Zıplanacak içerik

b@diCAN

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

b@diCAN tarafından postalanan herşey

  1. aklı başında her insan okuma yazma bilmesede herşeyden bi haber olsada nasıl varolduğunu nasıl hayatta kalmayı öğrenmesi gerektiği gibi öğrenme içgüdüsüyle araştırır.bu araştırma sürecinde bi takım şeyleri ilah edinebilir .ama ne olursa olsun insanin içinde bi şekilde bişeye inanma içgüdüsü vardır .bu içgüdüyle her insan kendine bir ilah edinir .bu kızılderilide olsa moğolda olsa japonda vs.vs olsa vardır.ilk insanı düşünün neticede herşeyin bir ilkinin olduğunu burda inkar edicek kimseyi göremiyorum.nerden ve nasıl bilebildi yaratıldığını ??
  2. bakın sayın katakuta ...düşününki anne ve babanız başka bir ülkede yaşıyor ve yaşadığı ülkeyle sizin yaşadığınız üle savaş halinde savaş sırasında anne ve babanız karşınıza çıkıyor.ne yaparsınız?? bunlar benim anne ve babam ama öbür tarafta ise vatanım bayrağım özgürlüğüm söz konusu ne yapmalısınız anne ve baba size saldırıyo kıtır kıtır kesmek için ülkesini savunuyo sizde kesersiniz değilmi tabiri caizse?? kaldıki 1400 sene evvel savaşanların büyük çoğunluğu karşılıklı yakın akraba anne baba kardeş evlat. bu ayetlerde bir çelişki yoktur görüldüğü üzre .size göre olması normal tabii.nede olsa önyargılı yaklaşımlarınızdan biri sadece !!!! saygılar...
  3. mantık heryerde herzaman aynıdır diyerek devam etmek istiyorum .. anlamamız gereken 2+2=4 den önce 2+20=22 bulmaya çalışıyorsunuz bu mantığınızla ..bilmemiz gereken kadar biliyoruz bilmememiz gerektiği kadarda bilmiyoruz ..bu bir kılıf değildir bu sizin yürüttüğünüz mantığın mantıksızlığıdır ..umarım anlamışsınızdır... saygılar...
  4. ben sağdan soldan duymayla burda konuşmuyorum ..ama sizler maalesef sağdan soldan ordan burdan alıntlarla burda konuşuyorsunuz..ve hoca anladı bu durumu ...sizler için yapılacak bişe kalmadığınıda gördü ...:) saygılar...
  5. bu düzeyde biri ile tartışmak istiyorsan önce o düzeyde olmalısın sayın katakuta.... saygılar...
  6. bir kere sorunuzda çelişki var sayın katakuta. inanırsanız cennete inanmazsanız cehenneme gideceksiniz ibareleri geleceğe dair haber niteliği taşımaz.güldürmeyin beni :) ben pazarlamacıyım .bir malı satarken şu paranın üstüne çıkmayın yoksa satmakta zorlanırsınız .şu paraya satmaya çalışın derim müşterime..şu durumda gelecekten habermi vermiş oluyorum...sadece öğüt veriyorum yol gösteriyorum değilmi... saygılar...
  7. ''bir soru sormakla iş bitermi '' yazı bu şekilde sonlanmış... ve sadece bunu alıntılayıp mükemmel verilere ulaştırdı demişsiniz... ama daha bitmeyen ne????
  8. bakalım şimdi ne demişsiniz;Bilinmiyor, bu konuda bir çok ı TEORİ yada hipotez yada tez var, . Ama eğer siz gerçeği biliyorsanız, ispatlayınızda bizde bilelim. bu yazınızın ispatı her ne şekilde olursa olsun bana haklı olduğunuzu ispatlayamazsınız sayın tarafsız...çümki her ispatınız bir diğeriyle çelişiyor... saygılar...
