Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
Gölgedeki first lady: Müveddet Hanım
Gölgedeki first lady: Müveddet Hanım Cumhuriyet’in kurucu kadroları bugünlerde “seçkinci” olmakla itham ediliyor. Sahi öyle mi? Teorik bilgiler yerine somut olgular üzerinden tartışmanın daha aydınlatıcı olacağını sanıyorum. Bu nedenle Müveddet Hanım’ın hayatından bahsetmek istiyorum. Bakın bakalım, Balkanlar’dan canını zor kurtaran, ilk eşi Yüzbaşı Mehmet Saim’i Sakarya Savaşı’nda şehit veren, o güç koşullarda Anadolu’nun orta yerinde annesi ve iki evladıyla kalakalan ve yazdığı bir mektupla hayatı değişen Müveddet Hanım seçkinci miymiş? YIL: 1895... Yer: Makedonya/Köprülü... Camileri, kiliseleri ve havraları olan bir Osmanlı şehri... Vardar Nehri’ne bakan üç katlı bir konakta dünyaya geldi Müveddet. Konak kalabalıktı, halası Yıldız hanımlarla aynı evi paylaşıyorlardı. Eniştesi İsmail Nazmi de, babası Recep de subaydı. Ailede neredeyse herkes askerdi. Müveddet’in babasının tayininin İştip’e çıkmasına en çok Yıldız Hanım’ın oğlu Kazım Fikri üzüldü. Müveddet’e ayrı bir düşkündü. Müveddet’in ilk evliliği Yıl: 1911 On altı yaşındaki Müveddet’e görücü geldi. Damat adayı yeni subay çıkmış Çanakkaleli Mülazım Mehmet Saim idi. Bu evliliğe razı olmayan tek kişi vardı: Harp Akademisi’nden mezun olup Selanik 36’ncı Alayı’nda görevli Kazım Fikri Bey! “Çok erken değil mi” diye karşı çıkıyordu. Sebebi belliydi: Birkaç yıl önce Kazım, askeri okuldan eve geldiğinde çocuk olarak bıraktığı Müveddet’in koyu yeşil gözlerine âşık olmuştu. Kendisine “ağabey” diyen Müveddet’e “Seni seviyorum” diyebilir miydi? Diyemedi. Bir gün... Kazım öylesine şaşkın ve yaralıydı ki bahçeye çıkıp Müveddet’i buldu; bir köşeye sıkıştırıp evlilikle ilgili rızasını sordu. Müveddet sıkılarak kararı anne ve babasına bıraktığını, onların bileceğini söyledi. Genç subay Kazım, “Galiba onun da gönlü var” diye düşündü. Sustu. Ve derdini bir daha kimseye söyleyemedi. Müveddet ile Mehmet Saim’in düğünü Köprülü’deki konakta yapıldı. Kazım düğüne gelmedi. Müveddet eşinin görev yaptığı Serez’e gelin gitti. İlk çocukları “Enver” bu şehirde doğdu. Çocuklarına o yılların moda ismini; hürriyet kahramanı Enver Paşa’nın adını koymuşlardı. Tayinleri önce Selanik’e, sonra Şam Trablusu’na çıktı. Müveddet ikinci çocuğuna hamileydi. Annesi ve babasını Selanik’e çağırdı, Şam’a gitmedi. Fakat Selanik günleri de kısa sürdü. Osmanlı’nın bu güzide şehri Yunanlıların eline geçince Hacı Davut Vapuru’yla doğup büyüdükleri toprakları terk ettiler. Yapayalnızdılar. Kocası Mehmet Saim bir cephede, halasının oğlu Kazım bir cephede düşmana karşı bir avuç kalmış Osmanlı topraklarını savunuyorlardı. “Hasta Adam” Osmanlı çöküyordu. Evlerini terk ediyorlar Hacı Davut Vapuru İzmir Limanı’na geldi. Onları ağabeyi İzmir Nahiye Müdürü Hasan Bey karşıladı. Binlerce Balkan göçmeninin başına gelen onların başına gelmemişti. Sığınacakları bir liman bulmuşlardı. Müveddet’in en büyük endişesi bir türlü haber alamadığı cephedeki eşiydi. Elinde Enver, karnında bebeği haber yolu gözlüyordu. Aile dört bir yana dağılmıştı. Hala oğlu Kazım’dan da haber yoktu... Müveddet, dünyalar güzeli kızı Neriman’ı o zor koşullarda doğurdu. Sevinçleri yarım kaldı. Mehmet Saim esir düşmüş, Korfu Adası’na götürülmüştü. Korfu Adası neresiydi? Masanın üzerine haritayı yayıp baktılar, Korfu Adası’nı aradılar. Adanın Akdeniz’de Yunan ve İtalyan sınırı üzerine yakın bir Yunan adası olduğunu gördüler. Ada harita üzerinde nokta gibi görünüyordu. Enver “Benim babam çok büyük buraya sığmaz ki” deyince o zor günlerde ilk defa yüzlerinde tebessüm oldu. Yüzbaşı Mehmet Saim iki yıl Korfu’da esir olarak yaşadı. Kurtulunca hemen İzmir’e Müveddet ve iki yavrusunun yanına koştu. Ancak kavuşamadı. Çünkü onlar, Müveddet’in ağabeyi Hasan Bey’in yeni tayin yeri Şarkikaraağaç’a gitmişlerdi. Güç de olsa buluştular. Ancak bu mutlu günler kısa sürdü, Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. Mehmet Saim, her rütbeden Mehmetçik’in yaptığını yaptı, vatanı korumak için tekrar cepheye koştu. Sakarya Savaşı’nda şehit oldu O savaş yıllarında Müveddet eşi Mehmet Saim’le çok az baş başa kalabildi. Eşini son gördüğü yıl 1919 oldu. Havza’da bir araya geldiler. Mehmet Saim Bey’le Müveddet gözyaşlarına hâkim olamadı. Enver babasının kollarına atıldı, Neriman ise babasına hayretle bakıyordu. O kadar az görmüştü ki babasını. Aile bir arada olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Bu uzun zamandan beri hasretini çektikleri bir tabloydu. Çok zorluklar çekilmiş, nihayet bir araya gelebilmişlerdi. Ama talihsizlikler burada da peşlerini bırakmadı. Müveddet babasını kaybetti. Dul kalan Sakine Hanım yanlarına taşındı. Mutlulukları uzun sürmedi. Mehmet Saim Ulusal Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Sonra... Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” dediği Sakarya Savaşı... Türkiye’nin de Müveddet’in de yazgısını değiştirdi. Mehmet Saim şehit düştü... Mektup hayatını değiştirdi Müveddet, annesi ve iki çocuğuyla Kırşehir’de görev yapan ağabeyine sığındı. Kimseye yük olmak istemiyordu. Şehit maaşı almak için Ankara Hükümeti’ne başvurdu. Ancak bir türlü yanıt alamadı. Ve tuttu Ankara Hükümeti’nin Savunma Bakanı, halasının oğlu Kazım Bey’e mektup yazdı. Kazım Bey, kırk yaşındaydı ve hâlâ evlenmemişti... Evlenmemesinin nedeni, kimine göre o savaş yıllarında bir türlü fırsat bulamamasıydı. Kimine göre ise Müveddet’i unutamamasıydı... Aslında annesi Yıldız Hanım, oğlu için güzel gelin adayları bulmuş ancak Kazım Paşa her birine bir neden bulup “Hayır” demişti. Sanki Müveddet’i bekliyordu... İki kuzen, Müveddet ile Kazım Bey mektuplaşmaya başladılar. Kazım Bey, onları Ankara’ya çağırdı. Müveddet tereddütteydi. Bir gün Kırşehir’deki evlerinin kapısı çalındı. Kazım Paşa’nın emir subayı, onları Ankara’ya götürmeye geldi. Ağabeyi Hasan Bey’in de ısrarıyla Müveddet, annesi Sakine ve iki çocuğu Ankara’ya gitti. 10 yıldır cepheden cepheye koşan, Ankara Hükümeti’nin kudretli Bakanı Kazım Paşa, Müveddet’i karşısında görünce ne yapacağını şaşırdı, eli ayağı birbirine dolandı. Müveddet, Kazım Paşa sayesinde Ankara’da yeni bir hayat kurdu. Enver okula gitmeye başladı. Kazım Paşa sık sık ziyaretlerine geliyor, tüm ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyordu. Müveddet’i hâlâ seviyordu. Sonunda en yakın arkadaşı ve komutanı Mustafa Kemal’e açılmaya karar verdi. Gazi Mustafa Kemal arkadaşını gülümseyerek dinledi. “Hemen evlenmen gerekiyor; akraban bile olsa dul bir kadının evine sık sık gitmen dedikodulara neden olur” dedi. Demek Gazi Paşa, Savunma Bakanı’nın iki çocuklu dul bir kadınla evlenmesine karşı çıkmıyordu. Bu moralle Müveddet’e evlenme teklif etti. Müveddet heyecanlandı, yüzü kızardı. Nasıl olacaktı, o iki çocuklu dul bir kadındı. Kazım Paşa ise koskoca bir bakandı. “Hayır” dedi. Kazım Paşa üsteledi. Müveddet, “Halam ne der” dedi. Yıldız Hanım oğlunun bu fikrini duyunca “Ama Müveddet dul bir kadın, hem de iki çocuklu. Onu severim ama senin için başka birini düşünmüştüm” dedi. Kazım Paşa ısrar edince annesi de razı oldu. Bakan eşi Müveddet Hanım ile Kazım Paşa 1923’te evlendiler. Nikâhta Kazım Paşa’nın şahidi Ahmet (Ağaoğlu) Bey, Müveddet’in şahidi de paşanın yaveri Nusret (Evcen) Bey oldu. Enver’le Neriman yine eskisi gibi paşaya “Paşa Dayı” diyeceklerdi. Müveddet’in Kazım Paşa ile evliliği örnek oldu, iki çocuklu dul bir kadının bekâr bir paşa ile evlenebileceğini herkes gördü. Bu evlilikten (adını Atatürk’ün koyduğu) Teoman ve Güner doğdu. Şimdi... Söyler misiniz böylesine bir aşk yaşamış Kazım Özalp mı seçkinci? Ya da bu kadar acılar çekmiş Müveddet Hanım mı? Neyse... Gelelim “gölgedeki first lady” meselesine: Kazım Özalp, 1924-35 yılları arasında TBMM Başkanlığı görevinde bulundu. Kazım Paşa Büyük Millet Meclisi Reisi iken Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa’dan ayrılmıştı. Cumhurbaşkanı’nın eşi yoktu. Böyle olunca Kazım Paşa’nın on senelik başkanlığı döneminde Müveddet Hanım, Latife Hanım’ın yerini aldı. Protokol icabı resmi yemeklerde daima Cumhurbaşkanı’nın sağında yer aldı. Türkiye’yi ziyarete gelen yabancı devlet başkanlarının eşlerini Müveddet Hanım ağırladı. Yani... Müveddet Hanım Türkiye Cumhuriyeti’nin gölgede kalmış first lady’siydi! Cumhuriyet’e kanat geren bir yazar: AYTEN AYGEN YIL: 1999. Sabah Gazetesi’nde çalışıyorum. Yazı İşleri Müdürüyüm, haber merkezi de bana bağlı. Haber merkezinde tek gözü -korsanlar gibi- bağlı biri oturuyor. Tanımıyorum. Sordum, adı Emre Aygen’miş, Romanya’daki iç savaşı/ayaklanmayı Sabah Gazetesi adına takip ederken vurulmuş. Olayı hatırlarım, Emre Aygen gibi bir meslektaşımla çalışacağım için mutlu oldum. Fakat kısa sürede bir şeyin farkına vardım, yazı işlerinde ve haber merkezinde öyle bir hava yaratılmıştı ki, Emre Aygen’in habere gitmesi pek istenmiyor gibiydi. Kimse ona görev vermiyor ya da önerdiği haberler umursanmıyordu. “Gelsin birkaç saat otursun, maaşını alsın!” deniyordu. O da bu tavırdan bıkmıştı. Emre Aygen ile biz bunu yıktık. Güzel haberler yaptık. Arkadaş olduk. Ancak benim Sabah’taki mesaim yedi ay sürdü, beni kovdular. Emre Aygen ise yine eskisi gibi haber merkezinde sadece oturan bir gazeteci rolüne geri döndürüldü. Ve bir zaman sonra, Emre Aygen’in de işine son verildi. Aradan yıllar geçti... Biz Emre’yle hâlâ görüşürüz. Ama bunu daha çok telefonla, mesajlarla yapabiliyoruz. Çünkü Emre Ankara’ya döndü. Kendine yeni bir hayat kurdu. Yıl: 2003 Ayten Aygen’i ailesini yazdığı “Rumeli Benimdi” (Remzi Yayınevi) adlı kitabıyla tanıdım. Bugün hatırlamıyorum ama sanıyorum araştırmakta olduğum bir çalışma için kendisine ulaşmak istedim. Remzi Yayınevi’nden telefonunu aldım. Ankara’da oturuyordu, telefon ettim. Ve çok şaşırdım. Ahizenin karşısında seksen yaşında, heyecanlı, dupduru beyinli bir Cumhuriyet kadını vardı. O gün arkadaş olduk. Çok sonra Emre Aygen’in annesi olduğunu öğrendim, çok mutlu oldum. Son telefon görüşmemizde “Evlatçığım artık şu yüzünüzü bir göreyim” dedi. Söz verdim, Ankara’da buluşacağız. Çevremde Ayten Aygen gibi çalışkan az yazar/insan gördüm. Düşünebiliyor musunuz, 80 yaşında Uğur Mumcu Vakfı’nda felsefe kurslarına gidip, sertifikasını alıyor. Hiç durmuyor... 