
bursercan
Φ Süper Üye-
İçerik Sayısı
2.559 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
4
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
bursercan tarafından postalanan herşey
-
Seni Sana Sorsalar Söyleyeceğin İlk Şey Nedir
bursercan şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Forum Oyunları
Yaşlanırken yeniden doğan... -
Erkeklerin çantası olsaydı içinde olurdu acaba Bayanların çantalarında bu kadar eşyanın olmasını ben biraz korkuya bağlıyorum.ya parmağım kesilirse ya makyajım akarsa vs vs. gibi vesveselerden kaynaklanıyor.o yüzden yanlarına ALABİLDİKLERİ kadar hırdavat ne varsa koyuyorlar. Bir nevide bayanlarda haklı.öyle anlar oluyorki eşinizin,çocuğunuzun veya arkadaşınızın acil bir mendile ihtiyacı olsa hemen cantanızdan çıkarıp verirsiniz.işte burda o an ihtiyacı olan eşiniz bunu düşünmez.Dikkat edin hiç bir erkek yahu ben niye çanta taşımıyorum ne kadar gerekliymiş demez Yani halkınız için bu çantayı taşıyorsunuz.Böylece halkınızın kahramanı oluyorsunuz
-
Testere Parmağı Farkedince Duruyor - Böyleside Görülmemiş Bir Olay!
bursercan şurada yorum gönderdi Admin'nın video içinde Bilim-Teknik-Teknoloji Videoları
-
Çok güzel bir söz bayıldım gerçekten
-
Teheccüd Nedir -Nasıl Kılınır-Ecri Nedir-Bilmediklerimiz-Hadislere Anlatım
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
Teheccüd Nedir ? Teheccüd’ün Kelime anlamı ? Teheccüd sözlükte, uyumak ve uyanmak manasında olup, zıt anlamlı kelimelerdendir. Daha sonra gece uyanıp namaz kılan kimseye, bu kökten türetilmiş “hecûd” denilmiş ve böylece teheccüd, terim olarak namaz ve Allah’ı zikir için gece uyanmak manasında kullanılmıştır. Genellikle yatsı namazından sonra, daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kılınan namaza gece namazı (salatü’l-leyl) denir. Gece uykusu bölünerek kalkıp kılınan namazlara ise teheccüd namazı denir. -
Nafile Namazın Kıyamette ve Mahşerdeki Karşılığı
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
NAFİLE NAMAZ Rasûlullâh —sallallâhu aleyhi ve selem-‘in hayâtı Allâh’a ibâdetin ve en güzel kulluğun binbir nev’iyle lebâleb doludur. Günün hemen her ânına tekâbül eden bir nâfile namazı mevcuttur. Nâfile ibadetler kulu Allah’a daha çok yaklaştırır ve cennetteki mertebesini de yükseltir. Resûlullah —sallallâhu aleyhi ve selem-: “Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar” (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1) buyurmuştur. Nâfile namazların, kıyâmet gününün dehşetli ânında hesâb verirken zor durumda kalan sâhibinin imdâdına yetişeceğini de yine Resûlullah —sallallâhu aleyhi ve selem- haber vermiştir: “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i: - Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? Der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188) Farz namazları cemaatle kılmaya âzamî derecede gayret eden Efendimiz —sallallahu aleyhi ve selem- nâfile namazlarını daha çok evinde kılmayı tercih eder ve şöyle buyururdu: “Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbûlü, insanın evinde kıldığı namazdır.” (Buhârî, Ezân 81; Müslim, Müsâfirîn 213) Farz namaz, her müslümanın yerine getirmesi zarûrî bir ibâdet olduğu için açıktan kılınması ve insanların bu ibadete daha sağlam bir şekilde yöneltilmesi