Zıplanacak içerik

sadebiri

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sadebiri tarafından postalanan herşey

  1. teistlerin en belirgin özelliği Kuran ve Sünnet in dışına çıkmadan konuşmalarıdır.buda gösteriyor ki teistler her zaman aynı doğruları sölemişlerdir(14 asırdır)...aksini isbat edemezsiniz.. ama ateistlerin yalanlarının sıkca olduğu tüm dünyanın gözleri önündedir ...darwinizm bunun en büyük kanıtıdır... saygılar...
  2. sizde birkere olsun yalan söleyin sayın maraba yoksa mazallah nazar değecek size doğruların bize göresi size göresi yok doğru doğrudur yanlış yanlıştır.. saygılar...
  3. o zaman sizde anlatın yenecek dolma tarifini sayın latifsener? o günün şartlarındaki insanlar zevkü sefasını şarab ile yaparlarmış bunlardan kasıtla yazılabilmiş olmasın sakın ....??? nitekim günümüzdeki eğlenceler başka çeşit çeşit değil mi?? bu yüzden diyoruz ki Kuran ı bütün olarak ele alın gününüze uyarlayın o zaman ne bir çelişki görürsünüz nede yanılgı...
  4. gayet farkındayım sayın gelincik..aama sanırım siz neler yazdığınızın farkına varamıyorsunuz!!!...bazı seni güldüren o arkadaşların için gülününecek duruma düşmemenizi öneririm kırmızı fontta belirttiğim alıntınızın aksini iddia edebilirmisiniz sayın gelincik?? inanmadığınız bir şey için istektede bulunmanıza gerek yok(Allah da sizi güldürsün)..sizin demeniz gereken maddede sizi güldürsün yada bilimde sizi güldürsün olmalıydı değil mi
  5. Bu sorunuzla ilgili İlhami GÜLERİ’in bir yazısını sizinle paylaşmak istiyorum sizinle sayın muki; NOT:Öncelikle Bildirmek isterimki , İlhami GÜLER Darwinizmi gizli savunucularından olup Evrimleşme teorilerini kabul etmiş biridir. Şimdi Bir insan Hristiyan olsa bile Allah Birdir sözüne inanırız. İlhami GÜLER Darwinist diye tüm sözlerini atacak değiliz, ama ondan bişey öğrenelim diye öğrendiğimiz doğrular üzerindede şüphelere düşmeye gerek yok. İlhami Güler Bugün İslâm dünyasındaki düşünce hayatında birbirinden ayrı üç Kur’ân tasavvuru bulunmaktadır. Aşağıda bu üç tasavvuru yer yer meteforlara da başvurarak izah etmeye çalışacağım. I – Birinci tasavvur,tarih boyu İslâm dünyasında egemen olmuş Sünni tasavvurdur. Bu tasavvura göre Kur’ân kutsal bir kitaptır. Mutlak olan Allah’ın mutlak kelâmıdır. O’nun zatı ile kaim ezeli sıfatları olan ilim, irade ve kelâm sıfatlarının bir tecellisidir. Bundan dolayı “Kelâm-ı Kadîm”dir. Yaratılmamıştır. “Kelâm-ı Nefî” olarak yani mana olarak Allah ile birlikte ezelidir. “Kelâm-ı Lafzi” olarak yani Arapça olarak Hz. Muhammed’e 7. yüzyılda indirilmiştir. Hitabı ve hükümleri evrenseldir. Yani bütün insanlaradır. Hükümleri itibariyle tarih üstü, toplum dışı sabit ve mutlaktır. Tanrı nihaî hakikati söylemiştir. Bu inanç giderek bütün hakikati söylemiştir kanaatine dönüşmüştür. Teşbihde hata olmaz. Onun taşı toprağı (harekesi-harfi cerri) altındır. İbarelerin, ifadelerin, cümlelerin altında binlerce