2006 yılında yine ailesinin bir bölümünü anlattığı “Nart’ın Prensleri”ni (Şehir Yayınları) yazdı. İlk romanında Balkanlar’dan gelen muhacir, ikinci kitabında ise Kafkaslar’dan gelen Çerkez akrabalarının acı hikâyelerini yazdı. Bu süreçte hep telefonlaştık, ne çok bilgi sahibi oldum. Örneğin bilmezdim, rahmetli Metin Toker’in bir Çerkez Prensi olduğunu. Ve daha neler... Evet, Ayten Aygen bir Cumhuriyet çocuğu... Babası Rıfat Vardar valilik yapmış; 3, 4, 5, 6 ve 7’nci dönem TBMM’de milletvekili olarak bulundu. Akrabaları hep üst düzey politikacı, subay ya da bürokrattı... O dönemin ünlü simalarını, eşlerini ve çocuklarını yakından tanıyordu. Bu nedenle bazen dedikodu da yapmıyor değiliz. Ama sanmayın ki sadece Türkiye üzerine bunlar. Nietzsche’nin Richard Wagner’in eşi ve aşkı gibi konuları da konuşuruz. Ama çoğu zaman araştırmalarımızda birbirimize yardım ediyoruz. Bu sayfada, Nâzım Hikmet’in Kore’de esir düşen Mehmetçikleri ziyaret etmesini yazmıştım. (28 Ocak 2008) Yazının kaynağı Ayten Aygen’di. Konuyla ilgili çalışmalar yapan bazı isimlere de onun sayesinde ulaştım. Ayten Aygen’in Kore Savaşı’nı anlattığı “Savaşın Sessizliği” romanını ne yazık ki hiçbir yayınevine bastıramadık. Popüler kültür Türkiye’yi o kadar esir aldı ki, artık yayınevleri çok rahat tavırla, “Bu satmaz” gerekçesini yüzünüze söyleyiveriyor. Ama buna direnenler de var. Kitap yakında Destek Yayınları’ndan çıkacak. Fakat önce, aynı yayınevi Ayten Aygen’in “Devrimin Üç Kadını”nı çıkaracak. Bu kitabın yazılış sürecinde Ayten Aygen ile sohbetler yaptık. Müveddet Hanım’dan çok etkilendiğimi, kitap çıkarken yazmak istediğimi söyledim. Öyle de yaptık... “Devrimin Üç Kadını”, üç Cumhuriyet kadını, Atatürk’ün eşi Latife Hanım, İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe Hanım ve Kazım Özalp’ın eşi Müveddet Hanım’ı anlatıyor... Bu anlatım biraz o yılların küçük Ayten’inin gözlemleriyle süsleniyor. Bugün “seçkinci” gösterilen kadroların yaşadıkları zorluklar gözler önüne seriliyor. Bakınız, Cumhuriyet kadınlarının yaşadıkları zorluklar bilinmeden Cumhuriyet olgusu kavranamaz. Onlar Cumhuriyet’e kanat geren “fikri hür, irfanı hür” bir kuşak da yarattılar. O kuşağın temsilcisi Ayten Aygen’dir. Bugün seksen küsur yaşında hâlâ araştırıyor, hâlâ yazıyor. Kaldırın başınızı bakın. Nerede Cumhuriyet’e destek toplantısı, mitingi varsa o kuşak orada. Nerede Cumhuriyet değerlerini yükseltecek bir çalışma varsa o kuşak onun içinde. Onlar yılmıyor, usanmıyor, yorulmuyor... Onlar hepimizden daha genç... Onlar hepimizden daha cesur... Ve onlar hepimizden daha devrimci... İyi ki varsınız Ayten Aygen... Soner YALÇIN
-
Stewie Griffin ve Hustler
Ve delik desik ediyor.. bu silah seslerini duyan kardesi ne diyor bilen var mi?
-
Uğur Mumcu Öldürülmüştü
Arkadasim herseyin arkasinda derin güc ariyorsun tabii ki derinlerde arayacaksin fakat söyle sorular cikiyor.. Acaba diyorum dünyada ki bütün eylemlerin arkasinda ki güc Devletlerin gücü mü? Örnegin Romanya da ki ayaklanma sözüm ona devrim yaptilar.. Ayni sekilde polanya´da isciler ayaklandi sözüm ona devrim yaptilar tabii ki orada ki devrim din devrimiydi aynen iranda oldugu gibi? tabii bunu da herkes cözemez.. Ülkemizden örnek verecek olursak 60. birakirsak 70.lerden sonra bütün genclik örgütlerin eylemlerin basinda devletin derin gücleri mi vardi dersin.. Yazdiklarindan bu sonuc cikmamasi icin hic bir neden yok.. yeri gelince vurguluyorsun pkk nin arkasinda ki güc de Derin devletin gücü diye yaniliyormuyum.. hepmizin arkasinda onlar ve bizlerde eylemlerine katiliyoruz öyle mi? Ya onlarin Devleti Ya bizim Devletimiz birileri bizleri ipler onlarin elinde oynatiyormu dersin.
-
Uğur Mumcu Öldürülmüştü
31. Yildir pkk arkasinda ki güc kimin gücü onu cözebildiniz mi? Diyorum, cevap yok.. Arkadasim bizler uygar ülkede yasadigimizin farkinda olanlardaniz. Bizleri asirlardir uygarliktan koparmak isteyenler ortada onlarin farkindayiz.. bizler Ugur Mumcular öldügünde meydan da, Hrantlar öldügünde, Gaffar Okanlar öldügünde, Kubilaylar öldügünde, bütün aydinlarimiz katledilirken.. Bu meydanlar bos durmadi.. Bugün uygar Türkiye katledilirken Cumhuriyet meydanlarindaydik hic bir zaman kaniksamadik yarinda meydandayiz.. Bizler Terörist degiliz ki elde silah hatira fotografi cekilsin.. uygar insanlari farketmesi zordur. Ugur Mumcular nasil alisamadiysa Milyonluk yolsuzluklara bizlerde alisamadik.. ne doguda ki uyusturucu mafyasina nede batida ki deniz fenerlerine..