gerekmektedir. Bu nedenle açıktan ve büyük bir cemaat şuuru içinde edâsı daha uygundur. Nâfile namazlar ise insanların irâdesine bırakılmış ihtiyârî ibâdetler olduğundan, Allâh’a vuslat yolunda yarışan kimselerin riyâ ve süm’a hendikaplarını daha kolay yenebilmeleri, evlerinde gizli olarak ibâdet etmelerine bağlıdır. Bu hususta diğer bir nokta da, evlerin namazla şereflenmesi ve bereketlenmesidir. Cemaatle namaza çok önem veren Müslümanların, evlerini namaz kılınmayan yerler hâline getirmemeleri de istenmektedir. Bu konuda mü’minleri uyaran Peygamber Efendimiz —sallallahu aleyhi ve selem- şöyle buyurmuşlardır: “Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz.” (Buhârî, Salât 52; Müslim, Müsâfirîn 208) -
Cenaze Namazı Kalmanın Şartları-Kılınışı-Bilmediklerimiz
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
CENAZE NAMAZ : Cenaze namazı, vefat eden din kardeşlerimiz hakkında duâ olmak üzere bir farz-ı kifâyedir. Cenaze namazının kılınması için aranan şartlar şunlardır: Ölenin öz nuru olması. Müslüman olduğu bilinmeyen, bu hususta hâli gizli olan kimsenin Cenaze namazı kılınmaz. Ölenin öz nuru olduğuna muteber şâhid ve delil lâzımdır . Ölünün yıkanarak temiz kefene sarılmış olması. Ölünün, imam ve cemaatin önünde olması. Ölünün tamamının veya bedeninin çoğunun mevcut olması. Eğer bedeninin çoğu gitmiş veya başsız olarak yarısı varsa namazı kılınmaz, yıkanmaz. Bir beze sarılarak gömülür. Cenaze Namazının Kılınışı Cenaze namazı dört tekbir ve kıyâmla edâ edilir. Bu namazda secde ve rükû yoktur. İmam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemâat da arkasında saf tutar. Cemâata ölünün erkek veya kadın olduğu duyurulur, ona göre niyet edilir. Yâni “Allâh için namaza, meyyit için duâya, er kişi (veya hâtun kişi) niyetine uydum hâzır olan imâma” diye kalben niyet edip imamın arkasından tekbir alınır. İlk tekbiri alırken eller kulak hizâsına kadar kaldırılıp göbek altında bağlanır, Sübhâneke, “ve celle senâüke” ile okunur. Bundan sonra eller kaldırılmadan ikinci bir tekbir alınır. Bu tekbirleri imam âşikâr, cemâat ise gizli alır. “Allâhümme salli ve Allâhümme bârik…” okunur. Bundan sonra üçüncü tekbir alınır ve Cenaze duâsı okunur. Cenaze duâsını bilmeyenler burada “Allâhümme innâ nesteıynüke…” yi yâni kunut duâsını veya duâ niyeti ile Fâtiha-i şerîfeyi okurlar. Daha sonra dördüncü tekbir alınır, eller yan tarafa bırakılıp selâm verilir. Üçüncü tekbirden sonra okunacak Cenaze duâsı: “Allâhümmağfir lihayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve gâibinâ ve kebîrinâ ve sağîrinâ ve zekerinâ ve ünsânâ. Allâhümme men ahyeytehû minnâ feahyihî alel islâmi ve men teveffeytehû minnâ feteveffehû alel îmâni ve hussa hâzelmeyyite (*) birravhi verrâhati verrahmeti velmağfireti verrıdvân. Allâhümme in kâne muhsinen (**) fezid fî ihsânihî ve in kâne müsîen fetecâvez anhü ve lakkıhil’ emne velbüşrâ velkerâmete vezzülfâ birahmetike yâ erhamerrâhimîn.” (***) (*) Kadın ise “hâzihil meyyite” denir. (**) Kadın ise “in kânet muhsineten fezid fî ihsânihâ ve in kânet müsîeten fetecâvez anhâ ve lakkıhel’emne” denir. (***) Mânâsı: Allâh’ım! Bizim dirilerimizi, ölülerimizi, hâzır ve gâib olanlarımızı, büyüklerimizi ve küçüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı afv ü mağfiret buyur. Yâ Rabb! Bizden yaşattıklarını İslâm üzere yaşat. Bizden öldürdüklerini iman üzere öldür. Bilhassa bu ölüyü kolaylığa, rahatlığa, mağfirete, rızâna erdir. Yâ Rabb! Eğer bu ölü, öz nu ise ihsanını artır; ve eğer yaramaz bulunmuş ise affet. Kendisine emniyet, beşâret, kerâmet ve kurbaniyet nasib buyur, rahmetinle, ey erhamerrâhimîn.” Cenaze erkek çocuk ise, yukarıdaki duâ “alel îmâni” den itibaren şöyle okunur: “Allâhümmec’alhü lenâ feratan vec’alhü lenâ ecran ve zuhrâ. Allâhüm-mec’alhü lenâ şâfian ve müşeffean.” Cenaze kız çocuk ise, yukarıdaki Cenaze duâsı “alel îmâni” den itibâren şöyle okunur: “Allâhümmec’alhâ lenâ feratan vec’alhâ lenâ ecran ve zuhrâ. Allâhümmec’alhâ lenâ şâfiaten ve müşeffeaten.” !!!!Mühim Hatırlatma Bir çok kimseler, Cenaze namazının dördüncü tekbirinde, ya hiç ellerini bırakmadan selâm vermekte veya sağ tarafa selâm verince sağ elini, sol tarafa selâm verince de sol elini yana bırakmaktadır. Bu hareketlerin her ikisi de yanlıştır. Doğrusu, dördüncü tekbiri aldıktan sonra her iki eli yana bırakıp selâm vermektir. Çünkü kendisinde sünnet olan bir zikrin bulunduğu kıyamlarda eller bağlanır. Sünnet olan bir zikrin kalmadığı kıyamlarda ise, eller bağlanmaz, yana salınır. (Dürer, 1/ 53) Cenaze namazı içinde imam açıktan “Allâhü Ekber” diye tekbir aldıkça bazı kimseler kafalarını kaldırmaktadırlar. Bu da yanlış ve tehlikeli bir harekettir. Doğrusu, ne kafa ile ve ne de başka bir azâ ile namaz müddetince hiçbir harekette bulunmamaktır. Cenaze namazı kılınıcak yer veya ayakkabı temiz değilse, ayakkabıyı çıkarıp üzerine basmalıdır. -
Ahir zamanda gerçekleşen Hz.Mehdi(as)'ın çıkış alametleri
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Müzik, Resim ve Videolar
-
11 Yaşındaki Bu Çocuğun Neler Yapabildiğine Sizde İnanamayacaksınız?
bursercan şurada yorum gönderdi Admin'nın video içinde Spor Videoları
-
ASP.Net ve C# (Türkçe)| 56 Hafta Kurs Dersleri | AVI Formatında |HF|
bursercan şurada cevap verdi: aethram başlık ASP / ASP.NET
Çok hoş olmuş.C++ dan sonra öğrenmeyi istediğim programlamalardan biri de bu -
Bende C++ öğrenmeye başladım.Matlab konusunda ilerleme kaydettim bakalım C++ nasıl olacak
-
Eğitim şart. Mantıklı düşünün.
bursercan şurada cevap verdi: Türkiyem_1923_2012 başlık Dini Konular - Din - Dinler
Efendimiz çok kuran okuyup çokça namaz kılarmış. Bu sizin cümlenize örnek olsun diye eklemek istedim.yazdıkarınıza katılıyorum -
Çok doğru.Allah iki yerde insanın ruhunu bedeninden ayırır.Biri ölüm anında diğeri ise rüya anında(uyku sırasında). Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V) buyurmuşlardır ki: ‘Herhangi bir kul Allah kendisine ruhunu iade edince yani uykusundan uyanınca şu duayı okumalıdır: La ilahe illlallahü vahdehü la şeriyke lehu lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey’in kadiyrun Anlamı:Allah’tan başka ilah yoktur yanlız Allah vardır ortaığı da yoktur mülk onundur hamd ona mahsustur o her şeye gücü yetendir okursa Cenab-ı Allah onun günahlarını deniz köpüğü kadar dahi çok olsa afveder. Dikkat edin hadise Allah ruhunu kendisine iade edince diyor.Buda bunun bir kanıtıdır.
-
Dil din ırk gözetmeksizin evlilik hep kutsal bir değer taşır.Peki ama sizce evlilik yaşı ne olmalıdır?