anlam gizlidir. Her çağa göre manalar çıkarılabilir. O evrensel bir akide ve evrensel bir şeriattır. Vahiy, aklın alternatifidir (akıl-nakil). Aralarında derece farkı değil; mahiyet farkı vardır. Vahiy (Kur’ân), tabir yerindeyse Allah’ın aklının bir ürünüdür. Kur’ân’ın içerdiği dini ruh, şeriatı da beden metaforlarıyla karşılayacak olursak; onun ruhu da bedeni de kıyamete kadar bakidir, değişmez ve evrenseldir. Bu Kur’ân anlayışını ‘Ay’ meteforuyla da izah edebiliriz. Ayın sınırları bellidir. Sönmüştür, ancak sürekli ışık verir. Ayın ışık kaynağı Güneştir. Kur’ân da sabittir. (Mevrid-i nassda içtihata mesağ yoktur). Ancak, Ayetlerden her zaman yeni manalar çıkarılabilir. O manaları ayetin altına Allah depolamıştır. Böylesine mutlak-kutsal-sabit bir Kur’ân anlayışı doğal olarak Hz. Muhammet ve onun hadislerine de sirayet etmiştir. ‘Sahih-i Buhari’nin veya ‘Kütüb-i Sitte’nin neredeyse Kur’ân’a denk epistemolojik otoritesi buradan gelir. Mutlaklık veya kutsallık anlayışı mıknatıs gibi yakınında duran şeyleri kendine çeker ve onları ‘yerden’ kaldırır. Hz. Muhammed’in “Nur-i Muhammedi” kavramıyla varlığın ontolojik kaynağı haline gelmesi veya “levlake levlâk, Lema halaktu’l-Eflâk = sen olmasaydın evreni yaratmazdım” anlayışı buradan çıkar. Artık Hz. Muhammed “Arpa ekmeği yiyen Arap bir kadının oğlu, içimizden birisi değil, “fahr-i kainat”tır. Bu kutsallık ve mutlaklık Hz. Muhammed ve hadislerden geçerek Sahabeye, tabiun’a ve mezhep imamlarına sirayet etmiştir. Özetle, mutlak, kutsal ve sabit olan “merkez” etrafını, çevresini de kendine benzetmiştir. II- İkinci Kur’ân tasavvuru, İslâm dünyasının ve düşüncesinin çöküşüyle beraber pozitivist bilim felsefesinin etkisinde kalan laik Müslüman aydınlarda oluşan tasavvurdur. Onlara göre Kur’ân, sönmüş bir yıldız gibidir. Zayıf bir parlaması vardır o kadar. Aklın ‘aydınlama’sından sonra ona bir ihtiyacımız yoktur. Biz ilhamımızı gökten değil akıldan almalıyız. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Bilim ve akıl sadece “Nasıl?” sorusunun cevabını vermez. “Niçin?” sorusunun cevabını da verir. Kur’ânın ruhu da bedeni de tarihseldir. Ortaçağın mistik aklının ürünüdür. Onun şeriatı “çöl kanunu”dur. Kur’ân kendi döneminde fevkalade ileri-devrimci adımlar atmıştır, fakat o adımların bugün için bir örnekliği veya kılavuzluğu söz konusu değildir. Halkın dini inancının kaynağı olması hasebiyle dolaylı bir saygınlığı vardır. III – Üçüncü tasavvur yeni oluşmaktadır. M.