Zıplanacak içerik

b@diCAN

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

b@diCAN tarafından postalanan herşey

  1. b@diCAN şurada cevap verdi: sardunyam başlık Dini Konular - Din - Dinler
    sayın bilimselci demişki: Kaynak ayni, din... kendi inanmadığın bir dine nasıl kaynak dersin??
  2. sadece gülüyorum herşeye hükümü siz verebiliyosanız bize artık bişe demek düşmüyor sanırım neye göre kime göre yanlışladınız??şu laf mantıklımı sence bilimsel olmadığını iddia ettiğiniz kitab-ı mukaddes'i nasıl yanlışlayabiliosun ?? çocukların sizden daha çok şey bildiğini düşündürüyosunuz bana sor bakalım çocuklara neler biliyolarmış!!
  3. öncelikle şunu çok iyi idrak etmek gerekiyor..aklımızın yetebileceği kadar şeyler çözümlenmiş durumda değilmi burda hemfikiriz sanırım!!şimdi gelelim bu kadar sorunun bu kadar (sizin deyiminizle)çelişkinin neden cevaplarının verilemediğine bir düşünün kainatta bilmediğimiz belki milyon belki milyar kadar siz koyun rakamı olay ve hadise olduğunuda haberdarız sanırım!!ama ne şekilde oluyor nasıl oluyor ve neden oluyor %99 bilmiyoruz dikkat edin %99 diyorum!!buna göre bilimsel ve evrensel die nitelediğiniz bu inanış yada adı herneyse nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz merak ediyorum? şu halde sizcede bir tasarımcı bir yaratıcı yokmu?bilmediğimiz birçok olay hadise vakıa bulamadığımız sorular bunlar nerde birleşiyor!!ayettede dediği gibi ''şüphesiz Allah herşeyi EN İYİ BİLENDİR!!''bunun açılımını sölermisiniz bana?herşeyi en iyi bilendir sizce ne demek demekki bilmediğimiz şeyleri sorgulamayıp teslim olunmasını istemek demek değilmidir!! örnek çocuğu olan vardır aranızda yada olduğunu düşünün geldi size sordu baba anne :ben nasıl oldum siz nasıl oldunuz sizden önceki nasıl oldu nasıl oluştuk?tutup çocuğa bilemiyeceği kafasının idrak edemeyeceği cinsel birleşmeyi anlatacak değilsiniz heralde leylekler getirdi her zaman işe yaramıştır:):)yani inanmak istediğiniz leylekler sadece aslını görmek istemiyorsunuz!! saygılar
  4. sayın tarafsız demişsiniz ki: ''Herhangi birinin aksaması durumunda büyük değişimler meydana gelir.'' peygamberin uydurması dediğiniz Kuran bunu sölemiyormu zaten konumuz bu deilmi??en ufak bir değişiklilkte bütün dengenin değişeceğinden bahseden Kuran deilmi..işte siz kendi azınızla sölediniz!!nasıl bir çelişkidir bu!!ayrıca bunu sizin tabirinizle(çöl bedevisi)nasıl olurda uydurabilir bana bunun kanıtını sölermisin yada tezini??
  5. bu adamın yaptığının islamla bir ilgisi yok kanımca bende elhamdülillah müslümanım ama bu böle olmamalı!! ama bu demek deildirki diğerleride öyle istisnalardan birisi sadece!!yazık ne diyim Allah affetsin
  6. kendi ağzınla söledin işte ölçü!!Hz. peygamber zamanında içkinin ölcüsü kalmamıştı çünkü beyini uyuşturup kendinden geçiriyodu insanı..şimdide aynı deilmi!!ölçülü içen varmı acaba içkinin manevi bakımdan azıda zarar fazlasıda zarardır!ne yani azından bişe olmaz die şimdisigaramı içelim!!azla başlar sora çoğalır!!tıpkı sizin düşünceleriniz gibi bir iki soru düşünürsün sora bu soruları sorularla onlarıda yeni sorularla derken bi bakmışsın çıkmazın içindesin ve sora en iisi bunlara kafa yoracağıma bu sorumluluktan kaçayımda varsada nasıl olsa kebab olacaz mantığı gelir peşinden !!en iyisi inkar etmek denir!!iyi özetledim siz sanırım ..güzel bir örnek olarak alabilirsin içkinin azınında çoğununda zarar olabileceğini!!
