Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Freyja

™ Admin--
  • İçerik Sayısı

    2.767
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    90

Freyja tarafından postalanan herşey

  1. OoOoOo kısmetlerin çoğalıyor, iki oldu... Ben nasıl seçsem bilmiyorum artık neyse bakacağız bir hal çaresine senin kek sırlarını ogrendim, bu kek işini bu defa kesin bitireceğim Rad_ya... Benim kekin üstte resmi var, görmüşsündür.. Kabarmıyorlar işte... senin yöntemlerle, anlatttığın sırlarla yeniden deniyeceğim bu çaylı kek tarifini... bilmiyordum orada çok şeyi, iyi olmuş, öğrendim... tabi bir de güzelyaz'ın verdiği sırlar var... Sırlarla dolu bir kekim olacak Sırlı kek mi desek acaba biz buna deneyeceğiz bakalım, ne sonuç alacağım, umarım bu defa parçalanmazlar... Dağılıyorlardı ya dokununca Sen peki benim tarçınlı kurabiye tarifimi gördün mü? Çocuklar bayılır ona emin ol... ama tabi karar senin, çocuklarla ugraşacak sensin... Yani yapacaksın o kurabiyeyi, sonra yine isteyecekler, yine isteyecekler, yine isteyecekler, yine, yine, yineee... sen ugrasacaksın tabii dedim ya karar senin ___ not: bugün neyi ogrendik bakalım : kek tarifine ihanet etmeyeceksin!!!!!
  2. Freyja

    Nietzsche'den Sevdiğim Aforizmalar

    Kendi hakkımızda bildiklerimiz, belleğimizin hatırda tuttukları, yaşantımızın mutluluğu için sanıldığından daha az kesindir. Bir gün gelir bu yaşantıda, başkalarının hakkımızda bildikleri (ya da bildiklerini sandıkları) şeyler çıkıverir ortaya; o zaman onların fikirlerinin daha güçlü olduklarını fark ederiz, insan adının kötüye çıkmasından ise bildiklerinin yanlış çıkmasına daha kolay katlanır. *** Bir sınır vardır ki, insan gözünün görme gücü, onun ilerisinde kendi zayıf olanakları için çok incelip, ufalmış olan kötü içgüdüyü göremez artık; insan oğlu iyiliğin anlamını orada başlatır işte; ve bu alana girmiş olma duygusu kötülüğün sınırlayıp, tehdit ettiği bütün içgüdüleri, güvenlik, rahatlık, iyicilik duygularını da aynı anda uyandırır onda. Onun içindir ki göz ne denli zayıf olursa, iyiliğin alanı da o denli büyük olur! Halkın ve çocukların bitmez tükenmez neşesi bundandır! Büyük düşünürlerin umutsuzluğu ve kötü vicdanın hısımı olan asık yüzlülükleri de ondandır. *** Bir bilge kişi delinin birine sormuş: “Mutlu olmanın yolu nedir?” Deli de sanki kendisine komşu kentin yolu sorulmuş gibi yanıt vermiş hemen: “Kendine hayranlık besle, sokakta yaşa.” Bilge adam bağırmış: “ Yoo, pek de öyle uuzn boylu değil, insanın kendine hayran olması yeter de artar bile!” delinin yanıtı şu: “peki ama, boyuna küçümsenmezsen nasıl hayranlık besleyeceksin boyuna?” *** Yaptıklarımızı hiç kimse anlamaz da ya över, ya yerer *** Neye İnanırsın? Şuna: her şeyi yeniden teraziye vurmalı… *** Çektiğim acıya bir ad taktım; “Köpeğim” diyorum ona… O da herhangi bir köpek gibi sadık, sıkıcı, arsız ve… Oyalayıcı ve akıllı… Zorba tavırlarla onu oyalayabiliyor, onu azarlayabiliyor, öfkemi ondan alabiliyorum. Başkalarının kendi köpeklerine, uşaklarına, karıların yaptığı gibi… *** Yoksul ruhlardan nefret ederim: Hiçbir şey yoktur içlerinde, kötü şey de yoktur hemen hemen… *** Tartıya Vurmalı; Tek bir acıya göre çifte bir acıya daha kolay dayanılır. Denemek ister misin? *** Bir barbarlık dönemi başlıyor, bilimler de ona hizmet edecekler. *** Kolay yaşamak istiyor musunuz? Sürüde kal ve sürü sevgisi uğruna kendini unut. *** Ne denli yükselirsek, uçmak bilmeyenlere o denli küçük görünürüz. *** İnsan bütün bir yıl sustu mu gevezeliği unutur ama konuşmayı öğrenir. *** Seni övdükleri sürece, kendi yolunda gittiğini sanma sakın; başkasının yolunda gidiyorsun. *** Sevgi yüzünden yapılan her şey her zaman iyilikle kötülüğün ötesinde yapılır. *** Örtüleri açıldığı zaman da gerçeğin yine gerçek olarak kaldığına inanmayız *** Her söz bir önyargıdır *** Ne mutlu uykusu olanlara, hemen uyuyacaklar çünkü Bence; Nietzsche, tüm Alman filozof ve düşünürler arasında kuşkusuz ki en çok tartışılan, en çok hayranlık duyulan ama aynı zamanda en çok nefret edilen kişi olmuştur. Düşünmüş, düşündükleriyle çelişkiye düşmüş bu büyük insan, sonunda akli dengesini yitirerek, 56 yaşında derin uykusuna dalmıştır. Her ne kadar hataları olsa da, kimi zaman her ne kadar yanlış düşünmüş olsa da, gerçek yaşantısında ne kadar küçük ve alçakgönüllü olarak kalsa da o bence o büyük bir adammış.. Büyük adam Friedrich Nietzsche... Gülmek, insanın rahat bir vicdanla tadabileceği muzipçe bir zevktir. (Friedrich Nietzsche)
  3. o halde kendine zaman ayırma vaktin gelmiş demek ki? Hiç yoksa bir bardak çay için 5 dakikacık oğlun meselesine gelince
  4. Freyja

