Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

psikopat°

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    8
  • Katılım

  • Son Ziyaret

psikopat° tarafından postalanan herşey

  1. İŞTE AB ÜLKELERİNİN 301 ‘LERİ... İtalya Ceza Kanunu, Madde 292: “Her kim ulusal bayrağı veya devlete ait diğer bir sembolü aşağılarsa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Almanya Ceza Kanunu, Madde 90: “Her kim bir toplantıda veya yazılı neşriyatın dağıtılması suretiyle alenen Almanya Federal Cumhuriyeti’ne veya federe devletlerine veya anayasal düzenine hakaret eder veya kötü niyetle AŞAĞILARSA veya Almanya Federal Cumhuriyeti’nin veya federe devletlerden birinin renklerini, Bayrağını, Armasını Veya Ulusal Marşını Tahkir Ederse üç yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılır.” Polonya Ceza Kanunu, Madde 133: “Her kim Polonya Halkını ve Polonya Cumhuriyeti’ni alenen AŞAĞILARSA bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” İspanya Ceza Kanunu Madde 543: “...İspanya’nın, özerk bölgelerini veya simge ve amblemlerinin Sözle, Yazıyla Veya Eylemle alenen AŞAĞILARSA veya KÜÇÜK DÜŞÜRÜRSE, yedi aydan 12 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Danimarka Ceza Kanunu Madde 110” Her kim bir milleti, devleti veya bayrak ya da alametlerini veya Birleşmiş Milletleri ya da Avrupa Parlamentosu’ nu alenen AŞAĞILARSA dört aya, eğer ağırlaştırıcı nedenler varsa iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Fransa Basın Özgürlüğü Kanunu Madde 30: “...hiç kimse Fransız ulusunu, Fransız devlet kurumlarını aşağılayıcı yayın yapamaz” Portekiz Ceza Kanunu Madde 332 “...Her kim sözle, hareketle, yazıyla veya bir iletişim aracıyla Cumhuriyeti, ulusal bayrağı veya ulusal marşı, Portekiz hükümranlığının herhangi bir sembolünü veya amblemini aşağılar veya gerekli Saygıyı Göstermezse 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” NASIL ŞAKA GİBİ DEĞİL Mİ? Bize gelince 301'i kaldır ... Kendilerine gelince kapı gibi dursun 301. Madde’nin kaldırılması karşılığında soykırım yasasının askıya alınması önerisi arasındaki bağlantıyı hiç düşündünüz mü? Sarkozy gibi azılı bir Türk düşmanı neden 301. Madde’nin kaldırılmasını istiyor dersiniz. Bundan Fransa’nın ne çıkarı olabilir ki? Bunu anlamak için, öncelikle o meşhur 301. Madde’ye bakmakta yarar var. Meşhur 301. Madde… “Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” Bu maddede elbette gözden geçirilmesini gerektirecek noktalar vardır. Hakaret etmeden Hükümet icraatlarını veya devletin çeşitli kurumlarını eleştirmek neden suç olsun? Bu konuda muğlâk noktalar varsa elbette giderilmelidir. Ama ben, gerek Sarkoyz’nin, gerekse de AB yetkililerinin bu maddenin kaldırılmasını isterken ki temel amaçlarının, aslında maddenin ilk kelimesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Adamlar, Türk Milleti’ne hakaret etmenin ve aşağılamanın serbest olmasını istiyorlar. Tıpkı, soykırım yasasıyla Türk Milleti’ni insanlık önünde mahkûm etmeye çalıştıkları gibi. Nitekim Sarkozy; “kaldır 301’i, durdurayım soykırım yasasını…” diyebiliyor. Demek ki pratikte her ikisi de, Türk Milleti’ni aşağılama adına aynı işlevi görüyor. Aslında bu talep, Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik zihinsel kodlarını çözme adına iyi bir suçüstü durumu oluşturmaktadır. Yerli işbirlikçiler… Onlar biliyorlar ki, ellerine tutuşturulacak üç beş kuruş menfaat karşılığında, Türk’e sövmeye talip çok sayıda taşeron kişi, kurum ve organizasyon var bu ülkede. 