  9. Bben lat menat ve uzza ya put diyorum diğer saydığın zeus ra horus vs bunlar kainattaki varolmuş yaratılmış olan güneşe ateşe göklere şimşeklere vs vs ilah edinenlerin tanrıları onlara put demiyoruz zaten hiç bişekilde başka yerlere çekmeye çalışmayın konuyu sayın brain... burda haşa biz Allah'ı korumuyoruz O'nun indirdiğini anlatmaya çalışıyoruz...bu kadarda ****** bir yaklaşım ilk sizden duydum sayın brain... saygılar...
  10. sayın brain demişki; Bak Badican başka bir yerde ne yazmış: Bilimsel veriler ne Allah vardır ne de yoktur der. Esasen bu, mevcut verilerden hareketle aklı başında bir kişinin varabileceği bir sonuçtur.[/size] Varlığı veya yokluğu bilinemeyen birşeye "VAR" denemez. "VAR" denerek, bunun üzerine kanunlar oluşturulamaz. Bu bir inançtan öte birşey değildir. Varlığı veya yokluğu tespit edilemeyen şeyden korkmak şizofrenik bir vakadır. Varlığı veya yokluğu tespit edilemeyen şeye şirk koşulabilemez, zira şirk için "varlığı bilinen bir örnek" gerekir. Varlığı veya yokluğu tespit edilemeyen birsaygıdan veya saygısızlıktan bahsedilemez. Sadece hayal kurulabilir. sayın brain bak yuarıda bende alıntıladığın cümlenin sonunu hem büyüttüm hemde kırmızı font kullandım... bilimle bağdaştırırsan bu sonuca varırsın mevcut verilerden hareketle Allah'ın varlığın olduğu sonucuna varılabilecek bir sonuçtur dedim...bu kadar basit başka yerlere çekmeden duramassınız siz ama değilmi:) tabi inanmak isteyenler için geçerli alıntıladığın cümlem... saygılar...
  11. bak kardeşim put neye denir??ilk önce bunu bi öğren istersen..put elle tutulur gözle görülür havaya kaldırılır... bunların geneline insanlar put demiş...itirazı olan biraz araştırma yaparsa hemen görecektir... ama bizim bahsettiğimiz ne gözle görünür ne elle tutulur ama Varlığını hissederiz anlarız hissettirir anlatır...putlar nasıl kendilerini anlatsın hissettirsin kelamı bile yok ki aciz bir tahta yada taş madde neticede...:) kusura bakma sayın brain ama sanıyorumki önce putun ne olduğunu öğrenmeniz gerekiyor.sonrada Yaratıcıya put denilmemesi gerektiğini öğrenmelisiniz en azından saygı açısından bunu yapın derim ben saygılar...
  12. bilimin sizi bizidemi vardı sayın tarafsız ne olduda birden siz ispatlayın bizde bilelim oldu...hani herşeyi yanlışlayabiliodunuz..hani o yanlış bu yanlış anlattığınız bilimsel veriler doğruydu?? demekki bilinmeyen bilimle bağdaşamayan bişeyler varmış..bu lafınız o anlamı taşıyor .. saygılar...
  13. bakın sayın brain dini bölüme girişte insanların en hassas olduğu yer diye bir yazı var bilmem dikkatinizi çektimi...Allah'tan put diye hitam etmeniz bizi derinden yaralıyor kaç kere yazdın rica ettim LÜTFEN diye..!!! Hz. Peygamber Kur'an'dada yazdığı üzre zinanın her çeşidini yasaklamış ve haram kılmıştır bunu bilmeyen varmıdır acaba!!!nikah olduktan sora ve buluğa erdikten sora sorun yok ki zaten... saygılar...