  7. burda islamiyeti ayrı tutup en son onla ilgili fikrimi sölemek isterim.öncelikle dünya tarihine bakıldığında bile açıkça görünen ve tarihçilerin bile kabul ettiği bir gerçek var ..1400 yıldan beri hristiyanlık olsun yahudilik olsun yada başka din mensupları olsun islamiyete karşı durmuşlardır kabul görememişlerdir ve sonuç olarakta her zaman fırsat kollamışlardır saldırmak için.nitekim günümüzdede görüyoruz ordadoğudaki sorunun ne olduğunu bilmeyecek kadar ***** yoktur burda sınırım .. günümüze bakalım en yakın örnek.. filistinde avuç kadar toprakta tel örgülerle duvarlarla çevrili 4 milyon müslüman ırakta 10 küsür milyon müslüman afganistanda keza durum aynı ..islamiyetten öncede diğer Allah (CC) indirdiği dinlerin başına gelende budur zaten bunları bilmenize rağmen nasıl böyle bir topic açarsınız anlam veremedim küçük yaştaki bir çocuğu getirseniz sorsanız cevabını verirdi size şunuda belirtmemde yarar görüyorum hiçbir islam ülksi başka bir ülkeye dini yüzünden savaş ilan etmez tarihte böyle bir olay olmamıştır..tabiki ülke liderlerini bir ülke insanlarıyla aynı kefeye koymamanızı umarım!! bir ayetlerle bitirmek istiyorum yazımı::nisa suresi 74-75-76 74. Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. 75. Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? 76. İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
  8. sence 1,5 milyar insan bilimsel değilde sizmi bilimselsiniz.bu 1,5 milyar insanın içinde bilimle uğraşan kimse yokmu yani ***** bi yaklaşım olmuş kabul etmelisin!!dedimki kafamıza göre hüküm vermiyelim dedim ben kaynak gösteriyorum(Kuran ve japon bilim adamları) ve açıklamasınıda yapıyorum bunun böyle olmadığına dahil varsayımda olsa bana bi şey gösterebilirmisin?
  9. japon jeologların bu aytetten esinlenerek yüksek binalarına dengeleyici ağır kütleler yerleştirdiklerinden bihaber olduğunuz belli sayın TARAFSIZ!!..ayette anlatılmak istenen yersarsıntılarını en aza indirgeyen dağların yaratılması !!(sizin değiminizle oluşması) artı Hz. Muhammed(sav) sizce bunu nereden bilebilirdi??diyorsunuz ya bu kitap O'nun uydurması die?? herneyse neticede herkez burdan anlamak istediğini anlar gerisi tamamen teslimiyettir!!! birde sizden rica ediyorum bilip bilmeden direk hüküm vermeyiniz(ayet yanlış !!! anlaşılmayacak bir şey yok)gibi!!hepimiz akıl sahibi insanlarız herkez kendi kafasına göre hüküm verse ne olur!!!
  10. bende onu diyorumya zaten sürekli soru sormak !! sonu olmayan sorular sorarak kendinizi nefsinizden taraf etmek!! nefsin en önemli duygusu olan şevk arzu istek sizdede bizdede bolca mevcut biz kendimizi dizginleyebilirken siz kendinizi dizginlemiyorsunuz ve sonuç ordada hiçbirşeyden memnun kalamıyan gene sizlersiniz!! umarım Allah(CC) size en kısa zamanda hidayeti ve teslimiyeti nasip eder!!
  11. Allah(CC) bizi bilmemiz gerekenlerle sınırlandırmış..en güzel KANIT ı ise sizin bunları soruyor olmanızdır !!sanırım anlamışsınızdır ne demek istediğimi?? saygılar...