-
Uğur Mumcu Öldürülmüştü
31. Yildir pkk arkasinda ki güc kimin gücü onu cözebildiniz mi?
-
Uğur Mumcu Öldürülmüştü
Daha karanliga giderken hangi aydinligi bekliyoruz.. evet o dediklerin dün tetikcileri bugün hükümet olmus.. Deniz fenerin üzerine giebiliyormusun ki? Ugur Mumcularin katilleri ortaya ciksin. UGUR MUMCU demisti ki: Ey hükümet karinca ezmez hükümet, uyan artik! Bu aymazliktan uyan artik. Senin iktidarinda insanlar kurbanlik koyunlar gibi birer birer öldürülüyor. Ve istihbarat örgütlerin, tek satir rapor bile veremiyorsa, bu olaylardan sorumlu olan sensin! Ya cekil git ya da görevini yap!
-
Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler
Bende cevap yaziyorsun zannetmistim: Arkadasim bazi seyleri bol bol alkislamakta yarar var. Bütün insanlik bunun bilincinde iken.. insan oglu aglamasi ne kadar gerekliyse alkislamasida okadar gerekli ister buna Fizyolojik tedavi deyin ne derseniz deyin farketmez.. Dünyada kac tane tam donanimli profesyonel kurtarma ekibi var ki. kac ülke böyle ekip cikartabiliyor ki? bizim ekibe kafaniza taktiniz anliyamadim.. tavsiyem alkislayin derim, deprem bölgesi bir ülkeyiz.. yarinlara cok profesyonel amatör gönüllü ekiplere ihtiyacimiz olacak, insanlarimiza buna tesvik etmis olursunuz.. Haiti de olan depremde ilk müdahaleye profesyonel kurtarma ekibi gönderen birkac ülkenin icinde olmak bu imkana sahip olmak bunun neresi pohpolanmak bunu bir izahat edebilsen yazacaklarimizda yazmayacaklarimizda cevaplarimizda degisecektir.. Bu garip soruyuda anlamis degilim: bir profesyonel kurtarma ekibi kac kisiden olusur.. sonra ekip gönderebilen bir kac ülke cifter cifter ekip mi gönderiyor.. bir anlatabilsen.. Soruyorum dünyada sadece bes alti ülke degilde her ülke bir ekip gönderebilseydi bu imkana sahip olsaydi daha güzel olmazmiydi? Yürekden bu durumu alkislamazmiydin mutluluk vermezmiydi..insanlik adina. Bu ekipler gücünü manevi gücünü halkin gözleri onlarin üzerinde olmasindan alir..isterseniz bunu bir irdeleyin.
-
Uğur Mumcu Öldürülmüştü
O günkü Cumhurbaskani Turgut Özal dedi ki: Devletimiz, bütün imkanlariyla Ugur Mumcu´nun katillerinin bulunmasi ve adalet önüne cikarilmasi icin elinden geleni yapacaktir. Bu hususta bütün ilgililere her türlü talimat, tarafimdan verilmistir. UGUR MUMCU demisti ki: Hayir, is o kadar basit degil.. Terörizmi önleyebilmek icin, önce devlet capinda hatta ondan da öte uluslararasi istihbarat gerekir. önce MIT´in terörizmi önlemek icin yeni bastan örgütlenmesi gerekir... Önce istihbarat, sonra bu istihbarata dayali operasyon.. Terörist örgütlerin merkezleri, kadrolari belirlenmezse kimi, nasil yakalayacaksiniz? Ugur Mumcu kitabinda ne diyordu.. Amerika Birlesik Devletleri Baskani Nixon, muhalefet partisini gizli yöntemlerle dinledigi icin Beyaz Saray´´dan kacmak zorunda kaldi. Hindistan Basbakani Gandi´nin siyasal yasami bir yüksek mahkeme tarafindan sona erdirildi. Yunanistan´da cunta döneminin sorumlulari, tutuklanarak mahkeme önüne cikarildi. Birde Türkiye´ye bakin... Vurulduk ey halkim 2. baskisi evet seneler önce kitabindan alintiliyorum.. ve burda bugünkü Türkiye anlatiliyor.. ne tuhaf!
-
Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler
Deprem bölgesine kac ülke yardim gönderebiliyor? kurtarma amacli.. söyleyebilirmisin Sayin by_x_man O zaman Türkiyenin gönderdigi profesyonel kurtarma ekibini, tartisabiliriz ne kadar profesyonel bir ekip.. vede gereklimiydi o ekipin oraya gönderilmesi..
-
Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler
Elini uzatti, sanki oglumun elini tuttum Eyüp SERBEST / ISTANBUL 24 Ocak 2010 Adini mitolojideki ‘Toprak Ana’dan alan arama kurtarma ekibi, Haiti depreminde enkaz altindan bes kisiyi sag çikarmasiyla ve insani yardim çalismalariyla tüm dünyada adindan söz ettirdi. Önceki gün Türkiye’ye dönen dokuz kisilik ekip yasadiklarini anlatti. GEA Arama-Kurtarma Grubu’nun 9 gönüllüsü, 12 Ocak’ta Haiti’yi yikan 7.0 büyüklügündeki depremden 48 saat sonra kendi çabalariyla baskent Poro Prens’e ulasti. Dört gün boyunca Carrebian Alisveris Merkezi enkazinda, sadece birkaç saatlik dinlenme molalari verip çalisan GEA ekibi, enkazdan 5 kisiyi sag kurtardi. Haitililer’in “Yilmaz Türkler” adini taktigi ekibin basarisi uluslararasi haber kanallarinda dakikalarca yayinlandi. GEA ekibi enkazdakilerden umut kesilince, insani yardim çalismalarina destek verdi. Görevlerini tamamlayinca da, yurda döndüler. Ekipte sosyolog da var Sosyolog Umut Dinçsahin, kalite yöneticisi Kadir Erkan, acil durum yöneticisi Cem Behar, teknisyen Ibrahim Dogru, halkla iliskiler uzmani Betül Ergün, mimar Zeynep Gül Ünal, hemsire Mihrican Bal, magaza müdürü Caner Kalayci, makine mühendisi Nazim Özdemir, 12 Ocak’i 13 Ocak’a baglayan gece yarisi GEA’nin Üsküdar’daki merkezinden gelen telefonla, Haiti’de büyük bir deprem oldugunu, çok sayida ölü ve yarali oldugunu ögrendi. Her biri islerinden izin alip GEA merkezinde bulustu. Baskent Porto Prens’teki havalimani uçuslara kapatilmisti. GEA ekibi 14 Ocak saat 09.00’da, Haiti’nin komsusu Dominik’e uçtu. Bir minibüs ve bir kamyonet kiralayan ekip, karayoluyla Porto Prens’e geçti. Iki kurtarma ekibinin 4 kisiyi çikarttiktan sonra terk ettigi Carrebian Alisveris Merkezi enkazinda çalismaya baslayan GEA ekibi, depremin 103’üncü saatinde 7 yasindaki Arielle Cassandra Ely ve 33 yasindaki Lamy Jasme’yi, 108’nci saatinde 41 yasindaki Mireille Boulos Dittmer, 125’nci saatinde 40 yasindaki Indra La Fontain, 126’nci saatte de 30 yasindaki Jean Philippe’yi disari çikartti. GEA ekibi enkazda yasadiklari ve unutamadiklari olaylari ise söyle anlatti: O an aklima sen geldin ? Ibrahim Dogru (Lojistik sorumlusu): Market enkazi garip bir yerdi. Kaziyorsunuz ama karsiniza ne çikacagini