301. Madde’de yapılacak değişikliğin ardından Türk Milleti’ne hakaret serbest olursa, Türk Milleti’ne yönelik kim bilir ne aşağılık kumpaslar gündeme getirilecek ve Batı’nın tarih boyu insanlığa uyguladığı soykırımlar, ifade özgürlüğü adı altında Türk’e fatura edilmeye çalışılacaktır. Bu yolla, kendilerini aklama yoluna gideceklerdir. Türk Milleti’nin bu topraklara soykırımla sahip olduğu iddiası yansıtılarak, Türkiye’yi bölüp parçalama oyunlarına uluslar arası meşruiyet kazandırma yoluna gideceklerdir. Oyun bu kadar büyüktür. Baksanıza daha şimdiden karşımıza, yeni gaileler çıkmaya başladı bile. Asur-Süryani soykırımının tanınması için uğraş veren Seyfo Centre Derneği, Hollanda'nın Enschede şehrinde düzenlenen basın toplantısında, Süryanilerin de soykırıma uğradığını açıklamış. Çok geçmeden, Doğu Karadeniz bölgesinde de bir fitne yumağı çıkacaktır karşımıza. Böylesine büyük bir oyunu, sadece Fransız firmalarını ihalelere sokmamak ya da ürettiği çikolata ve krakerleri boykot ederek bozacağını sanmak ne büyük gaflet. Almanya’da Alman, Fransa’da Fransız Milleti’ni aşağılamak suç oluyor da, bu topraklarda Türk Milleti’ne hakaret etmenin suç olmaktan çıkarılması için neden çaba sarf ediliyor acaba? Peşinden ne gelecek dersiniz? Büyük oyundan haberiniz var mı?
  2. Türkiye'de genç kızların başörtüsü sorunu var. Daha doğrusu başörtülü kızların üniversite eğitimi almasına izin verilmiyor. Yılların birikimi sonucu, başörtülü kızlar üniversiteye girerse, rejim elden gidecekmiş gibi bir gerilim yaşatılıyor. ***** Başörtüsü yasağı, esas olarak Anayasa Mahkemesi kararına dayanıyor. Mahkeme, başörtüsünü "siyasi İslam"ın simgesi saydığı için üniversitelerde yasaklanmasını doğru buluyor. ***** Bu nedenle, yasağın kaldırılmasının tek yolu anayasa değişikliği. Başbakan Erdoğan dün İspanya'da gazetecilerin sorularını yanıtlarken, başörtüsü sorununu bu çerçevede çözeceklerini, bunu yaparken de gerilim yaratmamaya çalışacaklarını söyledi. ***** Simge durumuna da bir atıfta bulundu ve "Velev ki, simge olsa bile, yasak için bir anlam taşımayacağını" söyledi. Böylece büyük olasılıkla, konunun tartışma biçiminin farklı zeminlere kaymasına yol açacak bir tavır aldı. Bu söylem, gerilimi artırıcı bir etki yapabilir açıkçası. Aslında bu sadece iktidarın elinde olan bir durum değil. Geçenlerde de yazmıştım, siyaset bilim hocası bir dostum, yeni anayasa değişikliği öncesi kriz çıkarmak isteyenlerin elinde 26 konu olduğunu, bunlardan herhangi birinin Türkiye'de gündemi değiştirebileceğini söylemişti. İşin anayasa değişikliği kısmına gelince... Bu işi sadece başörtüsü yasağı olarak ele almak bence yanlış. ***** Evet, başörtülü kızların ciddi bir eğitim hakkı sorunu var. Ama Türkiye birçok hukuk reformunu gerçekleştirmiş olmasına rağmen, hak ve özgürlükleri birey perspektifinden değerlendirme aşamasına gelememiş bir ülke. Hak ve özgürlüklerin bireye sağlayacağı olanaklardan ziyade, bu hak ve özgürlüklerin devlete verebileceği zararlar gündeme getiriliyor. O nedenle, anayasa değişikliğinde temel perspektifin spesifik olarak başörtüsü olmaması gerekiyor. Bu perspektifin, başörtülü kızların eğitim hakkını da içine alan özgürlükçü, bireyi devlet önünde esas alan bir anlayış olmasına önem vermek gerekiyor. ***** Başörtülü kızın da, Alevi öğrencinin de, Kürt işçinin de bu özgürlükler sistemi içinde, genel birey hakkı sahibi olarak yer alması gerekiyor. Avrupa Topluluğu ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir ülkenin anayasasının artık devlet öncelikli bir anlayış üzerine bina edilmesi düşünülemez. Bunu yaparken temel alınacak nokta, "İnsan onuru", "eşitlik ilkesi" ve "kişi özgürlükleri"dir. Bu noktalar hukukun güvencesine bağlandığında birçok sorun kendiliğinden aşılmış olacaktır. Sabah