    Mitoloji ve Aşk

    ADONIS VE APHRODITE Suriye kralı Kinyras’ın kızı Myrrha, Aphrodite’e yeterince tapınmadığından Aphrodite onu cezalandırmaya karar verir ve babasına aşık eder. Myrrha’nın gözü bu cezanın üzerine hiçbir şeyi görmez, ne yapar ne eder, dadısının da yardımı sayesinde 7 gece boyunca babasıyla birlikte olur. Kral Kinyras, yedinci gecenin sonunda aşık olduğu kadının öz kızı olduğunu öğrenir ve bu duruma o kadar sinirlendirir ki kızını öldürmeye karar verir ama tanrılar kıza acır ve Myrrha’yı bir mersin ağacına dönüştürürler. 9 ay sonra ağacın gövdesinden ölümlülerin en güzeli olan Adonis doğar. Aphrodite onun doğduğunu görür, doğar doğmaz da bu güzeller güzeli çocuğa aşık olur. Hem de öyle BİR aşık olur ki onu kendisinden başka kimsenin görmesini istemez, onu kimseyle paylaşmak istemez ve Adonis’i gözden mümkün olduğunca uzak tutmak için yeraltının tanrıçası Persephone’ye götürüp, bırakır. Ne var ki Persephone de onun güzelliğine fazlaca dayanamaz ve o da Adonis’e aşık olur. Aphrodite, bir süre sonra Adonis’i almaya gelir ama Persephone onu bir türlü vermek istemez. Bunun üzerine iki tanrıça arasında büyük bir tartışma yaşanır. Zeus araya girinceye kadar da bu tartışma sürer. Sonunda Zeus bu iki tanrıça ile bir anlaşma yapar ve anlaşma sonucu Adonis, 6 ay Aphrodite ile 6 ay da Persephone ile kalmaya başlar. Böylece kış aylarında yeraltında Persephone ile yaşayan Adonis’in, bahar gelince yeryüzüne, Aphrodite’in yanına çıkması, toprağın ve bitkilerin yeniden canlanışına sebep olur. Çünkü o ayağını sürüdükçe toprağa bereket gelir, ellerinin dokunduğu ağaçlar yeşillere bürünür ve çiçeklenir. Adonis’in yeryüzüne çıkışı, sıcak günlerin de gelişi demektir ve sıcağın en yoğun olduğu yaz günlerinde Adonis için yaz törenleri düzenlenir. Fakat, onun kış geldiğinde, Persephone’ye her dönüşü, yeniden ölmesi demektir. Ölmesi üzerine, kadınlar, Adonis’i temsil eden bir küçük tahta heykel etrafına dizilirler ve saksıların içine solmuş çiçekler dizerek, Adonis için ağıtlar yakarlar.Onun ölümüne ağlarlar. İşte bu mutlu, sevinçli yaz törenleri ile hüzün dolu yas günleri Aphrodite’e aşık Ares’i sonunda çileden çıkarır. Ares, Adonis’ e olan bu ilgiyi sonsuz kıskanmaktadır ve bu kıskançlıkla Adonis’in, bir daha da yeryüzüne çıkmasını engelleyecek bir son hazırlar. Bir bahar daha gelmiş, Adonis yeniden Aphrodite’e dönmüştür. Aphrodite sevgilisinin her dönüşünde onu mutlu edebilmek için elinden gelen her şeyi yapar. Bu bahar da her bahar olduğu gibi onu yine ava götürür çünkü Adonis avlanmayı çok sever. Ama bu defa nedense Aphrodite’in içinde bir endişe vardır, korku vardır, sevgilisine zarar gelmesinden son derece endişelenip, korkmaktadır. Her türlü tehlikeye karşı onu koruyabilmek için yanından bir dakika bile ayrılmaz. Ne var ki bu, Ares’in kötü planlarını uygulamasına engel olamayacaktır. Bir anlığına, Aphrodite’in, Adonis’i terk ettiği bir anda, bunu fırsat bilen Ares, onun üzerine bir yaban domuzu salar ve Adonis aniden gelen bu tehlikeden kurtulamayarak aldığı yaralardan olacak acıyla inleyerek, oracıkta ölüverir. Vücudundan akan kanlar, toprağa değer ve kanının değdiği yerden kırmızı bahar çiçekleri biter. Aphrodite sevgilisinden gelen acı dolu sesleri duyar ve koşar adımlarla onun yanına doğru gider. Bir umut üzerine doğru eğilir, onu öper, fakat artık hiçbir şey fark etmemektedir. Adonis, Aphrodite’i artık bir daha da duyamayacaktır. Aphrodite bunu anlar, yine de ona seslenmekten kendini alamaz… Bir tanrıçayım ben, arkandan gelemem Bir kere daha öp beni, uzun uzun öp…. Ama yeraltının karanlığında Adonis ne bu yakınmaları duyar ne de kanının damladığı yerden biten kırmızı çiçekleri görür…
  5. As Long As He Needs Me
  6. Big Spender
  7. Can't Take My Eyes Off Of You
  8. Goldfinger
  9. Kiss Me Honey Honey
  10. Freyja