  14. b@diCAN şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
    Önce kâinata bakalım. Yıldızlar. Galaksiler. Nebulalar. Yıldız kümeleri. Galaksi kümeleri. Kuasarlar. Beyaz cüceler. Kırmızı devler. Nötron yıldızları. Siyah delikler. Novalar. Süpernovalar. Eksi 270 ile artı milyarlar arasında değişen sıcaklıklar. Işık hızıyla milyarlarca sene alan uzaklıklar. Uzay. Zaman. Nedir bütün bunlar? Nereden gelir, niçin gelir, nereye giderler? Niçin bu kadar büyük kâinat? Niçin ışıl ışıl yıldızlar? Bu kadar büyük ve bu kadar güzel birşey anlamsız olabilir mi? Ve insan: Bin galaksi dolusu yıldızı içinde barındıran vücuduyla. Her an vücudunun herbir köşesinde sürüp giden mucizelerle. Ve maddî vücudunun da ötesinde harikulâdelikler sergileyen duygularıyla, düşünceleriyle insan. Bu kadar küçük birşey bu kadar büyük olabilir mi? Böyle bir küçüklük içine sığan böyle bir büyüklük anlamsız olabilir mi? Yokluktan gelip hiçliğe gider mi? Yahut nereden gelir, nereye gider? Ve burada ne arar? Güneş Sisteminde bir toz zerresine, kâinat içinde bir hiçliğe, kâinatın ömründe bir saniyeye sığışan bir insanlık tarihi ne işe yarar? Bir minik mavi gezegenin üzerinde gözünü açan akıllı bir yaratık, başını kaldırıp da gözlerini uzayın derinliklerinde dolaştırdığı an, bunlar gibi yüzlerce soruyla karşı karşıya bulur kendisini. Sormadan edemez. Eğer bir sabah uyandığınızda, kendinizi hiç tanımadığınız esrarengiz bir âlemde, uzayın hiç tanımadığınız bir köşesinde, hiç âşinâ olmadığınız yaratıklar arasında buluverseniz, hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edebilir miydiniz? Evet, gözümüzü açtığımızda kendimizi yabancı bir âlemde bulduk. Her yanı harikulâdeliklerle dolu bir rüyalar âlemi bu. Güneşin bu kadar güzel doğup battığı bir başka gezegen yok bildiğimiz kâinatta. Her saniye on binlerce ton suyun havaya kaldırılıp bir o kadarının usulca yere indirildiği, semâsında birbirinden şirin canlıların kanat çırptığı, zeminine rengârenk halılar serilmiş, tavanı yıldızlarla bezenmiş başka bir yer yok. Çağlayanlar burada, dağlar burada. Denizler, ovalar, çöller, buzullar burada. Sesler ve kokular ayrı âlemler. Etrafımız milyonlarca tür canlıyla dolu. Böyle bir dünyaya, elimizde olmayarak geldik. Yahut getirildik. Yıllardan bir yıl, günlerden bir gün âniden gözümüzü burada açtık. Ve bu dünyayı karşımızda bulduk. Sonra, yine ummadığımız ve istemediğimiz bir anda, bu rüyalar ülkesini de geride bırakacağız. Ondan sonraki gidiş nereye? Sormaya değmez mi bütün bunlar? Yahut bir sormakla iş biter mi? not:ALINTIDIR... saygılar...
  15. keşke O'nun bastığı topraktan kalkan toz olabilsem...
