Zıplanacak içerik

TAKLAMAKAN

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

TAKLAMAKAN tarafından postalanan herşey

  1. Sn Apsuva , Ben sizin inancınıza bişey demedim. Ben Musa ile 2. nci Nebukadnezar arasında yaşamış , sümerli bir peygamber olan Tumtorrabbi nin dini hakkında dedim. Sizinki ile benzerlikleri olabilir. Bu benim sorunum değil. Siz gene de üstünüze alınmayın. Saygılar.
  2. Naapsın boş boş duruyormuş. 6 günde yarattı herşeyi. 7 nci gün de dinlendi. Onsan sonra boş. Belkide baş melek Bay Şeytanla meleklerin durumu hakkında toplantı falan yapımışlardır. Yeni dua ve tesbihat geliştirme konusunda. Mesnevide vardı sanırım. Allahın Ademoğlunu yaratma konusunda meleklerle müşaveresi diye bir konu. Ordan aklıma geldi. - Yahu Şeytancım. Aklıma bir fikir geldi. Şu melekler dua etmeyi beceremiyorlar. Ben bir tür yaratayım da heyecan olsun ha. Ne dersin. Sana da iş çıkar. Onlarada Cuzi irade veririz. Köşe kapmaca oynarız. Bir Taklamakan çıkar ortaya... Onu da senin yanına cehenneme yollarım belki. Olmaz mı. İkiniz için özel işkenceler geliştireyim bari. İsrafil boş boş oturuyor şurda. Düdük vakti gelene kadar bari size işkence yöntemi bulsun. Hadi bakem...Perde açılsın. Saygılar.
  3. Basit bir soru. Kadiri mutlak neden bilinmek ister. Neden övülmek ister. Neden salatu selam ıster. Neden ihtiyacı olmadığı halde ıbadet edilmesini ister. neden... Mantık bir türlü oturmuyor. Saygılar.
  4. En güzeli size cevap vermemek. * Size saygılar istanbulıan. İstediğinizi yazın. Saygılar.
  5. Kedidir o kediiiii
  6. Demek ki bir dine inanmaz ise insan bunları yapar size göre öyle mi. Siz inanmaz iseniz yapacak mıydınız. Biz inanmadığımız halde yukarıda yazdıklarınızı yapmıyoruz. Peki nasıl erdemli insan olabiliyoruz. Saygılar.
  7. Bu sizin inceliğiniz. Ben teşekkür ederim sn Demirefe. Saygılar.
  8. Var tabi. Bizim Yüce Uçan Spagetti Canavarı Var. Ne yücedir o. Kimseyi yaratmamıştır. Bu yüzden de kimse üzerinde hak iddia etmez. Kızmaz, Darılmaz, Namaz kılmaz iseniz aldırmaz, Bir peygamberi yoktur. İnsanlara kin tutmaz, Buğz etmez Haykırmaz Böğürmez Vızıldamaz. Kendisi için ibadet falan istemez. İnsanların tüm canlılara saygı göstermesini ister. Yalan söylenmemesini ve kişilik haklarına müdahale edilmemesini ister. Herzaman güleryüzlü olmanızı ister. Erdemli insan olmanızı ister. Hangi inanca inanırsa inansın , dayatmacı olmadıkça herkese müsaade eder. Eşit yaklaşır. Bilmi ön plana almanızı ister. Fırsat bulunca doğada yürümenizi önerir. Tatile çıkmanızı ve değişik insanları tanımanızı ister. Önyargılardan uzak , sakin bir yaşam ister. .... .... Saygılar.
  9. Benim dil bilmediğimi nerden çıkardınız. Varsayalım öyle. Biraz çalışarak dil öğrenirim de. Siz bağımlı kişilkten kurtulamaz sınız. Eleştiri bile kabul edemiyorsunuz. Saidi Kurdinin namelerini fikir diye getiriyorsunuz. İlk cümlede ele alıp mantıksızlığını orataya koydum. Dilbilgisi hatası var ise yazınız düzeltelim. Sizin aklınız en az benimki kadar çalışıyor ise , akıl yolu ile benim iletime cevap veriniz. Hadi.. Hodri meydan. Saidi Kurdi namalerini bırakın. Cevap verin.