-
NAMAZIN VACİBLERİ Namaza “Allahu Ekber”sözü ile başlamak. 2) Farz namazların ilk iki rek’atında, nafile namazların her rek’atında Fatiha suresini okumak. 3) Farz namazlarının ilk iki rek’atında, vitir ve nafile namazların her rek’atında Fatihadan sonra sûre veya ayet okumak. 4) Fatihayı sureden önce okumak. 5) Secdede alın ile beraber burnu da yere koymak. 6) Üç ve dört rek’atlı namazların ikinci rek’atında oturmak (Buna ka’de-i ûlâ=birinci oturuş 7) Namazlardaki birinci oturuş ile son oturuşlarda ettehiyyatü’yü okumak. 8) Cemaatle kılındığı zaman sabah, Cuma, bayram, teravih ve vitir namazlarının her rek’atında, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rek’atında imamın öz nu ve sureyi açıktan, öğle ve ikindi namazlarında ise, gizlice okuması. 9) İmama uyan cemaatin öz nu ve sureyi okumayıp susması. 10) Vitir namazında kunut tekbiri almak ve kunut dualarını okumak. 11) Bayram namazlarında alınan ilâve tekbirler. 12) Ta’dili erkân, yâni ayakta iken dosdoğru, rükûda dümdüz olmak (Kadınlar biraz meyilli dururlar), rükûdan kalkınca iyice doğrulmak, iki secde arasında tam oturmak. 13) Namazın sonunda sağa ve sola selâm vermek. 14) Namazda yanılma olursa sehiv secdesi yapmak. (Namazda, farz veya vacip olan şeylerden birinin geciktirilerek yapılması yahut vaciplerden birinin unutularak öz nurunda halinde sehiv secdesi yapmak gerekir. Vacib, bile bile yapılmazsa namazın yeniden kılınması lâzımdır.)
-
NAMAZIN RUKÜNLERİ 1)İftitah Tekbiri: Namaza başlarken tekbir almak demektir. 2) Kıyam: Namazda ayakta durmak demektir. 3) Kıraat: Namazda ayakta iken biraz Kur’an okumaktır. 4) Rükû’: Namazda eller diz kapağına erişecek kadar eğilmektir. 5) Sücûd: Rükû’dan sonra ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı yere koymaktır. 6) Ka’de-i Ahîre: Namazın sonunda “Ettehiyyatü” okuyacak kadar oturmak demektir.
-
NAMAZIN ŞARTLARI: 1) Hadesten Taharet: Hades denilen manevî kirin giderilmesi için, abdest almak, gerekli hallerde gusül yapmaktır. 2) Necasetten Taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz kılacağı yerde pislik varsa bunları temizlemektir. 3) Setr-i Avret: Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir. Erkeklerin: Göbek ile diz kapağı arasını (dizkapağı dahil), Kadınların: Yüz, el ve ayaklardan başka vücudunun her tarafını örtmeleri gerekir. 4) İstikbal-i Kıble: Namazı kıbleye dönerek kılmaktır. Kıble, Mekke şehrindeki kutsal bina olan Kâbe yönüdür. Kâbe, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından yapılmıştır. 5) Vakit: Namazları kendi vakitleri içinde kılmaktır.Vakti gelmeden bir namazı kılmak caiz değildir. 6) Niyet: Hangi namazı kıldığını bilmek ve kalbinde hatırlamaktır. Niyetin dil ile söylenmesi sünnettir.
