zeyynepp tarafından postalanan herşey
-
SEN BU FORUMUN......
bugünlerde iyi olmayanı
-
SEN BU FORUMUN......
forumun sinirlisi
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
çekirgeye
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
kırk ayağa
-
SEN BU FORUMUN......
ayda oturanı
-
SEN BU FORUMUN......
dondurma seveni
-
itiraf ediyom.......
kleo
-
herşey bizde gizli
Her Şey Bizde Gizli Çoğu zaman, hayat kendi rotasında akıp giderken, biz bir yerlerde takılıp kalmışızdır. Derin bir ümitsizliğe düşüp, boğulmuşuzdur yalnızlığın en koyusunda. Sığınacak bir liman bulamamışızdır kendimize, derdimizi dökecek bir yürek, içimizi ısıtacak bir bakış, hayata tutunacak bir dal belki de… Tek istediğimiz birinin gelip bizi kurtarmasıdır, içine girdiğimizi düşündüğümüz o dar boğazdan. Dalların baharla birlikte yeniden filizlenmeye başlaması, güneşin sabahları daha parlak ışıklarla doğması, kuşların pencere önlerinde daha bir aşkla ötüşüp durması bile bizi çekip çıkarmaya yetmez içine düştüğümüz karanlıktan. Çocukların sokaklarda yankılanan çığlıkları, denizlerden kopup gelen yosun kokuları, sevdiklerimizin anlamlı bir bakışı bile yetmez hüznümüzü bastırmaya. Oysaki içimizdeki karanlığa sarıldıkça daha da kararmakta olduğunu bilemeyiz ufkumuzun. Fark edemeyiz güzelliklerden ne kadar uzaklaşırsak o kadar çok kaybolduğumuzun. “Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.”(*) diyor şairin biri. Hakikaten, içimizdeki çocuğu susturduğumuz sürece, kaybetmekteyiz anılarımızı. Sessizliğe sığındığımız sürece, küçülmekteyiz o sessiz surların içerisinde. Tükenmekteyiz, tükenmek istediğimiz kadar. Neyi görmek istersen onu görürsün baktığın her yerde ya da neyi hissetmek istersen onu hissedersin dinlediğin bir ezgide. Hüzünse görmek ve yüreğinde yaşatmak istediğin, bütün renklerini yitirir hayat. Gökkuşağının bile tek bir rengi vardır o zaman. Nehirde yüzen balıkları, mavi semalarda uçan kuşları bile göremezsin. Çiçeklerin renklerini seçemezsin. Yaşamak istediğin koca bir acıysa, dokunmak istediğin buzdan bir duvarsa ve hayatın bütün renklerini boğmaksa, bütün seslerini susturmaksa istediğin, iste yeter. Sana en büyük acıları, en büyük karanlıkları, en büyük yalnızlıkları sunar hayat hiç çekinmeden, emin olabilirsin. “İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün.”(*) Sevinçlerimizi öldürmek istediğimizde yanımızda buluruz kederlerimizi. Türküleri susturmak istediğimizde sustururuz anılarımızın, düşlerimizin ve yüreğimizin sesini. Oysaki bir yandan konuşmaya devam etmektedir yaşam; türkülerini söylemeye, hikayelerini yazmaya… Çiçekleri soldurmak istediğimizde bile bir yerlerde filizlenmeye devam edecektir yeni tomurcuklar. Yaprak yeşil olduğunu unutmayacaktır hiçbir zaman renginin. Biz olmak istediğimiz kadar insan olacağız bu yüzden, her zaman. Hissetmek istediğimiz kadar hissedeceğiz sevgiyi, mutluluğu, acıyı ve kederi… İnsanları mutlu görmek istediğimiz kadar mutlu olacak insanlar. Barışı görmek istediğimiz kadar barış olacak yaşadığımız topraklarda, uçurmak istediğimiz kadar beyaz güvercinler uçacak semalarda. Bizim istediğimiz kadar çocuklar ölecek yeryüzünde. İstediğimiz kadar yaşayacağız bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Duymak istediğimiz kadar silah sesleri duyulacak yaşadığımız şehirlerde. “Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir.”(*) Bunun için öyle bir ülke düşle ki görmek istediğin, öyle bir sevgi düşle ki yaşamak istediğin, öyle bir mutluluk hayal et ki insanlara vermek istediğin, öyle olsun gerçek yaşamda da. Çünkü görmek istediğin kadar görür, yaşamak istediğin kadar yaşar ve insanları mutlu etmek istediğin kadar mutlu olursun. Sevgiyle kalın! (*) Can Yücel’in Her Şey Sende Gizli şiirinden...
