Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ChristiaN

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    22
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: ChristiaN

  1. Seyyid Ahmet Arvasi (1932-1988)

     

     

     

    Seyyid Ahmet Arvasi, Van/Doğu Beyazıt’ta dünyaya gelmiştir.Ailesi Müküs(Bahçesaray) kasabasına bağlı Arvas(Doğanyayla) köyündendir. Soyadı kanunu ile köylerinin adı, soyadları olur. Arvasiler olarak bilinirler.

     

    ‘Dünyada iki Türk kalsa biri benim’ diyen babası Anadolu’da yetişen büyük velilerden Seyyid Abdülhakim Arvasi (Necip Fazıl Kısakürek’in şeyhidir. Necip Fazıl’ın tamamen İslam’a sarılmasında önemli bir role sahiptir.)’dir.

     

    Ahmet Arvasi, Seyyiddir. Seyyid, Hz. Muhammed(s.a.v)’in soyundan gelenlere denir.

     

    Seyyid Ahmet Arvasi, 1952’de Erzurum Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra, bir süre öğretmenlik görevinde bulundu. 1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü bitirmesiyle birlikte, Balıkesir, Bursa ve İstanbul’daki eğitim enstitülerinde hocalık yaptı. 1974 yılında emekli oldu. Bu yıllarda Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) Genel İdare Kurulu’na seçildi. 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar görevine devam etti. 12 Eylül darbesinden sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’ndan yargılandı. Mamak Cezaevi’nde işkence gördü.

     

    Seyyid Ahmet Arvasi, ülkücünün tarifini şöyle yapar;

     

    “Kendini Allah ve Resulü'nün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, müllk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde döğüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsüne fani olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu, Allah ve Resulü'nün hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen kadrolardır. Bunlar Mümin'lere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu, Allah yolunda savaşanları kınayanların kınamasına aldırmayan yiğitlerdir. Bu nesil Allah’ın İslam alemine ihsanıdır.”

     

    Tahliye olduktan sonra çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Çeşitli konferanslar verdi. Aydınlar Ocağı’ndaki konuşmasında şöyle der;

     

    “...ben Afrika’nın ortasında dünyaya gelmiş ve bu akla da sahip olsaydım Tereddütsüz Türk Milliyetçisi olurdum. Çünkü ben Türk Milletinin de , İslam Alemin de mazlum milletlerinin de kurtuluşunun Türk milliyetçilerinde , Türk - İslam Ülkücülerinde olduğuna ‘Amentüye iman ettiğim’ gibi inanıyorum.”

     

    ‘Türk-İslam Sentezi’ kavramının sıkça tartışıldığı yıllarda ‘Türk-İslam Ülküsü’ kavramının daha uygun olduğunu düşünerek bu kavramı kullandı. “Dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur” diyerek Türk-İslam gençliğinin yetişmesine katkılar sağladı.

     

    “Arvasi, ırk kavramını açıklarken, İslam’ın ırk gerçeğini inkar etmediğini ancak bu gerçeğin istismarına karşı olduğunu belirtir. İslamiyet ‘biyolojik ırk’ gerçeğini kabul ve fakat bir Batı- Hiristiyan ürünü olan ‘biyolojik ırkçılığı’ reddeder. İnsanlar farklı renk ve yapıda ve fakat bir tek köktendirler. Arvasi, biyolojik ırkçılığı reddederken Türk Milliyetçiliğinin ‘ictimai ırk’ gerçeğini inkar ve ihmal etmemelerini ister. Sosyolojinin ‘ictimai ırk’ olarak ele aldığı ve ‘biyolojik ırk’tan ayrı bir gerçek olduğu ictimai ırkın, biyolojinin konusu olmadığını, sosyolojinin konusu olduğunu belirtir.”

     

    Seyyid Ahmet Arvasi, ayırıcı, ayrılıkçı, dar bölgeci milliyetçilik anlayışını reddeder. ‘Bu dava özüdür İslamiyet’in’ diyerek Türk Milliyetçiliği anlayışını, İslam’ın çevresinde, çerçevesinde, sınırları içerisinde yorumlamıştır. Milliyetçilik anlayışını şöyle tarif etmiştir; “Ben, İslâm imân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâm'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.” Seyyid Ahmet Arvasi, Türkiye ve Hergün Gazetesi’nde makaleler yazdı. ‘Türk İslam Ülküsü’ başlığı ile yazdığı yazıları ileriki zamanlarda Türk İslam Ülküsü 1-2-3 olarak kitaplaştırdı.