  12. zaten anlatılmak istenende bu sanırım kavrayamadınız olayı .halbuki ayeti iyi kavrayarak okuduğunuz zaman göreceksinizki ''yeryüzü sarsılmasın die dağlar yaratattık'' yani dediğinle örtüşüyor..dağların yakınlarında depremlerin olması ve düzlük ovalarda olmaması ayeti doğruluyor(şüphem yok sizin için doğruluyor dedim).çünkü sarsıntı dağların çevresinde olduğundan dengeleyici olarak yaratıldığından bahsediliyor.bu gözlemi kaçırmışsınız gözünüzden .hatta ve dağların nasıl oluştuğunuda biliyorsunuzdur umarım..ben yinede açıklıyım.kırılan büyük fay hatlarının toprağı kaldırmasıyla oluşuyor. işte kanıt size sanırım söleyecek başka bişey kalmıyor... kesinlikle depremlerde ölen insanlar dağlık bölgelerde yaşayanlar değildir!! ovalarda düzlüklerde yaşayan insanlar daha çok etkilenmiştir depremlerden yumuşak zemin ve çarpık kentleşme buna bir kanıttır..!!!
  13. Monoteist dinler, tarih boyunca hiç bir felsefî sistemin, diğer hiç bir dînî anlayışın ortaya koyamadığı şekilde, ortaya koydukları hem teorik hem de pratiği belirleyen Tanrı anlayışı ile, bilinçli bir şekilde yaratılmış evren anlayışının en önemli savunucuları olmuşlardır. Modern bilimsel veriler, maddenin ve dolayısıyla evrenin ezelî ve ebedî olduğu inancından hareketle sistemlerini oluşturan materyalist dünya görüşünün, tarih boyunca bilim kisvesi altında savunduğu inkârcı görüşlerini geçersiz kılmıştır. Son yüzyılda evren ve oluşumu hakkında yapılan ciddi ve derin araştırmaların ortaya çıkardığı tablo, materyalistlerin tarih boyunca maddeye yükledikleri kutsallığın ve onun bir başlangıcı olmadığı gibi hiçbir zaman bir sonunun da olamayacağı şeklindeki inançlarını değil, teistlerin maddenin ve dolayısıyla evrenin bir başlangıcı olduğu ve bu âlemin bir gün kıyamet süreci ile bir sonunun da olacağı tarzındaki görüşlerini desteklemektedir. Ortaya çıkan tablo çok açık bir şekilde, sadece evrenin bir başlangıcı olduğunu değil, evrenin ve içinde insanlık ile canlılığın oluşabileceği hayatın, bilinçli bir şekilde ve ancak Üstün bir Yaratıcı’nın tasarımı sonucu ortaya çıkabileceğini de göstermektedir. Dünyamız, içinde canlılığın sürebileceği ve önceden tasarlanmış sayısız hassas ayarın sonucunda ortaya çıkmış mükemmelliktedir. Son yıllarda ortaya konulan ve canlılığın sürebilmesi için, olmazsa olmaz şeklinde bir gereklilik taşıyan bu hassas ayarlar, günümüzde ‘İnsancı İlke’ ve ‘Tasarım Kanıtı’ gibi başlıklar altında incelenmektedir. İslâm düşünce tarihinde en başta, Kur’ân-ı Kerîm’in, Tanrı’nın eşsiz bir varlık oluşundan hareketle ortaya koymuş olduğu, evrenin oluşumu ve bu oluşumdaki gâye, nizâm ve inâyete işaret eden âyetleri, Tanrı-kâinat-insan arasındaki ilişkiyi en güzel şekilde göstermektedir. Kelâmcılar ve İslâm filozofları tarafından kullanılan gâye ve nizâm delileri ile İbn Sînâ ve Gazzalî geleneğinde ve Batı’da da Alman filozof Leibniz ile meşhur olan ‘Mümkün Dünyaların En İyisi’ anlayışı ve İbn Rüşd’ün Kur’an’dan hareketle ortaya koyduğu inâyet ve ihtirâ delilleri, artık modern bilimsel veriler ile desteklenmekte, Tanrı’nın evreni ve insanı yaratışındaki hassasiyet ve mükemmellik, gözlemsel ve matematiksel ifadeler ile ortaya konulmaktadır. İnsancı İlke, ateistler tarafından da kullanılan bir argümandır. Ateistler de, yaşamın ortaya çıkabilmesi için evrendeki bu hassas ayarların varlığını görmekte, ancak buna karşı çaresiz kaldıkları için ve bütün bu oluşumları Tanrı’nın varlığına ve kudretine bağlamaktaki çekincelerinden dolayı; bu oluşumların, biz var olduğumuz için gözlemlendiğini, varolmasaydık gözlenemeyeceğini ve dolayısıyla buna şaşırılmaması gerektiğini savunmaktadırlar. İnsancı İlke argümanlarını, Tanrı’nın varlığını kanıtlamada kullanan teistler ise, yaşamı oluşturabilecek bütün bu hassas ayarların ancak üstün bir Yaratıcı’nın eseri olduğunu savunurlar. Bu noktada bir ateistin ve teistin evren üzerinde hiç bir bilimsel bilgiye sahip olmadıklarını farzedelim. Böyle bir durumda