    Freyja

    Ben burda dinleniyorum... Burası beni gerçekten dinlendiriyor, mutlu ediyor Çiçekler bence de dalında güzeldir, iyiki de dalında duruyorlar, teşekkür ediyorum gerçekten, renkleri de muhteşem bu arada, çok severim mor rengi
  11. Freyja

    Freyja

    diloş, bu çiçekler evet biraz küçük ama çok güzeller, çok begendim... teşekkür ederim gorusmeyeli ben iyiyim sen yoktun epeydir
  12. Sevgili Güzelyaz, hazır siz tarçın demişken, bir tarçınlı kurabiye tarifim vardı, ben de onu buraya ekleyeyim fırssattan istifade Bu kurabiye inanılmaz lezzetli oluyor, herkese, hepinize öneririm, emin olun bir kere tadını aldınız mı mutfağınızın vazgeçilmezlerinden biri olacak TARÇINLI KURABİYE Malzemeleri 2 su bardağı mısır nişastası (buğday da olur ama mısır nişastası tatlılarda daha iyi sonuç verir.) 1 adet yumurta 1 paket margarin (oda sıcaklığında) 1 adet kabartma tozu 1 adet vanilya (ben iki tane koyuyorum ama ) Alabildiğince un (kulak memesi kıvamı yani ) Ayrıca; Pudra şekeri Tarçın Başlamadan önce küçük bir not: Fırın önceden ısıtılmamalı, aksine soğuk olmalı... Bir de uzun yazdığıma bakmayın, deneyimlerimle birlikte yazdım ki kurabiyeniz güzel olsun, yoksa oldukça basit ve çabuk biten bir kurabiye tarifi bu Yapılışı Margarin ve yumurta iyice birbirine karışana kadar yoğurun. Daha sonra üzerine nişastayı kabartma tozunu ve vanilyayı ekleyin. Malzemeler iyice birbirine karışıncaya kadar yoğurmaya devam edin. Son olarak, kulak memesi yumuşaklığında hamur elde edinceye kadar ara ara un ekleyerek (benim tavsiyem söke un arkadaşlar, piyale ile denedim kesinlikle olmuyor, sakın siz de benimle aynı hataya düşmeyin ) kurabiye hamurunuzu elde edin. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak, kurabiyelerinize yuvarlak bir şekil verin. (ceviz büyüklüğünde olması oldukça önemli, bu ölçüden daha büyük kesinlikle olmamalı.. Tarçınlı kurabiyenin en önemli özelliği ağızda dağılıyor olması, o nedenle tek lokmalık kurabiyeler yapmanız lazım.Yerken bunun önemini daha iyi anlayacaksınız zaten ) Şekil verdiğiniz kurabiyeleri margarin sürerek yağladığınız tepsiye dizin ve fırına yerleştirin. Fırını ortalama 180 dereceye ayarlayın ve çalıştırıp kurabiyelerinizin pişmesini beklerken derin bir kapta bir paket pudra şekerine istediğiniz oranda tarçın ekleyerek karıştırın. (Tarçını çok seviyorsanız çok, az seviyorsanız da az ekleyin) Kurabiyeleri fırından ne zaman çıkaracaksınız : Kurabiyeler yakşık 10,15 dakika içinde yarılmaya başlayacaklar, bunu gordugunuzde yavaş yavaş hazır olun, bir kaç dakikamız kalmış demek ki kızarmasına ve hatta pembeleşmesine izin vermeden de fırından çıkarın. Fırından çıkardığınız kurabiyeleri, sıcak sıcakken tek tek pudra şekeri ve tarçın karışımına bulayın ve bir kabın içine yerleştirin. Tüm kurabiyeler için bu işlemi yaptıktan sonra kalan pudra şekeri ve tarçını da kurabiyelerin üzerine gezdirerek dökün... (Eğer bu kurabiyeleri çok beğenmişseniz, kurabiyeleriniz bittikten sonra kabında kalan pudra şekeri ve tarçını atmayıp bir kavanoza ekleyin ve buzdolabına koyun, daha sonra rahatlıkla yeniden kullanabilirsiniz.) Afiyet olsun ___________________________ Bu tarifte o kadar çok püf noktası var ki ben bugünlük buraya yeni bir püf noktası eklemiyorum o yüzden
  13. Freyja