İkbal, Fazlurrahman, H. Hanefi, M. Abid el-Cabiri, R.Garaudy, Ali Şeriatî, Abdulkerim Suruş, Mehmed S.Aydın, Mehmet Hatiboğlu gibi Müslüman entelektüeller tarafından savunulmaktadır. Bu tasavvurun ortak paydasını şöyle özetleyebiliriz: Mu’tezile’nin savunduğu gibi Kur’ân Allah’ın fiil sıfatlarından olan irade ve kelâm sıfatının ürünüdür. Yani ezeli değildir, yaratılmıştır. Mutlak olan Allah rölatif olan varlıkla ilişkiye girdiği zaman, çıkan ürün rölatiftir, mutlak değildir. Çünkü, Kur’ân’ı oluşturan dil (Arapça), Hz. Muhammed (insan) ve Arap toplumu rölatiftir. Vahiy ilişkisi bir zamanda (7.yüzyıl) ve bir mekanda (Arap yarımadası) vuku bulmuştur. Kur’ân, Lahûtî (ilahi) olduğu kadar nasûtîdir(insanidir). Allah insan aklı ve insan diliyle insana hitap etmiştir. Vahiy ile insan aklı arasında mahiyet farkı değil, derece farkı vardır. Vahyin fikri muhtevası Arap kültürünün ve Arap zihin dünyasının içindedir. Tevrattan, İncilden dini fikirler içerdiği gibi, Arap cahiliye döneminin doğru fikir ve fillerini de içerir. Başta Hz. Ömer olmak üzere Hz. Muhammed ve arkadaşlarının doğru görüp uyguladıkları fikir ve fiiller vahiy tarafından onanır. (Muvafakat-ı Ömer). Bundan dolayı Musa Carullah, bazı farzların temelinin sünnet olduğunu savunur. Bu bakış açısına göre vahyin bir dudağı gökte, bir dudağı da yerdedir. Yukarı aşağıyı belirler, aşağı da yukarıyı. Kur’ân sadece gökten inmemiştir, aynı zamanda yerden bitmiştir. Yerle gök arasında diyalektik bir ilişki söz konusudur. Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya insanın hakkı insana verilmiştir.(Esbab-ı Nuzul, Nesih-Mensuh, Mekki-Medeni.) Allah, Araplara hitap etmiştir. Arapça ile bütün insanlığa hitap etmemiştir. O günkü iletişim imkânlarını ve yabancı dil bilme oranını göz önünde tutarsak bu son derece doğaldır. Aksi, abes olurdu. Allah dini Arap olmayanlara yayma sorumluluğunu (şahidlik.2/143) Araplara yüklemiştir. Kur’ânda tekrar hatırlatılan (tezkire) ‘ed-Din’ Hz. Ademden beri peygamberlerin tebliğ ettikleri dindir. Yani İslâmdır. Ruh –beden metaforuna tekrar başvurursak, bu tasavvura göre Kur’ânın ruhu Hz. Ademden kıyamete kadar sabittir. Bunlar da Tevhid, MEAD (ahiret), ibadet (tapınma) ve Adalettir (salih amel/ahlak). Kur’ânın bedeni ise (şeriat) tarihseldir. Yani Kur’ândaki sosyal ve siyasi hükümler (muamelât) Arap toplumunun maslahatları göz önünde tutularak oluşturulmuştur. Çünkü, sabit olan ed-Din, indiği toplumun yapısına göre ‘tedeyyûn’ eder. Etini ve elbisesini tarihten ve toplumdan giyer. Vahyi ve ilahî (semavî) anlamda din tektir. Şeriatler ise muhteliftir. Son şeriatın (Kur’ân ve Sünnet) ismi de ‘Şeriat-i Muhammedi’dir. Ortaçağda ‘islâmi İlimler’i tedvin eden Müslüman alimler, Arapların ihtiyacını karşılayan ‘Şeriat-ı Muhammedi’ (Kur’ân-Sünnet) den ümmetin bütününün ihtiyaçlarını karşılayacak ‘islâm şeriatı’nı (İslâm medeniyetini) inşa ettiler. Geleneğin katılığı ve taklidin yaygınlığı nedeniyle yeniçağa geçerken bu ortaçağ şeriatı aşılamadı. İslâm dünyasının her alanda yaşadığı krizin anlamı budur. Bugün ‘şeriat’ denince herkesin şuuruna üşüşenler bunun kanıtıdır. Bu tasavvura göre Kur’ân güneşe benzer. Güneş sıcaktır, dinamiktir varlık olarak sınırları belli olsa da ışıma yoluyla görülmez. Işıma yoluyla kendinden bir şeyler kaybeder. Kur’ân’ın ışıması Müslüman