eskiden küçük bir kasabada geçiyor olay...
gelin gidelim;
yanyana evlerde yaşayan iki aile...
aralarında 40 olmak üzere çocukları olur ailelerin.biri kız diğeri erkektir.ailelerde samımıdır komsulugun verdıgı yakınlıkla.cocuklarıda devamlı beraberlerdır.gel zaman git zaman cocuklar okul çağına gelirler.çocuk 7 yaşında birinin birini ne kadar sevebilirse kızı o kadar sevmektedir masum duygularla.okulda hep yanyana otururlar,beraber gider gelirler.zaman geçer cocuklar liseye başlarlar.yaşları büyümüştür,tabi kendileride...çocuk kızı hala sevmektedir deliler gibi.terslenmekten korkar her erkek gibi.evden hergün `bugun soyleyeceğim ona olan sevgımı`deyip çıkar ama hergunde yastığı sırılsıklam olmaya mahkumdur...
Kız ona anlatır sürekli `sevdiğim bi çocuk var,çok yakışıklı,çok tatlı ``diye.zavallı çocuğun lise yılları bunları duymak ve kahrolmakla geçer...derken mezun olurlar ve yıllar yılları kovalar.çocuk sıcak bır temmuz aksamında otururken ailesiyle bi zarf gelir.içinde ne olduğunu bılse açmayacaktır ama...ama nerden bılebılırdıkı ıcındekının sevdıgı kızın,prensesının canının düğün davetiyesi olduğunu...
yıkılır!
dünyalar başına yıkılır!
umutsuzdur!
kaybedicek bişeyi olmayanlar edasıyla yaşamaktadır!
evlenmez!
kimseye bakmaz bile kafasını kaldırıp!
zaman zalimdir ama...saçlarına aklar düşmüş yüzü çizgilerle dolmuştur zavallının.ömrünü elde edemediği aşkına adamıştır ilkokul fotograflarına baka baka...onun gözünde hala o küçük önlüklü dizleri dirsekleri yara bere içindeki kızdır çünki o.
derken bigün kapısı çalar zavallı ihtiyarın...kapıyı çalan o kadar güzel bir kızdır ki ihtiyar adam şöyle bi bakar `kimsin kızım? kime baktın?` kız ağlamaklı bi sesle ben kızıyım der.adam irkilir gözleri dolar.oysaki ne hayaller kurmustur takvım sayfaları üzerine.sonra `buyur kızım?`der sigaradan bozulmuş sesiyle.kız `annem çok hasta umudumuz kalmadı bu adresi verdi sizi görmek istiyor` der.ihtiyar adam kızın koluna yapıştığı gibi fırlar evden yirmilik delikanlılar gibi.unutmuştur anahtarını bıle ıcerde unuttugunu...binerler trene cıkarlar yola.eve vardıklarında ise içerden ağlama sesleri yıkmaktadır duvarları.kapının önündeki çok sayıda ayakkabı anlatmaktadır herseyi aslında.adam yıkılır hepten.içinden acı acı `nereye?` der gibidir.cenazesi kaldırılırken onunla gömülesi gelir.mezartaşı ona duvağı gibidir sevdıgının.ilahiyata dökülmüştür artık sevdıgı.dualar eder ona sürekli...aradan 1 hafta geçer ve adamın eski evinin kapısı tekrar çalar.kapıdakı gene o güzel kızdır.bu sefer elinde bir günlükle gelmiştir.adam şaşkındır.`o ne kızım ` der korka ürke.kız `okumanız için size getirdim`der ve gider.ihtiyar gözlüklerini takarak başlar okumaya...
gelin sadece son sayfasını beraber okuyalım ihityarla;
``İçime ata ata dayanamadığım ve açıldığım biricik günlüğüm...Son Sayfanı Yazıcam ve Bir Daha Yazmayacağım.Çünkü O Beni Sevmiyor.Bana Bakamıyor Bile.Umrunda Değilim Anlaşılan.Düğün Davetiyemi Yolladım bugun.Hiç İtiraz Bile Etmedi.Okul Yıllarında Hiç İlgisini Çekemedim.Sevmiyor Beni.Sevmiyor.Keşke Açılabılsem Ona.İçimdekileri Döksem Yüzüne.Karşılıksız Aşk Kemiriyor İçimi Adeta.Evet Günlüğüm Ölene Kadar Unutmaya Çalışacağım.Evleneceğim Adamı Sevmesemde Onu unutamayacak Olsamda Yazmayacağım Bir Daha sana Acılarımı...Hoşçakal Günlüğüm,Hoşçakal Çocukluk Aşkım...Son Nefesımde Bile Seveceğim Seni...``
adam satırları okur bıtırır ve kalbine yenik düşer...
Sevdiğinize Sevdiğinizi Söyleyin...Sevgi Kötü Birşey Değil.Aksıne Bu DUnyanın En Güzel Velinimeti BizLere...
Geç Olmadan...
Şimdiden Okuduğunuz İçin Teşekkürler,Beğenmenizi Umarım..