bir ateist evrenin tesadüfen ve hiç bir bilinçli müdahale olmaksızın oluştuğunu iddia eder. Buna karşılık bir teist, evrenin bilinçli bir şekilde tasarlandığını savunur. Buna göre ateist, evrende hiç bir hassas ayar olmasını beklemeyecektir; fakat teist, bilinçli bir tasarımı kabul ettiği için evrendeki hassas ayarların olmasını doğal karşılar. Bu hayali ve farazî durumdan çıkıp, gerçek evren tablosunu incelediğimizde ise, evrende teistin beklediği gibi, bir çok hassas ayarın varlığını ve evren tablosunun, ateistik hayaller ile örtüşmediğini görürüz. İnsancı İlke ile ortaya konan tüm veriler, bu hassas ayarların matematiksel bir çerçevede görülmesini sağlar. Evrendeki mevcut tabloyu bilmeyen bir teist ve ateistin, evren karşısındaki tavrının ne olacağını tahayyül etmemiz; İnsancı İlke’nin gerçekte bu iki taraftan hangisini desteklediğini daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. İnsancı İlke’nin bizi ulaştırdığı bazı önemli sonuçlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 1. Evrenin kanunları bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır. Bu kanunlar, maddeye içkin olduğu için, bunların bilinçli yaratılışı, maddenin yaratılışı demektir. 2. Evrendeki oluşumlar, çok kritik ayarlar ile hassas bir düzen içinde tasarlanmıştır. Tanrı’nın evreni bilinçli bir şekilde yarattığını söyleyen teistlerin beklentisi ile evrendeki tablo tam bir uyum içindedir. 3. İçinde yaşamın oluşabileceği bir dünyanın tesâdüfen oluşması, matematiksel olarak ihtimâliyet hesapları açısından imkânsızdır. Kısacası evrendeki bilinçli tasarım, söylemsel spekülasyonlarla değil, matematiksel objektif deliller ile temellenmektedir. 4. Evrenin yaşından, büyüklüğüne, Dünya’nın Güneş’e göre konumundan Ay’a göre konumuna, suyun tasarımından karbon atomunun tasarımına, protonun elektrik yükünden elektronun kütlesine kadar önceden insan için anlamsız olan tüm oluşumların, çok hassas ayarlarla ve Dünya’da canlılığın varolabileceği şekilde düzenlenmiş olduğu görülmüş ve insan için anlamsız olan şeyler anlam kazanmıştır. 5. İnsanın, içinde yaşadığı dünya ve diğer canlılar ile çok mükemmel bir uyum içinde olması, ayrıca bilinçli bir varlık olarak bütün bu oluşumları gözlemleyebiliyor ve hizmetine sunulmuş bütün nimetlerden faydalanıyor olması, Tanrı’nın yaratılıştaki inâyetini açıkça ortaya koymaktadır. Modern bilimsel verilerin ortaya koyduğu İnsancı İlke, evrendeki tüm bu oluşumların hikmetini daha iyi değerlendirmemizi ve aşağıdaki Kur’ân-ı Kerîm ayeti gibi daha pek çok âyette bizlere işaret edilen mânaları daha iyi kavramamızı sağlamaktadır. “Sizin için gökten su indiren O’dur; içilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla oluşur. Allah, o suyla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her türlü meyveyi bitirir. Elbette bunda, düşünen bir topluluk için deliller vardır. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle hizmetinize hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunlarda, aklını kullanabilen bir topluluk için deliller vardır.Yeryüzünde sizin için çeşitli renk ve biçimlerde şeyleri de üretip-türetti (hizmetinize tahsis etti). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir toplum için pek çok deliller vardır. Denizi sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemekte ve takınacağınız süs eşyalarını ondan çıkarmaktasınız. Gemilerin orada suları yara yara akıp gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütûflarından nasip aramanız ve şükretmeniz içindir. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sarsılmaz dağlar yarattı, yolunuzu bulmanız için ırmaklar, yollar ve nice işaretler yarattı; insanlar yıldızlarla da yollarını bulabilirler. Şu halde Yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık düşünmez misiniz? Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışacak olursanız, onları bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir”. ALINTIDIR!! saygılar...