entelektüelin kalbi (aklı ve sezgisi) vasıtasıyla olur. Kur’ân’ı okuyan mümin entelektüel, ondan kimliğini, kişiliğini, benliğini, karakterini ve bilincini oluşturur ve dünyevi olgular, olaylar, fenomenler dünyasına dalar ve sorun çözer. Kur’ân’ı tefsir etmez. Olayları tevîl eder (aslına, hakikatine icra eder, çözer). Bundan dolayı peygamber “Ma raahu’l-muminune hasenen fehuva intallahi hesanun= müminlerin iyi gördüğü, Allah indinde de iyidir” demiştir. Bu durumda hata da yapılsa bir sevap alınır. Hz. Ömer böyle bir şahsiyet idi. Bu tasavvura ‘fenomenolojik’ tasavvur ismi verilebilir. Olguların özüne bakar. Kur’ân bütünüyle ‘ölçü’ değildir. Örnektir. Örneği kavrayan, Allah’ın karakterini ve insanlardan ne istediğini anlayan mümin, Allah gibi sorun çözer, kitap yazar, hüküm koyar. Çünkü ‘her dönemin ayrı bir hükmü vardır’(13/98). Kitabı şerh etmez. Bulunduğu epistemolojik zemin yorumsamacıdır. hermenötiktir. Rölativizm ile mutlak hakikat iddiasının arasında, dinlemeyi bilen, hakikatin bulunabileceğine inanan, delile dayanan, iknai bir yoldur bu. Bu tasavvuru bir başka metaforla da açıklayabiliriz. Bu tasavvurun Kur’an kavrayışı ‘yağmur’a benzer. Yağmur rahmettir. Yağmuru oluşturan su yeryüzünden gökyüzüne çıkar ‘bulut’ olur yoğunlaşır ve yere ‘yağar’. Vahyin, Kur’ân’ın fikri malzemesi de yerden alınır. Vahyin bütün verileri yeryüzüne aittir. Olgular, niyetler, duruşlar, fiiller Allah tarafından Semadan dinlenir ve Vahiy pasajları (ayetler) olarak ‘inzal’ edilir. Vahiy, Kur’ân’da rahmettir(7/203).Yağmur humuslu topraklarda berekete dönüşür. Vahiy de kalbi ‘yumuşak’ olan insanlarda hidayete dönüşür. Bu bakış açısında merkez dinamik olduğu için çevre ve etraf da dinamiktir. Hz. Muhammed ve Sünneti de ölçü değil, örnektir (usce). Kur’ân ile sünnet arasındaki fark Allah ile Hz. Muhammed (halik-mahluk) arasındaki fark kadar büyük değildir. Hz. Muhammed’in yanılabilirliği oranında azdır. İnsanların en hayırlıları Sahabe, sonra tabiun, sonra etba-ı tebiun değildir. İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir. En hayırlıları en muttaki olanlarıdır. Üçüncü tasavvura göre din, salt bir takım kutsal kişiler (peygamber, sahabe, veli, şeyh, imam, ilahiyatçı,vs.) kutsal mekanlar (Kâbe, Mescid-i aksa, cami,vs.), kutsal zamanlar (Ramazan, Cuma, Kadir gecesi vs.), kutsal nesneler (Kur’ân, zemzem, tesbih, seccade, sarık, cübbe, vs.) değildir. Din salt ahiret için (köşk, şarap, huri) yapılan bir takım özel ibadetler (hacc, oruç, namaz, Kur’ân okuma vs.) de değildir. Din, Tevhid inancı ile birlikte (iman) bunun zorunlu yansıması olan adalettir (salih amel). Din, dünya içindir, dünya da ahiret içindir. Din, gün boyu iyiliği, adaleti hakkaniyeti ayakta tutmaktır, bunları ikâme etmektir. Kötülüğü, haksızlığı, zulmü engellemektir (emr-ibil ma’ruf ve nahye ani’l-munker). Sosyal ve siyasal günah işlememektir. Çünkü bunlar büyük günahlardır. İnsan hakları ihlalleri büyük günahlardır. Ahlâki her davranış, gün boyu işlenen daimi sevaptır, ibadettir. Bir öneriyi, çözümü, fikri ve fiili ‘dini’ kılan şey, başına bir ayet veya hadis yerleştirmek değildir. Muttaki bir bilinç, temiz bir vicdandan gelen her öneri, çözüm, fikir ve fiil, dinîdir. İlhami Güler "... Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir." (Maide, 48) Netice itibariyle şunu anlamış bulunmaktayız; Kur’an bizim için şunu ifade ediyor, 1-) Kuran’ın iman esasları evrenseldir. 2-) Kuran’ın ahlaki esasları evrenseldir. 3-) İbadet (dua, tapınma, yardımlaşma) evrenseldir. 4-) Şeriat/hukuk evresel değildir, onu müminler yaşadıkları toplumun vaziyetine (sosyal ve ekonomik yapısına) göre, Kuran’dan ilham alarak hukuk sistemi geliştirirler. Evreni Allah yaratmıştır. Kevni yasaları (fizik kurallarını) Allah koymuştur. İnsanı en güzel bir biçimde Allah yaratmıştır. İnsanın sinesinde taşıdığı özellik ve içgüdü/duyguları Allah koymuştur. Fıtratımızı oluşturan özelliklerimizi şekillendiren Allah’tır. Aklımızı Allah yaratmıştır. Yaşam koşularını canlıların tam ihtiyacına göre, etrafımızda olup biteni, dünyayı ve içindekileri tam bize göre, aklımızı bizim ihtiyacımıza göre, Allah bizlere bahşetmiştir. Kur’an’ı da tam insanlara göre indirmiştir. Aslında bu sayıp sıraladığımız her şey, Allah’tan bizlere bir lütuf ve hepside mübarektir. Kur’an’a aykırı davranmak nasıl vebalse, İnsanın yaratılış özelliğine (fıtratına) ters davranması, fizik kuralarını ihlal etmesi, akla aykırı davranılması da vebaldir, bunların hepsi insanlık içindir, bir birinden ayrı düşünülemez, çünkü hepsini bizlere veren yüceler yücesi Allah’tır.
  6. neden inanmıyosunuz o zaman sayın gelincik?? neden Raina diyorsunuz Unzurma demiyorsunuz?? AL-İ İMRAN 90 :İnandıktan sonra kafirliğe sapıp sonra inkarcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler. acaba bu ayeti okuduktan sonra tevbenizin kabul olmıcağını düşündünüz sanırım:)
  7. sadebiri şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ateizm
    başka bir söze gerek yok sanırım teşekkürler sevgili hayhak...
  8. Allah kendini bütün yarattıklarının güzelliğinde gösteriyor zaten bunu defalarca yazmış kitabında .... bunları görelim önce değil mi halkalıyıldız:) saygılar...
  9. siz inanmamakta bu kadar kararlı olduğunuz için bu ayet inmiştir...biraz dikkat ederseniz ne demek istediğni anlıcaksınız..önyargı olmaksızın bakın birazda...kendinize bu ayetleri yakıştırıp kolay olanı seçmeyin.. nasıl olsa Allah bizi hidayet vermeyenlerden kıldı demekle iş bitmiyor..bu durumda HZ Mevlana'nın bir sözünü unutmamak gerek;ne olursan ol gel!! saygılar...
  10. sadebiri şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    bu saydığınız isimlere soramıyoruz ama bu site bunun için var ve size soruyoruz değil mi sayın mukii?? en önemlisi sadakaya mutaç olanlara yardım edebiliyormuyuz ???