    Freyja

    Sevgili veled-ul iblis, İçim bir tuhaf oldu aslında bu yazdıklarını okuyunca... Hele de "ona layık olduğu ünvanı vermeyi unutmayacağım" sözü... Katherine Mansfield'ı düşündüm, ona kocası tarafından layık görülen ünvanı... "John Middleton Murry'nin eşi" Katherine Mansfield'ın mezar taşında, isminin hemen altında yazan ve kocası tarafından Katherine'e layık görülen ünvan!!! İşte bu... Halbuki o dönemin en ama en iyi yazarlarındandı, ne dönemi hala bile günümüzde durum hikayeciliğinde Çehov'la birlikte sayılan en önemli isimlerden ikincisidir, Mansfield... Sen bir alıntısını yapmışsın Virginia Woolf'ten , bir de ben de var öyle bir alıntı; "İyi oldu öldüğü.” der Virginia Woolf, Katherine Mansfield için günlüğünde, “Onun üslubunu kıskanıyordum, şimdiye dek kıskandığım tek üslup.” Evet, 35 yaşında ölmüş Mansfield, hem de sakin bir ev hayatı arayışı içinde... ama ne yazık ki hastalığı onun devamlı dinlenmesini gerektirdiğinden, çeşitli dinlenme yerlerinde yalnız yaşamak zorunda kalmış, son dönemlerini... Çok sevdiği eşinden, sevdiklerinden uzakta, sadece mektuplarla... "İnsanları, arkadaşlarımı, evimi özlüyorum, neden doğru dürüst bir evim yok?" der kocasına yazdığı bir mektubunda... Sayfalar dolusu yazdığı mektuplarıyla da her defasında kocasının sevgisini ister, onun yanında olmayı ister ama kocasının mesleki kariyeri (!!!) daha ön plandadır ve bu zor aynı zamanda hastalıklı kadınla uğraşmanın şimdi sırası değildir... Evet 35 yaşında ölür, Mansfield ve kocası onun hikayelerinin büyük bir kısmını, günlüğündeki notlarını ve mektuplarını yayınlayıp, "Katherine Mansfield'in o zamana kadar aldığının on katı kadar bir para" diye tabir ettiği kadar para kazanır, karısının yazdıklarından... Bu paraya da "Katherine'in bereketi" der. Onun bereketiyle hayatının geri kalanını rahatlıkla yaşar, deniz kıyısında bir ev alır, bir de çiftlik, 3 kez daha evlenir ve en sonunda da zor olmayan, hasta da olmayan bir kadın bulur... Bu arada da Katherine'e layık olduğu ünvanı vermeyi unutmaz... Katherine Mansfield "John Middleton Murry'nin eşi"
  14. Evet bak bunu ben de yapıyorum... Yani kek kalıbına sıvıyağ değil özellikle margarin sürmek kekin kalıba yapışmaması ve daha rahat kalıptan ayrılması için cok iyi sonuç veriyor ve tabii un da... Bunu aslında püf noktası yapalım, Güzelyaz senin katkınla __________________________ Püf Noktası: Kek yapacağınız tepsi veya kalıbı, eritilmiş margarinle yağlayıp içine biraz da un serperseniz kek, kalıba yapışmaz ve kalıptan daha kolay çıkarılır. Ayrıca keki kalıptan çıkarmadan önce mutlaka ılımasını bekleyin...
  15. demek ki bu hafta sonu iin hazırlayacağım kekin tarifi belli oldu teşekkür ederim Sevgili Güzelyaz böyle iyi oluyor işte... tecrübe edilmiş olanları yapmak, ilk defa yapılacak olanları yapmaktan daha iyi bir sonuç verir eminim
  16. hindistan cevizi de eklememiştim, bu arada üzerine ben de pudra koymayacağım bir dahaki sefere... bu durumda çay gibi koksun diye vanilya da eklemiyoruz ok... kakaoyu da kaldırdım, yağı da siizn ölçülerle deneyeceğim. geri kalan herşey aynı değil mi?
  17. mmhh bu önerinizi dikkate alacağım mutlaka, hiç böyle düşünmemiştim halbuki işin komik tarafı ben de niye bunun çay tadı yok diye düşünüyordum, demek ki vanilyadanmış bir de benim yaptığım kek dağılır gibi oluyor, hani size bir tecrübeli olarak soruyorum, acaba neden bu kek dağılıyor? yumurtası az olduğu için olabilir mi ki?
  18. gerçekten söylüyorum üyelere bu kadar sagılı bir admin daha görmedim cevapsız hiçbirşey yok harikasın

