrıştırıcı ve bölücü olduğundan bu görüş yasaklanınca da, Nihal Atsız'ın ölmeden önceki son dönemlerinde; '' Ne mutlu kendini etnik Türk kültürüne ait sayana '' gibi, görünüşte dışlamayıcı, birleştirici bir anlama çekilmiştir. Tabii, bunun da hoşgörülmesinin altında, soğuk savaş dönemi, Türkiye'de ABD'ci derin devlet/Gladyo/Kontrgerilla tarafından sola karşı Türkçülerin/Ülkücülerin kullanılması yatar.
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Zamanında, ABD ve onun destekçisi hükümetler, senin de sırtını sıvazlayıp salsaydı sokaklara sen de hhööööttt diyip, diz titretirdin. Dava ne davası mı ? Tabii ki, hhöööött davası
-
Ülkü Ocağı'nda dayak iddiası.. Baba´ya dayak
Bu bakış erkeksi bir bakış mı, kadınsı mı çözemedim doğrusu
-
Lozan ve Lozan Bayramı
Kesinlikle katılıyorum. Bu konuyu gündeme getiren milletvekiline de, ona destek veren milletvekillerine de, konuyu buraya taşıyan Tengeerin Bosig arkadaşımıza da teşekkür ediyorum, böyle bir önemli konu hakkındaki duyarlılıkları için. İçinde bulunduğumuz dönemde, Lozan ve sonuçları hakkında yapılan dezenformasyon ve çarpıtmalar o kadar fazla ki...O nedenle, Lozan zaferimiz sadece bayram olarak kutlanmakla kalmamalı aynı zamanda herkes tarafından tarihimizin bu kesiti doğru olarak bilinmeli ve tam olarak anlaşılmalıdır. Çünkü, Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedidir. Unutulmamalı, unutturulması, çarpıtılması engellenmelidir.
-
İşçimiz Avrupalı İşçiden Yüzde 50 Fazla Çalışıyor
Seçim sonuçlarına göre konuşuyorum. Seçim sonuçları yeteri kadar güvenilir bir araştırma sayılır herhalde, sizce de. Eğer, Güneydoğu halkı bu farkı görebilselerdi ya da CHP aleyhindeki; gibi propogandalardan etkilenmeseydi, oyunu CHP’ye verirdi. Hangi cümlemden böyle bir anlam çıkardınız merak ettim doğrusu ? Bunlar sağ partilerde de var. Onlarda parti içi demokrasisinin var olduğunu iddia edemezsiniz herhalde. Ama bunlara rağmen o partilerde oy kaybı yok. Demek ki, CHPnin oy kaybının bunlarla ilgisi yok. Ergenekon'a inanırsınız, o hayal olmaz ama Gladyo dediğimizde hayal olur öyle mi ? Ayrıca, konuyu işçi haklarından yine '' Kürt meselesi ''ne getirdiniz ya helal olsun size. Ben, mesela iş kolu sendikacılığının geliştirilmesi gerekliliğinden bahsedecektim ama sizin derdiniz sadece CHP'ye vurmak.
-
ZAZADAN MEKTUP
Yine haklılaştırmak olarak algılamazsanız bir tespit daha yapacağım : Türkçülükle Kürtçülüğü karşılaştırırsak, Kürtçülüğün tüm dönemlerde ayrıştırıcı, bölücü olduğunu görürüz. Türkçülük ise, Nihal Atsız dönemi ayrıştırıcı, bölücü olduğundan yasaklanmıştır. Daha sonraki dönemler, Türkçülük evrim geçirmiş, etnik milliyetçilik söylemlerinden ziyade, kültürel milliyetçilik söylemlerini geliştirmiş ve açıktan etnik milliyetçilik yapamadıklarından yasaklanamamıştır. Yani, Atatürk'ün bir ulus olmayı kastettiği '' Ne mutlu Türküm diyene '' sözünü, Türkçülüğün ilk döneminde Nihal Atsız düşüncesi, '' Ne mutlu Türk ırkından olana '' diye yorumlanmış, ayrıştırıcı ve bölücü olduğundan bu görüş yasaklanınca da, Nihal Atsız'ın ölmeden önceki son dönemlerinde; '' Ne mutlu kendini etnik Türk kültürüne ait sayana '' gibi görünüşte dışlamayıcı, birleştirici bir anlama çekilmiştir. Tabii, bunun da hoşgörülmesinin altında, soğuk savaş dönemi, Türkiye'de ABD'ci derin devlet/Gladyo/Kontrgerilla tarafından sola karşı Türkçülerin kullanılması yatar.