  16. sayın bilimselci; türkçede ne kadar ''yanlış ''kelimesi varsa kullanmışsınız herşey size veya bilime göre yanlış .doğru olan tek şey madde ise madeden öncesini bi anlatında dinleyelim burda..diceksiniz ki ondan öncesini kimse bilemez bilemeyiz .bilemediğiniz bişeye inanmayan sizler neden bilime sonuna kadar inanıp peşinde gidiyorsunuz ..nihayetinde bilimin ortaya çıkaramayacağı belkide milyonlarca olay var o zaman ne kadar doğrudur şuan bildikleriniz .bir yerde daha sormuştum cevabı alamadım ..bilim bilim diye çırpınıp duran sizlerede sormak istiyorum;“Madde, bu özelliğini (sadece var olma değil, kendini organize etme) nasıl kazandı?” ve son olarak sayın bilimselcinin dediği gibi kopy paste;(tekrar alıntıya cevap bekliyorum):) İnsancı İlke, ateistler tarafından da kullanılan bir argümandır. Ateistler de, yaşamın ortaya çıkabilmesi için evrendeki bu hassas ayarların varlığını görmekte, ancak buna karşı çaresiz kaldıkları için ve bütün bu oluşumları Tanrı’nın varlığına ve kudretine bağlamaktaki çekincelerinden dolayı; bu oluşumların, biz var olduğumuz için gözlemlendiğini, varolmasaydık gözlenemeyeceğini ve dolayısıyla buna şaşırılmaması gerektiğini savunmaktadırlar. İnsancı İlke argümanlarını, Tanrı’nın varlığını kanıtlamada kullanan teistler ise, yaşamı oluşturabilecek bütün bu hassas ayarların ancak üstün bir Yaratıcı’nın eseri olduğunu savunurlar. Bu noktada bir ateistin ve teistin evren üzerinde hiç bir bilimsel bilgiye sahip olmadıklarını farzedelim. Böyle bir durumda bir ateist evrenin tesadüfen ve hiç bir bilinçli müdahale olmaksızın oluştuğunu iddia eder. Buna karşılık bir teist, evrenin bilinçli bir şekilde tasarlandığını savunur. Buna göre ateist, evrende hiç bir hassas ayar olmasını beklemeyecektir; fakat teist, bilinçli bir tasarımı kabul ettiği için evrendeki hassas ayarların olmasını doğal karşılar. Bu hayali ve farazî durumdan çıkıp, gerçek evren tablosunu incelediğimizde ise, evrende teistin beklediği gibi, bir çok hassas ayarın varlığını ve evren tablosunun, ateistik hayaller ile örtüşmediğini görürüz. İnsancı İlke ile ortaya konan tüm veriler, bu hassas ayarların matematiksel bir çerçevede görülmesini sağlar. Evrendeki mevcut tabloyu bilmeyen bir teist ve ateistin, evren karşısındaki tavrının ne olacağını tahayyül etmemiz; İnsancı İlke’nin gerçekte bu iki taraftan hangisini desteklediğini daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. İnsancı İlke’nin bizi ulaştırdığı bazı önemli sonuçlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 1. Evrenin kanunları bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır. Bu kanunlar, maddeye içkin olduğu için, bunların bilinçli yaratılışı, maddenin yaratılışı demektir. 2. Evrendeki oluşumlar, çok kritik ayarlar ile hassas bir düzen içinde tasarlanmıştır. Tanrı’nın evreni bilinçli bir şekilde yarattığını söyleyen teistlerin beklentisi ile evrendeki tablo tam bir uyum içindedir. 3. İçinde yaşamın oluşabileceği bir dünyanın tesâdüfen oluşması, matematiksel olarak ihtimâliyet hesapları açısından imkânsızdır. Kısacası evrendeki bilinçli tasarım, söylemsel spekülasyonlarla değil, matematiksel objektif deliller ile temellenmektedir. 4. Evrenin yaşından, büyüklüğüne, Dünya’nın Güneş’e göre konumundan Ay’a göre konumuna, suyun tasarımından karbon atomunun tasarımına, protonun elektrik yükünden elektronun kütlesine kadar önceden insan için anlamsız olan tüm oluşumların, çok hassas ayarlarla ve Dünya’da canlılığın varolabileceği şekilde düzenlenmiş olduğu görülmüş ve insan için anlamsız olan şeyler anlam kazanmıştır. 5. İnsanın, içinde yaşadığı dünya ve diğer canlılar ile çok mükemmel bir uyum içinde olması, ayrıca bilinçli bir varlık olarak bütün bu oluşumları gözlemleyebiliyor ve hizmetine sunulmuş bütün nimetlerden faydalanıyor olması, Tanrı’nın yaratılıştaki inâyetini açıkça ortaya koymaktadır. Modern bilimsel verilerin ortaya koyduğu İnsancı İlke, evrendeki tüm bu oluşumların hikmetini daha iyi değerlendirmemizi ve aşağıdaki Kur’ân-ı Kerîm ayeti gibi daha pek çok âyette bizlere işaret edilen mânaları daha iyi kavramamızı sağlamaktadır. saygılar...
