Zıplanacak içerik

mescere

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mescere tarafından postalanan herşey

  1. Ağır vasıta kazaları – foto galeri
  2. Mevlevi çalgıları rebab Mevlevi ayinlerinin değişmez çalgılarından birisidir. Yayla çalınır ve kabak kemaneye benzer. Türklerin kullandığı en eski yaylı sazlardandır. Gövdesi Hindistan cevizinden yapılır. Cevizin üzerine deri gerilir. Üç tellidir, at kuyruğundan yapılan telden çalınır. Asya kökenlidir. Hz. Mevlâna'nın da rebab çaldığı rivayet edilir. Ortaya çıkışından beri yedi değişik şekilde görülmektedir. 1.Dikdörtgen Rebab 2.Yuvarlak Rebab 3.Armud Şekilli 4.Beyzi (kayığa benzer gövdeli) Rebab 5.Yarım küre Şeklinde Rebab 6.Tambur Rebab 7. Açık Tekneli Rebab Ney Günümüzde ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir sembolü haline gelmiştir. Bir müzik aleti için kullanılan çalmak yerine, Ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin mecazi bir anlamı vardır. Kaynağını İslam'da Allah'ın insanı yaratırken ruhu üflemiş olmasından alır. İslam geleneğinde neyin doğuşu ile ilgili bir çok rivayet vardır. Bunların en meşhuru şöyledir: Peygamberimiz ilahi aşk sırrını Hz.Ali'ye söylemiş. Bu sırrın yükü altında ezilen Hz.Ali gidip Medine dışında kör bir kuyuya bu sırrı anlatmış. Kör kuyu bu sır ile coşup köpürmüş ve taşmış. Su her yeri kaplayınca kenarlarında kamışlar yetişmiş. Oralardaki bir çoban bu kamışlardan birini kesip muhtelif yerlerinden delmiş ve üflemeye başlamış. Çıkan ses kalplere coşku ve heyecan verip ilahi sırrı anlatır olmuş. Peygamberimiz tesadüfen bu çobanın ney sesini işitince bu durumu anlamış. O günden sonra ney,bir ilham kaynağı olmuştur. Bugünkü manada neye ruhunu veren Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleridir. “Türk olsun ,Acem olsun; musiki aşıkların ortak gıdasıdır.” görüşündeki Mevlana, Mesnevisinin ilk on sekiz beyitini de bu cazibeli çalgıya ayırmıştır. Ona göre ney ayin sırasında dönmekte olan ama gerçekte batıni bir iklimde seyahatte bulunan semazenlerin kılavuzudur. Çıkardığı tılsımlı ses ile ruhları cezbeder. Kudüm Yarım küre biçiminde bir çift küçük davuldan oluşan ve din müziğinin önemli çalgılarından “kudüm”, dindışı ve mehter müziğinde “nakkare” adıyla anılıyordu. “Tambur”, “kemençe”, “kanun” gibi çalgılarla zenginleştirilmeden önce Mevlevî müziğinin dört temel çalgısından biri (diğerleri “ney”, “rebap” ve “halile”) olan “kudüm”ün, çapları yaklaşık 28-30 cm civarındaki davulları, dövme bakırdan yapılmış olup biri büyük diğeri küçük iki tasa benzer. Yüksekliği ise yaklaşık 16 cm. olan taslar, dibe doğru daralırlar. Büyüğünün ağzına iki, küçüğünün ağzına bir milim kalınlığında deri gerilir. Tiz ses veren davul (tek) sola, öbürü (düm) sağa konur. Daha ince bir derinin gerildiği (tek), boyut olarak da (düm)den biraz küçüktür. Devrilip sallanmalarını önlemek için, simit denen, içi pamuk doldurulmuş bir çift meşin halka üstüne oturtulan davullar, “zahme” denilen bir çift ahşap çubukla çalınır. “Kudüm”ün bakır gövdesi, metalik tınıyı gidermek amacıyla çoğunlukla dıştan meşinle kaplanır. Tanbur Yuvarlak bir tekneye, uzun bir sapın eklenmesiyle oluşan, tahta, perdeli