bilmiyorsunuz. Depo kismindan yukari dogru delmeye basladik. Yaglarin bulundugu reyonun altindaymisiz. Deligi büyütmeye çalistikça, patlayan tenekelerdeki tüm yaglar üzerimi-ze bosaldi. Ilk ulastigi-miz bir kiz çocuguydu. Orada görüp etkilenmemek mümkün degil. Aklima 17 yasindaki oglum Emre geldi. Beton yiginlarina daha hirsla saldirmaya basladim. Kizi kurtardigimizda elini tuttum. Kendi oglumun elini tutuyor gibi hissettim. Bana bakip gülümsedi ? Cem Behar (Takim lideri): Kazdigim bir delikten 7 yasindaki Arielle Cassandra Ely’nin ayaklarini gördüm. Markete birlikte geldigi annesi yani basinda ölmüs. Günlerce enkazda aç kalmis. Çok korkmustu ve titriyordu. Aglama seslerini duyabiliyordum. Yanina kadar sürünüp, kizi delikten asagi indirdim. Bana bakip gülümsedi. Kisa süre sonra ayni hat üzerinde 33 yasindaki Lamy Jasme’yi buldum. Konusamiyordu. Delikten disari çikarttigimda spot isiklarini gördü. Ne oldugunu, kim oldugumuzu, neden orada oldugunu anlamadi bile. Umudumuzu yitirmedik ? Betül Ergün (Sosyal yardim ve rehabilitasyon sorumlusu): Haitililer çalismalarimizi ilgiyle izliyordu. Çok kisa dinlenme aralari verdigimizde yanimiza gelip konusuyorlardi. Bir seferinde bir kadin geldi. “Umut var mi?” diye sordu. Ben de “Her zaman umut vardir” dedim. Kadin söyledigimi klise buldugunu anlatti. Ben de, “Içeriden gelen seslerin sahiplerine ulasana kadar çalisacagiz” dedim. Sonra enkaza döndüm. Depremden 108 saat sonra kurtardigimiz 40 yasindaki Mireille Boulos Dittmer o kadinin ablasi çikti. Enkazdan çikti çantasini sordu ? Kadir Erkan (Takim Koordinatörü): Depremin 126’nci saatinde 30 yasindaki Jean Philippe’e ulastik. Kadini enkazdan çikartip sedyeye yatirdik. Sürekli olarak “Where is my bag” (Çantam nerede?) diye soruyordu. Birlikte çalistigimiz ABD’li ekipten biri, “Ayni benim karim gibi. O da çantasi olmadan bir yere gitmez” dedi. Kadini saglikli olarak kurtarmanin sevinciyle, espriye güldük. Betonu parçalamak istedim ? Nazim Özdemir (Arama-kurtarma teknisyeni): Ilk gittigimizden beri yanimizda Haitili bir genç vardi. Depremi yasamisti. Enkazdakileri duyamadigimiz zamanlarda, o duydugunu söylüyordu. Içeride 5 kisi var, çiglik atiyorlar diyordu. Enkazdan tam 5’ini de çikardik. Sayilarini ve cinsiyetlerini bile dogru bilmisti. Enkaz altindakilere sürekli “Geliyoruz” diyorduk. Insanin o an betonlari parçalayasi geliyor. Umutlarini yitirmemeleri için destek olmaniz gerekiyordu.
-
Bir katilin tac giyme merasimi...
Sayin politika bu Halkin katilini askere almamak tam isabet.. Askerin bunu askere almamasi bu sahsi mesrulastirmamasi bu bizim katilimiz dememesi bence alkislanacak bir davranistir.. Yoksa yazilanlarin hepsine katiliyorum..Rua´nin yazdiklarini ayrica tekrar tekrar okudum alkisliyorum
-
Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler
Haiti’nin kahramanı ‘Yılmaz Türkler’ Herkesin bırakıp gittiği bir alışveriş merkezi enkazının altından önceki gün iki kişiyi sağ çıkaran GEA ekibi, ABD’nin Florida eyaletinden gelen bir ekiple birlikte dün de bir mucizeye imza attı. İki ekip, yine ‘boşverilmiş’ bir enkazın altından 3 kişiyi daha, depremden yaklaşık 103 saat sonra sağ çıkarmayı başardı. Haitililerin ‘kahraman’ ilan edip ‘Yılmaz Türkler’ adını verdiği Türk ekibi ve Amerikalılar, 5 can kurtarmanın mutluluğunu birbirlerine sarılarak kutladı. Türk ebinin başarısını duyan Amerikan CNN ve NBC televizyonları, canlı yayınlarla Türklerin başarısını anlattı, Türk kurtarma ekibiyle röportaj yaptı. HAİTİ’deki şiddetli depremin ardından başkent Porto Prens’e ulaşan Türk arama ve kurtarma ekibi Yeni Yüksektepe, yabancı ekiplerin arama yaptıktan sonra “canlı yok” diye terk ettiği şehrin en büyük alışveriş merkezi Carrebean Center’dan, iki günde beş kişiyi sağ çıkarınca kahraman oldu. Daha önce dev marketin enkazına gelen Venezuela, İzlanda ve ABD’ye ait ekiplerin bıraktığı “canlı yok” işaretlerini gören Türk timi, bölgedeki Haitililerin içeride yaşayanlar olduğu yönündeki ısrarları ve daha önceki tecrübeleri ışığında enkazda arama yapmaya karar verdi. Bunun üzerine 9 kişilik Türk ekibi, kendilerine destek olması için, ABD’den gelen 80 kişilik Güney Florida Arama Kurtarma ekibine tekrar haber verdi. 50’den fazla TV kanalı Türk ekibinin peşinde İki ülke ekiplerinin koordineli bir şekilde 17 saat aralıksız süren çalışmaları sonucunda ilk olarak önceki gün sabaha karşı 7 yaşlarındaki bir kıza, ardından da 20 yaşlarında bir erkeğe ulaşıldı. Ardından bir Suudi Arabistanlı, Türk ekibinin yanına gelerek ısrarla içeride kardeşinin eşinin olduğunu ve yaşadığına inandığını söyledi. Bunun üzerine Türk ekibi, Amerikalılar dinlendiği sırada, Suudi’nin akrabasına da ulaştı. İki ülkenin arama kurtarma ekipleri, dün gece 30 yaşlarında bir kadın ve bir erkeği daha alışveriş merkezinin süpermarket kısmından sağ olarak çıkardılar. Türk ve Amerikalı arama ve kurtarma ekipleri, enkazdan çıkardıkları son iki Haitili’nin ardından başarılarını birbirlerine sarılarak kutladılar. Türk ekibin başarısı üzerine, 50’nin üzerinde basın mensubu çalışmaları yakından takip etmeye başladı. CNN ve NBC televizyonları, canlı yayınlarla Türklerin başarısını anlattı, ardından Türk kurtarma ekibiyle röportaj yaptı. ‘Haitililer’de Türk dayanışması yok’ Türk arama kurtarma ekibinin başında bulunan Umut Dinçşahin, Türkiye’ye çok uzak bir bölgede, yoksulluk içindeki insanların hayatlarını kurtarmanın ve Haitililerden “Yılmaz Türkler” şeklinde övgüler almanın kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Dinçşahin, Haiti’de en büyük sorunun sosyal dayanışma eksikliği olduğunu vurgulayarak, “Marmara Depremi’nde bizim sosyal dayanışmamız ortaya çıktı. Haiti’de ise yoksulluk çok yüksek, insanlar arasında sosyal dayanışma yok” dedi.