  10. Üstad , yine konuşturmuş sun. Mehir le ecir farkına hiç dikkat etmemiştim. Eline , beynine sağlık. Bu arada yeni imzan mükemmel. Saygılar.
  11. Gelelim Sn Birvarmışhiçyokmuş un yeminine , Aslına bakarsanız Kuran değişmiş mi , değişmemiş mi umurumda değil. Allah diye bişeyin olmadığına inanıyorum , onun seçtimiş olabileceği peygambere de inanmıyorum. Bu adamlar olsa olsa büyük yalancı olur. Olmayan tanrının seçmediği elçi.. Bu tür bir insanın getiridim dediği kitaba da inanmıyorum. İnanılacak yanı yok. Bu kitabın değişmiş olmasına inanç beni ne kadar bağlar. Yada değişmemiş olmasına inanç. Ben sadece şunu göstermek istedim. Şarjörünüzde 3 mermi var ise eğer , 3 el atarsınız. Hadi bide namluda var 4 el. 5 olmaz. Bilgi yükü belli. Risale dışına çıkamamış , risaleyi eleştirememiş biri ile benim derdim sorunum olmaz. Olamaz. Onun yaptığı tehditlere de güler geçerim. Hesap soracaklarmış. Kılıcımın hesabı. Benim canıma malıma kastedecek bir kendini bilmez kapıma dayanırsa , en az 10 tanesini TIMAR cennetine yollar , sonra canımı veririm. Ötesi yok. Bilgi ile mücadele ise , ortada , konu ile ilgili forumdaşların görüşünü ortaya koydum. Sorulan sorulara cevap olmadığı gibi , bide Taklamakan ı hatırlayınız gibi , absürd bir yazı. Al işte , 3 tane alıntı. Susutun kaldın. Ayet se ayet , hadis se hadis , sahabe görüşü ise sahabe görüşü , verdim cevabını. Şimdi sözünü tutarsın umarım. Sn D. Gülbudak. Saygılar.
  12. Sn Yam Yam , Orada küçük bir nüans var. Bunlar sadece kendileri gibi inananlara kardeş der. Bir ara islamiforumda yazdım...17 günde , hayatımda yemediğim kadar küfürün bin mislini yedim. Kendileri arasında kedi köpek gibi olsalar bile , dinlerden özgür birini gördüler mi , bunlar eski düşmanlıklarını unutur. Ne zaman ki , başbaşa kaldılar , gene hurafe tartışmaları başlar. Zemzemi hangi elle içelim , meleklerin hoşlandığı dua , meleklerin izlediği namaz...!! Bunlar ne kerdeşlik bilir dinden başka , nede insanlık. Bunların insanlık tan anladığı , Muhammedin anladığı şeydir, öteye geçemezler. Kıldan tahrik olurlar. O yüzden de kapanma yarışına girerler. Bunun mantıkla , akıl la açıklanacak yeri yönü de yoktur. Saygılar.
  13. Sn Demirefe , Yazılarınızı ilgi ile okur , bişeyler öğrenmeye çalışırım. Ama dini sanat kategorisine sokmak bile bence yanlış. Bir insanın inancından dolayı , canına kıyan , malını talan eden , yuvasını yıkan , anasını , bacısını , karısını , kızını cariye yapan , ergenliğie erişmemiş çocuğunu köle yapan bir mantık , ancak SINIFSIZ olmalıdır. Saygılar.
  14. Aynı anda iki ekranım açıktı. Doğru olmayan başlığa mesajım gitmiş. Yanlış Nick name... Özür diliyorum.
  15. Aspubva bana kalirsa sen cirpiniyorsun. Baska bir basliktaki kinini buraya tasimissin. Bikac yazar ismi vererek kendini bir yere koymaya calisiyorsun. Ne savundugun belli degil. Once siz yazilarinizi kendiniz okuyunuz. Sn Tengeriin Bosig in elestirilerini de tekrardan okuyunuz. Yerinizi bulunuz. Soru : Kürtçümüsün. Dinci misin Kürtçü dinci misin Kürtçü Dinci Fetullahçımısın. Madagaskar Milliyetçisimisin. Nesin. Karar ver. Sadece herşeye muhaletfetmisin. Nesin. Ben yazılanları tarafsiz olarak okudum. Sn Tengeriin Bosig Hakli. Buda benim fikrim. Saygilar.