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
patates püresine
-
SEN BU FORUMUN......
şiir seveni
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
isota
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
ajdar fanatiğine...
-
itiraf ediyom.......
yok kız çok güzel oldu valla parmaklarınıda yicen ayada çıktın ya
-
itiraf ediyom.......
tamam kleo bekliyorum akşama seni canım hımmm ne yapsam ki yanına istediğin bişey var mı
-
itiraf ediyom.......
kleo istanbuldaysan gel.. yok eğer istanbulda değilsin adresi ver ben sana kargoyla yollıyım yok yok o zamana kadar bozulur yollarda sarmalar en iisi ben sana adresımı veriyimde sen bize gel
-
bu isim senin neyin oluyor?...
tanımam sadettin
-
itiraf ediyom.......
itiraf ediyom biraz önce bi tencere yaprak sardım sanırım dünyanın sonu gelicek
-
bu isim senin neyin oluyor?...
kuzenim bedrettin
-
^^^^^zeyynepp^^^^^
canım kleo ne güzel bişey bu böyle çok şeker yav teşekkür ederim canım
-
^^^^^zeyynepp^^^^^
evet ablacım iyki egzo tanıştırmış bizi seni tanıdığıma çok memnunum ben iyi dileklerin olur inş... sende sevgiyle kal ablacım
-
sevgileri yarına bıraktınız
Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı." Yaşamak ve sevmek için hep bilinmeyen bir zamanı bekleriz. Önce diploma almalıyızdır. Sonra iş, güç sahibi olmalıyızdır. Sonra ev, araba ve tüm eşyaları almalıyızdır. Sonra çocukları evlendirmek ve günlük hırslara boğulan hayatlarımızı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız. Yaprakları solmuş ve suyu pis kokan o vazo, yaşamın gizli saklı hainliklerine yataklık eder. Artık birbirimize dokunmadan, ellemeden yemekle yatak odası arasında geçer gider en değerli zaman, hayatımız.Biz hiç ölmeyecekmiş gibi sonsuzluk duygusu içinde gaflet uykularında kana bulanırız. Kan çiçekleri derleriz düşlerimizde, ölümlü hayatlarla örülü hayatlarımızın ölmüş sevdalarına ağıtlar yakarız düşlerimizde sessizce. Onları hep daha iyi bir zaman ve başka günlere bırakırız, yaşanacak ne varsa.Gizli bahçemizde açan çiçekleri tek tek yolup dökülen saçlarımızın yanına koyarız.Telaşla koşarken eve yetişip yemek yapmak için ya da iş toplantılarının tekdüze vurgusuna ayak uydururken verilecek taksitlerden daha önemli olmaz hiç sevgiyle dokunmak birine. Dokunmak, yaşamın en kutsal büyüsü kızıl akşam üstlerden koşarak gelen ve avucumuza yanar bir top gibi düşen.Dokunmak birine içten ve sevinerek bir çoçuk gibi varolduğuna şükrederek.Dokunmak, insanın insanla zenginleşen biricik yaratık olduğunun en güzel kanıtı.Oysa dokunmadan geçip gideriz en yakınlarımızda salınan yalamln kıyısından, lağım akan kanallarda boğuluruz küçücük hırslarla birgün bize hiç lazım olmayacak. Vakit olmaz yaşamak için. Vakit kalmaz yaşamak için beni unutma çiçeklerinden taçlar yapmaya aşkın başına.