-
ZAZADAN MEKTUP
Haklı bir yasaktır demiş miyim ? Eğer, sizce bir olayın, olgunun nedenlerini göstermek onu haklılaştırmak ise, PKK terörünün -kendinize göre- nedenlerini her fırsatta göstermeye çalışan sizler, ne yapmış oluyorsunuz acaba ?
-
Kemal Kılıçdaroğlu ve Yeni iddialar.
Sanki hakaret etmişim gibi cevap vermişsin, '' hoop, bana mı dedin ?'' gibi... '' Milliyetçi-Muhafazakar '' yelpazesi de hayli geniş hani. Mesela, Melih Gökçek'e de sorunca da aynı senin dediğini diyor. O konuda da iftira attılar Kemal Kılıçdaroğluna , yani yetki elinde, SSK müdürü olduğu zamanlar hakkında. Onlar da fos çıktı. İyi ya işte, biz de siyaseti kokutanlardan bahsediyoruz. Kirli siyaset yapanları, iftira atanları gösteriyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’nu sevmeyebilirsin, siyasi görüşüne/duruşuna katılmayabilirsin, çakma erkeksi tripler atmadığı, '' ağır abi '' olmadığı, efendi adam olduğu için küçümseyebilirsin ama bir iftira var ortada ve ben bu konuda senin yorumunu alamadım henüz: Bu iftirayı hoş görüyor musun ? Nasıl olsa, iftira atılan şahıs '' solcunun teki, ona mübahtır '' diye mi düşünüyorsun ? Öte yandan, diğer bir başlıklarda, Alperenlere, Ülkücülere iftira atıldığını düşünüp onları cansiperane savunmuştun. O zaman senin haksizlıklara tepkin konusunda bir çifte standartın olduğundan bahsetme hakkımız doğmaz mı ? Alperenciysen de, Ülkücüysen de ve onları '' kokmuş siyaset '' dışında görüyorsan da, bunu yandan yandan değil, göğsünü gere gere savunabilmelisin tabi, ama oralarda bunu savunup bu başlıkta siyasi görüşlerin, partilerin tümünü Alperen ve Ülkücüleri de kapsayacak şekilde kokmuş ilan etmek çelişki olmuyor mu ? 25 yıl öncesi her şey güzeldi ha ? Yaşını bilmiyorum ama 25 yıl önce bir siyasi görüşün var mıydı yani ? Terör meselesinin bu ülkenin politikasına büyük etkileri malum. PKK’nın ekmeğine yağ sürenler de belli. Buradan nereye gelmek istiyorsun, '' tüm partiler terörün bitmesini istemiyor '' mu demek istiyorsun ? Diyeceğini açık açık yazsan da biz de ne demek istediğini tahmin etmeyle uğraşmasak, tartışmalar yanlış anlamalar üzerine yürümese.
-
Artvinli, İyiyle Kötüyü Birbirinden Ayırır
"yaşanan afetlere karşı herkes haddini bilecek" ifadesi iki anlama da gelebilir; birincisi : '' İşte bize oy vermediniz, Allah da size felaket verdi '' şeklinde skolastik bakış. ikincisi de : '' bize oy vermezseniz, işte böyle felaketlerde yardım alamazsınız '' gibi antidemokratik, faşizan bakış.