  16. Hocam uzun lafin kisasi Bende yada degil. Uzakta yada icimde. Bilinmeye calisan Tanri fikri Hatali. Derdi ne de bilinmeye calisiyor. Kadiri mutlak sa hicbirsey de IHTIYACI YOKTUR. Bilinmemeye yada bilinmemeye. Sen Islam dusuncesi ile , Kendi dusuncen arasinda bocaliyorsun. Sen once nasil bir Ilaha inandigina karar ver. Az ondan az bundan azda Taklamakandan , azda Tengerin Bosigden , azda olmayandan , azda otedekinden , azda berikinden , OLMAZZZZZ.... Saygilar.
  17. Güzelim ülkeyi ne hale getirdiler. Başörtüsü... Bunun neden bir dini simge haline geldiğini tartışmak gerek. Yoksa vur abalıya mantığı ile üzerine yürünür ise , kurunun yanında yaş ta yanar. Kızlarımızı kafalarını kapamamaları ( her iki anlamda da) konusunda ikna etmeliyiz. Peki soruyorum. Bir kadın saç kıllarını neden kapatmalı. ERKEKLER TAHRİK OLDUĞU için mi. Ana sebep bu değil midir. Bunu sosyal hayatın içine sokup , insanlara işkence eden din değilmidir. Dinin hurafeleri değil midir. Hiçbir kadının saçı beni tahrik edemez. Çünkü ben SAPIK değilim. Eüer kadın saç kıllarını erkekği tahrik eder düşüncesi ile kapatıyor ise , bununla mücadele etmeliyiz. Kuran böyle emrediyor derler ise , o zaman Kuranın mantıksızlıklarını ortaya koymalıyız. Huzurlu bir gelecek için bu gereklidir. Saygılar.
  18. Voltran , Voltran , Voltran.... Gölgelerin gücü adınaaaa.... Gövdeyi oluşturuyoruz. Ayakları oluşturuyoruz... Kafayı oluşturuyoruz. Dünyamıza saldıracak uzaylıları , seçilmişlerle beraber savunacağız. Onlar karanlık prensi ile mücadele edecek. Yerden çıkacakmış..... Biz göklerdeki ile uğraşacaz... Aşağıdaki korkudan geberen masum insanlara sakın yanlışlıkla ateş etmeyin. Ayırıcı kalkan kullanacaz.. Jimmy , sen KALKANLARI indir. Voltran , Voltran , Voltran...
  19. Einstein bir söz söylemişti , başlığı bile var bu forumda. Din çocukça bir efsanedir. Siz bu efsanelerin kitapları olan , masal kitaplarına inanın. Ve bilmi buradan öğrenin. Size kolay gelsin. Saygılar.
  20. Araf Suresi 189. Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler. Araf Suresi 190. Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allah’ın kendilerine verdiği çocuk konusunda ona ortaklar koşarlar. Allah onların ortak koştukları şeylerden yücedir. Siadi Kurdi her zamanki gibi gene uçmuş. Kollektif bir Ademden ve kollektif bir Havvadan bahsetmiş. Kanıtı var mı yok. Öyle olmadığına dair kanıtı da kendi vermiş. Araf suresi 189 uncu ayet. Ayet gayet basit. Allah sizi tek bir nefisten yarattı cümlesi varken , kollektif Ademi nasıl uydurdu bu Alim , anlamak zor. Hele bu başlıktaki ilk yazıyı yazan yazara ne demeli , Saidi Kurdi rıhlesinden geçmiş besbelli. Deccal zamanında İsa gelecek ve şeriatımla amel edecek. Hadisini ne hale getirip , evirdip çevirmiş. Bahsettiğim yazar parantezleri kullanarak kırmızıladığım cülmeyi aşağıdaki hala çevirmiş. “yanıltmaların ve dengesizliğin etkin olduğu dönemde ,İseviliğin bilinci gelir, denge ve bütünlük ile amel eder.” Tartışma da buradan çıkıyor zaten. Aslına yüklenmesi mümkün olmayan manalar yükleniyor. Ne kadar mantıksız ise , o kadar ilmi oluyor bunlara göre. Bu kişilerin "BAĞIMLI KİŞİLİK " özelliği göstererek , peşlerinden sürüklendikleri Allamei Cİhan Üstadları bu kadar çevirir se , talebeleri daha ileri gider. İmam cemaat ikilemesinde olduğu gibi. Daha neler tersyüz edilecek bakalım. Şaşmıyorum artık. O özelliğimi kaybettim. Şaşamıyorum. Şok oluyorum. Saygılar.