  11. size tavsiye olarak sayın marabanın imzasını söleyebilirim sayın halkalıyıldız:) insan yoktur ki şüphe etmesin herşeyden şüphe edebiliriz..amma velakin ettiğimiz şüphe eğer aşırı boyutlarda olursa önyargı kaçınılmaz olur..nasıl mı çocukken yaramazlık yaptığımızda ceza verirdi annem ve babam düşünür dururdum bunlar benim annemle babam olamaz diye.neden böyle düşünüyordum sizce yapılmasını istemedikleri şeyleri yapınca beni cezalandırdıkları için !!! e tabi bu sefer acaba bunlar benim gerçek ailemmi diye düşünmeye başlardım çocukluk aklı işte:) demek oluyorki insan işne gelmediği şeylerden şüphe eder işine gelen şeyler hep doğru olandır.. saygılar..
  12. sadebiri şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ateizm
    bakın ne güzel demişsiniz sayın muki doğru yola sevketmek isteriz ...lakin zorlama ile değil anlatım ile ..kim kimi dininde zorlamış hangi toplum dini İslamı seçmedi diye zorlanmış itilmiş horgörülmüş..bilakis inanan toplumlar hakir görülmüş zorlanmıştır tarih boyu meyve veren ağaç misali taşlanmış...bu dünya için zorlama yoktur bizlerde ahretteki hak günü için uyarılarımız yaparız hepsi bu .eğer bunu zorlama baski empoze diye nitelendiriyorsanız dicek başka bişey bulamıyorum... saygılar..
  13. bencede öyle sayın abraham:) müslüman cevrende gördüklerinden neyi stres ettiğinizi kavranabiliyormusunuz acaba neden rahatsızsınız belkide vidanen rahatsızsınız.belkide akıllı olan akil olan insanlardan rahatsızsınızdır..doğru bir tespitte bulunmuşsunuz..:) saygılar...
  14. 1- DİNİ ALAYA ALIR, SAHİP OLDUKLARIYLA ŞIMARIRLAR : 17 İSRA 16..........18 KEHF 56...............13 RAD 26 25 FURKAN 41......13 RAD 32 ................83 MUTAFFİFİN 30 6 EN'AM 5............2 BAKARA 14.............36 YASİN 30 2 BAKARA 212......5 MAİDE 57-58...........9 TÖVBE 64 9 TÖVBE 79.........9 TÖVBE 127 ............31 LOKMAN 6 23 MU'MİNUN 63-64 2- KİBİRLENİR , ALLAH'A İSYAN EDERLER : 10 YUNUS 75.......16 NAHL 22-23..........63 MÜNAFİKUN 5 45 CASİYE 8........71 NUH 7..................6 EN'AM 93 7 A'RAF 40...........18 KEHF 34-35.........25 FURKAN 21 27 NEML 14..........39 ZÜMER 59...........57 HADİD 23 17 İSRA 4.............2 BAKARA 87...........2 BAKARA 206 16 NAHL 29 3- ŞÜPHE VE ENDİŞE İÇİNDEDİRLER : 63 MÜNAFİKUN 4....9 TÖVBE 124..........10 YUNUS 48 14 İBRAHİM 9........4 NİSA 157.............6 EN'AM 7 3 AL-İ İMRAN 60....6 EN'AM 2...............6 EN'AM 114 9 TÖVBE 45..........11 HUD 62..............11 HUD 110 22 HACC 55..........50 KAF 25-26..........57 HADİD 14 41 FUSSİLET 45....41 FUSSİLET 54 4- HAKTAN YÜZÇEVİRİR VE KAÇINIRLAR : 74 MÜDDESSİR 49-51.....71 NUH 7........6 EN'AM 4 5- BÜYÜK BİR ALDANIŞ İÇİNDEDİRLER : 10 YUNUS 11........21 ENBİYA 97..........67 MÜLK 20 25 FURKAN 44 6- ALLAH YOLUNDAN ALIKOYARLAR : 11 HUD 19...........6 EN'AM 26...............4 NİSA 160 4 NİSA 167..........8 ENFAL 36..............14 İBRAHİM 3 16 NAHL 94.........47 MUHAMMED 32......58 MÜCADELE 16 7- HAKKA KARŞI CAHİLDİRLER : 6 EN'AM 35..........7 A'RAF 138..............33 AHZAP 72 46 AHKAF 23 8- YETİNMEYİ BİLMEZLER : 89 FECR 14-16.....2 BAKARA 61 9- MAL VE GÜÇLE ÖVÜNÜRLER : 18 KEHF 34...........11 HUD 27.................43 ZUHRUF 51-53 41 FUSSİLET 15 10- OLAĞANÜSTÜLÜK BEKLERLER : 6 EN'AM 8.............6 EN'AM 37............... 