-
ŞU BEYAZ TÜRKLER
Evet, Atatürk öldüğünden yani 1938’den, despotluk olarak gösterdiğiniz 1946 seçimine kadar bir despotluk örneği bekliyoruz hala, sabırla… Hukukçu sizsiniz, madem o makaleyi gündeme getirdiniz, Hakan Albayrak’ın makalesindeki hangi ifadeden, neden ceza aldığını da siz göstermelisiniz. Onu da bizahmet bulup getirin de, bakalım ceza saçma mıymış doğru mu ? İlgili yasayı yorumlayamazsak da sorarız bir avukat arkadaşımıza olur biter. Danıştaydan Anayasa Mahkemesi başkanı seçilebiliyor da, Askeri yargıtaydan 2 üye seçildiğinde mi oligarşi oluyor ? Kim seçiyor ? Cumhurbaşkanı, peki… 12 Eylül öncesindeki, yani 1961 anayasası ile gelen Cumhuriyet senatosundan neden bahsetmiyorsunuz ? Siyasi partilerin önerdiği adaylar arasından Cumhurbaşkanları senatör seçmiyor muydu ? Böylece, Anayasa mahkemesine abuk subuk davaların taşınması önlenmiyor muydu ? Yani, 80 öncesine kadar, yine halkın seçtiği senatörlerin, meclisin geçirmek istediği anayasaya uygun olmayan yasaları elekten geçirmesi de mi oligarşiydi ? Bir şey eleştirilecekse, doğru taraftan bakılması gerekir.
-
Laikliğe sapkın, Atatürk ve İnönü'ye militan diyor
İlgili paragraf şu : '' Köpekler ve türbanlıların giremediği mekanlar da Müslümanlara baskı yapılmadığının bariz göstergesidir…İmam Hatip Lisesi Mezunlarına polis olma yolunu kapatan düzenleme de öyleydi. '' Eğer, güzel Türkçemizin olanaklarından yararlanıp, '' bazı, kimi '' gibi belirtme sıfatları kullanılsaydı bunları yazmazdım elbet. '' Köpekler ve türbanlıların giremediği mekanlar da bazı Müslümanlara baskı yapılmadığının bariz göstergesidir…İmam Hatip Lisesi Mezunlarına polis olma yolunu kapatan düzenleme de öyleydi. '' cümlesi meram anlatmaya daha uygun olurdu. Kullanılan veya kullanılmayan kelimelerin, noktalama işaretlerinin cümlelere kattığı anlamlar önemlidir. Sizi türban takmış olarak düşünemiyorum tabii...
-
Başbakan: Kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya gider.
Ahlaksızlığı sadece cinayet ve kapkaççılık, hırsızlık bağlamında ele almak eksik olur. Öte yandan sadece bir etnik grup üzerinden konuşmak da yanlış olur. 80 sonrası, Türk toplumunun genelinde, özellikle Özal dönemiyle başlayan bir ahlaki gerileme yaşanmıştır. Bunun ana sebebi, sosyal politikaların eksik olduğu vahşi bir kapitalizmle kalınmayıp, '' köşe dönme '' kültürü ile '' benim memurum işini bilir '' anlayışının da beraberinde yerleştirilmesidir. '' Olmak '' yerine '' sahip olma ''nın ön plana çıkarıldığı ortamlarda ahlaki çöküşün ortaya çıkması kaçınılmaz olur.
-
EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BİLDİRGESİ
Adaletsizliğe bakarmısınız ? Asıl hapse atılmaları gerekenler, kendilerini görüntüleyenlere ceza aldırtıyor.
-
Başbakan: Kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya gider.
Dostum, devlet başka bir seçenek sunamadı doğru. Belki de sunamazdı, tartışılır. Önemli olan göç ettirdiği yada göç eden insanlara sahip çıkmasıydı. Bu işin başka bir yönü. Ama Başbakanın bahsettiği bunlar değil, aklınca '' laik kesim'' e gönderme yapıyor farkındaysan. Münevver cinayetini işleyenlerin göç eden Kürtler olduğunu iddia etmiyorsan tabi.
-
ZAZADAN MEKTUP
Son yıllara kadar bu isimlerden haberi olan var mıydı ? Nasıl ki, Osmanlı döneminde Türkler arasında Türk ismi olmayıp Ahmet, Hasan gibi Müslüman isimleri alınageldiyse ve ancak Cumhuriyetle beraber otantik Türk isimleri gündeme geldiyse, Osmanlı zamanından beri Kürtler de Müslüman isimleri alagelmiş, son yıllarda Türkiye'de yükselen Kürt milliyetçiliği bu otantik Kürt isimlerini üretmiştir. Bu isimler o nedenle, yani Kürtçülükle özdeşleştiği için yasaklanmıştır.