-
NAMAZ ÇEŞİTLERİ Namazlar başlıca üç çeşittir: 1) Farz namazlar, 2) Vacib namazlar, 3) Nâfile namazlar. Farz Namazlar: Bunlar beş vakit namaz ile Cuma ve cenaze namazıdır. Beş Vakit Namaz: Sabah Namazı: 4 Rek’attır. 2 Rek’at sünnet, 2 Rek’at farz. Öğle Namazı: 10 Rek’attır. 4 Rek’at ilk sünnet, 4 Rek’at farz 2 Rek’at son sünet. İkindi Namazı: 8 Rek’attır. 4 Rek’at sünnet 4 Rek’at farz. Akşam Namazı: 5 Rek’attır. 3 Rek’at farz, 2 Rek’at sünnet. Yatsı Namazı: 10 Rek’attır. 4 Rek’at ilk sünnet, 4 Rek’at farz, 2 Rek’at son sünnet. Beş Vakit Namazdan Başka Farz Olan Namazlar: Cuma Namazı: 10 Rek’attır. 4 Rek’at ilk sünnet, 2 Rek’at farz, 4 Rek’at son sünnet 2) Cenaze Namazı: Farz-ı Kifayedir. B- Vacip Namazlar: 1) Vitir Namazı: 3 Rek’attır. 2) Ramazan Bayramı Namazı: 2 Rek’attır. 3) Kurban Bayramı Namazı: 2 Rek’attır. C- Nâfile Namazlar: Farz ve vaciplerden başka kılınan namazlara “Nafile Namazlar” denir. Nafile Namazlar İkiye Ayrılır: 1)Farz namazlarına bağlı olarak kılınan nafile namazlar: Bunlar, farzlardan önce ve sonra kılınan sünnetler ile Ramazan gecelerinde kılınan ve Müekked bir sünnet olan teravih namazıdır. 2) Farz namazlarına bağlı olmayarak kılınan nafile namazlar: Bunlara Müstehab veya Mendup namazlar da denir. Bunlar, bazı vakitlerde sevab kazanmak niyetiyle kılınan namazlardır.
-
KUR’ÂN-I KERÎM’İ ÖĞRENİP OKUMAK VE DİNLEMEK GÖREVLERİ
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
KUR’ÂN-I KERÎM’İ ÖĞRENİP OKUMAK VE DİNLEMEK GÖREVLERİ 463- Her müslümana, namazı caiz olacak kadar Kur’ân-ı Kerîm’den ezberlemek bir farzı ayndır. Fatiha sûresi ile diğer bir sûreyi ezber etmek de vacibdir; bununla farz da yerine getirilmiş olur. Kur’ân-ı Kerîm’in diğer kısımlarını ezberlemek de, öz nurund için bir farz-ı kifayedir. 464- Kur’ân-ı Kerîm’i namaz dışında Mushaf’a bakarak okumak, ezber okumaktan daha faziletlidir. Çünkü böyle yapmakla okuma ibadeti ile Mushaf’a bakma ibadeti toplanmış olur. 465- Kur’ân-ı Kerîm’i namaz dışında da kıbleye yönelerek ve güzel elbise giyerek taharet üzere okumak müstahabdır. Başlarken “Eûzü Besmele”yi okumak da müstahabdır. 466- Kur’ân-ı Kerîm’i ayda bir defa hatmetmek iyidir. Senede bir, kırk günde bir, haftada bir hatmedilmesini tercih edenler de vardır. Üç günden az bir zamanda hatmedilmesi müstahab değildir. Çünkü böyle az bir zaman içinde Kur’ân-ı Kerîm’in manalarını düşünmek mümkün olamaz. Tecvidi bile gözetilemez. 467- Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek bir farz-ı kifayedir. Bununla beraber başka bir işle uğraşmakta olan kimselerin yanında Kur’ân âyetlerinin sesli olarak okunması uygun değildir. Bu durumda Kur’ân’ı dinlemeyenler değil, okuyanlar günah işlemiş olur. 468- Kur’ân-ı Kerîm’i okumak, nafile ibadetten ve aşikâre okumak, gizli okumaktan ve dinlemek de okumakdan daha faziletlidir. Yeter ki, işte gösteriş bulunmasın. 469- Bir kimse yürürken veya bir iş görürken Kur’ân-ı Kerîm’i okuyabilir. Yeter ki bu durum, Kur’ân’ın gafletle okunmasına sebebiyet vermiş olmasın. 470- Namaz kılınması mekruh olan vakitlerde dua etmek, tesbihde bulunmak ve Peygamber Efendimize salât ve selâm getirmekle meşgul olmak, Kur’ân-ı Kerîm’i okumaktan daha faziletledir. 471- Kur’ân-ı Kerîm’i güzel sesle ve tecvid kurallarına uyarak okumak, müstahabdır. Bir hadîs-i şerîfde şöyle buyurulmuştur: “Her şeyin bir süsü vardır. Kur’ân’ın süsü de, güzel sestir.” Fakat tecvide aykırı şekilde ses yükseltip alçaltmalar ve nağme yapmalar caiz değildir. Kelimeleri değiştiren bir okuyuş, ihtilafsız haramdır. Böyle bir hata ile okuyan kimseye doğrusunu bildirmek, işiten kimse için bir borçtur. Ancak bu yüzden aralarında bir kin doğacak olursa uyarma terk edilir. 472- Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup öğrenmiş olan kimse, sonra Kitab’dan okuyamayacak derecede unutacak olsa günahkâr olur. 473- Kur’ân-ı Kerîm’i okumak bir ibadet olduğu gibi, başkasına da öğretmek pek büyük bir ibadettir. Bir hadîs-i şerîfde şöyle buyurulmuştur: “Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenip başkalarına da öğreteninizdir…” Diğer bir hadîs-i şerîfde de şöyle buyurulmuştur: “Güzel Kur’ân okuyan öz nurund, Cennet ehlinin arif olanlarıdır.” Kur’ân-ı Kerîm, maddî ve manevî, bedenî ve kalbî bütün hastalıkların şifasıdır. Nitekim “Kur’ân devâdır” hadîs-i şerifi de bunu bildirmektedir. Artık her öz nuru için gerekmez mi ki, Kur’ân-ı Kerîm’i bellesin, onu okumakla şereflensin, birçok sevablara kavuşsun. -
KUR’AN’I NASIL OKUMALI? Kur’an mualliminden, çok genç bir delikanlı ders almaktaymış. Bu delikanlının benzinin cidden solgun olduğunu öz nurunda, hocaya demişler ki: “Bu genç Kur’an okumak için bütün gece uyanık duruyor ve Kur’ân’ı bir gece zarfında hatmediyor.” Bunun üzerine hoca sormuş: -Oğlum, haber aldım ki, sen bütün gece uyanık duruyor ve Kur’an’ı hatmediyormuşsun. Delikanlı bu söylenenin doğru olduğunu bildirince, hoca: - Oğlum, şu halde bütün gece zarfında Kur’an okurken beni önünde farzet ve namazda bana Kur’an okuyormuş gibi yap, fakat beni hiç hâtırından çıkarma, demiş. Genç talebe bu teklifi kabul etmiş ve sabah olunca aralarında şu konuşma geçmiş: -Dediğimi yaptın mı? - Evet efendim. -Kur’an’ı hatmedebildin mi? - Hayır, yarısından fazlasını okuyamadım. - Oğlum, o halde bu gece, Hz. Peygamberden Kur’an’ı dinlemiş olan herhangi bir sahâbîyi düşünerek oku. Dikkatli ol, çünkü sahâbîler Kur’an’ı bizzat Hazret-i Peygamberden dinlemiştir. Bu sebeble okurken sakın hatâ işleme. Delikanlı “peki” dedikten sonra, o gece yine Kur’an okumuş, fakat bu sefer ancak dörtte birini okuyabildiğini hocasına söylemiş. Ertesi gece için de hocası onun bu sefer bizzat Hazret-i Peygamberi düşünerek okumasını tavsiye etmiş, genç adam da öyle yapmış, fakat Kur’an’ın sadece bir cüz’ünü okuyabildiğini fark etmiş. Nihayet, şeyh ona: - Oğlum, bu gece de Allah’a tevbe et ve kendini hazırla… Ve Allah’ın huzurunda Kur’an okuduğunu düşün… demiş. Ertesi gün, hoca, talebesinin gelmesini beklemiş, fakat gelen olmamış. Durumu öğrenmek üzere gönderdiği bir adam, gencin hasta yattığı haberini getirince, üstad bizzat giderek talebesini ziyaret etmiş ve onu ağlarken bulmuş. Genç adam hocasına: -Hocam, Allah size çok sevablar ihsân eylesin. Ben şimdiye kadar Kur’an’ı yalan yanlış okuduğumu, ancak bu son gece fark ettim. Çünkü Fâtiha sûresini açıp okumak istediğim zaman “Ancak sana ibâdet ederiz” âyetine gelince, kendi nefsime bir baktım ve Cenâb-ı Hakk’ı bu âyetle tasdik ettiğimi göremedim. Bu sebeble de “Ancak sana ibâdet ederiz” (İyyâke na’büdü) demekten, (yani bu âyeti okumaktan) utandım… Mütemâdiyen “Mâliki yevmiddîn” âyetine kadar gelip bir türlü “İyyâke na’büdü” âyetini okuyamadım… Böylece rükûa vardığım zaman, artık tan yeri ağarmıştı…” demiş. İbnü’l-Arabî’nin rivâyetine göre, bu delikanlı bir saat sonra rûhunu teslim etmiş. Bir müddet sonra da üstad, bu gencin kabrini ziyârete gittiği zaman, mezardan şu sesin geldiğini işitmiş: - Ey üstâdım, ben diri (olan Allah’ın) indinde diriyim. Allah beni herhangi bir bakımdan hesâba çekmedi… Pek biz nasıl okuyoruz?