6 EN'AM 109 64 TEĞABUN 6.......11 HUD 12.................10 YUNUS 20 6 EN'AM 124..........25 FURKAN 8..............17 İSRA 89-93 15 HİCR 7.............13 RAD 7....................25 FURKAN 7 2 BAKARA 118........46 AHKAF 22..............25 FURKAN 21 43 ZUHRUF 53 11- BOZGUN VE KARIŞIKLIK ÇIKARIRLAR : 10 YUNUS 40.........2 BAKARA 205.............10 YUNUS 81 38 SAD 28............23 MU'MİNUN 71...........3 AL-İ İMRAN 7 42 ŞURA 42 12- BASKICI VE ZORBADIRLAR : 14 İBRAHİM 13......20 TAHA 71.................36 YASİN 18 28 KASAS 4..........7 A'RAF 88..................7 A'RAF 127 13- DÜNYA HAYATINA BAĞLANMIŞLARDIR : 16 NAHL 107.........76 İNSAN 27...............2 BAKARA 86 2 BAKARA 200........2 BAKARA 212............2 EN'AM 70 7 A'RAF 51............17 İSRA 18.................14 İBRAHİM 3 14- YALAN YERE YEMİN EDERLER : 9 TÖVBE 42...........9 TÖVBE 56................16 NAHL 38 58 MÜCADELE 14-16-18...........................63 MÜNAFİKUN 1-2 9 TÖVBE 95...........9 TÖVBE 74.................35 FATIR 43 24 NUR 53.............12 YUSUF 11-17 NOT:sure ve ayetleri açıklamalarıyla birlikte size sunmadım konunun çok uzun olup rahatsız edici olmaması için... ALİNTİDİR....
  15. bunlardan en önde gidenleri ile bir kaçını sayarsanız sevinirim sayın maraba.. bakalım bu kurallar nelermiş ona göre bir yazı sunucam size..
  16. sadebiri şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ateizm
    masalcı olarak size bir masal sorucam sakıncası yoksa sayın maraba; meteryallerin en değerli varlığı ve delili madde,varolma değilde(bunu inkar deiyorsunuz o bakımdan burayı es geçiyorum)kendini organize edebilme özelliğini gücünü nerden nasıl almıştır... bugüne kadar bu soruya cevap verebilen (masal bile olsa:))hiçbir meteryalist arkadaş tanımadım ben...
  17. olay burdan kaynaklanıyor zaten..işin aslı bu.şimdi biz burada kimi kaynak kimi önder kimi isbat getirsek siz sorguya çeker eğer size uyarsa dalganızı geçer sonucundada boş işler bunlar bırakın bu işleri der işin içinden çıkarsınız..kim daha teslimiyetçi sizce bu durumda..??? sizi hiçbir zaman teslim olmuş göremeyeceğimiz kesin olduğuna göre ve teslim olmayı aklınızın ucundan geçirmeyeceğinize göre o zaman bu hırs nedir?bu azim nedir..size göre hepsi hikayeci olan bir kutsaliyetle neden bu kadar uğraşıyorsunuz anlamış değilim hani:)
  18. sizin Allah'ın yasalarına verecek cevabınız hikaye olabiliyorda,benim anayasaya verebilicek cevabım neden olmasın sayın muk? bilakis dindeki hikaye diye adlandırdığınız şeylerin %80 anayasada var zaten aksini kim iddia edebilir?