  14. öğrenemediğin ve kabullenmediğin bir islamı nasıl öğreteceksin merak ediyorum:) ***
  15. aynı dert bendede muzdarip:) anlaşılmayacak bişe yokki biraz anlayarak oku yazdığım Kuran ayeti deilki anlayamayasın!!anlamamaya odaklanmayın!!
  16. varlığına inanmadığın Allah'ımı anlayamıyorsun bu nasıl bir çelişkidir yaa!!azabetmez neden etmez anlayamamaları yüsünden ölemi anlaşılmayacak ne var akılınız başınızda olmamış olsa!!neyse o zaman sorumlu deilsiniz ama aklımız başımızdaa!! diyorsunuz!! o zaman anlayamamak gibi bir sıkıntınız olmadığına göre:)
  17. herşeyi anlayan ve bunlar yoktur diye inkar eden sizlermi bu soruyu soruyosunuz??anlayamadığınız şeylerdende Allah'a sığının ki ebedi azabdan kurtulasınız!!ama görüyorumki bu sölediklerimi idrak ettiğiniz halde anlamak istemiyosunuz sizdeki korku dünya üstünde yaşıyan kimsede yoktur yanma haşlanma kaynar sularla yıkanmaları kafanıza koymuşsunuz!!şeytanda ******* hak ettiği yeri tayin etti ve sizin gibiler için kıyamete kadar mühlet aldı..Rabbim dileseydi bunların hiçbiri olmazdı !!kanıt istersiniz şimdide!!okumak ve kavramaktan başka kanıtı olmadığını biliyorsunuz zaten ahrette onun için kurulumadımı görmeden iman eden kanıt aramadan teslim olup iman edenler için edebi saadet !!ama sizin içinde tam tersi bunu kanıtlayamayız ama en güzel kanıt hayat bitince görülecektir !!dilerim Allah tan firavun gibi olmayasınız güzel bir delil sanırım firavunun cesedi!!bunada bi kulp bulursunuz siz!!
  18. sayın katakuta: demişsinizki müslümanlar nasılsa israf diye pahalı son model lüx araba almıyor ve ucuz araba imal eden firmalar işsizlik sıkıntısı çekiyor yada tezinize göre çekecek !! diyelimki her müslüman bütcesini zorladı hatta varıyla yoğuyla uğraştı ve lüx araba yada herneyse aldı..peki bu ucuz araba imal eden firmada çalışan insanlar ne olcak işsiz kalacak kendi tezinizde çürüttünüz başka bişey değil herkesime hitap eden günümüz araba sektörü halinden son derece memnundur ve müslümanların çoğu bütçesinin dışına çıkmanın kendisi için israf olduğunu bilir!!müslüman var mercedes e biniyor müslüman var yaya gidiyor müslüman var bisiklete biniyor ne yani şimdi sırf tezinizin doğru çıkması için bütün islam alemi en iyisinimi alsın !! yoksa lüx araba galeriniz falan mı var??düşük faizli
  19. b@diCAN şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
    bak senden önceki arkadaşın yorumu nasılmış bakalım...sayın brainslapper demişki:Ruh diye birşeyin varlığına ilişkin hiçbir kanıt ve belirti yoktur. Sadece bir inançtan ibarettir. şimdide senin sölediğine bakalım:ruh = beyin, ruh görünmez madde sonuç ilişkisidir şimdi ikiniz birbirinizle çelişiyorsunuz biriniz ruh yoktur diyor öbürünüz beyin=ruh diyor ?? birde şu açıdan bakalım bi:beyin =ruh ise ki sizin teziniz bu beyini yönlendiren bişeler daha olması lasım(şurdan bu kanıya vardım yaratıcınında yaratıcısı olması gerekmiyormu gibi bir düşünceniz olasılığı ve bunu herdaim her fırsatta sölemeniz)beyin kime göre neye göre ölür ve yok olur yada ruh??yada kime göre neye göre varolupta duygu dediğimiz düşünce dediğimiz ve hatta bebekken içgüdüsel olarak neden sütü ararız hemen bunu beynimize yani ruhumuza! kim nasıl koymuş olabilir..ve hatta soruyu derinleştiriyim anne karnında oluşumunu tamamlamaya başlayan ceninin parmak aralarında boşluk yokkken nasıl boşluk oluşuyor bunun kendi kendine olduğu iddia edebilirmisiniz??