ve mızrap ile çalınan 8 telli bir enstrumandır. Sazı icra edenlere tanburi denir. Tanburun perdeleri, bağırsak veya olta misinasından, mızrabı ise kaplumbağa kabuğundan (bağa) elde edilir Tanburda dördü sarı ve dördü de çelik olmak üzere sekiz tel bulunmaktadır. Tanburun tınısından ve ahenginden daha fazla yararlanabilmek için birinci çift tel yegah sabit olarak kalmak üzere diğer teller icra edilen makamın özelliklerine göre değişik seslere akortlanır. Bu yüzden tanburun akordu sabit değildir denilebilir. Kanun Toplam tel sayısı icracının tercihine göre 72, 75 veya 78 olarak değişir. Üzerinde gerili bulunan teller üçer üçer akord edildiğinden 24(72 telden), 25(75 telden) veya 26(78 telden) ses elde edilir. Teller için eskiden kiriş kullanılırken bugün misinadan yararlanılmaktadır. İcra edilen eserde kullanılan arızaları (bemol ve diyezler) için gövde ile tellerin arasına, teli geren mandal ismi verilen dökme mekanizmalar çakılır. Bu sistem 19 yüzyılın ikinci yarısında icat edilmiştir. Bu tarihten önce, kanun icracıları teli parmak darbeleri ile gererek istedikleri sesi elde etmeye çalışıyorlardı. Kanun icracıları kanunu çalmak için, ellerinin işaret parmaklarına yüksük adı verilen metal halkalar takar ve yüksük ile parmaklarının arasına bağdan yapılan mızraplar sıkıştırırlar. Sazı icra edenlere Kanuni adı verilir. ud-kopuz Onbir telli, mızrapla çalınan bir enstrümandır. Kısa saplı ve geniş gövdelidir. Asya kökenlidir. Daha küçük gövdeli ve üzeri deri kaplı olanına Kopuz denir Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş bölümden oluşur. mazhar-bendir Tahta kasnağa deri gerilerek yapılır. Elle vurularak çalınır. Klasik Türk Musikisinde ve özellikle Mevlevi zikr musikisinde “def“adıyla bilinen vurmalı çalgıdır. Mağrip Arapçasından (Fas-Cezayir) alınan “bendir” adı Türkiye'de 1980'lerden sonra yaygın hale gelmiştir. Genellikle 40 ila 55 cm çapında daire şeklindeki bir kasnağa deri germek suretiyle imal edilen bendirin belirgin bir özelliği, rezonans sağlamak amacıyla iç tarafına gerilen iplerdir. Standart çapı 52 cm'dir. halile-zil İki büyük zilden yapılır. Ritim için kullanılır. kabak kemane (gıcek, kemençe) Gövdesi su kabağından veya oyma ağaçtan yapılır, üzerine deri gerilir. Kısa saplı , üç veya dört tellidir. Yayla çalınır. Kemençenin üç telinden ikisi (Rast ve Neva) bağırsaktan, üstteki ilk telse (Yegah) gümüş sargılıdır. Üst ve alt tel 25.5-26, orta tel 29.2-29.5 cm uzunluğunda; üst tel 0.8, orta tel 1.5, alt tel 1 mm kalınlığındadır. Saz ortalama 60 cm uzunluğunda, esnemeye dayanıklı yılan, abanoz vb. sert ağaçlardan yapılmış, avuç içi yukarıya bakacak şekilde tutulan bir yayla çalınır. Tellere sürtülen 150-200 civarındaki at kılına, kaymasın diye -keman yayındaki gibi- reçine sürülür. Yayın sapa yakın 10 cm.lik deri kaplı kısmına sokulan orta parmak (gerekirse yüzük parmağı) vasıtasıyla at kılı gerdirilir. Yayın burnu ise at kuyruğu gibi bir süs püskülüyle bitirilir. Doğudan batıya geçtiği kesin olan yaya at kılı takma adetinin, şaman kopuzunda, tuğ adlı en eski ritm sopasında ve rebabda da görüldüğü üzere, Türklerde ata verilen kutsal değerden kaynaklandığı açıktır.