  19. Sevgili Rad-ya, sen mümkünse tarifi tam dene olur mu? oyleyken sonucu ne olacak çok merak ediyorum bu arada bir çaylı kek tarifi daha... Bu da bakınca benim hoşuma gitti ama nasıl olur bilmiyorum, deneyip, tatmak lazım ÇAYLI KEK Malzemeleri 2,5 çay bardağı ılık çay 1 su bardağı dövülmüş ceviz 3,5 çay bardağı toz şeker 1,5 çay bardağı bal 1,5 çay bardağı sıvı yağ 1 tatlı kaşığı tarçın 1,5 çay bardağı süt 1 limon kabuğu rendesi 4 su bardağı un 3 yumurta 2 yemek kaşığı kakao 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya Üzeri için; 2 yemek kaşığı pudra şekeri Yapılışı Balı ılık çayın içine ekleyin ve bal eriyinceye kadar karıştırın. Yumurta ve şeker ayrı bir yede çırpıp ballı çayı da bu karışımın içine katın. Yağ, tarçın, ceviz, süt, limon kabuğu rendesi, kakao, elenmiş un, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyip, iyice çırpın. Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirin. Piştikten sonra kekin üzerine pudra şekeri eleyerek servis yapabilirsiniz. ____________________________________________ Püf Noktası: Çay kavanozunuzun içine atacağınız bir dilim portakal ya da elma kabuğu çayınıza değişik bir tat ve koku verecektir. Deneyin!
  20. Evet, bugün bu keki yaptım... Bence tadı çok güzel... yalnız tarife biraz ihanet ettim. Evde sadece 2 yumurta vardı, ben yumurtayı ikiye indirdim, çok tatlı sevmediğim için de şekeri 1.5 bardak yaptım... Ayrıca ben vanilya kokusuna bayılırım bu yüzden de içine 2 tane vanilya attım... Sonuç mu? Bence Enfesssss şimdi kahvemi de yaptım, yani anlayacağınız burada keyifler yerinde... Öneriyorum yani bu keki Sevgili arkadaşlar, sizlerde tarifleri deniyorsanız lütfen yorumlarınızı ekleyiniz. Sanırım oyle daha iyi olacak İşte bu da benim keyfimin resmidir (Bütün keki ben yiyormuş gibi görünüyorum ama hepsini ben yemiyorum vallahi )
  21. En Güzel Hikayem Şebnem Ferah-Teoman
  22. İki Yabancı Şebnem Ferah-Teoman
  23. Delgeç Albüm: Can Kırıkları (2005) Söz: Şebnem Ferah Müzik: Şebnem Ferah
  24. Can Kırıkları Albüm: Can Kırıkları (2005) Söz: Şebnem Ferah Müzik: Şebnem Ferah
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.