     

    “Neden Türk-İslâm Ülküsü” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanır; “Biz iddia ediyoruz ki, emperyalizm, Türk ve İslâm dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç bir tertibin içindedir. Bir taraftan kültür emperyalizmi ile vatan çocuklarını din ve milliyetine yabancılaştırarak kendi emellerine hizmet edecek kadrolar hazırlamakta, diğer taraftan din ve milliyet duygularını, her şeye rağmen terk etmeyen çocuklarımızı da bir birine düşürmeyi planlamaktadır. (...) ‘Düşman, karşısındaki güçleri parçalayarak, onları birbirine düşürerek, kolay yutulur lokmalar durumuna sokmak ister. Mesela, sanki bir insan, hem dindar, hem milliyetçi, hem medeniyetçi olamazmış gibi, bu değerleri birbirine zıt programlar durumuna sokarak, hiç yoktan çatışan güçler meydana getirir. Bu oyunlarını, o kadar ustaca plânlarlar ki, tertiplerini anlamak için bazen olayların üzerinden elli veya yüz yıl geçmesi gerekiyor.’ (...) ‘O halde, Türk milliyetçisine düşen iş, bütün varlığı ile bu oyunu bozmak olmalıdır. Bu ülkede, suni olarak güya Türkçü ve güya İslamcı cepheler meydana getirmek isteyen hain ve ***** oyunların karşısına, bir Müslüman Türk olarak ve tarihine yaraşır biçimde çıkmalıdır.”

     

    Konya Aydınlar Ocağı, ölümünün 16. yılında andığı Seyyid Ahmed Arvasi için şöyle demiştir; “Seyyid Ahmet Arvasi derdi ki, ‘Ben, İslam, iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Türk Milleti’ni iki cihanda mesut görmek isteyen ve böylece İslamiyet’i gaye edinen Türk Milliyetçiliği şuuruna sahip birisiyim. Benim milliyetçilik anlayışımda, ırkçılığa, bölgeciliğe yer yoktur. İster azınlıktan, ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım. Bunun yanında Peygamberimizin, (Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz. Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir ve vatan sevgisi imandandır) prensiplerine mahir birisiyim’. Bu onun nasıl gerçek bir milliyetçi olduğunun göstergesidir. Yine derdi ki, ‘İnanıyorum ki hem Türk hem Müslüman olmak, hem de muasır medeniyetlere öncülük etmek mümkündür.’ Bu sözüyle anlamamız gereken, son zamanların en önemli konusu olan Avrupa Birliği’ne (AB) girerken kendi kimliğimizi de koruyabiliriz. Korumamız lazım...” Tarih 31 Aralık 1988'i gösteriyordu. Seyyid Ahmet Arvasi Erenköy’deki evindeydi. Saat 11.00’i gösterdiğinde daktilosunun başında ruhunu teslim etti.

     

    Eserleri: Türk-İslam Ülküsü (3 cilt), Kendini Arayan İnsan, İnsan ve İnsan Ötesi, Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz, Şiirlerim, Eğitim Sosyolojisi, Doğu Anadolu Gerçeği, İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri, Hasbihal (6 cilt) Hasbihal, daha sonra konularına göre şu isimlerde yayımlandı: Emperyalizmin Oyunları, Devletin Dini Olur mu, Kadın Erkek Üzerine, İnsanın Yalnızlığı.

  2. cahildim dünyanın rengine kandım

    hayale aldandım boşuna yandım

    seni ilelebet benimsin sandım

     

    ölürüm sevdiğim zehirim sensin

    evvelim sen oldun ahirim sensin

     

    sözüm yok şu benden kırıldığına

    gidip başka dala sarıldığıma

    gönülüm inanmıyor ayrıldığına

     

    gözyaşım sen oldun kahirim sensin

    evvelim sen oldun ahirim sensin

  3. aslında bunun olabileceği mantıklı düşünen herkes için malumdurr..

     

    erkeğin görevi ciniyeti belilemektirr

     

    kromozom yapısını hepimizz bilirizz

     

    23 tek kadından 23 tek se erkekten gelir ve ceninşi oluşturur

     

    erkekten gelen 22 tekk vücut ve kalıtımsa geri ye kalan tek see cinsiyeti belirler :)

     

    bilimin erkeksiz üremeyi gerçekleştirmesii şaşılacak bir şey değildir

  4. evet elbette ortaçağda bir çok müslüman öldürülmüştür, şuanda da öldürülmektedir... ama benim sorguladığım bu değil, müslüman olduğu halde, başka bir müslümanı düşüncesini beğenmediği için, öldürmek ya da bir inançsızı sırf birileri böyle istiyor diye öldürmek, görülmemiş şeymi?