  17. mantığına şu şoruyu sormadınızmı hiç; eğerki Allah görünüp dokunulup tık tık yapınca senin dinleyip yukarı aşağı hareket ettirebileceğiniz bir Varlık olsa idi ne gerek kalırdı bunca fasfataya değilmi? yani dünyaya gelişinden ölümüne kadar olan hayatında herkez bir herkez eşit katili küfür edeni tecavüzcüsü hırsızı hayat kadını vs vs..bunca insan sedece yok olacak ölemi ... eğer bu sorya cevabınız varsa dicek bişey bulamıyorum size... o zaman herkez yattığı yerden kazansın çalışmasın hırsızlık yapsın küfür etsin cinayet işlesin nasıl olsa sonunda bir hesap sorulamıcak!!! saygılar...
  18. inanmadığın yada inanmak istemediğin bişeyi neden bu kadar tekrarlıyorsunuz anlamıyorum..söliyecek başka bişey bulamayınca hemen kebablık olduğunuzu düşünmeniz çok ilginç sayın brain...en azından öle bir düşünceniz varsa bile buna saygılı olmamızı isteyebilirsin:) bizde gereken saygıyı gösteririz...:)
  19. sayın brain; haşa ben ayeti farkı bir yorum getirmek bi kenara dursun teşebbüsüne bile kalkışmam...ayet çok açık sizin anlamak istediğiniz yönle alakalı sadece...ayette insanların ölümüylew ilgili herhangi bir şey görebiliyormusunuz ...konunun dışında bir yaklaşım sizinki onu belli etmek istedim sadece...insanlar ölmesin diye dağları kazık yaptık olsaydı ayet haklı olurdunuz... sanırım anlamışsınızdır..!!! saygılar...
  20. kafir müslüman ayrımı yapın demiş mi ??yoook.. sana en güsel delili islam dinine mensup olmayanların çevirdiği çağrı filminin ilk yarım saatlik kısmını gösterebilirim kim kimin komşusuna neler yapmış... inanmayanlar tarafından bile Emin olarak lakabı olan birine nasıl olurda bu kadar acımasızca ihtamlarda bulunabilirsiniz...?
  21. sanırım aramızda bir fark var ,kişisel olarak sizi yanlışmam söz konusu olamaz çünkü hedef düşünce ve akıldır yani sizle değil genel düşünceyle muhatap olmak zorundayım... ama görüyorumki burda yazılan herkeze karşı farklı yanlışlamalarınız var buda çok ilginç...:) konumuza gelince;demişsiniz ki depremler hala insanları öldürecek kadar devam ediyor..ayette bizi öldürmesin diye bir anlatım yokki burda yanlışsınız.sarsmaması için diyor .düşünki dağlar oluşmadan olan depremleri ..dağların olduğu şu zamanki kadar mı sallanırdık acaba.yoksa daha şiddetlimi sallanırdık...istersen bunuda yanlışla sayın tarafsız..!!!
  22. sanırım abraham arkadaşımızın ne yazdığını okumadan yorum yapıyorsun sayın gecekuşu... hikaye diye adlandırdığı bir şeyle neden bu kadar meşgul oluyor diye sordum sadece bişeyi empoze etmek bizim ne haddimize o sizin işiniz... susmayan neden susmazbir gayesi olması gerek anlatmak istediği birşeyler olması gerek ama bu arkadaş dinlere Kur'an'a hikaye diyebiliyorsa neden sabah akşam bişeyleri iddia etmek zorunda olsun çelişkisini göstermeye çalıştım sadece ... son olarakk:armut olmadan ağacının bir kıymeti kalır mı hiç??sıradan bir ağaç olur heralde:)