Öpüp koklamadan bir tenin yumuşaklığını, incir çekirdeğini doldurmaz kavgalarda tükenir nefesler. Kutsal nefeslerimizi en çirkin sözcüklere harcarız da düşünmeden, sevda sözcüklerine yer kalmaz koskoca mekanlarda.Dünyayı dar ederiz de herkeslere nedense yalnız gecelerde gözyaşlarımız bizi affetmez. Kavgalarda ve ağız dalaşlarında tüketiriz sevgilerimizi de aşklara hiç ümit vaad edilmez çorak topraklarda.Devedikenleri bile kururken bahçelerimizde baharın gelip geçtiğini görmeden kapanır gönül gözü. Gönül gözü kapalı olanın yiyeceği taş duvarlardır ev niyetine ve altın bilezikleridir sarılacak sevdalar yerine. Denizler uzak düşlerin maviliklerine saklanır da bir çocuk gibi, hiç selam etmez bize bilinmeyenin gizli sırlarından.Geniş zamanlar umarız bir gün sevgimizi söylemek için. Hiçbir gün gelmeyecek o günün hatırına harcarız hovardaca bir ömrü.Kanat çırpan aşklar bir kuş misali salınırken etrafımızda ya elimizde sıkıp öldürürüz onları ya da kaçırırız uzak ülkelere geri dönülmeyen. Aşk dokunmak ve sözden üretilen bir misk-u amberdir ki kokusu cihanı tutan. Sözlerden kolyeler takıp ak gerdanlara dokunuşun sarı güllerini dermek yaşamın hecelerini yanyana dizer.Yüreğinin surları yalçın kayalarla desteklenmiş insan nasıl ulaşsın sözcüklere? Bir kelebek misali yorulur kanatcıkları düşer yarı yolda boz toprak üstüne söz.Gecelere düğümlenmiş tutkuların yaşama ipek bir yorgan gibi serildiği günlerin özlemi fırtınalara yataklık eder ancak. Bırak! Ruhun öldüğü anlaışlsın.Bırak! Zaman sana hizmet etsin bıkıp usanmadan. Savaşın acımasız rüzgarına emanet yaşamlar, emanet yaşamlar kadar hain, sevgisiz ilişkilerin saldırısına uğrayan insan, karanlık yandaşlarına çevirirken yüzünü, unutur gider yaşamın kutsallığına türkü yakan dilleri. Kader değildir sevgisiz yaşamak. Ölüler yüzerken etrafımızda nehirden su içmek zor gelebilir insana ama yine de kutsaldır Ganj. Zeytin yaprağının gümüş bakışında açılır kapılar aşka.İçimize ılık zeytinyağı gibi akar sevdalar ve Akdeniz’in ruhu çırpınır beyaz köpükleriyle yüreğimizde. Eğer zaman varsa yaşanacak. Her akşam seninle Yeşil bir zeytin tanesi Bir parça mavi deniz Alır beni Seni düşündükçe Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere. Aşk dokunmaktır gül yaprağı tene, söz ise yarin attığı bir güldür taş niyetine.
-
hoşgeldin hayat
Hayat alabildiğine esrarengiz bir serüvendir güvenli bir limana ulaşmaya çabalarken geçirdiğimiz. Gökkuşağından daha canlı ve renkli. Ne yoruldum deyip durabilirsin ne de geldim deyip inebilirsin. Bir tek dostlarındır kazandığın baş döndüren bir hızla ilerleyen zamanda. Bazen kara bulutlar kaplar o masmavi dünyanı. Karamsarlık vakti değildir, hemen toparlamalısın alabora olmuş geminin parçalarını. Kırmalısın hayat dümenini yeni umutlara, gençsin, yorulmamalısın mücadeleden. Bazen tam bitti derken başlar yeni umutlar, köpürür yine o sütliman deniz. Kalbin yeni yeni heyecanlarla çarparken mutluluğu bütün kalbinle yaşarsın. Sakın ola ki kaçırma bu fırsatı. Gereksiz üzüntülerle, kuruntularla karatma kalbini, yeşert artık bütün solmuş umutlarını. Hayat gülen yüzüyle bakarken sana sen de aç kollarını olabildiğince deli esen rüzgarlara. Bil ki heyecan ancak harekettedir, paylaşımdadır. Silk üstündeki bütün küskünlüklerini, kopar eskiyle, hüzünle olan bütün bağlarını. Ve de ki "Hoşgeldin Hayat"..........
-
Üstündekinin ihtiyacı...
içki mahzenine
-
Benim İçin Ne Yapardın?
işe gidebilirim
-
SEN BU FORUMUN......
dost canlısı