  20. o zaman önce senden başlıyım ben birincisi afganistanda pakistanda suudi arabistanda yaşamadığına şükür et o zaman şükür etki bu ülke topraklarında doğdunki asılıp biçilmiosun işte ülkemizde ne denli serbest inanışın olduğuna dahil bir delil !!! soruna gelince ben sana Kuran'ı mealini baştan sona okudunmu yerine benimsemeni öneririm die sorayım olurmu benimsemeden okuyacağın hiçbişeye inanmaz ve anlayamazsın.misal olarak severek ve benimseyerek çalışcağın bir dersten nasıl geçiyorsan benimsemediğin önemsemediğin derstende aynı orantıda kalırsın!!yeterlimi? ve son olarakta güsel bir örnek sizee!:bir yerde okumuştum ne güzel bir örnek deilmi biraz samimi düşünün ama benimseyerek okuyunki anlayasınız :: Bir insanın gözlerini bağlasalar, Afrika ormanlarına bıraksalar. Sonra o adama gözükmeden oradan ayrılsalar. O insan gözünü açar açmaz; “Burası neresi?” diye hayrete düşmez mi? Elbette hayrete düşer. Aylarca, günlerce orada kalsa merakı daha da artar. Aynı şartlar altında, hanımını da getirseler, o da aynı merakla; “Bizi buraya kim getirdi?” diye sormaz mı? Elbette sorar. Bu sorular içersinde iken, birisi bunlara onbin sayfalık bir mektup getirse, getiren kişi de: “Bu mektubu, sizi buraya getiren kimse gönderdi. Niçin gönderdiğini teferruatlı bir şekilde bu mektupta açıklıyor” dese… Acaba bu iki insan, o mektubu başından sonuna kadar okuyup bitirmeden rahatça uyuyabilirler mi? Zevkle diğer bütün işleri yapabilirler mi? Velevki onlara bütün rahatlıklar verilmiş olsun. Hayır, mutlaka okurlar, öğrenirler. Burası neresi, buraya kim getirdi? Buraya getiriliş gayeleri nedir? Kendilerinden ne istiyorlar? Hem de aşkla, zevkle okurlar, öğrenirler… O halde sen; ey kardeşim, bir meçhuldan geldin. Seni, bilmediğin bir yere getiren var. Getirenin de, seni niçin o meçhulden bu dünyaya getirdiğini açıklaması lazımdı. Bunu da sana Kur’an’ı Kerim ve peygamberimiz Hz. Muhammed’in sünneti ile açıklayıp bildirmiştir… Eğer Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’i göndermeyip; “Ey kullarım! Ben sizi yarattım ama size nasıl hareket edeceğinizi bildirmedim. Fakat size akıl verdim. O akıl sayesinde nasıl hareket edeceğinizi siz kendiniz bulun” demiş olsaydı, o zaman, şimdi olduğu gibi bazı insanlar, Kapitalizmi, bazısı Sosyalizmi, bazısı Komünizm’i, bazısı krallığı, bazısı şahlık sistemini bulacak ve her birisi insanların huzurunun kendi görüşlerinde olduğunu söyleyecek ve fikirlerini kabul ettirmek için insanlara baskı yapmaya başlayacaktı. Böylece de dünyada huzur kalmayacaktı.