  3. Başbakan Erdoğan, İspanya'da, Europa Press ajansının düzenlediği kahvaltıda soruları cevapladı. Demokratik gelişmelere ilişkin önemli mesajlar verirken, Avrupa basınında yapılan bazı kavramsal yanlışları da düzeltti. İspanya'da temaslarda bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, Avrupalı gazetecilerin kullandığı 'İslamcı' ifadesine tepki gösterdi. ***** "Bizde İslamcı olmaz, bizde Müslüman olur." diyen Başbakan, başörtüsü yasağına ilişkin rahatsızlığını da şu sözlerle dile getirdi: "Avrupa'da bu noktada her üniversitede rahatlıkla başörtüsü ile okunabiliyor. Amerika'da böyle bir sorun yok. Oralarda bir sorun yok; ama halkının yüzde 99'u Müslüman olan ülkemde böyle bir sıkıntı yaşanıyor maalesef." Türkiye'de başını örtenlere "başörtüsünü siyasî simge olarak kullanıyorsun" şeklinde baskılar yapıldığını da hatırlatan Başbakan, "Velev ki simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasî simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?" diye sordu. Erdoğan, sorunun en yakın zamanda çözüleceğini belirtti. ***** Başbakan Erdoğan, bugün başlayacak Medeniyetler İttifakı Forumu için geldiği İspanya'da dün temaslarda bulundu. Başbakan, dün ayrıca Europa Press adlı ajansın düzenlediği kahvaltılı toplantıya onur konuğu olarak katıldı. Başbakan, burada gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bir gazetecinin "Türkiye'de ilerici bir İslam devleti olamaz mı?" sorusu üzerine Başbakan, "Soru ne yazık ki hâlâ Batı'nın bizi anlayamadığını gösteriyor." dedi. Her şeyden önce 'İslamcı' ifadesini anlamanın mümkün olmadığını belirten Erdoğan, din üzerinden siyaset yapmadıklarını, Müslüman demokrat gibi ifadeleri de İslam üzerinden siyasî rant sağlamak anlamına geldiği için reddettiklerini, bunun yerine kendilerini 'muhafazakar demokrat' olarak tanımladıklarını kaydetti. ***** İslamcı ifadesini kabul etmeleri halinde de bunun adeta bir tüccarlığa benzeyeceğini vurgulayan Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti: "Esnaflığa benzer, 'ayakkabıcı' gibi. Bu çirkin bir şey. Bunu siyasî literatüre oturtma gayreti oldu. Ben oraya da yakışmadığını düşünüyorum. Bizde İslamcı olmaz bizde Müslüman olur. Bir Müslüman da dininin gereklerini iyi bir şekilde yerine getiriyorsa ona bizde 'dindar' denir. Dinini az yaşar çok yaşar o da bizim sorunumuz değil. Bunun bedelini takdir edecek olan biz değiliz. ***** Bunu yaratıcı takdir eder." Başbakan, aynı çerçevede "İlerici İslam" tabirini de şiddetle eleştirdi: "İlerici İslam gibi bir ifade de çok çirkin, çok yanlış. İlerici İslam, gerici İslam... Bu tür sıfatlar yakıştırmak da yanlış. Mesela son zamanlarda ılımlı İslam diye bir ifade kullanılıyor. Bu da çok yanlıştır. İslam İslam'dır." Basın toplantısında üniversitelerdeki türban yasağına da değinen Erdoğan, başını örtenlere "başörtüsünü siyasî simge olarak kullanıyorsun" şeklinde baskılar yapıldığını söyledi. Erdoğan, "Velev ki bir siyasî simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasî simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Sembollere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var? Buradaki dert başka aslında. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bunu maalesef takdirde zorlanıyoruz." şeklinde konuştu.