-
Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler
Türk’ün gücü ve kalbi çok büyük Eyüp SERBEST/ISTANBUL 18 Ocak 2010 Yerle bir olan Haiti’ye kosan GEA ekibi, ‘Umut yok’ denilerek kurtarma çalismalarinin kesildigi bir alisveris merkezinin enkazindan iki kadini birden canli kurtarmayi basardi. Haitililerin, “Türk’ün gücü ve kalbi çok büyük” sözleriyle karsiladigi çifte mucize üzerine, birçok noktada son verilen çalismalara yeni mucizeler çikabilir umuduyla yeniden baslandi. YAGMACI SOKAKTA LINÇ EDILEREK ÖLDÜRÜLDÜ SOKAKLAR CESET YIGINLARIYLA DOLDU HAITI’de, 13 Ocak’ta meydana gelen 7.0 büyüklügündeki depremden bir gün sonra ülkeye hareket eden 9 kisilik GEA Arama Kurtarma ekibi, depremden 80 saat sonra, baskent Port Au Prince’deki Carribean alisveris merkezinin enkazindan iki kadini canli kurtardi. Kazdiklari tünellerle yaralilari enkazdan çikaran Türk ekibinin basarisi, bir çok noktada sonlandirilan arama-kurtarma çalismalarinin yeniden baslamasina neden oldu. Ses geliyorsa ümit kesilmez GEA Koordinatörü Umut Dinçsahin, Haiti’de yasadiklarini söyle anlatti: “Halkin yönlendirmesi ve isbirligiyle Carribean Alisveris Merkezi’nde çalismaya basladik. Güvenligimizi Birlesmis Milletler’e bagli askerler sagladi. Buradan üç kisi kurtarildiktan sonra ekipler, ‘umut tükendi’ diye, enkazi birakmislar. Sesler duyunca çalismayi sürdürdük. Içeride oldugu söylenen Filipinli kasiyer Lamy ve müsterilerden Jasme ile baglanti kurduk. 48 saat uyumadan çalistik Enkazin büyüklügü ve zorlugu nedeniyle çalismalarimiz çok agir ilerledi. Depremden 80 saat sonra, dün saat 11.30’da Lamy ve Jasme’yi kazdigimiz tünellerden disari çikardik. Ruslar’in kurdugu hastanede tedavi görüyorlar, durumlari iyi. 48 saat uyumadan çalistik. Burada, Türk’ün gücü, Türk’ün kalbi çok büyük diyorlar. Bize inanilmaz ilgi gösteriyorlar. Tüm Türkiye bu görüntülerle gurur duysun.” Endonezya depreminde görev almislardi HAITI’ye giden GEA ekibi Kadir Erkan, Cem Behar, Ibrahim Dogru, Betül Ergün, Zeynep Gül Ünal, Mihrican Bal, Caner Kalayci ve Nazim Özdemir’den olusuyor. Tamami gönüllülerden olusan ekibin bir kismi, 30 Eylül ve 1 Ekim’deki depremlerin yiktigi Endonezya’da da kurtarma çalismalarina katilmisti.
-
7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Yazilara ve konulara sadece kendi pencerenden bakiyorsun. Türkiye ye karsi biraz empati kurmaya calis eyer bu Patolojik vaka(normal sinirlara yakin veya uzak ask patolojisi) degilse, bir misyonumuz yoksa Türkiye karsi biraz empati ve demokrasi pencereni kullan derim.. Ama simdi siz bunlari söylerken hatirliyorum da ege denizinde son 30 yilda umut tekneleri gözümün önüme geliyor umut a kacis bu insanlar uzak dogu insanlari aralarinda bir tane Türk yok.. Bu insanlarin bogulmayip da oralarda bu insanlarin umut bulduguna inaniyormusun, bunlara is imkanin varligindan sosyal vede manevi olarak mutlu olacaklarina inaniyormusun.. rüyalarini süsleyen aslinda hic umduklari gibi olmayan bu avrupadan.. Avrupanin kapitalist dislerini hergecen gün siklastirdigi insanlarin umutlarini bir kiyma makinasinda ceker gibi düzenlemeler getirdigi.. Artik kendi psikoljik dünyasini perdelerle örtemeyecek noktasina gelmis.. Bu avrupadan bu umuda kosanlarin tekrar eskisi gibi mutlu dünyalarina dönebileceklerine inaniyormusun..ki avrupanin sosyal adaletine bu kadar yapisiyorsun.. Sosyal adalet dedigin ölmüyorsan calismak zorundasin sosyal yardim aliyorsan karnini doyurabilmek icin onun icinde calismak zorundasin karin tokluguna.. bunlarin sosyal adaleti bu..ölünceye kadar calismak. Emekliler durumunu biliyorsun veya bilmiyorsun emeklilerden saglik sigortasina tam aidat payi 2005 sonra uygulamaya koyup kestigi, Ozamana kadar gecerli olan uygulamada emekliler saglik sigortalarina maaslari göz önünde bulundurularak yarim aidat ödüyorlardi. Simdi bütün emekliler calisiyormus gibi tam aidat ödüyorlar..ortalama emekli ayliginin kadinlarda 400, iken 300 düsmesi.. Bu durumun erkeklerde 500 - 900 dan bu kesintiyle birlikte artik ortalama 400 - 800 Euro ya düstügünü görürüz.. bunlari göz önüne aldgimizda diger kesinti ve katki paylariyla birlikte yasli nüfusun yasam kosullarinin giderek zorlastigi bir ciplak kadin gibi ortada yani A sosyal yasantiya laik görülmeleri... Bütün ömürleri boyunca calisarak sosyal güvenlik kasalarina aidat ödeyerek dolduran bu insanlar verilen bütün vaatlere karsin yaslilik dönemlerinde de aidat ödemeleri... bu sosyalligin ötesi A sosyallik bütün ömürleri boyunca calisan bu insanlara yapilan bütün yapilan bu davranislarin adini koyamazsin. Avrupanin sosyal adaleti bu.. bizdeki gibi yesil mavi kart yok gecinemiyorsan cöp tenekesinden gecinirsin.. Ananda yoktur orada Babanda.. Yeri geldiginde Deniz gezmislerden bahsediyoruz, acaba onlar nederdi avrupanin siyasal sosyal adaletine.. patolojik vaka gibi mi bakardi.. yoksa bugün ülkemizde yasadigimiz terör olaylarinda ki gibi halkin bindigi otobüslere molotofkoktey atanlara alkis tutarmiydi.. Birde Orhan pamukmuz vardi... ‘Sürgünde degilim hâlâ ülkemi seviyorum’ diyen orhan pamuk,..artik nobel ödülü veren bati bile inanmiyor ki Türk halki inansin artik kendisi kendisi seviyor.. kendi kendine konusan bir yazar durumuna gelmis..bunlarda psikoljik vakadir Türkiyenin basinda. Kisadan.. Avrupanin sosyal adaleti..ölünceye kadar soy adaleti denebilir. Bati zaten kendi adaletini saklamiyor.. Reklamini zamaninda ücüncü dünya ülkelerine iyi satmis..