     

    kadını ezmek erkek egemenliği ile ilgilidir, dinler bu konuda erkeklerin egemenliğindedir, işte o yüzden erkek egemen toplumlarda ister din bahane edilsin, ister kültürel yapı farketmez, erkek kadını ezmek ister... cinsel objeler tek taraflı değildir keşke erkekler bunu idrak edebilseler... yani arz/talep meselesidir eğer arz yoksa talepte bulunmak zorbalıktır... ve erkeklerin büyük çoğunluğu zorbadır...

     

    evet herkes fikrine sahip çıkmak ister ve kati doğru olduğuna inanır, gerçekte pek çok insanın fikri yoktur, hazır düşünce kalıplarından kendisine uygun olanı alır ve üzerine giyer ama inatla doğru olduğunu savunmaya devam eder... çünkü insan düşüncesi ile eşdeğerdedir... ve fikri ile varlık gösterir... fikri olmayanın toplumda yeride olmaz, gerçi faşizmin olduğu yerde fikir üretmenin imkanı yoktur, bu faşizm ister dini olsun ister siyasi... ürettiğin fikir kendi beynin içinde dolaşır durur... -_-

     

    şeriat uygulamasından bahsediyorum, yani sonuç itibarıyla örnekte adı geçen İran'ın islam devrimcisi Humeyni, binlerce insanı katletmesini neye dayandırmıştır? Ve Humeyni sonuçta kendi yorumunu dayatmamış mıdır? -_-

     

    Humeyni gibi diktatörler din ile kan dökmüş, can almış ve tarih bunlara kayıt tutmuştur...

     

     

    bende demek istiyorumkii kan dökmelerinn ve ya kadını kapanın veyaa veyaa adaha başka şeylerinn dinle alakasıı yokturr

     

     

    burada esas ama ç güçtürr yani erkkk

     

    güç sahibi olan isteğini yaptırmak isterr bu kadar baistt vatikan dünyanın en zengin devletidir.. onu bu kadar güçlü kılann kendisine yapılan bağışlardırr bunula vatikan kredi verirr.. bu güç için sadece kafir dedikleri diğerlerine değil kendi bdinadaşlarını bile katlederlerr

  5. bak ne kadar haklıymışım sizin tehlikeleriniz o kadarda tehlikeli değilmiş... :)

     

    aşırı dincilerin tehlikeleri nedir?

     

    ben ilk üçünü sayayım gerisine gerek yok zaten... -_-

     

    1) kafirleri öldürecekleri için cennete gideceklerine inanırlar, ulemanın kafir ilan ettiğini öldürmek onlara göre caizdir...

    2) en çok kadınları ezerler, kadınların hakimi olduklarını sanarlar, onları korumak adına (kendileri gibi olanlardan) hapsederler... sözlerine uymayan şeriat hükmünce cezalandırılır...

    3) din konusunda tek doğru onlara aittir, o yüzden tartışmayı bırakın fikir beyan edemezsiniz, aksi taktirde şeriat hükmünce cezası kesilir...

     

    şeriatte insafa, özgürlüğe, tercihe, fikir beyan etmeye yer yok... çünkü şeriat kurallarını belirleyenler zaten insanlar, onlar Kuran'ı kendilerine uyduruyorlar... bugün İran'ın islam devrimini gerçekleştirmesinin 29. yıldönümüymüş ve yanıbaşımızda olanlar bizim için yeterli kanıttır... o bakımdan burada söylenenlerin pek değeri yok, çünkü aşırı dinci her yerde aynıdır...

     

    bir ateistin bir dindarı öldürdüğünü hiç duymadık ama bir dincinin çok insan öldürdüğünü gördük, duyduk... eğer islam dini gerçekten bu kadar korkunçsa insanlar neden ona inansınlar ki?

     

     

    ama sardunya'm biliyorsunkii kafirleriin öldürülmesii sadece islamlaa alakalı değildirr.. bu ortaçağ avrupasında engizsyon denen mahkemeler binlerce müslümanı yakarak öldürdüğünde görülmüştürr

     

    kadını ezmeksee dinle alakalı değildirr.. sadece kadına bakış açısıyla alakalıdırr.. ve biz erkeklerr kadını herçekilde bir cinsel objeolarak görürüzz.. isteyen itiraf etsin isteyen etmesinn bu bizim bilinç altımızdırr....

     

    3. ye gelincee kimsee yanlış bildiğii kabul edemezz... çünbküü kendi hayatını doğrularıı üzerine kurmuştur.. bunların yanlış olduğunu söylediğinizde hayatının bir ayağınının boşta olduğunu görürr.. ve bunuda vazgeçmesii zordur..

     

    şeraitt laa şerii hukuğu birbirinden ayırmalıyızz aslıdnaa

     

    şareiatt ve şer-i hukuk farklıdırr -_-

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.