  3. Mevlana resimleri Allah razı olsun
  4. Dünyanın en ilginç hayvanları. Rabbim ne güzellikler yaratmış. Tefekkür etmek lazım.
  5. İslam büyüklerinden öğütler (powered by Nikbin)
  6. Havalimanlarında bulunan küçük ve etkili bir cihazdır. Gramın milyarda biri kadar bile olsa patlayıcı ya da uyuşturucu varsa tespit edebilir. Konuyla ilgili sorularınız olursa cevaplayabilirim.
  7. Havalimanlarında bulunan en büyük sistemdir ama hiçbir yolcu onu görmez. Konuyla ilgili sorularınız olursa cevaplayabilirim.
  8. Kuran sayfaları
  9. Utan Düşünüyorum bazen burası kim, ben neresiyim. Beni bu hale düşüren her kimse hep ensesindeyim. Yok mu verecek hiçbir malınız bu Allah kuluna? Atıyorsunuz ekmekleri utanmadan çöp kutusuna. Halbuki koysanız kullanmadıklarınızı bir köşeye Bitiremezsiniz onlarca fakirin evini döşeye döşeye. Yok ama siz umursamazsınız hiç garibanı. Size ne aslında, altta kalının çıksın be canı. Ama siz de altta kalırsanız ne olacak? Çevrenize mendeburlar bir bir dolacak İş işten geçmeden alın şimdiden gardınızı. Vermeyi ihmal etmeyin her sene zekatınızı. Size küçük gelen evinizdeki atık işe yaramazlar güruhu. Onları dört gözle bekleyenler var, çıkacak sanki ruhu. Dinlediniz öğrendiniz artık benim durumu. Bundan sonrası artık herkesin kendi sorunu mescere
  10. Şaşır Bakmayın siz attığıma kafadan, Tek hayalim yumurta, rafadan. Görmedim iki haftadır sıcak bir ekmek yüzü. Fırıncıdan istedim morarttı benim iki gözü. Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. Bir mısır tanesi verene incisini götürürmüş. Kesse beni kasap çıkmaz on kilo safi et. Derinin haricinde var koca bir iskelet. Kemiklerim hep sayılıyor nereye baksanız. Akbabalar kapımı bekliyor, inanmazsınız. Bazen hayal ediyorum kuru ekmek ve peynir. Diyorum nasılsa olmayacak, düşünsene kefir. Çorba içtim dün gece, tadı hala dudağımda. Geçen hafta ekmek buldum otobüs durağında. Böldüm on parçaya küflenmesin diye. Biraz sert oldu ama bitmedi yiye yiye. Son marifetim yarısı yenmiş bir tost. Onu da bana veren çok eski bir dost. Ayakkabımın ucundan çıkar parmaklarım. Canım ne zaman sıkılsa hep onlarla laflarım. Pabucumun üzerimde çoktur hakkı bir bilseniz. Onun bana iyiliklerini say say bitiremezsiniz. Gömleğim benim ah bitanecik gömleğim, Kirden taş gibi oldu, efendime söyleyim. İlk bulduğumda rengi açık maviydi zavallının. En büyük üzüntüsü kötü ünüydü markasının. Kolunun altı yırtıktı, yeninin biri yok. Hiç anlamadım ben ne demek overlok? Pantolonun paçasını kıvırdım üç kat, içi hep kum dolu. Ne zaman dökmek istesem bozuluyor böceklerin huzuru. Çok rahatlar orda hiç kıyamıyorum. Her akşam paçama ot doğruyorum. Onlar benim evlatlarım canım ciğerim. Aralarında en çok kara böceği severim. Geçen hafta bir karınca taşındı aralarına, siyah. Diğerleri ona birden