  21. kopya yada kendi yazım farkedermi?ayrıca burda anlatılmak istenenle ilgilen istersen ve sorduğum sorunu cevabı verilsin lütfen !!! bu arada hoşbuldum
  22. b@diCAN şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
    ewet güzel bi yakşalım sana göre tabii!ama bi düşün saklambaç oynadığınımı düşünüyorsun?birde şu varki:diyelim Kendisi'ni görmeden inanmam diyorsun saklambaç oynadığını düşün bakalım şimdi ve aradığın kişinin saklanabilceği yerleri azçok tahmin ediyorsun ne yaparsın gidip saçma sapan yerlerde aramassın deilmi en yakın yerden başlarsın aramaya ve bulma içgüdüsü(ki ALLAH (CC) ben sizlere şahdamarınızdan daha yakınım demiştir ayetinde) ağır basar ve nihayetinde bulursun !! bu soruna cevap olarak sadece bunu söleyebilirim... birde şöyle bir örnekli bir soru sana:bana ruhunun nasıl ve nerde olduğunu gösterebilirmisin neye benzer nasıl olurda ölümle birlikte ruh birden sanki varmış gibi kaybolur ve eti kemiği bi başına bırakır madem var olduğuna inanıyoruz o zaman bana ruhun nerede olduğunu ve et ve kemiğin işi bitince ona ne olduğunu sölermisin?? saygılar...
  23. ek olarakta şunları belirtmek isterim ki: Materyalistlerin en ısrarlı iddialarından biri, evrenin sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da varolacağı düşüncesidir. Bu sonsuzluk iddiasından hareketle de, evrende amaçsal bir yapının olmadığı ve evrenin tesadüfen oluştuğu gibi bir iddiada bulunmaktadırlar. Bu noktada kendilerine şu sorunun sorulması gerekmektedir : Bu evren nasıl ve nereden ortaya çıkmıştır? Bu sorunun iki cevabı vardır. Birincisi materyalistlerin savundukları gibi, evren sonsuzdan beri mevcuttur. İkincisi ise teistlerin savundukları üzere, evren belirli bir süre önce yaratılmıştır. Modern bilimsel verilerin ortaya koyduğu gerçekler, evrenin hayranlık verecek şekilde hassas değerler sonucu meydana geldiğini göstermektedir. “Araştırmalar evrenin derinliklerine doğru ilerledikçe ve evrenin daha ilk aşamaları daha fazla bilinir hale gelince, sadece dünyanın etrafındaki güneş sistemi içinde veya Samanyolu galaksisinde değil, evrenin büyük patlama ile başlayan ilk saniyelerinden beri her anında çok hassasça ayarlanmış kritik bir düzenin olduğunun ortaya çıkması, rastlantısallığa dayalı iddiaları, inanılması çok zor bir duruma düşürmüş gibi gözükmektedir. Evrenin hem ezeli değil zaman içinde var olmuş olması, hem de var oluşunun başından beri canlı hayatın oluşumu ve yaşaması ile yakından ilişkili, hatta doğrudan bağlantılı bir çok farklı unsurun ve özelliğin, çok hassas dengeler ve düzenler içinde gelişimini sürdürmekte oluşu, insanın evrende rastgele bir kaynaktan tesadüfen ortaya çıkmış, evrenin kalan kısmından izole olmuş, yalnız ve yabancı bir çingene gibi olduğu iddiasının, ne bilimsellik ve nesnellik ve ne de felsefilik ve rasyonellik adına savunulabilecek fazla kesinlik ve hatta ihtimaliyet değeri taşımadığını göstermektedir”. Evrenin oluşumunun ilk anlarının ortaya konulmaya çalışıldığı İlk Üç Dakika adlı eserin yazarı ünlü fizikçi Steven Weinberg, bu kitabın girişinde şu ifadeleri kullanmaktadır: “ İlk saniyenin ya da ilk dakikanın, ya da ilk yılın sonunda evrenin neye benzediğini söyleyebilmek müthiş bir şeydir. Bir fizikçi için, işleri sayılara dökebilmek, falanca zamanda evrenin sıcaklığı, yoğunluğu ve kimyasal bileşimi filanca değerlerdeydi diyebilmek keyif vericidir. Doğru, tüm bunlardan kesin olarak emin değiliz; ama artık bu tür şeylerden söz edebilmemiz heyecan vericidir.” Evrenin başlangıcı kadar zamanın başlangıcı da üzerinde oldukça düşünülmüş konulardandır. Einstein’ın ortaya koyduğu İzafiyet Teorisi zamanın mutlak olmadığını ve onun hız ve çekim gücü gibi değişkenlerden etkilendiğini gösterdi. Bu teori, uzayı, hareketi ve zamanı birbirine bağladı ve uzayla hareketin olmadığı bir ortamda zamanın da olamayacağını gösterdi. 