-
ZAZADAN MEKTUP
Buna ne diyeceksiniz bakalım : Almanya'da Göç Yasası sertleştiriliyor Federal Alman hükümeti göçmenlerin topluma uyumunu hızlandırma hedefi çerçevesinde yeni yasal adımlar atmaya hazırlanıyor. Basına yansıyan planlara göre "entegrasyon karşıtı" göçmenler sınırdışı edilecek. Frankfurter Rundschau gazetesinin bugünkü sayısında yer alan habere göre Alman federal hükümeti, Avrupa Birliği’nin ilgili düzenlemeleri çerçevesinde 400 sayfalık bir kanun paketi hazırladı. Yeni düzenlemeler çerçevesinde yabancılar ve göçmenlerle ilgili bazı maddelerin sertleştirilmesi öngörülüyor. Düşmanca tavırlara sınırdışı “Uyum karşıtı” davranışlar gösteren göçmenler sınırdışı edilecek. Taslağa göre aile mensuplarının Alman toplumuna uyumunu engelleyen “düşmanca tavırlar”, sınırdışı uygulaması için yeterli görülecek. Yine sözkonusu taslağa göre, kin ve nefret kışkırtıcılığı yapan, toplumun belli kesimlerini aşağılayıp hakaret eden göçmenler de sınırdışı edilebilecek. Kursa katılmayana 1000 Euro ceza Frankfurter Rundschau gazetesi, federal hükümetin planları arasında entegrasyon kurslarına katılmayan göçmenlere 1.000 Euro’ya kadar para cezasının verilmesinin de bulunduğunu yazdı. Alman İçişleri Bakanı göçmenlerden „uyum“ istedi Berlin’de düzenlenen bir sempozyoma katılan Alman İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, “Uyumun başarılı olmasını istiyorsak, bunun göçmenlerin sorumluluğu olduğunu açık bir şekilde belirtmemiz gerekiyor“ dedi. Schauble, göçmenlerin uyumu için çabalarını sürdüreceklerini dile getirdi… Almanya göçmen siyasetini değerlendiriyor Alman basınında göçmenlere ilişkin detaylar sergilenirken, gözler özellikle Türk ve Müslüman göçmenlere yöneliyor. Almanya'da göçmenler çoğalıyor Alman hükümeti bu yıl altıncı kez Almanya’da yaşayan yabancıların ve göçmenlerin durumuna ilişkin bir rapor yayınladı. Rapor, Almanya’da yaşayan yabancıların sayısında düşüş olduğunu, buna karşın ülkedeki göçmen sayısında ise belirgin bir artış olduğunu gözler önüne seriyor… ABHaber, 26-02-2007 00:00 (TSİ)
-
Siyaset Üretemeyen Sosyal Demokrat Geçinen Partiler Kendi Kendilerini Bitirmeye Çalışıyorlar
İfade eksik olmuş ondan Şöyle olacaktı : Şaşırdığım, sizin de benim de farklı açılardan şikayetçi olduğumuz ülkemizin bu noktada olması değil ama bunun sebebinin tamamen sosyal demokratların suçu olduğunu öne sürmeniz.
-
ZAZADAN MEKTUP
Diger taraftan asimile olmus Alevi Türkmen'leri Zaza olarak nitemiyoruz. Gösterin bakalım nerede öyle bir ifade kullanmışım.
-
Siyaset Üretemeyen Sosyal Demokrat Geçinen Partiler Kendi Kendilerini Bitirmeye Çalışıyorlar
Sayın Efendi Türkler, cümlem biraz yanlış anlamaya müsait olmuş. Sayın dünyahepimizin ile aynı fikirde buluştuğumuz şey, bana göre, ülkemizin şu anki geldiği noktadan şikayetçi oluşumuz. Bu konuda sanırım sizinle de aynı düşünüyoruz. Bu konuda da aynı fikirdeyiz. İlk aklıma gelen CMUK yasası koalisyon hükümeti döneminde iktidar ortağı SHP sayesinde çıkarılmıştır.
-
ZAZADAN MEKTUP
Arkadaşım, sizin iddianız '' hiç bir Zaza kendisini Kürtlerden ayrı görmüyor '' idi. Ben de bir Zaza sitesinden bunun doğru olmadığını gösterdim. Alıntımda size cevap olan Zazaların kendilerini Kürt kabul etmediği...Sitedeki diğer ifadelerin sizin iddianızla ilgisi yok. Beğendinizse katılabilirsiniz ama ben katılmıyorum.