-
7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Alip Alip cevirip ayni seyleri nakarat seklinde tekrarliyorsun..birak terk et bu durumu..Ne kadar Türk terk etmek istiyorsa ülkesini o kadarda Alman terk ediyor? Söylermisin bunlara ne oluyor? Bunlarin rahatsizligi ne...
-
7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Almanya-Sosyal Hayat i güzel olan nadir ülkelerden birtanesi ayni zamanda göc ülkesi.. Ülkemizden buraya bu dönemde göc etme plani olan ya da bu düsünceyi kafasindan gecirenlere.. gercekleri izah etmekde yarar var diye düsünüyorum, bu anlamda dogrulari egri diye yazma durumumuz olamaz.. Almanya güllük gülüstan bir yer degil..Alt yapisi saglam olabilir hizmet anlayisi farkli olabilir fakat? bu dönemde gelen bir kisinin bilakis Türkiyeden gelen bir kisinin mutlu olacagini hic zannetmiyorum hem sosyal hem manevi.. kisaca sadece hüsrana ugrar ve ayni zamanda yikima.. bu budur Almanya nin durumu Türkiyeden farkli degil sosyal alanda cok gerilere gidiyor.. geriliyor..yatirim olanaklarida bitmis ülke.. Insanlar burda gecimleri hicde kolay degil bir kisi ortalama 1500 euro maas aliyorsa isterseniz bunu burda ki millet vekili maasina cevirin farketmez 2500 euro yapin? bir kira ortalama 500 euro kaltmiete sadece kuru kira 500 euro diyelim bakin en önemlisi Nebenkosten yani yan gider.. cöp parasi filan 250 euro.. buyrun burdan devam edin yasamaya.. sigortalisiniz üstüne üstlük her görünmenizde Muayenehane ücreti..alinmasi tabii ki yasamda etkisi oluyor..Türkiye´de kücülen para zamanla halkimiz bu 10 tl ninde etkisini büyüklügünü anlayacaktir! Bir dis yaptirma 2000 euro yakindir sadece bir dis.. devam edelim bir gözlük almaniz veya degistirmeniz.. 800 euro civarindadir buna kasanin katkisida yoktur..saglikta vs vs devam eder.. Calisan birisinin önüne sirf bunlar cikmiyor ki bu miktarlari kücümseyelim? Neler cikmiyor ki diyenleri bir sorun fazla uzatmak istemiyorum..
-
Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler
Rezalet! Haiti'de kurtarilacak Kanadali bulamayinca ülkelerine döndüler Engin AKGÜRBÜZ / DHA HAITI'ye yardima gelen Kanadali ekip, kurtarilacak Kanadali bulamayinca geldikleri kurtarma ekipmanlari ile birlikte Kanada’ya döndü. Tam teçhizatli olarak Tahiti'ye gelen Kanadali kurtarma ekibi, yikintilarin altinda oldukça fazla kazazede olmasina ragmen kazazedelerin arasinda Kanada vatandasi olmadigini ögrenir- ögrenmez, tüm teçhizatlari ile birlikte Kanada’ya döndü. Gitmeden önce kazazedelere “Yardim istiyorsaniz gelen yabanci ekiplere yikintilarin altinda yabanci uyruklu insanlarin oldugunu söyleyin” diyen Kanadali ekip, depremden sag çikan Haitililer'in saskin bakislari arasinda bölgeyi terk etti.
-
7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Lütfen doktor konusunu bastan alip okuyun öyle cevap verin.. simdi yazdiklarin benim yazdiklarimla ne alakasi var 40 euro icin mi? kalkip Türkiye gelinecek güldürmeyin ucak bileti gidis dönüs kac kirk euro eder..