1970 yılında Stephan Hawking, Roger Penrouse ile birlikte Einstein’ın formüllerinin ortaya koyduğu evrenin zaman içinde bir başlangıcı olduğunu, bir kez daha ispatladılar. Paul Davies, zamanın başlangıcı ile ilgili şöyle söylemektedir: “ Bu sonucun önemi göz ardı edilmemelidir. Bir çok kişi şöyle bir soru sormaktadır: Büyük Patlama nerede gerçekleşti? Patlama, uzayın bir noktasında oluşmadı. Uzayın kendisi Büyük Patlama ile oluştu. Benzer bir soru üzerine de aynı güçlük gözükmektedir: Büyük Patlama’dan önce ne oluyordu? Cevap, “öncesi yoktur” şeklindedir. Zamanın kendisi Büyük Patlama ile başladı.” “Big Bang olayının ilk saniyelerinde neler olup bittiği de bilimsel olarak ispatlanmıştır. Parçacık Fiziği’nde son yıllarda görülen hızlı gelişmeler, sonucunda atom altı parçacıkların nasıl ortaya çıktığı konusunda laboratuvarlarda benzer şartlar düzenlenmesi suretiyle bazı açıklamalar getirmiştir. Buna göre çok yüksek sıcaklık değerleri altında; elektron, proton, nötron ve nötrinoların fotonlarla birlikte nasıl bir reaksiyona girdikleri ve reaksiyon sırasında nasıl davrandıkları görülmüştür. Atomların, daha sonra da moleküllerin ve nihayet moleküllerden de maddenin nasıl yaratıldığı saniye dilimleri arasında aşama aşama anlaşılmıştır. Big Bang’ten önce hiçbir şey yoktu. Madde yoktu, enerji yoktu, uzay yoktu…zaman yoktu, mekân da yoktu. Bu ‘yok’ ifadesini insan zihninin tam olarak kavraması çok zordur. Çünkü ‘yok’ luk, ancak ‘var’ lığa göre tanımlanan bir kavramdır. Yok’luğu tarif edecek bir kelime, onu belirleyecek bir sıfat da yoktur. Yokluğu matematikteki sıfır kavramı ile de tanımlamak imkânsızdır. Sıfır, var olmayan bir kemiyetin (nitelik) adıdır. Yoklukta nitelik ve nicelik de olmadığından sıfır kavramı da kullanılmaz. Bu durumda, Big Bang’ten ‘önceki zamanda’ neler olduğu sorusu, mantık dışıdır. Çünkü zaman da Big Bang ile yaratılmıştır. Maddenin yaratılmaya başladığı ‘an’ zamanın da yaratıldığı ‘an’ dır. Evrenin yaşı 15 milyar yıl ise, “30 milyar yıl önce ne vardı?” sorusu hiç anlamı olmayan bir soruşturmadır. Çünkü, 30 milyar yıl önce ‘zaman’ yoktu ki, ‘ne vardı’ sorusuna bir cevap arayalım.” David Darling, Derin Zaman (Deep Time) isimli eserinin başlangıç bölümünde âdetâ bir şiir gibi, şu satırlara yer vermektedir: “Zaman yoktu, uzay yoktu.. Madde ve enerji de yoktu.. Hiçbir şey yoktu.. En küçük bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağan üstü bir kıpırtı belirdi.. Ufacık bir titreme.. Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir girdap.. Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesinin filizleri belirdi…” Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler. Mü’min Suresi Ayet 57 sanırım bi kaçınız anlamışsınızdır kendiliğinden değil Yaratıcı tarafından varolduğumuzu ve yok sayılamayacağımızı!!!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.