saldırdı, eyvah ki ne eyvah Evim çok güzel, izolasyonu yeni yaptım. Önceki çamur dökülmüştü, iki kat attım. Duvarda var üç delik, ikisi büyük biri küçük. Her birinin içinden çıkmış ayrı birer cücük Onları çok seviyom ben, her gün suluyom. Bir gün onları göremesem hemen soluyom. Ben mutluyum aslında bu eski duvar dibinde. On yıldır buradayım, yok hiç problemim de. Sadece karnım aç, guruldar biraz. Ama bilir ki hep, boşuna ettiği naz. Olsa dükkan onun diyorum hep ama anlamıyor. Sonucun değişmeyeceğini bile bile mırıldanıyor. Ayağımın ökçesi nasır oldu, kıvrım kıvrım. Karınca ısırmaya çalışır hep boşuna zavallım Elimin üzerindeki kıvrımlar sanki birer derin vadi. Krem süreyim dedim geçenlerde, hiç mi hiç işlemedi. Tam kendinden sorumlu devlet bakanıyım vesselam. Her seferinde bir karınca ölür ne zaman yere otursam. Bir komşum var yan delikte, sizden iyi olmasın. Akşama kadar uyur, yeter ki kimse uyandırmasın. Onu deliği benimkinden büyük, tam üç metrekare. Hem besliyor orada sekiz sıçan dört de küçük fare. Ama onun döşeği daha kalın, tam dört kat karton. Biri buzdolabından çıkmış diğerleri hep arka fon. Zeminde var biraz bozukluk, beton parçalanmış İçinden hep su çıkıyor, ot tıkasam da bütün kış Kışın çok rüzgar giriyor, yağmur hep tepemde. Kafama damlıyor hep küfler hiç istemesem de. Kar yağınca tıkanıyor hep giriş. Onu açmak inanın çok zor bir iş. Ama yaz için yaptım kendime bir klima ufakça. İçeriye hava girer oldu, öbür uçtaki taşı kırınca. Oradan giriyor egzoz dumanı, bol da ses. Ama artık daha rahat alıyorum ben nefes. Burası bir site gibi, var onlarca delik. Ama inanın her biri en fazla bir kişilik. Bazen akşam toplanıyoruz yan tarafta deliklerten çıkıp da. Halimize şükrediyoruz karşımızdakinin yüzüne bakıp da.
  11. Kız Oburluk başıma dert, doldurmalı işkembeyi her sefer. Halbuki az yesem günde 10 ekmek, bin belayı defeder. Ama olmuyor, bu kazan hiç mi hiç dolmuyor. Ne atsan içine itiraz yok, hemencecik yutuyor. Sordum bir bilene, dedi bana hemen “hadi ikile” Nasıl demesin adam, elimde var iki kasa bir file. Kasada domates, filede var patates, enfes mi enfes Onları yerken pişirmeden, zor alıyorum zaten nefes. Karpuz istihkakım günde üç dört tane onar kiloluk Yetmiyor bana, keşke olsa boğazıma akan bir oluk En sevdiğim yemek kuru fasulye, yanında iki yayık ayran Görünce pilavı kazan kazan, ağzımın suyu akıyo işte o an. Kahvaltıda olmazsa çok kızarım bir teneke bal. Yemekten yoruluyorum, bi ondan bi bundan al. Düğünleri çok seviyom ama kimse hiç beni davet etmiyo. Biliyolar çünkü, ne koysalar önüme doyurmaya yetmiyo. Maaşımın üç katı sadece ekmeğe akıyo. Bakkal manav zaten kaçacak delik arıyo.
  12. Bazı örnek duvar kağıtları:
  13. bence de. Zaten espri mahiyetinde yapılmış

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.