-
ILYAS SALMAN'IN YALANI ORTAYA CIKTI
- 7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Ben gercekten nasil bir yol izliyorsun anlamis degilim.. ödenmediginden yola ciktin.. 40 euro rahatsiz etti Muayenehane icin öedenen senede sadece ev doktoruna, ve bunu sonunda kabullendiniz.. Dis doktoruna kesinlikle Muayenehane ücreti ödenmiyor dediniz-simdi kabul ediyorsunuz biraz dolaylida olsa! Etti mi 80 euro Muayenehane ücreti.. Senede en hafifinden sorayim disler kac defa temizletilir dis taslari olusmamasi icin, ve bu ücret nedir ve kim karsilar? Ve bu temizleme olayinda Muayenehane ücreti olarak ön ödemede yapilir mi? yapilmaz mi? temizleme ücretinden haric. Merak ediyorum Avrupada kim bedava tedavi olmus veya oluyor..bakin hanim dediniz ve ek olarak ödediginiz miktari söylediz.. o miktar oranti dogru olmasada bir köprü dis ücret icin genede calisan birisi icin büyük miktar..öyle mi?- 7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Üc ayda ödenen 10 euro senede kac para yapar? 40 euro yapar degil mi.. bastan bu 40 euro ya karsi cikmistiniz.. ev doktoruna ödenen 10 euro da dis doktoru icin gecerli degil.. bunuda itiraf edelim? Gerci bunuda itiraf etmek zorunda kalacaksiniz bekleyelim görelim Onada senede 40 euro tabii bu sadece giris ücreti birde bunun cikisi var bunlari izahat ettik fena mi olmus.. Dis doktoruna tabii ki senede iki sefer insanlik mecburiyeti var fakat senede dört defa gidilmese olmaz degil mi.. disler en azindan temizlenir.. tabii ikisini mecburiyetten kendisi ödüyor.. arkadasim kisaca paraya göre temizin boyutu degisiyor.. Bu link´i vereyim cok yararli olacagi inancindayim.. Buyrun -http://www.aok.de/tuerkisch/berl/rd/238.php-- ILYAS SALMAN'IN YALANI ORTAYA CIKTI
Sayin Dominik En fantazi Irkcilik yapan bir Türk.. en demokrat Avrupalidan daha demokrattir.. Türk Irkci olamaz olsa olsa fantaziler kurulur.. Bakin Avrupada avrupa vatandasligini almis ol orda dogmus ol yurt disinda bir olaydan dolayi en masum olayda olabilir.. yurt disinda hapise gir veya basin belaya girsin.. O avrupa sana sahip cikmaz? Biliyorsun Avrupa vatandasiysan eyer kan bagiyla o zaman tecavüzcüde olsan uyusturucu kacakcisida olsan seni ordan cikarip ülkelerine götürürler.. Avrupada kan bagi vardir.. Türklükte vatandaslik bagi vardir gerisi fantaziiii.. Bu vatandasligi bozmaya kalkanlara tabii ki yeri gelince Türk solunda bir cevabi olacaktir. Müsade edelimde o kadar olsun vatandasligin asaleti var..- 7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Muayenehane ücretini hatirladiniz mi.. Ev doktoruna ve dis doktoruna her üc ayda bir 10 Euro ödenen? Ev doktorun dan havale kagidi alinmadan uzman doktora gidildiginde bu doktora da 10 Euro ödeniyor mu ödenmiyormu?.. Ödeniyorsa senede kac para yapar.. Bakin ben burda cok insafli davranmisim buna tasarufda diyebiliriz.. Kisi basina sadece Muayenehane ücreti senede 40 euro degil 100 euro yi gecer.. Zaten kendinizde belirtiyorsunuz düzenli Muayenehane gidilmek zorunda.. ? Eyer ölüm derecesinde degilseniz, bunun disinda rahatsizlandiginiz her hastaligin ilacini kendimiz karsilamiyormuyuz.. 2005 yilindan itibaren bu uygulamaya konmadi mi. Muayenehane gittik birde bunun recetesi var.. Aslinda bunun adi recetesiz ilaclar.. Recetesiz alinabilen ilaclarin masrafini artik sigorta karsilamiyor. Sadece 12 yasin altinda olan cocuklar bu uygulamanin disinda tutuluyor. Bas agrisi, dis agrisi, grip-nezle, ates ve benzeri ilk etapta küçük rahatsizlik olarak algilanan hastaliklarda kullanilmak üzere recete olmadan da satin alinabilen ilaclari simdiye kadar ev doktoruna yazdirmak ve yedekte bulundurmak mümkün oluyordu. Artik bu sadece kisinin gelir durumuna bagli.. Hastane-lerde kalinan her gün icin ödenen 10 Euro.. Masaj, isin ve fizik tedavisi veya benzeri tedavi yöntemleriyle ilgili katki payi uygulamasini biliyorsundur . Recete üzerinden yapilan bu tedavilerde hasta artik kendi karsilamak zorunda.. Bu katki payi en acil ilaclar ve pansuman bezlerine kadar inmasi? Sosyal devlet ya? Acil ilaclarda kalite farkida var... örnegin bir ilac 70 euro ise katki payi 7 euro bu parayi cebinden ödemek zorundasin.. fakat o ilaci herkese yazamazlar daha önce belrtigim gibi saglik sigortalarin baskisi var Doktorlarin üzerinde.. Bu durumda ne yapiliyor.. O ilacin 10 euro olanida var deneme safhasinda bir ilac evet deneme safhasinda.. evet O, 10 euroluk ilaca katki payi olarak 10 euro ödüyorsun.. cünkü katki payi yüzde 10 oldugu icin 5 euro ise 5 euro ödüyorsun.. Bir ilac 100 euro ise yine 10 euro ödüyorsun en fazla katki payida 10 euro... Bir doktora gitmek 10. euro dan basliyor birde ilaclari ekledin mi.. birde sürekli rahatsizligin varsa ayligini sosyal devlete teslim etmis oluyorsun.. Emekli olunca rahat veriyorlar mi? Biliyorsun 2005 yilindan itibaren Artik bütün emekliler saglik sigortasina, calisiyormus gibi tam aidat ödüyorlar! Bu sosyal adalet mezara kadar gider mi gider? Vefat Parasi (Sterbegeld) yasal sigorta kapsamindan tamamen oda cikartildi biliyorsan..özel sigorta yaptirmasan cenaze ortada kalabilir..Türkiye degil ki komsularin kaldirsin.. Halkin saglik sigortalara katki payi.. Genel olarak bütün sigortalilar yillik gelirlerinin yüzde ikisine kadar katki payi ödemek zorundaydilar bugüne kadar. Kronik hastalarda bu oran yüzde 1 olarak belirlenmisti. Bu durumda katki payi simdi ne asamada bir zahmet onuda arastirip bize sunarsan memnun olurum. Tekrar belirteyim? Almanya´da saglik alanında köklü reformlar olmasa bunu yapmadiklari takdirde kisa dönemde cok seylere sahit olacagiz arkadasim..o zaman tekrar hatirlatmak isterim..- 7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Evet önde her konuda önde.. bunda kimsenin itirazi yok.. Sonra Almanya´da saglik alanında köklü reformlar olmasa bunu yapmadiklari takdirde kisa dönemde cok seylere sahit olacagiz arkadasim..o zaman tekrar hatirlatmak isterim.. Gelelim Almanya´da düzenli dis doktoruna gitmek sadece gitmek senede 40.euro ödersin bu bir ikincisi eyer dolgu yaptiriyorsan her dolguya 120.euro ödersin.. bunu kasa karsilamaz.. köprü yaptirirsan yüzde 30 karsilanir.. bir köprü iki üc bin eurodur.. yani karsilanan para cok ufak kismi.. Bedava hic birsey yok lütfen...carpitmayalim. bedava olan siyah dolgu!- 7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Gidenleri takip ediyorsan Arkadasim biraz dönüp dünyaya bak kim kimin konslosun önünde beklemiyor ki diye aramizda böyle diologda gecti.. demek oluyor ki böyle seyler beni rahatsiz etmiyor.. O zaman rakamlarla İstatistikleri ortaya koyacaksin ben yaniltmak istemiyorum.. - 7 YILDA AKP ILE YOZLASAN TÜRKIYE YOBAZ DAHA YOBAZLASIYOR.
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.