  4. Türbanlıların ********** Bugün cuma değil.. Ama olsun, ben Kuranıkerim'deki tesettüre, türbana, kadına ilişkin kutsal ayetleri sizinle paylaşmak istiyorum... İyi bir Müslümanın rehberi doğrudan Kuranıkerim'dir... ****** ****** ****** Müslümanlıkta papazlık yoktur... Kendi aklınıza güvenin... Allah'ın kitabı Kuranıkerim'i bilmeyen, Müslüman değil, Müslüman mukallidi olur... * Bugün Çankaya Köşkü'nde bir türbanlı hanım var... Başbakanlık Konutu da bir türbanlı hanımın elinin altındadır... Peki, türban devletin ve de hükümetin doruklarına tırmandı diye Türkiye eskisinden daha çok mu Müslüman oldu?.. * Bu soruya yanıt vermeden önce Kuranıkerim'in kadınlara ilişkin buyruklarından birkaçını anımsamak iyi olacaktır... Nur suresinden: "Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara yakışırlar..." Ey Müslümanlar!.. "Kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin!.." "İffetli olmak isteyen cariyelerinizi, dünya hayatının geçici menfaatını elde etmek için, fuhşa zorlamayın..." Ahzap suresinden: "Kadınların; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, (...) hizmetçi kadınları ve cariyeleri hakkında bir sorumluluğu yoktur..." Nisa suresi: "Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler (egemendirler)." "Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün..." * Görüldüğü gibi Kuranıkerim'de kadın-erkek eşitliği olmadığı gibi, cariye ve köle düzeni vardır... Demek ki İslamın anayasasında çağımızın insan haklarını benimsemek yolu kapalıdır... Önce bu gerçekler herkes tarafından biline!.. * Şimdi gelelim bizim türbancı Müslümanlara; Kuranıkerim'in kadınlar hakkındaki tüm yasalarına sırt çevirip türbancılığı politikada meslek edinenlere... Nur suresinde bu konuda şu kural konuyor: "Ey Muhammet , Mümin kadınlara söyle... Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar..." Kuranıkerim'de türban ya da sıkmabaş yoktur; boyun sarıp sarmalanmayacak, başörtüsü göreneksel usul üzerine yakaların üzerine salınacaktır... * Atatürk devrimi Anadolu Türklüğüne ve Müslümanlığına çağdaşlığın, uygarlığın, insanlığın yolunu açmıştır... Türbanı bir flamaya dönüştürüp siyaset sahteciliğinin en büyüğünü yaparak Müslümanlık taslayanlar ikiyüzlü yalancılardır... Bunlar Müslüman değil, kutsal Müslümanlığı kullananlardır... Topu cehennemliktir; çünkü Anadolu insanına en büyük kötülüğü yapıyorlar... alintidir
  5. BU KADAR DA YALAN OLMAZ Kİ ! “Erdoğan-Bush Antlaştı, Türkiye Kürdistan”ı tanıyacak ve PKK lılara af getirecek” haberi üzerine “Yalan söylüyorlar” diyen Başbakanın öfkesini bir kenara koyarak, geçmişe yolculuk yapalım istiyorum. Çok eskiye değil üç yıl öncesine gideceğiz. Konu Annan Planı ve gelişmeleri batılı gazetelerden takip edeceğiz. 1 Ocak- 24 Nisan 2004 arasında batılı medya bakalım hangi yalanları söylemiş? ***** The Economist.. Erdoğan'ın, oluşmasına yardım ettiği siyasi gelişmeler sayesinde Kıbrıs konusunda ilerleme şansı arttı…(19.1.2004) *** Voice of Amerika….Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bölünmüş durumdaki Kıbrıs'ın yeniden birleşmesine yönelik BM planına ana hatlarıyla destek verdiğini ifade etti…. (25 Ocak 2004) ************* İsviçre- Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun son gününde konuşan Erdoğan, eğer Kıbrıslı Rumlar "Genel Sekreterin boşlukları doldurmasını kabul ederlerse, garantör ülke olarak, yani Türkiye düşünüldüğünde, biz de Annan'ın bunu yapmasını kabul ederiz" dedi. (26 Ocak 2004) The Washington Post.. Geçen ay yapılan parlamento seçimlerinde Kıbrıslı Türkler, toprak ve nüfus mübadelesini öngören BM planı çerçevesinde çözüm isteyen siyasi partilere destek verdi. Türkiye ise daha sonra, birleşme yanlılarının önderliğinde bir koalisyon hükümeti kurulmasına öncülük etti….. Erdoğan CNN Türk kanalına yaptığı açıklamada, "Rumlardan geri kalmayız, bir adım önde olacağız" dedi..