  21. Çok güzel derlemiş siniz sn kullanışlıyavşan, İlginiz için teşekkür ediyorum. Elinize sağlık. Saygılar.
  22. Ben sıradan bir canlıyım. Beni bilseler noolur , bilmeseler noolur. Ben kadiri mutlak olduğu iddia edilen bir Allahın bilinmesi isteği ile ademi yaratmış olmasına , eleştiri getirdim. Saygılar.
  23. İşte ispatlar. Link 1. Tıklayınız Link 2 Tıklayınız Link 3 Tıklayınız Şimdi sözünüzü yerine getirmenizi bekliyoruz sn D.Gülbudak.
  24. KURAN' IN ORİJİNALLERİ YOK Kuran'ın ilk orijinali: Küçük taşlar, deri, ağaç parçası, kemik gibi çeşitli nesnelere yazılıydı. Yakıldı. Kuran'ın ikinci orijinali: Ebubekir döneminde yapılan derleme. Yakıldı. Kuran'ın üçüncü orijinali: Osman döneminde oluşturulan "azmalar". Bunlar da dünyanın hiç bir tarafında yok. Yapılan inceleme ve aktarmalarla görülen o ki: Muhammed'in "vahiy katiplerine yazdırdığı" bildirilen "Kuran"ın ne "aynı" ne de "tümü" eldeki Kuran'da. Halife Mervan kendi gerekçesini şöyle açıklar; "Onda yazılı olanlar, Osman tarafından yazdırılan Mushaflara geçmiştir. Artık ona gerek kalmamıştır. Yakılıp yok edilmeseydi, zamanla kuşkulara yol açılabilir, ondan alınarak yazılan Mushaflar çevresindeki kuşkuları önlenemeyebilirdi. Bundan korktum, o nedenle yaktırdım."(Kaynak: ıb Ebi Davud, Leiden 1937, yay., s.243-Suphi e's-Salih Mebahis Fi ulum-il Kuran). Kuran nasıl derlendi? Kuran ayetleri bugünkü biçimi ile yazılıp bir araya getirilmiş değildi. Hadislerde peygambere vahiy olan ayetler çeşitli nesneler üzerine yazılıydı; hepsi de dağınık durumdaydı. Ayetler "Lihaf" (küçük taşlar), "Rıka" (deri ağaç yaprağı, bir çeşit kâğıt), "Ektaf" (deve ve koyun kemikleri), "Usub" (agaç parçası" gibi nesnelere yazılmıştı. Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasına ilk kez halife Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekleştirildi. Bir aktarma da "bunların tümünün peygamberin evinde, bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu" da açıklanır. Buhari'nin yer verdiği bir hadise göre; "dinden dönüş" (ridde) olayları ve bu olaylar nedeniyle savaş hali vardı. Kuran'ı ezber etmiş kişilerin bir bölüğü ölmüştü. Ölenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden Kuran'ın orada burada yazılı ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline getirilmeliydi. Hattaboğlu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir'e anlattı. Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü. "Peygamberin yapmadığı şeyi yapmak nasıl doğru olabilirdi?" diye düşünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. işin gerçekleşmesi için de Zeyd Ibn Sabit'e görev verildi. Zeyd "Ebubekir bana 'Sen akıllı bir gençsin. Peygambere vahiy yazdığın için senin başaracağına güveniyorum. Araştır ve topla Kuran ayetlerini' dedi, Tanrıya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yükleyip taşımayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelmeyecekti. Yani Kuran'ı derlemek kadar." diyor ama sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor: "Kuran (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarından, küçük taşlardan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim. işin sonunda, Tevbe (Beraat) suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu'l-Ensari'de buldum. Ki, başkasında bulamamıştım bu parçayı". Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresinin sonundaki ayetleri (128 ve 129. Ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu. Böylece Zeyd, Kuran ayetlerini derleme işini yaparken iki kaynağa başvurmaktaydı: Ayetlerin yazılı olduğu nesneler (ağaçlar, taşlar..) ve ezber bilenlerin bellekleri. Ebubekir döneminde yazılan Kuran için başvurulan ezbercilerin başka deyişle hafızların sayısı Müslümanlar arasında tartışmalıdır. O döneme ilişkin kaynaklardan Buhari'nin "e's-Sahihi"nde yer alan üç hadisten anlaşıldığı kadarıyla Kuran'ın tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 kişi olduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda, Peygamber dönemindeki "hafız"ların, yani Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı pek azdı. Buhari'nin "e's-Sahih"inde geçen hadis şöyle: Birinci hadis: Amr Ibnu'l-*** anlatıyor: Peygamberin "Kuran'ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes'ud'dan, Salim'den, Muaz'dan ve Übeyy Ibn Ka'b'den" dedigini işittim. (Buhari, Fadailu'l-Kuran 8.) İkinci hadis: Enes anlatıyor: "Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu'd-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd." (Buhari.) Üçüncü hadis: Katade'den aktarılıyor: "Malik oğlu Enes'e; 'Peygamber döneminde, Kuran'ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?' diye sordum. şu karşılığı verdi: 'Dört kişi. Tümü de Medine'li. Übeyy Ibn Ka'b, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari, aynı yer, Müslim 24ö5. Hadis.) Bu hadislerde adları yazılı olanları topladığımız zaman Peygamber döneminde Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı yedi idi demek gerekiyor: Ibn Mesud (Birinci hadiste), Salim (birinci hadiste), Muaz Ibn Cebel (birinci, ikinci ve üçüncü hadiste.) İslam din bilirleri bu hadislerdeki açıklamaların "dinsizlerin işine yaradığını" ileri sürerler. Suyuti, El ıtkan, Mısır 1978, c.1, s.94, satır 13.) ıl itkan'da daha başkalarının da Kuran'ı ezberlemiş oldukları adları ile açıklanıyor. Ama aktarmayı yapan, bu adları sayılanlardan kimilerinin, Kuran'ın tümünü ezberleme işini Peygamberin ölümünden sonra bitirdiklerini açıklamaktadır. (El ıtkan, 95-9ö.) Zeyd Ibn Sabit, herhangi bir parçayı Kuran'a geçirmek için "iki tanık" koşulu koymuştu. Ancak bir tanıkla Kuran'ı alma gereği duyduğu ve geçirdiği parçalar da vardı. Örneğin, Ube Huzeyme'de bulduğu ve Tevbe Suresi'nin son iki ayetini oluşturan parça böyleydi. Kuran'ı derleme ve yazma işi bir yıl sürer. Bu işe girişildiğinde Ömer ile Zeyd, mescidin kapısına oturmuşlar, "herkesin Peygamberden ayet olarak elde ettiği ne varsa getirmesini" istemişlerdi. Başarılan iş, kaynaklarda şöyle tanımlanır: Kuran ayetlerinin, surelerinin bulunduğu iki kapaklı bir kitap. Derlenip yazılan sayfalar, ölene dek Ebubekir'in yanında kaldı, sonra Ömer'in (halife) yanında bulundu. O da ölünce, kızı Hafsa'ya verildi. Kuran ikinci kez derleniyor: Buhari'de yer alan bir hadis şöyle: Ermeniyye ve Azerbaycan'ı ele geçirmek için savaşılıyordu. Huzeyfe, Ibnu'l-Yeman, Halife Osman'a geldi. Müslümanların okudukları Kuran'lardaki birbirini tutmazlıktan yakındı, "Emire'l-Mü'minin! Bu ümmet, kendisinden önceki Yahudiler ve Hıristiyanların içine düştükleri birbirini tutmazlılıklar gibi bir duruma düştü!" Bunun üzerine Osman, Hafsa'ya adam gönderdi, başka Kuran nüshaları yazıp almak için kendisinde bulunan sayfaları (yani Ebubekir döneminde yazılan kitabı) göndermesini istedi. "İş bitince sana geri gönderirim" dedi. Hafsa da gönderdi o sayfaları Osman'a. Osman, hemen Zeyd Ibn Sabit'e, Abdullah Ibn Züyebr'e, Sa'd Ibnu'l-As'a ve Hişam oglu Haris oğlu Abdurrahman'a buyruğunu verdi. Onlar da Hafsa'dan getirilenden alıp Kuran nüshalarını oluşturdular. Osman, kuruldaki