-
KUR’AN’A KARŞI VAZİFELERİMİZ VE BİLMEDİKLERİMİZ
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
KUR’AN’A KARŞI VAZİFELERİMİZ Bir öz nuru olarak Kur’an’a karşı ilk vazifemiz, onun ve ihtiva ettiği hakikatların hak olduğunu tasdik etmektir. Daha sonra, onu okumak, mânasını anlamak ve emirlerini tatbik edip yaşamak, ulvî düsturlarını, ferd ve cem’iyet olarak hayatımıza hâkim kılmak gibi diğer vazifeler gelir. Her müslümanın, namazı câiz olacak kadar Kur’an’dan bir bölüm ezberlemesi farz-ı ayndır. Fâtiha sûresiyle birlikte başka bir sûreyi daha ezberlemek vâcibdir. (Bununla farz da yerine getirilmiş olur). Kur’an-ı Kerîm’in bütününü ezberlemek ise, farz-ı kifâyedir. Yani bir kısım öz nurunda hâfız olması, diğer öz nurunda mes’ûliyetten kurtarır. Ancak Kur’an’ı ezbere bilen hiç kimse kalmazsa bütün öz nurund mes’ul olur. Kur’an’ı namaz dışında yüzünden okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir. Zira bu okuyuşa hem göz, hem de dil iştirâk eder. Tefekküre de daha müsaittir. Ezbere okumaya ise sadece dilin iştirâki vardır. Kur’an’ı namaz dışında da, kıbleye yönelerek, temiz giyimli olarak ve edeblice oturarak okumak müstehabtır. Okumaya başlarken Eûzü-Besmele çekilmesi de yine müstehabdır. Kur’an’ı yüzünden abdestli olarak okumak farzdır. Çünkü abdestsiz Kur’an’a el sürülmez. Kur’an’ı ayda bir defa hatmetmek, umumiyetle güzel görülmüştür. Senede 1, 40 günde bir, haftada 1 hatmi tercih edenler de vardır. Ancak 3 günden az zamanda hatim caiz görülmemiştir. Çünkü bu takdirde Kur’an’ı sür’atli okumaktan dolayı mânasını düşünmek kâbil olmaz, ayrıca telâffuz hatâları yapılabilir. Kur’an-ı Kerîm’i dinlemek farz-ı kifâyedir. Bir mecliste Kur’an okunurken, dinliyenin bulunması, dinlemeyenlerden mes’uliyeti kaldırır. Ancak başka işlerle meşgul olan kimselerin yanında yüksek sesle Kur’an okunması uygun görülmemiştir. Kur’an okumak, nafile ibâdet yapmaktan; Kur’an’ı sesli okumak ise, sessiz okumaktan efdaldir. Bir kimse, yürürken veya bir iş görürken Kur’an okuyabilir. Yalnız bu hâlin Kur’an’ı gafletle okumağa sebeb olmaması gerekir. Bil’akis okuduğu Kur’an, onu gaflete dalmaktan sıyırmalıdır. Namaz kılınması mekruh olan vakitlerde dua, tesbih, Peygamberimize salât ü selâm, Kur’an okumaktan efdaldir. Kur’an’ı güzel sesle ve tecvidle okumak müstehabdır. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde “Kur’an’ı seslerinizle tezyîn ediniz” buyurmuştur. Kur’an’ı tecvide aykırı şekilde nağmelerle okumak câiz değildir. Kelimeleri değiştiren, mânayı bozan okumalar da haramdır. Kur’an okumayı öğrenmiş olan kimse, sonradan yüzünden okuyamıyacak derecede unutsa günahkâr olur. Kur’an’ı okumak gibi, başkasına okutmak, öğretmek de sevabı çok bir ibâdettir. Ücretle Kur’an okumayı bâzı âlimler caiz görmüşse de, bunu bir geçim yolu olarak benimsemekten kaçınmak gerekir. Yırtık ve eski olup kullanılmayan öz nu yakılmaz. Temiz beze sarılıp toprağa gömülür. Yahut toz gelmeyen temiz bir yere konur. (Tatarhâniye’den). -