( 26 Ocak 2004) ******** Reuter… Yunanistan, Türkiye'nin BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs barış planındaki boşlukları doldurması önerisini bugün geri çevirdi. (27 Ocak 2004) ****** The Christian Science Monitor… Birleşmiş bir Kıbrıs için hazırlanan Annan planı, federal bir devlet çatısı altında iki özerk bölge yaratılmasını öngörüyor. (2 Şubat 2004) ******** Le Figaro.. Kıbrıs, yaklaşık 30 yıldır iki bölgeye ayrılmış durumda. Kuzey kesimi Kıbrıslı Türkler tarafından, güney kesimi de Kıbrıslı Rumlar tarafından kontrol ediliyor. Türkiye, askeri olarak kuzey kesimini işgal etmiş durumda…..Günter Verheugen dün, "Kıbrıs'taki sınır çizgisi, de facto (fiilen) AB sınırı haline gelecek" diye uyarıda bulundu. (5 Şubat 2004) Le Monde.. En azından iki sebepten dolayı: Eğer Türkiye, bu şansı kaçırır ve Kıbrıs, bölünmüş bir ülke olarak Avrupa Birliği'ne girerse, kendilerini uzlaşmacı göstermek için artık hiçbir sebepleri kalmayacak olan Atina ve Lefkoşa, Türk katılımına vetolarını koyabilirler. Öte yandan Kıbrıs, toprağının bir kısmı (KKTC), Avrupa Birliği'ne katılmayı arzulayan bir başka ülkenin 30 bin askerince gayrimeşru işgal edilmiş tek Avrupa ülkesi olacaktır. ( 5 Şubat 2004) ***** De Standard… Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Türkiye, 1 Mayıs'tan önce Kıbrıs'ın bölünmüşlüğüne son vermek üzere bir anlaşmaya varılması gerektiğini ilke olarak kabul etti ve bu yönde baskı yapıyor" dedi. (9 Şubat 2004) ******** Reuter.. Gelecek ay yapılacak yerel seçimler öncesinde milliyetçi duygulara başvuran muhalefet partileri Erdoğan'ı, Ankara'nın AB üyeliğini kurtarmak için Kıbrıslı Türklere "ihanet etmeye" hazırlanmakla suçluyor……Erdoğan, "Muhalefet partileri Kıbrıs meselesini ucuz seçim amaçları için kullanıyor" dedi. (12 Şubat 2004) ***** BBC.. New York'a giderken uğradığı Atina'da basına yaptığı açıklamada Papadopulos, "Kıbrıs halkı, bu kritik evrede başta Kıbrıs Helenizmi olmak üzere onların çıkarlarına hizmet etmekten başkaca bir kaygım olmadığından kuşku duymasın" diye konuştu. (13 Şubat 2004) The Newyork Tımes.. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Denktaş'a itirazlarını geri çekmesi için baskı yaptı ve Annan'a güçlü Türk ordusunun bir anlaşma sağlanmasında mutabık olacağını söyledi. ( 13 Şubat 2004) ***** The Wal street journal europa… Kıbrıs'ın Rum kesimi, kuzeyde yaşayan 200 bin Türk olsa da olmasa da 1 Mayıs'ta AB'ye katılmaya hazırlanıyor.. Aralık ayındaki seçimlerde Kıbrıslı Türkler milliyetçi liderleriyle bağlarını kopararak birleşme yanlısı partilere büyük oranda destek verince bu hedefe ulaşma çabaları da hız kazandı.. Ancak ilerlemenin esas anahtarı Ankara'nın elinde; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır devam eden Kıbrıs sorununu çözmenin, ülkesinin AB'ye üyelik umudu açısından kritik önem taşıdığını anlamış bulunuyor…(20 Şubat 2004) The Washington Tımes…Can Paker(TESEV), plana karşı çıkan Kıbrıslı Türk lider Rauf Denktaş'a, Türkiye'deki destekleyicilerinin "en azından sessiz kalmasını tavsiye edeceklerini" de sözlerine ekledi.. Etnik çatışmalardan ve adanın bölünmesinden önce anayasa, Rum çoğunluk ve Türk azınlık arasında güç paylaşımını öngörüyordu.