üç kişiye şunları söyledi: "(Medine'li) olan Zeyd ile, Kuran'dan herhangi bir kesimde ters düştüğünüz zaman, tartışma konusu olan parçayı Kureyş dili ile yazın. Çünkü Kuran sadece Kureyş dili ile inmiştir." Onlar da bu buyruğu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan Kuran nüshaları oluşturup işi bitince, Osman, söz konusu sayfaları (Hafsa'dan getirilenler) geri gönderdi. Alınan nüshaların da her bir kesime gönderilmesini buyurdu. Ve bunların dışında kalan her bir Kuran sayfasını ya da Mushafı buyurup yaktırdı.(Bkz. Buhari, e's- Sahih, Kitabu Fedaili'l-Kuran/3.) Buhari'nin kendisine anlatılan çabalardan ve "Kureyşli olanlarla olmayanlar arasında" belirecek anlaşmazlığın çözüm biçiminden anlaşıldığına göre, Kuran nüshalarını ortaya çıkarırken, Hafsa'daki Mushaf'tan aynen kopya etmek söz konusu değildi. ileri sürüle gelen "aynen kopya edildiği" ileri sürülürken, neden kopya edildiğine de "ağız (şive) farklarından dolayı" diye gerekçe gösterilir. Ancak, Dr. Suphi e's-Salih, Mebahis Fi Ulumi'l-Kuran (Beyrut 1979) adlı eserinin 80, 84, 85 sayfalarında bu gerekçenin inandırıcı olmadığını belirtiyor. Dr. Suphi'ye göre, o zaman aynı metni, aynı sözcükleri değişik okunacak nitelikte yazıp yansıtabilmek için gerekli işaret ve noktalama yoktu. O zamanki yazı harflerinin dışında işaretsiz harfler de noktasızdı. Kısacası, halife Ebubekir döneminde oluşturulan "mushaf", istenseydi bile, çeşitli kabile ağızlarını (şiveleri) içerir nitelikte yazılır olamazdı. Durum böyle olunca, şu sorular karşılıksız kalıyor: Ebubekir döneminde hazırlanan ve Hafsa'dan alıp getirilen "Mushaf" ile Osman döneminde meydana getirilen "nüshalar, mushaflar" arasındaki fark neydi? Yeni çalışma ile gerçekleştirilen nedir? Yukarıda anlamı sunulan hadiste bu açıklanmamakta. Ancak, hadisin devamı niteliğindeki bir açıklamada, yapılan işin sadece "bir temel nüshadan alınıp, başka mushaflara aktarma" olmadığını anlatır niteliktedir. Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, şöyle diyor: "Mushaf oluşturma işini yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim ('fakattu'). Ki, Peygamberin onu Kuran'dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olmuştum. Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari'de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta." (ıtkan, Mısır, 1978, C1, s.79.) Birinci derlemenin yakılmasındaki amaç: Ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Bu koruyucu ölünce, Kuran'ın Tanrısı "Kuşkusuz Zikr'ı (Kuran'ı) biz indirdik; kuşkusuz koruyucuları da yine biziz" (Hicr, ayet:9) dese de koruyucusu kalmamıştı. Mervan Ibn Hakem, "sandıktan" aldırtıp getirmiş ve yaktırmıştı. Mervan'ın bu ilk derlemeyi yaktırmasındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor: "Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf'a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler." (Bkz. Dr. Subhi e's_Salih, Mebahis fi Ulumi'l-Kuran, s.83. Dayandığı kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu'l-Mesahif, s.24.) Oysa, asıl kuşkulara yol açan, esas alınmış olduğu belirtilen ilk derlemenin yakılması olmuştur. Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde oluşturulan ve imam adı verilen) "Mushaf" arasında fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir miydi? İlk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kuran'dan çıkarmalar yapılmamış olsaydı, neden korkulmuştu? Muhammed Döneminin Kuran'ı ile Bugünkü Kuran Aynı Değil: Burada çok önemli bir tanıklığa başvuralım: Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çogu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Bu tanıklık, bugün elimizdeki Kuran'la, Muhammed'in "vahiy katipleri"ne yazdırdığı bildirilen Kuran'ın aynı olmadığını çok açık biçimde anlatmıyor mu? Kaldı ki, Ibn Ömer, Osman dönemindeki derlemeden sonra bu sözü söylemiştir. Yani, Osman döneminde oluşturulan "Mushaf"ın da orijinali yok. O el yazması, Dünyanın hiç bir yerinde bulunmuyor... Temel kaynaklarda sözü edilen, ama bugün bulunmayan "değişik mushaflar" da üzerinde durulmaya değer nitelikte. Suyuti'nin el ıtkan'ında, Buhari'nin eserlerinde bazı önemli mushaflardan ve bu mushafların içindeki surelerin listelerinden söz edilir. Örneğin, Muhammed'in en yakınlarından biri bilinen ve Peygamberin, Kuran için ezberine başvurulacak dört kişiden biri olarak belirttiği Ibn Mesud'un mushafı, yine Muhammed'in danışılması gereken dört kişiden biri olarak söz ettiği Übeyy Ibn Ka'b'ın mushafı, Abdullah Ibn Abbas'ın mushafı, Muhammed'in karılarından Aişe'nin mushafı, Ali'nin mushafı bunların başlıcaları. Ayrıca bugün Alevi'lerin, Ali'nin mushafı olarak söz ettikleri bir mushaf ve Hindistan'da saklanan ayrı bir mushaf daha var. Suyuti'nin ve Buhari'nin kitaplarında belirtilen mushaflardan hiçbiri günümüze gelememiş. Ancak bunların içerik listeleri yazılmıştır. Ayrıca bazı din kitaplarında, bunlarda bulunduğu söylenen ayet ve surelerden parçalar günümüze kadar gelmiştir. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, Ibn Mesud'un "Mushaf"ında Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de..Ali'nin surelerinin sırası bugünküne uymuyor. Suyuti, kitabında, Bakara suresinin, Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Bkz. Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Oysa bugün, eldeki resmi Kuran'da, Bakara 286 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir. Üçüncü halife Osman döneminde bir heyet tarafından yeniden derlenip yazılan Kuran'ların kaç adet olduğu ve şu anda nerede bulundukları tartışmalıdır. Kimilerine göre dört, kimisine göre beş ya da yedi adet yazılmıştır. Dörttür diyenlere göre, Osman bir nüshasını kendisine alıkoymuş, diğerlerini Kufe'ye, Basra'ya ve Şam'a göndermiştir. Mekke'ye, Yemen'e ve Bahreyn'e gönderilenlerden de söz ediliyor. Kimi kitaplardaki bilgilere göre, bu nüshalardan kopya edilip çoğaltılmasına izin verilmiş, kimi kişiler kendileri için "mushaflar" meydana getirmişlerdir. Ancak, o zaman bu mushaflarda bulunduğu söylenen ve örnekler aktarılan bazı Kuran parçalarının resmi Kuran'da bulunmamasına ne demeli?? Bazı İslam kaynaklarında, Osman döneminde çoğaltılan nüshaların bir kısmının bugün elde olduğu iddia edilir. Örneğin, bir kopyanın Taşkent'te olduğundan söz eden çok sayıda kitap vardır. Yine bazı İslami Türk kaynaklarında Topkapı Müzesi'ndeki Kuran'ın da Osman zamanından kaldığı söylenir. Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi e's-Salih kitabında, "Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?" sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi'nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların İslamiyet'in ilk yıllarında bulunmadığı belirtilmektedir. Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün İslam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kuran, peygamberin "vahiy katiplerine yazdırdığı" söylenen Kuran'ın aynı değil. Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor. Saygılar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.