KUR’AN-I KERÎM’İN İHTİVA ETTİĞİ HAKİKATLER
bursercan şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
KUR’AN-I KERÎM’İN İHTİVA ETTİĞİ HAKİKATLER Kur’an-ı Kerîm, insanlara îtikad, ibâdet, ahlâk, içtimaiyat, iktisad, siyaset, tarih, hukuk, insan, kâinat ve kâinat ötesi gibi birçok hakikatlerden bahsetmiştir. Kur’an’ın bahsettiği bu hakikatlarîn en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Kur’an bütün insanları Allah’ın varlığına, birliğine îmana, yani, tevhid inancına dâvet eder. Zihinlerde Allah’ın kudret ve azametini tespit edip yerleştirir… 2. İnsanları putperestlik ve şirkten şiddetle men’eder. Yalnız ve yalnız, tek olan Allah’a ibâdet etmeye ve O’na hiçbir şey’i şerik koşmamaya dâvet eder… 3. Kur’an insanları ilme, irfana, tefekküre çağırır. İnsanları gaflet içinde şuursuzca yaşamaktan men’eder. Allah’ın kudret ve hikmetine dikkat etmelerini, kâinata ve hâdiselere ibret gözüyle bakmalarını ister. 4. İnsanlara gönderilmiş bâzı peygamberler ve onların ümmetlerini irşad ve tebliğ tarzları hakkında bilgi verir. Geçmiş ümmetlerin hallerinden ders almamızı söyler. 5. İnsanların nefislerine esir olmamalarını, dünyayı öz nu tercih etmemelerini, dünyada her an imtihan içinde olduklarını unutmamalarını bildirir. 6. Müslümanların dinlerinde sebat etmelerini, daima hakka tâbi olup hakkı savunmalarını, düşmanları karşısında kuvvetli olmalarını tavsiye eder. 7. İçtimaî, iktisadî ve siyasî hayatta tâkip edilmesi gereken temel esasları ve saadet düsturlarını haber verir. 8. İnsanlar arasında adalet, istikamet, tevâzu’, sevgi ve şefkat, ihsan, afv, edeb ve eşitlik gibi ahlâkî değerleri tavsiye eder. İnsanları zulümden, hıyânetten, kibirden, cimrilikten, intikam duygularından, katı yüreklilikten, fuhşiyattan, haramdan men’eder. 9. Allah’ın kâinata koymuş olduğu kanunların değişmeyeceğini, muvaffakıyet için bu kanunlara riayet etmenin lüzumunu anlatır. İnsana kendi gayret ve çalışmasından başka hiçbir şey’in fayda vermiyeceğini bildirir. 10. İslâm’a uyanların Cennete, uymayanların ise Cehenneme gireceğini bildirir. Bu dünyanın, öz nuru ebedî Cenneti ve saadeti kazandıracak bir imtihan meydanı olduğunu haber verir. -
Allah, Cebrâil (as) vasıtasıyla öz n da başka şekillerde, doğrudan doğruya kelâmını, emir ve iradesini, hikmetlerini Peygamber Efendimize indirmiş, bunlar Kur’an’ı meydana getirmiştir. Kur’an, vahyin en yüksek şeklidir.