( 20 Şubat 2004) ********** Internatıonal Herald Trıbune.. Erdoğan, Avrupalı gazetecilere verdiği bir mülakatta, bölünmüş adanın yaklaşık yüzde 36'sını kontrol eden Kıbrıslı Türklerin Rum tarafına "jest" yaparak, toprak teklif edeceklerini söyledi… BM planında da öngörüldüğü üzere Türk tarafının, elindeki toprakların beşte birinden fazlasından vazgeçeceğini söylediler… Erdoğan hükümeti, Kasım 2002'den beri görevde ve ordunun kamu yaşamındaki rolü ve azınlık hakları gibi zor sorunları aşmaya çalışıyor. (5 Mart 2004) ******* Der Tagesspiegel…. Türkiye, AB’nin katılım müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin kararı vermesinden önce, son askeri darbenin yaşandığı 1980’li yıllardan kalma Anayasasını reforme etmek istiyor. Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in açıkladığına göre, gerçekleştirilen çok sayıda yasal reformların ve anayasal değişikliklerin ardından, ülkenin demokratikleşmesinin önündeki diğer engellerin de Anayasa değişikliğiyle giderilmesi öngörülüyor. (11 Mart 2004) **** BBC.. Erdoğan, "referandumda evet denmesi için mi çaba harcayacaksınız" sorusuna ise şöyle cevapladı: "Şunu çok açık ve net söyleyeyim. Biz bu yolculuğa iyi niyetle çıktık. Herhalde bu yolculuğun neticesini de almak isteriz." Kürsüye son olarak çıkan Genel Sekreter'in Özel Temsilcisi De Soto, hayatının belki de en zor basın toplantısını yaptı.. Yüz binden fazla Rum göçmenin geri döneceğini, binlerce Türk askerinin adadan çekileceğini, belli bir süre sonra tüm sınırlamaların kalkacağını anlattı. ( 11 Mart 2004) ********* Amerika'nın Sesi Radyosu .. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Boucher, uzlaşmanın hiçbir tarafa her istediğini vermediğini, ancak metnin taraflara eşit kazançlar sağladığını savundu. Boucher, anlaşma sonrası önemli sayıda Türk askerinin adadan ayrılacağını ve 120 bin kadar Rumun Türk tarafındaki evlerine geri dönebileceğini kaydetti. (14 Nisan 2004) ******* Washıngton.. Uluslararası Para Fonu, Türkiye'ye verilecek 495 milyon dolarlık krediyi onayladı. Söz konusu kredi, ülkenin ekonomisini düzlüğe çıkarmak üzere tasarlanan yardım paketi kapsamında düzenlenen son kredi dilimi. (19 Nisan 2004) ******* The Newyork Tımes…. Hükümetin plana verdiği hararetli destek, uzun süredir Türkiye'nin bir Kıbrıs çözümüne ilişkin kararlılığından şüphe duyan ve Türkiye'nin nihai AB'ye katılma amacını gerçekleştirmek için memnun etmek zorunda olduğu Amerikalı ve Avrupalı yetkililerin övgüsünü kazandı…. Kıbrıslı Türk lider Rauf Denktaş, Türkiye'yi kendilerini terk etmekle suçlayarak, vatandaşlarından planı reddetmeleri yönünde duygusal bir istekte bulundu.. A.Gül ayrıca birleşme planına muhalif olanların değişimden korktuklarını da sözlerine ekledi ve şöyle devam etti: "Geçmişte yaşıyorlar, o kötü günleri yaşıyorlar ve bu yüzden onları suçlamamalıyız. Bu, dünyanın, Avrupa'nın ve Türkiye'nin çok değiştiğini hala anlamayan eski bir nesil. Eldeki bir kuşun, dalda kı 10 kuştan daha iyi olduğunu düşünüyorlar." (22 Nisan 2004) ****** 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandum ile Türk tarafı “Evet,” Rum tarafı ”Hayır” dedi. Türkiye, yaklaşık beş ayını bu işe ayırmıştı. Netice olarak “Hayır” diyen Rum Kesimi AB ye girdi, “evet” diyen KKTC giremedi. KKTC lilere “evet” deyin önünüz açılacak ve devletiniz tanınacak sözünü veren AKP iktidarının “tanınmaktan kastın”, “Kıbrıs Cumhuriyeti” olduğunu elbette KKTC lilere açıklamadı hiçbir zaman. 2. Cumhuriyetçiler ve aKP iktidarı “Annan Planının” bulunmaz Hint kumaşı olduğunu, KKTC’nin bağımsızlığa kavuşacağını söylediler, Batı Medyasına rağmen. Batılı gazetelerin, “Annan Planı Çerçevesinde ki” yalan haberlerini okudunuz. “Bu kadarda yalancılık olmaz ki” dedirtiyor insana değil mi? Yukarıda ki satırlar Başbakanlık Basın- Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Sayfasından alınmıştır.