  23. Hz. Adem’den itibaren gönderilen dinlerin insani kabul ve inançlar ile karışmalarından dolayı tarih boyunca inançsızlık ya da yanlış inanç üzerinde olma hali var ola gelmiştir. Son dinimizin kaynağı Kur’an-ı Kerim’in insan müdahalesinden korunması ve kıyamete kadar din adına geçerli olacak tek kaynak olması sayesinde Tevhid yani Allah’ın birliği üzerine kurulan din anlayışı sapasağlam bir temele oturtulmuştur. Ancak günümüzde de eski dönemlerde olduğu gibi Allah’ın varlığına birliğine ve her an her şeye olan hâkimiyetine inanmayan ya da yanlış Allah inancına sahip kişiler bulunmaktadır. Eski dönemlerde genellikle Allah’a mahsus olan özellikler başka varlıklara da yüklenmek suretiyle şirk yoluna gidilirken son yüzyıllarda bu daha çok doğrudan Allah’ın varlığını inkâra (ateizm) dönmüştür. Oysaki özellikle son yüzyılda bilimsel alanda katedilen gelişmeler doğrultusunda ateist olabilmek için ne kadar az sebebin olduğu ciddi bir biçimde ortaya konulmaktadır. Evren ve içinde yaşan canlılar olarak bizler mükemmel bir tasarımın ürünleriyiz. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm oluşumlar tesadüflere meydan bırakmayacak şekilde düzenlenmiştir. Genellikle ateistler kendi inançsızlıklarına dayanak olarak modern bilimi gösterir ve modern bilimi propaganda aracı yaparlar. Esasen işin aslı zannedildiğinden farklıdır. Yani hiçbir bilim adamı ya da bilimsel veri bu güne kadar bir yaratıcının olmadığını ya da olamayacağını ispatlayabilecek deliller sunamamıştır. Bu gerçeği kabul etmek istemeyen kişi ve çevreler felsefi tutum ve kabullerinden dolayı bu gerçeği saptırmakta ve kendi inançlarına dayanak olarak gördükleri bilimin Allah’ı yok saydığını savunmaktadırlar. Bilimsel veriler ne Allah vardır ne de yoktur der. Esasen bu, mevcut verilerden hareketle aklı başında bir kişinin varabileceği bir sonuçtur. Yani inanan kişiler -ateistlerin kendi inanç ve kabullerinden hareketle Allah yoktur sonucuna ulaşmalarının bir benzeri olarak- Allah vardır inancından hareketle bilimsel verileri yorumlayıp işte Allah vardır demez. Bizzat bilimsel veriler bizi bu sonuca yani tüm varlığın bir yaratıcısının olması gerektiği sonucuna götürür. Bu sonuçtan hareketle de günümüzde daha az ateistin olduğuna değil ateist olmak için çok daha az sebebin olduğuna tanıklık ederiz. Bir kimse şayet kendini şartlamışsa ne kadar olağan üstü olay ve oluşum görürse görsün yine de bir yaratıcı olduğu inancını reddedebilir. Bu ayrı bir psikolojik durumdur. Ancak Allah’ın yok olduğunu delillendirme yoluna girerse işte o noktada felsefi kabulleri dışında kendisine herhangi bir dayanak bulamaz. Gerek evrenin gerekse canlılığın oluşumundaki sayısız uyum ve mükemmellikler bizlere açık bir şekilde neden bir yaratıcının varlığına inanmamız gerektiğini ispatlar. Evrenin ezeli olmadığı ve sonsuza kadar da var olamayacağı gerçeğinin bilimsel olarak da açığa çıkmasıyla maddeye ezelilik ve ebedilik yükleyen materyalist felsefe çökmüş ancak yıkıntısının etrafa dağılan parçaları günümüze kadar devam etmiştir. Oysa temelinden yıkılan bir binanın değeri sadece kalıntılarının dozer ve kepçe yardımıyla alınıp hayatın dışına atılmasından ibarettir. Peki, bunca delil olduğuna inanmamıza rağmen tüm bu delilleri inkâr eden insanlar nasıl bir psikoloji içindeler. Tabi bu neredeyse inançsız kişi sayısınca farklı sebeplere dayanabilecek bir durumdur. Ancak genel itibariyle bakıldığında bu insanların gerçeği aramaktan ziyade gerçekten kaçmak ve beklide bir manada gerçeğe kulak tıkamak gibi bir halleri bulunmaktadır. Şayet bir yaratıcıya inanırsa o yaratıcının emrettiği şekilde yaşaması gerektiği gerçeğinin farkına varan ve kendi