-
ZAZADAN MEKTUP
1989 yılına kadar Alman vatandaşlığı kan bağına dayanıyordu. Türkiye'de ise bu hiç olmadı. Alıntımın baş kısımları ile ilgilenmemişsiniz nedense, okumadınız mı yoksa : VATANDAŞLIK VE SİYASAL KATILIM Ayşe Kadıoğlu Sabancı Üniversitesi, İstanbul ''...Alman ve Fransız milliyetçilikleri arasındaki farklar ve bu farkların vatandaşlık politikalarına nasıl yansıdığı geniş bir şekilde çalışıldı.12 Yıllar önce, Berlin'deki Uluslararası Orta Doğu Çalışmaları Birliği’nin yıllık toplantısında (4-8 Ekim, 2000), açılış konuşmacısı olan Ali Mazrui bu konu ile ilgili son derece dikkat çekici bir değerlendirme yapmıştı. Mazrui, konuşmasında, Fransa'da mükemmel bir biçimde Fransızca konuşmasına ve Fransız kültürünü içselleştirmiş olmasına rağmen Müslüman bir Arap'a her zaman "öteki" olarak davranıldığını söyledi. Öte yandan, Müslüman bir Arap'ın Almanya’da mükemmel bir Almanca ile konuşabilmeye ve Alman kültürünü içselleştirebilmeye bile aday olamadığını söyleyerek, Almanya’daki dışlayıcı vatandaşlık anlayışının altını çizdi. Kısacası, yabancıların Alman toplumuyla bütünleşmeye yönelik çabaları dahi anlamlı değildi. Bu ayrım, açık bir şekilde, Fransa ve Almanya’da vatandaşlığa ilişkin politikaların temel ilkeleri arasındaki farkları özetliyor. Fransa’da genelde özümseyici ve dahil edici, Almanya’da ise dışlayıcı politikalar var. Bu nedenle Alman vatandaşlığı, 2000 yılı Vatandaşlık Kanunu'nun mecliste kabul edilmesine kadar, soy geçmişi ve kan bağına dayalı bir vatandaşlık anlayışı (jus sanguinis) ile tanımlanmıştır. Literatürde bulunan çalışmalar, iki ülkenin vatandaşlık politikalarındaki farkların temelindeki nedenleri Fransa ve Almanya'nın ulus-devlete ulaşmada izlediği farklı yolları irdeleyerek açıklarlar.13 Almanya'da, milliyetçilik duygusu, Almanya’nın 1870’deki birleşmesinden elli sene kadar önce, ondokuzuncu yüzyılın başında ortaya çıkan engin bir Romantik literatürde ifade edilerek ortaya çıktı. Bu durum devlet egemenliği altındaki topraklar ve sınırlardan bağımsız bir Almanlık anlayışına yol açtı. Bunun sonucunda, siyasal sınırlar ile tanımlanmamış olan etnik bir vatandaşlık anlayışı oluştu. Rogers Brubaker bu durumu "siyaset öncesi Alman milleti" olarak ifade eder. Onun iddiasına göre, Almanya’da "millet düşüncesinin esas ve oluşturucu unsuru etnik ya da kültürel birlik iken, siyasal birlik sadece bir türev olarak gündeme gelmiştir."14 Fransa örneğinde ise, milliyetçiliğin ortaya çıkışı ve ulus-devletin oluşumu arasında bir zaman farkı olmadığından, Fransız vatandaşlık düşüncesi sınırlarla belirlenmiş bir coğrafi bölge içerisinde gelişti. Sonuçta, modern Fransız vatandaşlık kavramı devlete üye olmayı vurgularken, Alman vatandaşlık kavramı ise Volk adı verilen, soy geçmişi ve kan bağı temelinde tanımlanan bir millete dahil olma düşüncesine koşut olarak gelişti. Böylece, Fransa'da demos devlete ilişkin özelliklere vurgu yaparken, Almanya'da ise etnik bağlar (ethnos) ile eşanlamlı hale geldi. Almanya'da soy geçmişi ve kan bağına yönelik bir vatandaşlık yasasından uzaklaşma ve dışlayıcı olmayan bir vatandaşlık anlayışını benimseme yönündeki çalışmalar Schleswig-Holstein eyalet yönetiminin katkılarıyla oldu.