  6. Zehirlenmeye devam çünkü önümüzde seçim var! Şu sigara yasası, nasıl yönetildiğimizin en somut belgesi oldu.. Hikâyeyi anlatayım.. Yeni yılın ilk günlerinde AKP iktidarı Meclis’ten bir yasa geçirdi.. Yasa, lokanta, restoran, bar, kahve gibi kapalı mekânlarda da sigara içilmesini yasaklıyor.. Özel bölüm falan da yok.. Sert bir başlangıç.. Gerekli mi? Bana göre evet, kimine göre hayır.. Bu ayrı.. Benim üzerinde durmak istediğim konu başka.. Çoğu insanın yaşamını etkileyen.. Köy kahvesine gideni de akşamları barda oturmayı seveni de.. Özel veya kamu fark etmez, bir iş yerinde çalışanı da etkileyen yasanın tartışılması, yararlarının sakıncalarının ortaya konulması gerekmiyor mu? AKP’ye göre gerekmiyor.. Onlar diyor ki; "oyumuz yüzde 46.6.. Biz her şeyi biliriz, Sizin adınıza düşünürüz, taşınırız doğrusu yaparız." Yeni anlayış bu.. Kimse konuşmasın.. Kimse tartışmasın.. Biz özgürlükçüyüz.. Sadece biz konuşuruz.. Sigara yasası da bu bakışın ürünü.. Doğru dürüst kimsenin haberi olmadan paldür küldür Meclis’ten geçti.. Geçti ama aslında geçmedi.. Geçiyormuş gibi oldu.. Kağıt üstünde kaldı.. Yasanın en önemli maddeleri birinci gün kabul edildi.. İkinci gün birilerinin aklına gelmiş olmalı ki hemen devreye girdiler.. Aman dediler, önümüzde yerel seçim var, perişan oluruz.. Seçimle sigaranın ne ilgisi var? Var, çok ilgisi var.. Barları, lokantaları düşünen yok.. Kilit yer kahveler.. AKP’nin oy depoları.. Buraları kim denetleyecek? Belediye zabıtaları.. Cezayı kim kesecek? Belediye zabıtası.. Her mahallede her caddede her köyde kahve var.. Zabıta gelip yasak kardeşim deyince ne olacak? Sinirler gerilecek, insanların tadı kaçacak.. AKP iktidarına öfke yağacak.. İşte sigara ile yerel seçimlerin ilgisi bu.. Sonuçta formül bulundu.. Yasa çıktı ama uygulama tarihi 18 ay sonrasına atıldı.. 2009 yılının temmuz ayına.. Yerel seçim ne zaman? 2009 yılının mart ayında.. * Gerekçeleri de şu: Geçiş dönemi.. Neyin geçişi anlamadım.. Diyelim ki adamın kahvesi var, bu 18 aylık geçiş döneminde ne yapacak? Diyelim ki ocakbaşı işletiyor, ayak üstü hamburger mi satmaya başlayacak.. Yasa, sigara içinler için özel bölüm ayrılmasına hükmetse anlarım.. Herkes kendisine göre bir düzen kuracak, tadilat yapacak, havalandırma koyacak falan.. Süre lazım.. Ama yasa öyle demiyor ki.. Zinhar yasak diyor.. Demek ki geçiş meçiş lafları biraz palavra.. Çocuk kandırmaca gibi bir şey.. * AKP yöneticileri şundan da korkmuş olabilir: Seçime giden belediyeler bu işin takipçisi olmayacağı için yasa uygulamaya geçmeyecek.. Kimse ceza kesmeyecek.. Sigara yasağı AKP’nin yüzüne gözüne bulaşmış olacak.. * Aklıma geldi de.. Başbakan, sigara terör kadar tehlikeli diyordu.. Ne oldu? Terörle mücadeleye 18 ay ara mı verdik? Demek ki seçim her şeyden önemliymiş! AKP sigara yasağı konusunda hiç samimi değilmiş! Demek ki paldır küldür yasa çıkarılamıyormuş! Çıkarılsa da işe yaramıyormuş!
  7. Başbakan bir yandan İstanbul'a vize koymaya çalışıyor, diğer yandan da binlerce insanı İstanbul'a taşımak istiyor'' bu ne perhiz,bu ne lahana tursusu ??? ama cikar yakinda kokusu merak etmeyin
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.