özgürlüğü üzerinde kimseyi otorite kabul etmeme cüretini gösteren pek çok inançsız insan vardır. Yani yokken var olan ve ölüp toprak olacak olan, üstelik kendi kendisini var ettiğini iddia dahi edemeyen insanların takınmış oldukları tavır ve göstermiş oldukları cesaret olsa olsa bilgisizlik cesaretinden ibarettir. Ateist kişilerin ateistlikleri zannedildiği gibi derin araştırmalar sonucunda varılmış bir kabul değildir. Çoğu ateistin aileden ya da çevresinden kaynaklanan bir hikâyesi vardır. Sevgilisinden ayrıldığı, bir yakınını kaybettiği ya da geçmişte bir din adamından kötü muamele gördüğü için bile insanların ateist oldukları göz önünde bulundurulduğunda sebeplerin çok da kayda değer olmadığı anlaşılacaktır. Allah’ın vermiş olduğu sayısız imkânın şükrünü yerine getirmeyen insan sahip olduğu bir şeyi kaybettiğinde ya da istediği bir şey gerçekleşmediğinde hemen nankörlük yaparak inançsız olabilmektedir. Allah’ın verdiği kalp ve beyin ile Allah’ı inkâr dil ile de bu inkârını tasdik etmektedir. Bir sperm damlasıyken kendini insan kılan ve çok çeşitli nimetlerle donatan Allah’a karşı bu kinin ve inkârın sebebi tamamen psikolojiktir. Bu gibi kişiler dindar bir insan görmekten ya da ölüm ve benzeri gerçekleri duymaktan son derece rahatsız olurlar. Derhal konuyu kapattırır ya da din aleyhine savunmaya geçerler. Etraflarında kendileri gibi inançsız insanlar olmasını arzu ettiklerinden adeta Allah’a ve dine savaş ilan ederek din konusunda yetersiz bilgiye sahip insanları kendi taraflarına çekmek ve bu sayede inançlarını meşrulaştırma kendilerini ise tatmin etme yoluna giderler. Daima kötü örneklerden hareketle inanmayan insanların inanan insanlara nazaran daha dürüst daha doğru daha erdemli ve daha entelektüel olduğu zannına kapılırlar. İstisnaları muhakkak olmakla birlikte genellikle büyük çoğunluğu inançlı insanları eleştirir ve inançlı olan tek bir kimseye bile saygı duymamasına hatta tahammül edememesine rağmen kendisine ve inançlarına saygı gösterilmesini beklerler. İnançlı insanları cahil, yaptıklarını ise alay konusu edinirler. Tüm bunların sonucunda insan kendini şu soruyu sormaktan alıkoyamamaktadır. İnsanlar nasıl olurda bunca gerçeği görmezlikten gelir ve hayatları üzerine kumar oynayarak adeta kendi elleriyle kendilerini asarlar? Neden?
  24. tekrar soruyorum: “Madde, bu özelliğini (sadece var olma değil, kendini organize etme) nasıl kazandı?” saygılar...
  25. kırmızı fontlu yere dikkat ettinizmi sayın katakuta vermiş olduğunuz ayette.??bakın göstermiş olduğunuz delilde sizin içinde bir delil gizli .Allah içimizde yapılan her hesabı bilir! ama iş inkara sıra gelince ayetleri nasılda yalanlıyorsunuz değil mi? konuya sıra gelince komşuluk ayrı dostluk ayrıdır..komşu olduğumuz insanlarda dost olmak zorundayız anlamı taşımaz komşuluk.önce insani düşünelim olayı sonra dini açıdan ele alalım..komşusu açken tok yatan bizden değildir diyor.Peygamber Efendimiz!!dostu açken tok yatan demiyor konuyu saptırmayın lütfen.!!! Elhamdülillah müslümanım benim komşum yakınım akrabam kim olursa olsun dini ırkı görüşü durumunda bir fenalık varsa ve gerçekten yardıma muhtaçsa müslüman olarak ilk görevim ona elimden geldiğince yardımcı olabilmektir!!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.