  19. ama bu hikayeler(sizin deyiminiz) sizide baya bi etkilemiş görünüyor değil mi? yoksa burda bu kadar zaman boşuna zaman harcamazdınız.bu kadar emeği boşuna vermezdiniz sanırım.. neyin doğru neyin yanlış olduğunu anayasadan neden öğreniyoruz o zaman sayın muki ?nasıl olsa ayırt edebiliyoruz değil mi? neyse ben sorumun muhattabından öğrenmek istiyorum cevabı hangi hikayeye şükür ediyorsunuz??
  20. o zaman siz bir hikaye sunun(sizin deyiminizle) daha bir hikaye bile oluşturamamışsınız gelip burda kabullenmediğiniz şeylere camur atıyorsunuz...siz kabul etmiyorsunuz diye bunun geçerliliği ortadan kalkıyor mu yanii... ha birde yazınızın sonunda neye şükrediyorsunuz onuda anlamış değilim...yoksa hikaye dediğiniz şeyleremi saygılar...
  21. fırlayan suyun proteini nerde depolanır ilk???? biyologların duymasına gerek olan şey sanırım sizin iddialarınız hangi neslin örneklerinden olduğum gayet açık arkadaşım gördüğüne sevindim.. ama ben seni herhangi bir nesille bağdaştıramıyorum ... sölediğim çok basit birşeyi bile nerelere çekip neler neler kattınız..siz bir hekime görünün panik atak görülüyor s,zde:)
  22. ve artı olarak arkadaşın biri yukarıda bir ayet vermiş meni insanın kaburga kemikleriyle beli arasından çıkar diye..hem bunu yazmış hemde yorumlamış Tarık-6,7 Fırlayan bir suyun bir parçacağından yaratıldı o. Bel ile kaburgalar arasından çıkar o su... meniden sadece bir parçacığından çocuk oluşabileceğini o zamanın insanı nasıl bilebiliyor hemde çöl bedevisi topraktan gelen besin ve proteinler nerde toplanır yemek için kaburga kemikleri ile bel boşluğu arasında!!! bunu bile çarpıtmaya çalışmış arkadaş ama başaramamış.. saygılar...
  23. verilebilicek en güsel cevap sayın akıncı teşekkürler...
  24. parayla öğretmenlik yapan bir adamın dersinde bulunmak kadar doğrudur sayın abraham...kaldıki imam sadece namaz kıldıran birinden ibaret değil ... tahsilini yapmış bütün aranan özellikleri kendisinde mevcut hutbe ve vaaz vermesini bilen camilerin her türlü sorun ve bakımıyla ilgilenen kişilerdir...bütün cemaatin sorunlarıyla ilgilenmesini bilen toplumla barışık naif insanlardır... e o kadar işi yapıcak birileri gerekiyor sanıyorum ülkemizde... başka forumda alıntıladığınız soruda ''1 saatlik bir iş için çok değilmi ?'' denmiş..sizce bu kadar işi günün bir saatinde nasıl yapabilir ..e bakıyosunuz haftasonu tatilleride yok .imamlar tamamiyle kendilerini cami işlerine cemaaatle ilgilenmeye hutbeye vaaza veren kişilerdir.bunu sizde biliyorsunuz. imamın yerine koyun kendinizi .yılın 365 günü tatili olmaksızın sabah 5 de camiye gider akşam 10 lara kadar bu kadar koşoşturma içinde olsanız günümüz türkiyesindeki şartlarda geçinmek için hiçbir ücret talep etmezmisiniz sayın abraham???
  25. sadebiri şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    konuyu başlatan arkadaşım : ne yapmamız gerekiyor türkler olarak şimdi... sanal ortamda gidip ahkammı keselim onlara karşı,yoksa silahları kuşanıp ırak suriye bulgar yunan sınırlarına dayanıp içerileremi girelim,yada sınırları bırakıp içimizdeki çerkez laz kürt alevi arap vs vs toplayıp asıl onlarımı atalım orta asyanın derinliklerine... o zaman ne farkımız kalıcak sırplardan yada ruslardan .... biz değilmiyiz kardeşlerimizi katladip yaşadıkları yerlerden kovmak isteyenleri lanetleyen ...ne oldu şimdi ? ************* saygılar...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.